Karadeniz’e gömülen aydınlık
Ahmet Kardam, Mustafa Suphi, Karanlıktan Aydınlığa adlı kitabında Karadeniz Katliamı’na bugüne kadar pek açılmamış bir pencereden bakıyor. Kitap, özellikle Türk solunun en önemli figürlerinden Mustafa Suphi’nin Bolşevik Partisi ile ilişkisi, Doğu sorunu ve ulusların kaderini tayin hakkı konularında ezber bozan satırlara yer veriyor.
/Archive/2021/1/31/005903987-ic1-.jpg28/29 Ocak tarihi, Türkiye Komünist Partisi (TKP) kurucu lideri Mustafa Suphi ve 15 Yoldaşının emperyalizme de karşı verilen KurtuluÅŸ Savaşına destek vermek için Anadolu’ya dönerken Karadeniz’de katledilmelerinin yıldönümü. Kısa bir süre önce yayınlanan Mustafa Suphi - Karanlıktan Aydınlığa isimli kitabın yazarı Ahmet Kardam’ın kendisi de TKP ve sonrasında Türkiye BirleÅŸik Komünist Partisi’nde siyaset yapmış; bu uÄŸurda hem hapis yatmış hem de sürgün edilmiÅŸ birisi.Kitabın giriÅŸinde, “YapabildiÄŸimiz her yılın 28/29 Ocak’ında birtakım basmakalıp tarihsel açıklamalar eÅŸliÄŸinde ‘şanlı tarihimiz’ edebiyatıyla Suphi’yi ve 15 yoldaşını anmak ve bu vahÅŸi katliamı örgütleyenleri lanetlemekten ibaret kalıyordu†diye yazan Kardam, Mustafa Suphi’nin Anadolu’ya dönerken asıl bel baÄŸladığı BolÅŸevik Partisi ile Komünist Enternasyonal’in Karadeniz Katliamı karşısında “derin bir suskunluÄŸa†gömülmüş olmasını kendi kuÅŸağının TKP yöneticilerinin de açıklamadığını / açıklayamadığını vurguluyor.ENTERNASYONAL BELGELERÄ°...Kardam, kurucuları arasında yer aldığı Türkiye Sosyal Tarih AraÅŸtırma Vakfı (TÃœSTAV) arÅŸivinde bulunan TKP’nin Komünist Enternasyonal’deki belgelerinden de yararlanarak o dönemin haberleri, Suphi’nin Yeni Dünya gazetesi de dahil bizzat kaleme aldığı makaleler ve raporları okuyup araÅŸtırınca, bugüne kadar gelmiÅŸ kimisi kliÅŸe bilgilerin ne kadar eksik ve bazılarının ne kadar dayanaksız olduÄŸunu ileri sürüyor.Mustafa Suphi, Sovyet Rusya’sında 1918-1920 yıllarında özellikle Müslüman Komünistleri örgütlemek konusunda verdiÄŸi yoÄŸun çabanın ardından Anadolu’ya geçmeye karar vermiÅŸti. Suphi Anadolu’ya dönüş kararıyla, burada sadece bağımsızlık mücadelesine katılmayı deÄŸil sosyalizme evrilme olanağı barındıran yerel meclislere (ÅŸuralara / Sovyetlere) dayalı, demokratik bir cumhuriyeti hedefliyordu.MUSTAFA KEMAL Ä°LE Ä°Åž BÄ°RLİĞİ Ä°DDÄ°ALARIKitaba göre Mustafa Suphi’nin Ankara’ya dönmeye çalışırken Mustafa Kemal ile iÅŸ birliÄŸi yaptığı ve ona güvendiÄŸi deÄŸerlendirmeleri dayanaksızdır. Suphi’nin Türkiye’ye dönüş kararı alırken bel baÄŸladığı güvencenin Komünist Enternasyonal’in ikinci kongresinin kararları temelinde BolÅŸevik Partisi yönetiminden ve Sovyet Rusya’dan almayı umduÄŸu destek olduÄŸu anlaşılıyor. Peki, Mustafa Suphi neden yarı yolda bırakıldı? Karadeniz Katliamı karşısında neden suskunluÄŸa gömüldüler?Kitaba göre BolÅŸevik Partisi, 1920’nin ikinci yarısında dışarıda Polonya yenilgisi, içeride ise iç savaşın son bulması ve Batı’dan beklenen Dünya Devrimi’nin en azından yakın gelecekte gerçekleÅŸmeyeceÄŸinin görülmesi karşısında, kapitalist dünyaya karşı izleye geldiÄŸi politikada stratejik bir deÄŸiÅŸikliÄŸe gitti. Sovyet ekonomisi acilen canlandırılmayacak olursa Ekim Devrimi’nin ve Sovyet iktidarının yenilgisi kaçınılmazdı. BaÅŸka bir deyiÅŸle, bu konu bir ölüm kalım meselesiydi. Ä°ngiltere’yle imzalanan Ticaret AnlaÅŸması ile bu anlaÅŸmasının ayrılmaz bir parçası olan Türkiye ve Ä°ran ile imzalanan “Dostluk ve KardeÅŸlik†antlaÅŸmalarının arka planında böyle stratejik bir politika deÄŸiÅŸikliÄŸi yatıyordu.