London’dan bir tutunamayan!
Usta Amerikalı yazar Jack London’ın, Büyük Dünya Savaşı öncesinde ve sanayi devrimi sonrasında gelişen, klasikleşmiş yarı otobiyografik yapıtı Martin Eden (Can Yayınları); genç ve eğitimsiz bir gemicinin kendisini eğitirken verdiği mücadeleyi, çektiği yoksulluğu ve düş kırıklıklarını anlatır.
/Archive/2021/3/24/172046528-ic1.jpgMartin Eden, ünlü Amerikalı yazar Jack London’ın yarı otobiyografik yapıtıdır. Genç ve eÄŸitimsiz bir gemicinin kendisini eÄŸitirken verdiÄŸi mücadeleyi, çektiÄŸi yoksulluÄŸu ve hayal kırıklıklarını anlatan roman, edebiyat tarihinde önemli bir yere sahiptir.Romanın yazıldığı dönem büyük dünya savaşı öncesinde ve sanayi devrimi sonrasında hayatta kalmak için işçi sınıfın günde on yedi saat çalıştığı dönemdir. Martin kenevir fabrikasında çalışırken günde on saat karşılığında bir dolar alıyordu. Makinelerin başında sekiz yaşında çocuklar vardı, Fabrikalar bir deri bir kemik kalmış çocuklarla doluydu. Çocuklar gıdasızlıktan kemik insancıklar olmuÅŸlardı. Bu çocuklar haftada iki dolar almak için altmış saat çalışmak zorundaydılar.Kendi sınıfındaki kızların âşık olduÄŸu, arkadaÅŸları arasında da lider olarak sivrilen işçi Martin Eden, bir gün hiç tanımadığı Arthur’u, onu döven bir adamın elinden kurtarır. Arthur’un kurtuluÅŸu onun esareti olur. Arthur minnet borcunu ödemek için Martin’i evine yemeÄŸe davet eder.Ömründe görmediÄŸi kadar lüks bir eve adımını atan Martin, kendisine ilgi gösteren üniversite okumuÅŸ Arthur’un kız kardeÅŸi Ruth’a âşık olur. Âşık olduÄŸu kızla aralarında hem yaÅŸ hem de sınıf farkı vardır. Martin ilk kez kendisini bir insan karşısında yenik hisseder. Hayali Ruth’un ailesindeki gibi giyinip onlar gibi konuÅŸmaktır… Ä°lkokuldan sonra devam edemediÄŸi eÄŸitimine, bozuk konuÅŸmasına, en önemlisi de cahilliÄŸine lanet okur içinden./Archive/2021/3/24/172101996-ic2-.jpgAÇLIÄžA AÅžKLA MEYDAN OKUMAK!Hayatındaki en önemli dileÄŸi âşık olduÄŸu kıza yakışır bir erkek olarak kendisini yetiÅŸtirmektir. Kendisine meslek ararken yazar olmaya karar verir. O da dünyanın gören gözü duyan kulağı olacaktı. Bu ihtiÅŸamlı mesleÄŸi sayesinde sevdiÄŸi kıza kavuÅŸacaktır.Jack London gerçek hayatta da yaratıcı olmak için bu uÄŸurda katlandığı zorlukları gözünde büyütmemiÅŸtir. London tüm yapıtlarını yazarken edebi alanda Kipling’in izini sürmüştür çünkü Kipling nesnelerin derinliÄŸine iner.Edebiyat ve düşünce dünyasına yepyeni ufuklar açardı. Onun yazar olduÄŸu dönemde Amerikan yazarları Emerson’u örnek almak zorundaydılar; her ÅŸeyi iyi yanından ele alıp gerçeklerden kaçmak. İçin. Jack London ise Gorki’nin Rusya’da yaptığını ülkesinde yapmak istiyordu. Fransa’da Maupassant, Ä°ngiltere’de Kipling neyse Amerika’da Jack London öyle biri olmalıydıMartin Eden’i yazarken yazar romanın taslağı üzerinde çok az düzeltme yapar. Brissenden Martin Eden’e bir gün amaçlarını gerçekleÅŸtirdiÄŸinde boÅŸluÄŸa düşmemesi için sosyalizme