News - Haberler
Dr. Hazal Papuççular: Ege sorunu Türk-Yunan meselesi olarak kalmalı
| Monday, 01.11.2021, 06:00 AM | (208 views)
Dr. Hazal Papuççular: Ege sorunu Türk-Yunan meselesi olarak kalmalı
Neden Dr. Hazal Papuççular? Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nde yüksek lisans ve doktora çalışmalarını tamamladı. Türk dış politikası, Türk siyasal hayatı ve siyasi tarih üzerine çalışmalar yaptı. Halen İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olan Papuççular, “Türkiye ve Oniki Ada†kitabının da yazarı.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, “Türkiye ile Yunanistan arasındaki problemlerin objektif ÅŸekilde deÄŸerlendirilmesini tüm üçüncü taraflardan bekliyoruz†açıklaması ve Atina’nın askeri gücünü artırma planının ardından bize de gözlerimizi Ege’ye çevirmek ve Dr. Hazal Papuççular’a sormak kaldı. Papuççular, "Türk-Yunan uyuÅŸmazlığı spesifik bir Türkiye-AB uyuÅŸmazlığına dönüşmemeli. Yunanistan’ın AB üyesi olması sebebiyle, AB’yi konudan azade düşünmek mümkün deÄŸil. Ama bunun tamamen bir Türkiye-AB meselesine dönüşmemesi gerekir. EÄŸer öyle olursa, Ege konusunda Türkiye açısından eÅŸitsiz bir durum ortaya çıkaracaktır. Nitekim AB, içinde Türkiye ile farklı iliÅŸkileri olan birçok ülkeyi barındırıyor. Aynı zamanda genel anlamda Türkiye ve AB iliÅŸkilerinin diÄŸer tüm alanlarına da sirayet edeceÄŸini düşünüyorum" dedi.- Yunanistan ile geçen yıldan bu yana gergin bir süreç yaÅŸanıyor. Öyle ki bir ara devreye NATO bile girdi de gerilim ancak ötelendi. Tedarik edeceÄŸi yeni araçlarla askeri gücünü artırmayı planlayan Atina, ÅŸimdi de dev bir bütçe ayırdı. Adaları silahlandırması ve asker yığmasındaki amacın Türkiye’yi tehdit olduÄŸu görüşü hâkim. Yunanistan ile gerilim savaÅŸ noktasına taşınır mı? ABD ve AB izin verir mi?Ä°ki ülke arasında geçen yaz olduÄŸu gibi gerilimin tırmandığı dönemler yaÅŸanabilir, ancak bunun bir Türk-Yunan savaşına dönüşme ihtimalini çok düşük görüyorum açıkçası. Geçen yıl sizin de belirttiÄŸiniz gibi NATO konuya müdahil olmuÅŸtu zira iki NATO ülkesi arasında çıkacak bir savaÅŸ NATO’nun mevcudiyeti açısından da bir fiyasko olurdu. Bu denklem deÄŸiÅŸmedi. Ancak NATO, AB ya da ABD’nin böyle bir duruma izin verip vermemesini bir kenara koyalım. Türkiye ve Yunanistan’ın da tam anlamıyla yaÅŸanacak bir savaÅŸ durumunu mevcut durumları ve çıkarları açısından tercih edeceÄŸini düşünmüyorum.- Yunanistan’ın Ä°yon Denizi’ndeki karasularını 12 mile çıkarmasının ardından gözler Ege’ye çevrildi. Aslında TBMM, 1995’te aldığı bir kararla Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki karasularını 12 mile çıkarmasının bir savaÅŸ nedeni olacağını duyurmuÅŸtu. Atina, Ege Denizi’nde bunu uygulayabilir mi?