Ali Babacan, ekonomiyi ve gündemi değerlendirdi: "Tedavi konuşuluyor ama teşhisi konuşmak yasak!"
Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, açıklanan ekonomi paketini, 2023 seçimlerini, seçim ittifaklarını ve birçok konuyu değerlendirdi.
Neden Ali Babacan? CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan 12 Mart’ta ekonomi paketi açıkladı. Ä°ktidar medyası, reformu bir mucizenin müjdecisiymiÅŸ gibi karşılasa da ekonomistler içini “boş†bulmuÅŸtu. Peki, yıllarca ekonominin dümeninde oturmuÅŸ olan Deva Partisi Genel BaÅŸkanı Ali Babacan ne düşünüyordu? EleÅŸtirilerin odağına iÅŸsizlik, yoksulluk ve yoksunluÄŸun damga vurduÄŸu bir ekonomi oturunca, bize de Babacan’a sormak kaldı./Archive/2021/3/15/044206626-ikili-2-2.jpg- CumhurbaÅŸkanı paketi açıklarken “İnÅŸallah Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek için gece gündüz çalışarak hedeflerimize ulaÅŸacağız†dedi. Sahi, Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olabilir mi?  Açıklanan paket önemli ölçüde bir hayal kırıklığı. İçinde belki teknik anlamda bazı sorunların farkına varılmasıyla ilgili izleri görüyoruz ama bu sorunların farkına varanların daha çok teknisyen ekip olduÄŸunu anlıyoruz. Enflasyonun tek haneye indirileceÄŸi yazılıyken CumhurbaÅŸkanı’nın çıkıp da “Fiyat istikrarını artık bir kenara koyuyoruz†açıklaması birbiriyle 180 derece farklı bir konu. Fiyat istikrarı, fiyatların zikzaklanmaması demek. Yasal düzenlemelerimize baktığımızda temel görevlisi Merkez Bankası. Para politikalarının ana hedefinin fiyat istikrarı olduÄŸunu söyleyerek geldik bugüne kadar. Bir yandan metinde yazdığı gibi tek haneli enflasyon sözü verirken bir yandan da Merkez Bankası’yla, para politikalarıyla olan kavgalı duruÅŸun devamının izlerini gördük.  - Peki, “Kanal Ä°stanbul’u öteliyoruz, altyapı projelerindeki ödeme sistemlerini deÄŸiÅŸtiriyoruz, CumhurbaÅŸkanlığı’nın harcamalarını kısıtlıyoruz, ihale yasasını güçlendiriyoruz†deseydi… Öncelikle ekonominin düzelmesi sadece ekonomi politikalarıyla olacak iÅŸ deÄŸil. Özellikle hukukun üstünlüğü ilkesinin CumhurbaÅŸkanı tarafından içselleÅŸtirilmesi, somut adımlar atılması gerekiyor. Özgürlükler olmadan, sorunları teÅŸhis etmeden, problemler üzerinde konuÅŸmaya baÅŸlamadan çözüm aÅŸamasına geçmek mümkün deÄŸil. Hastalığın tedavisini konuÅŸuyoruz ama teÅŸhisi konuÅŸmak yasak. Hastalıktan bahseden herkes ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalıyor.  - Evet, siz bir süredir buna vurgu yapıyorsunuz. ErdoÄŸan da siyasi istikrar ve güven ikliminin önemine dikkat çekti. Ancak sonra acaba bir özeleÅŸtiri mi gelecek diye beklerken, tersine “Demokratik ve ekonomik kalkınmanın temel ÅŸartlarından biri olan siyasi istikrarı kurumsallaÅŸtırdık†deyiverdi. Aslında iktidar da ne yapması gerektiÄŸini biliyor; peki, demokratikleÅŸmede niye zorlanıyor?  