News - Haberler
Âşık Veysel’in hiçyayımlanmamış64 yıllık röportajı
| Saturday, 12.26.2020, 02:00 AM | (197 views)
Âşık Veysel’in hiç yayımlanmamış 64 yıllık röportajı
figure >
Cumhuriyeti ve kurucularını kötülemek isteyenler 1923-1950 arasında geçen olayları saptırarak anlatırlar, üzerine yalanlar eklerler. Örneğin İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşı’nda hiçbir savaş kazanmamıştır. I. ve II. İnönü savaşlarını kazandığı bir yalandır. Tam tersine savaş sırasında samanlığa saklanmış, sonra ortaya çıkmıştır.
Bu yalanlardan birine göre: CHP’nin anayasaya da girmiÅŸ olan Altı Ok’undan “Halkçılık†ilkesi de bir kandırmacadan ibarettir. Öyle ki Atatürk zamanında ortalıkta dolaşıp yabancı misyonların gözünde itibarımızı iki paralık etmemeleri için köylülerin Kızılay ve Ulus’ta dolaÅŸmaları yasaklanmıştır. Ä°nsanlar bu tezvirata inanmış ve daha sonraki kuÅŸaklar genç Cumhuriyet’i yermek için bunları hiç düşünmeden kullanmıştır.Tezviratçılar, Atatürk’ü görmek için Ankara’ya gelen Âşık Veysel’in YeniÅŸehir’e, dahası Ankara’ya sokulmadığını söyleyip yazarlar. Günümüzde Kızılay olarak anılan YeniÅŸehir 1930’larda yeni yeni kurulmaktaydı. Sanki, Ulus ve YeniÅŸehir semtlerine gümrük kapısından pasaport göstererek girilirmiÅŸ gibi anlatırlar. Köylünün Ulus’a sokulmamak iddiasını ele alalım: 6 Ocak 1961’den önce TBMM binası Ulus’ta idi. Åžimdi müze olarak kullanılan bina. Güvenlik gereÄŸi ilk zamanlar yayaların TBMM’nin önünden geçen kaldırımda yürümelerine izin verilmez, sadece köylülerin deÄŸil ÅŸehirlilerin de Ankara Palas’ın önünden geçen kaldırımda yürümeleri tavsiye edilirmiÅŸ. Yalana kaynaklık eden gerçek bu. Bu kadar savunmadan sonra bir soru soracağım: Günümüzde TBMM’ye yaklaÅŸmak mümkün mü?Âşık Veysel’in Kızılay’a deÄŸil, Ulus’ta bir çarşıya sokulmamasına gelince, iÅŸin doÄŸrusunu kendi aÄŸzından okuyacaksınız.1956 yılında aldığı sesin eski usul kaydını bulup 54 yıl sonra CD’ye aktarıp 2010’da bana gönderen deÄŸerli dostum ÅŸair ve yazar Nedret Gürcan’a (1931-2019) çok teÅŸekkür ederim. Onun sayesinde tarihi bir anı bir daha yitirmemek üzere yakalamış bulunuyoruz. [Muhabirin açıklaması: Saz çalıp para kazanmak için gittiÄŸi Dinar’da 4 günde 4 konser veriyor, bu konserlerden birinde yaptığı sohbet zamanın ses kayıt cihazı telli diktafona aktarılıyor. KonuÅŸmanın önemli bir kısmı gayet net anlaşılır durumda. Bir kısmı ÅŸair Nedret Gürcan tarafından Åžairler Yaprağı dergisinde de yayımlanan o sohbette, Âşık Veysel Atatürk için ÅŸiir yazdığını söylüyor. KonuÅŸmayı hiç müdahale etmeden, mümkün mertebe Âşık Veysel’in kendi telaffuzuyla aktarmaya çalıştık. Türkçenin bu büyük üstadını redakte edecek yeteneÄŸi kendimde göremedim.] Ses kaydı, Âşık Veysel’in saz çalışıyla baÅŸlıyor. Müzik bitince bir erkek sesi: “Çok çok teÅŸekkür ederiz üstat. Eksik olmayın. Gerek ben Nedret Gürcan gerek ortaokul müdür muavini ReÅŸat Ãœnsal size çok çok teÅŸekkür ediyoruz ziyaretiniz için. Åžimdi Dinar Belediye Reisi’nin yanına kadar gidelim. Kendisi bekliyor.