'Kayıp Zamanın İzinde' psikanalitik bir okuma
Marcel Proust’un Proust’un 1905’te yazdığı ve ilk cildi 1913’te yayımlanan yarı otobiyografik romanı Kayıp Zamanın İzinde'nin özünde ne vardı? Geçmişi arayış mı? Gerçeği arayış mı? Yoksa bu ikisinin de kurucusu olan anneyi arayış mı? Proust ve Annesi - Psikanalitik Bir Kayıp Zamanın İzinde Okuması’nı (Everest Yay. / Çev.: Orçun Türkay) kaleme alan Michel Schneider’e göre, Proust büyük yapıtını, hem yazarak unutmaya çalıştığı o anneye ulaşmak hem de anneyi aşmak için ancak annesinin ölümünden sonra yazabilmişti.
/Archive/2021/3/26/182546718-ic1.jpgYEDÄ° AYRI YAPITTAN BÄ°R TOPLAM1871’de Paris’te doÄŸan Marcel Proust’un annesi Jeanne Clémence Weil Proust zengin bir Yahudi ailenin kızı, babası bir tıp doktoru... Dokuz yaşında iken astıma yakalanır, saÄŸlık sorunları yaÅŸamasına raÄŸmen iyi bir öğrenim görür. 1922’de zatürreden ölene kadar da astımdan kurtulamaz.Kayıp Zamanın Ä°zinde, Proust’un yaÅŸamının son on yedi yılında yazdığı dev bir romandır ve yedi ayrı yapıttan oluÅŸan bir toplamdır: Swann’ların Tarafı, Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde, Guermantes Tarafı, Sodom ve Gomorra, Mahpus, Albertine Kayıp, Yakalanan Zaman.Bu yapıtlarda, romanın teması, anlatıcısı ve romanın odak noktası Charles Swann’la tanışma söz konusudur. Swann, yüksek sosyetede yaÅŸamını geçiren ve acı verici bir aÅŸkın kurbanı olan zengin bir ustadır...Yanı sıra dönemin Paris’i de sunulurken bir yandan erkeklerin ve kadınların kapsamlı bir analizi yapılır, bir yandan da anlatıcının Paris ve Normandiya’daki anıları anlatılır. Anlatıcının büyükannesi ve Swann ailesiyle olan iliÅŸkisi de irdelenir.Proust, Combray’da geçen çocukluÄŸuna da geniÅŸ yer ayırır ve aynı zamanda bir yazarın geliÅŸmesinde, geçmiÅŸindeki bazı özel ÅŸeyleri anımsamasının önemine vurgu yapar. Ä°nsanların öznelliÄŸini betimlemek için heyecanlı öğeler kullanmaktan çekinmez ve kiÅŸisel gözlemlerine sıkça yer verir./Archive/2021/3/26/182553718-ic2.jpgBÄ°R SIKIÅžMIÅžLIK VE ANNEProust, bu romanı 1905’te annesinin ölümünden sonra yazmaya baÅŸlar ve kitabın ilk cildi 1913’te yayımlanır. Kayıp Zamanın Ä°zinde, aynı zamanda yarı otobiyografik bir romandır da. Proust baÅŸta kendisi ve ailesi olmak üzere çevresindeki insanların yaÅŸadıkları olayları en ince ayrıntılarına kadar resmeder.Küçük yaÅŸlardan itibaren astım hastalığıyla ve cinsel tercihi sebebiyle kendisini toplumsal hayatın dışında hisseder. BaÅŸkalarının aÅŸkınlığını yansıtan herhangi bir nitelik ya da eylem de Marcel’in dünyasını her seferinde altüst eder.Annesi ise oÄŸul için bir kâbustur. OÄŸlunun eÅŸcinselliÄŸini dışlar, onun varlığı yazarlığının önünde adeta bir settir. Öyle ki Proust, ancak