Prof. Dr. Şenol Babuşçu’dan bankalar için kritik uyarı: İleride daha büyük sıkıntılar yaşamak zorunda kalırız
figure >
Prof. Dr. Şenol Babuşçu: Yakın izlemedeki kredilerin en az yarısı ödenmeyecek. 160 milyar TL takipteki alacakların üzerine bu rakamı eklersek toplam takipteki tutar 340 milyar TL’ye ulaşır.
BaÅŸkent Ãœniversitesi Finans ve Bankacılık Bölüm BaÅŸkanı Prof. Dr. Åženol Babuşçu, bankaların takipteki kredi sorununun daha da büyüyeceÄŸini vurgulayarak, “Mali yapısı zora düşen bankalar, baÅŸta küçülme olmak üzere çeÅŸitli çözüm arayışlarına girmek zorunda kalabilirler†uyarısı yaptı.Sorunun kangren haline gelmeden çözüme kavuÅŸturulmasının önemli olduÄŸuna dikkat çeken Babuşçu, “Pandemi krizinin tüm yükü dar gelirli vatandaÅŸa ve bankaların üzerine kaldı†dedi. Prof. Dr. Åženol Babuşçu ile bankacılık sektörünü konuÅŸtuk.- Özellikle Haziran ayında normalleÅŸme ile birlikte ciddi bir kredi geniÅŸlemesine gidildi. Sizce, kredi geniÅŸlemesinin yansıması ne olacak?Pandemi sonrası bankaların kredi büyümesini hızlandırmaları için çeÅŸitli zorlayıcı uygulamalar devreye sokuldu. Bu nedenle bankalar her ne kadar kredi taleplerinin risklilik seviyesine iliÅŸkin görüş oluÅŸtursalar da, kredi kararlarında bu görüşleri önemli ölçüde dikkate alamadılar. Yapılan bu düzenlemeler şöyledir:Bunlardan birincisi Aktif Rasyosu. BDDK tarafından yapılan bu düzenleme, bankaların topladıkları kaynakların öncelikle kredilere yönlendirilmesini saÄŸlamaya yönelik bir zorunluluk getiren rasyo idi. Rasyoyu tutturmak için bankalar apar topar kredi kullandırmaya baÅŸladılar.Düzenleme, rasyoyu tutturamayan bankalara yüksek cezalar öngörmekteydi. Nitekim rasyoyu tutturamayan bankalar yüksek cezalar ödemek zorunda kaldılar. Bu kapsamda, bankaların kredi verirken bu rasyoyu tutturmak zorunluluÄŸu nedeni ile çok riskli gördüğü ve uygulamada aslında kredilendirmeyeceÄŸi müşterilerini de kredilendirdiÄŸi bilinmektedir.Ä°kinci düzenleme ise zorunlu karşılık oranlarının ve getirilerinin kredi artışına baÄŸlanması idi. Yüksek kredi artışı saÄŸlayamayan bankalar Merkez Bankasına daha fazla zorunlu karşılık yatıracak ve zorunlu karşılıklardan daha düşük getiri elde edeceklerdi. Bu durum yeterince kredi artışı saÄŸlayamayan bankalara rekabetin yüksek olduÄŸu bankacılık sektöründe ciddi maliyet getirdi ve dezavantaj yarattı. Bu iki düzenleme bankaların rasyonel araÅŸtırmalar yapmadan kredi kullandırılmasına neden olduÄŸu gibi baÅŸka yan etki de yarattı. Kamu bankalarının pazar paylarının artması sunucunu getirdi.Kredilerin müşteri grupların göre rakamsal artışına bakıldığında, tüm kredi gruplarında 2020 yılı başından itibaren yukarı yönlü trend izlenmektedir.Özellikle pandemi döneminde bireysel ve KOBÄ° kredilerinde yüksek bir artış hız izlenmektedir. Bu geliÅŸmelerin yansımalarından birisi de bankacılık sektöründe en büyük bankalar sıralamasındaki ciddi deÄŸiÅŸimdir.Kamu bankaları 2000 Kasım - 2001 Åžubat krizleri sonrasında ciddi anlamda finansal yapılanma sonucu pazar payı küçülmüş ve asli görevlerine dönme yolunda önemli adımlar atmıştır. Son yıllarda ise kamu bankalarının özellikle de 2020 yılında görülmemiÅŸ bir hızla sektör payını baÅŸta kredi olmak üzere mevduat ve aktif büyüklüğünde artırmaya baÅŸladığı ve bunu devam ettirdiÄŸi görülmektedir.Bankaların sermaye sahipliÄŸi açısından 2020 yılı 9 aylık dönemdeki kredi artış oranlarına bakıldığında, kamu bankaların ciddi düzeyde artış gösterdiÄŸi görülmektedir. Kamu bankalarının kredilerindeki artış oranında özellikle 2020 yılı dikkat çekicidir. DiÄŸer banka gruplarındaki artışların önemli kısmı Aktif Rasyosu ve benzeri yasal zorlamalar