News - Haberler
Patronlu başkanlık rejimi
| Monday, 03.22.2021, 04:00 AM | (286 views)
Patronlu başkanlık rejimi
Anayasa Profesörü Korkut Kanadoğlu ile gündem; HDP Milletvekili Gergerlioğlu'nun durumunu, HDP'ye kapatma davasını, İstanbul Sözleşmesi'nin feshini konuştuk.
NEDEN PROF. DR. KORKUT KANADOÄžLU? Önce HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk GergerlioÄŸlu’nun milletvekilliÄŸi düşürüldü, sonra HDP’ye kapatma davası açıldı. Gece yarısı Ä°stanbul SözleÅŸmesi’ni onaylayan ilk ülke olarak Türkiye, sözleÅŸmeden çekildi. Yine bir gece yarısı GergerlioÄŸlu, TBMM’de gözaltına alındı. Tüm bu geliÅŸmeler siyasi olarak konuÅŸulurken hukuka uygunluÄŸu da tartışılmaya baÅŸlandı. Bize de “Siyasi Partiler Kanunu Åžerhi†ve “Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel BaÅŸvuru†kitaplarının da yazarı Anayasa Profesörü Korkut KanadoÄŸlu’na sormak kaldı.- Ömer Faruk GergerlioÄŸlu hakkındaki Yargıtay kararı... Sonra sabaha doÄŸru gözaltına alınıp, saatler sonra serbest bırakılması... Son geliÅŸmeden baÅŸlayalım.KiÅŸi özgürlüğü ve güvenliÄŸi hakkı, özellikle bireyleri keyfilikten korumaya yöneliktir. GergerlioÄŸlu’nun gözaltına alınması ise tipik bir keyfilik örneÄŸidir. Gözaltı tedbirinin önkoÅŸulu suç iÅŸlediÄŸine dair somut belirtilerin bulunmasıdır. GergerlioÄŸlu’na atfedilen “milletvekili gibi davrandığı, sosyal medya üzerinden basın açıklamaları yaptığı, canlı yayınlar yaptığı, kamu binasında hakkı olmadan durması†fiilleri hiçbir ÅŸekilde somut suç belirtisi olarak kabul edilemez. Ayrıca suç iÅŸlediÄŸi hakkında herhangi somut belirti bulunmayan GergerlioÄŸlu’nun yakalanmasının, maddi gerçeÄŸin ortaya çıkarılmasını temin etmek amacına yönelik olmadığı hususunda da bir tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla GergerlioÄŸlu’nun yakalanması ve sonrasında uygulanan gözaltı tedbiri anayasal açıdan meÅŸru bir amaca dayanmamaktadır.Bu keyfi uygulama ile çaÄŸrı üzerine gelmeme durumunda zorla getirme veya yakalama iÅŸlemi yapılmasına yönelik tedbirler alınacağı taahhüdünü içeren Ä°nsan Hakları Eylem Planı’nın kâğıt üzerinde kaldığı bir kez daha görülmüştür.  TWEET MAHKÛMÄ°YETÄ° ÖZGÃœRLÜĞÜN Ä°HLALÄ°- GergerlioÄŸlu’nun tweet’i örgüt propagandası suçunun oluÅŸması için yeterli mi? Hukuki olarak bu tweet örgütün cebir ve ÅŸiddet veya tehdit içeren yöntemlerin övüldüğü anlamına geliyor mu?Demokratik bir devletin varlığı için düşüncelerin çatışmasının, fikirlerin uyuÅŸmazlığının ne kadar önemli olduÄŸunu, ifade özgürlüğünün demokrasi için vazgeçilmez kurucu bir unsur olduÄŸunu hatırlatmaya sanırım gerek yok. Son yıllarda özellikle terör propagandası suçu açısından Yargıtay ve AYM ifade özgürlüğünü önceleyen bir yaklaşım geliÅŸtirdi ve terör propagandası suçunun ancak terör eylemlerini, ÅŸiddet kullanımını öven sözler için söz konusu olacağını, bunun dışındaki açıklamaların cezalandırılmasının ifade özgürlüğünün koruma alanına meÅŸru olmayan bir müdahale olacağını belirtti. Nitekim Sırrı Süreyya Önder kararında, çözüm süreci zamanında yapılmış olan konuÅŸmanın terör propagandası suçunu