Ä°stanbul'a hem aÅŸina hem eÄŸreti bir Joyce!
Fuat Sevimay, “Benden’iz James Joyce’ta; usta yazarı ve yapıtlarını daha iyi anlamak, hatta onunla arkadaş olmak için iyi bir olanak sunuyor okurlara. 1882 ve 1941 yılları arasında yaşamış İrlandalı yazar, şair, öğretmen, edebiyat eleştirmeni James Joyce, 2013’un İstanbul’unda tam da Gezi Direnişinin göbeğinde beliriyor ve romandaki yol arkadaşı çevirmeni ile karşılaşıyor. Ve ortaya ‘yazarın çevirmene, çevirmenin okura, okurun kitaba dönüştüğü bir şey’ çıkıyor.
/Archive/2021/4/1/181158473-kapak-.jpgRoman, öykü ve çocuk kitaplarından tanıdığımız Fuat Sevimay’ın kaleminden gizemli, komik ve tanıdık bir roman “Benden’iz James Joyceâ€.Sevimay, romanında; kahraman kültünü yıkarak sıradan insanın tek bir gününü yücelten Ulysses ile edebiyatın zirvesine çıkan, dünya edebiyatının usta yazarlarından James Joyce'u ve yapıtlarını daha iyi anlamak, hatta onunla arkadaÅŸ olmak için iyi bir olanak sunuyor okurlara.1882 ve 1941 yılları arasında yaÅŸamış Ä°rlandalı yazar, ÅŸair, öğretmen ve edebiyat eleÅŸtirmeni James Joyce, 2013 yılının Ä°stanbul’unda çevirmeni ile karşılaşıyor ve ortaya ‘yazarın çevirmene, çevirmenin okura, okurun kitaba dönüştüğü bir ÅŸey’ çıkıyor…/Archive/2021/4/1/180724413-ic2.jpg- Romanda her ÅŸey 16 Haziran 2013’te, Galata’da baÅŸlıyor. Mezarından kalkarak kendini birdenbire Taksim’de Gezi DireniÅŸi’nin ortasında buluveren James Joyce’u tüm tepkileri ve algılarıyla çapulcu bir kardeÅŸimiz kılıyorsunuz.Bu da kendimizi onunla düşsel ve evrensel bir boyutta, olduÄŸundan daha fazla özdeÅŸleÅŸtirmemizi saÄŸlıyor. Okuruyla zamanda ve mekânda birlikte kırılıyor, omuz omuza bir serüvene davet ediyor Benden’iz James Joyce.Canını zor kurtaracağı Gezi Olayları’nın göbeÄŸinde bulmuÅŸ, haklı olarak epey süre tedirgin, huysuz ve hayli sinirli bir Joyce’a eÅŸlik ediyor okur.Yer alan ve açımlanan tüm kahramanlar da alayına isyan gelgitli bir duygusallık ve itirazlar içinde.Yine edebiyatın seçkinci tarafıyla kavgaya kararlı sonra Ä°ngiliz, Ä°talyan, Türk olsun polisi muktediriyle o bileÅŸik yapılanmaya karşı Joyce lokomotifliÄŸinde; edebiyat dünyası ile siyasete sıkı göndermelerde bulunan romanın önce bu büyülü gerçekçi yapısını sonra da göndermelerini açar mısınız?Mezarında sıkılıınca kalkıp Ä°stanbul’a gelmiÅŸ Joyce’un, gelmiÅŸken vereceÄŸi bir kavga var. Metinlerimin zaman ve mekânının, beynimizin kıvrımları olduÄŸunu düşünürüm. Yani o kıvrımlarda dolaÅŸmaya elveriÅŸli her türlü büyü veya gerçek, Joyce olup Ä°stanbul’a gelip ete kemiÄŸe bürünebilir. Yeter ki inanmasını bilelim.Romanın temel derdi, Joyce’a dair (ki baÅŸka yazar da olabilirdi) dillendirilen “okunamaz, çok deÄŸerli ama anlaşılamaz†algısını yıkmak. Çünkü aslında hiç öyle deÄŸil.Hayatı, Britanya tacından papalığa, Ä°rlanda milliyetçiliÄŸinden edebi tahtlara kadar her türlü iktidar fikrine karşı mücadeleyle geçmiÅŸ ve metinlerini bu doÄŸrultuda kaleme almış bir adamın okunmamasını isteyen, onu dar