Bu toprağın kadınları...
/Archive/2020/11/7/003454249-ic1.jpgFarsça ve Arapçanın ortak sözcüğüdür Zine; Anadolu’ya göçüp bu toprağın kadınlarına ad olurken, kâh ziynet (zinet) kavramındaki mücevher anlamını taşır, kâh zinde kavramındaki hayat anlamını. Her dilin son ünsüzü olan “Zâ€yi dille diÅŸ arasından sonsuzca çıkarabilmemiz ise hem hayat’a hem mücevhere yakışmış ve elbette kadın adı olmaya en uygun sözcük olmuÅŸtur.Zine’nin öykülerini ilgiyle okudum. Hepsi kadın, hepsi hayat. Bazısı çok yakın bazısı uzak coÄŸrafyalardan. Kimi başında yazması, kimi sırtında astragan’ı, kiminin elinde ihanetin kırmızı ÅŸalı, kiminin kitabı ama hepsi kendi adının sahibi.HAKSIZLIÄžA ÇIÄžLIK!Seyman kalemini üçlü bir sacayağının harlı ateÅŸinde ısıtan bir yazar. Sacayağının biri sendikacılığı, biri siyasetçiliÄŸi, üçüncüsü ise kadın hakları aktivistliÄŸine adanmış yılları. Bu üçü de baÅŸkasına ses, haksızlığa çığlık, haksıza engel olan alanlar.YaÅŸar Seyman hepsi zorlu bu mücadele meydanlarından geçerken belli ki kalemini hep cebinde taşımış. Ä°nce uçlu, renkli mürekkepli, insan sevgisiyle coÅŸan, dost ihanetiyle kırılan bir kalem. Sendikacı Seyman haksızlığı görmüş, siyasetçi Seyman çözüm aramış, kadın hakları aktivisti Seyman dünya kadınları tanımış ve yazar Seyman “Ömür Yoldaşım†diyerek baÅŸlamış Zine’nin ilk öyküsünü, ömür yoldaşı kalemine adamış. “Onlar, elinde kalemi az olanlardır ama onlar kalemi doÄŸru olana inananlardır†.Bu cümleler akla Åžair’in dizelerini getiriyor: “Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuÅŸ kadar çokturlar; korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar ve kahreden ve yaratan onlardır†DoÄŸrudur, onlardır bütün öykülerin baÅŸkiÅŸisi ve kitaba adını veren Zine’nin kız kardeÅŸleridir. Burada ve dünyanın her yerinde aynı kadınlardır. Yazgının alınlarındaki çizgisi, ellerindeki aÅŸiret simgesi kına kadar çıkmaz bir kalemle kazınmıştır.DÄ°LSÄ°Z ZÄ°NE!Bu anı-öykülerde, anlatıcı da gözümüze dimdik bakar, anlatılan kadınlar da. Bazıları hâlâ kurtlarla koÅŸar ama çoÄŸu çoktan unutmuÅŸtur koÅŸmayı. Kitaba adını veren Zine; bir dilsiz kadındır, laldır, konuÅŸamaz, aÄŸzından ses, dilinden söz çıkmaz. Adı bir ironi gibi Zine/hayat olsa da acının ve ölümün yoldaşıdır, çığlığını içine haykırır, utanır, üzülür ama direnir, hayata katılır. KonuÅŸamaz ama dinler, söyleyemez ama alfabe öğrenir. Bu yüzdendir Zine öykülerdeki kadınların ortak adıdır.Yazar bir derin hafızadır. Her sözün ve nesnenin çaÄŸrışımıyla okuru peÅŸine takar, Sim dağının ardındaki kentten gelen kadının sesiyle umutkondu semti’nde durur, Gülperçem’in dövmesinde anlam bulur, kekik satan Nine ile soluklanır. Mademki duydukları ve dinledikleri aklında bir dövme gibi kazılıdır alır kalemi, yazar./Archive/2020/11/7/003505889-kapakic2.jpgDÖVME!Dövme, aslında bir kadın süsü bir kadın imgesi, bir kadının sessizliÄŸin içinden gelip sizinle konuÅŸması