Ä°ngiltere, Türkiye ve Ä°ran’da kendisi aleyhine propaganda ve örgütlenme yapılmamasını Sovyet desteÄŸiyle garanti altına alırken, Sovyet Rusya da Türkiye ve Ä°ran’ın kendisine karşı sıçrama tahtası olarak kullanılmamasını garantiliyordu./Archive/2021/1/31/005920706-ic2-.jpgKARADENÄ°Z KATLÄ°AMI SUSKUNLUÄžUBolÅŸevik Partisi ve Komünist Enternasyonal, Karadeniz Katliamı karşısında suskun kaldıkları gibi Mustafa Suphi ve yoldaÅŸlarına karşı karalama ve karartma kampanyası da yürütülür. “Türkiye’ye dönüş kararının yanlış olduÄŸu, bu yanlış adımın Mustafa Suphi’nin maceracılığının eseri olduÄŸu†şeklinde iÅŸlenen düşünce hem Sovyet Rusya’daki hem de Türkiye’deki TKP yönetimlerine ve kadrolarına hakim olmaya baÅŸlar.Bu arada, Mustafa Suphi ile BolÅŸevik Partisi arasındaki kırılma noktalarından birisi de DoÄŸu sorunuydu. Ekim Devrimi’nden hemen sonra yayımlanan“Rusya Halklarının Hakları Bildirgesiâ€nde, Rusya halklarına, ayrılma ve bağımsız devlet kurma da dahil olmak üzere, kendi kaderlerini özürce tayin etme hakkına sahip olacakları vaat edilmiÅŸti. Zaman içinde DoÄŸu’ya verilen vaatler tutulmadı.Suphi, “YoldaÅŸ Lenin’in DoÄŸu hakkındaki çaÄŸrısından taÅŸan yüce ümit ve emelleri Asya’nın hudutsuz çöllerinde kaybolup gitti; çünkü [BolÅŸevik Partisi] DoÄŸu’ya lâyık olan önemi vermedi…†sözleriyle sayısız eleÅŸtirisinden birisini yapıyordu.Ahmet Kardam kitabında, Mustafa Suphi için “ulusların kaderlerini tayin hakkını, ‘hür milletlerin hür ittihadı’ esasına dayalı ‘Federatif bir Cumhuriyet’ hedefi olarak tespit edip Türkiye Komünist Partisi’nin programına sokan liderdi†diyor ve O’nun bu yönünün belleklerden silinmesinin yarattığı tahribatın büyüklüğünden bahsediyor.BolÅŸevik Partisi’nin DoÄŸu Sorunu ve ulusların kaderini tayini hakkındaki politika deÄŸiÅŸiminin Kafkasya, Orta Asya ve hatta Kürt bölgesinin kaderini deÄŸiÅŸtirdiÄŸini ve sorunların katmerlenerek büyümesine yol açtığını söylemek ise yanlış olmaz./Archive/2021/1/31/005934331-ic3-.jpgKATLEDÄ°LMESEYDÄ° NELER DEĞİŞİRDÄ°?Son olarak, Mustafa Suphi katledilmeyip Anadolu’ya dönebilseydi neler deÄŸiÅŸirdi, onun kitaptaki yanıtına yer verelim:“…Katledilmeyip Ankara’ya ulaÅŸabilseydi ve BolÅŸevik Partisi’nin, Rusya’nın desteÄŸini alabilseydi, anti-komünizm (Türkiye’de) daha baÅŸtan ‘devlet politikası’ haline gelmeyebilir, komünizm yasallığa sahip olabilir, her türlü demokrat/ilerici muhalefetin ‘komünizm’ suçlamasıyla bastırılması mümkün olmayabilirdi. Suphi’nin kaybıyla Türkiye, henüz çok dar olsa bile, Birinci Meclis’teki muhalefet yelpazesini geniÅŸletme imkânını, demokrasiyi, çoÄŸulculuÄŸu kaybetti…â€AHMET KARDAM: 1945’te Ä°stanbul’da doÄŸdu. Tarsus Amerikan Koleji’nden sonra ODTÜ’de ekonomi okudu. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinde sürgüne gitti. Çevirmenlik, redaktörlük, yayıncılık ve Politika gazetesi genel yayın yönetmeni yardımcılığı yaptı. TKP ve ile onun yerine kurulan Türkiye BirleÅŸik Komünist Partisi’nde Merkez Komitesi üyeliÄŸi yaptı. Kutlu ve Sargın’ın ardından 1989’da Türkiye’ye döndü, 1991’e kadar hapis yattı. Çeviri ve makaleleri dışında kaleme aldığı kitaplar: CHP Nedir Ne DeÄŸildir? (1976), Türkiye’de Siyasi KutuplaÅŸmalar ve Seçmen Davranışları (Sezgin Tüzün’le birlikte, 1998), EÄŸrisi DoÄŸrusu (AyÅŸe Dicleli ile birlikte, 2005), Mevlâna: Hamdım, PiÅŸtim, Yandım (2007), Cizre-Bohtan Beyi Bedirhan: DireniÅŸ ve Ä°syan Yılları (2011), Cizre-Bohtan Beyi Bedirhan: Sürgün Yılları (2013).Karanlıktan Aydınlığa / Mustafa Suphi / Ä°letiÅŸim Yayınları / 408 s. / 2020.
Gül Atmaca
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/661711-karadenize-gomulen-aydinlik/