Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajans? - Haberler

Saturday, 01.11.2025, 07:54 PM (GMT)

News - Haberler

2018’de 16.3 milyar lira olan açık 2019’da 37.8 milyar liraya yükseldi

2018’de 16.3 milyar lira olan açık 2019’da 37.8 milyar liraya yükseldi Gelir-gider farkı, yani açığın ise 69.5 milyar lira olması öngörülüyor. Ancak bu hedefin tutması çok zor. Çünkü açık her yıl artıyor. 2018’de 16.3 milyar lira olan açık 2019’da 37.8 milyar liraya yükseldi. Bu yılsonunda ise 84.5 milyar lira olması öngörülüyor. Dolayısıyla açık sürekli artarken gelecek yıl yaklaşık 70 milyar liraya inmesi beklenmiyor. Ayrıca hükümet SGK’ye bütçeden yapılan milyarlarca liralık transferleri de açık olarak göstermiyor. SGK’ye 2018’de 148.3 milyar lira, 2019’da ise 197.1 milyar lira bütçe transferi yapıldı. Bu yıl 249.2 milyar lira transfer yapılması öngörülüyor. Gelecek yıl da SGK’ye bütçeden 259.7 milyar lira transfer gerçekleştirilecek. Gelecek yıl bütçedeki genel açığın 245 milyar lira olmasının hedeflendiği dikkate alındığında, SGK’ye yapılacak transferlerin büyüklüğü de ortaya çıkıyor. SGK’ye yapılacak bütçe transferi, genel bütçe açığını da aşıyor.‘KENDİMİZİ KANDIRIYORUZ’Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçe görüşmeleri sırasında konuyu gündeme getiren CHP Genel Başkan Yardımcısı, Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, geçen yılın hedefleri içerisinde 2020’de SGK’ye Hazine’den 218 milyar lira cari transfer yapılacağının söylendiğini anımsatarak, “Onun az olduğunu, çok daha fazla olduğunu söyledim. Bu sene için Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda görünen rakam 249 milyar olmuş, yani 218 milyarda kalmamış. Dolayısıyla, gayri safi yurtiçi hasılaya oranı da daha önce hedeflendiği gibi 5’in altında değil, 5’in üstüne çıkmış vaziyette ki ben yılsonu itibarıyla 249’da kalacağını da düşünmüyorum. Gelecek yıl için, SGK’ye bütçeden yapılacak transfer miktarı 259 milyar öngörülmüş. Yine, gayri safi yurtiçi hasılaya oranı 4.6 yapılmış. Bu sene 250 milyarın üstüne çıkıyorsa cari transfer, gelecek sene 260 milyarda olması mümkün değil. Bu da 300 milyar civarında olacaktır” dedi. SGK’nin bütçesinin 587 milyar lira olduğuna dikkat çeken Kuşoğlu, “Çok büyük bir rakam. Bu 259 milyar olmasa, devlet bütçesinin açığı 245 milyar, bu açık söz konusu olmayacak. Bu konuyla ilgili bir reform çalışması yapılması lazım” diye konuştu. Açığın sanki çok daha düşük bir meblağ gibi gösterildiğini belirten Kuşoğlu, “Doğru değil, kendimizi kandırıyoruz. Çok önemli bir konu, gözden kaçan bir konu. Gerçek açığı göstermiyoruz, cari transfer sonuç olarak bütçe açığı doğuruyor devlet bütçesinde. Bunun çoğu da gerçekte açıktır. Evet, bazı zorunlu ödemeler var, onları biliyoruz ama onların dışında kalanlar aslında açıktır” değerlendirmesini yaptı. Mustafa Çakır

Newton bilgisayardan ne anlar?

Newton bilgisayardan ne anlar? Günlerini plajda yiyip içip, havadan sudan konuşarak geçiren bir çiftin evliliklerine tanıklık ettiğimiz oyunda Elif Erdal ve Sertel Uğur rol alıyor. Oyunun dramaturgisi Selen Korad Birkiye’ye, dekor ve kostüm tasarımı Hakan Dündar’a, ışık tasarımı Akın Yılmaz’a, müzikleri Çelik Kasapoğlu’na, koreografisi ise Alpaslan Karaduman’a ait.PANDEMİDE OYUN ÇIKARMAKOyunu sahneye koyan İDT sanatçısı Akdağlı, oyuncu, yönetmen ve senarist olarak tiyatro, sinema ve televizyonda çalışmaya devam eden, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan Ergin Orbey, Müşfik Kenter, İpek Bilgin, Ali Taygun, Ayşe Selen, Cevat Çapan gibi ustalardan ders alarak 1994’te mezun olan bir isim. Halen Yücel Erten’in sahneye koyduğu “Hırçın Kız”da oynamakta olan Akdağlı, bugüne kadar kırka yakın oyunda rol almış iyi bir oyuncu. Akdağlı pandemi ortamında “Newton Bilgisayardan Ne Anlar?” oyununu nasıl ortaya çıkardıklarını şöyle anlatıyor: “Koşullara bire bir uyan bir haftalık deneme süresinden sonra oyunun çok fazla maske arkasında kalmaya başladığını gördük. Korona konusunda evlilikte nasıl karı koca birbirine emanet ise maske ile evde gezmiyorlarsa, tiyatroda da iki oyuncu birbirine emanet olmalı diye düşündük. Son derece gerçekçi sıcak ilişkilerin, çatışmaların olduğu bir oyunu maskeyle sahneye koymak kolay değil, hele bu kadar söze dayalıyken. Bu bağlamda oyunculara mizanseni dayatmadım. İkisi de çok yaratıcı olan, bedenlerinin dışında bir karakteri çıkarabilen oyuncular. Pandemi döneminde oyun çıkarmak zorlu bir süreçti ama bütün yaratıcı kadro canla başla çalıştık. Behiç Ak gerçekçi, realist bir ortam hayal ediyordu. Biz de oradan yürüdük. Daha groteks koymaya kalksaydık oyun bambaşka bir yere giderdi. Mümkün olduğunca mizansen, ifade, tavır aracılığıyla oyunun eğlenceli yanını öne çıkarmaya, mizah dozunu artırmaya çalıştım. Selen’in Behiç Bey’in dramaturgisine sadık kalınması konusundaki dikkatiyle yapabileceğimiz her şeyi dozunda yaptık diye düşünüyorum.”MUTLULUK ELEŞTİRİSİOyunun yazarı Behiç Ak, mesleğin etik değerlerini savunan bir mimar, düşünce ve izlenimlerini ağırlıkla tiyatro oyunu ile çocuk edebiyatı türlerinde yazdığı eserler ve çizdiği günlük karikatürlerle anlatan bir mizah ustası. Bütün eğitim ve üretim sürecinde olana olduğu gibi bakmayı refleks haline getirmiş olan Behiç Ak, “Beni mutlu eden kural dışı olana değil kurala gülmektir. Mizahla deşifre ederek saçma gibi görünmeyenin saçmalıklarını göstermenin peşindeyim. Oyun, bu bakış açısıyla yazdığım, giderek günümüzün konformizminin eleştirisine dönüşen, mutsuzluklarımızın kaynağına yönelten bir mutluluk eleştirisidir. Tiyatro sanatı günlük gerçeklerin perdelediği gerçeğin perdesini açabilir” diyor. Mutlu bir şekilde, yerinden kıpırdamak istemeden, denize bile girmeyi başaramadan plajda günbatımına kadar güneşlenen, sürekli yiyip içen çifti oyuncuların bu ağır pandemi koşullarına rağmen başarıyla canlandırdığını söyleyen Ak, “Reji dekoru, kostümü, ışık tasarımı ve aksesuvarlarıyla istediğim bol ışıklı, güneşli, geniş sahil atmosferini yarattı” diyerek emeği geçen herkesi kutluyor. Kendisi de yıllar önce Datça’da oyunu miskinliği öne çıkaran tempoda sahnelemiş. Yaşayan bir yazar olarak, metne titizlikle sadık kalan bu diri ve enerjik yorumu bir zenginlik olarak kabul ediyor. “Newton Bilgisayardan Ne Anlar?” oyunu sezon boyunca sanatın yeni normalinde sahnelenecek. Oyun, İDT kadrolu yaratıcı ekibin deneyim ve birikimini emeğe saygı temelinde özveriyle ortaya koyduğu düşündürürken güldüren anlamlı bir prodüksiyon. Gülçin Gülan

