Çekirdekten öğretmen…
İlkokuldan sonra girdiği öğretmen okulundan sonra çalışırken eğitimin toplumsal gücünü, niteliğini öğrendi. Eğitimin bilimini yaptı. Eğitim-İş Sendikası’nın kurucusu, genel başkanı Dr. Niyazi Altunya ile yeni kitabı Türkiye’de Eğitimin Son 100 Yılı’nı konuştuk.
/Archive/2021/2/25/012735081-ic1.jpg- Yeni kitabınız Türkiye’de EÄŸitimin Son 100 Yılı adını taşıyor? Ayrıntılı, derinlikli bir inceleme. Son yüz yıldan öncesi yok mu?1 Nisan 1942’de Isparta Sütçüler Ä°lçesi Hacıahmetler köyünde doÄŸdum. Tek ana tek babadan olan 14 çocuktan yedincisiyim. Verimsiz toprakta çiftçilik yapan, kıl keçi besleyip zor geçinen bir ailenin çocuÄŸuyum. Köyümde ilkokulu bitirdikten sonra Isparta Gönen Ä°lköğretmen Okulu’na (Eski Köy Enstitüsü) girdim.Burayı 1962’de bitirince, üç kez yinelediÄŸim kendi tercihimle Hakkâri’nin Ördekli köyüne atandım. 1963’te askere alındım ve Ördekli’den ayrıldım. 1964-1966 Isparta Sütçüler ilçesinin SaÄŸrak köyünde öğretmenlik yaptım. 1966 yılında Gazi EÄŸitim Enstitüsü’nün (GEE) EÄŸitim Bölümü’ne girdim.Burada iki yıl öğrenim gördükten sonra Diyarbakır ve Yozgat’ta yedi buçuk yıl ilköğretim müfettiÅŸliÄŸi yaptım. Sonra Konya Rehberlik Merkezi’ne sürüldüm. Bir hafta içinde kurum deÄŸiÅŸtirip Türkiye ve Orta DoÄŸu Amme Ä°daresi Enstitüsü (TODAÄ°E)’ne uzman olarak atandım.1978-1980 arasında GEE’de müdür baÅŸyardımcısı idim, 1980-1993 arasında ortaöğretim kurumlarında rehber öğretmenlik yaptım. 1990’da yeniden kurulan ilk memur ve öğretmen sendikası EÄŸitim Ä°ÅŸkolu Kamu Görevlileri Sendikası (EĞİTÄ°M-Ä°Åž)’nın 1995’e kadar genel baÅŸkanlığını yaptım.MesleÄŸimi sürdürürken Türkiye ve Orta DoÄŸu Amme Ä°daresi Enstitüsü’nü bitirdim (1970). Ankara Ãœniversitesi EÄŸitim [Bilimleri] Fakültesi’nde Yüksek Lisans (1981), aynı üniversitenin Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde doktora (1990) öğrenimi gördüm.- Yazarlığınız nasıl çıktı ortaya?Yazarlığım ortaöğretimde (Gönen Ä°lköğretmen Okulu’nda) baÅŸladı. Öğretmen okullarının programının belkemiÄŸi Türkçe öğretimi idi. Dilsiz ya da bozuk Türkçe ile gelen çocukların okuduÄŸu bu okullarda her branÅŸ öğretmeni Türkçe öğretmeni sayılırdı. Bu güzel baÅŸlangıç çok iÅŸime yaradı. Diyebilirim ki kazandığım tüm sınavları yazılı anlatımdaki becerimle baÅŸardım.Okul yıllarında baÅŸladığım yazarlık meslek yaÅŸamımda da sürdü. Örgütçülüğüm ve yazdığım tezler beni kitap yazmaya sürükledi. 1991-2020 arasında oylum olarak irili ufaklı 31 kitabım yayımlandı. Bunların sayfa adetleri 32-1410 arasında deÄŸiÅŸiyor.Kitaplarımın bazıları birkaç baskı yaptı. Bu kitaplar içerik açısından genel olarak eÄŸitim tarihi, öğretmen yetiÅŸtirme, öğretmen sorunları, öğretmen örgütlenmesi, köy enstitüleri konularından oluÅŸuyor. “Türkiye’de EÄŸitim Son 100 Yılı†(2020;504 s.) yıllardır kafamda dönüp dolaÅŸan bir konunun yarımıdır. Aslında “Son 200 Yılı†olacaktı. EÄŸitim – Ä°ÅŸ Sendikası bu kitabı, yapacağı “Devrimci EÄŸitim Şûrasıâ€na katkı olarak istemiÅŸti. Ankara’da Yeni Türkiye Devleti’nin 100. Yılının çaÄŸrışımı ile sendikanın isteÄŸi birleÅŸince “100 Yıl†oldu.