Uğur Mumcu’nun akademik çalışması basında ilk kez Cumhuriyet aracılığıyla yayımlanıyor: Osmanlı değerlendirmesi*
Bazı yasaların sosyolojik açıdan uygulanıp uygulanmadıklarını ve Batı tipi kurumların yaşama şanslarını araştırırken bu gibi değerlendirmelerin yapılmaması sanırız büyük bir eksikliktir. Salt hukuksal sorunlar araştırılırken, bu hukuksal kural ve kurumları oluşturan hukuk dışı nedenlerin araştırılmaması bizleri sadece “dogmatik†araştırma yapmaya zorlamaktadır. Bu kuru “kanunculuk†ise sorunlara çözüm yolları getirmemektedir.
Osmanlı Devleti, ilk kuruluÅŸunda toprak rejimine dayanan bir askeri yönetimdi. Askeri ve siyasal amaçlara göre örgütlenen devlet, Selçuk Türkleri ile öteki Türk devletlerinin siyasal ve askeri kurumlarından esinlenerek kurulmuÅŸtu. Türk-Ä°slam geleneklerinin temel yapıldığı devlet, teokratik yapıda ve düalist hukuk sistemi içinde yönetilen bir ortaçaÄŸ devleti niteliÄŸindeydi.Devletin siyasal örgüt biçimini toprak düzeni ve toprağın bölüşümü belirtiyordu. Bu yönetim biçimi Osmanlılara ilk kez bulunmuÅŸ ve uygulanmış deÄŸildi. Siyasal ve askeri yapı Türk Ä°slam devletlerinin ortak özellikleriydi.Askeri otoriteye sıkı sıkıya baÄŸlı Osmanlı Devleti’nde toprağın yönetimi bazı özel koÅŸullara baÄŸlı olarak özel kiÅŸilere verilirdi. Miri arazi denilen ve çıplak mülkiyeti devletin olan toprakların iÅŸletilmesi belli kiÅŸilere verilir; devlet toprakları kendisine iÅŸletilmek üzere bırakılan bu kiÅŸilere “dirlik†ya da “tımar†sahibi denirdi.Dirlik sahibi arazinin maliki deÄŸildi. Sahibi arz denilen ve asker memur karışımı yetkilerle donatılmış görevliler, halktan vergi alır; bunu devlete verir. Devlet vergiyi, doÄŸrudan doÄŸruya deÄŸil dirlik sahipleri eliyle toplamış olurdu.Merkezi siyasal örgütün güçlenmesi ve toplum içersinde iki ayrıcalıklı grup yaratmaktaydı. Bunlardan birincisi “saray aristokrasisi†ikincisi de “Mülk sahipleri (dirlik sahipleri)†idi.Devlet toprağını bölüşen dirlik sahiplerini güçlü bir hiyerarÅŸi ile kendisine baÄŸlardı. Bu hiyerarÅŸik örgütün başı her türlü sınırsız yetkinin sahibi olan padiÅŸahtı. Mülki ve askeri hizmetlilerin çoÄŸu devÅŸirmeydi. Yöneticilerin büyük çoÄŸunluÄŸu Kırım ve Kafkas pazarlarında satılan kölelerden oluÅŸurdu. Bunlar gerekli özen ile yetiÅŸtirilirlerdi. Bunlara askeri-siyasal eÄŸitim verilirdi. Mülkiye sınıfı Enderun denilen bir idare okulunda yetiÅŸtirilirdi. Bu sınıf içerisinde sadrazamlar, vezirler, beylerbeyleri ve sancak beyleri girerdi. GeleceÄŸin yöneticileri Enderun’da çağın koÅŸullarına göre düzenli bir eÄŸitim görürlerdi.AYRICALIKLI SINIFLARKadılar, naipler ve kazaskerler ise devletin teokratik özelliklerine baÄŸlı olarak bazı ayrıcalıklara sahiplerdi.Bunlara “ilmiye sınıfı†denirdi. “Seyfiye sınıfı†yüksek kumanda kurulları dışındaki askeri sınıfları ifade ederdi. “Kalemiye†sınıfı ise