Sonbahar yapraklarıgibi düşüyor sevdiklerimiz...

Sonbahar yaprakları gibi düşüyor sevdiklerimiz... Ahmet Uz, sanatçı, müzisyen bir ailenin ferdi. Kendisi de İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nden mezun olduktan sonra yaşamı tiyatro sahnesinde ve film setlerinde geçti. Devlet Tiyatrosu’ndan sonra 1977’de Şehir Tiyatroları kadrosuna geçti ve oradan emekli oldu. Tabii ki bir sanatçı hiçbir zaman emekli olmaz. Sadri Alışık Tiyatrosu’nda oynamaya devam etti. Bu arada çevirdiği dizi ve filmlerin de sayısı saymakla bitmiyor. 100’den fazla oyunda rol aldı, film yapımcılığı ve seslendirme sanatçılığı da var sanat yaşamı içinde. Onu, doğum gününde kaybetmek bütün sevenlerini, en çok da sanatçı arkadaşlarını üzdü. Nedim Saban’ın duyurduğu ölüm haberi kısa sürede sosyal medyada yankılandı ve tt oldu! Bir sanatçının arkasından bu kadar mı iyi konuşur meslektaşları? Çünkü Ahmet Uz’dan sadece oynadığı oyunlar ve çevirdiği filmlerle bahsetmek çok yetersiz kalır. O çok da düzgün bir insandı! Demokrat, aydın, cumhuriyetçi, ilkeli bir sanatçı. İflah olmaz, kâğıttan okumaktan vazgeçmez bir Cumhuriyet gazetesi okuru! Eşi gazeteci, tiyatro eleştirmeni Rengin Uz’la konservatuvarda birlikte okumuş, yarım asır bir yaşam paylaşmışlardı. Güzel kızları Ahu ise biricik evlatları. Ahmet Uz’u birçok oyununda seyrettim. Klasiklerden dramlara, komediden farslara, rolünü eldiven gibi giyer, sahnede oynamaz, yaşar. Önem verdiği oyunlarda eleştirileri merak eder. Ticari amaçlı oynadığı dizilerde ise yolunu çevirip kendisini övgülere boğan hayranlarına “Yok canım, sıradan bir iş, niye seyrediyorsunuz ki?” diyecek kadar da gerçekçi, şakacı, alçakgönüllü. Pes etmemesi gereken bir yaştaydı. Ama şu sıralar o kadar çok veda ediyor, o kadar çok ölüm haberi paylaşıyoruz ki! O ise bir süredir kimselerle paylaşmadığı biçimde hastaydı ve bu savaşta yenik düştü. Arkasından yazmak çok zor. Cenazesi Şakirin Camii’ndeki öğle namazının ardından toprağa verilecek ve Ahmet Uz, anılarımızda yaşayacak. Rol aldığı bazı oyunlar: Sonbaharı Beklerken: Sadri Alışık Tiyatrosu – 2012, Titanik Orkestrası: İstanbul Şehir Tiyatrosu – 2008, Yaban Ormanları: Alexandre Ostrovski - İstanbul Şehir Tiyatrosu – 2007, Hâkimiyeti Milliye Aş Evi: İstanbul Şehir Tiyatrosu – 2004, Bizans Düştü: İstanbul Şehir Tiyatrosu – 2002, Suç Ve Ceza: Fyodor Dostoyevski - İstanbul Şehir Tiyatrosu – 2001, Oidipus: Sofokles - İstanbul Şehir Tiyatrosu – 1996, Kral Lear: Wiliam Shakespeare - İstanbul Şehir Tiyatrosu – 1990, Üçüncü Selim (oyun): Turan Oflazoğlu - İstanbul Şehir Tiyatrosu - 1983. Yazgülü Aldoğan

‘Dürüst hırsız’...