nedeniyle olduÄŸu rahatlıkla ifade edilebilir. Bu artışın sonucu doÄŸal olarak sektör paylarına yansımıştır.Kamu bankalarının her ne kadar sermayesi devlete ait olsa da, bu bankalar da diÄŸer bankalar gibi piyasadan topladıkları kaynakları yine ekonomiye aktarmakla görevli kurumlardır. Teorik olarak yabancı ve yerli özel sermeyeli bankalardan bir farkı yoktur. Ancak uygulamaya bakıldığında belirgin farklılıkları olduÄŸu yaptıkları iÅŸlem ve faaliyetlerinden izlenmektedir.Kredi geniÅŸlemesinin bir diÄŸer yansıması, sektörün kötüleÅŸen kredi portföyünün kalitesi sonucu zaten sorun olarak görünen takipteki kredi rasyosunun daha da artacağıdır. Bu artışın etkisinin sadece bankalara olmayacağı açıktır. Ekonominin en önemli sektörünün yaÅŸayacağı sorun tüm ekonomiyi ilgilendirecektir. Mali yapısı zora düşen bankalar, baÅŸta küçülme olmak üzere çeÅŸitli çözüm arayışlarına girmek zorunda kalabilirler.ŞİRKETLER KREDÄ° ALAMAYABÄ°LÄ°R- Sorunlu krediler konusunda ciddi uyarılar söz konusu, bankaların takipteki alacakları yüzde 4 seviyesini aÅŸmış görünüyor. Sizce bu noktada ne tür sıkıntılarla karşılaşılacak?Bir bankanın aktif kalitesi denildiÄŸinde ilk bakılan gösterge “Takipteki Krediler/Toplam Krediler†rasyosudur. Sektörün en büyük 7 bankasının bu rasyosu ciddi seviyedir. Bu sorunun çözülebilmesinin sadece bankaların inisiyatifinde olduÄŸunu düşünmüyorum. Nitekim bir taraftan aktif rasyosu tarzı düzenlemeler, bir taraftan zorunlu karşılık oranlarında, gözetim ve denetim otoritesi tarafından konulan kredi büyüme oranlarını reel olarak yakalayamayan bankalara daha yüksek zorunlu karşılık uygulayarak cezalandırıcı uygulamalar yapılması, sektörün kredi verirken uyguladığı risk hassasiyeti seviyesini zorunlu olarak aÅŸağıya çekmiÅŸtir. Bu da doÄŸal olarak zaman içinde takipteki kredi rasyosuna yansımaktadır.2021 yılında bu sorunlara birkaç sorun daha eklenecektir. Nitekim BDDK’nin önce mart ayında çıkardığı daha sonra da geçtiÄŸimiz günlerde hem uygulamanın son tarihini uzattığı hem de ilave düzenlemeler getirdiÄŸi Karar, bankacılık sektörünün finansal tablolarının yıl sonunda belli ölçüde iyi görünmesini saÄŸlamakla birlikte, sorunların katlanarak gelecek yıla ötelenmesine yol açacaktır. Aslında takip oranlarını biz bankaların bağımsız denetimden geçmiÅŸ finansal tablolarından çıkarmaktayız. Ancak bu oranların çeÅŸitli nedenlerle gerçek yüzünü göremiyoruz. Aslında oranlar bu seviyenin oldukça üzerinde.Çünkü: YoÄŸun ÅŸekilde kredilerde uygulanan yeniden yapılandırmalar (aynı müşteri için 4, 5 hatta 6. kez yapılandırmalar). Pandemi sürecinde iÅŸletmeleri desteklemek amacıyla verilen kredilerin üretime gitmek yerine mevcut kredilerin anapara/faiz ödemelerinde yaÅŸanan gecikmeleri temizlemek için kullanılmış olması. Finansal tabloların asıl durumu yansıtmıyor olmasının bir diÄŸer nedeni, özellikle BDDK’nin Mart ayında kredi gösterimine iliÅŸkin yapmış olduÄŸu düzenlemenin etkisidir. Ödemelerinde gecike yaÅŸanan kredilerde takibe aktarım süresinde bekleme 90 günden 180 güne çıkarılmıştır. Bu da aslında sorunlu kredinin canlı kredi gibi finansal tablolarda görünmesine neden olmaktadır. Bir diÄŸer uygulama ise ÅŸudur: Daha önce, takip hesaplarında iken yapılandırılan ve bir süre sonra yakın izleme alınan kredilerin ödemesinde 30 günden fazla gecikme olması durumunda bu krediler tekrar takip hesaplarına alınmakta idi. Yapılan düzenleme ile bu uygulama deÄŸiÅŸtirildi. Yapılandırmadan bir süre sonra yakın izleme hesaplarına aktarılan bu tip kredilerin geri ödemelerinde sorun yaÅŸansa bile yakın izleme hesaplarında kalmaları saÄŸlanmıştır. Aslında sorunlu özellikte ve