Hayat yeniden başladığında
Yayımlandığı 1956’da, Giorgio Bassani’ye Ä°talya’nın en önemli ödüllerinden biri olan Strega’yı kazandıran “Surların İçindeâ€; yazarın kimi yapıtlarından örnekler barındıran beÅŸ öyküyü okura sunarken tüm kitaplarının ana kahramanları Ferrara ÅŸehri ve Ä°talyan Yahudilerini çıkarıyor karşımıza.
/Archive/2021/2/9/002607489-ic1.jpgFaÅŸizme karşı mücadele edip savaşı da atlattıktan yani 1945’ten sonra sesini bulan, Yahudi kökenli Ä°talyan yazarlardan biri Giorgio Bassani; Ferrara ÅŸehrini ve kentteki Musevi toplumunu anlatarak öne çıkmış, aynı zamanda bir senarist, ÅŸair ve yayıncı. Vittorio De Sica’nın 1971’de sinemaya uyarladığı romanı Finzi-Contini’lerin Bahçesi (1962), yazarın baÅŸyapıtı ve Türkiyeli okur tarafından da en çok bilinen eseri. Ãœstelik ÅŸimdi, bu romanın tohumlarını barındırdığı kabul edilen, beÅŸ öykülük, ödüllü derlemesi Surların İçinde’yi de Türkçede bulmak mümkün.Yayımlandığı 1956’da Ä°talya’nın en önemli ödüllerinden biri olan Strega’yı alan bu kitap, bir zamanlar annesinin de başına geldiÄŸi gibi zengin sevgilisi tarafından karnında bebeÄŸiyle terk edilen yoksul bir kadının öyküsüyle açılıyor.Bu öyküyü, belli ki bir tezat yaratarak etkiyi artırmak için seçkin bir kadın yerine, ortada bırakmaya kıyamadığı yoksul ve hamile sevgilisiyle, üstelik bu kadın Musevi olmamasına raÄŸmen, yine de evlenen parlak bir doktorun hikâyesi izliyor. Yahudi doktor, bu tercihi yüzünden, bütün ülkede adını duyurabilecekken Ferrara’nın surları arasında kalıyor.Yazarın ileriki yıllarda bu karakterlerin savaÅŸla sınanacağını, pek de önem atfetmeden söyleyivermesi ise öykülerin ruhunu deÄŸiÅŸtirip onlara daha trajik bir boyut katıyor, klasik bir doÄŸrultuda ilerleyen, sınıf farkına iliÅŸkin bu hikâyelerin, şüphesiz ki derinliÄŸini etkiliyor, yönünü deÄŸiÅŸtiriyor.Bu ikisinin ardından, ironik üslubuyla bence kitabın en güçlü öyküsü olan “Mazzini Sokağı’nda Bir Kitabe†geliyor.Soykırımdan saÄŸ kurtulup memleketi Ferrara’ya dönen, annesini, babasını ve çocuk yaÅŸtaki kardeÅŸini toplama kamplarında kaybeden Musevi bir adamın aldığı tepkileri ortaya koyan bu öykü, süreci az hasarla atlatmış Yahudiler de dâhil olmak üzere, herkesin savaÅŸtan önceki yaÅŸamına dönmeye, vicdan muhasebelerini bırakmaya, her ÅŸeyi unutmaya can attığı bir ortamda, toplama kampından döndüğü gün üzerinde bulunan kıyafetlerle dolaÅŸmayı sürdüren bir maÄŸdurdan sanki vebalıymış gibi nasıl kaçıldığını, onun anlattığı felaket hikâyelerine “abartılı, uydurma, sıradan†gibi yaftalar yapıştırmaya nasıl meyledildiÄŸini gösteriyor./Archive/2021/2/9/002628239-ic5.jpgBassani, geçmiÅŸteki acı deneyimlerden kaynaklanan piÅŸmanlıkların veya vicdan azabının sıradan bir günde nasıl lafta kaldığını, günlük hayat akıp giderken bunların nasıl birer sıkıcı detaya dönüştüğünü etkileyici bir biçimde anlatıyor:“Agˆustos 1946’da (yani savas¸ın bitmesinin u¨zerinden bir yıldan fazla zaman gec¸tikten sonra!) Doro dans salonunun ac¸ılıs¸ına Geo yine o utanc¸ verici hâlde gelmek gibi harika bir fikri uygulamaya koydugˆunda patlak veren skandal da bu durumun bir o¨rnegˆi sayılabilirdi (...) Her halu¨ka^rda ancak Geo gibi bir deli, bu kadar nes¸eli ve sempatik bir meka^na kars¸ı bo¨yle bir sabotaj gerc¸ekles¸tirmeyi du¨s¸u¨nebilirdi. Buranın ac¸ılmasında ne ko¨tu¨lu¨k olabilirdi ki? I·nsanların sinemadan c¸ıkıs¸ta sadece bir s¸eyler yemeye degˆil, arkadas¸ gruplarının ve oradan gec¸en kamyoncuların arasında radyo-gramofon es¸ligˆinde dans etmeye gitmek ve bazen s¸afagˆa kadar kalmak ic¸in surların hemen dıs¸ında (dolayısıyla da kimseyi rahatsız etmeyecek) bir meka^na ihtiyacı varsa, haklı degˆil miydiler? Savas¸ın altu¨st ettigˆi ve o kadar arzulanan ve arzulanması gereken yeniden ins¸a su¨recini ne s¸ekilde olursa olsun bas¸latmaya can atan toplum kendini toparlamak istiyordu. Tanrı’ya s¸u¨ku¨r, hayat yeniden bas¸lıyordu ve herkesin bildigˆi gibi hayat yeniden bas¸ladıgˆı zaman kimseye aldırıs¸ edilmez.