bütün gönlüyle baÄŸlı kalmasını öğütler. Böylece sosyalizm baÅŸarıya ulaÅŸtığında hayata baÄŸlı kalmak için bir nedeni olacaktır.Martin Eden yayımlandığında tüm basın susar. Eser hakkında çıkan yazılarda Martin Eden’in edebi bir yapıt olmadığını kanıtlar niteliÄŸinde yazılar yazarlar eleÅŸtirmenler. Öyle ki Jack London Martin Eden yapıtının hakkında bir tek övgünün bile yazılmamış olmasına çok üzülür ve bu konudaki görüşünü şöyle açıklar:“Martin Eden’de bireyciliÄŸe saldırmak istedimse de pek beceremedim sanıyorum; çünkü bir eleÅŸtirmen çıkıp da bunu farkına varamadı†der. Åžimdi yaşıyor olsaydı eserinin baÅŸarısı karşısında mutluluÄŸunu ifade edecek kelime bulamazdı.Martin’in, onu aÅŸağılayan topluma kendisini kabul ettirmesinin bir aracıdır aynı zamanda Ruth. Bu düşüncelerle Ruth’un evinden çıktığı o gün adından baÅŸka kendisine tanıdık gelen hiçbir özelliÄŸi kalmamıştır Martin’in.Bu yanılgısının bedelini canıyla ödeyeceÄŸi aklına gelmez. AÅŸağılık kompleksinden kurtulmadığı için kendi sınıfındaki insanları da küçümser. Kıt olanaklarıyla üç yıl günde on beÅŸ saat yazı yazarak kendisini eÄŸitir ve Ruth’la niÅŸanlanmayı baÅŸarır. Ruth’un ailesi kızlarının kadınlığının farkına varması için Martin’le sevgili olmasına izin verirler.Ruth’un Martin’den beklediÄŸi tek ÅŸey bir iÅŸe girip düzenli bir kazanç edinmesidir. Onun Martin’e örnek olarak gösterdiÄŸi kiÅŸiler yoksulluk içinde mücadele ederek zengin olmuÅŸ insanlardır. Kafasındaki mutluluk anlayışı da anne ve babası gibi ruhsuz bir hayat yaÅŸamaktır.Bu gerçekleri bir türlü göremeyen Martin, kendi yolunda açlığa meydan okur. SevdiÄŸi kız içinse o istediÄŸi ÅŸekle sokabileceÄŸi bir hamurdan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Ä°nsanın aÅŸk için bile olsa kiÅŸiliÄŸinden ödün vermesinin bir baÅŸka tanımı da insanın kendisine yabancılaÅŸmasıdır.Yapıtın Dünya Klasikleri arasına girmesini saÄŸlayan baÅŸat öğelere deÄŸinecek olursam: aÅŸk, nefret, aÅŸağılık duygusu, ideolojiler, mücadele, azim, yenilgi, baÅŸarı, mutsuzluk, mutluluk, amaçsızlık, varoluÅŸsal boÅŸluk, amaçsızlık, yalnızlık… gibi, insanı içten içe sarsan kavramların ete kemiÄŸe bürünüp belleÄŸimizde silinmez izler bırakmasıdır./Archive/2021/3/24/172119137-ic3.jpgLONDON’IN SOSYALÄ°ZMÄ° VE EDEN MANÄ°FESTOSU!Jack London, yirmili yaÅŸlardan önce yazar bireyci liberal görüşü benimsediÄŸini ancak yirmili yaÅŸlarının sonrasında gördüklerinden ve yaÅŸadıklarından dolayı sosyalist görüşü benimsediÄŸini dile getirir. YaÅŸadıklarından dolayı çaÄŸdaÅŸ sosyalizm öğretisini merak etmiÅŸtir. Martin Eden’da da ideolojilere farklı bir pencereden bakar.Zenginler deÄŸil ama “Yoksullar yoksullara verecek ÅŸey bulurlar†saptamasını hayat verdiÄŸi kahramanlar aracılığıyla vurgular. Ä°flas etmiÅŸ bir toplumun çarpıklıklarını insanlara göstermeyi kendisine dert edinmiÅŸtir. Devrimleri insanların deÄŸil, ihtiyaçların doÄŸurduÄŸuna inanır.