Orduda ‘temizlik harekâtı’
Beş general, bir amiral, 35 albay emekliye sevk edildi. 12 Mart sürecinde 600 subay ve askeri öğrenci tasfiye edildi.
Çizim: Zafer TemoçinYazı dizinin il sayısına buradan ulaÅŸabilirsiniz.12 MART DÖNEMÄ°NÄ°N TAHRÄ°BATIMuhtırayla birlikte sıkıyönetim ilan edildi, sol kesimde yoÄŸun bir tutuklama süreci baÅŸlatıldı. Ziverbey Köşkü’nde iÅŸkenceler, ordudan devrimci subayların tasfiyesi, Deniz GezmiÅŸ ve arkadaÅŸlarının idamı gerçekleÅŸti. Sosyalist parti TÄ°P kapatıldı. Birtakım anayasal ve sosyal haklar kısıtlandı. 1961 Anayasası ile birlikte oluÅŸan özgürlükçü ortam, işçi ve gençlik mücadelesinin de geliÅŸmesine olanak saÄŸladı. Öğrenci gençliÄŸi, 1968’den itibaren üniversitelerde eÄŸitim reformu talebiyle harekete geçti, ardından anti-Amerikancı eylemler baÅŸladı. Ä°lerici ve devrimci gençler, Amerikan 6. filosuna karşı gösterilerde bulundu, güvenlik güçleriyle çatışma çıktı. Daha sonraki eylemlerle devrimci gençlerin öldürülmesi, olayların tırmanmasına neden oldu.16 Åžubat 1969’da “Kanlı Pazar†olayı meydana geldi. Camiden çıkan ve kışkırtılan gerici bir grup, Taksim’de yasal bir miting için toplanan devrimci ve solcu gençlere saldırdı. Bu saldırıda, iki genç öldürüldü. Olay, toplumda büyük bir tepkiye yol açtı.Ekonomik darboÄŸaz, 1970 devalüasyonu, düşük ücretler, işçi sınıfının da hareketlenmesine neden oldu. Grevler, fabrika iÅŸgalleri ve nihayetinde sendikal örgütlenmeyi kısıtlayan yasaya karşı işçiler 15-16 Haziran 1970’te büyük bir direniÅŸe geçti.Bu geliÅŸmeler üzerine zamanın Genelkurmay BaÅŸkanı Orgeneral Memduh TaÄŸmaç, ÅŸu veciz sözü sarf etti: “Sosyal uyanış, ekonomik geliÅŸmeyi aÅŸmıştır...â€ORDUDA ‘TEMÄ°ZLÄ°K HAREKÂTI’Silahlı Kuvvetler’de, 1965 seçimleri sonrasında iktidara gelen Adalet Partisi’ne (AP) karşı bir tavır geliÅŸti; AP, 27 Mayıs karşıtı bir güç olarak tanımlanıyordu. 28 Nisan 1966’da Genelkurmay BaÅŸkanı olan Orgeneral Cemal Tural, aşırı sol akımlar ve Nurculukla mücadeleye iliÅŸkin orduya bir genelge yayımladı.Bir grup deniz subayı, 1969 yılında bir bildiri yayımlayarak gençlerin öldürülmesini kınadı. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur da 1970 yılında CumhurbaÅŸkanı Cevdet Sunay’a bir mektup göndererek ekonomik ve sosyal bunalıma dikkati çekti.Öte yandan ülkeyi yöneten hâkim sınıflar arasında da çatlaklar meydana geldi. 