İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Saip: 'Yerli aşı olurum ama koşulları var'
figure >
Gerçekte kaç kaybımız var? Covid-19’da farklı verilerin perde arkası... İthal aşıdaki riskler.. Yerli aşının tarihi… İlaçlar hasar bırakıyor mu... işte endişe nedenleri... Bu kadar belirsiz bir ortam varken hayata geçirilen acil kullanım izninin sırrı... Meslekten yılmalar ve kaçışlar... İlliyet bağı… Meslek hastalığında son perde... AKP genelgesi bir kandırmaca, bir algı yönetimi mi?.. Salgına ilişkin birçok cevap yanıt bulamayınca, bize de doktorların görüşlerini İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı, İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi, İstanbul Tabip Odası Başkanı Pınar Saip’e sormak kaldı..
- EÄŸer bakanlık detayları ÅŸeffaf bir ÅŸekilde paylaÅŸsaydı hem kendileri zor durumda kalmayacak hem de gerekli önlemler doÄŸru verilere göre alınabilecekti. - Başından beri kaynaklar salgına ayrılması gerekirken gelecekte salgınların artmasına neden olabilecek ekolojik dengeleri bozan Kanal Ä°stanbul’a yatırım yapılmaya çalışılıyor.- Bilim Kurulu danışmanlık veriyor, yetki iktidarda. Oysa görev, yetki ve sorumlulukları tam tanımlanmış bir bilim kurulu olmalı. Ä°ktidardan bağımsız, özerk bir kurul olmalı.- Hekimler ihtiyacı olan ve isteyen herkese danışmanlık vermek, destek olmak ister. Görev, yetki ve sorumlulukları tam tanımlanmış bir bilim kurulu olmalı. Bağımsız, özerk bir kurul olmalı.- Gelecek aşı yabancı uyruklu ve göçmenlerle birlikte toplam 90 milyon olan nüfusumuzun üçte birine yetecek kadar. Birçok ülke ihtiyacından fazlasını aldı, maalesef bir açgözlülük de var.- Yerli aşı için süre ile ilgili konuÅŸmak için erken olduÄŸunu düşünüyorum. Zaman ilerledikçe binlerce hastalanmamış ve aşılanmamış gönüllü bulmak da zorlaÅŸacaktır.- SaÄŸlık Bakanlığı TV’de pandemi nedeniyle kayıpların sayısını açıklıyor, fakat Ä°BB de bir açıklama yapıyor, rakamlar katiyen birbirini tutmuyor. Siz Ä°stanbul Tabip Odası BaÅŸkanı olarak günde kaç hastayı yitirdiÄŸimizi söyleyebiliyor musunuz? Maalesef söyleyemiyoruz. SaÄŸlık Bakanlığı internet sitesinde Ä°stanbul haftalık resmi verileri bile 25 Ekim’den beri paylaşılmamaktadır. Elimizde sadece Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü’nün günlük vefat ve bulaşıcı hastalıktan vefat verileri mevcut. Bu dönemde baÅŸka bir salgın hastalık olmadığı için, bu sayıları Covid-19’a baÄŸlı ölümler olarak kabul etmek gerekir. Bazı günler bu sayı Türkiye geneli için bildirilenden fazla olabiliyor. Ä°ktidar ÅŸeffaf veri paylaşımı yapmamayı bir politika olarak benimsedi, sürekli veri tanımlarını deÄŸiÅŸtirerek bu durumu gizlemeye çalışıyor. Hastanelerden bildirilen ölüm nedenleri SaÄŸlık Müdürlüğü Ä°l Covid-19 Komisyonu’nda tekrar deÄŸerlendiriliyor. Uygun bulunmayanlar, giriÅŸi yapan saÄŸlık kurumuna geri gönderilerek düzeltilmesi isteniyor. Komisyon onayı olmadan ölüm nedeni Covid-19 olarak bildirilemiyor. Bu nedenle hastaneden verilen ilk ölüm raporu ile sonradan alınan onaylı raporlardaki ölüm nedenleri farklı olabiliyor. Tedavi gördüğü kurumda testi negatif olup Covid-19 kabul edilen, testi pozitif olup uzun süre hastanede yatan, hastanede yatarken testi negatifleÅŸen fakat Covid-19’un neden olduÄŸu hasar sonucu olan vefatlar bu komisyon tarafından Covid-19 ölüm sebebi olarak kabul edilmiyor.  - Niçin? DoÄŸru istatistiki verileri elde edebilmek için ölüm nedenlerinin kontrolü uzun süredir yapılmaktadır. Çünkü ülkemizde genellikle ölüm nedeni kalp yetmezliÄŸi veya solunum yetmezliÄŸi olarak kayda geçiyor. Mesela bir meme kanseri hastası, kanserin yayılması nedeniyle solunum yetmezliÄŸi sonucu öldüyse bunun esas nedeni kanserdir ve bu durum meme kanseri olarak yazılması lazım. Aynı ÅŸey Covid-19 için de geçerli.  - DoÄŸru mu anlıyorum: Diyelim bir kanser hastası uzun zaman tedavi görüyor, ama kalbi dayanmıyor. Ve yaÅŸamını yitiren hasta da “kalp krizinden ölmüş†diye kayda geçiyor..  Olmaması gerekir ama bu ÅŸekilde yazılabiliyor. Bu kontrol komisyonları zaten böyle olmaması için kuruldu. DoÄŸru istatistikler oluÅŸsun, hastanın esas ölüm nedeninin kontrol edilsin diye kuruldu. Ama Covid-19’da bu tersine dönmüş durumda. Yani esas nedenin ortadan kaldırılmasına yönelik bir uygulama haline geldi.  - Aslında nasıl aşılabilirdi? EÄŸer bakanlık salgının baÅŸlangıcından beri bu detayları ÅŸeffaf bir ÅŸekilde paylaÅŸsaydı, bu tür veri karışıklıklarına neden olmayacaktı. Hem kendileri zor durumda kalmayacaklar hem de gerekli önlemler doÄŸru verilere göre alınabilecekti. Ama ne yazık ki salgın yönetiminden çok, algı yönetimine önem verildi.  - Gerçek verileri bilseydik ortada daha farklı bir tablo olur muydu? Hem bilim insanları, hem yurttaÅŸlar açısından soruyorum… Toplumda salgının yaygınlığı ve ölüm oranlarıyla ilgili “Çok baÅŸarılıyız, her ÅŸey çok iyi gidiyor†diye yanlış bir algı oluÅŸturmak istiyorsanız; planlamanız salgına göre deÄŸil, ekonomiye göre oluyorsa doÄŸru verileri paylaÅŸmak istemeyebilirsiniz. Aslında doÄŸrular paylaşılsaydı, hem toplum önlemlerin alınması konusunda daha duyarlı olacaktı, hem bilim insanları, sahada çalışan saÄŸlık çalışanları için salgının kontrolü daha kolay olacaktı. Sadece ölüm oranları deÄŸil, hangi yaÅŸlarda, hangi meslek gruplarında, hangi mahallelerde, hangi ÅŸehirlerde daha fazla görünüyor, kaynağı neresi, tüm bu detaylar açıklansın ki alınacak önlemler de ona göre oluÅŸturulsun. - Açıklansın deniyor ya, bu verileri kendileri biliyor mu? Biliyor olabilirler ama veriler öyle bir karmaşık hale getirildi ki artık gerçekten net olarak kimse bilmiyor olabilir. Veriler sürekli “Düzelt†diye geri gönderiliyorsa bu sefer düzeltmek zorunda kalmamak için veriler deÄŸiÅŸik olarak yazılıyor da olabilir. Test sayıları farkındaysanız uzun süredir artmıyor. Yaygın test yapmazsanız hastalık yaygınlığını bilemezsiniz. Salgının yoÄŸun olduÄŸu ilçelerde artık temaslılara test yaptırması önerilmiyor.  - ‘Düzelt’ diye geri göndermek ne demek, onu anlamadım… Az önce bahsettiÄŸim Covid-19 DeÄŸerlendirme yani “düzeltme†Komisyonu, “Bu Covid ölümü deÄŸildir†diye ilgili hastaneye geri gönderiyor, “Şu ÅŸekilde deÄŸerlendirin†diyor. Aşırı iÅŸ yükü arasında bir de bu iÅŸlerle uÄŸraÅŸmak durumunda kalıyorsunuz.  - Peki, neden böyle bir yola girildi? Sonuçta dünyayı sarsan, en geliÅŸmiÅŸ ülkelerin dahi önüne geçemediÄŸi bir salgın var ve hiçbiri baÅŸa çıkamıyor. Yani kimsenin suçu deÄŸil… Gizli tutulması tamamen ekonomik mi? Anlamak zor. Nedenler hem ekonomik kaynakların sosyal devlet desteklerini saÄŸlayamayacak olması hem de iktidarın kibirli bir tavırla baÅŸarı öyküsü yazma isteÄŸi olabilir. Salgının başında biliyorsunuz belediyeler yardım etmek istedi, vatandaÅŸ destek olmak istedi. Ama hepsi engellendi. Yönetim zaafı hiç yokmuÅŸ gibi bir illüzyon yaratmak istiyorlar. Oysa güçlü iktidarlar sorunların varlığını kabul eder ve çözüm için tüm toplumun dayanışma göstermesini, katılımını destekler. Salgında sürece saÄŸlık çalışanlarının ve toplumun katılımını saÄŸlamadan baÅŸarı saÄŸlamak çok zor. ÖrneÄŸin hiç olmazsa veriler ekim başından itibaren ÅŸeffaf olarak paylaşılsaydı, meslek odaları olarak dile getirmek zorunda kaldığımız tam kapanma gerekliliÄŸi ortaya çıkacaktı. Ama kapanma kararı aldığınızda sosyal bir devlet iseniz vatandaşınızın asgari geçimini saÄŸlamak zorundasınız. Bunu üstlenmek istemiyorlar. Çünkü kaynakları salgına deÄŸil, yine ekonominin “şahlanmasına†kullanmak istiyorlar. Salgının başından beri kaynaklar salgına ayrılması gerekirken gelecek yıllarda salgınların artmasına neden olabilecek ekolojik dengeleri bozan Kanal Ä°stanbul dahil birçok yatırım yapılmaya çalışılıyor. Salgın konusunda algıyı yönetiriz diye düşündüler ama salgının geldiÄŸi boyut, bağımsız meslek birliklerinin varlığı buna engel oldu. Maalesef görünen o ki salgının sosyal boyutları için hazinemizde yeterli bütçe yok.  - Bilim Kurulu daveti gelseydi siz kabul eder miydiniz? Uzmanlık alanım salgın ile ilgili deÄŸil, ama olsaydı bile kiÅŸisel olarak bu koÅŸullarda çalışmak istemezdim. Salgın baÅŸlangıcında Ä°stanbul Tabip Odası olarak Ä°l Pandemi Kurulu’nda yer almamız gerektiÄŸini ve istediÄŸimizi bildirdik. Kabul görmedi. Tabii ki mevcut Bilim Kurulu’nun danışmanlık vermesi deÄŸerli. Bilim Kurulu’nda çok saygın ve deÄŸerli bilim insanlarımız var. Hekimler ihtiyacı olan ve isteyen herkese danışmanlık vermek, destek olmak ister. Mevcut Bilim Kurulu sadece danışmanlık veriyor, yetki ve sorumluluk iktidarda. Oysa görev, yetki ve sorumlulukları tam tanımlanmış bir bilim kurulu olmalı. Bilim Kurulu iktidardan bağımsız, özerk bir kurul olmalı. Bilim Danışma Kurulu’nda tartışılan öneriler ÅŸeffaf bir ÅŸekilde toplumla paylaşılmıyor, Bilim Kurulu üyeleriyle salgın verileri paylaşılmıyor. Toplumla, sadece yapılmasına onay verilenler “Bilim Kurulu önerileri doÄŸrultusunda†diyerek paylaşılıyor, onay verilmeyen önerileri bilmiyoruz. Göstermelik il pandemi kurulları düzenli toplanmıyor, kararlar ilgililere toplantı sonrası imzalatılabiliyor. Ä°stanbul Ä°l Pandemi Kurulu’na Ä°BB, ilgili meslek odaları davet edilmiyor. Salgının başından beri Türk Tabipleri BirliÄŸi ve tabip odaları olarak baÅŸta halk saÄŸlığı uzmanları olmak üzere ilgili uzmanlık derneklerinin temsilcileri, TTB ve ilgili meslek birliklerinin, sendikaların, hatta sivil toplum örgüt temsilcileri tarafından oluÅŸturul bir kurul tarafından epidemiyoloji bilimi gereklerine göre yönetilmesi gerektiÄŸini vurguluyor, çaÄŸrı yapıyoruz. Oysa ülkemizde salgın, merkezi olarak CumhurbaÅŸkanlığı onayından geçen İçiÅŸleri Bakanlığı genelgeleriyle yönetiliyor.  - Åžimdi en çok tartışılan konuya girelim, aşı… Aşı olur musunuz? Olurum tabii ki…  - Peki, hemen olur musunuz? Yürüyen aşı çalışmalarına birçok saÄŸlık çalışanı gönüllü olarak katıldı. Benim yaşım Ä°stanbul Tıp Fakültesi’nde de yürütülen faz 3 aşı çalışması için uygun olsaydı gönüllü olacaktım. Ama 60 yaşındayım, 59 yaşına kadar olanları çalışmaya aldıkları için giremedim. Bugün gündemde olan aşıların öncü çalışmaları olan güvenlik ve doz belirlemek için az sayıda gönüllüyle yapılan faz 1 ve faz 2 çalışmaları tamamlanmış ve yayımlanmış durumda. Binlerce gönüllüde yapılan, etkinliÄŸi ve yan etkileri araÅŸtırılan, katılanların bir bölümüne etken maddenin olmadığı (plasebo) aşının bir bölümüne etken maddenin olduÄŸu aşının yapıldığı faz 3 aşı çalışmalarının erken sonuçları 3 aşı için yayımlanmış durumda. Bunlar Pfizer/ BioNTech, Moderna ve Oxford / Astrazeneca aşıları. Ãœlkemize geleceÄŸi açıklanan ve ülkemiz tıp fakültelerinde de çalışmaları devam eden Sinovac aşısının faz 3 çalışmasının erken sonuçları henüz yayımlanmadı. Erken sonuçları yayımlandığında ve ülkemizde gerekli güvenlik incelemeleri yapıldığında aşı olurum. Toplumsal bağışıklık ancak toplumun yüzde 60’ına aşı yapıldığında mümkün olabilecektir. Bu kadar yaygın bir ÅŸekilde yapılması gereken bir aşı için topluma çok ciddi bir güven vermeniz lazım.  - Güvensizlik neden kaynaklanıyor? Şu ana kadarki salgının yönetim biçiminden kaynaklanıyor. SaÄŸlık Bakanlığı salgın yönetimindeki güven aşınmasını aşı yönetiminde gerekli dersleri çıkararak onarmalı ve topluma bu konuda güven saÄŸlamalı. Bu da ancak sürecin çok ÅŸeffaf yönetilmesi, ilgili tarafların sürece katılması ve desteÄŸi ile mümkün olabilir. Sinovac firması aşı üretimi konusunda deneyimli bir firma. Bu aşının faz 3 çalışma sonuçları henüz bilimsel bir dergide yayımlanmadı. Aşıların kullanımı ile ilgili Acil Kullanım Onayı ile ilgili yönetmelikte 18 Aralık’ta bir genelge yayımlanarak deÄŸiÅŸiklik yapıldı.                      - Bu kadar cevapsız soru varken bir de acil kullanım onayı çıktı, nedir o?  Tüm faz çalışmaları tamamlanmadan çalışmaya toplum yararı gözetilerek onay verilmesi. Bunu diÄŸer ülkeler de yapıyor ama koÅŸulları var. Türk Tabipleri BirliÄŸi Ä°zleme Kurulu konu ile ilgili çekincelerini ve bir aşıya acil kullanım onayı verilebilmesi için gerekli koÅŸulları kamuoyuna duyurdu. Önemli olduÄŸunu düşündüğüm için burada paylaÅŸmak isterim: “Aşının faz 1, faz 2 ve faz 3 çalışmaları bilimsel rapor olarak kamunun eriÅŸebileceÄŸi biçimde yayımlanmış olmalı; bu raporlarda aşının “güvenli†ve “etkili†olduÄŸu kanıtlanmış olmalı. Bilim Kurulu tarafından deÄŸerlendirilmiÅŸse sonuç kamuoyuyla hızla paylaşılmalı. Aşıyla ilgili üretim sürecinin kalite güvencesi de dahil olmak üzere tüm bilgiler ve veriler -eÄŸer varsa/tamamlanmışsa ülkemize ait çalışma sonuçları özellikle- Türkiye Ä°laç Tıbbi Cihaz Kurumu’na verilmiÅŸ olmalı, zamanın dar olması ya da aciliyet gibi gerekçelerle olaÄŸan incelemeler göz ardı edilmemeli ve her koÅŸulda yapılmalı. Türkiye Ä°laç Tıbbi Cihaz Kurumu, aşıya “Acil Kullanım Onayı†vermek üzere konularında yetkin farmakoloji, immünoloji, viroloji, mikrobiyoloji, enfeksiyon hastalıkları, halk saÄŸlığı ve epidemiyoloji uzmanlarından oluÅŸan ve hiçbir çıkar çatışması söz konusu olmayan bilim insanlarından oluÅŸan bir kurul kurmalı. Karar süreci öncesinde Türkiye Ä°laç Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından tüm bilgi ve veriler kamuoyuna açıklanmalı (ABD’de Gıda ve Ä°laç Dairesi tarafından yapıldığı gibi). Kurul toplantısı çevrimiçi kamuya açık biçimde gerçekleÅŸmelidir (yine ABD’de Gıda ve Ä°laç Dairesi tarafından yapıldığı gibi). Covid-19 pandemisinden çıkış yolumuzda aşılama çok önemlidir. Hastalığa karşı kullanabileceÄŸimiz aşılarla ilgili toplumun güvenini sarsabilecek, aşı tereddüdüne yol açabilecek düzenlemelerden ve uygulamalardan kaçınılmalı, ÅŸeffaflık ön planda tutulmalıdır.