ödenmeyen krediler canlı kredi gibi banka bilançolarında izlenecektir.BaÅŸka bir detay düzenleme de yine takip hesaplarında izlenmesi gereken kredi hacmini muhasebesel olarak düşük göstermeye yöneliktir. Takip hesaplarında yapılandırılan krediler 1 yıl boyunca yapılandırma sonrasında takip hesaplarında izlenip, iyi hal durumunda yakın izlemeye alınırken, düzenleme ile bekleme süresi 6 aya indirildi. Bu kapsamda aslında hala riski büyük olan kredilerin takipte görünmesi yerine yakın izlemede yer almasına fırsat verildi.Takip açısından bakıldığında toplam krediler içinde hacim olarak payı az olmakla birlikte oransal olarak KOBÄ° kredilerindeki takip oranı dikkat çekmektedir.Åžimdi tabii bu rakamlar 2020 yılının 3. çeyreÄŸine ait rakamlar. Yıl sonu rakamlarının bu seviyelerde olacağını düşünmekteyim. BDDK’nın hem sorunlu kredilerin takip hesaplarında izlenmeye baÅŸlanma süresini uzatması hem de yukarıda detaylarını belirttiÄŸim bu konuya iliÅŸkin yapılan diÄŸer düzenlemelerin geçerlilik süresi Haziran 2021’de bitecek. EÄŸer yeni bir düzenleme daha gelmez ise biz belli ölçülerde sektörün kredi portföyünün kalitesini, riskliliÄŸini ve sıkıntılarını daha net görmeye baÅŸlayabileceÄŸiz.Bankacılık sektörünün üzerindeki tüm bu yükler, bankaların faaliyetlerinin 2021 yılında sürdürülmesinde tabii ki zorluklara yol açabilir. Normal koÅŸullarda kredi verilebilecek müşteriler, belki de önümüzdeki yıl kredi kullanamayacak. Çünkü yasal düzenlemeler çerçevesinde bankaların verecekleri krediler özkaynakları ile iliÅŸkilendirilmiÅŸ durumda. Müşterinin ödeme gücü ne kadar iyi olursa olsun, eÄŸer banka mevcut özkaynağı ile üstlenebileceÄŸi risk kapasitesini doldurmuÅŸ ise, istese de yeni müşterileri yeterince kredilendiremeyebilir. Bu da bir diÄŸer sıkıntı olarak karşımıza çıkabilecek senaryolar arasında.Pandeminin hız kesmemesi durumunda sadece ülke içi deÄŸil ülke dışlından yansıyacak sıkıntılar da olabilecektir. Bankalar belki yurtdışından borçlanmada geçmiÅŸteki kadar rahat olamayacaklar. Bu da kaynak bulmada sıkıntı demektir.Mevduat dışı kaynak yaratabilecek alanlar belli. Menkul kıymet ihracı bunlardan birisi. Ancak menkul kıymet ihracı yoluyla da normal piyasa koÅŸullarında yeterince kaynak saÄŸlanamadığı dikkate alınırsa, 2021 için bu enstrümanın saÄŸlayacağı bir katkı çok fazla olmayacaktır.Mevduat tarafında ise, enflasyon ve faizlerdeki dalgalanma, mevduat müşterisinde yabancı para mevduata yönelme ÅŸeklinde etkisini göstermektedir. Mevduat müşterisi çok çabuk aksiyon alabilmekte ve hemen yabancı paraya tasarruflarını çevirebilmektedir. Nitekim Haziran 2020 dışında yıl boyunca yabancı para mevduatın toplam mevduat içindeki payı yüzde 50’nin üzerine gerçekleÅŸmiÅŸtir.340 MÄ°LYAR TL’LÄ°K SORUNLU KREDÄ°- Sizce ÅŸu anda Türkiye'deki bankaların bilançoları ne durumda gerçekten korkulacak bir durum söz konusu mu? Kaynak ihtiyacı nasıl karşılanacak?Bilançolar korkulacak durumda deÄŸil ama sorunları çözmek yerine ötelemeye devam edersek ileride daha büyük sıkıntılar yaÅŸamak zorunda kalırız. 2020 Eylül ayı sonu itibariyle bankacılık sektöründe görünen takipteki alacaklar yaklaşık 160 milyar TL ve kredilere oranı yüzde 4’ler civarında. Ama bir de görünmeyen tutar var. Nitekim, ödemelerde aksaması bulunan, yeniden yapılandırılan, takipteki alacaklara atmadan bekletilen 360 milyar TL civarında bir tutar var. Ä°kinci grup krediler dediÄŸimiz (yakın izlemedeki krediler) kredi rakamının benim iyimser tahminlerime göre en az yarısı ödenmeyecek. 