Liyakat “terörist†ilan edilmek için geçerli sayılıyor
Yalanın meÅŸrulaÅŸtırıldığı, gerçeklerin “önemsizleÅŸtiÄŸiâ€, algı yönetiminin öne çıktığı bu dönemde bize de yaÅŸananları Yalın Alpay’a sormak kaldı.
NEDEN YALIN ALPAY? Ä°stanbul’da doÄŸdu. Okuma-yazmayı 2.5 yaşında söktü.. Okula girdiÄŸinde birinci ve ikinci sınıfı atlayarak üçüncü sınıftan baÅŸladı. Ä°stanbul Ãœniversitesi Ä°ktisat Fakültesi’nden mezun oldu, yüksek lisansını BoÄŸaziçi Ãœniversitesi Tarih Bölümü’nden aldı. Doktora çalışmasını Ä°stanbul Ãœniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü’nde sürdürdü.. Birçok kitap yazdı, “Yalanın Siyaseti†kitabıyla Necip HablemitoÄŸlu Toplumsal Duyarlılık Ödülü’nü aldı. Yalanın meÅŸrulaÅŸtırıldığı, gerçeklerin “önemsizleÅŸtiÄŸiâ€, algı yönetiminin öne çıktığı bu dönemde bize de Yalın Alpay’a sormak kaldı. - BoÄŸaziçi Ãœniversitesi hedef alındı, çünkü.. Birinci neden, üniversiteler arasında yandaÅŸ kadrolarla doldurulmamış birkaç üniversiteden biri olan BoÄŸaziçi’ni de muhalif olanaklardan soyundurmak, doÄŸrudan tek adama baÄŸlamak. Ä°kincisi, BoÄŸaziçi’nde gerçekleÅŸtirilecek protestoları devlete ve hükümete karşı sekülerlerin hep bir hınç içerisinde bulunduÄŸunu ve ilk fırsatta bu hıncı dışa vurduklarını göstermek. Bu hıncı kendi seçmenlerine gösterip iÅŸte “EÄŸer bizi iktidardan düşürürseniz, bu hınçlı kitle size neler edecek, görün†demek.- Türk akademisinin gözbebeÄŸi, en çalışkan tüm öğrencilerin, en baÅŸarılı tüm akademisyenlerin çatısının altına girmek için can attığı bir üniversite. Türkiye’de seçkinlik denildiÄŸinde akla ilk gelen eÄŸitim kurumu. - AKP’ye göre “seçkinâ€ler olarak niteledikleri Kemalistler bürokrasiye, üniversitelere, medyaya, orduya ve yargıya iyice yerleÅŸmiÅŸler, seçilmiÅŸ hükümetlere hiçbir hareket alanı bırakmayacak ÅŸekilde siyaset dışı aktörlerle siyasi aktörleri rehin almışlardı.- AKP bir zamanlar tüm kamu kurumlarından “T.C.†nitelemesini kaldırırken, artık zorunlu olarak tam da aksi yöne dönerek muhafazakâr Türk milliyetçileriyle ittifak yapmak zorunda kaldı. AKP bugüne kadar ittifak kurup da sonradan bozuÅŸtuÄŸu tüm paydaÅŸlarına aynı yakıştırmayı sundu: “teröristâ€. - AKP ile aynı düşüncede olmayan her kesimin ve herkesin terörist ilan edilmesi, gerçek teröristlerle terörist ithamına uÄŸrayanlar arasındaki hakiki ayrımı da ortadan kaldırarak onu bir imgeleme dönüştürdü. Bu durum gerçek teröristlerin lehine, uydurma teröristlerin aleyhine geliÅŸti. Seçkinlerin kendileri dahi, seçkin sözcüğünün yeni olumsuz kodlamasına ikna edilmiÅŸ durumda.