Denizden sofraya balığın macerası...
figure >
Kar yağmadı ama kış kendini hissettirmeye başladı. Yağar mı, yağmaz mı, ne zaman yağar, kestirmek zor. Şimdilik ılıman kış dönemindeyiz. Geceleri sıfırın altına düşse de idare ediyoruz. Havalar soğuyunca sofraya konulan yemekler de değişmeye başladı.
 Bazı Türk gazetelerinin çok faydalı yayınlarından etkilendiÄŸimizi de itiraf edeyim. Böylece faydalı besinler konusunda bilgi daÄŸarcığımız diyetisyenlerin de doktorların da pabuçlarını dama attıracak kadar zenginleÅŸti doÄŸrusu. EdindiÄŸimiz bu bilgiler sayesinde artık Alzheimer tehlikesini bertaraf edebileceÄŸiz. Kanser zaten yanımıza uÄŸrayamaz. Bedenimizdeki fazla yaÄŸları eritmek sorun olmaktan çıktı. Hem yiyorsun hem zayıflıyorsun. Bu sayfaları hazırlayan, haftada bir de tekrar yayımlayan editörler saÄŸ olsunlar. Sayelerinde cildimiz parlak, gözlerimiz keskin, saçlarımız pırıl pırıl ölüme meydan okumak için donatılmaktayız. Önerilen gıdalardan en önemlisi de balık. Hele somon balığı. Omega 3 zengini bu balık adeta her derde deva. Ä°skandinavya’da da en çok tüketilen balık türlerinden biri. Ä°ster dondurulmuÅŸ, ister taze her zaman el altında sayılır. Dahası, Türk editörler daha keÅŸfetmedi ama burada bolca bulunan morina balığı da Omega 3 bakımından çok zengin. Pek lezzetli olmasa da paneye ve çorbaya uygun. Bir yemek kursuna katıldım diye mutfak iÅŸlerinin yavaÅŸtan üstüme yıkılmakta olduÄŸunu daha önce yazmıştım. Övünmek gibi olmasın ama ben de gizli yetenekmiÅŸim meÄŸer. Böyle bir cevher ortaya çıkınca eÅŸimde de oÄŸlumda da övücü sözlerle ve sıklıkla talepte bulunma huyu baÅŸ gösterdi. Geçen gün “Sebze ve balıkları dengeli ÅŸekilde ayarlayacağın çok lezzetli bir balık çorbası yapacağından eminiz†diyerek dile getirdikleri talep gibi. Nazikçe dile getirilen bu talepten kaçılmaz tabii ki. Oktay’a “AlışveriÅŸ torbasını sen taşıyacaksın ama†diyerek beraberce çıktık.ÇEVRE KATLÄ°AMIOÄŸluma “Markete girmeden önce ben bir espresso, sen bir latte. Ne dersin†diye sordum. O böyle tekliflere zaten dünden hazırdır. Kahvenin yanında kruvasan önerime de bayıldı. Kruvasanları istasyondaki büfeden almaya, kahvelerimizi de kafemizde içmeye karar verdik. Tuhaftır istasyondaki büfenin kruvasanları, kafenin kruvasanlarından daha lezzetli. Isırınca pof diye çöküyor. Kafedekinin hamuru yoÄŸun. Neyse, büfeye girdik ama hayal kırıklığına uÄŸradık. Kruvasanlar gelmemiÅŸ. Uçak seferlerinde aksama olmuÅŸ. Uçak deyince gözlerim fal taşı gibi açıldı. “Nereden geliyor?†diye sordum. Fransa’dan geliyormuÅŸ. Ãœstelik her sabah. ÇiÄŸ olarak geliyormuÅŸ, büfenin köşesindeki elektrikli fırında piÅŸiriliyormuÅŸ. Afalladım. Fransa’da önce bir taşıta sonra uçaÄŸa, Stockholm’de tekrar taşıta yüklenerek büfelere dağıtılıyormuÅŸ. Büfedeki genç kıza “Yani kruvasan yiyerek taşıtlardan atmosfere zehirli gazların yayılmasına alet mi oluyoruz†diye sordum. Ä°ÅŸin o tarafına hiç girmedi. Onun yerine “Her gün taze geliyor†diye sorumu savuÅŸturdu. DuyduÄŸuma inanamadım. Çok da üzüldüm. MeÄŸer, biz çevrecilik yapacağız diye kılı kırk yararken, Greta parlamento önünde grev yaparken, politikacılar çevreci nutuklar atarken, kurulu sistem, dünyayı batırmak için olduÄŸu gibi dönmeye devam ediyormuÅŸ. Aldatılmışlık duygusuyla genç kıza söylenip dururken oÄŸlum kolumdan çekti. Gülüyordu. “Bilmiyor muydun?†demesine de kızdım. DoÄŸrusu bilmiyordum ve aklıma da gelemezdi. “Kahve içelim, o sırada anlatayım†dedi.BETERÄ°N BETERÄ°Kahveleri aldık. OÄŸlum sakin olmamı, markette delirmemem için söyleyeceklerini iyice dinlememi istedi. Kruvasanın Fransa’dan getirilmesine sinirlendiÄŸime göre, balıkların bizim sofraya gelinceye kadar attıkları dünya turunu anlatacakmış. Somon, morina ve karides alacağımız için onları anlattı. Fileto olarak dondurulmuÅŸ paketlerde alacağımız balıkların macerası benim hayal sınırlarımı aÅŸtı. Kuzey Denizi’nden çıkarılan morina balığı Norveç’te balıkçı teknelerinden gemilere aktarılıp Çin’e gönderiliyormuÅŸ. Orada temizlenip, paketlenip dondurulmuÅŸ olarak gene gemilerle Ä°skandinav ülkelerine getiriliyormuÅŸ. Somon balığı ise Tayland’da aynı iÅŸlemden geçiyormuÅŸ. Karidesin serüveni daha karmaşık. Danimarkalıların karidesleri Polonya’da iÅŸleniyormuÅŸ. Ä°sveçliler ise Bulgaristan, Arnavutluk ve Fas’a gönderiyormuÅŸ. OÄŸlum ilave etti. Çorbaya koymak için alacağımız patatesler de muhtemelen Öland Adası’nda toplandıktan sonra yıkanmak üzere Ä°spanya’ya gönderilen ürün olabilirmiÅŸ. Hikâyenin bu tarafı acıklı, trajik. Peki, neden? Çünkü o hizmetler dışarıda ucuz. Ä°sveç’te sendikal haklar yüzünden bunu yapacak iÅŸletme kurulamıyormuÅŸ. Dünyanın geldiÄŸi noktayı görüyorsunuz. Dünya kadar adam iÅŸsiz dolaşırken, sosyal yardımla geçinirken düzen bozulmasın diye dünyayı batırıyoruz. Üstelik bol bol çevre edebiyatı yaparak.Â
[email protected]
OSMAN İKİZ /İsveç
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/646482-denizden-sofraya-baligin-macerasi/