â€Son iki öyküden ilkinde ise ev hapsine mahkûm edilmiÅŸ aktivist bir kadının son yılları ele alınıyor. Yazarın, elinde karakterlerden önce birini izleyen, daha sonra doÄŸallıkla diÄŸerine kayan bir kamera varmış gibi anlattığı, onun sinemaya yakınlığını gözler önüne seren bu anlatıyı da Ä°kinci Dünya Savaşı sırasında pencereden ob bir kiÅŸinin kurÅŸuna diziliÅŸine tanık olan, sonraki yıllarda da o sokaktan geçen turistleri uyararak kurÅŸuna dizilenler için saygı talep eden bir eczacının öyküsü izliyor.DENEYÄ°MLERE ATILMIÅž SIKI BÄ°R AÄžTutkuyla okuduÄŸum bir diÄŸer Ä°talyan yazar, Elena Ferrante, Türkçeye Bir Yazarın YolculuÄŸu adıyla (Eren Yücesan Cendey tarafından) çevrilen denemelerinde, “Köklerinde, yazanın hayat hakkındaki duygularını içermeyen hiçbir roman yoktur†der. Konuyu ve kahramanlarını, deneyimlerinin derinliklerinde canlı kalan ve kıvrananları, hatta ona katlanılmaz geldiÄŸi için bir zamanlar kendisinden uzaklaÅŸtırdıklarını çeken sıkı bir aÄŸa benzetir. Hatta Napoli Romanları’nın ne kadarının özyaÅŸamöyküsel olduÄŸunu soran gazeteciye ÅŸu cevabı verir: “EÄŸer özyaÅŸamöyküsel derken kurgusal bir romanı beslemek için yararlandığım deneyimlerimden söz ediyorsanız, neredeyse tümü. EÄŸer en kiÅŸisel olaylarımı anlatıp anlatmadığımı soruyorsanız, hiçbiri.â€/Archive/2021/2/9/002650520-ic4.jpg“Bütün kitaplarım gerçekliklerini benim deneyimlerimden aldı†diyen Ferrante gibi Bassani’nin kitapları da onun başından geçenlerin, düşündüklerinin ve hissettiklerinin bir sonucu sayılmalıdır elbette. Öyle ki kitapları baÅŸta annesinin akrabaları Finzi-Magrini’ler olmak üzere, çocukluk arkadaÅŸlarını ve komÅŸularını rahatsız ediyordu. Çünkü Bassani, sadece faÅŸizmi deÄŸil, içinden çıktığı Yahudi toplumunu da eleÅŸtiren, bu toplumdaki tutarsızlıkları, ikiyüzlülükleri de inceleyen bir yazardı.Finzi-Contini’lerin Bahçesi’nde Ferrara Yahudileri’ni “koyun sürüsü†olarak nitelemiÅŸ, 1938’de çıkarılan Irk Yasaları’yla birlikte bizzat kendilerini hedefe koyan faÅŸizmi, baÅŸlangıçta nasıl desteklediklerini anlatmıştı.Michael Z. Wise’ın 16 Eylül 2015’te The New Yorker’da yayınlanan “A Writer’s ‘Tomb of Words’ and the People Who Took It Personally†adlı makalesinde alıntıladığı üzere, Bassani 1984’te verdiÄŸi bir röportajda ÅŸunu bile söylemiÅŸti:“İtalyan Yahudileri’nin esas trajedisini daha önce kimse açıklıkla dile getirmiÅŸ deÄŸil; onlar, büyük çoÄŸunlukla faÅŸist olmalarına raÄŸmen kendilerini Buchenwald ve Auschwitz’te bulmuÅŸlardır. Bunu daha önce de söyledim ve sık sık tekrarladım, Ferrari’nin hahamı ve diÄŸerleri Italo Balbo’nun (Mussolini’nin varisi sayılıyordu fakat Libya’da bir hava saldırısı sırasında öldürüldü) yakın arkadaÅŸlarıydı.â€Babası 1922’den evvel FaÅŸist Parti’ye üye olan Bassani ise 1938’de çoktan direniÅŸe katılmıştı. “Benim dinim bağımsızlıktır†diyen yazar, Yahudiler hakkında da partizanlık tuzağına düşmeden yazmayı baÅŸarmıştı. En çok da bu yüzden, yani hiçbir gruba körü körüne dâhil olmadığı için okunmayı hak ediyor.Surların İçinde / Giorgio Bassani / Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı / Yapı Kredi Yayınları / 172 s.
Gökçe Gündüç
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/663579-hayat-yeniden-basladiginda/