Zihniyet. Devletin en tepesindeki yöneten kiÅŸinin yakın çevresinin zihniyeti. Gerçekten çoÄŸulcu bir demokrasiye inanıyorlar mı? Gerçekten devletin, her bir vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini koruması gerektiÄŸine inanıyorlar mı? Yoksa çoÄŸulcu bir demokrasi deÄŸil de çoÄŸunlukçu bir demokrasi mi var akıllarında? “Bana oy verenler bana yeter, diÄŸerleri hiç önemli deÄŸil, onları ötekileÅŸtirebilirim, hain ilan edebilirim. Bana oy verenlere destek vereyim, yüzde 50+1’i cebime koyayım ve devam edeyim†mi diyor? Bunların izlerini çok açık görüyoruz.  - Ama kamuoyu araÅŸtırmaları gösteriyor ki artık yüzde 50+1 de garanti deÄŸil… 50+1’i artık göremiyoruz, doÄŸru. Kararsız ciddi bir kitle var. Ama o çoÄŸunlukçu demokrasi köşesine sıkıştıktan sonra tekrar o köşeden çıkıp da “toplumun geri kalan kesimlerin kucaklayayım†deme ÅŸansları yok.  - Niye? Çünkü artık mevcut ekip ve zihin dünyalarıyla herhangi bir konuda baÅŸarı üretme ÅŸansları yok. BaÅŸarı üretemeyince ancak kutuplaÅŸtırarak, korkutarak oy toplama eÄŸilimine giriyorlar. Dış güvenlik meseleleriyle korkutuyorlar, az kalan özgürlük alanlarını da kaybetmekle korkutuyorlar. CumhurbaÅŸkanı’nın sık sık söylediÄŸi “CEHAPE zihniyeti†sözünün arkasında “Bak, biz gidersek başörtüsü yasağı gelir; bak, biz gidersek imam hatipler kapatılır†gibi bir korku yaratma fikri var. Özellikle devletten sosyal destek alan yoksul kesimi de “EÄŸer biz gidersek bu desteÄŸi alamazsın†diye korkutuyor. Bu köşeye sıkışmaktır. Ellerinde çözüm üretecek kadro yok. Ä°hale yasası dediniz az önce, dikkat edin metinler hep bir yönelimden bahsediyor. Kati bir duruÅŸ göremiyorsunuz. Öyle alışkanlıklar oluÅŸtu ki bu süreçte vazgeçmesi mümkün deÄŸil. Nemalanma mekanizması, önünde engel tanımaz. Halbuki yapması gereken çok basit. Avrupa BirliÄŸi’nin 28 ülkesinde uygulanan mevzuatı gelip Türkiye’de uygulamak.  - O yasa uygulansa ihaleler beÅŸ müteahhide gitmez mi mesela? Kesinlikle, daha rekabetçi olacak. Kamu alımları ÅŸu anda acele iÅŸler kapsamına alınıyor, ağırlıklı olarak davet usulü yapılıyor.  - Ä°ktidar, ihalelerin aynı firmalara gitmesiyle ilgili bu kadar eleÅŸtiriye maruz kalıyor ya… Bunu göğüslemek hangi çıkara hizmet için? Bunlar tabii gayri resmi ve örtülü iliÅŸkiler olduÄŸu için açık ÅŸekilde “‘iliÅŸki budur†demek kolay deÄŸil, ama en küçük bir belediyede daha bu iÅŸlerde sistemin nasıl iÅŸlediÄŸi az çok belli. Rekabetin oluÅŸmamasından kaynaklanan bir rant varsa, yüksek maliyet varsa… Yüksek maliyet devletin maliyeti ama yüksek rakam ihaleyi alanların eline geçiyor. Herhalde ihaleyi alan beÅŸ firmaya kalmıyordur diye düşünüyorum. Fakat devlette her ÅŸeyin kaydı, izi kalıyor. Dolayısıyla yarın bunların hepsi açığa çıkar. Hukuk dışı iÅŸlerin olmaması lazım.  - Ekonomik büyümede birçok geliÅŸmiÅŸ ülkeyi geride bıraktık mı sahiden? Büyüme bir bilmece. Sadece TÜİK’in açıkladığı rakamları bile yan yana koysanız büyük tutarsızlık var. TÜİK, “2019’dan 2020’ye istihdam azaldı†diyor. Yine TÜİK, “Çalışanların toplam çalışma süreleri de azaldı†diyor. Peki, çalışan sayısı düştüyse, çalışıyorum diyenlerin de çalışma süresi düştüyse o ülkede nasıl büyüme olur? Reel büyüme diyorlar fakat açıkladıkları enflasyon gerçek enflasyon deÄŸil.  - ErdoÄŸan, TÜİK’i iliÅŸkili kuruluÅŸ haline getireceklerini de açıkladı. Daha iyi mi olur? BaÄŸlı kurumlar vardır. Bir de bağımsız olduÄŸu için ilgili/iliÅŸkili dediÄŸimiz kurumlar vardır. Mesela hukuken baktığınızda Merkez Bankası ya da kamu bankaları, BDDK, SPK, bakanlıklara dağıtılır ama emir-komuta zincirinde yer almazlar. Örnek; ben bakanken Merkez Bankası 11 yıl benimle “ilgili†kuruluÅŸ olarak deÄŸerlendirildi ama bağımsızdı. Mesela Merkez Bankası’nda diyelim baÅŸkan yardımcılarından birinin görev süresi dolunca, onun atamasıyla ilgili hükümetten birilerinin atama sürecini baÅŸlatması gerekiyor. Ä°ÅŸte o ilgili bakan oluyor. Biliyorsunuz beÅŸ yıldır TÜİK BaÅŸkanı asaleten bile atanmadı. Vekâleten demek, “Seni oraya koyuyorum ama yarın ipini çekebilirim†demek. Tabii atamayla iÅŸ bitmiyor, yönetim tarzı da önemli. Ben ve Erdem Bey de ayrıldıktan sonra Merkez Bankası üzerinde çok ciddi bir baskı oluÅŸturuldu. Kanunda bir deÄŸiÅŸiklik yapılmadı ama 2016 sonrası kararnamelerden birine bir madde konuldu: EÄŸer herhangi bir kamu kurumu hedefleri tutturamazsa yöneticisi deÄŸiÅŸtirilebilir. Merkez Bankası baÅŸkanlarının görev süresi dolmadan görevden alınması bu madde çalıştırılarak yapılıyor. Yoksa kanunda, “beÅŸ yıl için görevlendirilir, kimse dokunamaz†diyor. Ama o kararnameyle Merkez Bankası baÅŸkanı eÄŸer CumhurbaÅŸkanı’nın kızdırırsa derhal görevden alınıyor. Böyle bağımsızlık olmaz.  - Piyasaların tepkisini nasıl okumalı? Ekonomi paketi açıklandı, fonlarda dalgalanma oldu…Geçen yıl kasımda artık döviz kuru tamamen kontrolden çıkınca “akraba bakan†birdenbire ortadan yok oldu. Bir de Merkez Bankası baÅŸkanı deÄŸiÅŸtirildi. Teknik geçmiÅŸi olan bir isim görevlendirilince piyasalarda bir ümit belirdi. Kur bayağı bir aÅŸağıya indi. Bir süre piyasalarda “acaba ders aldılar mı†gibi bir hava oluÅŸtu. Fakat bir baktık “akraba bakan†CumhurbaÅŸkanı tarafından gündeme getirildi, yaptıkları övüldü. Ãœzülerek söylüyorum ki ÅŸu anda görevdeki bakan arkadaşım da ayrılan “akraba bakanâ€Ä± övdü. Madem çok iyi iÅŸler yaptı, niye gitti, niye sen geldin? Bunlar kredibiliteyi çok etkileyen unsurlar. Döviz artmaya baÅŸladı, paket açıklandığı günlerde de piyasa bozuktu yani. Hatta o gün biraz daha bozuldu. Çünkü içeride kredibiliteye yardımcı olacak bir durum yok. Åžu anda bu hükümetin söylediklerine kimse inanmaz, somut adım atmaları lazım.  - Herkes “damat†derken, siz neden “akraba bakan†diyorsunuz? Yani bugün damat olur, yarın baÅŸkası olur, nepotizm hastalığı sadece kayınpeder-damat iliÅŸkisi deÄŸildir. Daha genel anlamda akraba görevlendirmenin yanlış bir ÅŸey olduÄŸunu vurguluyoruz. Damat diyerek tek bir kiÅŸiyi hedef alıyorsunuz, oysa bizim burada problemimiz yakın akrabanın bakan olarak atanması. Ä°sterse en baÅŸarılı kiÅŸi olsun… Onu bile yapmaması lazım. En baÅŸarılı kiÅŸiyi bile sırf yakın akraba olduÄŸu için oraya koyarsanız, o insana da yazık. Ben bazen bakıyorum, damada yüklenme çok fazla oluyor. Onu görevlendiren kiÅŸi... sanki onun hiç suçu yokmuÅŸ gibi. Herkes damatla uÄŸraşıyor, onu göreve getiren kim? Ä°lk milletvekili listesine konulurken bile “Yapmayın bunu, yanlış†dedik.  - Siz de mi? Ben o zamanlar kopuÅŸ sürecindeydim ama biliyorum ki ilk milletvekili listesine konulurken o dönem yakın olan insanlar Tayyip Bey’e “Bunu yapmayın, bu çocuÄŸa da yazık olacak, ilk defa bir ilkemizi bozuyoruz†dediler. Kendisi çok ısrarcı oldu. O günkü baÅŸbakan mecbur kabul etmek zorunda kaldı. Bütün bu olanların faturasını tek bir kiÅŸiye yıkmak doÄŸru deÄŸil. Onun için mesela bu Merkez Bankası rezervlerinin erimesi konusunda, “Taraflı cumhurbaÅŸkanı, akraba bakan beraber yaptılar†diyorum. - Oraya gelelim o halde. “130 milyar doların siyasi hesabının verilmesi lazım†dediniz. Böyle bir paranın nasıl buharlaÅŸtığını da anlatır mısınız?  Biz buna “çarçur edilen para†diyoruz. Bunlar ağırlıklı olarak Merkez Bankası’nın kendisi tarafından deÄŸil, diÄŸer kurumlar tarafından devlete ait döviz rezervlerinin satışıyla azalır. Merkez bankaları döviz satarak piyasaya müdahale edebilirler. Ama bizim fiyat istikrarı odaklı para politikasında döviz satışı sadece geçici piyasa düzensizliklerini dengelemek için yapılır. Yoksa kurun seviyesini belirlemek amacıyla yapılmaz. O zaman serbest kur olmaz. Önemli olan gecelik ve haftalık faizleri doÄŸru yerde tutmaktır. Merkez Bankası’nın web sitesine bakın, 2014 yılına kadar bütün müdahalelerin ÅŸeffaf bir biçimde açıklandığını görürsünüz. MB baÅŸkanları deÄŸiÅŸtikten sonra baktık ki piyasaya hiç açıklanmadan, hem faiz düşük hem kur artmıyor gibi bir algı oluÅŸturulmaya çalışıldı. Bu öyle bir tuzaktır ki bataklığa benzer. Çırpındıkça batarsınız. Nihayetinde ne oldu? Amaç kuru belli yerde tutmaktı. Fakat kuru sadece döviz satışıyla tutmaya çalışırsanız o zaman dövizi çarçur edersiniz. Türk Lirası hiç bu kadar deÄŸer kaybetmemiÅŸti. Problem ÅŸeffaf olunmaması. Siyasi olarak hesap verilmeli.  - Adalet Bakanlığı’nın Adıyaman’da açtığı dokuz kiÅŸilik temizlik görevlisi kadrosu için 5 bin 217 kiÅŸi baÅŸvuruyor, 1143’ü üniversite mezunu. Bir yandan dayanışma elbette çok kıymetli, ancak ekmek askıda, mama askıda, fatura askıda… Hayatın bu kadar “askıda†olduÄŸu bir dönemi hatırlıyor musunuz?  Korkunç. Ä°nanın içim cız ediyor. Türkiye’de yoksulluk intiharları baÅŸladı. Daha iki hafta önce genel merkez binamızın yanındaki inÅŸaatta bebeÄŸine mama alamayan bir babanın intihar giriÅŸimi oldu, bir arkadaşımız kendisini ikna etti de hayatına son vermekten kurtuldu. Esnaf borçlarını ödeyemiyor. Türkiye hiçbir zaman bu duruma düşmedi. Fırınlar biliyorsunuz marketlere ekmek dağıtıyor. Satılmayanlar da fırına iade ediliyor. Bayatlamış ekmekler… Soruyorum fırın sahiplerine, ne yapıyorsunuz diye. O bayat ekmeklerin özel müşterisi var. 30-40 kuruÅŸ daha azına almak için kuyruÄŸa giriyorlar. Böyle bir ÅŸey yoktu Türkiye’de… Ancak bu gerçeÄŸi gören bir iktidar da kalmadı. Sorunları inkâr ediyorlar. Sayın ErdoÄŸan’ın esnaf ziyareti yapması kolay deÄŸil artık.  - Reform paketinde 850 bin esnafın vergi ödemeyeceÄŸi maddesini gördük. Bu olumlu ama deÄŸil mi? Bu 850 bin kiÅŸi, yani basit usulde defter tutanlardan ne kadar vergi alınıyor biliyor musunuz? 234 milyon lira. Bölün 850 bin kiÅŸiye. Yıllık 275 lira. Zaten çok az vergi ödeyen kısımdan bahsediyoruz. Bunu büyük bir ÅŸeymiÅŸ gibi açıklıyorlar. Kira desteÄŸi veriyoruz diyorlar, o kadar dolaşıyorum, daha alabilen esnafla karşılaÅŸmadım. “BaÅŸvurduk, alamadık†diyorlar. Tabii kaynak da yok, tükettiler. Merkez Bankası’nın rezervinin eksiye düşmesi felakettir.  İTTÄ°FAKI SEÇİM KARARI ALINDIÄžINDA KONUÅžURUZ- Deva Partisi, bir yılda hedeflediÄŸi noktaya gelebildi mi?  TeÅŸkilatlanma aÅŸamamız ve büyük kongremizi yapmış olmamız nedeniyle artık seçime girme konusunda eÅŸiÄŸi geçmiÅŸ bir partiyiz. Pandemi döneminde bire bir temasla kendimizi anlatmamız bir miktar kısıtlı oldu. Partiyle ilgili farkındalığı henüz istediÄŸimiz noktaya getiremedik. Öte yandan da farkında olan vatandaÅŸlarımızın tutumu çok olumlu. Diyelim Ä°zmir’de bazı partilerin rahat dolaÅŸtığı ilçeler vardır, daha zor dolaÅŸtığı ilçeler vardır. Bizde öyle bir ÅŸey yok. Her ilçeye rahat giriyoruz, güler yüzle karşılaşıyoruz. Diyarbakır, Urfa’da, MuÄŸla’da, Manisa’da da öyle. Dolayısıyla DEVA Partisi’nin bir karşı tarafı yok, tepkisel bakan bir kitle yok. Çok önemli bir fırsat bizim için.  - Tepki mi bekliyordunuz? Amacımız her kesime rahatça ulaÅŸabilmekti. Amaca ulaÅŸmaktan mutluyuz.  - AKP geçmiÅŸinizle ilgili oluÅŸan soru iÅŸaretlerini giderebildiniz mi? İlk aylarda soruldu tabii ama bugün itibarıyla insanlar anlamış durumda. Ekibimizi gördükçe bakıyorlar ki her siyasi partiden, her görüşten insan var.  - Partinizi nerede konumluyorsunuz? Pek çok kesimi yatay kesen sorun alanlarıyla ilgileniyor, çözüm üretiyoruz. Yepyeni bir siyasi kimlik inÅŸa ediyoruz. Merkezin sağı, liberal, merkezin solu, muhafazakâr gibi yerlere oturmuyoruz. Her kesime hitap ediyoruz, öyle yola çıktık. Bize gönüllü olmak için baÅŸvuran 18 bin kiÅŸi, web sitemiz üzerinden ankete cevap verdi. Yüzde 30’u daha önce AKP’ye, yüzde 20 CHP, yüzde 10 HDP, yüzde 10 MHP, yüzde 10 Ä°YÄ° Parti’ye oy veriyormuÅŸ. Yüzde 20 de hiçbir partiye oy vermemiÅŸ. CoÄŸrafya dağılımı tüm Türkiye… Partiye gençlerin ilgisinin çok yüksek olduÄŸunu da söyleyebilirim. - Ufukta bir erken seçim görüyor musunuz? Teknik olarak baktığımızda erken seçim CumhurbaÅŸkanı’na bir dönem daha hak veriyor. Dolayısıyla benim tahminim, vaktinden bir miktar önce seçim yaparak bir dönem daha kendine hak kazandıracak bir yöntem izleyeceÄŸi. Ama ne kadar erken? Ãœlke herhalde bu kadar sıkışmış durumdayken CumhurbaÅŸkanı’nı elindeki gücü riske atmayacaktır diye düşünüyorum. Seçim yasası, siyasi partiler kanunuyla, barajla oynayarak acaba oyunun kurallarını deÄŸiÅŸtirebilir miyiz diye bakıyorlar. Bir sorun da bizi ölçemiyorlar.  - Bu onların hareket kabiliyetini etkiliyor mu? Elbette. Ölçemedikleri için ne yapacaklarına karar veremiyorlar. Barajı ne yaparsak Deva Partisi’ni engelleriz mesela. Ä°ttifakla ilgili neleri düzenleriz ki Deva Partisi’ni engelleriz? Rasyonel olan 2022’de seçim… Ama bir küçük ortak var biliyorsunuz. DesteÄŸini çektiÄŸi anda hükümetin sürdürülebilirliÄŸi kalmaz.  - Ä°ttifak içinde yer almıyorsunuz ama bir yandan da ittifaka yakın duruyorsunuz…  KuruluÅŸumuzdan sonra tüm siyasi partilerle diyalog içinde olmaya gayret ettik. Bütün siyasi partilerle bayramlaÅŸmak için adım attık, iktidardan ret, muhalefetten kabul aldık. Pandemi nedeniyle Zoom üzerinden bayramlaÅŸtık. Biz siyaseti kavga üzerinden deÄŸil, diyalog üzerinden yürütmek istiyoruz. Ama iktidar kapıyı kapattı. Arkasından geçen sene “güçlendirilmiÅŸ parlamenter sistem†çalışması baÅŸlattık. Genel merkezimizi açtıktan sonra muhalefet partileri ziyaretimize geldi, onlara çalışmamızdan bahsettik. Sizin de varsa çalışmanız, arkadaÅŸlarımız konuÅŸsun dedik. Partilerin bu konuda görevlendirdiÄŸi kiÅŸiler en az bir defa görüştüler… Kim, ne hazırlamış, istiÅŸare ettik.  - Diyelim yarın seçim oldu, tüm bu çalışmalarınızı bir mutabakat olarak seçmene duyuracak mısınız? Mutabakata ulaÅŸabilir miyiz bilmiyorum. Bütün partiler bir arada çalışmıyoruz. Ä°kili görüşmeler bunlar…  - Niye bir araya gelmiyorsunuz? Bu kadar erken bir aÅŸamada bir ittifak görüntüsünün doÄŸru olmayacağını düşünüyorum.  - Niçin? Çünkü ittifak bir seçim ittifakı. Seçim bitince ittifak anlamsızlaşıyor. Kaldı ki son bir ayda diÄŸer muhalefet partilerinin yaptıkları açıklamalara bakarsanız ittifak konusunda çok somut ÅŸeyler duymuyorsunuz. ÖrneÄŸin Sayın KılıçdaroÄŸlu ve Sayın KaramollaoÄŸlu’nun yaptığı basın toplantısını dönüp bir izleyin. Ä°kisi de “Seçim yaklaşınca bunu konuÅŸuruz†diyorlar. Bizim de kendimize özel bir sebebimiz var. Kendi özgün kimliÄŸimizi öncelikle oluÅŸturmamız lazım. Erken aÅŸamada herhangi bir siyasi partiye yakın görünür, erken aÅŸamada ittifakın içinde gibi algılanırsak vatandaÅŸlarımız bizi anlamak için çaba göstermez, “Bunlar onlarla beraber†derler, bitti. Kendi zihinlerinde bizi bir torbaya atarlar. Halbuki bizim yeni bir parti olarak kendi özgün kimliÄŸimizi oluÅŸturmamız gerekir.  - Peki, ittifaklarla ilgili kararınızı ne zaman vereceksiniz? Seçim kararı alındığında... Ama olumlu-olumsuz, hangi ittifakla bilemiyorum.  - Sahiden bir öngörünüz yok mu? Yok, çünkü iÅŸler çok çabuk deÄŸiÅŸiyor. Siyasi partiler arasındaki diyalog çok önemli. Birbirimizi anlama egzersizi çok önemli. Siyasi partiler de deÄŸiÅŸiyor, yeni partiler kuruluyor. Ayrılmalar oluyor, iÅŸler de deÄŸiÅŸiyor. Güven de çok önemli. Bir kader ortaklığı yapılacak karşılıklı güven de çok önemli. Birbirlerini tanımadan, anlamadan bu güveni nasıl saÄŸlarsınız. Sürekli ÅŸekil deÄŸiÅŸtiriyor siyasi partilerimiz, evrile evrile gidiyor. Bir yıl önceki durumla bugünkü durum farklı, muhtemelen bir sene sonra da biraz daha deÄŸiÅŸir. O gün geldiÄŸinde, günün ÅŸartlarında deÄŸerlendireceÄŸiz. Bugünden adını koymayı doÄŸru bulmuyoruz.  - Ya HDP’nin kapatılması?