Çok ‘Yaşşa’r Kemal!..
Edebiyatın çınarı Yaşar Kemal “Bir Ada Hikâyesi†dörtlemesini tamamladığında atmıştım bu başlığı. Kısa süre önce kendisiyle görüştüğümde de “Gamze, ne güzel yazıydı o†demesini ömrümce unutmayacağım. Şimdi bu yazımın Yaşar ağabeyimizin ölüm yıl dönümünde yeniden yayınlandığına bakmayın... Ne ölmesi! Ölümsüzlüğü yakalayan ustalarımızdan biri de o. Tıpkı yazıma attığım başlıktaki gibi; “Çok ‘Yaşşa’r Kemal!†Anısına sonsuz saygıyla...
/Archive/2021/2/27/184526487-ic11.jpgBÄ°R ADA HÄ°KÂYESİ“Evrende iki sonsuz doÄŸurgan yaratıcı güç vardır. Biri insan, öbürü doÄŸa. Ä°nsan, yaratıcılığını yitirdiÄŸi gün, doÄŸa yaratıcılığını bitirdiÄŸi gün her ÅŸey bitecektir. DoÄŸa da insan da yok olacaklardır. Biz, sosyalistler olarak insanları yitirmiÅŸ oldukları yaratıcılıklarına kavuÅŸturmak amacındayız. Yeryüzünde en büyük çabamız budur. Çünkü sömürgenlerin ilk ve baÅŸlıca iÅŸleri insanları kiÅŸiliklerinden sıyırmak olmuÅŸtur.â€YaÅŸar Kemal’in 1971’de Abdi Ä°pekçi’ye verdiÄŸi röportajdan…YaÅŸar Kemal’in savaÅŸlardan, kırımlardan, sürgünlerden arta kalan insanların, Yunanistan’a gönderilen Rumların boÅŸalttığı bir adada yeni bir yaÅŸam kurma çabaları üzerinden geliÅŸen “Bir Ada Hikâyesi†dörtlemesinin ilki “Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana†mübadele kararının ardından savaÅŸlarda yerini yurdunu yitirmiÅŸ insanların Ege’deki adaya yerleÅŸtirilmelerine karar verilmesiyle baÅŸlıyor ve Poyraz Musa’nın adaya ayak basmasıyla geliÅŸiyordu.Adaya sığınan çeÅŸitli kökenlerden insanlar, onun desteÄŸiyle yaÅŸadıkları bütün acılara karşın yepyeni bir yaÅŸama merhaba diyorlardı. Hakiki yaÅŸamın misyoneri gibiydi Poyraz Musa… Gönüllü, mütevazı, gençten ermiÅŸ, denizden, yıldızdan, topraktan, kumdan, güneÅŸten, alacakaranlıktan, akÅŸamüstünden alıp insana yeldeÄŸirmeninde kardığı, elediÄŸi, incecik, saf, töz umutlarını sere sere veren, veriveren bir Hızır’dı düpedüz... Çok ÅŸey deÄŸiÅŸtirmiÅŸti Ada’daki hayatlarda çok!Dörtlemenin ikinci kitabı “Karıncanın Su İçtiÄŸi†de yine anımsanacaktır, beklemenin ve sabrın romanıdır. SavaÅŸtan dönmeyen yakınlarını bekleyen kadınların, yurduna dönmeyi bekleyen sürgünlerin, denizi bekleyen balıkçıların, aÅŸkı bekleyen yüreklerin sonsuz bir sabırla hayata duydukları inanç, adanın doÄŸasına, insanlarına duyulan sevgiyle aydınlanır./Archive/2021/2/27/184553534-ic2.jpgHAYATIN SIFIR NOKTASINDAN BÄ°R MERHABA!An be an rengârenge keseduran denizden, bir kayıktan bakmaktır bu kitap hayata... Dalgalarda belli belirsiz sallanarak ama hiç yerinde saymayarak; onlar kadar özgür olamayacağını bile bile balıkların düşüne ortak olmaya çabalayarak, bekleyerek, imrenerek, kıskanarak ama severek illa ki... Deryalarca severek... AÄŸacına, alacakaranlığına, sisine kurban bir adada insan kalarak… Yabana dönüşmeyerek, gönülden saf aÅŸkı ötelemeyerek, ıskalamayarak… Ve beklemeyi başı dikçe bilerek...