160 milyar TL takipteki alacakların üzerine bu rakamı da eklersek toplam takipteki alacak tutarı 340 milyar TL’ye ulaşır. Bu tutara ayrılan karşılık 90 milyar TL civarında olacaktır. Kalan 250 milyar TL’nin karşılık ayrılması yani zarar yazılması gerekiyor.Bu durum bankaları özkaynak sorunu ile karşı karşıya getirir. Çünkü bankacılık sektörünün özkaynakları 540 milyar TL . Biraz önce bahsettiÄŸim nedenlerle, karşılık ayrılıp 250 milyar TL zarar yazılırsa özkaynaklar yaklaşık yarı yarıya azalarak 290 milyar TL civarına iner. Bankacılık sektörü bu durumda ciddi özkaynak sorunu yaÅŸar ve “sermaye yeterliliÄŸi†sorunu ortaya çıkar. Sermaye YeterliliÄŸi Oranları yasal sınırın altına düşer. Banka sahiplerinin bankalarına ilave sermaye koyması gerekir.Takipteki kredi sorununun asıl durumu ile yüzleÅŸilmeli, gerçek resme göre çözümlere baÅŸlanmalıdır.SORUNUN KANGREN HALÄ°NE GELMEDEN ÇÖZÃœLMELÄ°- Takipteki kredi sorununu büyütmek yerine çözmek için önümüzdeki dönemde hangi adımlar atılmalı?Asıl olarak temerrüt durumunda olup da çeÅŸitli düzenlemelerle canlı kredi gruplarında sınıflandırılan kredilerin derhal takipteki kredi hesaplarına aktarılarak gerçek sorunla yüzleÅŸilmelidir. Krediler masaya yatırılıp batıklar bir tarafa canlı kredilerin içinden çıkarılıp, karşılık ayrılmalıdır.Temerrüt durumundaki kredilerin tahsilatı için çaba harcanmalı. Daha sonra bu krediler incelenerek: Ödeme konusunda ümit vaat edenler yapılandırılmalı/ yeni ödeme planına baÄŸlanmalıdır.Ãœmit vaat etmeyenlerden Varlık Yönetim Åžirketlerine satılabilecek olanlar satılmalıdır. Hiç çözüm üretilmeyenler için ise aktiften silme gerçekleÅŸtirilmelidir. Bu sürecin en önemli etkilerinden birisi de bankalara sermaye güçlendirmesinin gerekecek olmasıdır.Sektörün Eylül 2020 sonu özkaynak rakamı yaklaşık 540 milyar TL, Pasif içindeki payı yüzde 9,7. 3. 4. ve 5. grupta yer alan krediler için ayrılan karşılık tutarı Eylül 2020 tarihi itibariyle yaklaşık 90 milyar TL’dir.Görülüyor ki sorunun kangren haline gelmeden çözüme kavuÅŸturulması çok önemlidir.Hatırlanmalıdır ki, geçmiÅŸte hem Merkez Bankası’ndan Hazine’nin kullandığı kısa vadeli avans uygulaması ile hem de kamu bankalarında yaratılan görev zararlarının 2000 Kasım-2001 Åžubat krizlerinin temel nedenleri olduÄŸu konusudur.Teknolojik geliÅŸmelerin bankacılık sektörüne maliyet etkisi sektör karlılığını olumsuz etkileyecektir.2021 yılı içinde bir diÄŸer önemli konu teknolojik geliÅŸmelerin sektöre yansımasının daha net görülecek olmasıdır. Pandemi süreci tüm sektörlerde olduÄŸu gibi bankacılık sektöründe de gelecek on yıllarda yapılması planlanan çok sayıda deÄŸiÅŸimin aylarla bazen de günlerle ifade edilecek sürelerde gerçekleÅŸtirilmiÅŸ olmasıdır. Mesai süreleri kısaldı, fiziken ÅŸube ve genel müdürlükte çalışan sayıları azaldı, evden çalışma sistemi çok hızlı devreye girdi. Müşteriler salgının da etkilemesi ile banka personeli ile yüz yüze gelmek yerine daha yoÄŸun teknolojiyi kullanmayı tercih ettiler. Dolayısı ile yüksek maliyetli teknoloji, bilgi güvenliÄŸi yatırımları kısa sürece bankalar tarafından yapıldı.Ä°ÅŸ yapış biçimleri deÄŸiÅŸti. Daha da deÄŸiÅŸecek. Organizasyon olarak bankalar küçülüyor. Åžube sayıları, çalışan sayıları azalıyor.2015-09.2020 arasındaki dönemde; ÅŸube sayısında yüzde 10, çalışan sayısında da yüzde 7 civarında azalma olmuÅŸtur. Åžube sayısındaki azalmasının hızlı olmasının sebebi, müşteriye ulaşımda teknolojinin çok daha hızlı kullanılmaya baÅŸlanılmasıdır. Önümüzdeki yıllarda da ÅŸube ve çalışan sayısında azalışın devam edeceÄŸini düşünmekteyim.PANDEMÄ°NÄ°N YÃœKÃœ DAR GELÄ°RLÄ°YE VE BANKALARIN ÃœZERÄ°NE KALDI- Peki ne yapılmalı?Bankaların asıl iÅŸlevlerini yerine getirmeleri saÄŸlanmalıdır.Bir diÄŸer önemli husus, bankaların gerçek