- Bir popüliste göre ülkenin savcısı da, yargıcı da, askeri de, medyası da, akademisi de, bürokrasisi de “gerçek halkâ€tır. Fakat “gerçek halk†sayıca çok kalabalık olduÄŸundan bu görevleri ifa etmek için bir temsilciye gereksinim duyar. O kiÅŸi de seçilmiÅŸ baÅŸkanın kendisinden baÅŸkası deÄŸildir. Ä°ÅŸte böylece baÅŸkan “gerçek halkı†temsil adına hukuku, orduyu, medyayı, akademiyi, bürokrasiyi tek başına yönetmelidir. Burada gerçekte bir tek kiÅŸi yoktur, o tek kiÅŸi “gerçek halkâ€Ä±n tek bir bedende varlık bulmuÅŸ halinden baÅŸkası deÄŸildir. Popülistler iÅŸte tam bu yüzden hemen yeni anayasa yazmaya giriÅŸirler…- AKP, yüksek oy kayıplarıyla kendi zeminini de yitiriyor, çünkü kendi zemini yerine, kendi “seçkinlerine†yarar saÄŸlıyor. AKP’nin seçmen zemini daraldıkça yeni yönelimi kutuplaÅŸmalar için yeni olanaklar saÄŸlamak/Archive/2021/2/8/031414598-08alpay-dekupe-sy9-sb.jpg- Türkiye’de olup bitenler aklıma bir tespitinizi getirdi. “Muhaliflerin tamamının ‘kötücül’, ‘nefret edilen’, tüm sorunların kaynağı olarak tanımlandığı, tüm muhalif savların ezbere bir ÅŸekilde duygusal olarak baÅŸtan reddedildiÄŸi bir kutuplaÅŸma ortamı doÄŸdu†demiÅŸtiniz. Evet, özellikle son günlerde “sınırsız bir nefretâ€e tanık olduk. Her ÅŸeyden önce bir BoÄŸaziçi Ãœniversitelisiniz. CumhurbaÅŸkanı “terörist misinizâ€, Devlet Bahçeli “vandal, barbar†diye açıklama yaptığında ne düşündünüz?BoÄŸaziçi Ãœniversitesi geleneÄŸi, Türkiye’de siyasi kutuplaÅŸmanın kör bir tarafı olmadan, tarafları felsefi ilkeler çerçevesinde deÄŸerlendirmeyi gözeten, gerçek bir üniversitenin ödevi olduÄŸu üzere, siyasetin duygusallığını, çıkarcılığını, irrasyonelliÄŸini, ideolojik önyargılarını uyarılarıyla deÅŸifre eden, bilimsel nesnelliÄŸi olabildiÄŸince uygulamaya çalışan çok kıymetli bir kutupyıldızı. Liyakat sisteminin ülke genelindeki periÅŸanlığının pek de uÄŸramadığı, beÅŸeri kaynaklarını niteliklilik esasına göre oluÅŸturabilme baÅŸarısını sürdürebilen ender kurumlarımızdan birisi. Bu yüzden de kurulduÄŸu günden bu yana Türk akademisinin gözbebeÄŸi, en çalışkan tüm öğrencilerin, en baÅŸarılı tüm akademisyenlerin çatısının altına girmek için can attığı bir üniversite. Türkiye’de seçkinlik denildiÄŸinde akla ilk gelen eÄŸitim kurumu. - ‘Seçkincilik’… Aslında bugün tam olarak iktidarın bir suçmuÅŸ gibi ortaya koyduÄŸu kavram… Türkiye’de 2002’den bu yana, modernitenin sonuna kadar övmüş olduÄŸu seçkinlik sözcüğünün içeriÄŸi kamusal alanda bir olumsuzlamayla yeniden biçimlendirildi. Fakat bu biçimlendirmede de, “seçkin†olarak nitelendirilen kitle, aynı grubu niteleyen bir sözcük olmayı aÅŸarak sırayla farklı grupları olumsuzlamakta kullanıldı. 21 yıllık AKP iktidarının “seçkin†olarak tanımladığı ilk grup “Kemalistlerâ€di. Bu kesime, Fransızcadaki “Mon Åžer†deyimiyle seslenen AKP, tek bir deyiÅŸle hem Kemalistlerin Batı hayranlığına (dolayısıyla yerel deÄŸerlere uzaklıklarına) hem de Türkçede kötü anlamına gelen “şer†sözcüğüyle kötücül olduklarına gönderme yapıyor, söz oyunlarıyla bu kitleyi olumsuz bir nitelemeye sıkıştırıyordu. - Peki, buna niçin ihtiyaç doÄŸdu?AKP kadrolarının siyasal Ä°slamcı ve otoriterlik yanlısı geçmiÅŸleri, onları sınırlı bir oy oranının ötesine taşımadığından, bu