oluÅŸturmadığı AYM tarafından tespit edilmiÅŸtir. Aynı ÅŸekilde AYM’nin Öcalan kararında “eÅŸi görülmemiÅŸ kırım hareketine karşı PKK öncülüğünde geliÅŸtirilen özgürlük hareketiâ€, “PKK’nin öncülük ettiÄŸi devrimci halk savaşı†gibi ifadeleri içeren kitabın toplatılmasıyla baÅŸvurucunun düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmayan bir müdahalede bulunulduÄŸu sonucuna varılmışken, hatta demokratik çözümün gerçekleÅŸmemesi halinde “nihai bir savaÅŸ aÅŸamasına geçilebileceÄŸi†yönündeki ifadeler, baÅŸvurucunun ÅŸiddeti teÅŸvik ve terör eylemlerinin yapılmasına çaÄŸrıda bulunduÄŸu anlamına gelmediÄŸi saptaması da yapılmışken, bütünü itibarıyla hiçbir ÅŸekilde ÅŸiddet kullanımını, silahlı direniÅŸi veya baÅŸkaldırmayı tahrik etmeyen bir tweet nedeniyle mahkûmiyet, ifade özgürlüğünü ihlal edecektir. Sonuç olarak kamuoyunu büyük ölçüde ilgilendiren bir sorunda düşüncelerin tartışılmasına katkı ne denli çok olursa, ifade özgürlüğünün koruma alanı da o denli geniÅŸleyecektir. GergerlioÄŸlu’nun yaptığı Twitter paylaşımıyla, halen eriÅŸim engeli kararı verilmemiÅŸ ve içeriÄŸinde herhangi bir somut ÅŸiddet eyleminin övülmediÄŸi bir gazete haberini alıntılaması gerekçe gösterilerek terör propagandası suçundan mahkûm edilmesi, konunun usulü boyutu (milletvekili dokunulmazlığı) bir yana Yargıtay ve AYM’nin daha önce kendisinin belirlediÄŸi ifade özgürlüğüne iliÅŸkin ilkelerle baÄŸdaÅŸmamaktadır.DOKUNULMAZLIÄžIN KALKTIÄžINDAN SÖZ EDEMEYÄ°Z- O halde GergerlioÄŸlu hakkındaki karar anayasaya aykırı..Hükmün içeriÄŸinden de bağımsız olarak ÅŸunu söylemem gerekir: GergerlioÄŸlu’nu mahkûm eden derece mahkemeleri, anayasanın 83. maddesinde dokunulmazlığın istisnası olarak atıf yapılan anayasanın 14. maddesini yanlış yorumlamıştır. Söz konusu madde, 2001 yılında deÄŸiÅŸtirilirken, 14. maddenin kapsamı düşünce özgürlüğü lehine daraltılmış ve sadece Cumhuriyetin niteliklerine karşı olan “faaliyetler†özgürlüklerin kötüye kullanılması olarak belirlenmiÅŸtir. Bu açıdan, örgüt propagandası suçunu anayasanın 14. maddesi kapsamında görmemek gerekir. Sonuç olarak GergerlioÄŸlu’nun milletvekili seçilmesiyle kazanmış olduÄŸu dokunulmazlığın kalkmış olduÄŸundan söz edemeyiz.- GergerlioÄŸlu’nun Anayasa Mahkemesi baÅŸvurusunu beklemeyi engelleyen bir yasal düzenleme var mı?Bu tartışma aslında 2010 anayasa deÄŸiÅŸiklikleriyle ortaya çıkan yeni hukuki durumdan kaynaklanıyor. BilindiÄŸi gibi bu deÄŸiÅŸikliklerle AYM’ye bireysel baÅŸvuru yapma olanağı getirildi. Fakat milletvekilliÄŸinin düşmesini düzenleyen anayasanın 84. maddesi kaleme alındığı zaman, doÄŸal olarak milletvekilliÄŸinin düşmesine yol açan kesinleÅŸmiÅŸ bir mahkûmiyet kararına karşı AYM’ye bireysel baÅŸvuruda bulunarak ihlal kararı alabilmek mümkün deÄŸildi. Dolayısıyla burada bir anayasal boÅŸluÄŸun ortaya çıktığını belirtmem gerek. Nitekim geçmiÅŸ yasama dönemlerinde AKP’li TBMM BaÅŸkanı Cemil Çiçek tarafından kesinleÅŸmiÅŸ mahkûmiyet hükümlerinin TBMM Genel Kurulu’nda okunması bekletilerek bu milletvekillerinin vekilliklerinin düşmesi engellenmiÅŸti. ÖrneÄŸin bu