fonksiyonlarını yerine getirmelerine izin verilmelidir. Bankaların görevi ekonomideki sorunlara çözüm üretmek olarak görülmemelidir. Bankaların temel görevleri bellidir.Mayıs-AÄŸustos döneminde uygulanan negatif faiz politikası ile tasarruf sahipleri zarara uÄŸratıldı. Aynı dönemde bankalara Aktif Rasyosu zoruyla düşük faizli kredi kullandırıldı. Böylece tasarruf sahiplerinden kredi müşterilerine rant aktarımı yapıldı.Ekonomideki sorunların bir kısmı para politikası, orta ve uzun vadeli olarak da maliye politikaları kullanılarak çözüme yönelik adımların devlet tarafından atılması gerekliliÄŸidir.Çünkü bankalar ticari iÅŸletmeler olup, halktan topladığı parayı yine halka ödünç veren mekanizmanın diÅŸlileridir. Bankaların ekonomideki birey ve iÅŸletmelere kullandırdığı kaynaklar kendisine at olmayıp, yine halktan geri vermek sözü ile topladığı ödünçlerdir. Bankaların kredinin faizini silmesi, anaparasını almaması gibi bir alternatif sistemin özüne aykırıdır. Bu tür beklentiler bankacılık sektörünün giderek çözülemez sorunların içine girmesine ve çözümsüz sorunların ortasında kalmasına yol açar.“Dünya ülkeleri pandemi nedeni ile vatandaÅŸa parasal desteÄŸi direkt verdi. Ãœlkemizde ise bankalara ucuz kredi verdirildi. Kredilerle destekleme banka bilançolarını bozdu. DoÄŸru kiÅŸilere ve amacına ulaÅŸmadı. Pandemi krizinin tüm yükü dar gelirli vatandaÅŸa ve bankaların üzerine kaldı.â€BUZDAÄžININ GÖRÃœNMEYEN YÃœZÃœ- Türk bankaları ÅŸu andaki krizi aÅŸabilecek durumda mı, bankaların zayıf yanları neler?Bugünkü durumda, ciddi bir takipteki kredi sorunu var. Aynı zamanda buzdağının görünmeyen yüzü olan, canlı kredi gibi görünüp, aslında ödenmeme durumu söz konusu olan krediler var.Bir diÄŸer sıkıntı bankaların bilançolarındaki vade uyumsuzluÄŸunun yarattığı sorunlardır. Şöyle ki: bankacılık sektörünün en önemli kaynağı olan mevduatın ortalama vadesi 32 gün civarında iken, bunları kullandırdığı kredinin ortalama vadesi ise 2,5-3 yıldır.Bu ne anlama geliyor. Borcunuz var. Ortalama her 32 günde bir mevduatın vadesi doluyor. Vade bitiminde piyasa faizi ne ise o faizle yeniden borcunuzu fiyatlamanız gerekiyor.DiÄŸer taraftan daha önceden aldığınız bu borcu 3 yıl vadeli kredi olarak fiyatladınız ve kullandırdınız. 3 yıl boyunca faiz geliriniz en baÅŸta belirlediÄŸiniz ne ise o faiz üzerinden olacak. Yani borcunuzun maliyeti 32 günde bir piyasa geliÅŸmelerine göre deÄŸiÅŸirken, alacağınızın getirisi 3 yıl boyunca sabit kalıyor.Peki bunun sonucu ne olur? En güncel örnekle yanıt verelim. Bankalar bu yıl içinde Mayıs, Haziran, Temmuz aylarında yüzde 7-8 mevduat faizi ile kaynak toplayıp, bunu yüzde 9-10 faizle kredi olarak verdi. Merkez Bankası’nın son iki toplantısında alınan kararlarla yükselen faizler sonucu bugün mevduat faizi yüzde 18 civarında. Peki bankaların kredi gelirlerine esas oran kaç? yüzde 10. Aradaki farka faiz zararı diyoruz. Sebebi: bankacılık sektörünün borçları ile alacakları arasındaki vade farkı.Bir diÄŸer konu, 2020 yılında yaÅŸanan pandemi sonucu bankaların hızla ve zorunlu olarak deÄŸiÅŸen iÅŸ yapış biçimleri teknolojiye kısa sürede yüksek tutarlarda yatım yapılmasını gerektirdi. Bu yatırımlar 2021 yılında da devam edecek. Peki bu faaliyetlerin sonucu bankalar nasıl etkilenir? Faiz dışı gider artışı, karın düşüşü ÅŸeklinde etkilenecektir.Aslında yukarıda saydığım her konu netice olarak bankanın karlılığının azalmasına neden olmaktadır. Ancak söz konusu olan sadece karlılıktaki azalma deÄŸildir. Çünkü kar, özkaynakları destekleyen bir alt kalem konumundadır. Bankaların özkaynak kalemini hayati bir organ olan kalbe benzetebiliriz. Kalbiniz ne kadar güçlü