News - Haberler
Abidin Müslüm Baysal'dan 'Zaman mı? Mekân mı?' sergisi
| Monday, 03.22.2021, 06:49 PM | (162 views)
Abidin Müslüm Baysal'dan 'Zaman mı? Mekân mı?' sergisi
Sanatçı Abidin Müslüm Baysal'ın dijital sergisi "Zaman mı? Mekân mı? 31 Mart'a kadar görülebiliyor.
Sanatçı Abidin Müslüm Baysal'ın dijital sergisi "Zaman mı? Mekân mı?" lebriz.com internet sitesinin güncel sergiler bölümünde izlenebiliyor. Sergi, 31 Mart'a kadar açık olacak. Baysal sergisini ÅŸu sözlerle anlatıyor:"Zihin felsefesinin en önemli isimlerinden biri olan Descartes, “düşünüyorum öyleyse varım derkenâ€, varlığının ispatını, beyninin zihinsel fonksiyonuna dayandırıyordu. Çünkü ona göre, algıladığımız ÅŸeyler, biz onları algılayabildiÄŸimiz için vardı ve bunun kararını düşüncelerimiz veriyordu. Ama algılar, kiÅŸiden kiÅŸiye göre deÄŸiÅŸebiliyordu. Öyleyse algılarımız, Descartes’e göre “kötücül bir cin†tarafından çarpıtılıp, bizim düşüncelerimizi manipüle etmeye mi yarıyordu. Yani algılarımız görünmez bir el tarafından mı yönetiliyordu?Varlığın, varlığı, sadece zihin üzerinden anlaşılabilir bir ÅŸeyse, o zaman, zamanda, mekânda bir yanılsamadan baÅŸka bir ÅŸey olmayabilirdi. Dolayısıyla, insan aslında, zamansız ve mekânsız kendinde bir varlık olarak mı vardı. Dış gerçeklikten, duyuları yoluyla elde ettiÄŸi izlenimlerini, kendi sübjektif deÄŸerlendirme mekanizmasının, süzgecinden geçiren birey için, zaman ve mekân, kendi yaÅŸamsal varoluÅŸunun gerçeklik kazanmasının, zeminini oluÅŸturmaktan öte bir ÅŸey deÄŸil miydi? Algıladığımızı varsaydığımız her ÅŸey, sadece zihnimizin ürettiÄŸi imajlardan mı ibaretti?Ä°nsanoÄŸlunun, zihnini en çok meÅŸgul eden, kadim sorulardan biride, önce zaman mı vardı, yoksa mekân mı? Bu sorunun cevabı, bireyler için her çaÄŸda özel bir anlam ifade etmekteydi. Çünkü bu soruya vereceÄŸiniz cevap, sizin hayat için deki fikri pozisyonunuzu ve onun uzantısı olan hayat pratiÄŸiniz ile birlikte imgelem dünyanızı belirliyordu.Modernizmin doÄŸuÅŸuyla yeni bir evrenin içine çekilen insanoÄŸlu için, imajların niceliÄŸi artmaya baÅŸlamıştı. Ve bu artış, sanki paralel bir ÅŸekilde zamanın akışını da hızlandırmıştı. Ulaşım ve iletiÅŸim teknolojilerinin, baÅŸ döndürücü bir hızda geliÅŸtiÄŸi ve internetin keÅŸfedildiÄŸi 20. Yüzyılın üçüncü çeyreÄŸine kadar, insanların çok büyük çoÄŸunluÄŸu, ömürlerini baÅŸka bir coÄŸrafya görmeden, doÄŸdukları köy, kasaba veya ÅŸehirde tamamlıyorlardı. Dolayısıyla sınırlı bir imajlar dünyasının içinde, bu insanlar için, mekân, içinden geçtikleri tek düze zamansal akışta, dekor oluÅŸturmaktan öte bir anlam taşımamaktaydı. Zaman ve mekânın iç içe geçmiÅŸ, senkronize olmuÅŸ bütünlük hali, bireyi, kiÅŸisel hayatında sürprizlere