vekillerden biri olan Engin Alan hakkındaki Balyoz kumpas davasında verilen mahkûmiyet hükmü aceleyle TBMM Genel Kurulu’nda okutulmadığı için milletvekilliÄŸi düşmemiÅŸti. Bu süreçte AYM tarafından hak ihlali kararı verilmesi, milletvekilliÄŸi sıfatı hakkında herhangi bir tartışmaya yol açmamıştır. TBMM BaÅŸkanlığı’nın bu tavrı, rahmetli ErdoÄŸan Teziç hocamızın ifadesiyle tipik “anayasa uygulaması†oluÅŸturmuÅŸtur. Oysa bu yasama döneminde TBMM BaÅŸkanı Mustafa Åžentop tarafından AYM’ye yapılmış olan bireysel baÅŸvuru sonucu beklenmeksizin mahkûmiyet hükümleri genel kurulda okutularak, seçme ve seçilme hakkını korumayı esas alan bu anayasa uygulamasından dönülmüştür. Bu da kuÅŸkusuz anayasal bir soruna yol açmaktadır. Nihai çözümün ise anayasada bu duruma iliÅŸkin bir deÄŸiÅŸiklik yapmakla saÄŸlanabileceÄŸi kanaatindeyim./Archive/2021/3/22/032756951-22gerger-sb-sy8.jpgTEKRAR MÄ°LLETVEKÄ°LÄ°Â SIFATINI KAZANACAKTIR- GergerlioÄŸlu da tıpkı Enis BerberoÄŸlu gibi TBMM’ye döner mi öyleyse?EÄŸer AYM, milletvekili dokunulmazlığına iliÅŸkin BerberoÄŸlu kararındaki tespitlerinin arkasında durur ve ihlal kararı verirse, bu durumda ilgili mahkeme şüphesiz yeniden yargılama yapmak ve milletvekili dokunulmazlığı nedeniyle yargılamanın durmasına karar vermek zorundadır. Bu kararın da paralel bir usul iÅŸletilerek TBMM Genel Kurulu’nda okunması ile GergerlioÄŸlu tekrar milletvekili sıfatını kazanacaktır. Bu da AYM kararlarının baÄŸlayıcılığı ve hak ihlalinin giderilmesindeki temel amaç olan “eski halin iadesi†ilkesinin bir gereÄŸidir.HUKUKÄ° Ä°NANDIRICILIÄžI ZAYIF- Tüm bu geliÅŸmelerin ışığında sizce HDP yine de kapatılır mı, yoksa Anayasa Mahkemesi’nden “sürpriz†bir karar çıkar mı?Bu biraz da “sürprize†nereden baktığınıza baÄŸlı. Türkiye’deki uygulama, aynı çizgideki siyasi partilerin (HEP-DEP-HADEP-DTP) ya da “Kürt sorununa†temas eden partilerin (TÄ°P-Sosyalist Parti) kapatılma yaptırımından kurtulamadığını gösteriyor. Ancak hukuken olması gerekeni konuÅŸuyorsak, öncelikle AÄ°HM’nin parti kapatma hakkındaki içtihadına bakmamız gerek. Özellikle AÄ°HM’nin yakın tarihli DTP kararı hukuken olması gerekene iliÅŸkin önemli ipuçları veriyor.- Hatırlayalım…Tıpkı bugün HDP iddianamesinde ileri sürüldüğü gibi “PKK ile baÄŸlantılı olarak anayasaya aykırı eylemlerin odağı†haline geldiÄŸi gerekçesiyle DTP hakkında AYM tarafından 2009’da kapatma kararı verilmiÅŸti. Bu karara karşı AÄ°HM’ye yapılan bireysel baÅŸvuru sonucunda mahkeme, kapatma kararıyla örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiÄŸine karar vermiÅŸti. Bu kararın, anayasamız gereÄŸi iç hukukumuzun bir parçası olan AÄ°HS gereÄŸince baÄŸlayıcı olduÄŸunu hatırlatmaya bilmem gerek var mı? Biraz teknik olacak ama insan hakları hukukunda bireysel baÅŸvuru kararlarının etkisinden bahsederken iki yönlü bir deÄŸerlendirme yapılır: Bunlardan birincisi, kararın sübjektif etkisidir. Buna göre, karar öncelikle baÅŸvuranlar açısından sonuç doÄŸurur. Bireysel baÅŸvuru kararlarının ikinci etkisi ise objektif etki dediÄŸimiz hukuk düzenine etkidir. Bu da en basit ifadeyle