bir zirveye hapseden birtakım çevreler var.Oysa Ulysses baÅŸta olmak üzere Joyce’un bütün eserleri, halk ile sanatı/ sanatçıyı buluÅŸturma fikri üzerine kuruludur. Büyük edebiyat eserleri için bu buluÅŸma, tartışma ve uzlaÅŸma olmadığı sürece, biz, ucuz iÅŸlere mahkûm kalacağız.Dolayısıyla Joyce’un Gezi DireniÅŸinde belirmesinin, sanatın ÅŸiirin sokaÄŸa indiÄŸi günlerde Ä°stanbul’a gelmesinin, kendi derdini de o ortamdan baÅŸlayarak dile getirmesinin en uygunu olacağına karar verdim. Romandaki bolca gönderme de hangimizi nereden yakalıyorsa oraya denk düşecektir./Archive/2021/4/1/180738710-ic3-.jpg‘BENDEN’İZ JAMES JOYCE, YENÄ° BÄ°R TÃœR!’- Öte yandan yazarından esinli Çevirmen ve James Joyce resmen birlikte yazıyorlar romanı: “Metni ben Biauthoraphy diye yeni bir türe sokmak isterim. Türkçesiyle Çifteyazar.†diyorsunuz. Bunu anlatır mısınız?Bunu ben deÄŸil, kitabın sonsözünü yazan Tanrı-Okur diyor. :)) Ä°ÅŸin ÅŸakası bir yana, sırf edebi türlere bakış açımız geniÅŸlesin diye bile, Benden’iz James Joyce’un yeni bir tür olarak ele alınabileceÄŸini düşünüyorum. Çünkü biyografi deÄŸil, kurgu ama tam o da deÄŸil, deneme hiç deÄŸil.Romanda çok fazla Joyce cümlesi var ama diÄŸer yazarın, yani Fuat’ın öngördüğü ÅŸekliyle. Sanki birlikte yazmışlar ama zaman zaman, ruh hallerine göre kendilerine yontmuÅŸlar gibi. Ãœstelik bu iki yazar dışında da bir dolu yazarın cümleleri dolanıp duruyor metinde. Bazı yerde Joyce’un bazı yerde Çevirmenin sesi baskınken, kimi bölümlerde de Ä°stanbul’u veya bizzat okuru duyuyoruz.Daha önce halk ile sanatın buluÅŸması gerekliliÄŸinden bahsettik ya, bunu da belki yazar ile çevirmenin ve her ikisiyle okurun buluÅŸması gerekliliÄŸi olarak düşünebiliriz. Velhasıl iki zihinden süzülen, çifte kavrulmuÅŸ bir metin söz konusu.Dolayısıyla “Çifteyazar†kavramının, bundan sonra yazılacak benzer metinlere de ışık tutması açısından deÄŸerlendirilmesini, belki bir miktar yol gösterici olmasını isterim. Ä°ddialı cümleler kurmak niyetinde deÄŸilim ama yine de sanat eserini anlama ve üstüne kurgu yaratma boyutunda bu roman çığır açıcı olabilir. Kaldı ki Benden’iz James Joyce’un ana dertlerinden birisi de bu zaten./Archive/2021/4/1/180758928-ic4-.jpgÇOKSESLÄ° BÄ°R ROMAN- Joyce’tan rol çalan çalana! Sizden esinli çevirmen ve dipnotlarda metne günlük konuÅŸma diliyle dahil olan, çevirmenin başına da adeta Demokles’in kılıcı gibi dikilen “saÄŸlamacı†editör de az deÄŸil!Kurguda benimsediÄŸiniz, metni geçiÅŸli ve çok boyutlu yapan bu katılımları da deÄŸerlendirir misiniz?Romanların artık, satın alınıp okunan, fotoÄŸrafı paylaşıldıktan sonra rafa kaldırılan metalar olmasını istemiyorum. Sanat aslında, biz hepimiz üstüne konuÅŸup tartıştığımız sürece deÄŸer kazanıyor. Ben de bu konuÅŸma, tartışma veya çatışmayı ilk elden romanda baÅŸlatmaya, birçok kademeye yaymaya çalıştım.Joyce ile Çevirmen kendi cephelerinden konuÅŸsunlar ama sonra her ikisiyle birlikte editörün ve dipnotları veren akademisyenin ve