kapalı, neredeyse devinimsiz denebilecek bir oluÅŸun içinde yaÅŸatmaktaydı. Ä°nsanlar, henüz tüketim histerisinin kurbanı olabilecekleri, imajların hâkimiyetinde ki bir ekonomik toplumsal düzen içinde yaÅŸamıyorlardı.Sınırsız tüketme güdüsünü, tüm topluma aşılamayı, merkez düşünce haline getirmiÅŸ olan yeni kapitalist anlayışın, gerçekleÅŸtirdiÄŸi internet devrimiyle birlikte, yaÅŸanan toplumsal deÄŸiÅŸim ve dönüşüm, bireyi, sosyo psikolojik olarak, dijital kültürün nesnesi haline getirmiÅŸti. Tüketim toplumunun devamı açısından, imajlar, insanı, kendi gerçekliÄŸini göremeyeceÄŸi kadar büyük bir ilizyonun içine doÄŸru yönlendirmek için kullanılmıştı. Ve böylece her yönümüz imajlar tarafından kuÅŸatılmış oldu. Bu imaj bombardımanı içinde birey, önce kendine ve sonrasında doÄŸaya karşı yabancılaÅŸmıştı. Ä°nternet aracılığıyla, cep telefonları ve bilgisayarlarımız üzerinden, baÅŸta youtube olmak tüm sosyal medya uygulamaları bireyi “gerçeklik sonrası†diye tanımlanan yeni bir sanal gerçekliÄŸin parçaları haline getirtmiÅŸti. GeliÅŸtirilen “arttırılmış gerçeklik†teknolojisi ile insanlar artık oturdukları yerden hiç kalkmadan, istedikleri her yere gidebilecek, istedikleri her ÅŸeyi sanal olarak deneyebileceklerdi. “Matrix†bir nevi gerçeklik kazanmaktaydı. Önümüzde ki dönemlerde Ä°nsan bedenine yapılacak dijital müdahalelerle, insanlık, sanki “Trans Hümanizm†çağı olarak isimlendirilen geleceÄŸe hazırlanmaktaydı. George Orwel’ın 1984 Romanı, dijital teknolojinin sayesinde, insanların rızası da yaratılarak bir ÅŸekilde gerçekleÅŸmekteydi. Ä°nsanların, tüketmeye en çok ihtiyaç duyduÄŸu ÅŸeyler, artık dijital dünyanın sunduÄŸu uygulamalar olmuÅŸtu. Çünkü dijital dünya, gerçekliÄŸin yarattığı kaygıdan, uzaklaÅŸmamızı saÄŸlayacak yegâne çıkış yolu olarak bilinçaltlarımıza zerk edilmiÅŸti.Günümüzde, insanoÄŸlu, kendi zihnine, artık geri dönüşü pek de mümkün olmayan tuzaklar kurarak, gerçeklik duygusunu tamamen kurgusal bir hale getirmiÅŸtir. Bireyler, artık kendine yabancılaÅŸmanın tarihini, geri dönüşü olmayacak ÅŸekilde yeniden yazan bir varoluÅŸ içine hapsolmuÅŸtur.Zaman ve mekân artık gerçek temsiliyetlerinin ötesinde, sanal bir temsille, dijital bir ilüzyonun fonunu oluÅŸturmaya baÅŸlamışlardır. Sürekli kendini tekrar eden ve böylelikle bireyin psikolojisini manipüle eden imajlar, zamanı ve mekânı baypas edip kendi sanal gerçekliklerini, gerçekliÄŸin yerine ikame etmeye baÅŸlamışlardır. Ve bunu gerçekleÅŸtirme görevi, insani duyarlılıklardan yoksun, belli bir amaca hizmet etmesi için tasarlanmış “yapay zekâlara†verilmiÅŸtir. Platon’un maÄŸara alegorisinde olduÄŸu gibi, insanların sanal zincirlerle, önlerinde köle oldukları, ekranlar ve oradan