1965’te tek başına iktidara gelen AP, sanayi ve ticaret burjuvazisi, esnaf, tarım kesimi ve toprak aÄŸalarından oluÅŸan egemen sınıf blokunu tek bir partide toplayabiliyordu.Ancak ekonomik kriz, 1970 devalüasyonu, sermaye kesiminin fraksiyonları arasında çıkar ve güç çatışmasına yol açtı. Sanayi ve ticaret burjuvazisi arasında bir güç çatışması oluyordu. Bu durum siyasal yaÅŸama da yansıdı.11 Åžubat 1970’te TBMM’de yapılan bütçe oylamasında 41 AP’li, Demirel hükümeti aleyhine oy kullandı ve hükümet düştü. Demirel yeniden hükümet kurdu ancak 18 Aralık 1970’te AP’den ayrılan 26 milletvekili Demokratik Parti’yi kurdu. Bu parti daha ziyade ticaret, tarım ve esnaf kesimine dayanıyordu. Bu arada Necmettin Erbakan’ın liderliÄŸinde Milli Nizam Partisi (MNP) adıyla Ä°slamcı eÄŸilimli ve daha ziyade Anadolu sermayesine dayanan bir parti daha kuruldu.19 Ocak 1971 tarihinde ise AP, Meclis’teki salt çoÄŸunluÄŸunu yitirdi ve Demirel’in siyasi gücü de iyice zayıfladı.12 MART MUHTIRASIBu siyasal, sosyal ve ekonomik geliÅŸmeler karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), emir komuta zinciri içerisinde 12 Mart 1971 tarihinde yayımladığı bir muhtırayla hükümetin istifasını istedi. Muhtırada, “partilerüstü bir anlayışla anarÅŸik durumu giderecek ve anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak bir hükümetin kurulması, aksi takdirde TSK’nin idareyi doÄŸrudan doÄŸruya üzerine almaya kararlı olduÄŸu†bildirildi.Muhtırayı Genelkurmay baÅŸkanı ile birlikte üç kuvvet komutanı da imzaladı. Demirel hükümeti istifa etti. Yerine partilerüstü Nihat Erim hükümeti kuruldu. Bu arada ilk etapta ordu içerisinde bir “temizlik harekâtı†baÅŸlatıldı, beÅŸ general, bir amiral ve 35 albay emekliye sevk edildi. 12 Mart sürecinin tümünde 600 dolayında subay ve askeri öğrenci ordudan tasfiye edildi.Erim hükümeti, 26 Nisan 1971’de Ä°stanbul, Ankara ve Ä°zmir baÅŸta olmak üzere 11 ilde sıkıyönetim ilan etti, sol kesime yönelik bir baskı dönemi baÅŸladı. 17 Mayıs 1971’de Ä°srail’in Ä°stanbul BaÅŸkonsolosu Elrom’un kaçırılması ve ölü bulunması üzerine tutuklamalar geniÅŸledi, çok sayıda aydın, sendikacı ve ilerici, devrimci gözaltına alındı.Silahlı mücadeleye baÅŸlayan devrimci örgütlerin üzerine gidildi, THKP-C (Türkiye Halk KurtuluÅŸ Partisi ve Cephesi) liderlerinden Mahir Çayan ve dokuz arkadaşı Kızıldere’de, THKO (Türkiye Halk KurtuluÅŸ Ordusu) liderlerinden Sinan Cemgil ve iki arkadaşı da Nurhak’da güvenlik güçlerince öldürüldü, bu örgütlerin üyelerinin büyük bölümü de yakalanarak yargılandı. Yine THKO liderlerinden Deniz GezmiÅŸ, Hüseyin Ä°nan ve Yusuf Aslan, 6 Mayıs 1972’de idam edildi.12 Mart döneminde ayrıca sosyalist TÄ°P (Türkiye İşçi Partisi) ile ve siyasal Ä°slamcı MNP (Milli Nizam Partisi) Anayasa Mahkemesi’nce kapatıldı. Sendika ve meslek örgütlerinin bütün toplantı ve seminerleri yasaklandı, kimi grevler ertelendi, gözaltı süresi 15 güne çıkarıldı, bazı gazetelerin yayını durduruldu, birçok kitap yasaklandı, devrimci gençlik örgütleri kapatıldı.Anayasada deÄŸiÅŸiklik yapılarak memurlara sendika hakkı yasaklandı, TRT’nin özerkliÄŸi kaldırıldı, devlet güvenlik mahkemeleri (DGM) kuruldu, hükümete