â€Â - Bir belirsizlik de aşı sayısı; ne kadar gelecek? 50 milyon doz aşının ilk bölümünün 11 Aralık’ta geleceÄŸi bildirilmiÅŸti. Aşıların büyük tanklarda geleceÄŸi ve flakon dolumlarının ülkemizde yapılacağı duyumlarını alıyoruz. Detaylarla ilgili resmi bir belge henüz açıklanmadı. SaÄŸlık çalışanları için kamu ve özel kurumlardan sayı istendi. Ä°TO olarak SaÄŸlık Müdürlüğü’ne tüm saÄŸlık kurumlarının dahil edilmesi ile ilgili yazı gönderdik.  - Peki, 50 milyon doz aşı yeterli mi? İki doz olarak yapılacağı için 25 milyon insanımızı aşılamaya yeterli. Yani yabancı uyruklu ve göçmenlerle birlikte toplam 90 milyon olan nüfusumuzun üçte birine yetecek kadar. Bu kadar doz, toplumsal bağışıklığın saÄŸlanması için gerekli en az toplam nüfusun yüzde 60’ının aşılanması için yeterli deÄŸil. Yeterli miktarın saÄŸlanması için henüz anlaÅŸmalar yapılmamış durumda. Birçok ülke ihtiyacından fazlasını aldı, burada maalesef bir açgözlülük de var. Global’in araÅŸtırmasına göre, birçok yoksul ülke nüfuslarının onda biri için bile aşı temin edebilmiÅŸ deÄŸil. Umarım zengin ülkeler diÄŸer ülkelere hibe yaparlar.  - Yerli aşı hangi aÅŸamada? Yerli aşılardan henüz hiçbirinin faz 1 çalışması yayımlanmadı. Faz 1 çalışması biten ve faz 2 çalışması devam eden bir yerli aşımız var. Ãœlkemizde erken fazlarda yürüyen 10’un üzerinde yerli aşı çalışması söz konusu. Faz 3 çalışmaların baÅŸlamasına henüz zaman var. Faz 3 çalışma aÅŸaması zor bir süreç. Binlerce gönüllü ile yapılması gerekiyor.  - Zamanında yetiÅŸecek mi? Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü 1999 yılında kapatıldığından beri ne yazık ki yerli aşı üretimi yapamıyoruz. Faz 1 - 2 çalışmaları yayımlandıktan sonra faz 3 çalışmalarına baÅŸlanacak, tamamlanır, etkili ve güvenli oldukları uluslararası güvenirliÄŸi olan bir bilimsel dergide yayımlanırsa üretim aÅŸamasına geçilecek. Nerede ve hangi koÅŸullarda üretileceÄŸi de ayrı bir konu. Süre ile ilgili konuÅŸmak için erken olduÄŸunu düşünüyorum. Zaman ilerledikçe binlerce hastalanmamış ve aşılanmamış gönüllü bulmak da zorlaÅŸacaktır.   - Şöyle sorayım: Siz yerli aşı olur musunuz? Olurum ama koÅŸulları var: EtkinliÄŸi ve güvenliÄŸi bütün çalışma aÅŸamalarında (Faz 1, 2, 3,) kanıtlanırsa, sonuçları uluslararası kabul görmüş dergilerde yayımlanırsa, çalışmalar etik kurallara uygun bir ÅŸekilde tamamlanırsa, etkinlik ve güvenlik verileri bağımsız olarak gözleme ve denetime tabii tutulursa, çalışma verileri bilim insanlarının eriÅŸimine açık olursa, üretim koÅŸulları uygun ve denetlenebilir olursa tabii ki olurum.  - ÇeÅŸitli yayınlardan, bazı aşı yaptıranların yüz felci geçirdiÄŸini öğreniyoruz. Yan etkiler konusunda ne söyleyebilirsiniz? Her aşının yan etkileri olabilir. Covid-19 hızlı yayılan öldürücü bir hastalık. Önemli olan yararın zarardan fazla olması ve ciddi kalıcı yan etkilerinin olmamasıdır. Bazı ciddi olmayan, nadir görülen, kalıcı hasar bırakmayan yan etkiler kabul edilebilir.  /Archive/2020/12/21/031404241-19-saip-1.jpgMESLEK HASTALIÄžI KANDIRMACASI - Bugüne kadar kaç doktoru, kaç saÄŸlık çalışanını yitirdik?KaybettiÄŸimiz hekim sayısı 100’e yaklaşıyor, aktif çalışan 94 hekim maalesef yaÅŸamını kaybetti. Hekimler dışında 150’ye yakın saÄŸlık çalışanının da yaÅŸamını kaybettiÄŸini biliyoruz. YaÅŸamını kaybeden diÄŸer saÄŸlık çalışanı sayısı konusunda kapsam geniÅŸ olduÄŸu için doÄŸru veriler verebilmek zor. En son SaÄŸlık Bakanı’nın açıkladığı rakama göre 120 bin saÄŸlık çalışanı Covid-19 tanısı aldı. Bu yüksek bir oran. SaÄŸlık çalışanları, meslekleri gereÄŸi diÄŸer toplum kesimlerine nazaran ülkelere göre deÄŸiÅŸmekle birlikte 5-10 kat daha fazla hastalanıyor. Bu nedenle 120 ülkede saÄŸlık çalışanları için bir meslek hastalığı olarak kabul görmüş durumda.  - Åžimdi Türkiye’de de meslek hastalığı olarak kabul edilecek deÄŸil mi? Bu da bir kandırmaca, bir algı yönetimi… Algı yönetiminde gerçekten çok baÅŸarılılar. Bu konuda toplumsal bir talep oluÅŸtuÄŸunu görünce bir genelge yayımladılar. Bakanlığın meslek hastalığıyla ilgili olarak illere yazdığı yazı, kamuoyunda Covid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edildiÄŸi algısına yol açtı ancak bu yazı Covid-19 nedeniyle maÄŸduriyet yaÅŸayan saÄŸlık çalışanlarının belgelerinin SGK’ye gönderilmesi prosedürünü anlatan bir yönlendirme yazısından baÅŸka bir ÅŸey ifade etmiyor. TTB ilk günden beri saÄŸlık çalışanlarının yıllarca illiyet bağı ispatı ile uÄŸraÅŸtırılmamasının mücadelesini veriyor. Örnekleri oldu, kabul edilmedi. Ama bu genelgede yine saÄŸlık çalışanının Covid-19 infeksiyonunu hastane ortamında kaptığını ispatlamalı, yani hastalıkla bir “illiyet bağı kurulmalı†diyor. Bizler bu “illiyet bağı kurulursa†şartının kaldırılmasını istiyoruz. Türkiye’deki toplam 65 tabip odası, TTB öncülüğünde Covid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesi konusunda birleÅŸti ve gazete ilanları verdi. SaÄŸlık çalışanları 5-10 kat daha fazla Covid-19 nedeniyle hastalanıyor. Bu durum, artık bir “illiyet bağı†aranması gerekliliÄŸini ortadan kaldırıyor. Biz Covid-19’un saÄŸlık çalışanları için bir meslek hastalığı olduÄŸuna dair bir yasanın çıkmasını istiyoruz. Yasa tasarısı önerimiz TBMM SaÄŸlık Komisyonu’nda kabul edilmeyi bekliyor.  - ‘İlliyet bağı’nı açar mısınız? Nedensellik bağı. Yani saÄŸlık çalışanları saÄŸlık hizmeti verdikleri için Covid-19 nedeniyle daha çok hastalanıyorlar. Bir hastalığın toplumdaki diÄŸer insanlara nazaran belli bir meslek grubunda daha çok görülmesi. Biz ÅŸimdi saÄŸlık çalışanları için diyoruz ama hastalık verilerinin detayları açıklandığında kargo taşıyıcıları gibi bazı iÅŸkollarında daha fazla görüldüğü ortaya çıkabilir. Rakamlar açıklandığında, belki kargo taşıyıcıları için de aynı ÅŸey söz konusu olacak.            - Meslek hastalığı nasıl bir güvence saÄŸlıyor? Diyelim ki hayatınızı kaybettiniz, geride kalan yakınlarınıza maaÅŸ baÄŸlanmasını ve ölüm yardımı yapılmasını saÄŸlar. Kalıcı bir hastalık veya maluliyete sebep olursa kayıplarınız için ayrıca ödeme yapılır ve maaÅŸ baÄŸlanır. EÄŸer hastalığınızdan veya ölümünüzden iÅŸyeri güvenlik önlemlerinin yetersizliÄŸi söz konusu olursa tazminat hakkınız doÄŸabilir.  - Talebinizi yerine getirseler ne kaybederler ki? Ekonomik kaygılar olduÄŸunu düşünüyorum. Oysa saÄŸlık çalışanlarının moral ve motivasyona çok ihtiyaçları var. Bir an önce bunu saÄŸlamaları gerek.  /Archive/2020/12/21/031415631-ipek-ikili.jpgÄ°LAÇLARIN YAN ETKÄ°SÄ°- Covid-19 hastalarının bir de refakatçisi oluyor, hastalık onlara da bulaşıyor. Covid-19 hastalarının yanında refakatçi kalması doÄŸru mu? Hastane koÅŸulları malum. Hastanede yatan ağır hastalar genellikle yaÅŸlılar. Genç ve bakıma ihtiyacı olmayanlarda refakatçi gereksinimi olmuyor. Servislerde yatan hastalara bakacak saÄŸlık çalışanı sayısı yetersiz. Mecburen hastaların yanında bir refakatçi kalması gerekiyor. Özbakımını yapamayan hastalar için hastanelerde refakatçisiz bakım, beslenme koÅŸullarının saÄŸlanması mümkün deÄŸil. Genellikle covid pozitif, durumu daha iyi olan bir yakını ile aynı oda paylaşılıyor. Bazı durumlarda refakatçi, Covid-19 olmayan bir yakını olabiliyor. Bu durumda refakatçiden koÅŸulları kabul ettiÄŸine dair bir onay alınıyor.  - SaÄŸlık çalışanlarının sayısı artırılarak önüne geçilemez mi? İdeali söylediÄŸiniz, ama bu kadar saÄŸlık personelimiz maalesef yok. SaÄŸlık hizmetlerinin sürdürülmesi için bile sayılar yetersiz. Her bakım ihtiyacı olan hastanın yanında sürekli duracak bir saÄŸlık personeli görevlendirmek mümkün deÄŸil.  - Ä°laçların bazı hasarlar bırakacağı yönünde endiÅŸeler var. Bir yakınımdan örnek vererek soracağım: Bir dostumun Almanya’da yaÅŸayan annesi epey sıkıntılı süreç geçirmesine raÄŸmen tedavisi evde yapılıyor. Tam tedavi de diyemeyeceÄŸim, çünkü pek ilaç da verilmiyor. Ä°yi beslenme tavsiye ediliyor, parasetamol veriliyor. Burada hemen teÅŸhis konulduktan sonra eve ilaçlar geliyor. Bazı hasarlar bıraktığı yönünde endiÅŸeler olduÄŸu için soruyorum: Bu ilaçlar hakkında ne söyleyebilirsiniz?Salgın büyüdükçe, yayıldıkça her türlü sorunun çözülmesi zorlaşıyor. Evlere giden filyasyon ekiplerinin bazılarında sayı yetersiz olduÄŸu ve iÅŸ yükü fazla olduÄŸu için maalesef doktor bile olmayabiliyor. Åžikâyeti olan temaslıya test bile yapılmadan ilaç verilebiliyor veya hiç ÅŸikâyeti olmayan testi pozitif kiÅŸiye ilaç baÅŸlanıyor. Salgın çok hızlı arttığı için ekipler yetiÅŸmekte zorluk çekiyor. Eve gidiliyor, ilaçlar bırakılıyor ama hastanın tahlilleri yapılmamış olabiliyor. Zaman yetersizliÄŸinden ÅŸikâyetler, ek hastalıklar, kullandığı diÄŸer ilaçlar, hamilelik gibi durumlar yeterince sorgulanamıyor. Ä°laçların yan etkisi ile ilgili yeterli bilgi verilemiyor. Özellikle yabancı uyruklu ve göçmen statüsündeki kiÅŸilerle iletiÅŸim, dil sorunu nedeniyle hiç kurulamıyor. Yeterli bilgi verilmediÄŸinde ilaçlara karşı tedirginlik oluÅŸuyor. Birçok kiÅŸinin ilaçları almadığını biliyoruz. Tabii her testi pozitif olanın, hiç ÅŸikâyeti olmayanın ilaç kullanması Dünya SaÄŸlık Örgütü tarafından önerilmemektedir. Ama riskli, özellikle akciÄŸer tutulumu olanlarda favipravir kullanımına erken baÅŸlanmasının yararlı olduÄŸu düşünülmektedir. Böbrek ve karaciÄŸer sorunu olmayanlarda, gebe olmayanlarda kullanılabilir. Salgın baÅŸlangıcında tedavi hastanede baÅŸlanıyor, tetkikler yapılıyordu. Artık tedavilere evlerde baÅŸlanıyor.  /Archive/2020/12/21/031413975-19-saip-2.jpgHEKÄ°MLÄ°KTEN KAÇIÅž VAR- MesleÄŸi bırakmak isteyen çok doktor var mı? Salgın baÅŸlangıcında saÄŸlık çalışanları tüm olumsuz koÅŸullara, liyakatsiz yöneticilere raÄŸmen büyük bir özveriyle çalıştılar. BaÅŸlangıçtaki hazırlıksız yakalanmanın paniÄŸi atlatıldıktan sonra ellerinden geleni yaptılar. Hekimlik, insan hayatını kurtarmak, saÄŸlığını korumak için yapılan bir meslek. Ama özverilerinin karşılığını, salgının kötü yönetilmesi sonucu alamadılar. Haziran ayında kontrolsüz açılma; eylül ayından itibaren salgının kontrolden çıkması; önlemlerin alınmaması; salgının kötü yönetilmesi; insanların, saÄŸlık çalışanlarının ölmesi, ağır ÅŸekilde hastalanmaları; hak kayıpları ciddi bir tükenmeye yol açtı. Süreç kötü yönetiliyorsa saÄŸlık çalışanlarının çabası beyhude kalıyor. Meslekten yılma ve kaçış arttı.  - Ä°stifa ve izinler de yasaklandı zaten… Evet ,yasaklandı ama bu durum yasal deÄŸil. Siz istifa etmek ya da emekliye ayrılmak istediÄŸinizde dilekçenizi verip, bir ay bekleyip ayrılırsınız. Bir ayı bekledikten sonra istifa ederseniz devlet kurumlarına ancak 1 yıl sonra geri dönebilirsiniz. SaÄŸlık sisteminin koÅŸulları uzun süreden beri gençlerimizin yurtdışına gitmesine neden olmakta. Maalesef salgın koÅŸullarında gördükleri muamele birçoÄŸu için bu kaçışı hızlandıracaktır. /Archive/2020/12/21/031410616-19-saip-3.jpg- YoÄŸun bakımlarda durum nedir? YoÄŸun bakımlar dolu; ameliyathaneler, baÅŸka amaçlarla kullanılan servisler yoÄŸun bakıma dönüştürülüyor. Hastayı bir yataÄŸa yerleÅŸtirdiÄŸinizde sorun kalmıyor gibi görünebilir. Gerçek bir yoÄŸun bakım desteÄŸi ancak nitelikli elemanlarla verilebilir. Yatak ve cihaz sadece altyapı saÄŸlar, bakım saÄŸlamaz. Nitelikli personel yoksa yoÄŸun bakım ölüm oranlarınız yükselir. Hem yoÄŸun bakım personelinde ciddi yorgunluk var, koÅŸulları çok ağır, hastalanmalar nedeniyle iÅŸ yükü artmış durumda, hem de covid dışı nedenler için yatak ayrılması gerekiyor. Birçok operasyon aksamış durumda. YoÄŸun Bakım DerneÄŸi, 8 Aralık’ta yüzde 70-75’lik doluluk oranlarını “uçurumun kenarı†olarak açıkladı. YoÄŸun bakım kazaları olmaya, acı haberler gelmeye baÅŸladı.  - Pandemiyle nasıl mücadele edilmeli? Sizin öneriniz?Güven, ÅŸeffaflık, saÄŸlık çalışanları ve toplumun sürece katılımı çok önemli. Pandemi mücadelesi hastanelerde verilmez. Maalesef ülkemiz dahil, dünyadaki birçok ülkenin saÄŸlık sistemleri Dünya Bankası önerisiyle ticarileÅŸti. SaÄŸlık, bir hak olmaktan çıkarak tüketilen bir meta haline geldi. Bu nedenle birçok geliÅŸmiÅŸ olduÄŸunu düşündüğümüz ülke bile sınıfta kaldı. Oysa salgın kontrolü için koruyucu hekimlik, yani birinci basamak hizmetlerinizin güçlü olması lazım. Dünya ülkeleri umarım saÄŸlık sistemleri ile ilgili bu deÄŸerlendirmeyi yapar.  - Son alınan kapanma önlemlerini yeterli buluyor musunuz? Yeterli bulmuyoruz. Çok daha önceden, bakanlığın verilerine göre günlük ölüm sayısı 250’leri bulmadan tedbirler alınmalıydı. Ä°ktidar, önlenebilir bir hastalık nedeniyle olan ölümlerden gerekli önlemleri zamanında almadığı için sorumludur. Bu nedenle suçu halka yüklemek doÄŸru deÄŸildir. Bu yetersiz önlemler bile TTB ve tabip odalarının çığlıkları sonrasında alındı. Artık zorunlu, temel ve hayati ihtiyaçlar dışında, sosyal destekler saÄŸlanarak en az 14 gün süreyle, ideali 28 gün tam kapanma öneriyoruz. Ne yazık ki salgın doÄŸru yönetilemedi ve bu aÅŸamaya gelmek zorunda kaldık. Â
İpek Özbey
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/652868-i%CC%87stanbul-tabip-odasi-baskani-prof-saip-yerli-asi-olurum-ama-kosullari-var/