‘Dürüst hırsız’... AŞK İÇİN ÖLMELİ AŞK O ZAMAN AŞKFilmi başından sonuna götüren, adeta emekli bir rock yıldızını da oynasa, yine hayranlıkla izleyeceğimiz, Liam Neeson (emekli deniz subayı, Tom Carter) ve uğruna her şeyi göze aldığı sevgilisi rolünde Kate Walsh (Annie) o kadar samimi, o kadar güzeller ki. Aşk bu, dedirtiyorlar. Yönetmenliğini Mark Williams’ın yaptığı filmde FBI’ın taktığı isimle “GirÇık Hırsız” hiçbir şekilde yakalanmaz. 7 eyalette, 12 hırsızlık yapılır ama hiçbir kanıt bulunamaz. Hırsız Tom Carter (Liam Neeson) ve Annie (Kate Walsh) ile karşılaşır ve o günden itibaren tüm geçmişini, hem içinden hem dışından silerek temiz yepyeni bir hayat kurmak ister. Teslim olmak için FBI’ya başvurur. Tabii burada FBI bürokrasisi ve her türlü olanağa sahip oldukları için haklı sanan ama iş üretmekten aciz memurlara önce kendinin, o hırsız olduğunu ispat etmesi gerekir. Biri eşinden ayrılmış diğeri ise pek de mutlu olmadığı anlaşılan bir evlilik yürütmekte olan FBI şefleri; bir adamın, bir kadını neden bu kadar çok sevebileceğini anlayamazlar. Oysa olay basittir. Kadın; zeki, şefkatli, esprilidir. O aradığı özel bir kadındır. Eşinden yeni boşanmış Annie, aynı şeyleri yeniden yaşamak istemediği için sınırları vardır. Ama olaylar umulmadık noktalara taşınır. Doksanların Meg Ryan gülümsemeleri ve sıcaklığını hatırlatan oyunculuğu ile Kate Walsh, Annie karakteri ile oldukça başarılı. FBI memurlarından biri olan John Nivens (Jai Courtney), ilerinin Burt Lancester’ı olmaya aday bakıyor. Zaten Spartacus dizisinden takip edenler Varro rolü ile de anımsayacaktır. Film de aşkın para ile ölçülemeyeceği, eğer dürüstsen her zaman kaybetmeye aday olunmadığı, insanın, insan olabilmesi için her ne olursa olsun, içindeki erdemi taşıması gerektiği savunuluyor. İzleyene, en basitinden bir gün içinde para dolu bir çanta bulsanız ne yaparsınız? Düşüncesini sordurtuyor. Suçlunun suçunun affı için önce kendi ile yüzleşmesi gerekir. Ama suç bir travmatik bir durumsa ve daha da iyi insan olabilmek için elinden geleni yaptığında hâlâ yanlışlar ile karşılaşıyorsa, o zaman kendi doğrusunu uygulayacaktır. Ajan Ramon Hall’ın (Antony Ramos) dediği gibi: Ne yaparsan yap, doğru olanı yap! Yine doksanlardan Terminatör filminden iyi anımsayacağımız, Robert Patrick büyük şef Ajan Sam Baker olarak karşımızda. Filmi izlerken başta duygusallığın iyice yayıldığı, aksiyon ile nabzın yükseldiği ve çok hızlı olmasa da etkin temposu ile her bakımdan doyurucu başarılı bir film olduğu karşımıza çıkıyor. cumhuriyet.com.tr

Kopyalama harcıönergesine ret geldi

Kopyalama harcı önergesine ret geldi CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi’nin söz konusu fonun zor durumda bulunan sanatçılar için kullanılıp kullanılmamasıyla ilgili soru önergesine Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’dan yanıt geldi. Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında üretilen, ithal ya da ihraç edilen kaset, CD, DVD, matbaa makinesi, fotokopi makinesi gibi ürünlerden yüzde 3 oranında yapılan kesintiyle oluşan fon 2017 yılı itibarıyla 320 milyon TL tutarına ulaşmıştı. İlgezdi, söz konusu fonda biriken tutarın 2020 yılı itibarıyla ne kadar olduğu sorusuna da yanıt alamadı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İlgezdi’nin soru önergesine verdiği yanıtta, “Özel kopyalama harcında bulunan meblağ fikri mülkiyet sisteminin güçledirilmesi ve kültürel ve sanatsal faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla kullanılmaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda gelirin kullanılabileceği alanlar yönetmelikte sayılmıştır” dedi. Ersoy’un yanıtını eleştiren İlgezdi, şunları dile getirdi: “Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Sanat camiası kan ağlıyor. En son mekânların saat 22.00’de kapanma zorunluluğu ile az sayıda iş yapan müzisyenler de işlerinden oldu. Sanat camiası bu kadar zor durumdayken eldeki hazır fonu sanatçılar için harcamayan Bakanlık bahaneler uyduruyor. ‘Yönetmelikte yok, parayı sanatçılara veremeyiz’ demek yerine yönetmeliğe bir madde eklersiniz olur biter. 27 Aralık 2019’da, yani 11 ay önce yönetmeliğe bir ek yapılarak paranın harcanabileceği yerlere ‘Kültürel ve sanatsal faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla salon veya bina kiralanması, satın alınması veya yaptırılmasına ilişkin giderler’ eklendi. İstedikleri harcama için yönetmelik değiştiren Bakanlık, konu sanatçılar olunca sorunları duymazdan geliyor.” Mahmut Lıcalı

Sanatta bu hafta

Sanatta bu hafta İNSANI SEVMEKHikâye dinlemeyi kim sevmez? Hele anlatan Tilbe Saran, Metin Belgin, Bülent Emin Yarar ve Hakan Gerçek gibi tiyatrocular olursa? Hele hikâye Sait Faik’in “Her Şey İnsanı Sevmekle Başlar” hikâyesi olursa? Bu sezonun bütün etkinliklerini çevrimiçi yapacak olan İş Sanat, İş Kuleleri Salonu’nda seyircisiz olarak kaydedilen bu hikâye dinletisi ile 9 Kasım Pazartesi saat 20.30’da sezonun hikâye dinletilerine başlıyor. Bu hikâyeyi İş Sanat sosyal medya hesaplarından ve internet sitesi üzerinden izleyebileceksiniz. Kaçırırsanız üzülmeyin, daha sonra da izlemek mümkün. Prodüksiyonu Atilla Birkiye’nin hazırladığı, Mehmet Birkiye’nin sahneye uyarladığı dinletinin müzik yönetmenliğini Serdar Yalçın üstleniyor. Müzik yönetmeni Serdar Yalçın, piyanoda; Seda Subaşı Yalçın keman, Şemsa İdil Ural çello, Seyit Mas ise obuada. Şiir ve hikâye dinletileri Nâzım Hikmet, Gülten Akın, Attila İlhan, Cahit Sıtkı Tarancı, Sabahattin Ali ve Edip Cansever ile devam edecek.CEM ADRİAN EDİRNE’DECem Adrian, 13 Kasım’da saat 20.30’da Ağa Köşkü Restoran Edirne’de müzikseverlerle buluşacak.ÇOCUKLARA ‘EĞLENCELİ KAPAKLAR’Zorlu Çocuk Tiyatrosu Youtube kanalında “Eğlenceli Kapaklar” atölyesi ve salı günü Zorlu Çocuk Tiyatrosu IGTV hesabından gerçekleştirilecek “Hareketli Oyuncak Yapımı Atölyesi” saat 10.00’da çocuklara yeni şeyler keşfetmenin ve üretmenin farklı yollarını gösterecek.NİLBAR GÜREŞ SERGİSİ İÇİN GERİ SAYIMGalerist, Nilbar Güreş’in “The Sea Said Okay” başlıklı kişisel sergisine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 13 Kasım’da kapılarını açacak sergi, queer bir imge yaratmanın, bu imgelerden örülmüş bir dünyadaki yaşananları paylaşmanın yollarını araştırıyor.SELANİK FİLM FESTİVALİ DİJİTAL PLATFORMDAYunanistan’daki ulusal karantina önlemleri sebebiyle dijital ortama geçiş yapmak zorunda kalan Selanik Uluslararası Film Festivali, 15 Kasım'a kadar devam edecek. Festivalde yarışacak filmler arasında Azra Deniz Okyay'ın “Hayaletler”i de var. Öznur Oğraş Çolak