bir bireysel baÅŸvuru sonucunda alınan kararın benzer durumlardaki paralel hukuki uyuÅŸmazlıkları da etkilemesidir. Bunu söylememin sebebi, DTP’nin kapatılmasının ardından o dönemki anayasa hükümleri gereÄŸince milletvekilliÄŸi düşen Ahmet Türk’ün bugünkü davada da hakkında siyasi yasak istenmiÅŸ olması. Oysa AÄ°HM daha önce verdiÄŸi DTP kararında Ahmet Türk’ün siyasi faaliyet özgürlüğüne benzer sebeplerle yapılan müdahalenin, hak ihlali oluÅŸturduÄŸunu tespit etmiÅŸti. Daha geniÅŸ açıdan yaklaşırsak, bugün tüm Kıta Avrupası’nda parti kapatma rejimini belirleyen temel ilkeleri olarak AÄ°HM’nin özellikle Refah Partisi ve DTP kararlarına referans verilmekte.HAZÄ°NE YARDIMINDAN YOKSUN BIRAKABÄ°LÄ°R- HDP iddianamesine dönersek…Partili yönetici ve milletvekillerinin bazı açıklamalarının delil olarak yer aldığını görüyoruz. Fakat Sırrı Süreyya Önder örneÄŸinde olduÄŸu gibi, bu açıklamaların terör örgütü propagandasından mahkûm edilmesini, AYM ifade özgürlüğünün ihlali olarak deÄŸerlendirmiÅŸti. Bu durum iddianamede, AÄ°HM ve AYM kararlarının baÄŸlayıcılığının hiçbir suretle dikkate alınmadığını göstermektedir. Ayrıca Ä°spanya ve Türkiye’yi karşılaÅŸtıran AÄ°HM, Ä°spanya’nın pek çok özerk bölgesinde, çok sayıda “ayrılıkçı†siyasal partinin barış içinde bir arada varlığını sürdürdüğünün altını da çizmiÅŸtir. Böylece bu konudaki sorunların demokratik bir tartışma çerçevesinde ele alınması mümkün olabilmektedir. ÇoÄŸulculuÄŸun saÄŸlanamadığı ortamda parti kapatma yaptırımına baÅŸvurulması, bu ilkeleri savunmayı silahlı örgütlerin tekeline bırakmak olur ki bu da SözleÅŸme’nin ruhuna aykırı düşer. Tüm bu sebeplerle, HDP’in kapatılma davasında AYM ya AÄ°HM, içtihadı doÄŸrultusunda kapatma istemini reddedecek; ya da DTP kararından ayrılmayı haklı kılacak delillerin varlığını somut gerekçelerle ortaya koyma koÅŸuluyla kapatma kararı verecektir.- Siz ne gibi bir sonuç bekliyorsunuz?Anayasada öngörülen en ağır yaptırım parti kapatmadır. Ancak temelli kapatma yerine dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına da karar verilebilmektedir. Ä°HAM, DTP’nin kapatılması kararını bu noktada bir kez daha Herri Batasuna ve Batasuna’nın kapatılması ile karşılaÅŸtırarak parti kapatmanın Ä°spanyol hukukunda öngörülmüş olan tek yaptırım türü olduÄŸu için SözleÅŸme ile çeliÅŸmediÄŸine, DTP’nin ise devlet yardımından yoksun bırakma yaptırımının varlığına raÄŸmen kapatılmasının SözleÅŸme’nin ihlaline yol açtığını saptamıştır. Bu saptamadan hareketle HDP için de ara bir formülün, yani hazine yardımından yoksun bırakmanın, ilk aklıma gelen sonuç olduÄŸunu söyleyebilirim.- Yasal olarak bundan sonra nasıl bir süreç iÅŸleyecek?Henüz dava açma aÅŸamasına gelmedik, henüz ara muhakeme aÅŸamasındayız. Davanın açılmış olması için AYM tarafından iddianamenin kabul edilmesi gerekiyor. Åžu an itibarıyla AYM BaÅŸkanı, ilk inceleme için bir raportör görevlendirdi. Raportörün hazırlayacağı rapor üzerine iddianamenin kabulüne karar verilmesi halinde, ilgili siyasi partinin yazılı savunması alınacak. Ayrıca kapatılması istenen siyasi parti sözlü savunma da yapacak. Gerekli görülmesi halinde ilgililerin sözlü açıklamaları dinlenecek ve nihayetinde esas hakkında bir karar verilecektir. Belirtmek gerekir ki AYM Genel Kurulu’nun kapatma kararı verebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oyu gerekecektir.