â€Â - SaÄŸ olun. (Âşık Veysel’in sesi)Memleketimizin yegâne halk saz ÅŸairi, kıymetli üstat Âşık Veysel ÅžatıroÄŸlu gözlerini kaybettikten sonra saz çalmaya baÅŸlamış fakat ÅŸairliÄŸini ancak Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde göstermiÅŸtir. Bize söylediÄŸine göre ilk ÅŸiirini Cumhuriyetin onuncu yıldönümü üzerine Atatürk’ü konu alan bir destanla yazmıştır. Kendisinden Atatürk’e ait bir hatırası olup olmadığını sorduÄŸumuz kıymetli Âşık bize çok güzel bir hikâyesini anlattı. Ne yazık ki büyük Atatürk’ü bu büyük sanatkâr hiç görememiÅŸ fakat hemen hemen gördü gibi bir ÅŸey olmuÅŸ. Åžimdi bu hikâyeyi kendi aÄŸzından dinliyoruz. Buyrun üstat... (Sözü Âşık Veysel alıyor.)BÄ°Z DAHÄ° GEÇELÄ°M ÖZ CANIMIZDAN- Onuncu yıldönümünde bizim nahiyede Ali Rıza isminde bir müdür varıdı. “Onuncu yıldönümüne bir ÅŸiir veya destan hazırla†deye bana beÅŸ-on gün evvel habar virmiÅŸti. Ä°ÅŸte biz de o zamanlar bir destan hazırladıh, nahiyeye gettik. Ä°lk defa da orada ohudum. Destan da ÅŸu idi. BaÅŸtan bir kıtasını okuyayım: “Atatürk’tür Türkiyenin ihyası / Gurtardı vetanı düşmanımızdan / Canını bu yolda eyledi feda / Biz dahi geçelim öz canımızdan.â€Ä°ÅŸte bu destanı orada ohudum. Nahiye müdürü yazdı, aldı Ankara’ya gönderirim deye. Bekledih. Geldi, geleceh, Atatürk duyar, bizi ister felan bir ümitle hayli bir zaman bekledih. Nihayet, kara gışın içinde, evvelki arkadaşım Ä°braam varıdı, Angara’ya gadar gidelim dedih. Yaya olarak düştüh yollara. AkdaÄŸ madeninden, Yozgat koylerinden, Alaca’nın koylerinden, Sungurlu ve koylerinden, efendim, Çangırı’nın bazı koylerinden, Çıbık’tan hasılı üç ayda Angara’ya gelebildih. Çünkü gış, yaya...BÄ°ZE YEDÄ°RMEDÄ°KÇE KENDÄ°SÄ° DE YEMEZAnkara’ya geldih. Misafir olacah bir yerimiz yoh. Cebimizde para yoh. Gendimize güvenemiyoruh otelde ÅŸurda burda yatmah için... Biz ne yaparıh filan... Orda burda dert yanar iken, dediler Erzurumlu PaÅŸo dayı var. O adam müsafiperverdir, sizleri misafir ider didiler. Sora sora o adamı bulduh. Hakigaten adam da misafirperver bir adamıdı. Allah rahmet eylesin. Bizi seve seve misafir etti. Birkaç gun orda galdıhtan sonra, orda kahveler varıdı. Kahvelerde çalıp söylüyoruh... Orda Alaca’nın (burası anlaşılmıyor) köyünden bir Hasan Efendi isminde, Allah rahmet eylesin, orda vaktiyle gelmiÅŸ ev yapmış. Ä°ki tane arabası var. Arabalar çalışıyor. Ordan bizi gordü, misafir etti. Neyse orda kendi evinden bize bir oda ayırdı. Yatah virdi. Gece geliriz, gundüz geliriz yatahlarımız hazırlanmış bayaa evimiz gibi. Yemeklerimiz hazırlanmış. Bize yemea yedirmeyince yemaz.HALK ÅžEARÄ°YÄ°Z ATATÃœRK’Ü GORMEK Ä°STÄ°YORUZDedim Hasan Efendi biz buraya yeyip içmek için gelmedih. Bizim maksedimiz var. “Neymiş†deye sordu adamcaaÄŸaz. Dedim böyle bir destanım var, bunu Atatürk’e duyurmak maksediyle geldim. Tanıdığımız yoh, yolunu bulamayoruz. Dedi, “vallahi ben işçi bir adamım böyle ÅŸeylerle elakamız yoh. Ama burda bir milletvekili var, gidelim ona danışalım da o ne türlü yol gosterirse gidelim oÄŸa gore iÅŸ tutalım†didi. Gettik adama. “Ne istiyorsunuz†didi. Valla halk