kanun gücünde kararname çıkarma yetkisi tanındı./Archive/2021/3/13/043337122-talat-turhan084.jpgUÄŸur Mumcu, 12 Mart döneminde Ziverbey Köşkü’nde iÅŸkence gören Emekli Yarbay Talat Turhan, köşkün önünde.ZÄ°VERBEY KÖŞKÜ’NDE Ä°ÅžKENCEZiverbey Köşkü’nde iÅŸkence sonrası güzel bir yemek getirildi. Aslında bu yemek, köşkün komutanı ve babamın sınıf arkadaşı Eyüp Özalkuş’un yemeÄŸiydi. Kendi durumuma gelince: ordu içinde devrimci bir örgütlenme çalışmasına katılmam, Mahir Çayan ve arkadaÅŸlarının Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçışına yardımcı olmam gibi hususlar nedeniyle 13 Åžubat 1972 günü Tatvan’da gözaltına alındım. Kartal Maltepe’de bulunan 2. Zırhlı Tugay’daki görevimden sonra 1971 yazında Tatvan’daki 10. Tümen’e tayin olmuÅŸtum, üsteÄŸmen rütbesindeydim.Gözaltına alındıktan kısa bir süre sonra Ä°stanbul’daki Harbiye Merkez Komutanlığı nezarethanesine getirildim. 30 gün hücrede kaldıktan sonra yeni ikametgâhım, meÅŸhur Ziverbey Köşkü, yani namı diÄŸer Kontrgerilla Karargâhı’ydı.NEDEN BÖYLE BÄ°R YEMEK?Ziverbey Köşkü’ndeki iÅŸkence faslından sonra sözlü ifademin yazılı hale getirilmesi istendi. Beni tekrar kaldığım küçük odaya çıkardılar. O günkü koÅŸullarda gayet güzel sayılabilecek bir yemek getirdiler. Çünkü o zamana kadar hayatımızı idame ettirecek kadar ufak tefek yiyecekler veriyorlardı.Gelen yemeÄŸi hiç unutamam; yumurtalı ıspanak, barbunya pilaki ve yanında samsa tatlısı vardı. Bu yemek ifademin karşılığı olamazdı. Evet, bazı konularda konuÅŸup bilgi vermiÅŸtim ama birçok ÅŸeyi de söylememiÅŸtim, örneÄŸin Mahir Çayan’ların Maltepe Cezaevi’nden firarıyla ilgili olarak kaçma planının krokisini çizmem gibi bir konudan hiç söz etmemiÅŸtim.O halde neden böyle bir yemekle taltif (!) edilmiÅŸtim. Ä°fademi yazdıktan bir süre sonra başı açık, sivil giyimli bir komutan, etrafındaki görevlilerle birlikte kaldığım odaya girdi. Bana aynen ÅŸunları söyledi: “Vahim bir durumla karşı karşıyayız. Lütfü, Harp Okulu’nda iken hiç böyle biri deÄŸildi, vatansever, milliyetçi bir kiÅŸiydi. Siz iki kardeÅŸ niçin bu iÅŸlere bulaÅŸtınız? Annen, baban ayrıldığı için mi bu hallere düştünüz?â€KARDEŞİM, BABAM, BENKardeÅŸim Olcay Özsever de 1968 Kara Harp Okulu mezunu piyade subayıydı ve o da devrimci faaliyetler içerisinde yer almıştı. Odama gelen komutanın Lütfü dediÄŸi kiÅŸi ise babam Lütfü Özsever’di. 1943 yılında Harp Okulu’ndan topçu subayı olarak mezun olmuÅŸtu.Bana bu güzel yemeÄŸi, daha doÄŸrusu oradaki görevli subaylara verilen bu yemeÄŸi gönderen kiÅŸinin biraz önce sözünü ettiÄŸim komutan olduÄŸunu tahmin ediyorum. Daha sonra ismini öğrendim. Bu kiÅŸi, Ziverbey Köşkü’ndeki MÄ°T Bölge Komutanı Yarbay Eyüp ÖzalkuÅŸ idi.Hapisten çıktıktan sonra babama da sorduÄŸumda, “Kel Eyüp namıyla