- Böyle bir dava ne kadar sürer, örneÄŸin 2023’ten önce sonuçlanma olasılığı var mıdır?Ne anayasada ne de Anayasa Mahkemesi Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu’nda parti kapatma davalarının ne kadar sürede sonuçlandırılması gerektiÄŸine dair bir hüküm yer alır. Yakın tarihimizde dört ayda sonuçlanan parti kapatma davaları (Adalet ve Kalkınma Partisi) görüldüğü gibi yedi seneyi aÅŸan ve yasal dayanağı kalmadığı için düşen parti kapatma davaları da (DEHAP) var. Dolayısıyla ÅŸimdiden kesin bir ÅŸey söylemek mümkün deÄŸil./Archive/2021/3/22/032852669-22hdp-sy8-sb.jpgAKÄ°L Ä°NSANLAR DA RÄ°SK ALTINDA MI?- HDP ne yapabilir?Hukuken HDP’nin önünde iki seçenek olduÄŸunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Bunlardan birincisi, kapatma davasının sonucunu beklemek ve bu yargılama sürecinde savunma yapmak. Tabii bunun sonucunda partinin kapatılması, birçok üyesinin siyasi partilere üye olmasının yasaklanması ya da hazine yardımından partinin yoksun bırakılması gibi bir sonuçla karşılaşılabilir. Böyle bir kararla iç hukuk yolları tüketilmiÅŸ olacak ve AÄ°HM’ye baÅŸvuru yolu açılacaktır. Ä°kinci seçenek ise HDP’nin büyük kongresini toplayarak partinin tüzelkiÅŸiliÄŸine kendisinin son vermesidir. Bu durumda parti hakkındaki kapatma davası düşecektir. Aslında 2010 öncesinde farklı bir hukuki durum bulunmaktaydı: Çünkü Siyasi Partiler Kanunu’nun 108’inci maddesine göre, kapatma davası açıldıktan sonra, ilgili parti kapanma kararı vermiÅŸ olsa bile açılmış olan kapatma davası devam etmekteydi. Ancak 2010 anayasa deÄŸiÅŸiklikleriyle yapısı deÄŸiÅŸtirilen Anayasa Mahkemesi, SPK’nin 108’inci maddesindeki bu hükmü iptal etti. Hemen ardından da bu iptal hükmünü DEHAP kararında uyguladı ve yedi buçuk senenin ardından davanın düşmesine karar verdi. Bu açıdan HDP dava sonuçlanmadan kendisini feshederse yahut baÅŸka bir partiye katılma kararı alırsa dava süreci hukuki sonuçlarını doÄŸuramadan sonlanacaktır.- Diyelim ki HDP için kapatma kararı çıktı, vekillere üyelik yasağı geldi... O zaman anayasaya göre ara seçim zorunlu mu olur?Hayır, çünkü partinin kapatılmasına sebep olan diÄŸer üyeleri gibi milletvekilleri de kapatma davası sonucunda diÄŸer bir partinin kurucusu, üyesi ya da yöneticisi olamama gibi bir yaptırımla karşılaÅŸacak olsalar bile yine 2010’da yapılan anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi sonrasında artık bu onların milletvekilliklerinin düşmesine yol açmayacaktır. Dolayısıyla salt bu nedenle zorunlu bir ara seçim kesinlikle söz konusu olmayacaktır.