Düğme ve ilik!
/Archive/2020/11/7/002817097-kapakic1.jpgAlberto Manguel’in Okumanın Tarihi adlı kitabını okurken hiç bitmesini istemeyerek okudum. Ama bitmesini neden istemediÄŸimi sorsalar o sırada söyleyemezdim. Manguel’in araÅŸtırmacılığına, yakası açılmadık kaynaklara ulaÅŸma becerisine, onca ender bilgiyi merak edip bir araya getiriÅŸine hayranlık duyuyordum elbette ama bunun ötesinde ne vardı bilmiyordum. Ben de meraksız bir insan deÄŸilim ama bu derece - neredeyse - delice merakları olan, baÅŸka bir ÅŸey için deÄŸil, yalnızca merak ettiÄŸi için öğrenen insanları kıskanırım.Ä°ÅŸte bu özenti duygusu içinde Okumanın Tarihi’ni bitirdiÄŸim zaman elime Mustafa K. Erdemol’un Kitap Kokusu geçince hazine bulmuÅŸ gibi oldum. Merak ve araÅŸtırmacılık bakımından Erdemol, Manguel’i aratmadı ve Manguel’in kitabı gibi onunki de zaman zaman otobiyografik. Öyle olmak zorunda zaten çünkü merak gökten inmiyor, meraklı insanlar, o meraklarının gerisinde yatan ilk dürtüleri anlatmadan inandırıcı olamazlar. Ä°kisi de ilk dürtülerin yakın aile çevresinden geldiÄŸini anlatıyor.‘NİÇİN OKUYORUZ?’Kitap kokusu hiçbir koÅŸulda kötü bir koku deÄŸildir, eskimiÅŸ, küflenmiÅŸ, kurtlanmış bile olsa kitap güzel kokar. Kitap kokusu adlı bir kitabı okumak için o özel kokunun anısı bile yeter.Ama niçin okuyoruz, bu soru hep kafamı kurcalayan bir sorudur. Aslında dünyada öykü anlatmadan yaÅŸayan tek bir insan bile yoktur diye düşünürüm. Bir komÅŸu ötekine, “Sizin kız ne yapıyor?†diye sorunca ona bir öykü anlatılacak, o da bir öykü dinleyecek demektir.Hayatında hiç öykü dinlememiÅŸ tek bir insan da yoktur. Yani insan sonuçta öykü anlatan ve öykü dinleyen bir varlıktır. Bu niçin böyledir? Öykü anlatmak ve dinlemek insan için niçin yaÅŸamsal bir gereksinim olsun, insan öykü anlatmadan duramasın?Critical Inquiry dergisinin 2011 Kış sayısından, evrimci ya da Darwinci edebiyat eleÅŸtirisi diye bir eleÅŸtiri türünün varlığını öğrendiÄŸim zaman heyecanlandım çünkü onların bu soruya bir yanıtları vardı ve aklıma çok yatan bir yanıttı: Ä°nsanlar, diyorlardı, hayatta kalma, varlığını sürdürme gibi en temel güdüleri dolayısıyla okurlar, edebiyat (ve genel olarak sanat) insanlara, uyarlanımla (adaptasyonla) ilgili sorunlarını çözmelerine yarayacak bilgi saÄŸlar.Ä°nsan baÅŸka insanların, benzeri üretilmiÅŸ hayatlarına ortak olarak kendisinin ve baÅŸkalarının güdülenmeleri konusunda bilgi edinir. Tek başına bilgi edinmek de önemli deÄŸildir elbette, asıl önemlisi insanın bu bilgiyle ne yaptığıdır./Archive/2020/11/7/002833237-ic2.jpgÄ°YÄ° Ä°NSAN OLMAK!Bu sorular ve kaygılar açısından da Mustafa K. Erdemol’un kitapta anlattığı bir çocukluk anısı ilgimi çekti. Erdemol, Ferenc Molnâr’ın Pal Sokağı Çocukları’nı özellikle sonuna doÄŸru aÄŸlayarak okuduÄŸunu söyledikten sonra benim için “onlar gibi olmak iyi insan olmak demekti†diyor. Kaç anne ya da baba iyi insan olmanın ne olduÄŸunu çocuÄŸuna nasıl anlatacağını bilebilir? Anlatsa bile, çocuÄŸunu iyi insan olmaya özendirebilir?Size bir ÅŸey söyleyeyim mi, aslında iyi ile kötüyü birbirinden ayırmakta çocuklarının üzerine yoktur. Sekiz, dokuz aylık bebeklerle yapılmış bilimsel bir araÅŸtırmanın videosunu seyretmiÅŸ ve çok ÅŸaşırmıştım. Sekiz aylık bebelerde ahlâk duygusunun var olup olmadığı araÅŸtırılıyordu, iyilik “düşüncesiâ€nin var olduÄŸu görülüyordu.Bilim adamları bunun “öğretilmiş†bir ÅŸey olamayacağını söylüyor, o zaman bu, diyorlardı, insanda evrimden kalma bir bilgidir. Demek ki sorun çocuÄŸun bu bilgiye güvenini güçlendirmekte, ona iyiliÄŸin iyi bir ÅŸey olduÄŸunu göstermekte. Kitaplar bu iÅŸi ne de güzel baÅŸarır.‘KÄ°TAP KOKUSU’NUN Ä°LÄ°KLERÄ°...Düğme ve ilik konusuna gelelim. Mustafa K. Erdemol, belli ki kitap merakının dalgasına binmiÅŸ, dalga kendisini nereye atarsa, gözü kara, oraya gidiyor. Kitaplar ve yazarlar için ne biliyorsa iÅŸtahla hepsini anlatmak istiyor. Onun bu coÅŸkusu okura da bulaÅŸmıyor diyemem ama okur dediÄŸin kiÅŸi o kadar da hesapsızlığa gelir mi acaba?Belki de evrimci eleÅŸtirmenler haklı. Okur denen adam gerçekten de onlarca hatta yüzlerce tekil örnek yerine belli bir ÅŸekilde iliÅŸkilendirebileceÄŸi ve belli bir örüntüyü tamamlayan ÅŸeyler anlatılsın ister, kıssadan hisse çıkarmak ister, düğme varsa ilik arar. Düğme almaya giden bir kadın bile bu olayı bir komÅŸusuna anlatacağı zaman öyküsüne - bilmeyerek de olsa - anlamlı olabileceÄŸini düşündüğü - kendi duyguları, düşünceleri gibi - ayrıntılar eklemeye çalışır.Ama haksızlık etmeyeyim, belki de Mustafa K. Erdemol’un kitabında ilik yok deÄŸil ancak onu biraz aramanız gerekiyor. Kitabı okurken mutlu bir yanılsama yaÅŸadım, sanki dünya kütüphaneler, kitapseverler, kitap meraklıları, kitap koleksiyoncuları, kitap hırsızları, kitap okurları, tuhaf tuhaf huylara sahip kitap yazarlarıyla doluydu, baÅŸka da bir ÅŸey yoktu. Elbette, bir de “kitap kokusu†vardı. Bankalar, mahkemeler, ÅŸirketler, alışveriÅŸ merkezleri falan filan hiç yoktu.Kitap Kokusu / Mustafa K. Erdemol / Can Yayınları / 320 s.
Ãœlker Ä°nce
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/643249-dugme-ve-ilik/