hatta okurun da düşüncesini duygusunu okuyalım. Dahası ki bu bence çok önemli, sokaktaki teyzenin, parktaki berduÅŸun, taksicinin, imamın ve rahibin de dahil olduÄŸu bir çokseslilik yakalamaya çalıştım. Sanırım Joyce da böylesini arzu ederdi.Joyce; Uydurdun gene. Nereden biliyorsun? Çevirmen; Yani bana öyle geliyor. Editör; Ben bunların hangisine güveneyim arkadaÅŸ. Akademisyen; Joyce sorusunda haklı gibi ama Çevirmen de sanki… Okur; Bir karar verin de okuyalım. Ä°ÅŸte kabaca böyle bir ÅŸey.‘BÄ°ZE GERÇEKLİĞİNÄ°ZÄ°N FARKINA VARIN DERDİ’- Yıllar içinde çeÅŸitli çevirilerini yaptığınız James Joyce’u oldum olası nasıl bilirsiniz? Edebiyata ve hayata bakış açısı, sanat algısı, dönemindeki akımların ondaki etkisi ve elbette Benden’iz James Joyce’da ona getirdiÄŸiniz yorum ve yaklaşımla bizim de kıldığınız sizin Joyce’unuz nasıl bir adam, yazar, birey?Joyce sanki bütün akımların hem ötesine geçebildiÄŸi ve hem de hepsini kapsadığı için dünya edebiyatının dev yazarlarından birisi. Bize tek bir tavsiyesi olsa sanırım, size dayatılan kof kahraman algısını bir yana bırakıp kendi gerçekliÄŸinizin farkına varın, derdi. Kendisinin de hem edebi açıdan hem de hayatında en çok bu gerçekliÄŸin peÅŸinde olduÄŸunu sanıyorum. Ä°ÅŸte böyle biri Joyce./Archive/2021/4/1/180817772-ic5-.jpg‘ROMANDA, 4 TEMEL ESERÄ° ÃœZERÄ°NDEN Ä°LERLEDÄ°M’’- Joyce’un, romanınızda temel alınan ve anılan eserlerinden söz açar mısınız? Ayrıca baÅŸat yapıtları doÄŸrultusunda Joyce’un yapıtlarının günümüzle izdüşümlerine iliÅŸkin neler söylersiniz?Romanda da belirttiÄŸim gibi Joyce’un kaleme aldığı ve bizim okuduÄŸumuz 10 eser var ama ben romanı 4 temel eseri üzerine ilerletiyorum. BaÅŸta Dublinliler, sonra Sanatçının Gençlik Portresi, en çok Ulysses ve biraz da Finnegan Uyanması.Ve bu yapıtlar sinemadan edebiyata, resimden tiyatroya birçok çaÄŸdaÅŸ esere esin kaynağı olmuÅŸtur. Çünkü aslında çoÄŸu zaman, Bloom ile Dedalus gibi, Joyce ile Çevirmen gibi, Turgut ile Selim gibi, birbirini arayan bireylerden söz ediyoruz. Ve bu karakterlerin, bireysel konumlarının ötesinde hep toplumsal temsilleri de söz konusu.Ä°STANBUL’DA HEM AŞİNA HEM EÄžRETÄ° BÄ°R JOYCE!- Çevirmenin zihninde Ä°stanbul’a gelen Joyce hangi duygularla yol alıyor o zihinde ve kentte? Joyce’un karakterleri ve yapıtları kentlerinin ve Ä°stanbul’un ruhuna nasıl karışıyor?Joyce’un, yaÅŸadığı dönemde imkânı olsa görmek isteyeceÄŸi birkaç kentten birinin Ä°stanbul olduÄŸuna inanıyorum. Bu platonik bir inanç deÄŸil, düşünce yapısını iyi bildiÄŸim için bunu rahatlıkla söyleyebilirim ve roman biraz da bu temel üzerine kuruldu.