ÅŸaeriyiz, Atatürk’ü gormek istiyoruz didik. “Bırak canım†didi, “siz kıyıda köşede çalın çığırın, geçin gidin beÅŸ-on para kazanabiliyorsanız†didi. “Halk ÅŸaerine, ÅŸuna buna ehemmiyet veren yok†didi. “Hayır öyle deel, bizim şöyle bir destanımız var, bunu okuyalım da onun için onu duyuracağız†didik. “Söyle bakalım†didi. Aynen destanı baÅŸtan ayaÄŸe gader ohudum. “Gozel†didi. “Çok iyi yazmışsın ve iyi düşünmüşsün†didi. “Bunu†didi, “Hakimiyeti Milli Metbaası’na abimiz (anlaşılmıyor) Bey’i goriyim de†didi. “Yarın saat sekizde bir cevap viririmâ€. Gittih.Nota bene: “Âşık Veysel’in CHP’nin tek parti döneminde Sivas’a bile girmesinin yasaklandığını, baÄŸlamaların kırılıp yakıldığını söyleyen BaÅŸbakan ErdoÄŸan’a Veysel’in torunu Yeliz ÅžatıroÄŸlu’ndan cevap geldi:“Demokrat Parti döneminde dedeme ‘Bizim partinin vatan cephesine üye olmanı istiyoruz’ demiÅŸler. Dedemin cevabı ÅŸu olmuÅŸ: ‘Ben sadece Atatürk’ün partisine (CHP) üyeyim. BaÅŸka partiye üye olmam...’ Bunun üzerine dedemin Sivas baÄŸlantılı müzik çalışmalarına engel olmaya çalışılmış. O dönem dedemin radyolara çıkması da bir süreliÄŸine yasaklanmış. Kısacası BaÅŸbakan’ın sözünü ettiÄŸi yasakların CHP’yle ilgisi yoktur..â€(Sözcü, 07.03.13)BELEDÄ°YENÄ°N PARASI TÃœKENMÄ°ÅžNeyse koye getmeh istedih. Bi avukatın birisi dedi ki “Yahu ben bir istida yazayım, belediyeye gotürün meccanen gidin†didi. “Neye para veresiğız†didi. Yazdı. Belediyeye çıktıh. Belediye istidaye bahtı. “Siz nasıl gelebildinizse öyle gidersiniz, siz sanatker adamsınız†didi. Geri geldik. Avukat sordu “Ne yaptınız†didi. “Mesele böyle†didik. “Dur bir de valiye yazalım†didi. Valiye yazdı. Gotürdük vali imza etti. Gene belediyeye gotüreceez. Belediyeye gotürdüh. Belediye gine reddetti. Ama giderken vali yardımcısı “Gabul itmezse bana getirin†didi. Muavine getirdih tekrar. Adamcağız içerledi. “Bırakın baba†dedi. “Herhalda Angara Belediyesi’nin parası tukenmiÅŸ, sizin için parası yoh†didi. Çıktıh. Orda donelim monelim deriken adam “Bir de ÅŸeye uÄŸriyah†didi, halkevine. Belki ordan bir yardım olur felan. Halkevine gettik, halkevinde içeri girecaaz kapıcılar bırahmeyor. Ordan bir adam çıhtı. “Ne dolanıyorsunuz burda†didi. “Halkevine gireceÄŸiz kapıcılar koymuyor†didik. “Yahu bunları bırakın bunlar tanınmış edam. Âşık Veysel’dir†didi. Geçsin edebiyat ÅŸube reisi elakeder olsun. Gotürün gosterin†didi. 50 lira verdiler döndük köyeeAdamlar bizi gotürdüler. Gaziantepli Ä°shak (anlaşılmıyor) Bey varıdı. Edebiyat ÅŸube reisi oymuÅŸ. Bizi gorünce “Ooo buyrun buyrun buyrunâ€, bir iltifat hürmet. Sordu, sual etti, yazdı hangi ÅŸairlerden birisin... DuyduÄŸu ÅŸiirleri yazdı gaydetti. Dairalar dağılıyor, saat 6 oldu. Orda Ä°zzet Ãœnlü Bey varıdı, Afyonkarahisar milletvekili. Sonra Necip Ali Bey varıdı. Bir Denizlili. Umum halkevlerinin reisiydi o zamanlar. Onlar giderken, “Buyrun beyler halk ÅŸaerleri gelmiÅŸ, biraz dinleyelim†didi. Başımızı sardılar, toplandılar. Çaldıh söyledih. Necip Ali Bey dedi ki “Yahu bunlar periÅŸan adamlar, bunlara bahmalı, birer gat elbise yapdırın†didi. “Kerem’e yaptırın (anlaşılmıyor) gozden çıkarman,†didi. Yani ikimize yaptırın. Neyse, “Pazar gunu de†dedi, “Halke bir gonser tertib edin bir gonser virsinler†didi. Pazar gunüne elbiseleri hazırmışlar. Gettik geyindih. Orda bir gonser virdik. 