kadrolar, kendi geçmiÅŸlerini geride bıraktıklarını ve bundan böyle “muhafazakâr-demokrat†olduklarını ilan ettiler. Kamuoyu önünde dev bir kılık deÄŸiÅŸtirme gerçekleÅŸiyor ve kılığını deÄŸiÅŸtirenler artık “deÄŸiÅŸtiklerini†açıkça bildiriyorlardı. Garip görünen ÅŸey ise hâlâ hedeflerinde Kemalizmin ve Kemalist kadroların bulunmasıydı. GeçmiÅŸin siyasal Ä°slamcıları, 2002’nin “muhafazakâr-demokratları†bu kuÅŸkulu durumu da bir baÅŸka yöntemle aÅŸtılar. Kemalizme ve Kemalistlere hâlâ karşıydılar fakat bu karşıtlık Ä°slami bir muhalefetten kaynaklanmıyordu. - Ya nereden kaynaklanıyordu? Yeni yazılımlarında Kemalistlere “seküler oldukları†için deÄŸil, “demokrat olmadıkları†için karşı çıkıyorlardı. KurtuluÅŸ Savaşı’nın ardından, kendilerini toplumun üzerinde gören bir avuç “seçkin†topluma hiçbir fikir sormadan, danışmadan, empati yapmadan her ÅŸeyi tek bir darbede dönüştürmeye giriÅŸmiÅŸ, demokratik bir evrimleÅŸme içerisinden modernleÅŸmek yerine, otoriter bir devletçilikle tepeden inmecilikle demokrasinin ortadan kalkmasına yol açarak, kendi “seçkin†düşlerini yaÅŸama geçirmiÅŸ, bu sırada da kendilerini “yüceltmiÅŸâ€, halkı “aÅŸağılamış, horlamışâ€tı. AKP, Kemalizmin bir “vesayet†sistemi olduÄŸunu aÄŸzından düşürmüyor, her fırsatta seçkinlerin kendi kendilerini zorla seçkin olmayanların vasisi kıldığını vurguluyor, ÅŸimdi AKP ile birlikte demokrasinin ve özgürleÅŸmenin geleceÄŸini haykırıyordu. AKP’ye göre, “seçkinâ€ler olarak niteledikleri Kemalistler bürokrasiye, üniversitelere, medyaya, orduya ve yargıya iyice yerleÅŸmiÅŸler, seçilmiÅŸ hükümetlere hiçbir hareket alanı bırakmayacak ÅŸekilde siyaset dışı aktörlerle siyasi aktörleri rehin almışlardı. Bu “seçkin†tavrın demokrasiyle hiçbir ilintisi yoktu, bu “vesayet†sistemini sonlandırmak, Kemalistleri tüm bu siyaset dışı alanlardan “temizlemek†demokrasiye ulaÅŸmanın temel koÅŸuluydu. - Ve AKP o dönemde bu çabasına “ileri demokrasi†hedefi adını veriyordu…Aynen öyle… “İleri demokrasi†hareketi çerçevesinde AKP, Kemalizmden maÄŸdur olduklarını ileri süren diÄŸer gruplarla iÅŸbirliÄŸi yaparak geniÅŸ bir ittifak kurdu. Böylece Kürt siyasi hareketi, liberal entelektüeller, bir kısım sol, bir kısım feministler, muhafazakârlar ve siyasal Ä°slamcılar, AKP çatısı altında güçlerini birleÅŸtirme olanağı buldular. AB çıpası dolayımında Batı da bu ittifaka destek verdi. Bu, “sahte seçkinlere†karşı giriÅŸilmiÅŸ bir demokrasi hareketiydi. Baskıcı azınlığın karşısına, gerçek halk dikiliyordu. Ä°ÅŸte demokrasi de zaten bu deÄŸildi de, neydi? Bu demokrasi ile otoriter Kemalizmin kavgasıydı. Fakat Kemalistler bürokrasiden, üniversitelerden, medyadan, ordudan ve yargıdan süpürülüp de yerlerine yeni kadrolar atandığında bu kez bu kadroların yine AKP tarafından yapılan isimlendirmede bir “paralel devlet†kurdukları ilan edildi. Böylece ikinci bir büyük kadro deÄŸiÅŸim hareketi devreye