ise, vücudunuzu o kadar iyi, saÄŸlıklı ve uzun soluklu taşır. DiÄŸer organları besler. Aynı ÅŸekilde bir bankanın özkaynakları da bankanın kalbi gibidir. Ne kadar güçlü özkaynağı var ise, hemen hemen tüm bankacılık faaliyetleri dolaylı-dolaysız bir ÅŸekilde özkaynaklarla yasal olarak iliÅŸkilendirilmiÅŸtir. Bu ise bankaların faaliyetlerinde rahat hareket etmelerine, karlı alanlara girmelerine, üstlendikleri görevleri hakkıyla yerine getirmelerine olanak saÄŸlar. Aksi halde, zayıf, cılız kalbi zayıf insan performansı gibi bir performans gösterirler.Dolayısı ile bankaların karlılığına, diÄŸer iÅŸletmelerin karlılığına bakıldığı gibi bakılırsa yanlış yapılır. Kar, elde edilen kazanç özelliÄŸinden önce bankaların özkaynaklarını destekleyerek, faaliyetlerini artırmalarını saÄŸlayan temel unsurlardan biridir. Çünkü, sermaye artırımı çok kısa aralıklarla yapılabilecek bir eylem deÄŸildir. Ancak kar, bir anlamda bankanın kendi faaliyetleri sonucu elde ettiÄŸi katma deÄŸeri tekrar kaynak olarak kullanması niteliÄŸini taşımaktadır.SÖYLEM YERÄ°NE EYLEM GEREKÄ°YOR- Merkez Bankası Para Politikası Kurulu son toplantısında faizi yüzde 17 seviyesine çıkardı. Merkez Bankası rezervlerinin eksiye indiÄŸi bir dönemde piyasaları rahatlatmak ve yatırım çekmek için tek başına faiz silahı yeterli olacak mı?Önce faiz artışına bakmak gerekir. Normal koÅŸullarda faizlerin geçtiÄŸimiz günlerdeki seviyelerine inmiÅŸ olması, aslında piyasa gerekleri doÄŸrultusunda olmadı. Bunu hepimiz biliyoruz.Söylem yerine eylem gerekiyor. Ekonomi yönetimindeki deÄŸiÅŸiklik denilince son geliÅŸmeler çerçevesinde bakan ve merkez bankası baÅŸkanı deÄŸiÅŸiklikleri ön planda. Ancak ülkelerin kurumsal yapısı içinde kiÅŸilerden daha çok kurumsal yapılar ve iÅŸ yapış biçimleri ön plandadır. Bu kapsamda aslında yöneticiler genel sistem ve kurallar bütünü içinde en iyiyi yapmaya çalışırlar. Dolayısı ile kiÅŸi deÄŸiÅŸikliklerinden çok uygulanan ve uygulanacak politikalar önemlidir.Merkez Bankası BaÅŸkanı’nın son dönemdeki söylemleri daha çok ulvi ve genel çerçeveyi ifade etmektedir.Ãœlkede çoÄŸu kiÅŸinin bu zamana kadar hiç ilgilenmediÄŸi Merkez Bankası rezervlerinin eksi olduÄŸunu ülkede çok kiÅŸi bilmektedir. Ancak negatif rezervin nasıl ve hangi vadede pozitife döndürülmesi düşünülmektedir? Sorusunun yanıtı hala net deÄŸildir. Bu kadar önemli ve ciddi bir sorunun en kısa sürede yanıtının ikna edici bir cevapla yanıtlanması gerektiÄŸi açıktır.Uzun zamandır ertelenen hatta zaman zaman piyasa ihtiyaçlarının tersine düşürülen faizlerin yarattığı sıkışıklık ortamının sonunda kısıtlı seviyede bir faiz artırımını yakın zamanda gördük. Bunlar bankacılık sektörünü daha da zora sokmaktadır. Çünkü özellikle ülkemizde bankalar kısa vadeli kaynak toplayıp, bunları orta ve uzun vadeli alanlara ödünç vermektedir. Bu durum basit olarak bankaların borçları ile alacakları arasında çok ciddi vade farkı oluÅŸmasına neden olmaktadır.Kısa vadeli borç, uzun vadeli alacak profilinin, ilk planda likidite, hemen devamında faiz zararına yol açması kaçınılmazdır. 2020 yılının önemli bölümünde kısa vadeli mevduatla finanse edilen orta ve uzun vadeli düşük faizli kredilerin faizleri önümüzdeki yıl ve kredi vadesi boyunca deÄŸiÅŸmeyecek, ancak mevduat faizi her vade bitiminde ki genellikle 32 günlük sürelerle faizi yeniden ve daha yüksek seviyede belirlenecektir. Daha önce de ifade ettiÄŸim üzere ÅŸimdiden bankalar bu durum nedeni ile faiz zararı yazmaya baÅŸlamıştır.Ancak her ÅŸeye raÄŸmen Aralık 2019-Ekim 2020 dönemine iliÅŸkin mevduatın TL – yabancı para (YP) dağılımına bakıldığında YP mevduatın toplam mevduat içindeki payının