Romain Gary nerede?
Bazı yazarlar bir insan ömrüne geldiklerinde orada yer eder, hiç gitmezler. Kitaplığınızda bir konuk değil, iyiden iyiye kendilerine yer yurt edinmişlerdir.
/Archive/2021/3/29/183739970-kapakic1.jpgROMAIN GARY DÄ°YE BÄ°RÄ°!Öyle ki; artık o uzun yolculuklar bitmiÅŸ, yerleÅŸik düşünceye dönüşmüştür aranızdaki her ÅŸey. Evet, her ÅŸey… Öyküleri, yaÅŸanmışlıkların, getirdikleriyle, tanıklıklarıyla, izdüşürmeleriyle okuma dünyanızın bir parçasıdırlar artık. Ve aranızda iklimsel bir baÄŸ vardır. Romain Gary, kendi payıma bu soy yazarlardan biri.Yüzümü nereye dönsem karşıma çıkan bir anlatıcıdır. Tanıştığımız yaz, Cennetin Kökleri’ni (1989) çeviriyordu öykücü Gülderen Bilgili. BuluÅŸup söyleÅŸtiÄŸimiz günlerde ara ara Romain Gary’den söz ederdi.Emile Ajar adıyla yayımladığı Onca Yoksulluk Varken’i konuÅŸtuÄŸumuzda, Attilâ Ä°lhan’dan dinlemiÅŸtim ilkin Gary’nin romancılığını. André Malraux, Jorgé Semprun adlarının yanına koyuyordu onu da dönemin Avrupa romanında.Attilâ Ä°lhan, çevresindeki genç yazar adaylarına kendi yazarlarından söz etmeyi sever, hatta okumaya da yöneltirdi. Gülderen Bilgili’nin de bu romanın çevirisine ilgisi biraz bundandı. Erdal Öz’ün de ısrarıyla bu roman Türkçeye kazandırılmıştı.Cennetin Kökleri hem okurunu ÅŸaşırtan, hem de Romain Gary’nin romancılığını ve yaÅŸamını merak ettiren bir romandır.Semprun ve Gary okumalarımda biraz da Attilâ Ä°lhan’ı, onun romancılığını görür gibi olmuÅŸtum.Bu üçlüyü, hatta Malraux’yu da yan yana getirdiÄŸimizde; roman yazan, düşünsel iklimlerde gezinen bir yazar için ivme olabilecek “dört as†olarak görebileceÄŸimizi söyleyebilirim./Archive/2021/3/29/183747485-ic2.jpg“Zamanın ruhu†kavramını yaÅŸadıkları çağın tanıklıklarıyla yansıtmaları sanırım en belirgin ortak yanları.“Yeni roman†düşüncesinin egemen olduÄŸu yıllarda; “baÅŸka roman†yazma, hatta bunu da adlandırmadan yazma eylemleri de birbirine denk düşer.Attilâ Ä°lhan’ın yolunun her biçimde de Semprun / Malraux / Gary’le kesiÅŸtiÄŸini düşünürüm.Gary’den ilkin Cennetin Kökleri’ni okumak, sanırım onun romancılığını keÅŸif, roman düşüncesini anlamak için iyi bir baÅŸlangıç.Biletiniz Buraya Kadar, Koca Tembel, Kadının Işığı, Yıldızyiyiciler’den sonra Åžafakta VerilmiÅŸ Sözüm Vardı’ya geçiÅŸ; artık onun Romain Gary olma, yazarlığını oldurma öyküsünün (özellikle annesi Nina Kacew’in oÄŸula adanışının) tanığı olmanız; size, yazıda yaÅŸamın ne denli önemli olduÄŸu gerçeÄŸini de anlatıyordu.Åžafakta VerilmiÅŸ Sözüm Vardı her ne kadar özyaÅŸamsal anlatı/roman olsa da; eninde sonunda bir kurmaca.Gary, bize, yaÅŸanan bir hayatın kurmacaya nasıl dönüşebileceÄŸini de anlatır aslında. Tıpkı, yıllar sonra, onun eÅŸi Jean Seberg’le yaÅŸadığı tutkulu aÅŸkı Diana: Yalnız Avlanan Tanrıça anlatısında romana dönüştüren Carlos Fuentes’in de yaptığı gibi.Kurmaca anlatı, hayatların kesiÅŸme noktalarıyla oluÅŸur. Orada elbette ki anlatıcının bilinci/bakışı ve yaÅŸamı vardır. YaÅŸamsız kurmaca ne mümkün sonra!Ä°ÅŸte bu soy yazarlar bize kurmacayı kurmaca kılanın ne olduÄŸunu anlatan, gösteren; hatta öğretendir./Archive/2021/3/29/183758501-ic3.jpgBÄ°YOGRAFÄ°K ROMAN YAZMAKBay Piekielny Adında Biri romanını okurken, ki buna biyografik-roman demek yerinde olur, kitabın yazarı François-Henri Désérable’ı merak ettim doÄŸrusu.Romain Gary vari bir yazarı konu edinmek biraz da cesaret isteyen bir çaba. Gene de biyografi yerine kurguya seçmesi de onun merakı olabilir!Gary üzerine Dominique Bona’nın yazdığı biyografiyi okurken, bu ilginç edebi kiÅŸiliÄŸin yaÅŸam yolunun dehlizlerine girmek romanları kadar merak uyandırıcı gelmiÅŸti bana. Bir bakıma Bona, iyi bir biyografinin nasıl yazılabileceÄŸine