maruf Eyüp ÖzalkuÅŸ, hem Harp Okulu’ndan, hem de Topçu Okulu’ndan sınıf arkadaşımdı†demiÅŸti. Demek ki iÅŸkencede bile böyle küçük “torpiller†iÅŸe yarıyordu.../Archive/2021/3/13/043818291-ekran-goruntusu-2021-03-13-043803.jpgHAPÄ°SHANE ARKADAÅžIM YILMAZ GÃœNEYZiverbey Köşkü’nden sonra Selimiye Askeri Cezaevi’ne getirildim, savcılığa ifade verdim. Önce birkaç kiÅŸinin kaldığı odalara yerleÅŸtirildik Bu küçük odada üç kiÅŸiydik, diÄŸer iki kiÅŸi havacı subayı olan arkadaÅŸlarımdı.Askerler sabahtan gelip ihtiyaçlarımızı sorarlardı. Sigara, gazete, yiyecek gibi ihtiyaç sipariÅŸi verirdik. Her seferinde askerin malzeme taşıdığı sepette fazlasıyla maydanoz görürdüm. Bir keresinde bu maydanozları kimin istediÄŸini sordum. Görevli asker, “Yan odada bir artist var, o aldırıyor†dedi.Daha sonra 30 kiÅŸilik koÄŸuÅŸlara geçtiÄŸimizde tesadüf olarak o artistle aynı ranzada altlı üstlü kalmaya baÅŸladık. Bu artist, sanatçı Yılmaz Güney’di. Yılmaz Güney’e “Neden bu kadar çok maydanoz aldırıyorsun?†dediÄŸimde kendisi “En fazla C ve D vitamini maydanozda var. Vücudumuz güneÅŸ görmüyor, bari C ve D vitaminini maydanozdan alalım†diye yanıt vermiÅŸti.BÄ°RLÄ°KTE VOLTA ATTIK...Yılmaz Güney’le THKP-C davasından birlikte yargılandık, aynı koÄŸuÅŸta kaldık, birlikte volta attık. 30 kiÅŸilik koÄŸuÅŸta her gün bir kiÅŸi nöbet tutardı. Nöbetçi arkadaşımız, koÄŸuÅŸun temizliÄŸinden sorumlu olmasının yanı sıra yemek dağıtımı, bulaşık yıkama gibi görevleri de ifa ederdi.KoÄŸuÅŸ nöbeti Yılmaz Güney’e geldiÄŸinde, kendisi sabah erkenden kalkar, tabakları yerleÅŸtirir, herkesin tabağının yanına bir de renkli kâğıt peçete koyardı. O zaman kâğıt peçetenin kullanımı bu kadar yaygın deÄŸildi. Bizim küçüklüğümüzde elbezleri vardı. Güney, kendi parasıyla dışarıdan renkli peçeteler aldırır, nöbetine büyük bir özen gösterirdi. Hapishanede renkli bir kâğıt peçete bile insana moral kaynağı olurdu.   TAHTADAN OYUNCAKLAR VE RENKLÄ° KALEMLERÄ°N ÖYKÃœSÜ    Yılmaz’ın eÅŸi FatoÅŸ Güney, görüşme günlerine muntazaman gelirdi. Sürücü ehliyeti de oldukça yeniydi. Yılmaz, eÅŸini uÄŸurladıktan sonra hemen koÄŸuÅŸun HaydarpaÅŸa Köprüsü’ne bakan tarafına geçer, Fatoş’un arabasını nasıl kullandığını meraklı bir biçimde izlerdi. Heyecan içersinde “Aman FatoÅŸ dikkatli sür, karşıdan araba geliyor†diye mırıldanırdı.Bir gün Fatoş’a verdiÄŸi sipariÅŸler arasında çok sayıda renkli boya kalemi dikkatimi çekmiÅŸti. Nedenini sorduÄŸumda, “ÇocukluÄŸumda hiç böyle kalemlerim olmadı, hiç olmazsa bu yaÅŸta bu özlemimi gidereyim†diyordu. O sıralarda 3-4 yaÅŸlarında olan oÄŸlu Yılmaz için tahtadan oyuncaklar yapar ve annesiyle gönderirdi.YARIN: 12 MART’IN RÖVANÅžI
Atilla Özsever
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/670680-orduda-temizlik-harekati/