Romatoid Artrit yaniİltihaplıRomatizma hayat kalitesini bozuyor

Romatoid Artrit yani İltihaplı Romatizma hayat kalitesini bozuyor Prof. Hamuryudan: RA, zaman içinde eklemlerde yaptığı hasar sonucu şekil bozuklukları oluşturarak sakatlık ve işgücü kaybına yol açabilir. Tedavi sürecinin tanı konar konmaz gecikmeden başlatılması önemli.17 ülkede yaklaşık bin 700 hekim ve 4 bin yetişkin Romatoid Artrit (RA) hastası ile yapılan “Romatoid Atrit Öyküsü” anketine göre, hastaların yalnızca yüzde 33’ü hastalıklarının kontrol altında olduğunu söyledi. Hastalığın, erişkin nüfusta en sık görülen, el ve ayak parmakları, el bilekleri, dirsekler ve dizler başta gelmek üzere vücuttaki bütün hareketli eklemleri tutabilen kronik seyirli ve iltihaplı bir hastalık olduğunu belirten Türkiye Romatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Vedat Hamuryudan, “Romatoid artrit, zaman içinde eklemlerde yaptığı hasar sonucu şekil bozuklukları oluşturarak sakatlık ve işgücü kaybına yol açabilir” dedi. RA ile yaşayan kişileri hastalıklarının yönetiminde doktorlarıyla yeni, daha açık bir diyalog başlatmaları için güçlendirmeyi amaçlayan “Açık Açık Romatizma” küresel farkındalık ve eğitim kampanyası, Türkiye’nin de aralarında olduğu Avrupa Birliği, Asya ve Kuzey Amerika’dan çeşitli ülkelerde bu yıl başlatıldı. Kampanya kapsamında yapılan Global RA Öyküsü hasta anketinin sonuçları geçen günlerde açıklandı. Ankete göre, reçeteli RA ilacı kullanan hastaların yüzde 81’i ilaç rejimlerinden memnun olduklarını söylerken, hastaların yalnızca yüzde 33’ü hastalıklarının kontrol altında olduğunu belirtti. Yine sonuçlara göre, hastaların yüzde 84’ü doktorlarıyla aralarındaki iletişiminden memnun olduklarını belirtirken; yüzde 31’i çok fazla soru sormaları halinde doktorlarının onları huysuz kişiler olarak göreceğinden ve bakımlarının kalitesini etkileyeceğinden endişe duyduğunu ifade etti.TÜRKİYE SONUÇLARIVeriler, Türkiye’de hasta ile hekim arasındaki iletişim kopukluğunun bir nedeninin, hastaların hekimin tedavi başarısını farklı tanımlamaları ve hastalık yönetiminin farklı yönlerine odaklanmaları olduğuna işaret etti. Hekimlerin yüzde 80’i, hastaların da yüzde 67’sinin ağrıyı geçirmeye odaklandığı görüldü. Türkiye’deki birçok hasta ve hekim RA tedavileri hakkındaki iletişimlerinden memnun olduklarını belirtti. Prof. Dr. Hamuryudan, romatoid artrit hastalarının tutulan eklemlerde ağrı ve şişlikten yakındıklarına dikkat çekerek “Sabahları bu eklemlerdeki ağrının daha fazla olması ve birkaç saati bulan bir süre hareket güçlüğü sık görülen özelliktir. Vücutta yaptığı iltihap nedeniyle halsizlik, yorgunluk, hafif ateş, iştahsızlık ve kilo kaybı da yapar” değerlendirmesini yaptı.‘TEDAVİYİ AKSATMAYIN’“RA’nın tuttuğu eklemler erken dönemde şiş ve ağrılıdırlar” diyen Hamuryudan, şöyle devam etti: “Bugün için RA’da tam şifa sağlayan bir tedavi henüz bulunmasa da yeni ve çok etkili ilaçların kullanıma girmesiyle bu hastalığın tüm belirti ve bulgularının baskılandığı durum olan remisyon sağlanması (hastalık belirtilerinin sönmesi) ve bu sayede sakatlık gelişmesinin önlenmesi mümkün olmaktadır. Bu durumu sağlamak için tedavi sürecinin tanı konar konmaz gecikmeden başlatılması, hastaların sık aralıklarla kontrole çağırılarak remisyon sağlanana kadar tedavilerinin ayarlanması gereklidir. Romatizmal hastalıkların tedavisinde ağırlıklı olarak bağışıklık baskılayıcı ilaçlar kullanılması hastalarda pandemi döneminin özellikle başlarında tedirginlik yaratabiliyor ve hatta bazı hastalar kendi başlarına tedavilerini kesiyor. Bu durum maalesef birçok hastada hastalığın alevlenmesine yol açmıştır. Hastalarımızın, bir tereddüt durumunda tedavilerini yapan hekimle iletişime geçmeleri uygun olacaktır.”‘HASTALIĞI TANIYIN VE KORKMAYIN’9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatoş Önen ise şunları söyledi: “Hastalara ilk önerim; romatoid artriti tanımaları ve günümüzde çok sayıda tedavi seçeneği olan bu hastalıktan korkmamalarıdır. Hastalar mutlaka bir romatoloji hekimi tarafından izlenmeli, kontrollerine hekimlerinin önerdiği sıklıkta, düzenli olarak gitmeli ve tedavilerini söylendiği şekilde uygulamalıdırlar. Erken dönemde başlanan uygun ve düzenli tedavi, gerektiğinde yapılan ilaç değişiklikleri ile RA kontrol altında tutulur, ilerlemesi ve fonksiyon kayıplarının ortaya çıkışı engellenir. Düzgün bir yaşam tarzı, sağlıklı beslenme, uygun egzersizler hastalık kontrolü için vazgeçilemeyecek unsurlardır. RA’nın gelişiminde ve ciddi seyretmesinde önemli bir risk faktörü olan sigaradan uzak durulmalıdır. “AKILLI RADYOTERAPİ TEDAVİDE UMUTLARI ARTIRIYORDünyada her yıl 450 bin kişi pankreas kanseri tanısı alıyor. Belirti vermeden ilerlese de erken dönemde tanısı tesadüfen konsa da tıptaki teknolojik gelişmeler sayesinde pankreas kanserinin tedavisinde de önemli adımlar atılıyor. Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Enis Özyar, radyoterapideki gelişmelerin hastalara sağladığı faydaları şöyle özetledi:- Lenf bezine sıçrayan ya da cerrahi olarak sınırda bulunan pankreas kanserlerinde, ameliyat sonrasında kemoterapi ile birlikte yeni teknolojilerle radyoterapi uygulandığında tümörün kontrol oranları artabiliyor. - Cerrahi açıdan sınırda olan hastalarda cerrahi öncesi uygulanacak kemoterapi ve radyoterapinin yanı sıra SBRT (noktasal ışınlama) uygulanması, hastaların ameliyatlarının daha başarılı olmasını sağlayabilir. - Ameliyat yapılamayan ancak uzak organlara metastazı da olmayan hastalarda ise kemoterapi sonrası uygulanan SBRT özellikle akıllı radyoterapi yöntemi ile uygulandığında tümörün lokal olarak kontrol edilebilmesinde yüksek başarı sağlar. - Ameliyat sonrası tekrarlayan ancak uzak organlara metastazı olmayan hastalarda uygulanacak kemoterapi ile eşzamanlı akıllı radyoterapi tabanlı ablatif yüksek dozlu tedaviler önemli hale geliyor. - Metastatik hastalarda pankreastaki lokal hastalığın neden olduğu şiddetli ağrıları azaltmak ya da durdurmak için akıllı radyoterapi ile uygulanacak SBRT önemli bir tedavi seçeneğidir.‘GEMİ BATARSA HEPİMİZ BATACAĞIZ’Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği (TÜMRAD-DER) Başkanı Heybet Aslanoğlu, tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi nedeniyle 120 civarında meslektaşlarının yaşamını yitirdiğini anımsatarak “Sağlık Bakanımız bundan bir hafta önce 5 gün boyunca İstanbul’daki programlarında Covid-19 ile mücadele için sağlık çalışanları haricinde herkesle ve her kesimle görüştü. Bizi duymamaya, görmemeye yemin etmişlercesine sağlık çalışanlarının sorunlarına karşı sessizler. Gemi batarsa hepimiz batarız” dedi. Aslanoğlu, 8 Kasım Dünya Radyoloji Günü’nü bu yıl koronavirüs pandemisi altında buruk geçirdiklerini belirterek “Pandemi mücadelesinin ön saflarında yer alan sağlık meslektaşlarımızdan 40 bin civarında kişinin hastalanmasına, 120 civarında meslektaşımızın, sağlık emekçisinin ölümüne neden oldu” dedi.GÜVENLİ ÇALIŞMA ORTAMISağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın geçen hafta İstanbul’daki programda sağlık çalışanları hariç her kesimle görüştüğünü anımsatarak, bakana tepki gösteren Aslanoğlu, özetle şunları söyledi: “Radyoloji teknisyenleri ve teknikerleri olarakta bizlerin de biz çok sorunu var. Her şeyden önce Sağlık Bakanlığı’ndan sağlıklı ve güvenli çalışma ortamının sağlanması talebimiz var. Bunların yanında özlük ve ekonomik haklarımızın her gecen gün daha da kısıtlandığı, daraltıldığı bir süreçten geçiyoruz. Sağlık Bakanımız bundan bir hafta önce, 5 gün boyunca İstanbul’daki programlarında Covid-19 ile mücadele için sağlık çalışanları haricinde herkesle ve her kesimle görüştü. Ben defalarca çağrıda bulundum ‘Bu savaşı cephedeki askerlerle yani sağlık çalışanları ile kazanabilirsiniz. Sağlık çalışanlarına kulak verin’ dedik. Bizi duymamaya, görmemeye yemin etmişlercesine sağlık çalışanlarının sorunlarına karşı sessizler. Biz birimize sırtımızı dönerek hiçbir sorunumuzu çözemeyiz. Hepimiz kaybederiz.” Sibel Bahçetepe