Ä°yon Denizi’nde alınan karar aslında Ege Denizi için de bir mesaj veriyor. Kararnamede Yunanistan’ın Ä°yon Denizi’ndeki karasularını 12 mile çıkarırken diÄŸer bölgeler için hakkını saklı tuttuÄŸunu belirtmesi bu ÅŸekilde anlaşılmalı. Meclis’in aldığı casus belli kararı Yunanistan için hâlâ caydırıcı bir unsur. Bunu Yunan kamuoyundaki tartışmalardan da anlayabiliyoruz. Ancak uzun vadedeki konjonktürel dönüşümleri hiçbirimiz öngöremeyiz. Ege’de böyle bir kararın ilanı, Yunanistan’ın karasularının Ege’nin yüzde 70’ine tekabül etmesi anlamına geliyor. Bunun da Türkiye açısından kabul edilebilecek bir tarafı yok. O sebeple Türkiye’nin bu konuyu hassasiyetle takip etmesi gerekiyor.- Yunanistan, Ä°srail’le savunma anlaÅŸması imzalıyor. S.Arabistan Yunanistan’la tatbikat için Girit’e savaÅŸ uçakları gönderiyor. Katar, S.Arabistan’la anlaşıyor. Libya’da Türkiye’nin desteklediÄŸi UUH ile birlikte Rusya, Fransa, Mısır’la görüşüyor. Tüm bu fotoÄŸraftan “şer cephesi kuruluyor†anlamını mı çıkarmalıyız?Bu geliÅŸmelerin Türk dış politikası açısından oldukça çetrefilli diyebileceÄŸimiz bir fotoÄŸraf sunduÄŸunu kabul etmek gerekir. Ä°ki noktaya dikkat çekmek isterim: Birincisi, Katar ve Suudi Arabistan arasındaki normalleÅŸmenin Türkiye açısından ne anlama geldiÄŸini henüz bilmiyoruz. Bu, Türkiye’nin ilk etapta karşıladığı kadar olumlu bir geliÅŸme de olmayabilir. Ä°kincisi ise Türkiye’nin aktif olarak içinde bulunduÄŸu hiçbir meselede farklı aktörler görmüyoruz. Bu da bize, konular arasında denge bulmanın zorlaÅŸabileceÄŸini yahut aktörlerle bozulan ya da tamir edilen iliÅŸkilerin birden çok alana tesir edeceÄŸini gösteriyor.- Bu arada Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Yunanistan ile istikÅŸafi, güven artırıcı önlemler ve ayrıştırma kapsamındaki görüşmelerin baÅŸlamasından yana olduklarını söyledi. Ne bekliyorsunuz?Bir süredir Türkiye’nin istikÅŸafi görüşmeleri yeniden baÅŸlatmaktan yana bir tavrı olduÄŸunu çeÅŸitli açıklamalardan görüyoruz. Son bir haftadır da basında “iyi niyet†göstergesi olarak Oruç Reis’in çalışmalarını Antalya Körfezi’ne çektiÄŸi yazıldı. Yunanistan’a göreyse Türkiye’nin hareketi direkt olarak AB yaptırımları ile ilgili. Zaten Atina’ya göre tartışılması gereken tek ÅŸey kıta sahanlığı. O yüzden Yunanistan özellikle adaların silahlandırılması gibi diÄŸer konuların açılmasını istemiyor ve ÅŸimdilik çekimser görünüyor. Sadece istikÅŸafi görüşmeler olmasına raÄŸmen tarafların beklentileri birbirlerinden epeyce farklı. Biz de beklentimizi ona göre hesaplamalıyız.