Pınar Kür'den Füsun Akatlı’ya mektup
/Archive/2020/11/17/122340281-kapak-.jpg FÃœSUN NE DÄ°YECEK?Sevgili Füsun,Küba yolculuÄŸumuz ne kadar güzeldi! Bizi Türk ElçiliÄŸine götüren otobüs yanlışlıkla Fidel Castro’nun sarayının bahçesine girdiÄŸinde önümüzü kesen muhafızlar ne tüfek ne tabanca çekmiÅŸler, “yüz metre gidin, sola dönün†diyerek yol göstermiÅŸlerdi. Özgür bir ülkede olduÄŸumuzu hissetmiÅŸtik. Ne keyifli günlerdi…Ocak ayı, yıl 2010. SaÄŸlıklıydın.Sonra deÄŸildin.Seni kaybettiÄŸimiz gün canımın nasıl yandığını benden baÅŸkası bilemez. Çok deÄŸerli, çok sevgili bir dostumu yitirmiÅŸtim. Kimi kez tartışsak da çoÄŸu kez uzun uzun dertleÅŸirdik. PaylaÅŸacağımız çok ÅŸey vardı. Ayrı ülkelerde büyüdüğümüz için geç sayılabilecek bir yaÅŸta tanışmıştık. Gene de 12 Mart döneminde, Ankara’da geçirdiÄŸim iki buçuk yıl zarfında, aynı çevrelerde dolaÅŸtığımız halde neden hiç karşılaÅŸmadık, bilmiyorum. Neyse, geç de olsa. Temelli bir dostluk kurabilmiÅŸtik./Archive/2020/11/17/122403531-ic2.jpg“DUR BAKALIM FÃœSUN NE DÄ°YECEK?â€Ä°lk üç romanımdan sonra ne zaman bir romanın ya da öykünün sonuna yaklaÅŸsam, “Dur bakalım, Füsun ne diyecek?†derdim kendi kendime. Çünkü ilk iki romanıma yazdığın “orta halli†eleÅŸtiriler bana bir ÅŸeyler öğretmiÅŸti. Ve ne yazık ki baÅŸka hiçbir anlı ÅŸanlı eleÅŸtirmen bana hiçbir ÅŸey öğretmedi.GittiÄŸinde en çok buna üzülmüştüm: Füsun’un ne diyeceÄŸini nerden bileceÄŸim?Pirandello’nun bir oyununda mealen (mealen çünkü tezi yazalı 51 yıl oldu) şöyle bir laf vardır: Biri öldüğünde, o sizin hayatınızdan çıkmaz; geride kalanı asıl üzen ölenin gözünde kendisini kaybetmiÅŸ olmaktır. Aynen öyle, sen beni artık okumuyorsun, düşüncelerini benimle paylaÅŸmıyorsun./Archive/2020/11/17/122412312-ic3.jpgSEN ARAMIZDAN AYRILALISen aramızdan ayrılalı geçen on yıl içinde neler oldu neler. Hiçbirimizin aklına gelmeyen, hafsalasına sığmayan bir dikta rejiminin içine sıkıştık kaldık. En güçlü, en zorba, en astığı astık kestiÄŸi kestik padiÅŸahların bile yaÅŸatmadığı zulümlere maruz kaldık. Eskiden de baskı vardı, biliyorsun; ama hiç deÄŸilse çıkarıldığımız mahkemelerde (hattâ sıkıyönetim mahkemelerinde) aklanır, iÅŸimize devam ederdik. Geçti o günler. Åžimdilerde baÅŸkasının yazdığı bir twiti beÄŸendi diye seksen yaşındaki dedeyi sorgusuz sualsiz içeri tıkıyorlar. Güler misin, aÄŸlar mısın? Osman Kavala diye son derece nazik, son derece akıllı ve sakin, son derece uygar ve kültürlü bir adam vardı, hani. Onun günün birinde hapislerde sürüneceÄŸini söyleselerdi inanabilir miydik? Üç yıldan fazla bir süredir içerde. Hem de bir sürü uydurma suçlamalardan beraat ettiÄŸi halde, hem de AHÄ°M’in verdiÄŸi tahliye kararına raÄŸmen… Yazar, çizer, gazeteci arkadaÅŸlarımızın (yaşıtlarımızın) kaç tanesinin tutuklu