- Size göre bu, siyasi bir dava mı, hukuki mi?Kamuoyunda ne yazık ki tüm kapatma davalarının siyasi olduÄŸu yönünde bir algı oluÅŸtu. Bu algı, yargıya olan güvenin gün geçtikçe azalmasıyla daha da pekiÅŸmektedir. Partili cumhurbaÅŸkanının atadığı Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcısı’nın hazırladığı iddianame hakkında, yine büyük çoÄŸunluÄŸu partili cumhurbaÅŸkanı tarafından atanan AYM üyelerince karar verilecek olması da bu baÄŸlamda göz önünde bulundurulmalıdır. Buna karşılık gerçek hukuk devletlerinde kapatma davaları, siyasi sonuçları olsa da belirli bir yargılama usulüne göre yürütülür. Ãœstelik dava sonucu verilen kararlar, çoÄŸulcu ve özgürlükçü anayasal düzene düşman siyasi partilerin, anayasal yasakları ihlal ettiÄŸine iliÅŸkin açıklayıcı bir tespiti içerirler. Nazi Almanyası ve faÅŸist Ä°talya örneklerinin yaÅŸattığı acı deneyimler, çoÄŸulcu demokrasinin ancak bağımsız anayasa mahkemeleriyle korunabileceÄŸini açıkça gösterdi. Nitekim yakın geçmiÅŸlerinde otoriter ve totaliter deneyimler geçiren Almanya, Ä°talya, Türkiye, Portekiz, Ä°spanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti gibi birçok ülkede bu tür düzenlemeler getirilmiÅŸtir. Son olarak parti yasağının koruduÄŸu deÄŸerin, mevcut siyasal-kamusal düzenin belirli detayları olmayıp bütünüyle siyasi sürecin açıklığı ve özgürlüğü olduÄŸunu belirtmeliyim. Bu nedenle söz konusu olan “devletin korunması†deÄŸil, “anayasanın korunmasıâ€dır. Parti yasaklamanın bu meÅŸru amaca yönelik olması yeterli deÄŸildir. Yasaklama ancak demokratik bir toplumda zorunlu ise haklıdır.- Belki hukuken bir karşılığı yoktur ama benim yurttaÅŸ olarak sorularım var.. Mesela, baÅŸsavcının iddiası: “HDP, PKK elebaşısı Abdullah Öcalan’ın projesidir, PKK’nin partisidir.†Peki... Çözüm sürecini hatırlayalım. Ä°mralı’da Öcalan’la müzakereye oturuldu, HDP de Ä°mralı ve Kandil arasında mekik diplomasisi yürütmek üzere devreye sokuldu. HDP aynı HDP, kadroları aynı. 2019 yerel seçimleri arifesinde Öcalan, avukatları aracılığıyla Ä°stanbul seçimlerine iliÅŸkin mektubunda “HDP tarafsız kalmalıdır†diyor, mektubu da Anadolu Ajansı yayımlıyor; sonra, kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan TRT’ye çıkıp konuÅŸuyor. Tüm bunların hukuken bir anlamı yok mu?Aslında bu sorularınızın hukuki karşılığı var. Yine AÄ°HM’nin DTP kararına dönelim: O davada AÄ°HM, DTP yöneticilerinin söylemlerinin bir bütün içerisinde deÄŸerlendirilmesi gerektiÄŸini belirtmiÅŸ; örneÄŸin parti liderlerinin devlet ile terör örgütü arasında arabulucu olabileceklerini söyledikleri için Kürt sorununun barışçıl bir biçimde çözülmesini savunduklarının kabul edilebileceÄŸini ifade etmiÅŸtir. HDP açısından olaya baktığımızda, bunun çok daha ötesinde partinin ileri gelenlerinin bizatihi devletin yönlendirmesi ile “çözüm süreci kapsamında†silahlı çatışmaların sonlandırılması için PKK elebaşı Öcalan ile görüştüklerini ve bu görüşmelere ÅŸimdi parti kapatma davasının delili olarak iddianamede yer verildiÄŸini görüyoruz. Ä°ster istemez kapatma davasında bu sürece katılan tüm kamu görevlileri davayla ilgili hale getirilmiÅŸtir. Meselenin ikincil bir boyutu ise şöyle açıklanabilir: Çözüm süreci zamanında çıkarılan yasal düzenleme ile bu süreçte görev alan kamu görevlilerine hukuki ve cezai olarak sorumsuzluk tanınmıştı. Åžimdiyse bu süreçte rol almak, bizzat AYM tarafından ülkenin bölünmez bütünlüğüne aykırılık ve terör örgütüyle “iltisaklılık†olarak nitelendirilirse ileride bu durum o süreçte yer alan herkesin bir ÅŸekilde cezai sorumluluÄŸunun doÄŸmasına yol açabilecektir.