- Ãœzerine tez yazdığınız Oniki Ada meselesine gelmek istiyorum: Öngörünüz nedir, 2021’de konuÅŸacağımız konulardan biri midir Oniki Ada?Sanıyorum sadece 2021’de deÄŸil, sonraki yıllarda da konuÅŸmaya devam edeceÄŸiz. Zira, adaların siyaset ve kamuoyu tarafından tartışılması iki düzlemde gerçekleÅŸiyor. Bir tanesi, geçmiÅŸtekine de benzer bir biçimde, Türkiye ve Yunanistan arasında gerginliÄŸin yükseldiÄŸi dönemlere rastlıyor. 2021’de ve sonraki dönemde de Türkiye ve Yunanistan Ege ve DoÄŸu Akdeniz’de sorun yaÅŸadıkça adalar konuÅŸulmaya devam edecektir. Fakat diÄŸer taraftan konunun mevcut konjonktürden daha çok, erken Cumhuriyet dönemi tarihinin tartışılmasına odaklanan iç politikaya iliÅŸkin kısmı da var. Yıllardan beri, bu baÄŸlamda da adalar konusunun konuÅŸulmadığı bir dönem olmadı.- Aslında 100 yılı aÅŸkın süredir pek çok tartışmanın odağında yer alıyor. Bize anlatır mısınız: Oniki Ada’nın diÄŸer Ege adalarından ne farkı var?Oniki Ada, Akdeniz’deki konumu dolayısıyla stratejik öneme sahip bir ada grubu. Türkiye açısından bakıldığında ise Anadolu’ya coÄŸrafi olarak çok yakın, dolayısıyla güvenlik söyleminde önemli bir yer tutuyor. Ayrıca, Ege sorunları baÄŸlamında da en problemli bölgeyi oluÅŸturuyor. Şöyle ki: EgemenliÄŸi tartışmalı adacıklar da geçen yıl kıta sahanlığı üzerinden sıkça tartıştığımız Meis de bu grubun içinde.- Lozan bir zaferdi, ama hezimet diyenler de var. Tabii Lozan gündemdeyse Oniki Ada da masaya yatırılıyor. Lozan’da adalarla ilgili bir mücadele yürütüldü mü?Son dönemin en hararetli tartışmalarından bir tanesi… Lozan AntlaÅŸması’nın özellikle Oniki Ada meselesine baÄŸlanmasını bir hayli ilginç buluyorum aslında. Çünkü Ege adaları fiilen 1918’den önce elden çıkmış olduÄŸu için “misakımilliâ€nin içerisinde de deÄŸil. Bu baÄŸlamda Türk delegasyonunun Oniki Ada ile ilgili kıyasıya bir diplomasi yürüttüğünü söylemek mümkün deÄŸil. Delegasyona verilen talimatta da adalar ile ilgili “duruma göre hareket edilmesi†gerektiÄŸi yazar. Türkiye’nin adalar baÄŸlamında daha çok çaba harcadığı grup kuzeyde BoÄŸaz’a yakın olan adalar. Delegasyon, güvenlik perspektifinden bu gruba daha çok önem atfetmiÅŸ görünüyor. Ancak tüm bu adalar meselesini Lozan baÄŸlamında tartışırken hataya düşmemek adına söylenmesi gereken ÅŸey, Türklerin Lozan’daki öncelikleri olmalı. Bu da bağımsızlık meselesidir. Lozan’ın temel hedefinin kapitülatif sistemden arınmış, bağımsız bir Türkiye’nin uluslararası alanda tanınması olduÄŸunu görüyoruz. Adalar konusunda “duruma göre hareket edilmesiâ€ni isteyen talimat, kapitülasyonlar ile ilgili bir sorun çıktığında görüşmelerin kesilmesi gerektiÄŸini belirtir. Kısacası Lozan’da Türkiye’nin öncelikleri bizim bugün düşündüklerimizden farklı. Bu durumu göz önünde tuttuÄŸumuzda, Lozan’da delegasyonun çok daha önceden kaybedilen Oniki Ada ile ilgili kıyasıya müzakere yapmamış olmasının ÅŸaşırtıcı bir tarafı kalmıyor.