- Neden eÄŸitimin son 100 yılı? Öncesi yok mu?Türkiye’de eÄŸitimde çaÄŸdaÅŸlaÅŸmanın ivme süreci 18. Yüzyıl sonları ile 19. Yüzyıl baÅŸlarında baÅŸlar. III. Selim ve II. Mahmut reformları bu ivmenin baÅŸlangıcı sayılabilir. Hele II. Mahmut’un 1824 tarihli ilköğretim zorunluluÄŸu getiren buyruÄŸu (fermanı) Türkiye’de kamusal eÄŸitim için kesin bir baÅŸlangıçtır.Niyazi Berkes’e göre II. Mahmut reformları, içerikleri dinsel olsa bile laik rejimin baÅŸlangıcı sayılır. Konumuz açısından 1820’lerle 1920 arası 100, 1920-2020 arası 100 olmak üzere iki eÅŸit zaman dilimi söz konusudur. Ömrüm yeterse ilerde kitap bu biçimi alacak.Kitap bu haliyle de Covid19 darbesine karşın iyi ilgi gördü. DuyduÄŸuma göre EÄŸitim Fakültelerinde Türk EÄŸitim Tarihi dersi için kaynak gösterenler bile varmış. Oysa kitabı ders kitabı olarak tasarlamamıştım. Kapak tasarımındaki grafiÄŸin anlamı açık: Bilimin ışığında yükseliÅŸ, dinciliÄŸin karanlığında batışı…/Archive/2021/2/25/012750565-kapakic2.jpg- Kitabınız beÅŸ bölümden oluÅŸuyor. Her bölüm derinlikli, belgeli anlatılıyor. Güncel Sorunlar, GeleceÄŸe Bakış bölümleri ilgimi çekti.Kitap kurgu bakımından bir yandan tarihsel süreci, diÄŸer yandan da eÄŸitim sorununun önemli boyutlarını göz önünde tuttu. Bu özelliÄŸi ile kitap bir “el kitabı†iÅŸlevi de görmektedir. Ä°stedim ki okur, eÄŸitim sorununu kuÅŸ bakışı görebilsin. Zaten kitaplarımdan birinin adı “EÄŸitim Sistemimize KuÅŸbakışı (1996), bir diÄŸerinin de “EÄŸitimde GeleceÄŸe Bakışâ€tır (2000).Bu kurgulama süreci beni söz konusu ettiÄŸimiz son kitaba getirdi. Zaten tüm kitaplarımda “el kitabı†olma özelliÄŸini gözettim. Ama saÄŸlam belge ve kanıtlara dayanmayı da asla elden bırakmadım. El kitabı yaklaşımı, benim öğretmenliÄŸimin getirdiÄŸi bir yükümlülüğün sonucudur.Aynı zamanda bir “akademisyenim†de. Ömrüm boyunca kulağını başının ardından ters gösteren akademisyenlere kafa tuttum. Kıvançla söyleyebilirim ki, “akademisyen†olan öğrencilerimden de bu yaklaşımımdan dolayı övgü alıyorum.- EÄŸitim BirliÄŸi ilkelerinin yok edildiÄŸini söylüyorsunuz. Nasıl oldu bu?EÄŸitim BirliÄŸi konusuna deÄŸiÅŸik yazılarımda çok vurgu yaptım. Çünkü birçok iyi niyetli yazarımızın dillendirdiÄŸi gibi yasadaki bu birlik (tevhid), sadece medrese ve mahalle mekteplerinin kaldırılıp tüm öğretim kurumlarının “Maarif Vekâletiâ€ne baÄŸlanmasından ibaret deÄŸildir.BirliÄŸin özü, eÄŸitimde aklın ve bilimin tekelini kurmaktır. Sorun, eÄŸitim kurumlarının iÅŸlevsel olarak deÄŸiÅŸik devlet erklerine deÄŸil, aklın ve bilimin çizgisinden sapmasıdır. Sapma “Maarif Vekâletiâ€nde de olabilir, oldu da.