olduÄŸunu söylemek bile istemiyorum. Dünya genelinde, hapisteki gazeteci sayısında başı çekiyoruz.Peki. Dışardakiler iyi mi bari? Hani film festivalleri, müzik festivalleri, tiyatro festivalleri olurdu. Güzel filmler, konserler, oyunlar izler sonra gidip bir yerde iki kadeh içer, tartışırdık. Geçti o günler. Türk parasının anormal deÄŸer kaybı sonrası konserler ateÅŸ pahası oldu, ben de düşüp belimi kırdığımdan Açık Hava Tiyatrosunun taÅŸlarında uzun süre oturamıyorum. Ä°ki tek attığımız yerler de tatsızlaÅŸtı. Ne Papirüs var artık ne Åžadırvan ne Ziya ne de Çiçek Bar. Yani belki vardırlar da bizim zamanımızdaki gibi olduklarını sanmıyorum./Archive/2020/11/17/122425749-kapak-ic1.jpgNÄ°CEDÄ°R SENÄ°NLE DERTLEÅžEMEDİĞİMDENNicedir seninle dertleÅŸemediÄŸimden, aklıma gelen her ÅŸeyi söylüyorum iÅŸte.Daha en kötüsüne gelmedi sıra. Hapisteki gazeteci sayısında başı çekiyoruz dedim ya, birinci deÄŸil de ABD’den sonra ikinci geldiÄŸimiz bir baÅŸka konu var. Gerçi nüfusumuz onlarınkinin üçte birinden az olduÄŸuna göre, istatistik hesabıyla birinci olmamız da mümkün. Dünya çok uzun süredir görülmemiÅŸ bir salgınla boÄŸuÅŸuyor son beÅŸ aydır. Evlerde tecrit altındayız ve daha ne kadar süre böyle kalacağız bilemiyoruz. Dünya hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak, diyenler var. Olmaz elbette, ama yenisi daha mı iyi olacak?Önce Avustralya’da (oranın yaz aylarında) aylarca söndürülemeyen orman yangınları baÅŸ gösterdi. Çevreyi koruma seferberliÄŸine tamamen duyarsız olan (ABD ve Türkiye’deki kadar) küçük kıta, kömür ocaklarını inatla iÅŸletmeye (Türkiye gibi) devam ettiÄŸinden yer üstündeki yangınlar yer altındaki kömürlerle beslendiÄŸinden ilerledikçe ilerledi… O sırada, ‘galiba kıyamet koptu da insanların haberi yok,’ demiÅŸtim. Çok geçmeden kıyametin büyüklüğünden herkesin haberi oldu gerçi.Bana sorarsan (soramıyorsun çünkü yoksun) DOÄžA bağırsaklarını temizlemeye giriÅŸti. DoÄŸaya en çok zarar veren, hatta onunla savaÅŸmak suretiyle ayakta kalmayı baÅŸaran canlı hangisi? DoÄŸal kaynakları acımasızca tüketen, kendisi dışındaki canlıları katletmekte en ufak bir sakınca görmeyen canlı kim? Havayı kirleten, ozon tabakasını delen canlı kim?O canlıyı bünyesinden mümkün olduÄŸunca temizlemeye çalışıyor DOÄžA. Ne kadar baÅŸarılı olacağı önümüzdeki aylarda belli olacak. Ä°nsanoÄŸlu doÄŸa ile savaÅŸarak ayakta kalmayı baÅŸarıyor öte yandan, bir aşı bulacaklar elbette. Ama bu döngü tekrar tekrar yinelenecek.Gün gelecek… Ne olacak… Gün geldiÄŸinde biz burada olacak mıyız?Bir arkadaşımla telefonda konuÅŸtum birkaç gün önce. “Bu günleri de görecekmiÅŸiz†dedim.“Görmeseydik de olurdu,†dedi.Sen görmedin.Ä°yi oldu.
Pınar Kür
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/645434-pinar-kurden-fusun-akatliya-mektup/