- Ama Meis için durum farklı deÄŸil mi?Evet, Oniki Ada grubuyla ilgili tüm bu durumun tek istisnası Meis. Lozan Konferansı iki dönemden oluÅŸur. Meis, konferansın ikinci döneminde müzakere edilen ve son dönemine kadar da masada olan meselelerinden bir tanesidir. Türk delegasyonu Meis’in kendi karasuları içinde olduÄŸunu belirtip buna dayanarak adayı istemiÅŸtir. Ancak buna karşılık sadece Ä°talya deÄŸil Fransa’nın da reddi ile karşılaÅŸmıştır. Türkiye’nin Meis isteÄŸine karşı, Fransa tarafından Meriç sınırı, Ä°talya tarafından da savaÅŸ tazminatı meselesi gündeme getirilmiÅŸtir. Meis, konferansın son ayına kadar çözülemeyince ve Türkiye de bu konuda herhangi bir ilerleme göremeyince Ä°smet PaÅŸa, Türkiye’nin barış için büyük bir fedakârlıkta bulunduÄŸunu belirterek Meis meselesini kapatmıştır. Bana kalırsa Lozan’daki Meis müzakeresi adalar meselesini de aÅŸarak konferansa ve anlaÅŸmaya dair önemli birkaç noktayı da ortaya koyar. Birincisi, bugün, Türkiye’nin yürüttüğü Milli Mücadele’yi müttefik blokunun bölünmüşlüğü üzerinden küçümseyen tavra verilebilecek iyi cevaplardan bir tanesidir bu örnek. Zira, Meis örneÄŸinin de gösterdiÄŸi üzere, Milli Mücadele sürecinde zaman zaman birbiriyle çeliÅŸen müttefikler Lozan’da çoÄŸu meselede iÅŸbirliÄŸi içinde olabilmiÅŸtir. Ä°kincisi ise Türkiye’nin kendisi için elzem gördüğü kapitülasyonlar gibi konularda problemleri aÅŸtığı vakit barış ihtiyacını ikincil konuların önüne koyduÄŸudur. Sonuç olarak 10 yıllık bir savaÅŸtan bahsediyoruz…- Ege’de egemenliÄŸi devredilmemiÅŸ gri bölgeler var mı? Bu durumun, Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunda ağırlığı ne?Elimizdeki uluslararası antlaÅŸmalara baktığımızda evet, Ege’de egemenliÄŸi açıkça bir baÅŸka ülkeye devredilmemiÅŸ bazı coÄŸrafi formasyonlar var. Kimi araÅŸtırmacı bunları gri bölgeler kimisi de “EgemenliÄŸi AntlaÅŸmalarla Yunanistan'a DevredilmemiÅŸ Ada, Adacıklar ve Kayalıklar†olarak adlandırıyor. BildiÄŸim kadarıyla gri bölgeler terimi ilk olarak Yunanistan tarafından kullanılmış. Fakat günümüzde Atina Lozan’a atıfla Ege’de gri bölgeler olmadığını belirtip tüm bu formasyonların Yunanistan’a ait olduÄŸunu iddia ediyor ki bu Yunanistan’ın Ege’ye bakışına dair çok ÅŸey söylüyor; çünkü Lozan’a göre Türkiye’nin Ä°talya ya da Yunanistan’a devrettiÄŸi adalar bellidir, antlaÅŸma bunlara baÄŸlı adacık veya kayalıkları da sözü geçen ülkeye verir. Ancak, Oniki Ada çevresinde Türkiye’nin ismen devrettiÄŸi adalara “baÄŸlı†konumda olmayan formasyonlar da var. Bunlar, antlaÅŸmada zikredilerek ÅŸu ülkeye verilmiÅŸtir denmiyor. Bu sebeple de Yunanistan’ın bu bölgelerde egemenlik iddia etmesi iki ülke arasında sorun yaratıyor. EgemenliÄŸi tartışmalı ada, adacık ve kayalıklar iki ülke arasında kriz üretmeye teÅŸne bir alanı oluÅŸturuyor. Zaten bunun bir örneÄŸini Kardak krizinden çok iyi biliyoruz. Maalesef son birkaç yıldır, EÅŸek ve Bulamaç gibi bence bu kategoriye giren adaların da Yunanistan’ın fiili iÅŸgali altında olduÄŸunu basından okuyoruz. Bu fiili durum, Ege’de mevcut statükonun Yunanistan lehine deÄŸiÅŸtiÄŸini gösteriyor.