sokuldu. Bu sırada AKP’nin kavgasının “ileri demokrasiâ€yi hedefleyen bir amacı olduÄŸundan kuÅŸkular duymaya baÅŸlayan Kürt, liberal, sol, feminist ve bazı cemaatçi ittifak ortakları müttefiklikten ayrılmaya ya da kovulmaya baÅŸladılar. Ä°ÅŸte Kemalist kadroların tasfiyesinin ardından boÅŸta kalan “seçkinlik†unvanı, hazır olumsuz bir sözcük halini almışken, neden diÄŸer siyasi rakipler için de kullanılmasındı? Böylece bir zamanlar yoldaÅŸları olan liberal entelektüeller, bir kısım sol, feministler, bir zamanlar ortak düşmanları olan Kemalistlere yaftalanan “seçkin†sözcüğüyle yaftalanmaya baÅŸladılar. AKP böylece “demokratik ittifakı†bozuyor, ipleri tek başına ele almaya giriÅŸiyor ve böylelikle de giderek otoriter bir yönetim biçimine geçiyordu. - Bu otoriterlik kendini parti içinde nasıl gösterdi?Parti içerisinden çıkabilecek itirazları engellemek adına da partinin büyük abileri süratle tasfiye edilmeye baÅŸlandı. Yola ErdoÄŸan’la birlikte çıkan Gül, Arınç, Åžener, DavutoÄŸlu, Babacan gibi tüm büyük parti içi isimler parti dışına atıldı. Böylece AKP hükümet etmede otoriterleÅŸtiÄŸi gibi, parti içerisinde de liderin sözünün dışına çıkamayacak bir yapı haline geldi. AKP’nin temsil ettiÄŸi deÄŸerlerden demokrasi, liberalizm, AB çıpası (deÄŸerleri), dezavantajlı kimlikler (LGBT) çıkarılınca, geriye otoriter deÄŸerleri, kabadayılığı, argo sözcüklere dayanan siyaseti, safsatalardan hakikate ulaÅŸamayan yanlış akıl yürütmeleri daha kolay kabullenebilecek daha anti seçkin bir kitle kaldı. Böyle bir pozisyon doÄŸunca, AKP de bir zamanlar tüm kamu kurumlarından “T.C.†nitelemesini kaldırırken, artık zorunlu olarak tam da aksi yöne dönerek, muhafazakâr Türk milliyetçileriyle ittifak yapmak zorunda kaldı. AKP bugüne kadar ittifak kurup da sonradan bozuÅŸtuÄŸu tüm paydaÅŸlarına aynı yakıştırmayı sundu: “teröristâ€. - Bugün olduÄŸu gibi…Evet, AKP’li olmayan herkes “terörist†olmakla nitelenir oldu. Kemalistler Ergenekon ve Balyoz gibi, belli cemaatler aracılığıyla gerçekleÅŸtirilen operasyonlarla “anlaşıldığı üzere†darbe yapmayı planladıkları için; bu operasyonları gerçekleÅŸtiren cemaat yapıları paralel devlet oluÅŸturmak ve darbe giriÅŸiminde bulundukları için; HDP, PKK ile iÅŸbirliÄŸi yaptığı için; CHP, örtülü olarak HDP ile siyasi ittifak kurduÄŸu için; liberaller Batılı deÄŸerlere sahip çıktığı için; sivil toplum yürüyüş yaptığı için; gazeteciler hükümet aleyhinde haber yazdıkları için; akademisyenler AKP gibi düşünmedikleri için; Gezi olaylarında protesto eden kitleler, haklarını aradıkları için ve bugün gelinen noktada da BoÄŸaziçi Ãœniversitesi’nin öğretim üyeleri ve öğrencileri atanan rektöre karşı çıktıkları için terörist ilan edildiler. AKP ile aynı düşüncede olmayan her kesimin ve herkesin terörist ilan edilmesi, gerçek teröristlerle terörist ithamınauÄŸrayanlar arasındaki hakiki ayrımı da ortadan kaldırarak onu bir