dair ipuçları da veriyordu yapıtında.Benim için ikna edici olan ise ÅŸuydu: Ä°yi bir biyografinin ancak o sanatçı göçüp gittikten, hayatını/yapıtını tamamladıktan sonra yazılabilirliÄŸi. YaÅŸanmış bitmiÅŸ bir hayat…Biyografi ya da kurmaca yazarı artık kendi sözüyle o hayatı yeniden tümlemeyi göze alır. Bir bakıma parçaları bütünleÅŸtirmeye çalışır.Bona’nın, yazdığı biyografideki çıkış noktası anlatıcının kurmaca yapıtlarıdır. Onlardan iz sürerek Gary’nin yaÅŸamına, anlatı dünyasına açılır. Tanımlar getirmez; onu anlamaya, açıklamaya, hatta tanıtmaya çalışır. Öyle ki; bir yerde de ÅŸunu diyecektir Bona: “Gary, oyuncu, dümenci, gözüpek bir hilecidir, baÅŸarının güldürüyle ilerleyeceÄŸini deneyimleriyle bilmektedir.â€Gary, bunlarla da yetinmeyen bir anlatıcı, yaÅŸam gözlemcisidir aynı zamanda. Yani dönüştüren bir anlatıcı. Ona 1956’da Concourt Edebiyat Ödülü’nü getiren Cennetin Kökleri bize Morel’in öyküsüyle bambaÅŸka bir dünya sunar. Trajedinin hayatın her yerinde, her çaÄŸda nasıl biçimlendiÄŸini; Alman faÅŸizmiyle Afrika’da fillere yapılanın ne olduÄŸunu da okurun algısına taşıyarak gösterir.Ötede ise Kadının Işığı’nı yazarken, aÅŸkı/kadını Jean Seberg için adeta bir “ağıt†kurar. Bir bakıma onun trajik öyküsünü, aÅŸkın aÅŸkınlığını anlatır burada da./Archive/2021/3/29/183811563-ic4.jpgBÄ°R BAÅžKA BAKIÅžLARomain Gary’nin öyküsü ÅŸaşırtıcıdır, bir o kadar da romanlıktır! Anne Nina Kocew, adeta onun yaÅŸamsal yazgısı yaÅŸama ivmesi olmuÅŸtur. Ender görülen bir ana-oÄŸulun adanış öyküsüdür onlarınki.Yüzyılın başında, Polonya Yahudisi olarak sürgünden sürgüne giderek gelip Fransa’nın güneyinde Nice’te göçmen yaÅŸamayı seçen Nina ile Romain, kendilerine yeni bir yurt edinmiÅŸlerdir artık. Bütün dertleri ayakta kalarak bu yere tutunmaktır. Nina, oÄŸluna adamıştır kendini, öngörülüdür de; ileride onun yaÅŸam çizgisini bilmektedir.François-Henri Désérable, Bay Piekielny Adında Biri romanında Romain Gary’nin izini sürer. Onun “Romain Kacew†olarak baÅŸlayan (Polonya/Wilno/Vilnius) öyküsünün ardına düşer.Bir tür kurmaca yolculuÄŸudur bu.Bir anlatıyı okurken kendinleÅŸtirmek; oradan hem kendine hem de anlatıcının anlatıcılığına bakmak…İşte Désérable, Romain Gary anlatılarıyla çıktığı yolculuklarda ilkin bunu yapıyor. Sonrasında ise onun “hikâyeâ€sinin ardına düşüyor.EÄŸer Åžafakta VerilmiÅŸ Sözün Vardı’yı okuduysanız, Romain ile annesi Nina’nın birbirine baÄŸlı/adanış öyküsünü hatırlarsınız, hatta “Bay Piekienlyâ€nin ordaki imgesini…“Wilno’da, Grande Pohulanka Sokağı 16 numarada Bay Piekienly diye biri yaÅŸardı…â€Romain Kacew’in öyküsü iÅŸte oradan baÅŸlıyordu. Annesi Nina’nın ona dair düşleri, beklentileri de…Her yaÅŸam bir kurmacadır, iÅŸte Romain Gary de bize bunu en iyi anlatanlardan biridir sevgili okurum. Hem yaÅŸadığı, hem de yazdıklarıyla./Archive/2021/3/29/183747485-ic2.jpgOkuma ÖnerileriRomain Gary:• Cennetin Kökleri; Çev.: Gülderen Bilgili, 1989, Metis Can Yay., 448 s.• Åžafakta VerilmiÅŸ Sözüm Vardı, Çev.: Alev Er, 2012, Agora Yay., 402 s.• Kadının Işığı, Çev.: Ä°smail Yerguz, 1996, Can Yay., 108 s.• Koca Tembel, Çev.:Müntekim Ökmen, 1997, Can Yay., 167 s.• Biletiniz Buraya Kadar, Çev.: Aykut Derman, 19988, Can Yay., 204 s.• Dominique Bona, Romain Gary; Çev.: ErtuÄŸrul EfeoÄŸlu, 2017, Tefrika Yay., 439 s.• François-Henri Désérable, Bay Piekielny Adında Biri; Çev.:Aylin YeÄŸin, 2020, Can Yay., 240 s.• Carlos Fuentes, Diana: Yalnız Avlanan Tanrıça; Çev.: Pınar Kür, 1996, Can Yay., 208 s.• Maurice Guichard, Jean Seberg; Çev.: Ender Bedisel, 2010, Agora Yay., 223 s.
Feridun Andaç / Cumhuriyet Kitap Eki
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/674209-romain-gary-nerede/