İzmir'de iki ayrıkazada 2 kişiöldü

İzmir'de iki ayrı kazada 2 kişi öldü Balçova ilçesinde meydana gelen kazada bir market zincirine ait C.G. yönetimindeki 35 DD 6228 plakalı dağıtım aracı, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı'nda aynı yönde bisikletiyle giden Arif B.'ye (60) arkadan çarptı. Çarpmanın etkisiyle bisiklet devrilirken Adem B. ise savrularak metrelerce sürüklendi. Çevredeki vatandaşlar durumu sağlık ve polis ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine gelen sağlık ekiplerinin yaptığı kontrolde, Arif B.'nin yaşamını yitirdiğini belirledi. Hafif ticari araç sürücüsü C.G.'nin gözaltına alındı. OTOMOBİLİN ÇARPTIĞI YAYA ÖLDÜDiğer kaza ise Konak ilçesinde meydana geldi. S.E. (40) yönetimindeki 35 SP 886 plakalı otomobil, Yeşildere Caddesi üzerinde seyir halinde olduğu sırada, Zafer Payzın Köprülü Kavşağı yakınında yaya Mehmet Emre K.'ya (24) çarptı. Otomobilin çarpması sonucu savrularak ağır yaralanan Mehmet Emre K., olay yerine gelen ambulans ile Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırıldı. Burada tedaviye alınan Mehmet Emre K., yapılan müdahalelere rağmen kurtarılmadı. Otomobil sürücüsü S.E. ise polis tarafından gözaltına alındı. CENAZELER ADLİ TIPA KALDIRILDI Balçova ilçesinde hayatını kaybeden Arif B. ile Konak ilçesinde hayatını kaybeden Mehmet Emre K.'nin cenazeleri, savcının incelemesinin ardından İzmir Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. İki kazayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor.  DHA

Joe Biden'ın ABD Başkanıseçilmesi Ankara'da nasıl karşılandı?