haziran ayı hariç hep yüzde 50’nin üzerinde olduÄŸu, Ekim 2020’de de yılın en yüksek oranına ulaÅŸtığı görülmektedir. Aslında DTH’na uygulanan faizlerin çok düşük olması, yakın zamana kadar döviz alışlarında uygulanan T+1 (vade uygulaması) kısıtlamalarının etkili olmadığını, tasarruf sahibinin esas olarak paranın alım gücündeki deÄŸiÅŸime odaklandığı görülmektedir.Bu çerçevede, sadece faiz artırımları ile tasarruf sahiplerinin birikimlerini ulusal paraya çevirmelerini beklemek çok doÄŸru olmayacaktır. Tasarruf sahibi belirsizliÄŸi sevmemekte, gelecekte sürprizlerle karşılaÅŸma ihtimalini de çok ciddiye alarak hareket etmektedir.YÃœK SADECE BANKALAR VE TCMB’NÄ°N SIRTINA YÃœKLENEMEZ- BaÅŸka atılması gereken adımlar nelerdir?Tabii ki baÅŸka atılması gereken adımlar var. Ekonominin yükünü sadece bankalar ve TCMB’nin sırtına yükleyemeyiz. Sistemi bir bütün olarak deÄŸerlendirmek gerekir. Bankalar iÅŸin bir boyutudur. Onlar zaten üstlerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmektedirler. Ekonomideki temel sorunların başında üretim ve istihdam durumu gelmektedir. Kısa vadede tabii ki bu konuların gerçekleÅŸtirilmesi mümkün deÄŸildir. Ancak planlamak ve baÅŸlamak iÅŸin yarısı diyebiliriz. Ãœretim için devletin yatırım ortamı saÄŸlaması gerekir. Amaç: istihdam, üretim, ekonomiye katkı olmalı.MAL VE HÄ°ZMET ÃœRETÄ°MÄ° ARTMALI- Türkiye'nin son dönemlerde düzenli olarak kur atağı ile karşı karşıya kalıyor, bu ataklar ne kadar sürer bir öngörünüz var mı, kur ÅŸokları yaÅŸanmaması için atılması gereken adımlar neleridir?Bir ÅŸeye çok ihtiyacınız varsa, onun fiyatı sizi çok yakından ilgilendirir. Ãœlke ekonomisi oalrak neye ne fazla ihtiyacımız var? Dışarıdan gelecek yabancı kaynaÄŸa. Neden peki: Ãœretip dışarıya sattığımızdan daha fazlasını dışarıdan alıp tüketiyoruz. Bu ne demektir. Örnek: Ãœretim yurtdışına satışlardan 100$ elde ettik. Yurtdışından almamız gereken mal ve hizmetler var. Almak için ne kadar paraya ihtiyacımız car: 150 dolar. Fark nedir? - 50 dolar. Bu bir ihtiyaç. Bu ihtiyacı nasıl ve nereden buluruz? Dış borçlanma, Ãœlkedeki varlıkların yabancıya satışı, Borsaya gelen yabancı yatırıcı gibi kanallarla bunu temin edebilirsiniz. Ancak buradaki konu yabancı paraya duyulan olmazsa olmaz ihtiyaçtır.Durum tam tersi olsa idi. 150 dolarlık malı üretip, yurtdışına satsaydınız, bunun 100 dolarını ihtiyacınız olan mal ve hizmetin dışarıdan alımında kullansa idiniz, derdiniz ÅŸu olurdu? Elimde fazladan ülke olarak 50 dolar var. En iyi nerede deÄŸerlendirebilirim.Sözün özü: Temel konu mal ve hizmet üretimimizi artırmak, bu kanalla güçlü ekonomi ve güçlü ulusal para yaratmak. Ä°ÅŸsizlik gibi bir sorununuz da kalmaz doÄŸal olarak bu ortamda. Orta ve uzun vadede baÅŸka çıkış yolu yoktur. Nokta.- Enflasyon Merkez Bankası'nın hedefinin hayli üzerinde, gelecek dönemlerde enflasyonda nasıl bir seyir bekliyorsunuz?Merkez Bankası’nın açıkladığı enflasyon hedefi, geleceÄŸe iliÅŸkin beklentileri yönlendirmeye yarayan bir göstergedir. EÄŸer ekonomi içindeki taraflar, Merkez Bankası’na güveniyorsa, geleceÄŸe iliÅŸkin söylemlerine de güvenir, piyasadaki hareketlerinde bunu baz alır. ÖrneÄŸin: MaaÅŸ artışı beklentisini buna göre belirler, kiraya vereceÄŸi evi varsa, kirasını buna göre belirler vb. EÄŸer güvenmiyorsa, açıklanan enflasyon hedefinin üzerinde piyasada mal ve hizmet fiyatlamaları gerçekleÅŸir. Bu da gerçekleÅŸen enflasyon ile hedef enflasyon arasında farka yol açar.Nitekim, piyasalara gelecekle ilgili sinyal ve yön vermesi beklenen TCMB’nin enflasyon hedefi ile gerçekleÅŸen enflasyon oranlarına bakıldığında 2005 yılından itibaren daima gerçekleÅŸen enflasyonun hedeflenen oranın üzerinde gerçeklemiÅŸtir. Bu durum TCMB’nin güvenilirliÄŸinin sorgulanmasına yol açabilmektedir.HUKUKA GÃœVEN ÅžART- Peki temel sorun piyasalara güven ise, ne yapılmalıdır?Konuya büyük pencereden bakmak gerekir: 1- insanlar mal varlıklarının güvende olduÄŸundan emin olmalı. Hukuka güven. 