50 lira virdiler ordan döndük köyee.RADYODA DUYUP TELEFON ETMÄ°ÅžSonra dolandık Ä°stanbul’a vardıh. Ä°stanbul’da, daha Angara’da radyo açılmamıştı, radyo evinde söylerken, Atatürk rahmetlik, Dolmabahçe Sarayı’nda içermiÅŸ. DuymuÅŸ. Biz çıktıh (kesintiler) telefon etmiÅŸ radyo evine. Bizi de bir Arapgirli bir Memmet Efendi isimli birisi, Guledibi’nde gapıcıymış, bizi aldı oraya gotürdü. Orda çalıp eÄŸleneyoz. Radyo evinden cevap virmiÅŸler ki “Çıhtılar edreslerini bilmiyoruzâ€. Emniyet müdürlüğüne telefon etmiÅŸler. Polisler 12’ye gader Ä°stanbul’u altüst etmiÅŸ, aramış daramış bulamamışlar. Sabahleyin geldik. Cemil Bey “yahu akÅŸam nerdeydiniz bir fırsat kaçırdık kiâ€... “Hayrola neymiş†didik. “Böyle böyle oldu, nerdeydeniz†didi. Eee tabii müteessir olduk emme “iÅŸ elden cıhtı, ne yapalım ya†didik. “Valla ben bir mektup yazayım Yaver Şükrü Bey’e†didi. “Gidin doÄŸrulun doÄŸru Dolmabahçe Sarayı’na gader†didi. Yazdı, mektubu aldıh, sazı aldıh, haydi bahalım Dolmabahçe Sarayı’na. Vardık gapıya dayandıh. Polisler “Ne o†didiler, “Böyle böyle olmuş†didik. Komiser dedi ki “Evet evet bırahın geçsinler akÅŸem (anlaşılmıyor) Atatürk†dedi. Geçtik içeriye. Vardık, Yaver Şükrü Bey’e habar virdiler, geldi. Mektübü verdih. Açtı ohudu. “Ne yapayım ÅŸansınız dutmadı†didi. “AkÅŸem o gadder arattım saat 12’ye gader†didi. “Fakat bulduramadım†dedi. “Malum bu bir keyf zamanıdır†didi. “O zaman çok iyi, hakkınızda hayırlıydı†didi. “Fakat ÅŸimdi söylenmez ve ben söyleyemem†didi.)Âşık Veysel’in kendisiyle 1956 yılında Dinar’da yapılan söyleÅŸiyi okudunuz. Başından geçenleri içtenlikle anlatıyor. Herhangi bir densiz sazını kırmış olsaydı, onu da anlatırdı.1950 yılında, yasasını iktidar ile muhalefet liderlerinin birlikte hazırladığı genel seçimi kaybeden CHP, 27 yıllık tek parti iktidarından sonra, dünyada örnek ve benzeri olmayan uygar davranışla iktidarı Demokrat Parti’ye barış içinde teslim etti. Ancak 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti’den baÅŸlayarak günümüze kadar, iktidara gelen bütün saÄŸcı partiler Cumhuriyeti kuran partiyi karalamak amacıyla masum olayları tersine çevirip kendi çıkarları için kullanarak her türlü yalana dolana baÅŸvurdular. Âşık Veysel’in Ankara’ya alınmaması, sazının kırılması yalanı da bunlardan biridir. Ama aslında hedef devrimci ve halkçı Cumhuriyettir. ÇaÄŸdaÅŸlaÅŸtırıcı Cumhuriyet, toplumu dönüştürecek devrim ve reformlara baÅŸlayınca mürteci akımlar ve tarikatlar yeminli ve inatçı bir direnmiÅŸe geçti ve yeraltına indi. 1950’de iktidara geçmelerine karşın hâlâ yeraltı yöntemlerini kullanıyorlar ve Cumhuriyete karşı “BeÅŸinci Kol†yöntemiyle çalışıyorlar. Bu insanların “Âşık Veysel†yalan ve düzmecesinden vazgeçeceklerini hiç sanmıyorum. Ancak bundan sonra Âşık Veysel’in aÄŸzından çıkan yalanlama tarihsel bir tanık ve kanıt olarak kalacak.          