Çünkü Ä°stanbul’un temsil ettiÄŸi eÅŸik, Joyce’un algısına ve dünyaya bakış açısına çok uygun. O nedenle bizim sokaklarımıza hem hiç yabancılık çekmeden karışıyor ama bir yandan da o eÄŸreti hali hep üstünde hissediyor.Sonuçta düşünce sistemini batı medeniyeti üzerine kurmuÅŸ ama bir yandan da hep doÄŸuyu anlamaya çalışmış birisinden bahsediyoruz. Ruhu sokaklarla ve Latife’nin gönlü ile rahatlıkla hemhal olurken, yorgun bedeni bu anlamda biraz zorlanıyor sanki./Archive/2021/4/1/180852584-ic6-.jpg‘ONU ANLAYACAKSAK ÖNCE ÃœSLUBUNU TANIMAMIZ GEREK’’- Joyce’un roman diline, roman karakterlerinin özgün ve özgür dil yaklaşımına iliÅŸkin yorumlarınız nelerdir? Benden’iz James Joyce’ta da meselâ Joyce’un yaratıcı okur üretme yolunda kurguladığı; yarı otobiyografik romanı Portre’deki Dante veya Charles Amca, Ulysses’teki Gerty McDowell veya Yurttaş’ından yola çıkarak nasıl karşılık buluyor, irdeleniyor bu düşünceleriniz?Biz hayatta hepimiz, yazarlar, çevirmenler, okurlar, dahası memurlar, işçiler, tüccarlar veya kadınlar, erkekler, eÅŸcinseller, sonra varsıllar, yoksullar ve orta halliler, hepimiz ama hepimiz, kendi sesimizle ve sözümüzle varız. Hayat bu çeÅŸitliliÄŸi ve çok dilliliÄŸiyle güzel.Joyce da eserlerinde, her karaktere uygun bir üslup (kastettiÄŸim sadece konuÅŸma dili deÄŸil) yaratmanın ustasıdır. Gerty’nin neden Gerty olduÄŸunu bu sayede iyice kavrarız. Çünkü yanımızda yöremizde bir dolu Gerty vardır. Biz, Gerty’e arzu ettiÄŸimiz dili biçmek yerine, onun dilini anlamakla mükellefiz. Ben de Bendeniz’de, Joyce ve Çevirmen baÅŸta olmak üzere beher karaktere bir üslup biçmeye çalıştım. Joyce’u ve diÄŸerlerini anlayacaksak, önce üsluplarını tanımamız gerekir diye düşündüm. Bazen sakin, bazen bıçkın, kimi zaman sinirli, kimi zaman matrak.‘MÄ°ZAH MÃœTHÄ°Åž BÄ°R ENSTRÃœMAN’- Romanda Joyce’un “mizahı, hayatın ağırlığı karşısında denge unsuru ÅŸeklinde kullanmak†olarak yorumladığı üslup parodileri konusundan hareketle sorarsam: Bu baÄŸlamda romanda rahat günlük dil ve/veya argoyla yansıyan; Joyce’a ve onu referans alan yazarının duygusuna da hayli yakın o mizahın okumaya katkısına iliÅŸkin neler söylersiniz?Daha önce de çok fazla dile getirdim. Ben, edebiyatın derdinin olması gereÄŸinin, edebiyatın dertli olması gibi bir zorunluluÄŸa dönüşmesinden, bu yanlış anlayış sonucu kasvetli ve arabesk metinlerin gırla gitmesinden okur olarak rahatsızım. Oysa mizah, ele alınan derdi de sarsmak, gücü ele geçirmek adına müthiÅŸ bir enstrüman.Ä°roniyi Joyce da çok fazla kullanır. Mesela, az bilinmekle birlikte, Finnegan Uyanması dünyanın en komik metinlerinden birisidir. Ulysses’te de ironi tam kıvamındadır. Bizde OÄŸuz Atay bu iÅŸin zirvesidir. Ben de elimden geldiÄŸince, denge unsuru olarak mizahı, gündelik dili, kimi zaman argoyu, dile sinmiÅŸ deyimleri, mesleki jargonları kullanmayı seviyorum./Archive/2021/4/1/180923490-ic7-.jpg‘SAÇMA KAHRAMAN KÃœLTÃœNE Ä°SYAN EDERDİ’- UÄŸruna vuruÅŸulacağına inandığı idealleri yabana atmamakla birlikte sizce Joyce hangisini önceler, hangisini öteler; kahraman mı kahramanlık mı?Bu doÄŸrultuda Joyce’un köşeye sıkıştırılmış sıradan insana bakışı “kahramanâ€dan neyi anladığı, isyan duygusu ve derin toplumsal farkındalıkları Dublinliler, Portre ve Ulysses’inde romanınızda da sıklıkla karşımıza çıkan hangi “kahramanlarâ€Ä±nda vücut buluyor?Joyce gibi bir yazardan ve onu ele alan bir romandan bahsederken, öncelikle “kahraman†ifadesi yerine “karakter†demeliyiz belki de. Çünkü hiçbir karakteri, bilindik anlamda bir kahramanlık sergilemiyor ve ta ki bu halleriyle önemli “karakterlere†dönüşüyorlar.