deÄŸil midir. Kadının yürüyüşünün, gülüşünün, her deviniminin gözaltına alındığı coÄŸrafyalarda dövme, ne denli güçlü bir varlık iÅŸaretidir. Asla silinmeyecek bir ÅŸekli deriye kazımaktır. Var olmak, görünür olmak ihtiyacının en güçlü dışa vurumudur. Dövme, insanın tarihi kadar eski ve her yerde aynı ihtiyacın karşılığıdır.YaÅŸar Seyman dövmeyi Ugandalı sendikacı Ä°rma üzerinden anlatırken kadraja Gülperçem girer. SevdiÄŸinin adını iki göğsünün arasına kazdıran, inatçı, sevdalı Gülperçem. O, korkunç bir öfkenin kadınıdır. KimliksizliÄŸine ve yok sayılmasına duyduÄŸu öfkeyle yaÅŸar.Peki; “öfke†nedir; Seyman’ın kalemi hemen soyutlamaya, kavramı temellendirmeye giriÅŸir. “Ondaki öfkeyi sevmedim. Oysa öfkeyi severdim. Ä°nsana dinamizm kazandırdığını düşünürdüm†der. Yazar; bunu her öykü de yapacak, konunun kendindeki izdüşümünü de yazacaktır. “Şükretmek, isyan, tutunmak, dünyayı deÄŸiÅŸtirmek, gerçekleÅŸtirmek†sorguladığı ve kendindeki karşılığını aradığı kavramlardır.YAMAN BÄ°R İÇ HESAPLAÅžMASeyman dinlediÄŸi kadınların öykülerine ve kendi gerçeÄŸine aynı dikkatle bakar. Kapağında anı-öykü yazan Zine; yaman bir iç hesaplaÅŸmadır ve kendi kalbinin üstündeki dövmeyi ifÅŸa etmenin tam zamanıdır. “justitia vitrim regina (adalet erdemlerin kraliçesidir.)Edebiyatın yumuÅŸak gücü, dövme yapılırken duyulan acıyı, gözükara Gülperçem’in hışmını, yakın tarihi olaylarını sisli bir dille anlatır sonra araya edebiyat girer, acıyı unutmaya davet eder. Okulsuz, elektriksiz bir köyde, 12 yaşında evlendirilen Gülbahar’ın acısı; derdini denize döken yaÅŸlı kadının gözyaşına karışır, belki fonda “Sarı Gelin†duyulur. Hayat, edebiyata karışır, anılar okurun malı;, öyküler, edebiyat sosyolojisi için bir kanıt ve belge olur.‘YÃœZ AKI BÃœTÃœN KADINLARI PARÇALADIK!’Öykü kadınlarının çoÄŸunun zihni kıskançlıkla doludur. Yazar; “ruhları yaralı kadınlar†der onlara ve metni, eleÅŸtirel söylemle geliÅŸtirir. Ä°letiyi finalde verir. “O parçaladığınız kadın bu akÅŸam masamızda olsaydı dünyayı konuÅŸuyor olurduk. Oysa biz ne yaptık, baÅŸarılı ve ses duvarını aÅŸmış, Türkiye’nin yüz akı kadınlarından birini parçaladık. Yani yüz akı bütün kadınları parçaladık.â€Ã–yküye dönüşmüş bütün bu anılar belli ki yazarın kiÅŸisel tarihinde dönüm noktaları, farkındalık eÅŸikleridir, kendi kutup yıldızlarına selamlar gönderir. M. Luther King’ten R. Luxemburg’a, Montessori’den Beavoir’e bir portreler galerisi önümüzde açılır.YaÅŸar Seyman’ın Zine’si, bir balad, bir ÅŸarkı, bir mektup. Hüzünlü ama umutlu ve sevda dolu. CoÅŸkuyla biriktirdiÄŸi anılar, tanıdığı insanlar, tanık olduÄŸu olaylar... Orada, hem bir yazar kurgusu hem bir siyasetçinin insan algısı ve bir aktivistin coÅŸkulu sesi var. Zine’ de bir hayatı okuyoruz öykü lezzetinde.Zine / YaÅŸar Seyman / Bilgi Yayınevi / 240 s. /2020.
Çiğdem Ülker
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/643251-bu-topragin-kadinlari/