- Yani Âkil Ä°nsanlar da risk altında mı?Ä°ddianamedeki mantıkla bu kiÅŸiler de sorumluluk kapsamına sokulabilir. AÄ°HM'DE TÃœRK VE TUÄžLUK ÖRNEĞİ- 609 sayfalık iddianamede ÅŸu ifade var: “HDP’liler bugüne kadar ısrarla PKK’ya terör örgütü ve elemanlarına da terörist demedi. Aksine PKK için tabanımız, muhatap alınması gereken bir örgüt, halk özgürlük hareketi gibi ifadeler kullanıldı...â€Â Siyaseten de aslında HDP’lilere en çok sorulan soruydu: “PKK’ye neden terör örgütü demiyorsunuz.†Bu bir kapatma nedeni olabilir mi?Bu tartışma aslında DTP’nin kapatılması sürecinde de sıklıkla yapılmıştı. AYM de AÄ°HM’nin Herri Batasuna ve Batasuna/Ä°spanya kararına atıfla, DTP’nin yöneticilerinin PKK’yi terör örgütü olarak nitelendirmemesini, en önemli delillerden biri olarak ortaya koymaktaydı. Ancak AÄ°HM, DTP’nin yapmış olduÄŸu baÅŸvuruda, Batasuna kararının aksine tek başına soyut olarak terörü kınamamış olmanın bir siyasi partinin kapatılması için yeterli olmadığını ortaya koymuÅŸtur. Buna göre ilgili partinin, somut terör olayları karşısında almış olduÄŸu tutuma bakılmalıdır. Buradan hareketle AÄ°HM, örneÄŸin Aysel TuÄŸluk ve Ahmet Türk’ün PKK’yi terör örgütü olarak görmeseler de söylemlerinin bütününde ÅŸiddeti reddeden bir tavır almış olduklarını belirtmiÅŸtir. Dolayısıyla AYM de önüne gelen bu davada HDP’nin ve bu partinin mensubu siyasetçilerin ÅŸiddet ve terör olayları konusunda almış oldukları tutumu bir bütün olarak baÄŸlamından koparmadan ele almak durumundadır.- Tek tek üstünden gitmeyip genel fotoÄŸrafa bakarsak bir anayasa hukukçusu olarak iddianamenin tümünde ne görüyorsunuz?Hukuken gerçek ve somut delillere dayalı bir iddianame olmaktan uzak olduÄŸunu görüyorum. Henüz sadece suç şüphesiyle baÅŸlatılmış yüzlerce soruÅŸturmanın sadece künyesine atıf yapılarak oluÅŸturulmuÅŸ, ölüler için siyasi yasak talep edilen, “milli meselelerde Türkiye Cumhuriyet Devleti yanında yer almamak†gibi siyasi deÄŸerlendirmelere yer veren bir iddianamenin hukuki inandırıcılığı zayıftır./Archive/2021/3/22/032852763-22eylem-sb-sy8.jpgGÖREV GASPI- CumhurbaÅŸkanı “hukuk reformu†vaadinde bulundu. Sonrasında Selahattin DemirtaÅŸ ve Osman Kavala’nın tutuksuz yargılanmalarını isteyen AÄ°HM’ye meydan okuduk. Yakın zamanda açıklanan Ä°nsan Hakları Eylem Planı’nın ardından GergerlioÄŸlu ve HDP’nin kapatılması davası... Ve son olarak da Ä°stanbul SözleÅŸmesi’nden vazgeçilmesi… Siz bir anayasa hukukçusu olarak, ülkedeki mevcut sistemi hangi cümlelerle anlatırsınız?Günümüz Türkiyesinde seçim ve parlamento gibi tüm kurumlar, demokratik özgürlükçü ideolojinin gerçekleÅŸmesi için deÄŸil, var olan otoritenin kendisini meÅŸrulaÅŸtırması için araçsallaÅŸtırılmıştır. Anayasa, iktidarı sınırlayan gerçek bir anayasa olmaktan çıkmış, kurumların ÅŸeklini bozan otoriter bir anayasacılık anlayışı egemen