Joe Biden'ın ABD Başkanı seçilmesi Ankara'da nasıl karşılandı? Getty ImagesDönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Eylül 2016'da BM Genel Kurulu için New York'ta bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmüştüABD'nin 46. Başkanı seçilen Joe Biden'ı kutlama konusunda acele etmeyen ülkelerden biri de NATO müttefiki Türkiye oldu.Ankara'nın Biden'a dönük soğuk yaklaşımı, seçim sonuçlarının belirlenmesinden yaklaşık 24 saat geçmesine rağmen bir kutlama mesajının gönderilmemesiyle kendini gösterdi.Açık bir şekilde dile getirmese de Türkiye'nin beklentisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bir ilişki içinde olan Donald Trump'ın yeniden seçilmesiydi.Ankara'da yapılan değerlendirmelerde, Amerikan halkının iradesinin saygıyla karşılandığı ancak seçim kampanyası sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı "otokrat" bir lider olarak tanımlamasından dolayı, Erdoğan'ın Biden'ı ilk tebrik eden liderler arasında olmasının uygun görülmediği düşüncesi öne çıktı.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazar günü gerçekleştirdiği iki farklı programda da Amerikan seçimleri ile ilgili görüş belirtmedi. Erdoğan'ın Pazartesi yapılacak Büyükelçiler Konferansı'nda Türk-Amerikan ilişkilerine dönük bazı değerlendirmelerde bulunabileceği kaydediliyor.İlişkilerin iyi ya da kötü etkilenmeyeceğine, iyimserlikten çok gerçekçiliğe vurgu yapan Ankara, bu tavrıyla Amerikan seçimleri ve yeni başkanın göreve gelmesini düşük profilli bir anlayışla karşıladığı mesajını veriyor.Ankara'dan Biden'ın seçilmesine ve bunun iki ülke arasındaki ilişkilere olası etkileriyle ilgili ilk değerlendirme ise Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'dan geldi.Kanal 7 televizyonuna konuşan Oktay, yeni döneme ilişkin Ankara'nın ilkesel yaklaşımlarını üç mesajda sıraladı.Herhangi bir ülkede seçimler sonucu gerçekleşen yönetim değişikliğinin iyi veya kötü olmayacağını, asıl olanın hükümetin dış politik tercihleri olduğunu kaydeden Oktay, Biden'ın gelmesinin de Türkiye açısından bir şey değiştirmeyeceğini kayda geçirdi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı, iki ülke arasındaki konuların "şahıslarla" ilgili olmadığına, "var olan kanallar" aracılığıyla ilişkilerin devam edeceğini kaydetti.Oktay'ın ikinci önemli mesajı ise seçim kampanyalarında yaşanan gerilimlerin ardından bir normalleşme sürecinin başlamasına ilişkin oldu. Biden'ın kampanya sürecinde Türkiye karşıtı lobilerin de etkisiyle konuştuğu değerlendirmesinde bulunan Oktay, "Seçim döneminde bu tür söylemleri bazen normalin ötesine taşıyabiliyor. Bir seçim dönemi faktöründen sonra ister istemez bir normalleşme süreci yaşanacaktır. Dediğim gibi biz takip edeceğiz, izleyeceğiz ve gerçekler çerçevesinde de gereğini yapacağız" dedi.'İYİMSERLİK DEĞİL GERÇEKLİK'Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay Türk-Amerikan ilişkileriyle ilgili konuşurken, Ankara'nın iyimserlik değil gerçeklik üzerinden konulara baktığını, taraflar arasındaki sorunlara da bu ilkeyle yaklaşacaklarını belirtti.Fethullah Gülen'in iadesi, ABD'nin Barack Obama döneminden bu yana devam eden YPG'ye desteği gibi konularda yeni yönetime de baskı yapılacağını anlatan Oktay, "Talep etmeye devam edeceğiz ve bu anlamdaki baskımızı yoğunlaştırarak arttıracağız. Ümit ederiz ki terör örgütü veya örgütleriyle çalışmaya devam etmez Amerika, tercihini devletlerle birlikte çalışmaktan yana kullanır" ifadelerini kullandı.dhaFuat OktayBiden yönetiminin göreve gelmesinin ardından atacağı adımların çok yakından takip edileceğini, Beyaz Saray'ın bu süreçte Türkiye'yi ilgilendiren konularda "tek taraflı adım" atmaması beklentisinde olduklarını kaydeden Oktay, süreç içinde Erdoğan ile Biden arasında da bir diyalog mekanizmasının kurulmasının olağan bir gelişme olacağını vurguladı.BEKLE-GÖR POLİTİKASIHem Oktay'ın açıklamaları hem de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun seçim sonuçlarının belirlenmesi öncesi yaptığı açıklamalarda, Ankara'nın Biden yönetimiyle çalışmak konusunda bir sorunu olmadığını, ancak Washington'un Orta Doğu başta olmak üzere politikalarının nasıl şekilleneceğini görmek istediğini ortaya koyuyor.Biden'ın Trump'ın gündeme getirdiği "Yüzyılın Anlaşması'na" karşı bir tavır alması, Suudi Arabistan yönetimine de mesafeli olması gibi unsurları Ankara'nın olumlu karşıladığı kaydediliyor. Ancak Suriye'de YPG'ye dönük desteğin daha da görünür şekilde artma ve Doğu Akdeniz bunalımında Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yanında yer alması olasılıkları ikili ilişkilerde sorun yaratacak konular arasında gösteriliyor.DIŞİŞLERİ BAKANI ÇAVUŞOĞLU'NDAN 'İLİŞKİLERİ GELİŞTİRME' MESAJIDışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da seçim sonuçlarının belirlenmesinden sadece bir gün önce yaptığı açıklamalarda Ankara'nın yeni yönetimle çalışmaya hazır olduğu mesajını vermişti.Seçim sürecinde yapılan açıklamaların geride kalması gerektiği vurgusu yapan Çavuşoğlu, Trump ve ekibinin de 2016 seçimleri öncesinde Türkiye aleyhine siyasi mesajlar verdiğini ancak göreve gelmelerinden sonra bunların taraflar arasındaki ilişkilerde bir sorun yaratmadığını anımsattı.Çavuşoğlu, "Şu anki yönetim iş başına gelmeden önce yönetimin içinde olan kişilerin seçim öncesi hatta darbe girişimi döneminde Türkiye aleyhine ağır eleştiriler yaptığını da gördük. Ama neticede 4 yıldır bu yönetim ile öyle veya böyle çalışmaya çalıştık, iş birliği yapmaya çalıştık, her zaman olmadı, inişler çıkışlar oldu" ifadeleriyle Biden yönetimiyle de benzer sürecin yanaşabileceği mesajını verdi.dhaDışişleri Bakanı, Biden yönetimine daha somut bir mesajı da "Dolayısıyla kim seçilirse seçilsin Türkiye olarak aynı anlayışla herhangi bir ülkeye nasıl yaklaşıyorsak, yeni Amerikan yönetimine de aynı şekilde yaklaşacağız. Hangisi seçilirse seçilsin, seçimden sonraki yeni yönetimden bahsediyorum" diyerek kayda geçirdi.İLİŞKİLERİ GELİŞTİRME MESAJIÇavuşoğlu, ifade ettiği pozitif mesajları daha da ileri götürerek, "kim göreve gelirse gelsin" ilişkileri ileri götürme iradesinde olduklarını da kayda geçirdi:"Kim göreve getirilirse getirilsin Amerikan halkı tarafından biz Türkiye olarak ilişkilerimizi geliştirme konusunda samimi bir tutum sergileyeceğiz. Var olan sorunlar çözümü konusunda da samimi adımlar atmak istiyoruz. Bu samimi adımların karşılığını da Amerikan yönetiminden görmek isteriz."Liderler arasındaki samimi diyaloğun yarar getirdiğini, Erdoğan ve Trump'ın birçok sorunu birlikte aştıklarını anımsatan Çavuşoğlu, bununla birlikte ikili ilişkilerde çok ciddi meselelerinde yine aynı dönemde gündem geldiğini ve çözümsüz kaldığına işaret etti.Çavuşoğlu'na göre bunların başında S-400 meselesi ve Türkiye'nin F-35 projesinden çıkarılması ile Fethullah Gülen'in iade edilmemesi ve YPG'ye Amerikan yardımının devam etmesi geliyor. BBC Türkçe

Türkiye Somali'nin IMF borcunu nedenödedi, Afrika politikasıaçısından ne anlama geliyor?