Şöyle diyelim; Holywood filminde dünyayı kurtaran kahramanla mı arkadaÅŸlık etmek istersiniz yoksa toy entelektüel, mevzuları yüzüne gözüne bulaÅŸtıran Stephen Dedalus ile mi? Veya tüm kadınların âşık olacağı bir artistle mi konuÅŸmak istersiniz, Bendeniz’de ÅŸaÅŸkın ÅŸaÅŸkın dolanan Joyce ile mi?Dünyayı kurtaran kahraman veya herkesin âşık olacağı artist büyük yalan. Onları seçtiyseniz üzgünüm çünkü yok öyle birisi. Onlar, gündelik dertlere kafa yormayalım diye bize kakalanmış illüzyonlar. DiÄŸerleri ise gerçek. Yani kurgular ama yine de gerçekler. Siz gibi, biz gibi, hepimiz gibi.Ve Joyce adına bir isyandan bahsedeceksek, sanırım bu saçma kahraman kültüne isyan ederdi. Yani savaÅŸta vatan uÄŸruna can verecek kahramanlar yerine (ve bize bunları anlatan popüler sanatın aksine), hayatı yaÅŸayan, oturup konuÅŸacağımız, birlikte gülüp aÄŸlayacağımız dostlar isterdi etrafında. GerçeÄŸin peÅŸine düşelim isterdi. Ä°stanbul sokaklarında aradığı da bu sanırım./Archive/2021/4/1/180936849-ic8-.jpg‘JOYCE DA ÇEVÄ°RMEN DE UMUTTAN YANA’- “Yığınlar düşünmeye teÅŸvik edilmeli†demiÅŸ Joyce’un, Ulysses’in tüketim kültürüne dâhil olmasına iliÅŸkin endiÅŸeleri kurguda nasıl yer buldu, yorumlandı?Bir de Joyce’un bir bölümünün din ile saÄŸlıksız, radikal iliÅŸki içine girmiÅŸ, halkın ve devletin içindeki çürümüşlüğü soÄŸurmuÅŸ olduÄŸunu düşünerek gösterdiÄŸi tepkinin imlendiÄŸi o yığınlardan neyi kastettiÄŸini burada da açar mısınız? Hatta Ulysses’i nasıl yorumluyor tam da o anlarda çevirmene?Åžimdi şöyle düşünün; çok sıkı bir roman yazıyorsunuz ve eseriniz bir milyon kiÅŸinin rafına giriyor, ne güzel. Ama o bir milyonun içinden ancak yüz bini romanı okuyor ve layığıyla anladığını düşünen de taÅŸ çatlasın on bin kiÅŸi. Ne anladım ben bu iÅŸten!Joyce’u mezarında dört döndüren iÅŸte bu. Yazdıkları konuÅŸulsun, tartışılsın, eleÅŸtirilsin diye kalkıp geliyor. Sadece kendi eserleri deÄŸil derdi, sanatla alışveriÅŸimizin bu yönde olmasını, sanatın toplumsal geliÅŸime katkısının da ancak bu ÅŸekilde olabileceÄŸini savlıyor.Bu baÄŸlamda bir baÅŸka derdi daha var ki şöyle; tamam, sanatla yığınları dürtelim ama o yığınların büyük kısmı baÄŸnaz düşünceye meyilli, o halde bu iÅŸ nasıl olacak, diye sorguluyor. Orada da Çevirmenin devreye girip, Gezi’ye de bir sürü baÄŸnaz kiÅŸinin karşı çıkmasına raÄŸmen, milyonlarca gencin, kadının da doÄŸaya, kente, özgürlüğe sahip çıkmasını hatırlatmasını görüyoruz.Yani toplumun sorunlu tarafına bakıp yılgınlığa kapılabilir veya hayatının ipini eline alan cesur insanların tarafına bakıp umut taşıyabiliriz. Nereye baktığımız bu açıdan çok önemli. Bendeniz’de Joyce ile Çevirmenin tarafı umuttan yana./Archive/2021/4/1/180958818-ic9-.jpgJOYCE VE SOSYALÄ°ZM!