sürekli olarak akmakta olan imajlar gerçekliÄŸin yerini almıştır. Böylece 21.yüzyılda, dijital çağın “Kötücül Cin’leri†yapay zekâlar olmuÅŸtur.Tüm olup, bitenlerin ışığında, gerçekliÄŸe ve algılarımıza, sanatın penceresinden baktığımda ise bu durumu nasıl resmedebilirim diye düşündüm ve kendime ÅŸu soruyu sordum;“Zamanın ve mekânın temsilini plastik olarak renklere versek ve renkleri, zamanın ve mekânın plastik temsili göreviyle kullansak, zihinsel algı ve düşünüş biçimimiz deÄŸiÅŸmediÄŸi sürece, zamanın ve mekânın deÄŸiÅŸikliÄŸini, renkleri deÄŸiÅŸtirerek göstermek, gerçekten bizim için bir ÅŸey ifade edecek midir veya bir gerçekliÄŸe tekabül edip bu durumu sahicileÅŸtirebilecek midir?â€Â Kendime yöneltmiÅŸ olduÄŸum bu soruya, plastik açıdan bir cevap üretebilmek amacıyla, bir dizi serigrafi baskı kurguladım. Tasarladığım resimlerimin, inÅŸası için seçtiÄŸim renkleri, kurgusal plastik imgelemim de zamanı ve mekânı temsil etmeleri amacıyla kullandım. Figürlerin hareketlerini sabit kılarak, zihinsel sabitliklerini sembolize etmek istedim. Ä°mgelemimi, bu ÅŸekilde kodlanmış, plastik bir dışavurumla göstererek, zihinsel esaretimize ayna tutmak istedim.Ayrıca, kullandığım renkleri, gerçeklik algısını bozmak için, formları modle etmeden uyguladım. Böylece üç boyut efekti yaratmadan, zaman- mekân iliÅŸkisini, kavramsal bir durum olarak algılatmak istedim. Beraberinde, renkleri, bu ÅŸekilde plastize etmekteki bir diÄŸer amacım ise, insanlığın, zihinsel olarak gerçeklikten kopma halini, iki boyutlu, sabit denilebilecek bir durumun içine, sıkışmış olarak gösterme isteÄŸimdir.21.yüzyıl insanı için, gerçeklik mi kaybolmuÅŸtu? Yoksa insanoÄŸlu, sanal gerçekliÄŸin yaratmış olduÄŸu dijital bir kara delikte mi kaybolmuÅŸtu? Ya da her ÅŸey bir ilizyonun, gerçeklik olarak kabul ettiÄŸimiz yanılsamalarından mı ibaretti?Zaman mı? Mekân mı? DemiÅŸtik!
cumhuriyet.com.tr
Read more: https://www.turkish-media.com/forum/topic/672681-abidin-muslum-baysaldan-zaman-mi-mekan-mi-sergisi/
Read more: https://www.turkish-media.com/forum/topic/672681-abidin-muslum-baysaldan-zaman-mi-mekan-mi-sergisi/
Other News
Beşiktaşkadın takımıson maçınıkaybetti
Fed BaşkanıPowell'dan dijital para açıklaması
Boğaziçi davasında 3öğrenciye tahliye
Fenerbahçeliİrfan'la GalatasaraylıTaylan arasında 'milli mutabakat'
Merkez Bankası'nda başkan değişikliğinin ardından borsa sert düştü
Mithat Sancar hakkında soruşturma başlatıldı
Spor yorumcusu Demirkol'dan ilginçiddia: Erol Bulut eşyalarınıtoplamıştı
Barolarİstanbul Sözleşmesi için harekete geçti: Danıştay'da dava açtılar
Gezi Parkı'nın mülkiyetinin el değiştirmesiyle ilgili neler biliniyor?
Muharremİnce: Türkiye’yi karışkarışgezmeye başlayacağım