Üçüncü kitap “Tanyeri Horozları†ise yeni bir yaÅŸam kurma çabası, korku, özlem, umut, sabır ve geçmiÅŸin acıları arasında, aÅŸktan ve insan olmaktan duyulan sevincin romanıdır. BaÅŸlangıçların eÅŸiÄŸinde, kelimenin tam anlamıyla sıfır noktasında, yepyeni hayatların kıpırdanışı ve yola devam ediÅŸe artık baÅŸlamış olma halleridir... Günahsız bir sürgün Çerkez'in peÅŸinde müstakbel katil Süleyman'ın mermisinin böğrümüze saplandı saplanacak gerilimi içinde, vicdanın kendini akla vurup kaçmadığı, yitmediÄŸi, gerçekdışılaÅŸmadığı bir yazınla buluÅŸturur YaÅŸar Kemal bir kez daha.../Archive/2021/2/27/184606893-ic3.jpgYARALAR KAPANIRKEN!Bu yazıya daha geniÅŸ konu olacak dörtlemenin sonuncusu olan “Çıplak Deniz Çıplak Adaâ€ya gelince… Şöyle baÅŸlayalım sürç-i lisan etmemeyi umarak… Bu son kertede, geçmiÅŸin yaraları kapanmaya yüz tutmuÅŸ ama izleri kalmıştır… AÄŸaefendi’yle güzelliÄŸinin namı öte diyarlara taÅŸmış KazdaÄŸlı Melek Hatun, Poyraz’la Zehra, Ali Hüseyin’le Nesibe muradına erecektir; Lena Ana’nın hasretle yollarını beklediÄŸi kayıp oÄŸulları da geri dönmüştür ama balıkçıların reisi Hıristo’nun başına beklenmedik bir olay gelir. Öncesinde ise…Kerim ve Peri'nin (Pearihan), Poyraz Musa’dan nam-ı diÄŸer Abbas’tan korktukları için adaya girememeleri, karanlığı beklemeleriyle baÅŸlar roman... Korkuyla baÅŸlar... Kerim ve Perihan'ın kaygısı birdir; Kafkasya'ya gidebilseler bile Åžeyh onları orada bile bulur ve öldürtür. Onun için ki adaya gitmeye ve Poyraz'ı ortadan kaldırmaya mecburlardır. DediÄŸi gibi Kerim'in “Ya Poyraz'ın canı ya da bizim canımızâ€dır mevzubahis olan.Kıyıda o yerinde yumulmuÅŸ, nöbete durmuÅŸ, “uçan ok yılanı†dedikleri NiÅŸancı Veli olduÄŸunu düşündükleri sureti görünce, panikle, alabora oldu olacak halde, kan tere batıran bir gerilim içinde yakındaki bir baÅŸka adaya atarlar kendilerini... Ot kokulu, çiçek kokulu, bulut kokulu, yıldız kokulu; mor salkımı açtıktan sonra ormanı maviye kesen Hayırsız Ada'ya... “Kurtulduk†derler, şükrederler. Çam bardaklarıyla ve mis pınarlı, ulu çınarlı, can deryalı doÄŸanın kucağında yaÅŸadıkları, hayattan kopardıkları kısacık mutlu bir romansın ardından uyumaya koyulduklarında ise uslarındaki, varsa yoksa Karınca Adası, BaÄŸdat, Diyarbakır, Cudi Dağı, Fırat, Dicle'dir./Archive/2021/2/27/184620143-ic4.jpgKORKULAR MIH GÄ°BÄ° PUSUDA!Bir dalıp uyanırlar, pınarın kıyısında som mavi kanaryamsı zurba kuÅŸları cıvıl cıvıldır ve Ada maviye kesmiÅŸtir... “Buranın kuÅŸları hep mavi. Buraya gelmekle çok çok iyi ettik, bütün dünya mavi. Nasıl döndüğümü, nereye gittiÄŸimi bilemiyor kaçıyordum†diyerek kaygılarından anlık da olsa sıyrılabilir Kerim. Anlık... Roman boyunca da böyledir bu, kaygılarından anlık sıyrılabilir kahramanlar, peÅŸi sıra, ense kökünde mıh gibi pusuda korkuları, dertleri, mazileri vardır çünkü...Öğreniriz ki hem Kerim'in büyükbabası, hem de öteki Çerkezler nice savaÅŸlardan geriye kalmış birer keskin niÅŸancıdır. Son savaÅŸta Ruslara yenilmiÅŸ Osmanlıya sığınmışlardır, Osmanlı da onları Anadolu’ya, Balkanlara, Arabistan’a küçük küçük toplumlar olarak dağıtmıştır. Arap ÅŸeyhleri, emirleri bu sürgün, savaÅŸlardan geriye kalmış Çerkezlerin attığını vuran kiÅŸiler olduklarını duyunca, genç yaÅŸlı dememiÅŸler, onları silahşör olarak yanlarına almışlardır, iÅŸ, aÅŸ vermiÅŸlerdir.YaÅŸlı silahşörler Arap gençlerine atıcılık öğretmekte, gençlerse Åžeyh’in, Emir’in askerleri arasına katılmaktadırlar. Åžeyhler, Emirler onların hünerlerinden, canlarını verecek kadar baÄŸlılıklarından çok memnundurlar. Kısa bir sürede bu Çerkezler Arabistan’da dillere destan olurlar.Neredeyse NiÅŸancı Veli de bir Çerkez kadar keskin niÅŸancıdır dediklerine göre. Kimsiz kimsesiz, anasız babasız, kardeÅŸsiz Kerim, Åžeyh'in evinde büyümüştür. Åžeyh onu çocuklarından ayırmamış, onun da eline silahlar vermiÅŸ, yedi yaşında bir keskin atıcı Çerkez ustaya teslim etmiÅŸtir./Archive/2021/2/27/184634924-ic5.jpgDÄ°KKAT ÅžEYH VAR!Arap, Çerkez çocuklarıyla birlikte Kürt çocuklarını da yetiÅŸtirmiÅŸtir Åžeyh. NiÅŸancı ustaları da bir Kürttür. Kerim de bir Kürt kadar Kürtçe de öğrenmiÅŸtir. Åžimdi ise bir yandan NiÅŸancı Veli’den, bir yandan Poyraz Musa'dan korkmakta ve saklanmaktadır Perihan'la. Ama ne olursa olsun Kerim'in sonunda Åžeyh'in çok düşman olduÄŸu, o kurÅŸun geçmez Emir'in baÅŸ adamı Poyraz Musa'yı öldürmekten baÅŸka çaresi yoktur.Elbet kolay deÄŸildir, bu Poyraz Musa ki, Sarıkamış'tan kalmış, Arapları periÅŸan etmiÅŸ, Arap Emiri'nin silahşörü olmuÅŸ, KurtuluÅŸ Savaşında Fransızları yenip mitralyözlerini, toplarını gülleleriyle birlikte Arap emirlerine altın paraya satmıştır.Öte yandan bir Çerkezle yani Kerim'le kaçan Peri'nin babası ise Çerkezlere düşmandır, kabilelerinden çok kiÅŸiyi öldürmüşlerdir çünkü. Kerim ile Peri birbirlerinin adasıdır aslında, bir Allah’a, bir birbirlerine sığınmış, bir bütün olmuÅŸ iki adacıktır! Tek çareleri kaçıp Çerkezlerin, Çeçenlerin, Anka kuÅŸunun yuvası yurdu, altın kapılı, bol çiçekli, yıldızlı, çiçekli pınarlarla dolu, hasretine kurban, o yasaklı Kafkas daÄŸlarına ulaÅŸmaktır. Hayallerindeki, söylencelerdeki gibi bir hali kalmadığını bilseler de… UlaÅŸacaklarına dair anlık umudun ardından ümitsizlikleriyle el elde baÅŸ baÅŸta kalsalar da... Çünkü... Åžeyh bu adayı biliyordur ve hiç ÅŸakası yoktur!Ada'da kurulu cemiyet hayatının olmaz da olmaz eÅŸlikçileri keklikler, âşık yüreklileri, hayal kuranları, hayal kırıklıklarına, acılara sünger çekmeye azmetmiÅŸleriyle, AÄŸaefendi, Melek Hatun, Poyraz, Zehra, Ali Hüseyin, Nesibe, ikisi de Ä°stiklal madalyalı birer zabit olan oÄŸullarının hasretiyle yanıp tutuÅŸan, ölüp ölüp dirilen, adaya gelip Hızır'lığı Poyraz'dan alıveren Hristo Reis sayesinde ruhu serinleyen, oÄŸullarına kavuÅŸma umudu depreÅŸen Lena Ana, Kadri Kaptan, Hristo Reis'in “delirmediÄŸi zaman iyi adamdır†dediÄŸi Doktor Salman Sami, hele ki o Hançerli Efe baÅŸlı başına ayrı birer roman gibi kendilerini okutur da okutur./Archive/2021/2/27/184646721-ic6.jpg“Ben de kendimi azıcık bir yazar sayıyorsam, insan gerçeÄŸine bilinçli olarak miti, düşü getirdiÄŸimdendir.â€YaÅŸar Kemal (Fethi Naci’nin 1993 tarihli röportajından)DoÄŸunun insanları, Batının insanları, Kuzeyin insanları, Güneyin insanlarını gurbetle, hasretle, düşle, gerçekle, destanlarca, koÅŸuklarca, tek tavda -önce yavaÅŸ sonra hızlı ritimde- bir döver bir karar YaÅŸar Kemal. Önlerine mis kokulu çiçeklerini serer sonra. Başı menekÅŸeler çekse de hep harmandır çiçekler, sarvan kurmuÅŸ sarıçiçek kokusu, su püreni, nergis, hep beraber kokar mis gibi.Bu minvalde Yunanistan'dan haber bekleyen gurbet yürekli sorulara ilk yanıtı Musa Kazım AÄŸaefendi'den verdirir YaÅŸar Kemal özcesinden; “Yunanistan karmakarışâ€... Dönüş umutları rafta, belki bir baÅŸka baharadır... AÄŸaefendi'nin, Ä°ngiltere'de sürgünde olan arkadaşı General arkadaşı vardır hiç olmazsa... Ä°ki ayrı sürgün arkadaşın planları, hayalleri vardır. Hayaller ne güzeldir, hep umut doludur.Baharatla piÅŸmiÅŸ kınalı kekliÄŸin kokusuyla kendisinden geçmiÅŸ NiÅŸancı Veli döktürür derken: “İnsanlıktır bu içlerinde ne kadar kötüsü varsa ondan daha çok da iyisi var.†Bu NiÅŸancı Veli, Kızıldeniz'i pek iyi bilir. Yemende askerken denizsizliÄŸe dayanamayarak firar etmiÅŸtir. Bütün Anadolu'yu geçerek geldiÄŸi kasabada âşık olmuÅŸtur sonra ve kök salış o salıştır. Bir daÄŸda, kayalıkların içinde, ceviz aÄŸaçlarının altında, kayalık cehenneminin tam ortasında yine denizsiz yaÅŸar ama karasevdalısı, eÅŸi Sultan'ı yanındadır ya vız gelir! Bu yaşında levent gibi üç oÄŸlunu alan koca Allah’ın armaÄŸanıdır bu ada ona…AÄŸaefendi'nin derdi tasası ise zihninde fenomenleÅŸtirdiÄŸi, o geride kalan Niko’sudur... Gün geçmez ki candarmaların ona yaptığı envai iÅŸkenceyi, zulmü tasavvur ederek içi içini yemesin! Dersin ki Niko en dürüst, en kahraman, en büyük o. Ya deÄŸilse... Kızlarına sorarsan deÄŸil hem de hiç!/Archive/2021/2/27/184701986-ic7.jpgPOYRAZ MUSA HAKKINDA BÄ°LMEDÄ°KLERÄ°NÄ°Z!Sonra bir okuruz ki askeri okula gitmiÅŸ ve “Ben Sarıkamış'tan sonra Urfada Fransızlarla çarpıştım†cümlesini kuruvermiÅŸ Poyraz Musa. AÄŸaefendi ona “Çukurova Kilikyayken Romalı ünlü Çiçero Kilikya Valisiydi†demiÅŸ derken.Ve birden atlara bir gelir ki sıra… Epey sözü geçer romanda asaletiyle çok yaÅŸayası atlar roman kiÅŸilerince kutsanarak. Öğreniriz ki romandaki pek çok kiÅŸi soylu at yetiÅŸtirme hayalinde ve/veya zamanında yetiÅŸtirmiÅŸ, at çiftliklerinde koÅŸturmuÅŸtur.Mesela, “Bizim Çerkezler atlara meraklıdırlar. ÇoÄŸunlukla Toros daÄŸlarında otururlar. Çukurova'da Hamidiye kasabasının bir köyünde PadiÅŸah Sultan Harası vardır. Son zamanlar soylu atlar harada yetiÅŸirmiÅŸ. Åžimdilik Urfada yetiÅŸtiriliyor. Bir Arap atım vardı. Ä°stanbula giderken babamın arkadaşı bir Türkmen beyine verdim†der Poyraz Musa.“Çiftlikten döner dönmez hemen Urfaya gidelim, birkaç tay da ben seçeyim. (…) Yakında Ä°smaille, Baytar Efendiyle Urfaya, Halebe gideceÄŸiz, oralardan soylu atlar alacağız. Bir çiçekle yaz gelmez, bir atla da at çiftliÄŸi olmaz†der Girit’in daÄŸlarının kokusuna kurban ve hasret AÄŸaefendi.AÄŸaefendi'ye göre hey gidinin Niko'su görülmemiÅŸ bir at binicisidir de ayrıca. Kır atı ona emanettir. Gün gelir, Niko'nun saÄŸ olduÄŸunu da öğrenir çok şükür. O kadar sevinir ki, “Bundan sonra sürgün deÄŸilim. Artık Niko'nun kır atıma iyi bakacağını biliyorum. Kır atım ölmeyecek. Girit'e gideceÄŸim, kır atımı göreceÄŸim. Kır atımı görmeden ölürsem gözüm açık gidecek†deyiverir.AÄŸafendi'nin kızları ise endiÅŸelidir, onlara göre babalarının takıntı haline getirdiÄŸi ve sattığı atlar sayesinde ÅŸahlar gibi yaÅŸayacaklarını düşünüp umut baÄŸladığı Niko eline vur da ekmeÄŸini al bir gariban kiÅŸidir. At da çoktan ölmüştür. Babaları da umut ve hasret dünyasında yitip gitmektedir./Archive/2021/2/27/184715267-ic8.jpgSEN DUR KAVLAKOÄžLU, HELE SEN DUR!Gelelim Ä°smail ÇavuÅŸa... Ä°ngiliz gemilerini attığı güllelerle denizin dibine gönderen bir destan kahramanıdır o. AÄŸaefendi için Nico ne kadar yüceyse Ä°smail de bir o kadar yücedir. Ä°smail ÇavuÅŸun can düşmanı KavlakoÄŸlu Remzi Beyi de herkes bilir. O bir Yunan dostudur, yanardönerdir üstelik. Bir gün Yunan dostu, bir gün vatanseverdir! Ä°smail'e de iÅŸkence ettiren odur. Ä°lerde, Ä°smail'in arkadaşı, bilgece er kiÅŸi Hristo Reis'ten öğreniriz ki çok yaÅŸayası Hayri Efendi namı alıp yürüyen Ä°smail'i ne yapıp edip kurtarmıştır elinden. Beter olası, ciÄŸeri parçalanası, her devrin adamı KavlakoÄŸlu korku içinde koruması Karadonlulara sığınarak tetikte yaÅŸamaktadır iÅŸte bu yüzden... Derdi düşü mebus olmaktır ki kimseler ona dokunamasın! Sen dur KavlakoÄŸlu, hele sen dur! AÄŸaefendi ona köpürür ki ne... Onu bir tek zeytin aÄŸacı sakinleÅŸtirir./Archive/2021/2/27/184724939-ic9.jpg“DoÄŸanın en küçük parçasının bile bir kimliÄŸi, bir kiÅŸiliÄŸi var. Yıllarca ben Savrun Çayı kıyılarında daÄŸlara yürürken, doÄŸayla iç içe yaÅŸadım. Pirinç tarlalarında yıllarca su kontrolörlüğü yaptım da... Ä°ÅŸte o zamanlar yavaÅŸ yavaÅŸ, bir daldaki bir çiçeÄŸin öbürüne benzemediÄŸini, bir çimenlikte hiçbir yaprağın, bir köredeki hiçbir karıncanın, bir pınarın, Toroslardan ovaya inen Savrun Çayı gibi birçok çayın hiçbirinin biribirine benzemediÄŸini gözlemledim. Bunların hepsini de Savrun Çayından öğrendim. Sonra düşüncelerimi geliÅŸtirdim.â€YaÅŸar Kemal (Fethi Naci’nin 1993 tarihli röportajından)DoÄŸa teskin eder kiÅŸilerini bu romanında bir kez daha YaÅŸar Kemal'in. DoÄŸa sakin, serin, usul usul, güvenilirdir yine. Çiçek böceÄŸe evdir, dalga kıyıya kardeÅŸ! Hayvanı kır at, aÄŸacı nasıl zeytin ise, rengi de tastamam menekÅŸedir bu romanın. Âşıkların, içinde tutup söyleyemeyenlerin, dile dökemeyenlerin rengi olarak kaftan gibi biçilmiÅŸ diyaloglara ışıl ışılcadır!Öte bir diyarda doÄŸayla ne kadar bütünleÅŸirse bütünleÅŸsin aklı yine de memleketindedir sürgünün. Ä°ÅŸte tam da burada bağırır AÄŸaefendi: “Yerin dibine batsın bu sürgünlük, yerin dibine batsın bu savaÅŸlar.†Çığlığı mı ürkütmüştür aÄŸacı, yoksa baltalı gelecekten midir kaygısı sade? Hadi biz aÄŸaca sığındık, ya aÄŸaç? O kime sığınacak? Sonraları aÄŸaçla konuÅŸmaya gitmeleri de hep bundandır ya.Topal Ali ÇavuÅŸ'la da paylaşır acısını AÄŸaefendi: “(...) Bu dünya çürümüş bir dünyadır. Ben ne yaptım ki insanlara beni yurdumdan yuvamdan ettiler, aÄŸlarım, atlarım mor menekÅŸe bahçeli konağım kaldı. Başıma neler neler geldi. Daha da sürüm sürüm sürünüyorum. Dünya budur Ali ÇavuÅŸ, budur iÅŸte. Bu savaÅŸlar bu savaÅŸ olmasaydı biz yurdumuzdan olur muyduk. Böyle rezil, perperiÅŸan edilir miydik, soylu atlarımız Akdeniz kıyılarına götürülüp satılır mıydı?â€/Archive/2021/2/27/184737955-ic10.jpgDÃœNYA NEDÄ°R EFENDÄ°AÄžA?Sözü balla kesemese de onaylayarak devralır Kör Salih ÇavuÅŸ: “Dünya budur EfendiaÄŸa dünya budur. Hayri Efendinin çocuklarının ÅŸehit olduÄŸu haberi duyulunca bütün Ege kan aÄŸladı. (...) Ne oldu, olan onlara oldu, Hayri Efendinin boynu bükük, iki eli koynunda kaldı. (...) O bundan sonra yaÅŸamaz ki. AyaÄŸa kalkmış yürüyen ölüdür o. Biz yaşıyor muyuz ki. Bizim gördüğümüz savaşı yaÅŸayanlar diri mi sanki. Hayri Efendinin çocukları bizim alaydaydı. (...) Onların yerine ben öleyim dedim. Ä°ki tuvana delikanlı. Daha tomurcukta iki çiçek.â€Ya Topal Ali ÇavuÅŸ'un dedikleri: “Ne çok genç öldü, ne kadar. SavaÅŸtan geri kalanlar da iflah olmazlar. Bizim de yüreklerimizde ne kadar acı var, ne kadar acı. Ne kadar utanç var içimizde ne kadar.â€Onlar dertleÅŸedururken giderek kalabalıklaÅŸan ve ritmi arttıran roman kiÅŸileri birer ikiÅŸer baÅŸlar birbirine daha hızlı deÄŸmeye... Zehra-Poyraz, Kerim-Arabistan Kralı, Kerim-Poyraz, Poyraz-gardaÅŸlığı Vasili, Ä°smail-KavlakoÄŸlu, Hayri Efendi-evlatları niyetine sevdiÄŸi Ä°smail, merhemci Iraz Hatun-Ä°smail, Ä°smail-Hristo Reis, Hristo Reis-AÄŸaefendi ve daha pek çoklarının kaderi birbirlerine dolanır... Öyküleri kaderin fezasında birer toz bulutu olur, an be an deÄŸiÅŸiverir, kimi hayra kimi ÅŸerre yol alır... Kökboyaları karışmış soyların, sopların, politikaların, sürgünlerin, izi kalır bir daha da çıkmaz!/Archive/2021/2/27/184751127-ic11.jpgALLAH SENDEN RAZI OLSUN HRÄ°STO EFENDÄ°!Günlerden bir gün tanışır zeytin aÄŸacının orada, ekmeÄŸinin peÅŸindeki balıkçı Hristo Reis ile AÄŸaefendi. Can ciÄŸer olurlar. 19 yaşından beri Reis'tir Rum aşık Hıdır’ın oÄŸlu balıkçı Hristo. Her milletten sayısız balıkçı yetiÅŸtirmiÅŸtir. Anlatılagelir ki Çanakkale kahramanı Ä°smail'e de o öğretmiÅŸtir balıkçılığı. Ä°smail'le birlikte düşmanı periÅŸan etmiÅŸlerdir. Mübarek insandır, candır, ciÄŸerdir. Allah ondan razı olsundur. Mübadeleden kaçmış yurdunda kalmıştır.Bu yakadakiler onun sayesinde gün yüzü görmüştür, ekmek sahibi olmuÅŸtur. Balıkçılığı da ondan öğrendiler, çift sürmesini de, keçi beslemesini de, süt içmesini de, yoÄŸurt yemesini de, velhasıl hayatta kalabilmesini de. Kıymetini de bildiler, insanlığını örnek aldılar, peri konağı yaptılar ona. Sahip çıktılar, onu alıp Yunana götürmek isteyen candarmalardan koruyacaklarına yeminler ettiler. Yerinden yurdundan edilmenin onulmaz acısıyla kavrulan Hristo Reis’e nefes oldular, umut oldular.Bu arada zaman geçedurdu, Kerim’in belalısı fani Åžeyh ölüverdi. Rahata erdi Kerim, Poyraz da kurtuldu, bir oh çekti. Poyraz’ı ölümden kurtaran Emir de Kral oldu, sorun kalmadı, o dert bitti.Bir mutluluk da AÄŸaefendinin kızlarının payına düştü. Düğünlerinde halaylar çekildi. Karadenizlilerin halayları, Kürtlerin halayları, Erzurumluların halayları, Alevilerin halayları, KazdaÄŸlarının halayları… Türküleriyle bin yaÅŸayası Uso da patlattı türkülerini en hasından.Kavlakzade’ye gelince, mebus olmak için kulis peÅŸindeydi ya, oldu da namussuz. Karadonlular mı? Malum yine tetikte, KavlakoÄŸlu’nu takipteler, aman kötüler çok yaÅŸasın! Åžeytan azapta gerek misali, Ä°smail’in dediÄŸi gibi “O her gün ölüyor. Bugünlerde yine ölecek. Bizim gibi deÄŸil.â€Gelgelelim Hristo Reis’in başına geleni ise kimse unutamadı… Ah Hristo Reis ah! Bir yataktan kalktılar ki evini jandarmalar sarmış. Sonra ne mi olmuÅŸ? Yazmayalım, edebiyatın çınarına “YaÅŸÅŸa’r Kemal diyelim ve istemeye istemeye de olsa burada bitirelim.Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana / Bir Ada Hikâyesi 1/ YaÅŸar Kemal/ Yapı Kredi Yayınları/ 318 s.Karıncanın Su İçtiÄŸi / Bir Ada Hikâyesi 2/ YaÅŸar Kemal/ Yapı Kredi Yayınları/ 508 s.Tanyeri Horozları - Bir Ada Hikâyesi 3/ YaÅŸar Kemal/ Yapı Kredi Yayınları/ 441 s.Çıplak Deniz Çıplak Ada - Bir Ada Hikâyesi - 4/ YaÅŸar Kemal/ Yapı Kredi Yayınları/ 272 s.
Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/667782-cok-yassar-kemal/