- Siz Gazi EÄŸitim Enstitüsü’nün de kitabını yazdınız. Oldukça oylumlu, tam bir Cumhuriyet EÄŸitim Tarihi gibi…Gazi EÄŸitim Enstitüsü: 1936-1980 (2006,1388 s.) benim hayatımın kitabıdır. Çünkü bu kitap 25 yılımı aldı. Neden bu kadar uzun zaman harcadım? AÅŸk olmayınca meÅŸk olmazmış; benim Gazi’ye aÅŸkım Ferhat’ın Åžirin’e aÅŸkı gibi bir aÅŸktı.Ben de senin gibi gözümü Gönen’de, ufkumu Gazi’de açtım. Biliyorsun Gönendaşımız Fakir Baykurt AÄŸabey anılarında Gazi için “Yoksul Ãœniversitesi†diyor. Bu gerçek bir deÄŸerlendirmedir.Ayrıca yoksul Cumhuriyet’in baÅŸkentte açtığı üç önemli eÄŸitim kurumundan biridir ve neredeyse Cumhuriyet’le yaşıttır. Ötekiler, 1924’te açılan Musiki Muallim Mektebi (Bu okul 1936’da Konservatuvarı yarattı), bir diÄŸeri 1925’te açılan Ankara Hukuk Mektebi (Ankara Hukuk Fakültesi)’dir.Cumhuriyet, Ankara’yı eÄŸitimin de baÅŸkenti yapmak kararındaydı. Daha sonra, Ankara’da baÅŸlı başına birer ihtisas üniversitesi olan Yüksek Ziraat Enstitüsü (1933), Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesi (1936) açıldı. Ä°stanbul’daki, Harbiye, Mülkiye gibi önemli eÄŸitim kurumları Ankara bozkırına taşındı.Devamında, Ä°stanbul’daki yükseköğretim kurumlarının Ankara’da tümünün alternatifleri açıldı. Cumhuriyet, önemli görevler vereceÄŸi yeni uzman kuÅŸağını kendi ikliminde, gözünün önünde yetiÅŸtirmek istiyordu.Kısacası asıl Gazi’yi kurmaktan amaç ortaokul öğretmeni yetiÅŸtirecek bir “Orta Muallim Mektebi†açmak deÄŸildi. Aynı yıllarda Bakan Mustafa Necati, Ä°mparatorluÄŸun payıtahtındaki yetkin eÄŸitimcileri de Ankara’ya taşıdı. Bunları Bakanlık merkez örgütüne, yeni kurduÄŸu Talim ve Terbiye Kurulu’na, Gazi EÄŸitim Enstitüsü’ne taşıyarak çok önemli bir sacayağı oluÅŸturdu.Gazi’de örneÄŸin, Prof. Ä°. Hakkı BaltacıoÄŸlu, Prof. Faik Sabri Duran, Hasan-Âli, Ä°smail Hakkı Tonguç, Hüsnü Cırıtlı, Kemal Demiray gibi bilim, sanat kültür insanları müdürlük; Ahmet Hamdi Tanpınar, Mustafa Nihat Özön, Suut Kemal Yetkin, Nurullah Ataç, Ahmet Kutsi Tecer, Agâh Sırrı Levent, Dr. Mehmet TuÄŸrul gibi yazın ve kültür adamları Türkçe-Edebiyat öğretmenliÄŸi yaptı.DiÄŸer bölümlerde de sonra da üniversitelere geçen bilim insanları görev yaptı. Yine örneÄŸin, 1930’da Pedagoji [EÄŸitim] Bölümü’nde “Prof.†ya da“doktor†unvanı olan dört eleman vardı.- Öteki üniversitelere göre Gazi EÄŸitim’in farkı neydi?Gazi’de yetiÅŸenlere de bakmak gerekir. ÖrneÄŸin, aynı kuÅŸaklardan Gazi’de yetiÅŸen yazar sayısı, Ä°stanbul Ãœniversitesi Türkoloji Bölümü’nden yetiÅŸenlerden daha fazladır. 1960-1980 arasında Gazi’den yetiÅŸen ressam sayısı, Ä°stanbul’daki Güzel Sanatlar Akademisi’nde yetiÅŸenlerden fazladır.Yeni yazı ve fotoÄŸraf sanatını, modern jimnastiÄŸi, çok sesli müziÄŸi Anadolu’ya götüren Gazi’den yetiÅŸen öğretmenlerdir. 