- “Oniki Adalar bizim†görüşüyle “Oniki Adalar Yunanistanâ€Ä±n görüşü... hangi temellere dayanıyor?Ä°kinci Dünya Savaşı sona yaklaşırken, Oniki Ada’nın geleceÄŸi konusu, özellikle Amerikalılar ve Ä°ngilizler tarafından tartışılmaya baÅŸlanmıştı. Bu tartışmaların olduÄŸu belgeler Türkiye ve Yunanistan’ın görüşlerini tam olarak anlamak açısından fevkaladedir. Öncelikle, her iki tarafın da görüşlerini tarihe dayandırdığını söylemek mümkün. Türkiye, adaların hiçbir zaman Yunan ulus devletinin bir parçası olmadığını, yüzyıllarca Osmanlı egemenliÄŸinde olduÄŸunu söylerken, Yunanistan iddiasını antik döneme kadar dayandırmış ve bir nevi “anavatan†söylemi kurmuÅŸtu. Bunların dışında Türkiye’nin özellikle önemsediÄŸi iki unsurdan biri, adaların Anadolu’nun bir parçası olduÄŸuna atıfla coÄŸrafya, diÄŸeri ise güvenlikti. Türkiye’ye göre, adalar Anadolu için bir güvenlik zafiyetiydi. Yunanistan ise konuya demografik açıdan bakıyor ve adaların çoÄŸunluÄŸunun Rum olduÄŸunu belirterek iddiasını nüfus üzerinden sürdürüyordu./Archive/2021/1/11/015429227-09-pabuccular-3.jpg- Kitabınızda diyorsunuz ki: “Oniki Ada’dan gelecek bir saldırı korkusu, Türkiye’yi 1930’ların ikinci yarısında Ä°ngiltere’ye ve dolaylı olarak da Fransa’ya yakınlaÅŸtırarak Türk dış politikasının genel gidiÅŸatında büyük denilebilecek bir deÄŸiÅŸiklik yaratmıştı. Bu deÄŸiÅŸikliÄŸin sonuçları uzun yıllar kendisini hissettirecekti.†Açar mısınız, o sonuçları bugün hâlâ hissediyor muyuz?Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Ä°ngiltere ve Fransa ile Üçlü Pakt yapması iki savaÅŸ arası dönemin görece bağımsız olarak adlandırdığımız dış politikasından farklı bir dönemi baÅŸlatacak ilk adımdı. Daha büyüğü ise savaÅŸ sonrasında Türkiye’nin Batı kampına eklemlenmesi ile geldi. Bunların hiçbiri tekdüze ve basit süreçler deÄŸildi. Hatta 2. Dünya Savaşı’nın sonu Türkiye’nin uluslararası konumu açısından oldukça sancılı bir süreci de beraberinde getirmiÅŸti. Uluslararası sistemin de dayattığı bu büyük yapısal deÄŸiÅŸiklik, yani Türkiye’nin Batı kampına eklemlenmesi, tabii ki Türk dış politikasının 20. yüzyılının ikinci yarısına damga vurmuÅŸtur diyebiliriz. Bugün Türkiye’nin NATO ülkesi olduÄŸunu düşündüğümüzde, bu yapısal deÄŸiÅŸikliÄŸin etkisinin günümüze kadar ulaÅŸtığını da söyleyebiliriz.