Türkiye Somali'nin IMF borcunu neden ödedi, Afrika politikası açısından ne anlama geliyor? Getty ImagesTürkiye'nin Mogadişu'nun Gego bölgesinde gıda, yakıt yardımı yaptı.Türkiye'nin, Somali'nin Uluslararası Para Fonu'na (IMF) olan vadesi geçmiş borcunun ödenmesine katkıda bulunması, ülke içindeki ekonomik sıkıntılar gerekçe gösterilerek kimi muhalifler tarafından eleştirildi, Somali hükümetinde ise karar memnuniyetle karşılandı.Somali-Türkiye ilişkilerinde uzun vadeli çıkarlar ve ortaklıklar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye'nin böyle bir adım atması bazı yorumculara göre şaşırtıcı değil.BBC Türkçe'ye konuşan Somali'nin yeni Enformasyon Bakanı Osman Dubbe, "Somali son üç buçuk yıldır borçlarıyla boğuşuyordu. Başta İngiltere olmak üzere, Norveç, Avrupa Birliği ve ABD de borçların ödenmesine katkıda bulundu. Türkiye'nin de katkıda bulunması bizim için çok iyi haber" dedi.Somali Adalet Bakanı Abdulkadir Mohamed Nur da Twitter hesabından Türkçe paylaştığı mesajda Türkiye devletine teşekkür etti.Resmi Gazete'de yayımlanan 5 Kasım tarihli duyuruya göre Türkiye, IMF bünyesindeki Ağır Borçlu Fakir Ülkeler inisiyatifinin Somali'nin borcunun hafifletilmesi amacıyla başlattığı girişime Türkiye, 3 milyon 487 bin dolara karşılık gelen 2 milyon 372 bin SDR'lik (özel çekme hakkı) hibe desteği verme kararı aldı.SDR NEDİR?SDR (Özel Çekme Hakkı - Special Drawing Right), IMF tarafından üye ülkelerin resmi rezervlerini desteklemek için 1969'da kurulan uluslararası bir rezerv para birimi. SDR'nin değeri beş para birimi, ABD doları, euro, Çin yuanı, Japon yeni ve sterlinden oluşan bir sepete göre belirleniyor.Açıklamada, "IMF tarafından 25 Mart 2020'de Özel İhtiyat Hesabı ve IMF'nin tahsili gecikmiş faiz alacaklarından kaynaklanan gelir kaybının telafi edilmesi amacıyla yapılan kesintiler için biriken 242 milyon Özel Çekme Hakları (SDR) üyelerine dağıtılmış ve bunun 11.906.405 SDR tutarı Türkiye Cumhuriyeti'ne iade edildiği" belirtildi. Türkiye de bu paydan 2 milyon 372 bin SDR'lik kısmı Somali'ye hibe ediyor.IMF VE DÜNYA BANKASI'NDAN MART'TA SOMALİ KARARIIMF ve Dünya Bankası, 25 Mart 2020'de koronavirüs salgınının hızla yayılmaya başladığı dönemde, Somali'ye de Ağır Borçlu Yoksul Ülkeler (HIPC) İnisiyatifi kapsamında yardım yapma kararı almış, karar Nisan ayı ortasında onaylanmıştı.Bu kapsamda Somali'nin 5,2 milyar dolarlık borcunun yaklaşık üç yıl içinde tamamen silinmesi ve Somali'nin uluslararası toplumla ilişkilerinin normalleşmesi, ülkenin yeni mali kaynaklara erişiminin ve ekonomik büyümesinin sağlanması hedefleniyor.Covid-19 salgınıyla IMF'nin 'Afet Etkilerinin Sınırlandırılması ve Borcun Hafifletilmesi Kredisi'nden (CCRT) borcun hafifletilmesi için yaklaşık 500 milyon dolar ayrılırken, İngiltere 185 milyon dolar, AB yaklaşık 50 milyon dolar, Japonya da 100 milyon dolar ayırdı. Çin ve Hollanda da borcun kapanması için devreye girdi.SOMALİ, TÜRKİYE'NİN AFRİKA'YA AÇILAN 'KAPISI'Somali, Türkiye'nin 2011'den itibaren yaptığı yardımlar, altyapı çalışmaları ve kalkınma programlarına desteğiyle Afrika'ya açılan kapısı oldu.Türkiye'nin Somali'ye sivil toplum kuruluşları, TİKA ve Kızılay aracılığıyla yaptığı yardımların tutarı da 1 milyar doları geçti.Oxford Üniversitesi'nde Afrika politikaları konusunda uzmanlaşan araştırmacı Emre Çalışkan'a göre "Somali gibi bir ülkeye başka ülkeler yardım toplarken Türkiye'nin biraz da dış politikası gerektiği sessiz kalması beklenemezdi, bir şekilde adım atması gerekiyordu."Türkiye'nin 2000lerin sonlarından bu yana Afrika ülkeleriyle ilişkileri geliştirme çabaları, insani yardımlar aracılığıyla siyasi destek olarak da karşılık buluyor.Türkiye, 2009-2010 Dönemi Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği seçimleri için özellikle Afrika ülkelerinin oylarını, desteklerini hedefleyen bir politika izlemişti.Dönemin Dışişleri Bakanı Ali Babacan, 2008 yılında üyelik için yürüttüğü çalışmalarda her fırsatta Afrika ülkelerine yapılan yardımları, açılan büyükelçilikleri ve ayrılan milyonlarca dolarlık kaynakları hatırlatarak Türkiye'nin Afrika ülkelerinin oylarına talip olduğunu söylemişti.Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'ne geçici üyeliği kesinleştiği Ekim 2008'de de Babacan "Afrika ile alakalı çalışmalarımızı son yıllarda yoğunlaştırmış olmamız bize önemli avantajlar kazandıracak. Çünkü Afrika'yı daha iyi anlamaya başlayan bir ülke olarak oturacağız orada" demişti.Araştırmacı Çalışkan da şu yorumu yaptı: "O dönemde de Türkiye, Afrika'da bazı ülkelerin ödenmeyen borçlarını BM'ye ödemişti. Bu ülkeler o sayede oy kullanabilmişti ve Türkiye'ye oy verdiler (...) Türkiye Somali'de yaptığı projeleri göstererek 'Bakın ben Afrika'da diğer geleneksel güçlerden farklıyım. Ben Afrika'nın geleceği, çıkarları için çalışıyorum, benim bir sömürge geçmişim yok, kazan-kazan anlaşmaları üzerine kurulu bir dış politika izliyorum' mesajı vermeye çalışıyordu.. Somali, diğer Afrika ülkelerinin Türkiye'ye uluslararası platformlarda destek vermesi açısından çok önemliydi."Türkiye, 2000lerin sonunda dış politikada etkin