1970’lere kadar il milli eÄŸitim müdürleri ile köy enstitüsü müdürlerinin tamamına yakını Gazi’de yetiÅŸmiÅŸtir. Örnekler çoÄŸaltılabilir.Torosların iki bin metresindeki Hacıahmetler köyünden çıkıp gelen ben de bir gün (1966-1968) kendimi Gazililer arasında buldum; ona âşık oldum ve ne pahasına olursa olsun onun kitabını yazmalıydım, yazdım.Gazi Ãœniversitesi Hasan-Âli Yücel Merkezi’nin ilk yayını olarak beÅŸ bin adet basımı yapılan kitap çok ilgi gördü, çok da aranıyor. Tükenen kitabın Milli EÄŸitim Bakanlığı’nca bugünlerde bir de tıpkı basımı yapıldı. Yeni baskı elektronik ortamda da bulunuyor. Kitabı tanıtan pek çok yazı yazıldı. Açıkçası ummadığım bu ilgi için mutluyum.- Köy Enstitüleri üzerine de çok eÄŸildiniz. Bunu ben de çok deÄŸerli buluyorum. Bu konuda neler yazdınız? Bugün Köy Enstitüleri’ni kurmak olanağı var mıdır? Yoksa sorun bu okulların eÄŸitim yöntemini bütün okullara mı yaymak mı?Köy enstitüleri konusunda yazdığım bir broşür, bir kitap dörder baskı yaptı: “Köy Enstitüsü Sistemine Toplu Bakış†(4. basım, Cumhuriyet Kitap, 2014, 244 s.), Köy Enstitülerine Toplu Bakış†(4. Basım, EĞİTÄ°M-Ä°Åž Yayınları, 2018, 47 s.) adını taşıyan el kitapları çok ilgi gördü. Bu konuda yaygın bir bilgi kirliliÄŸi olduÄŸu için, hem Türk hem yabancı okurlar için 5-600 sayfalık, yarı “akademik†nitelikte kapsamlı bir kitap daha hazırlıyorum.Köy ensititüleri sadece Türk eÄŸitim tarihinin ÅŸanlı sayfalarına geçmekle kalmadı, dünya eÄŸitim tarihine de bir armaÄŸan oldu. Sistem aklın aydınlığında, Türk devrimi, ülke gerçekleri, çaÄŸdaÅŸ eÄŸitim bilimleri arasında Türk eÄŸitimcilerinin yarattığı özgün bir sentezdir. KuÅŸkusuz bilim ve teknolojideki olaÄŸanüstü deÄŸiÅŸim ve geliÅŸimi de gözden kaçırmamak gerekir.Konuyla ilgili her katıldığım toplantıda, söyleÅŸide bana hep sorulan demirbaÅŸ soru “Köy enstitüleri yeniden açılabilir mi?†oluyor. Buna karşı ben de buna bir soruyla yanıt vermeye çalışıyorum: “Tonguç bugün yaÅŸasa nasıl bir enstitü kurardı?â€Tonguç’un baÅŸarısında belki öteki unsurlardan daha etkili olan, o günlere toplumsal gereklilikti. Bu gerçeklik; 40 bin köyden 35 bininde okul olmaması, köyde ortaçaÄŸ yaÅŸamının baskın olması, köylüyü kırıp geçiren yoksulluk, kıtlık, bulaşıcı hastalıklar, tüm bunların en çok kadınlar ve çocuklar üzerindeki ağır yıkımı vb. idi.Köylerde bunlardan soyutlanmış bir eÄŸitim sorunu yoktu. Köyler için yetiÅŸtirilen öğretmen ve köye yarayacak diÄŸer meslek erbabının bu durum göz önüne alınarak yetiÅŸtirilmesi gerekirdi. Bugün söz konusu gerçeklikte zorunlu deÄŸiÅŸmeler olmuÅŸtur.Bu deÄŸiÅŸimin yarattığı olanaklar ve saÄŸladığı ürünler de var. ÖrneÄŸin, 1930-40’lardaTonguç açısından köye nalbant, dülger yetiÅŸtirmek çok önemliydi. Bugün artık at, katır, eÅŸek kalmadı, her ÅŸey motorize oldu. Dolayısıyla nalbanta da gerek kalmadı.Tonguç bugün yaÅŸasa kuracağı enstitüde bilgisayar da olacaktı. Ama onun yetiÅŸtirdikleri hiçbir zaman doÄŸadan, topraktan uzaklaÅŸmayacaktı.Bugün de çaÄŸdaÅŸ eÄŸitim derdi olanların Köy Enstitüsü deneyiminden çıkaracağı dersler var. Yine Türk devriminin deÄŸerlerine, çaÄŸdaÅŸ eÄŸitim bilimlerine dayanarak, öğrencilerin ezberlemediÄŸi, yarışmadığı; spor