Yazar Aka GündüzATATÃœRK’ÜN BAÅžI KALABALIHTI, PEHLEVÄ° GELÄ°YORUDU(Sabahsı saat sekizde geldih. Adam gine “Yoh†didi, “Ben böyle ÅŸeye karışmam†didi. “Gedin ne yaparsanız yapın. Ben öyle ÅŸeyleri bilmem†didi. Eeeee ümidimiz kesildi. Ä°braem’e didim, “Haydi gideh yahu, madem metbaa bunu basarmış, kendimiz gideh bir görüneh bahalım nasıl olurâ€. Ordan indıh Bent Deresi’nden KaraoÄŸlan Çarşısı’na gireceÄŸimiz zeman polisler bizi zırp yakaladı. Ayağımızda çarıh, bacağımız ÅŸalvar, üstümüzde ÅŸal ceket, belimizde guÅŸak, periÅŸan bir vaziyette. “Girmen çarşıya†didi. “Yahu biz dilenecek deÄŸiliz, bizim baÅŸka iÅŸimiz var!â€. “Hayır†didi, olmaz giremezsiniz†didi. E baÅŸka türlü bir ÅŸey diyemedih, “Girmeyeh†didik. Birez geri döner gibi ettik, polisi sapıtmış gibi olduk goya. Polis bizi takip ederimiÅŸ. Gene ileriye devam ettih, polis geriden geldi, Ä°braam’ın yakasından duttu, “Beynini patladırım girme deyom†didi. “Beyefendi tel alacağız†filan... “Tel alacaasan bunu bi yere oturt†didi, “Git telini al gel!†didi. İLTÄ°FAT BAÅžLADI İbraam beni bi gayfeye oturttu. Getti teli aldı geldi. Gittih sazı telledih düzenledih. Bu Dış Gapı tarafından dolandık, çarşıdan gidemeyoz. Gettik metbaayi bulduh. Vardıh. “Ne istiyorsunuz†didiler. “AÄŸa Gundüz* Bey’i goreceÄŸiz†didik. Neyse haber virdiler, geldi. “Ne istiyorsunuz†didi. “Valla böyle böyle bir destan hazırladıh, bunu metbaaya vereceeiz†didik. “Okuun bahiyim†didi. Ohudum. “Gozel†didi!Hemen fotoÄŸraflarımızı aldılar. Destanı yazdılar. Orda telif hakkı 8 lira bir para virdiler bize. O zaman için gıymatli. Sabahleein gelin gazetenizden gazete alın dediler. Sabahlayın vardık beÅŸ-altı tane gazatea virdiler. Aldıh, çarşıya çıktıh. Polisler “Ooo Veysel Efendi, siz misınız Âşık Veysel? Efendim kahvelere girin oturun istirahat idin, ayaküzeri dolaÅŸman filan filan iltifat baÅŸladı.†Onun üzerine bir müddet gezdik. Gece gezdik, gundüz gezdik. Bazı tanıyanlar oldu. Evlerine gotürdüler. Saet bire gadder, ikiye gadder geliriz gideriz ne polis ne de ÅŸey hiç kimse müdahale etmedi. Hatta ellerinden gelen yardımı esirgemediler. Eeee, dinledih hiçbir ses-sade yok. Atatürk okuyacak da, bizi çağıracak... O zaman da başının kalabalıh zemanıydı. Åžu Rıza Pehlevi (Ä°ran ÅŸahı) geliyorudu, o esnada.
Özdemir İnce
Read more: https://www.turkish-media.com/forum/topic/654000-asik-veyselin-hic-yayimlanmamis-64-yillik-roportaji/
Read more: https://www.turkish-media.com/forum/topic/654000-asik-veyselin-hic-yayimlanmamis-64-yillik-roportaji/
Other News
Midemizde kelebekler varmışgibi hissetmemize sebep olanşey nedir?
TTB'denÇin aşısının sonuçlarına ilişkin açıklama
Rabia Naz’ın babasıŞaban Vatan’a 1 yıl 8 ay hapis cezası
Ünlüyorumcu Rıdvan Dilmen'den TFF'ye 'operasyon' uyarısı
Destek bekleyen esnafa zamÅŸoku
ABD'de patlama: 3 yaralı
ABD'nin Tennessee eyaletinde Nashville kentinde 'bir kamyonet kasıtlıolarak patlatıldı'
Bıontech ile 550 bin doz için imzalar atıldı
Belçika'da futbolcuların sahada birbirlerine sarılmalarıyasaklandı
Altay'dan büyük galibiyet!