- Joyce’un sanatçının halk ile teması ve sanatın gerçekle araya mesafe koymamasına iliÅŸkin tavrı da önemli kuÅŸkusuz. Özellikle Dublinliler’i yazma sürecinde Joyce’un sosyalizmle iliÅŸkisi, temasına iliÅŸkin sonra tam da o baÄŸlamda sizin ve okurlarının içindeki, içimizdeki Ä°rlandalıyı harekete geçiriÅŸine iliÅŸkin düşüncelerinizi burada da dile getirir misiniz?Joyce, beni ille de bir siyasi fikre dahil edecekseniz, bu sosyalizm olurdu, diyor ama bunu dile getirirken bile temkinli. Çünkü aslında hiçbir ideolojik kalıpla kendisini sınırlamak istemiyor. Bunu, kendisi hazır Ä°stanbul’a gelmiÅŸken, bize çok ÅŸey ifade eden “İçimizdeki Ä°rlandalı†tanımıyla açıklamaya çalışayım.Mustafa Denizli’nin bir futbol maçının ardından dile getirdiÄŸi bu söz daha çok ihaneti vurgular. Oysa önemli olan Mustafa Denizli’nin itirazı, kokuÅŸmuÅŸ düzene baÅŸkaldırısıdır. Ä°ÅŸte Joyce’un siyasetle iliÅŸkisi de bu yönde. Biat etmek, baÅŸ eÄŸmek, kabuÄŸuna çekilmek yerine gerektiÄŸinde itiraz etmeliyiz. GerektiÄŸinde Ä°rlandalı olmalıyız. Ancak o zaman sosyal eÅŸitsizliÄŸe ve baskıya karşı direnç sergileyebiliriz./Archive/2021/4/1/181008787-ic10.jpg‘DÄ°N Ä°LE MESAFELÄ° AMA ATEÄ°ST DEĞİL’- Ya din? Din ile iliÅŸkisinde, derdinde hangi duygular baskındır? Dublinliler’deki rahip gibi; dinin ve toplumun felç halini yorumladığı anlar yapıtlarında nasıl vücuda gelmiÅŸtir?“Çoklu benliÄŸin ideal örneÄŸi†olarak nitelenen Bloom ile getirilen yorum ve dine eleÅŸtirelliÄŸinde Bloom ile getirdiÄŸi denge nasıl yorumlanabilir?Okul yıllarını Cizvit eÄŸitimiyle geçiren, koyu Katolik Ä°rlanda toplumunda yetiÅŸen Joyce, bir yaÅŸtan sonra dinle arasına mesafe koyuyor ve dini kurumları kıyasıya eleÅŸtiriyor. Ama birçok okurun sandığının aksine ateist deÄŸil. Hatta ateist olan kardeÅŸi Stanislaus ile bu konuda sık sık tartışıyorlar.Joyce’un derdi, iktidar alanına dönüşen papalıkla, saçma gördüğü kilise ritüelleriyle ve bu kurumların kendilerini sorgulanamaz göstermesiyle. Åžu sözünü çok deÄŸerli bulurum; Papa keÅŸke samimi bir Hıristiyan olsaydı, der. O kadar çok ÅŸey anlatan bir cümle ki. Yani din, ancak ve ancak kiÅŸisel inançla ilgili bir alandır ve dini kurumlar, samimiyetlerini ispatlamak zorundadır. Açlığın kol gezdiÄŸi bir dünyada, din adına ÅŸaÅŸaa yaÅŸayan, toplumu zihinsel felce sürükleyen kurumlarla hiç iÅŸi yok ama yaratıcı fikirle de ters düşmüyor.- Joyce’un yaÅŸadığı ÅŸehirler; Dublin, Trieste, Paris. Zürih... Bu kentlerde çağın hangi sancılı aralıklarında yaÅŸamış James Joyce?Dublin’deki ilk gençliÄŸi, bağımsızlık öncesi karmaşık döneme denk gelir. Trieste günleri 1. Dünya Savaşının ayak sesleriyle geçiyor. Zürih, her iki dünya savaşında da güvenli liman. Paris ise asıl üretim sürecini yaÅŸadığı kent. Böyle bakıldığında, tüm o gergin zamanların Joyce’u beslediÄŸini düşünebiliriz. Velhasıl oldukça zorlu bir hayatı var esasen. Bu kentlere ÅŸimdi bir de Ä°stanbul eklendi./Archive/2021/4/1/181109708-ic11-.jpg‘METÄ°NLERÄ°NDE KADIN