olmuÅŸtur. Kendisini desteklemeyenlerin haklarını, kendi çıkarlarına ve hükmetme arzusuna kurban eden bu saÄŸ popülist yönetim anlayışı, toplumsal kutuplaÅŸmayı da artırmaktadır. TBMM’ce onaylanması uygun bulunan Ä°stanbul SözleÅŸmesi’nin, anayasanın 90. ve 104. maddelerine aykırı biçimde bir CumhurbaÅŸkanlığı kararıyla feshedilmesi, bu yönetim anlayışının tipik bir örneÄŸi olmuÅŸtur. Bu, 2011’de TBMM tarafından oybirliÄŸiyle onaylanması uygun bulunan ve anayasanın 90. maddesi gereÄŸi yasaüstü olan bir normun CumhurbaÅŸkanlığı kararıyla kaldırılması, normlar kademelenmesini altüst etmiÅŸtir. Bu kararın dayanağı olarak gösterilen CumhurbaÅŸkanlığı kararnamesi de anayasanın 104/17. maddesine açıkça aykırıdır. Temel hak ve özgürlüklere iliÅŸkin münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bu konu CumhurbaÅŸkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. Yine anayasanın açık hükmü gereÄŸi CumhurbaÅŸkanlığı kararnamesiyle kanunda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümlerinin uygulanması gerekir. Özellikle 2017 anayasa deÄŸiÅŸiklikleriyle birlikte artık kuvvetler ayrılığı anlamını yitirmiÅŸ, yürütmenin yasamaya hâkimiyeti bir tek adam iktidarını ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla bu rejim, otoriterizm ile her ÅŸekilde iliÅŸkilendirilebilir. Örneklersek: diyebiliriz ki Bonapartizm’in özellikleri hayat bulmuÅŸtur. Sürekli bir tehdit hali, “toplumun sürekli kurtarıcısı†rolünün oynanmasını saÄŸlamaktadır. Ya da bir nevi Caudillo (lider, ÅŸef) ortaya çıkmıştır. Devlet baÅŸkanı, hükümet baÅŸkanı, baÅŸkomutan, iktidar partisinin genel baÅŸkanı, yargının üst yönetimini belirleme ve kendisine tamamen baÄŸlı bir basın yayın imparatorluÄŸu. Franco Ä°spanyası’nı betimleyen bu düzenin sanki bugünden pek bir farkı yok. Aslında 2007’den itibaren özgürlükçü demokrasiden uzaklaşıp rekabetçi otoriter rejim durağına yanaşıyoruz. Siyasal oyun alanı serbest ve adil deÄŸil. Seçim kampanyalarında devlet kaynakları sınırsızca kullanılabilmektedir. Sosyo-ekonomik açıdan da patronlu bir baÅŸkanlık rejimine dönüştük. Bürokrasi dönüştürülmüş, kapsamlı atama ve azletme yetkisiyle liyakatsiz ama sadık bir kamu görevlileri kadrosu oluÅŸturulmuÅŸ ve onların baÅŸ hamisi olunmuÅŸtur. Anayasanın 106. maddesi, cumhurbaÅŸkanına ÅŸu an tüm bu yetkiyi vermektedir.
İpek Özbey
Read more: https://www.turkish-media.com/forum/topic/672488-patronlu-baskanlik-rejimi/
Read more: https://www.turkish-media.com/forum/topic/672488-patronlu-baskanlik-rejimi/
Other News
Naci Ağbal'ın görevden alınmasıdünya basınında: "En az Brexit kadar kötü, Türkiye kur krizi riskiyle karşıkarşıya"
HEP'ten HDP'ye 30 yılda neler yaşandı?
Merkez Bankasıeski Başekonomisti Hakan Kara'dan dolarçıkışı:Ülkem içinçok amaçoküzgünüm
Televizyon kanallarıdolar bilgisini kaldırdı
İngiltere'nin Bristol kentindeki protestolarda iki polis yaralandı
Ä°stanbul'da hissedilen deprem meydana geldi
Yazarın cehennemi...
GençBernhard’ın sorgulamaları
Dolarşoku sonrasıMuharremİnce'den yurttaşlaraçağrı
Halkbilimciİlhan Başgöz etrafında iki yayın