- Türkiye’nin bugün Ege politikasını tatminkâr buluyor musunuz? Ä°deal olanı nasıl?Ortada bir sorun varsa, ideali o sorunu çözmektir. Ancak açık konuÅŸmak gerekirse, ideal olanın gerçekleÅŸmesi biraz zor görünüyor. Ege’de daha önce de bahsettiÄŸimiz karasuları, kıta sahanlığı, egemenliÄŸi tartışmalı alanlar, adaların gayri askeri statüsü gibi birçok sorun var. Bunların çoÄŸunluÄŸu da uzun yıllara yayılmış meseleler. Bu konular çözülmese bile mevcut statükonun Türkiye aleyhine bozulmasına engel olunmalı. Bir de bence, Ege sorunu bir Türk-Yunan meselesi olarak kalmalı…- Ne demek istiyorsunuz?Türk-Yunan uyuÅŸmazlığından spesifik bir Türkiye-AB uyuÅŸmazlığına dönüşmemeli demek istiyorum. Yunanistan’ın AB üyesi olması sebebiyle, AB’yi konudan azade düşünmek mümkün deÄŸil. Ama bunun tamamen bir Türkiye-AB meselesine dönüşmemesi gerekir.- Türk-Yunan meselesi olarak kalmazsa ne olur?Ege konusunda Türkiye açısından eÅŸitsiz bir durum ortaya çıkaracaktır. Nitekim AB, içinde Türkiye ile farklı iliÅŸkileri olan birçok ülkeyi barındırıyor. Aynı zamanda genel anlamda Türkiye ve AB iliÅŸkilerinin diÄŸer tüm alanlarına da sirayet edeceÄŸini düşünüyorum./Archive/2021/1/11/015433086-09-pabuccular-4.jpgGÖÇ KRÄ°ZÄ°- Bir görüşünüz de şöyle: “Ege Denizi çaÄŸlar boyunca göç hareketlerinin yoÄŸun yaÅŸandığı bir yer olmuÅŸtur. Bugün de öyle.†Tarihe dönecek olursak, Oniki Ada ile Türkiye arasındaki göç, sıkıntılara yol açıyor muydu?20. yüzyıla baktığımızda özellikle savaÅŸ dönemlerinde Ege’deki hareketliliÄŸin arttığını görüyoruz. Balkan SavaÅŸları, KurtuluÅŸ Savaşı ve Mübadele de bu baÄŸlamda düşünülebilir ve coÄŸrafyanın demografisi açısından oldukça önemlidir. Bunların dışında, hem 1930’ların sonunda Ä°talyan faÅŸizminin Oniki Ada’daki katı uygulamaları sonucunda hem de 2. Dünya Savaşı sırasında genel olarak Ege adalarından savaÅŸ ve kıtlık sebebiyle Anadolu’ya kaçan sivil-asker çok sayıda kiÅŸi olmuÅŸtu. 1930’larda Oniki Ada’dan kaçanlar Türkiye ve Ä°talya’nın halihazırda sorunlu olan iliÅŸkisine bir sorun daha katıyorlardı. Zira konu hayli siyasiydi. Rejim karşıtları en yakın yere, Türkiye’ye kaçıyorlardı. Ä°kinci Dünya Savaşı sırasında ise tüm Ege adalarından gelen bir göç dalgası yaÅŸanmıştı. Tabii ki bu durum Türkiye açısından bir sorunlar yumağıydı ve müttefiklerle de problemlere sebep oluyordu. Kamplar ya da sığınmacıların getirdiÄŸi finansal yük, müzakere ve tartışmaların odağındaydı. Belirli dönemlerde Türkiye göçmenleri kabul etmeyeceÄŸini de belirtmiÅŸ ve bunu bir süreliÄŸine uygulamıştı.TÃœRKÄ°YE, 2. DÃœNYA SAVAÅžI’NDAKÄ° DIÅž POLÄ°TÄ°KASI SAYESÄ°NDE Ä°ÅžGAL EDÄ°LMEDÄ°- Aslında Oniki Ada ve Türkiye meselesi 1939’dan 1945’e kadar sık sık masaya geldi. 