yaptıkları, sanatsal etkinlikler gösterdikleri kurumlar yaratılabilir.Yine yoksul öğrencilerin üreterek, okullarını yapamasalar da onu donatıp güzelleÅŸtirdikleri, buna karşılık sosyal güvence kazandıkları, ücret alıp beslendikleri, ücretsiz eÄŸitim yapılır. Ä°ÅŸte o zaman gerçek ve eksiksiz eÄŸitim haklarına kavuÅŸmuÅŸ olurlar.Ayrıca, Köy enstitülerinde olduÄŸu gibi yazın, güzel sanatlar (resim, müzik, tiyatro, halk oyunları), spor etkinlikleri her zaman, her düzeyde, her okulda uygulanabilir.Enstitülerdeki gibi bütünüyle çaÄŸdaÅŸ bir eÄŸitimin ikliminin çaÄŸdaÅŸ kafada bir iktidar olmadan tam uygulanması beklenmemeli. KuÅŸkusuz bu, biz öğretmenlerin, eÄŸitimcilerin, yazarların o güne kadar elimizi, kolumuzu baÄŸlayıp bekleyeceÄŸimiz anlamına gelmez./Archive/2021/2/25/012844299-ic3.jpg- ÖnerdiÄŸiniz çözümlerden biri de EÄŸitim Ãœniversitesi… Çok ilginç. Nasıl bir üniversite olacak bu okul?EÄŸitim Ãœniversitesi, 1978’de ilk kez benim dillendirdiÄŸim bir modeldir. O yıllarda burnumun ucunu bile göremeyen bir bakanımız vardı: Necdet UÄŸur. Tüm iÅŸlerini bir kenara bırakıp kapalı kapılar ardında yeni bir Ãœniversiteler Yasası Tasarısı hazırlamaya giriÅŸti.Yeni yasa taÅŸlığı, deÄŸil ReÅŸit Galip’in, Hasan Âli Yücel’in üniversite yaklaşımları, Osmanlı Darülfünunu’ndan bile gerideydi. Taslak, Gazi EÄŸitim Enstitüsü ve tüm diÄŸer köklü eÄŸitim kurumlarını darmadağın ediyordu. Hazırlayan üç genç Mülkiyeliden birini bugünlerde televizyon kanallarında gördükçe hüzünle 42 yıl öncesini anımsıyorum.Sonuçta Bakanın Taslağını biz Gazililer daha komisyon aÅŸamasında engelledik. Ama Bakanın Taslağı, iki-üç yıl sonra oluÅŸan YÖK’e iyi bir esin kaynağı oldu. Bizim gibi köy çocuklarının üniversiteye açılan tek kapısı Yüksek Öğretmen Okullarını kapatan polis Bakandan baÅŸka ne beklenebilirdi ki! (Gerçi içimizden çıkan köy enstitülü bir bakan da köy enstitülerinden kalan öğretmen okullarımızı kapatıp “mektupla†öğretmen yetiÅŸtirmiÅŸti ya!...).Bugün artık “EÄŸitim Ãœniversitesi†kahramanları hayli çoÄŸaldı. Ä°slam Teknoloji Ãœniversitesi, Asker (Milli Savunma) Ãœniversitesi, Polis Ãœniversitesi (Enstitüsü), Ticaret Ãœniversitesi, Müzik Ãœniversitesi kurabildiÄŸimize göre, kamu görevlilerinin yarısını yetiÅŸtiren EÄŸitim Ãœniversitesi’nin zamanı gelmiÅŸ deÄŸil, çok geçmiÅŸtir. Kaldı ki, bu üniversitenin ana görevi eÄŸitim bilimlerinin yaratılmasıdır.Benim hayalini kurduÄŸum (1950’lere kadar da gerçek olan) gerçek üniversite anlayışına dayanan bilimsel bilgi üreten eÄŸitim sorunlarına çözüm arayan, her tür öğretmen ve eÄŸitim elemanını yetiÅŸtiren bilim ve araÅŸtırma kurumu olan eÄŸitim üniversiteleridir.Bunlar, önce üç büyük ilde kurulabilir; bulundukları yerdeki eÄŸitim fakültelerini içine alıp taÅŸradaki eÄŸitim fakültelerine de yön gösterir. Bunların öğrenci kaynağı, yoksul ve dar gelirli ailelerin yetenekli çocuklarını yetiÅŸtiren öğretmen liseleri, yatılı bölge okullarının liseleri, burslandırılmış lise ve meslek liseleri öğrencileri olabilir. Kapatılan bazı ilköğretmen okulları ve öğretmen liselerinin fiziksel alt yapıları hala kullanılabilir.DoÄŸal olarak benimki, gerçekleÅŸmesi ÅŸimdilik hayal olan bir umut.- Kitabınızın son bölümü GeleceÄŸe Bakış? Bu bakışla ne söylüyorsunuz?EÄŸitimde geleceÄŸe bakış…Bu cümleyi çok kullandım, burada da kullanıyorum. “Nasıl bir eÄŸitim?†sorusu çok soruldu, buna bir çok aydınımız yanıt aradı.EÄŸitim sanıldığı kadar masum bir sözcük deÄŸil. Bilinirki eÄŸitim, 1930’larda dilcilerimiz tarafından “eÄŸmek†mastarından türetildi. Osmanlıca karşılığı olan “terbiye†de masum deÄŸildi. O da sos ve salça ile kardeÅŸtir. Kavramı anlamak için tamlamalar da üretildi.ÇaÄŸdaÅŸ (çaÄŸcıl) eÄŸitim, bilimsel eÄŸitim, laik eÄŸitimi, demokratik eÄŸitim gibi.EÄŸitimin masumiyeti; öncelikle aklın özgürleÅŸtirilmesine baÄŸlıdır. Bu da bilimsel içerik ve uygulama ile olur.Ayrıntısına girmeyeceÄŸim ama; eÄŸer öğretmen (profesörler dahil), yaÄŸmurun oluÅŸumunu fizik deneyi ile göstermezlerse yaÄŸmur meleklerce yaÄŸdırılır. Günümüzde, fasulyenin dua ile büyütüldüğünü duyuyoruz!. Dahasını söylemeye gerek var mı?Ãœlkemizde çaÄŸdaÅŸ eÄŸitimin serüvenini bilmek isteyenler, 1930’larda yazdırılan ders kitaplarına, özellikle fen bilgisi, tarih, coÄŸrafya kitaplarına bakabilirler.EÄŸitimin masumiyeti, çocuÄŸun, gencin yetiÅŸkinin aklını özgürleÅŸtirirken, onu kuramsal olarak korumaya da baÄŸlıdır. Bilimsel öğretimi yapsanız bile, çocuk ailede, okulda, okul yolunda korunmuyorsa, yaptığımız eÄŸitim yine masum ve meÅŸru olmaz.Tüm tehlikelerden “korunmamış†bir çocuk “eÄŸitilmiş†olamaz; belki bilgilendirilmiÅŸ, beceri sahibi yapılmış olur. O zaman çocukların ve gençlerin okula korkusuz gitmesi, okulda ve dışarıda beden ve ruh saÄŸlığının korunması, yeterli beslenmesi, yarıştırılmaması, tüm yetenekleri (bedensel, bilimsel, sanatsal) geliÅŸtirmeyi deneyebilmesi gerekir.O zaman gelin eÄŸitimin iÅŸlevi ile ilgili anahtar sözcükleri bir kez daha anımsayalım. Korumak, özgürleÅŸtirmek, geliÅŸtirmek…- Åžimdilerde ne yapıyor, ne yazıyorsunuz?Torunlarımı seviyorum, okuyorum, yazıyorum. Åžu lanet virüs yüzünden dostlarıma, öğrencilerime hasret düştüm. Gerçi, virüsün bir yararı da oldu: Uzun zamandır oturup yazamadığım bir kitabı bitirmek üzereyim: “Türkiye’de Beden EÄŸitiminin Öncü Kızları.â€Bu kızlardan yaÅŸayanların yaÅŸ ortalaması 75 civarında. Kendileriyle sık sık haberleÅŸiyoruz. Hepsi Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve idealist. Bıraksanız bugün de çocuklara, gençlere spor yaptıracaklar...Yarım kitaplar da var: Anılar, kapsamlı bir Köy Enstitüleri kitabı. Sonrasını ben de bilmiyorum.Türkiye’de EÄŸitimin Son 100 Yılı / Niyazi Altunya / EÄŸitim-Ä°ÅŸ Yayınları / 504 s. / 2020.
cumhuriyet.com.tr
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/667107-cekirdekten-ogretmen%E2%80%A6/