bir rol oynamak isteyen bir siyaset izliyordu. Somali de bu açıdan Türkiye'nin kendisini diğer ülkelerden ayırması için bir fırsat olarak görüldü.'SOMALİ'NİN CİDDİ BİR ULUSLARARASI ORTAĞA İHTİYACI VARDI'Somali Enformasyon Bakanı Osman Dubbe de Türkiye'nin Somali üzerinden diğer Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştirebilecek bir fırsatı olduğu görüşünde:"Türkiye Somali'ye üç ana sektörde katkı sağladı: İnsani yardım, altyapı, ticari ilişkiler. Bunların dışında eğitim, sağlık, içme suyu gibi destekleri de oldu."Somali, stratejik ve jeopolitik açıdan çok önemli bir ülke. Hint Okyanusu ile Kızıl Deniz, Aden Körfezi'nde. Deniz ticareti hatlarının %70-80'i buralarda. Ayrıca Somalililer Afrika'da ticaret odaklı girişimcilerdir. Türkiye ile Somali arasındaki ticaret, diğer Afrika ülkelerine uzanmasına da yardımcı olur. Somali, Türkiye'nin Afrika'ya açılan kapısıdır."Somali'nin uzun zamandır 'bir ağabey' gibi görebileceği ciddi bir uluslararası ortağı olmamıştı. Somali'nin bu desteğe ihtiyacı var. Türkiye, Somali halkının ihtiyacı olan bu boşluğu dolduruyor."Ayrıca, Türkiye hiçbir zaman Somali'nin iç siyasetine karışmıyor, iç çatışmalara ve iktidar çekişmelerine müdahil olmuyor bu nedenle Somali halkı da diğer ülkelere kıyasla Türkiye'ye daha yakın hissediyor."Getty ImagesSomali'de 2017'de düzenlenen saldırılarda Türkiye'nin ülkeye yaptığı yardımlar destek görmüştü.Bakan Dubbe, Türkiye'nin insani yardım, alt yapı çalışmaları ve ticari olarak Somali'ye yaptığı yardımların halk arasında büyük memnuniyetle karşılandığını ifade ediyor ve Somalilerin hafızasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2011'de yaptığı ziyaretin yanı sıra, 2017 Ekim ayında yaşanan bombalı saldırılara ilk yardım eden ülkenin Türkiye olmasının de yer ettiğini söylüyor.Türkiye'nin en büyük büyükelçilik binası Somali'nin başkenti Mogadişu'da. Mogadişu'da 2017'de kurulan TURKSOM Askeri Eğitim Üssü'nde de Türkiye Somali Silahlı Kuvvetlerini eğitiyor.Mogadişu Limanı'nın işletmesi 2014'ten bu yana Albayrak Grubu'nda. Grup, Ekim ayında Somali hükümeti ile liman işletmesi için 14 yıllık imtiyaz anlaşması imzaladı. Limanın özelliklerinin korunması ve ticari akışın artırılması için 50 milyon dolarlık rehabilitasyon ve yatırım programının hayata geçirileceği duyuruldu.Başkentteki Aden Adde Uluslararası Havalimanı'nın da işletmesi 2013'ten bu yana Türk şirketi Favori LLC'de.Kasım ayı başında da Galmudug vilayetindeki Hobyo limanının işletmesi, Türk, İngiliz ve Somalili şirketlerden oluşan konsorsiyuma verildi. Bu şirketler Crom LTD, Hobyo Investment LTD ve Indian Ocean Holding LTD.Anlaşmayı Somali'nin limanlardan sorumlu bakanı Abdisabir Shurie Twitter hesabından duyurdu. TÜRKİYE KARŞILIĞINDA NE ALACAK?Türkiye'nin, şirketler, sivil toplum kuruluşları ve kurumlarıyla Somali'den başlayıp Afrika geneline yardım yapması, ticari bağları kuvvetlendirmesini 'dış politikasının uzantısı' olarak gören araştırmacı Çalışkan, Ankara'nın stratejisini şöyle anlatıyor:"Türkiye'nin bölgede güç politikası var. Birincisi Türkiye'nin uluslararası arenadaki aktifliğini artırmak. İkincisi, ihracata dayalı bir pazar arama çalışması ve bir de Afrika'da siyasi aktör olmak. Bu, uluslararası arenada Türkiye'nin varlığını artırmakla doğru orantılı. Çünkü Türkiye, kültürel olarak da siyasi olarak da Afrika'yı kendi geçmişinin bir parçası olarak görüyor."PETROL ARAMA ÇALIŞMALARISomali ile Türkiye ilişkilerinde gündeme gelen bir diğer konu da petrol arama faaliyetleriydi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ocak 2020'de Somali'nin Türkiye'ye petrol arama çalışmalarına katılmayı teklif ettiğini söylemişti.Ancak hükümetin petrol arama çalışmaları için bir yasası henüz yok. Somali'nin Hint Okyanusu kıyıları açıklarında toplam petrolün 100 milyar varil olabileceği belirtiliyor.Birçok özel şirket ve ülkenin de gözü bu bölgede.Somali Enformasyon Bakanı Osman Dubbe, o dönem petrol arama çalışmaları önerisinin Türkiye'den geldiğini söyledi ve petrol arama çalışmaları için yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini ifade etti:"Türkiye ile Somali arasında petrol arama çalışmaları için resmi bir anlaşma yok. Somali açıklarındaki sondaj faaliyetleri için birkaç ülke istekli, Türkiye de onlardan biri. Somali'nin bu önerilere yanıtı, önce petrol komisyonunun kurulması gerektiği ve tüm yasal düzenlemelerin hazırlanması gerektiği yönünde." BBC Türkçe

Berat Albayrak'ın istifasının ardından Saadet Partisi'nden ilk açıklama

Berat Albayrak'ın istifasının ardından Saadet Partisi'nden ilk açıklama Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, resmi Instagram hesabından 'sağlık sorunları nedeniyle' bakanlık görevinden istifa ettiğini duyurdu.Albayrak'ın istifasının ardından sosyal medya hesabından açıklama yapan Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, şu ifadeleri kullandı:''Liyakat sahibi olmayanın istifası da yapamadığı iş gibidir. Son görev istifa idi onu bile elinize yüzünüze bulaştırdınız. Bu başarı da sizin.” cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter