Zaman çağı şiirleri... Feridun Andaç'ın yazısı...
Okura çaÄŸrısı olan bir ÅŸair. Sözünü düş ve düşüncenin imbiÄŸinden geçiren... Söz onda gizlengelik bir deyiÅŸ bazen. Sırlanınca görülmeyen ama hissettiren bir bakış. Evet, bazen bir aÅŸkınlık hali; hayatın görülmeyen yönlerine dönüş, sonra kendi sesinde ses olma telâşı. Patikası aynı, ama sözünü kanatlandırdığı iklimler bu kez bambaÅŸka. Kendi söz’ünün hem yaÅŸayanı hem de ‘şahit’i. Size rüyalarınızı veren sözlere gitmek istiyorsanız, ‘Karanlık Oda Åžarkıları’na dönün yüzünüzü derim.â€
/Archive/2021/3/4/193110806-ic1.jpgFotoÄŸraflar: VEDAT ARIK“GüneÅŸ kör, sessizlik saltık, hava kokusuz kılınsın, zaman dursun.â€Enis Batur / “Karanlık Simyacıâ€Â ÖNCESÄ° BÄ°R RÃœYA...Bazı yazılar yazılma zamanını bekler. Bazen bir karşılaÅŸma, hatırlama; veya bir imge... Yani gelip sizi bulan her neyse, sözü taşır oradan baÅŸlarsınız.Bir rüyaydı gördüğüm. Tam kabusa dönüşecekti ki uyandım. TeÅŸvikiye’de otobüs beklerken, gençten bir adam yanıma yaklaÅŸtı: “Abi öte sokakta duran kırmızı kırayizer (cruiser) arabanın anahtarını Enis Bey gönderdi aracı kullanın diye...â€Daha sözünü tamamlamadan kayboldu. Elimde anahtarla saÄŸa sola bakınırken, TeÅŸvikiye Camisi’nin ara sokağındaki aracı gördüm. Kumandaya dokununca, adeta el sallarcasına dörtlü ışıkları yanıp sönmeye baÅŸladı. SaÄŸa sola bakınarak tedirgince araca bindim. Nasıl çalıştıracağımı araÅŸtırırken, kaldırım kenarında beliren gölgenin aracın saÄŸ kapı camına yanaÅŸtığını gördüm. Bu RaÅŸit Göğceli’ydi.YaÄŸmur baÅŸlamıştı. “Beni de al... beni de al ...†diye bağırıyordu. Bu kez kapıyı açamıyordum. Neyse, kapı açılınca yan koltuÄŸa sakince yerleÅŸip; “daha büyüğü yok muydu, hem de Paris plakalı, “sözünü gülerek söylerken, “hadi çalıştır da, beni Kadıköy’e at†demesine öfkelenmiÅŸtim.Neyse, o ara araç çalışmış, hareket etmiÅŸtik. Ama nereye gideceÄŸimi bilemediÄŸimden, o ikircikli duruÅŸumu sezinleyen trafik polisi sinsice yaklaşıp saÄŸ eliyle “gel gel†iÅŸareti yapmıştı. RaÅŸit; “Araç yabancı plakalı, başımıza iÅŸ çıkarma ÅŸimdiâ€, deyip inmeye çalışmıştı. Ama bu kez kapı gene açılmaz olmuÅŸtu.Polisin dudaklarından “ehliyet-ruhsat ifadesini duyabilmiÅŸtim... Araçtan nasıl inebileceÄŸimi, ruhsatı, ehliyeti düşünürken gözüm Hüsrev Gerede’nin yol kavÅŸağında, saÄŸdaki oval giriÅŸli binanın geniÅŸ pencereli cephesine iliÅŸiyor. Enis Batur’u görüyorum sakalını sıvazlayıp gülerken. Yanı başındaki yüzü seçemiyorum.“Filiz olmalı†diyorum içimden. “Peki, Fatma Tülin nerede,†sözüme anlam veremeyen RaÅŸit, araçtan inip, polise dikleniyor. Anahtarı cebime koyup Enis’in bulunduÄŸu binaya hızlı adımlarla yönelmiÅŸken, polis ensemden yakalıyor. O arada ter içinde uyanıyorum. Yatağımın baÅŸucundaki “Karanlık Oda Åžarkılarıâ€nı elime alıp gece kaldığım yerden okumaya devam ediyorum./Archive/2021/3/4/193133728-ic2.jpgHER ÅžAÄ°RÄ°N BÄ°R ‘ŞİİR ÇAÄžI’ VARDIRÅžiirinin sürekli okuru muydum? Denemelerini sürekli okusam da; ÅŸiir yolunu “TuÄŸralarâ€dan beri izlesem de, seyrelterek okuduÄŸumu söylemeliyim... Ta ki; “DoÄŸu – Batı Divanı†kendi yolunu gösteren ÅŸiir birikimini getirip önüme koyana kadar... Geçen zamana, yaÅŸanan âna, tarihe ve insan yüzlerine/öykülerine dönüktü yüzü her daim. Anlatımcıydı, bir o kadar da söyleyeni dinleyenine söz labirentlerinde taşıyandı.Ne ki, bir arayışın anlatıcısı olduÄŸunu gizlemeyendi. Bulacağından deÄŸil, gitmeyi sevdiÄŸinden söz adaları kuruyordu sürekli.Kan bağı kurduÄŸum denemeciliÄŸinin ötesinde bir duygusu / bakışı, imge yordamı vardı Enis Batur’un ÅŸiir yolunda. Sizi kıyısında durduran, hemen içine al(a)mayan.DoÄŸrusu “Karanlık Oda Åžarkılarıâ€nı fasılasız okurken gördüm ki; kendi “şiir çağıâ€nı yaratan bir ÅŸair duruyor karşımda.Bütün yollardan geçmiÅŸ kendi patikalarını onarmış, yo(r)gunlukları atıp sapmalardan kurtularak kendi sesini bulmuÅŸ bir ÅŸair.Bazıları “olgunluk†bazıları ise “ustalık†dönemi diye nitelendirir. Hayır, ben “Karanlık Oda Åžarkılarıâ€yla Enis Batır’un kendi “şiir çağıâ€nı yarattığını söylemek istiyorum./Archive/2021/3/4/193147337-kapakic3.jpgÄ°MSEL YOLCULUKBu kez ÅŸiirinin odağına kendini koyan bir ÅŸair var. Onun imge yordamı da yaÅŸam/a sarkacının gel gitleriyle biçimlene duruyor. Size olan sözü yer yer kendinedir de.“Kafam içinde dimdikDurmaya ayarlı ayığıRuhumda gezen uyurgezerleDeÄŸiÅŸ tokuÅŸ ederkenAh ÅŸu “denge uzmanı†halimYılların bir sopaya dayanmış geçti,Bastonları odandır sevdim,Ondandır dükkanlarda elim yandıâ€(“Sabit Pergelâ€)Okura çaÄŸrısı olan bir ÅŸair. Sözünü düş ve düşüncenin imbiÄŸinden geçiren... Söz onda gizlengelik bir deyiÅŸ bazen. Sırlanınca görülmeyen ama hissettiren bir bakış. Evet, bazen bir aÅŸkınlık hali; hayatın görülmeyen yönlerine dönüş, sonra kendi sesinde ses olma telâşı. Ki, bunu hissettirir çoÄŸunlukla. Dönüşsüz yollara tüneyen düşlerin hiç de aynı olmayan anlamını arayış…Patikası aynı, ama sözünü kanatlandırdığı iklimler bu kez bambaÅŸka. Kendi söz’ünün hem yaÅŸayanı hem de “şahitâ€i.“Her ÅŸeyi görmüşsün, susuyorsun,Ses, söz, harf, iÅŸaret hiçbiri,Gerçek benden çıkmadıkçaÅžahit sayılmam ben diyorsun.â€Size rüyalarınızı veren sözlere gitmek istiyorsanız, “Karanlık Oda Åžarkılarıâ€na dönün yüzünüzü derim.
Feridun Andaç / Cumhuriyet Kitap Eki
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/668903-zaman-cagi-siirleri-feridun-andacin-yazisi/