imgeleme dönüştürdü. Bu durum gerçek teröristlerin lehine, uydurma teröristlerin aleyhine geliÅŸti. Åžimdi geldiÄŸimiz durumda, içeriÄŸi artık bir “olumsuzlama†olarak “baÅŸarıyla†inÅŸa edilmiÅŸ “seçkin†sözcüğü Kemalistler yerine, çoÄŸu kez Kemalizme mesafeli durmuÅŸ olan BoÄŸaziçi Ãœniversitesi’ne yaftalanıyor ve bu yaftalama öylesine baÅŸarılı oluyor ki sosyal medyada çoÄŸu BoÄŸaziçi mezunu AKP’ye muhalefet etmeye devam ederken, bir yandan da “seçkin†olmadıklarını ispatlamak peÅŸine düşüyorlar. Yani seçkinlerin kendileri dahi, seçkin sözcüğünün yeni olumsuz kodlamasına ikna edilmiÅŸ durumda. Burasının pek sorunlu bir nokta olduÄŸunun altını önemle çizmek isterim.- Liyakat kavramına ne oldu?AKP’nin bugüne deÄŸin bürokrasiden, medyadan, akademiden ve ordudan süpürdüğü kesimler BoÄŸaziçi Ãœniversitesi’nin liberal ilkelerinden çok Kemalist, modernist ve sosyalist kadrolardı. Åžimdi liyakatli bir kurumun varlığı dahi AKP için bir tehdit unsuru gibi görünmekte. Artık liyakatli olmak baÅŸlı başına “terörist†ilan edilmek için bile geçerli sayılmakta. Hükümete rasyonel ve barışçıl ÅŸekilde muhalefet etmek bile bir “darbe†giriÅŸimi gibi algılanıyor, kamuya böyle bir algı pompalanmaya giriÅŸiliyor. Elbette bunun da AKP açısından çeÅŸitli nedenleri var.- Evet, gelelim nedenlerine… 2002’den beri birçok üniversite açıldı. 196 rektörün 68’inin tek bir uluslararası yayını dahi yok. Türkiye’nin en önemli akademisyenlerinden biri olan AyÅŸe BuÄŸra, siyasetin diline meze yapılmak isteniyor. Metropoll AraÅŸtırma Åžirketi’nin son anketine göre, halkın yüzde 73’ü, üniversite rektörlerini öğretim görevlilerinin seçmesi gerektiÄŸini düşünüyor. Yani Bulu’nun atamasını yanlış buluyor. Öyleyse iktidar niye hâlâ ısrar ediyor? Günümüzün siyasi otoritesinin, Türkiye’de horlananların sesi olarak baÅŸa geçerken temel tezi eski Türkiye’nin yarattığı maÄŸduriyeti sona erdirmekti. Fakat kısa sürede gördük ki ortada rövanÅŸist bir yaklaşım vardı. Ardından da ülkenin her anlamda, tüm politikalarında resmen iflas eden bir yönetim kendisini gösterdi. Ekonomi, kültür, dış siyaset, maliye, eÄŸitim… Tümü berbat… Bu süreçte rejim de ciddi dönüşümlere uÄŸradı ve bunlar maalesef koÅŸar adım otoriterleÅŸmeye doÄŸruydu. AKP, Kemalizmde rahatsız olduÄŸunu ileri sürdüğü her türlü otoriter uygulamayı, aradan geçen 100 yıla raÄŸmen tek tek yürürlüğe koydu ve kendileri için önemli olanın fırsat eÅŸitliÄŸi, demokrasi, özgürlük falan olmadığını, önemli olanın iktidarın nimetlerinden yararlananların kendilerinden olanlar olması olduÄŸunu açıkça gösterdi. - Kamuoyu araÅŸtırmaları bu yöntemin iÅŸlerine yaramadığını gösteriyor. Cumhur Ä°ttifakı oylarının giderek düşmesi de bunun kanıtı.. Evet, ÅŸimdilerde AKP, yüksek oy kayıplarıyla kendi zeminini de yitiriyor çünkü kendi zemini yerine, kendi “seçkinlerine†yarar saÄŸlıyor. AKP’nin seçmen zemini daraldıkça, yeni yönelimi