Ä°lkesel olarak parti kapatmalara karşıyız. Bu sadece bizim deÄŸil CumhurbaÅŸkanı’nın da daha önce defalarca ortaya koyduÄŸu bir bakış açısıdır. Tutarsızlık orada zaten. Zamanında defalarca kapatılmış bir partinin içinden çıkıp da baÅŸka partileri kapatma eÄŸiliminde olması da büyük bir tutarsızlıktır.- Orada MHP’nin kararlılığı görülüyor…Küçük ortağın derdi onlar da hiçbir ÅŸey üretemiyorlar. Bugüne kadar Türkiye’nin hangi sorununu çözmüşler ki? Desinler ki sayın Bahçeli’nin Türkiye’ye şöyle bir faydası var… Böyle bir ÅŸey yok. Küçük ortaÄŸa sürekli büyük düşmanlar gerekiyor. Düşmanlık üzerinden beslenen bir siyasi yaklaşımdan söz ediyoruz. Birilerine saldırarak, hakaret ederek kendi kimliklerini tanımlamanın Türkiye’ye bir faydası yok. Biz ilkesel olarak parti kapatmalara karşıyız ama demokratik dünyada parti kapatmalar sıfırdır diye bir ÅŸey yok. Bizim kendi özelimize baktığımızda, burada önemli olan siyasetin demokratik ve meÅŸru bir zeminde ilerliyor olması. Dolayısıyla Türkiye’de hiçbir siyasi partinin üzerinde bazı örgütlerin gölgesi dolaÅŸmamalı. Buradaki uyarı o örgütleredir. Türkiye, sorunlarını meÅŸru demokratik siyasetle çözebilecek olgunluktadır.- Suriyeliler vatandaÅŸ yapılacak deniyor, bir seçim stratejisi mi?Beyhude çaba. Åžu anda hükümetin hızlı bir ÅŸekilde yapması gereken kendi vatandaşının sorununu çözmek. Bunu yapmayıp baÅŸka ülkeden gelenleri vatandaÅŸ yapıp onlardan gelen oylarla varlığını sürdürmeye çalışacaksa hiç uÄŸraÅŸmasın, bunlar beyhude. Oradan geleceÄŸin çok fazlasını öbür tarafta kaybeder. Tamamen kendi ÅŸahsi bekası derdine düşmüş bir yönetim zihniyetiyle karşı karşıyayız. Ä°ktidar devam etsin de… Böyle baktığınızda bu ülkenin sorunları çözüm üretemezsiniz. Oradan gelecek desteÄŸe bel baÄŸlarsanız, Türkiye Cumhuriyeti vatandaÅŸları ne düşünecek! Onlar cepte diye mi düşünüyorlar? Åžu anda ülkemizde olan Suriye vatandaÅŸlarının bir an önce kendi ülkelerinde huzur ve refah içinde yaÅŸayacakları bir ortamı saÄŸlamak için çaba gösterilmeli.DOSTUM SÄ°Sİ’YE DOÄžRU GÄ°DER BU Ä°Åž- ÇavuÅŸoÄŸlu açıkladı, Mısır’la diplomatik düzeyde temaslarımız baÅŸladı. AKP geri adım mı attı? Sisi n’oldu?Dış politikada iki önemli taşıyıcı sütun vardır: Biri ilkeler ve deÄŸerler sütunudur. Ä°kincisi de ulusal çıkarlardır. KuÅŸkusuz bizim ülke olarak ilke ve deÄŸerler açısından baktığımızda demokrasiden yana bir duruÅŸ ortaya koymamız lazım. EÄŸer insanların, sivillerin hayatı söz konusuysa orada bir kaygı duymamız lazım. Sırf ulusal çıkardır diye on binlerce insanın hayatını kaybedeceÄŸi konuda gözünüzü karartarak hareket ederseniz, bu doÄŸru deÄŸil. Bir yandan da çıkarlar, sabit büyüklükte bir pastayı paylaÅŸmak deÄŸil. Pastayı nasıl büyütürsünüz, herkes nasıl kazanır, önemli olan odur. Böyle baktığımızda Türkiye’nin uzun vadede kader ortaklığı yapacağı bölgelerde tabii ki demokrasi, hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü çok önemli. NATO ittifakının ruhunda da bu vardır. Demokrasinin iÅŸlemediÄŸi ülke yoktur. Demokrasinin