2- Ä°nsanlar tasarruflarının alım gücünde azalma olmayacağına emin olmalı. Düşük enflasyon ve faizle telafi edilebilir alım gücü kaybı. 3- Söylemlerle, eylemlerin örtüştüğü bir piyasa ve kurumsal yapılar. BaÅŸta devlet kurumları ve gözetim ve denetim otoriteleri olmak üzere, yatırımcı ve piyasası el üstünde tutan. Ona gözü gibi bakan ve koruyan siyasi ortam. Gerisi kendiliÄŸinden gelecektir.TUTTURULMAYAN HEDEFLER İÇİN HESAP VERÄ°LMELÄ°- Åžu anda Türkiye'nin en can yakıcı sorunları nelerdir? Acil atılması gereken adımlar hangileri?Kısaca: Hukuka güven, devlete güven, piyasalara güven. Sonrasında da piyasanın ihtiyacına yönelik atılması gereken adımların ÅŸeffaflıkla atılması, geçmiÅŸte TCMB’nin enflasyon hedeflemesinde yaptığı gibi, tutturamadığı hedefler için piyasaya hesap verme adına gerekçeleri ile birlikte açıklama yapma gerekliliÄŸi.Ne kadar çok ÅŸeffaflık ve paylaşılan doÄŸru bilgi, o kadar güvenilirlik diyebiliriz.Ãœlkede kimse kimseye aslında rakip deÄŸil. Hepimiz aynı amaçlar doÄŸrultusunda çalışıyoruz. Bireysel deÄŸil, toplumsal bakmalı. Toplumun kazandığı ortamda, toplumu oluÅŸturan bireyler de kazanıyor demektir.Ä°ÅžSÄ°ZLÄ°KTE ARTIÅž SÃœRECEK- Enflasyon, iÅŸsizlik, büyüme, faiz ve döviz kurunu da düşündüğümüzde gelecekte nasıl bir grafikle karşılaÅŸacağız. Vatandaşı nasıl bir dönem bekliyor?Gelecekle ilgili tahminler yapabilmek için orta ve uzun vadeli planlara bakmamız gerekir. Ancak biz ülkenin orta ve uzun vadeli planlarını yapan kurumlarını iÅŸlevsiz hale gelirdik, yok ettik. Devlet Planlama TeÅŸkilatı bunların başında geliyor.Åžimdi tahmin yaparken tamamen yakın tarihli davranış biçimlerine bakıp, olsa olsa mantığı ile tahmin yapacağım. Bu da ne kadar saÄŸlıklı olur. Bilemem. 2021 yılına taşınan ekonomik sorunlar, ekonomik göstergeler üzerinde kendini olumsuz hissettirecek kuÅŸkusuz. Bir de güvenle ilgili bir önceki soruda belirttiÄŸim sıkıntılar var. Bunların sonuçları tamamen belirsiz bir ortama gidiÅŸimizi iÅŸaret etmekte.Enflasyon çift yönlü, biraz talep, biraz maliyet yönlü enflasyonun etkisini gelecek yıl da devam edeceÄŸini düşünüyorum.Ãœretim artışının olmadığı yerde istihdamdan söz edemeyiz. Kaldı ki, ekonomik ortam nedeni ile faaliyetlerini azaltan, son veren iÅŸletmeler var. Bunların da istihdama olumsuz etkisi önümüzdeki yıl devam edecektir. Aslında işçi çıkarma yasağının sona ermesinden sonra da istihdam rakamları deÄŸiÅŸecektir. Bir de bu dönemde uygulanan ücretsiz izin uygulaması var.Dolayısı ile bu uygulamalar tamamen sonuçlandıktan sonraki istihdam rakamları biraz daha düşecektir diye düşünmekteyim. Teknolojik geliÅŸmelerle birlikte insan emeÄŸine olan ihtiyacın azalmasının etkisini de göz ardı etmemek gerekir.Haftalık çalışma saati zorunluluÄŸu 45 saatten 40 saate düşürülebilir. Fazla mesai sınırlandırılabilir. Bu önlemler iÅŸsizliÄŸin azaltılmasına katkı saÄŸlayacaktır. Ä°ÅŸletmelerin bu durumunun yansıması kuÅŸkusuz büyümeye olacaktır. Önümüzdeki yıl için büyüme öngörmüyorum.Faiz ve kurda öngörüde bulunmak oldukça zor. Ancak en genel haliyle faiz ve kur seviyesinde mevcut durumun devam edeceÄŸini söyleyebilirim.
Şehriban Kıraç
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/656155-prof-dr-senol-babuscudan-bankalar-icin-kritik-uyari-i%CC%87leride-daha-buyuk-sikintilar-yasamak-zorunda-kaliriz/