kutuplaÅŸmalar için yeni olanaklar saÄŸlamak. Yeni yöntem bana öyle geliyor ki olası bir iktidar deÄŸiÅŸiminde (ki ilk seçimde olması son derece muhtemel) sekülerlerin seçilmelerini, bu kez onların rövanÅŸist bir yaklaşımda bulunacaklarını kendi seçmenine göstererek, eÄŸer AKP iktidardan giderse, eski AKP seçmenlerini bu yeni seküler iktidarından koruyabilecek bir yapının kalmayacağı algısını yaratmak. Bunun için, ÅŸimdilerde her seküler kuruma, AKP yaklaşımlarının dışında düşünce üreten tüm sivil topluma, yargıya, medyaya, akademiye olanca ÅŸekilde baskı yaparak sekülerleri yaygara koparmaya sürüklemek ve ardından bu yaygaralara karşı o söylemlerin içeriklerini radikalleÅŸtirerek (sekülerler baÅŸa geçerse hepinizin mallarına el koyacak, tümünüzü hapse atacak, iÅŸlerinizden çıkaracak vb…) kendi seçmenlerine yaymak. Böylece tüm siyasi yönetim baÅŸarısızlıklarına karşın, kendi seçmenlerini olası bir AKP’nin iktidardan seçimle düşüşü karşısında sahipsiz kalarak saldırıya uÄŸrayacakları konusunda ikna ederek konsolidasyon saÄŸlamak. - AKP, BoÄŸaziçi’ne geleneklere aykırı bir ÅŸekilde tepeden ve liyakati son derece sorgulanabilir bir atama gerçekleÅŸtirdiÄŸinde, bunun ÅŸiddetle reddedileceÄŸini biliyor muydu?Biliyordu elbette. Bu ÅŸiddetle reddedilmeye de kendi dağılma eÄŸilimi gösteren seçmen kitlesini konsolide edebilmek adına büyük gereksinimi var, zira CHP bir süredir AKP’nin kutuplaÅŸtırmaya yönelik sahte gündemlerine riayet etmiyor, o sahte gündemlere karşı çıkarak anlamsız çatışmalara artık izin vermiyor. CHP’den istediÄŸi refleksleri alamayan AKP, sekülerlerin en itibarlı kurumlarından biri olan ve seçkin bir azınlığı temsil ettiÄŸi için, arkasında büyük bir kitlenin de toplanmayacağını tahmin ettiÄŸi BoÄŸaziçi’ni hedef aldı. Burada AKP tek bir hareketle birkaç sonuç birden elde edebiliyor. - Açar mısınız?Birincisi üniversiteler arasında yandaÅŸ kadrolarla doldurulmamış birkaç üniversiteden biri olan BoÄŸaziçi’ni de muhalif olanaklardan soyundurmak, doÄŸrudan tek adama baÄŸlamak. Ä°kincisi BoÄŸaziçi’nde gerçekleÅŸtirilecek protestoları devlete ve hükümete karşı sekülerlerin hep bir hınç içerisinde bulunduÄŸunu ve ilk fırsatta bu hıncı dışa vurduklarını göstermek. Üçüncüsü bu hıncı kendi seçmenlerine gösterip iÅŸte “EÄŸer bizi iktidardan düşürürseniz, bu hınçlı kitle size neler edecek, görün†demek. Fakat BoÄŸaziçililer böyle bir hınç gösterisine olanca uÄŸradıkları haksızlıklara raÄŸmen giriÅŸmediler. Dolayısıyla AKP’nin öngörülerinin tümüyle tuttuÄŸunu söyleyemeyiz. Fakat BoÄŸaziçi Ãœniversitesi bünyesinde cuma akÅŸamı apar topar kurulacağı ilan edilen hukuk ve iletiÅŸim fakülteleri aracılığıyla, rektör çıpasını da kullanarak AKP’nin kadrolaÅŸacağı ve BoÄŸaziçi’ni yavaÅŸ yavaÅŸ kendi çizgisindeki sıradan bir üniversiteye dönüştüreceÄŸini görüyoruz. AKP’nin bu seçkin yapıların tümünü alaÅŸağı etmesi Türkiye’yi orta