Ä°nsanların Martin Eden yapıtında olduÄŸu gibi bir dilim ekmek karşılığında makineleÅŸtiÄŸini, sosyal sınıflar arasındaki ayrımın adaletsiz ücret dağılımından kaynaklandığını gördüğü için de Marx’ın Komünist Manifesto’suyla tanışmış ve benimsemiÅŸtir.Tüm yapıtlarında ve eylemlerinde açıkça sanayiye, sömürüye, greve, boykota, kadınlara oy hakkı verilmesi için savaÅŸmıştır tek başına.Ayrıca salt Marx’ın deÄŸil, Darwin’in, Nietzsche’nin ve Herbert Spencer’in düşünceleriyle aydınlatmıştır düşünce dünyasını. Nietzsche’den farklı yaklaşır üstün insan olma olgusuna. Nietzsche sosyalizmi zayıf ve güçsüz insanların yönetimi olarak tanımlar, Jack London ise sosyalizmi üstün insanların yönetimi olarak görür.Yazara göre üstün insan deÄŸerlerinden ödün vermeden güçlüklerin üstesinden gelen, köle yığınlarına sahip çıkan, kitleleri eÄŸiterek yönetebilen, sürüye deÄŸil, kendisine dâhil olan insandır.London tüm yapıtlarında hayatın çıplak gerçeklerini, insanı ölüme götüren isyanları, hayal kırıklıklarını, çıkar uÄŸruna dökülen kanları, ekmek parası uÄŸruna dökülen terleri, ziyan olan hayatları, yok olan yaÅŸama sevincini, insanları ekmek dilimleri gibi bölen adaletsizlikleri iÅŸler.Bu yüzden Martin Eden Nietzsche’nin üstün insan felsefesine karşı bir iddianame niteliÄŸindedir.Yazar Martin Eden yapıtında da, “İnsan, insan olduÄŸu için deÄŸil, karnı doyduÄŸu için insandır.†Saptamasını hiçbir yanılgıya mahal bırakmadan dile getirmiÅŸtir.Acıma kavramına şöyle bakar Jack London: “Acımak; aç köpeÄŸin önüne kemik atmak deÄŸildir; acımak, köpek kadar acıkmış bir insanla kemiÄŸini paylaÅŸmaktır.â€Jack London’ın Martin Eden yapıtında ihtiÅŸamlı hayatların özünde barındırdığı kofluÄŸu, riyakarlığı, geçiciliÄŸi… gözler önüne sermeyi ne kadar çok sevdiÄŸini bilinçli bir okuyucu hemen fark eder. Yapıtın en çarpıcı yanıysa sistemin kendisine benzetemediÄŸi insanı baÅŸarılı olsa da yaÅŸatmadığı gerçeÄŸini tokat gibi yüzümüze vurmasıdır./Archive/2021/3/24/172132809-ic5.jpgDENÄ°ZÄ°N BIÇKIN ÇOCUÄžU MARTIN’IN YANILGILARI!Martin’in bir baÅŸka yanılgısı da yazın dünyasını gözünde fazla büyütmesidir. OkumuÅŸ ve aydınlanmış insanların dünyasında kötülük ve aÅŸağılanmanın, en önemlisi eÅŸitsizliÄŸin, sömürünün olmadığına inanır.Yazın dünyasındaki kapitalist sömürüyle tanışınca yürekten sarsılır. İçini öfke ve kin kaplar özellikle editörlere karşı. Kendisi bir lokma ekmek bulmazken yayıncılar onun yazdıklarından geçinir. Martin çok geçmeden yayıncıların yazınsal ürünlere sadece ticari bir meta olarak baktıklarını öğrenir.Onu dergiler konusundaki yanılgılardan kurtarmak isteyen tek dostu Brissenden’in uyarılarını da dikkate almaz. Åžartlanmış bakış açısının baÅŸlı başına bir körlük olduÄŸunu ancak yaÅŸayarak öğrenecektir. (Zengin bir sosyalist ÅŸair olan Russ Brissenden Amerikalı ÅŸair George Sterling’den baÅŸkası deÄŸildir.)Ruth’un evinde tanıdığı Brissenden, Martin’i çok sever. Onun yoksulluÄŸunu kabullenir. Ona göre gerçek bir yazar bir yapıtını yayıncılar için deÄŸil kendisi için yazmalıdır. Yayıncılar duygunun ve sevginin düşmanlarıdır.Martin bir gün niÅŸanlısı Ruth’a yazdığı ÅŸiiri dostu Brissenden’e okur. Brissenden’in yorumu şöyle olur: “Sen de tuttun bu muazzam “AÅŸk Åžiirlerini†şu yoluk, kuru diÅŸiye yazdın!