1943’te de Türklere teklif ediliyor Oniki Ada, deÄŸil mi?Evet. Aslında savaÅŸ boyunca Türkiye’ye adalara dair çeÅŸitli tekliflerde bulunuluyor. Sadece Almanları ele aldığımızda bile, 1941’de ve 1944’te de adaların bütünü ya da birkaçına dair bazı tekliflerinin olduÄŸu görülüyor. Yani 1943 teklifinde istisnai bir durumdan bahsetmiyoruz. Zira iki savaÅŸ arası dönemde Türkiye’nin ciddi bir tehdit olarak algıladığı bu adalar, farklı ülkeler tarafından Türkiye’nin fikrini deÄŸiÅŸtirebilecek ya da Türkiye’den bir ÅŸey elde etmede kullanılabilecek bir unsur olarak görülüyor. Tüm bu tekliflerin, Türkiye’nin savaÅŸ dışı tutumunu pekiÅŸtirmek, Türkiye’yi savaÅŸa sokmak, Türkiye’nin müttefiklerle iliÅŸkisine darbe vurmak ya da 1941’de olduÄŸu gibi Türkiye’den transit geçiÅŸ hakkı elde etmek gibi farklı birtakım amaçları var. Åžunu unutmamak lazım: Türkiye 1939’da Üçlü Paktı yaparken, üzerine en çok eÄŸildiÄŸi konulardan bir tanesi Oniki Ada’ya yapılacak bir operasyondu. Aylarca bir plan üzerinde çalışıldı. Ancak Türkiye, savaÅŸ Akdeniz’e yayıldığında tüm bu planlarını rafa kaldırarak savaÅŸ dışı kalmayı tercih etti, çünkü Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’ndaki en önemli hedefi Türkiye’nin yıkımına meydan vermemekti. Savaşın sonuna doÄŸru ise ortaya çıkan Sovyet dinamiÄŸi, Türkiye’nin dış politikasında önemli bir yere sahip olmuÅŸtu. Türkiye’nin savaşın sonuna doÄŸru gelen tekliflere karşı tutumu da bu baÄŸlamda incelenmelidir. Yenilen Almanya’nın yaptığı tekliflere verilen cevapları, savaşın ve Türk dış politikasının genel durumunu analiz etmeden yorumlamak hatalı sonuçları beraberinde getirmektedir. Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’ndaki dış politikası, bugünden baktığımızda adalar konusunda istenileni vermemiÅŸ olabilir. Ancak bu politika sayesindedir ki Türkiye iÅŸgal edilmemiÅŸ ya da savaşın yarattığı yıkıma uÄŸramamıştır.
İpek Özbey
Read more: https://www.turkish-media.com/forum/topic/657147-dr-hazal-papuccular-ege-sorunu-turk-yunan-meselesi-olarak-kalmali/
Read more: https://www.turkish-media.com/forum/topic/657147-dr-hazal-papuccular-ege-sorunu-turk-yunan-meselesi-olarak-kalmali/
Other News
Kırgızistan seçimleri: Sadyr Japarov oyların büyükçoğunluğunu almışgörünüyor
New York'un iki bölgesinde Covid-19 aşısıiçin mega aşımerkezi kuruldu
Çekya'da binlerce kişi Covid-19önlemleri protesto etti
Polisinönünde havaya ateşaçıp kaçtılar
Büyükçekmece'de sağanak nedeniyle su baskını
Almanya'da Marksist siyasetçiyi anmak için toplanan grupla polis arasında arbedeçıktı
Cenk Tosun'a, 'kurt' sevinci için soruşturma!
Ankara'nın Kalecik ilçesinde deprem oldu
ErdoÄŸan:“VAR sistemi varsa niye kontrol edilmiyor?â€
Galatasaray'dan OğulcanÇağlayan açıklaması: Tahkim Kurulu'na başvuracağız