annesinin ölümünden sonra asıl yazar kimliÄŸine kavuÅŸur.Anne hayattayken yazamadığı her ÅŸey, onun yokluÄŸunda ortaya çıkar. Onu unutmak, onu kâğıtlarına gömmek, üzerini farklı isimlerle ve duygularla örtmek...Anne ve oÄŸulun iliÅŸkisinin bir bakıma özetini de 1908’de yazdığı taslak metinlerden birinde ÅŸu ifadelerle anlamak olanaklı:“İşte annem, ama yaÅŸamıma karşı duyarsız, bana günaydın diyor, onu bir daha aylarca göremeyeceÄŸimi hissediyorum. Kitabımı anlar mıydı? Hayır. Buna karşın, zihnin gücü bedene baÄŸlı deÄŸildir.†(s. 138)/Archive/2021/3/26/182600546-ic3.jpgHAKÄ°KAT VE HATIRLAMAKKayıp Zamanın Ä°zinde’de yazarın serüvenleri boyunca o kadar çok hakikatle karşılaşılır ki bir süre sonra hakikatin olmadığı anlaşılır.Roman bir hakikat üretme aracı deÄŸil, hakikatin üretilmiÅŸliÄŸini yansıtan bir araçtır. Zaten Marcel’i ömrü boyunca, defalarca yıkıma uÄŸratan da baÅŸkası karşısında geri adım atmaya zorlayan da bu gerçeklik...Proust’a göre edebiyatın kendisi, geçmiÅŸin, geçmiÅŸ hayatların anlatımından öte bir ÅŸey deÄŸildir. YaÅŸanan her bir an hatırlanarak geçmiÅŸ yeniden yaÅŸanır, geçip giden anlara yeniden hayat verilmiÅŸ olur. Bilinçaltındaki kiÅŸileri ve olayları bilinçüstüne çıkararak edebi eserde hatırlama yoluyla zaman kavramını kaldırır. Böylelikle geçmiÅŸ, “anâ€a yani ÅŸimdiki zamana dönüşür.Swan’ların Tarafı (Swan’ların Semti) adlı ilk ciltte, hakikat üzerine bir iç konuÅŸma ise şöyle:“Elimde fincandan bir yudum daha çay içtim; bu, ilk içtiÄŸimin aynı idi; bir üçüncü yudum daha içtim ve bu sefer, ikinci yudumdan aldığım tadı bulamadım. Artık devam etmemeliydim; içtikçe içtiÄŸim ÅŸeyin hassası azalıyordu. Mutlaka benim aradığım hakikat, bu çayda deÄŸil, bende idi.Şüphesiz ki bu hakikat hissini, hiçbir ÅŸeyden haberi olmayarak, bende uyandıran oydu ve bu tecrübeyi gittikçe azalan bir vuzuh ile duymaksızın tekrar edebilirdi. Fakat bir türlü tefsir edemediÄŸim bu hadiseyi biraz sonra kesin bir ÅŸekilde aydınlatmak için, içinde bulunduÄŸum bu halden bir müddet sıyrılmam ve onu daima kendi elim altında hazır bulundurmam lazımdı.Çay fincanını masanın üstüne bıraktım ve kendi aklıma döndüm. Bu hakikati ancak o bulabilirdi. Ama nasıl?â€(Kayıp Zamanın Ä°zinde / Çev.: Y. K. KaraosmanoÄŸlu / MEB Yay. 4. baskı / s. 97-103.)/Archive/2021/3/26/182606952-kapak.jpgYAZMAK VE UNUTMAKAslında Proust’un tüm çabası, anneyi yazarak unutmak... Anne ona eÅŸcinselliÄŸi deÄŸil, yazar olmayı yasaklıyordu bir bakıma. Eser, anneyi bir örtüyle korurken Proust’u da anneden bir zırh gibi korumakta... Ve tüm bunlara raÄŸmen kayıp zamanın izi peÅŸinde...
Sevda Fidan
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/673803-kayip-zamanin-i%CC%87zinde-psikanalitik-bir-okuma/