devletin günlük iÅŸlerini gören memurlarıydı.Osmanlı Devleti güçlü bir merkezi otoriteye dayanmak zorundaydı. Devlet fetih politikası ile geniÅŸlerken bu idari sınıfların görevleri de gittikçe geniÅŸliyordu. Osmanlı Devleti’nin yükselme devirlerinde bu yönetim biçimi yararlı olmuÅŸ ve devletin kuvvetli yapısı korunabilmiÅŸti. Ancak gerileme ve duraklama devirlerinde, devletin bu örgütsel yapısı da geniÅŸ ölçüde bozuÅŸmaya ve çökmeye uÄŸramıştı.Osmanlı Devleti son zamanlarında, Batı’nın da etkisi ile kurumlarını Batı modellerine göre düzenlemek ihtiyacını duydu. Mülki idareyi çağın koÅŸullarına göre düzenlemek amacı ile “Umuru Mülkiye Nezareti†kuruldu.“Reisülkittaplık†makamı da 1835 yılında “Hariciye Nezareti†adı ile yeniden örgütlendi. Devletin tüm iÅŸlerini ve yazışmalarını yürüten “memur amedi odasıâ€, içiÅŸler ve dışiÅŸler olmak üzere iki bölüme ayrıldı. Batı’nın ordu ile ilgili yasa ve kuralları incelemek üzere “Deri Åžuray-ı Asker†kuruldu. Bundan sonra tüm Batı kurumları tek tek alındı. “Meclisi Valayı Adliye†“Darı Åžurayı Babıali†adlarına iki meclis kurularak devlet yönetiminde, yeni ilkeler kabul olundu.TANZÄ°MAT VE EMPERYALÄ°ZM...Tanzimat devri tarihimizde çeÅŸitli açılardan deÄŸerlendirilmektedir. Bu devir BatılılaÅŸma çabalarının ilk aÅŸaması olarak kabul edildiÄŸi gibi Batı emperyalizminin Türkiye de egemenliÄŸini kabul ettirmesi olarak tanımlanmaktadır. Bazı yasaların sosyolojik açıdan uygulanıp uygulanmadıklarını ve Batı tipi kurumların yaÅŸama ÅŸanslarını araÅŸtırırken bu gibi deÄŸerlendirmelerin yapılmaması sanırız büyük bir eksikliktir. Salt hukuksal sorunlar araÅŸtırılırken, bu hukuksal kural ve kurumları oluÅŸturan hukuk dışı nedenlerin araÅŸtırılmaması bizleri sadece “dogmatik†araÅŸtırma yapmaya zorlamaktadır. Bu kuru “kanunculuk†ise sorunlara çözüm yolları getirmemektedir.Sanayi Devrimi’nden sonra, pazar arayan Batı ekonomisinin DoÄŸu ile iliÅŸkiler kuracağı bir toplumsal zorunluluktu. 1838 ticaret anlaÅŸması ile Batı kapitalizmi Osmanlı ekonomisi ile sıkı iliÅŸkilere girmiÅŸti. Devlet örgütünün düzenlenmesi ve Batı tipi bir memur kadrosunun yaratılması, yani “bürokrasinin†Batılı kurallara benzetilerek örgütlenmesi “BatılılaÅŸmanın†gereÄŸi sayılmaktaydı.Batı sermayesi Tanzimat ile birlikte, yatırım yapacağı alanlarda idari ve hukuksal kolaylıklar istemekteydi. Batı açısından görünüm bu koÅŸullara baÄŸlıydı. Merkeziyetçi devletlerin o çaÄŸdaki örgütlenme biçimi de bunu gerektiriyordu.* UÄŸur Mumcu’nun Ankara Ãœniversitesi Hukuk Fakültesi dergisinde 1971’de yayımlanan “Türk Hukukunda Memurların Yargılanması†adlı akademik makalesinden bölümler olarak alınmıştır.
cumhuriyet.com.tr
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/660101-ugur-mumcunun-akademik-calismasi-basinda-ilk-kez-cumhuriyet-araciligiyla-yayimlaniyor-osmanli-degerlendirmesi/