†(s.304)Ve ekler: “Bana anlatamazsın. Biliyorum ben. Güzellik seni incitiyor. Bu senin için de edebi bir acı, iyileÅŸmeyen yara, ateÅŸten bir bıçak. Ne diye dergilerle kendi kendini aldatacaksın. Bırak hedefin güzellik olsun. Ne diye altın sikke haline getiresin güzelliÄŸi? Dergileri bin sene okusan da içinde gerçek bir dize göremezsin. Şöhreti ve parayı bir kenara bırak, yarın derhal tayfa yazıl, bin gemiye ve denize dön. (s.304)Jack London’ın yapıtlarının en belirgin bir baÅŸka özelliÄŸi de hiç kuÅŸkusuz düşünce geniÅŸliÄŸi / derinliÄŸi ve olgunluÄŸudur. Hayatını yaÅŸadığı gibi anlatmayı seven yazar, ÅŸiir gibi sonsuz sınırlar içinde ele alıyor insan ruhunu Martin Eden’de olduÄŸu gibi.Günlerce haftalarca dergilere öykülerini ÅŸiirlerini satmak için açlıkla mücadele eden Martin Eden, öykülerini satamadığını anlayınca artık yazmamaya karar verir. Tam da o zaman edebiyat dünyası kapılarını ona açar. Kısa bir süre sonra da hem ünlü hem de zengin olur. Ona kapısını kapatan baÅŸta sevgilisi Ruth olmak üzere herkes ona geri döner.Martin Ruth ile arasındaki aÅŸkın gerçek olmadığını anladığı anda hiç olmadığı kadar yalnız hisseder kendisini. Ruth’u hayalindeki gibi sevdiÄŸini, aslında onu hiç tanımadığını fark eder. VaroluÅŸsal boÅŸluk ve anlamsızlık hayatla onun arasına girer./Archive/2021/3/24/172137605-kapak.jpgJACK LONDON: “MARTIN EDEN BENDÄ°M!â€O basit insanların yüreklerindeki cömertliÄŸi aÅŸağıladığı için kendisini de aÅŸağılar. Bu yüzden kendisine zor günlerinde yardım eden dostlarının hayallerini tek tek gerçekleÅŸtirir. BireyciliÄŸe duyumsadığı nefret yaÅŸama sevincinin önüne geçer. GideceÄŸi adres mavi dalgalar olacaktır; çünkü o denizlerin bıçkın çocuÄŸudur; en önemlisi de deniz ona hiç ihanet etmemiÅŸtir. O da hayattan aldığı yaraları sarmak amacıyla kendisini mavi denizin kucağına bırakır.Kırk yıllık kısa ömrüne elliden fazla kitap ve dünya edebiyatına baÅŸyapıtlar kazandıran Jack London’ın Martin Eden’e dair görüşlerini anımsarsak yapıtı daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. Jack London kendi yapıtı hakkında bu açıklamayı yapmıştır:“Martin Eden için neden biraz üzülmeyeyim? Martin Eden bendim. Martin Eden bir bireyci idi bense sosyalist. Ä°ÅŸte bu nedenden ben yaÅŸamaya devam ediyorum. Ve iÅŸte bu nedenden Martin Eden öldü. Bu kitap bireyciliÄŸe bir saldırıdır. Martin Eden baÅŸkalarının ihtiyacının farkına varmayan aşırı bir bireycidir. Hayalleri kaybolduÄŸunda uÄŸrunda yaÅŸayacağı hiçbir ÅŸey kalmaz.â€Evet, hepimiz yaÅŸamak için hayallerimize sahip çıkalım.
Bedriye Korkankorkmaz
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/673179-londondan-bir-tutunamayan/