ve uzun vadede çok aşırı zorlayacak, yüz yıllık birikimlerin birçoÄŸunun böylesine laÄŸvedilmesi Türkiye’yi çaÄŸdaÅŸ uygarlık seviyesinden daha da ayıracak. Popülizm, demokrasinin altını oyan çok tehlikeli bir kılıktır- Tam da “yeni anayasa†tartışmalarının olduÄŸu bir zamanda yine ‘Yalanın Siyaseti’ kitabınıza dönüp baktım. Diyorsunuz ki, “Yeterli güce sahip olan popülistler yeni bir anayasa yazmak isteyeceklerdirâ€. Hemen okura bilgi verelim, kitap 2017’de çıktı. Bugün bunu tartışıyoruz. Neden yeni bir anayasa yazmak istiyorlar?Popülizm, demokrasiymiÅŸ gibi davranan fakat gerçekte demokrasinin tam da altını oyan çok tehlikeli bir kılıktır. Temel özelliÄŸi toplumda bir kutuplaÅŸma yaratmak, “gerçek halk†ile “bu halka tuzaklar kuran bir azınlık†arasında bir gerilim kurmaktır. - Evet, siyasetçi “Ben gücümü halktan alıyorum†diyor, ama herkesi de halk saymıyor, deÄŸil mi? Popülizme göre, çoÄŸunluÄŸun milyonda bir farkla bile kazanılması, o çoÄŸunluÄŸun dilediÄŸini dilediÄŸi gibi deÄŸiÅŸtirmesi için yeterlidir. SeçilmiÅŸlerin karşısında hiçbir kurum, atanmış ya da seçimi kazanamamış kesimin siyasetçisi ya da seçmeni duramaz. Bir kez çoÄŸunluk elde edilmiÅŸ midir, iÅŸte gerçek irade odur, milletin gerçek ve “şaÅŸmaz†iradesi oldur, geriye kalan “hainlerin†tümü de bu “gerçek†iradeye uyum saÄŸlamak, biat etmek zorundadır. Bunu yapmayacaklarsa, o zaman “gerçek halkâ€a baÅŸkaldırıyorlar demektir; bunun için hukuku, Meclisi, orduyu, bürokrasiyi, medyayı, akademiyi kullanmayı deneyebilirler. Bir popüliste göre bu araçların tümü siyaset dışı türev enstrümanlardır ve seçmenin iradesini deÄŸiÅŸtirmek için kesinlikle kullanılamaz. Tek karar mercii “gerçek halkâ€tır ve halk isterse hukuku da, Meclis kararını da, orduyu da, akademiyi de, medyayı da, bürokrasiyi de def edebilir. Hiçbir güç “gerçek halkâ€Ä±n üzerinde deÄŸildir. Dolayısıyla ülkenin savcısı da, yargıcı da, askeri de, medyası da, akademisi de, bürokrasisi de “gerçek halkâ€tır. Fakat “gerçek halk†sayıca çok kalabalık olduÄŸundan bu görevleri ifa etmek için bir temsilciye gereksinim duyar. O kiÅŸi de seçilmiÅŸ baÅŸkanın kendisinden baÅŸkası deÄŸildir. Ä°ÅŸte böylece baÅŸkan “gerçek halkı†temsil adına hukuku, orduyu, medyayı, akademiyi, bürokrasiyi tek başına yönetmelidir. Burada gerçekte bir tek kiÅŸi yoktur, o tek kiÅŸi “gerçek halkâ€Ä±n tek bir bedende varlık bulmuÅŸ halinden baÅŸkası deÄŸildir. Popülistler iÅŸte tam bu yüzden hemen yeni anayasa yazmaya giriÅŸirler… - Yani?SeçilmiÅŸlerin önüne çekilmiÅŸ tüm hukuki setlerden, denetimlerden, kısıtlardan kurtulmak için. Onlar için halkın sözünün üzerine, hukuk da olsa bir söz olamaz. Ve yeni anayasa iÅŸte bu “gerçek halkın†çaÄŸlaması için gereken düzenlemelerin kitaplaÅŸmış halidir; özsel ve temeldir.Â
İpek Özbey
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/663387-liyakat-terorist-ilan-edilmek-icin-gecerli-sayiliyor/