kalitesi belli bir yere geldiÄŸinde ülke daha öngörülebilir oluyor. Ama tek adam sistemi varsa öngörülemez oluyor. Bir kiÅŸinin dürtüleri, tavrı ülkenin her ÅŸeyini deÄŸiÅŸtiriyor. Bu, Türkiye demokrasinin olmadığı ülkelerle kavgalı olmalı anlamına gelmiyor. Kaldı ki ÅŸu andaki hükümetin, daha doÄŸrusu ErdoÄŸan’ın ciddi bir tutarsızlığı olduÄŸunu görüyoruz. Dostum diyerek sarıldığı liderlerin pek çoÄŸunun ya bir monarÅŸinin başında olduÄŸunu görüyoruz ya da bir baÅŸka otokratik sistemin başında olduÄŸunu. Öyle bakınca, Mısır’la iliÅŸkilerdeki bu soÄŸuk tavrın hiçbir tutarlılığı yok. Hüsnü Mübarek Mısır CumhurbaÅŸkanı iken Mısır ile Türkiye’nin iliÅŸkileri kopuk muydu? Sayın ErdoÄŸan, “Ben onun elini sıkmam, masasına oturmam†diyor muydu? Tam tersine biz Mübarek cumhurbaÅŸkanı iken DoÄŸu Akdeniz konusunda Mısır ile ilgili görüşmelerimizi çok ilerletmiÅŸtik. En uzun kıyı ÅŸeridi olan ülke Mısır ve Türkiye. Mısır ile Türkiye anlaÅŸtığı zaman bütün bu coÄŸrafyanın ÅŸekillenmesine yardımcı olur ve her iki ülkenin çıkarları da maksimize edilmiÅŸ olur. Bizzat kaç kere Sayın Mübarek’in odasında haritalar üzerinde çalışma yaptık. Biz bunu yaptığımızda “DiÄŸer ülkelerle daha iyi anlaşırız ve DoÄŸu Akdeniz’in tümünde istikrar istiyorsak bunun iki ülkesi Mısır ve Türkiye’dir†dedik. Sonra Arap Baharı oldu, Mursi geldi. Onların da devlet tecrübesi eksikliÄŸi vardı. Åžimdi yeni bir yönetim var. Türkiye, Mısır’dan uzak durdu, ne oldu? Ãœlkenin çıkarları DoÄŸu Akdeniz’de çok büyük zarar gördükten sonra mı Sayın ErdoÄŸan’ın aklına geliyor da “Darbeci Sisi†oluyor, “Dostum Sisiâ€. Yarın görürsünüz Dostum Sisi’ye doÄŸru gider bu iÅŸ. Gitmezse de tüm ülkeler bir araya gelir, Türkiye haklı olduÄŸu yerde haksız duruma düşer ve DoÄŸu Akdeniz’deki milli çıkarlarımız büyük zarar görür.- Esed, Esad olur mu?Oradaki durum biraz daha farklı. Öncelikle Suriye’nin uzun vadede nasıl bir ülke olarak ÅŸekilleneceÄŸi çok belirleyici. Pek çok ülke bu son dönemde tutum deÄŸiÅŸtirdi. Pek çok ülke Esad’sız bir ülkeye göre planlarını yaparken ÅŸimdi Esad’ın içinde olduÄŸu senaryolar konuÅŸulmaya baÅŸlandı. Burada önemli olan bir ülkenin dış politikasının tek bir kiÅŸinin dürtüleriyle ÅŸekillenmemesi. Bu ülkenin yetiÅŸmiÅŸ, tecrübeli diplomatları var. Hem istihbarat hem asker bürokrasisinde çok kıymetli insanları var. Teknik kapasiteyi sonuna kadar kullanması ve Türkiye’nin yeni fotoÄŸrafa bakarak bir Suriye stratejisi oluÅŸturması lazım. Amaç da mutlaka en kısa zamanda Suriye’de istikrarın ve barışın saÄŸlanması olmalı.- Kürdistan haritalı Papa pulu için diyecekleriniz?Bunlar yeni deÄŸil. 20 sene öncesine gidin, arada haritalar çıkar. Hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Türkiye’nin özgüveni ne kadar yüksekse bu haritalar da o kadar gündeme gelmez. Özgüveni düşük olduÄŸunda bu haritalar mesele olur.
İpek Özbey
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/671029-ali-babacan-ekonomiyi-ve-gundemi-degerlendirdi-tedavi-konusuluyor-ama-teshisi-konusmak-yasak/