ÖN PLANDADIR’- Romantik Joyce’u da sormalı. Nora’dan Latife’ye “Ah kadınlar. Ne onlarla ne onlarsız†duygusunu baki kılarak kadınlarına hep iç çekerek dikkat kesiliyor...Joyce metinlerinde kadın çok ön plandadır. Eserlerin yazıldığı dönemi düşünürsek, bu daha da önemli hale geliyor. Dublinliler bir kadının, en yakınındaki eÅŸi tarafından anlaşılmaması üzerine sonlanır. Portre’de Dedalus, sanat imgesine bir kadın üzerinden ulaşır. Ulysses boyunca iki adamın sözü edilir ama çok deÄŸerli sonsözü, hiç eÄŸip bükmeden Molly, yani kadın dile getirir. Finnegan’ın özü hayat kaynağı kadın yani Anna Livia Plurabella’dır.Ben bu baÄŸlamda Joyce’un, baskın eril düşünceye, erkek iktidarı fikrine karşı kadın merkezli düşünceyi öncü kılmasını çok deÄŸerli buluyorum. Hem de yüz yıl önce.Bendeniz’de de Joyce, pek de konduramadığı Latife’nin sade ama saÄŸlam görüşü karşısında sus pus olur, en büyük dertlerinden birisi onu gereÄŸince anlayamamaktır./Archive/2021/4/1/180702898-ic1-.jpg‘JOYCE, HER METNÄ° AÅžILACAK ESER OLARAK GÖRÃœR’- Joyce’un Shakespeare yapıtlarına, metinlerine bakışındaki temkinli saygıyı nasıl yorumluyorsunuz?Joyce, her metni aşılacak eserler olarak görüyor. O nedenle Shakspeare veya baÅŸka yazarlar üzerinde yaratılmış uzman kültünden rahatsız. Belki iÅŸin içine biraz Britanya-Ä°rlanda meselesi de giriyordur ama Joyce aynı tutumu kendi eserlerine karşı da sergileyecek kadar net ve dürüst bu konuda. Finnegan’da düpedüz Ulysses ve Portre ile eÄŸlenir. Yani bize, oku anla ve saygı duy ama hiçbir eseri veya yazarı puta dönüştürme diyor.- Çeviride hangi yöntemi kullanıyorsunuz? Sadece ben deÄŸil romanda Joyce da soruyor bunu çevirmene?Romanda bu soruya verilen yanıtı aslında, Finnegan’ın Hollandalı çevirmeninden emanet almışımdır. Ä°ÅŸi biraz da dalgaya vurarak 29 farklı yöntemden bahseder Eric. Benim yöntemime gelince ki ÅŸimdi “yöntem†dediÄŸimde biraz gerildim, yani yok öyle yöntem falan. Akademik açıdan vardır da bende yok. Joyce Türkçe bilse bunu nasıl yazardı diye düşünüp sonra çeviriyorum. Ä°lle de adı konacak veya tanımı yapılacaksa, yöntemim böyle bir ÅŸey sanırım.- Romanın çizimlerinden de bahseder misiniz?Kapak resmini ve iç sayfalarda, Joyce’un Ä°stanbul’da dolaÅŸtığı sokakları gösteren haritaları eÅŸim AyÅŸegül Sevimay çizdi. Eline saÄŸlık. Çünkü evet, Joyce o sokaklarda gerçekten dolandı. Ayağına saÄŸlık. Oturdu çay içti, boÄŸazı seyretti. Resimlerde de görüldüğü üzere bizzat ÅŸahidiz.- Yeni tasarılarınızı sorarak bitirelim söyleÅŸimizi?Bir öykü dosyasını tamam edip, Joyce’tan sonra öyküyle de vedalaÅŸtım. Yeni roman için de ufak ufak okumalar yapıyorum. Åžimdilik ÅŸu kadarını söyleyeyim; tarihte ve güneyde bir yerlerde geçiyor. Belki de kuzeydedir, bilmiyorum.Benden’iz James Joyce / Fuat Sevimay / Ä°thaki Yayınları / 512 s. / 2020.
Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki
Read more:
https://www.turkish-media.com/forum/topic/674931-i%CC%87stanbula-hem-asina-hem-egreti-bir-joyce/