Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajans? - Haberler

Sunday, 01.12.2025, 04:26 AM (GMT)

News - Haberler

Futbolun ve tangonunülkesi Uruguay

Futbolun ve tangonun ülkesi Uruguay Uruguay, Güney Amerika’da, küçücük, ince-uzun bir ülke. Duruşunu hep severdim. Eski arabasını kullanan başbakanları çok sempatikti. İnsan hakları, gelişkin bir yönetim anlayışı, sakin bir idare... Kısmet bugüneymiş, tam salgının dünyayı vurmaya başladığı zamanlarda, meğer son seferlerle gidip gelmeyi becermişim.Büyük kızım Talia, bir öğrenci değişim programı sınavına girdi. Fransız okullarında okuyan öğrenciler, lise 1’de bir dönemi, Fransız okulu olan başka bir ülkede okuyabileceklerdi. Tabii, insanın gözünü, gönlünü açacak bir tecrübe. İçten içe kazanmasını çok istedim, ama fazla da belli etmedim.Yazılı ve sözlü sınavlar yapıldı. Bir jürinin önünde münazara gerçekleşti. Sonuçlar açıklandığında, Talia kazananlar listesindeydi. Henüz eşleşme yapılmadığından, hangi ülkeye, hangi aileye gideceği belli değildi. Ama kazanmıştı!Başka ülkede bir Fransız okulunda lise 1’de okuyan, sınava giren ve kazanan bir öğrenciyle eşleşmeyi bekledik sonra. Talia o ülkeye gidip onlarla kalacak, o öğrenci de İstanbul’a gelip bizle kalacak. Beraber okula gidecekler, aynı sınıfta okuyacaklar, birlikte gezecekler, ders çalışacaklar, eğlenecekler. Belki de hayat boyu sürecek bir dostluğun temelleri atılacak.Bende bir heyecan, bir heyecan. Dışarıdan baksanız acayip cool, olay hiç önemli değilmiş havaları. Ya olmazsa diye pek sormuyorum bile. O derece cool yani...Fas mı, İtalya mı, Fransa mı derken haber geldi. Montevideo’dan Delfina İstanbul’a gelmeyi çok istiyordu. Taliş’i de Uruguay’a davet ediyorlardı!DÜNYANIN UCUNA GİDEN GENÇ KIZBenim genlerimde bir Anadolu erkeği var. Bunu da artık çok seviyorum. Modernlik bir yere kadar. 15 yaşındaki kızı nasıl oralara göndereceğim diye kara kara düşünüyorum.İdil “sen götür bırak” diyor, Talia “hayatta istemem, bütün arkadaşlarım tek başına gittiler. Ben bebe miyim” diye krizler geçiriyor. Allah’ım ne yapsam, sen bana yardım et!Dualarıma Juan yetişti. Delfina’nın babası. “Merhaba ben Juan; sizinle tanışalım, ben çok endişeliyim” diye bir mesaj buldum bir sabah. Hemen cevap yazdım, birkaç saat sonra da face-time’de iki saat konuştuk.Latin damarı ve Anadolu geni, yüzde yüz aynıymış meğer; çok memnun oldum. Endişeler benzer, çözüm yolu bir. Juan ve eşi Roseanna, beni de davet ettiler, ısrarla hem de. “Yolda birlikte olayım, ama ben otelde kalırım” dedim; tabii gemen davete atlamak olmaz! “Asla kabul etmeyiz, odanı hazırlıyoruz, beraber olacağız, birlijte gezeceğiz” dediler.Talia gidecrği için çok sevinçli, beraber olacağımız için de bir o kadar üzgün. Kendini “velisiyle değişim programına giden bebe” olarak görüyor. “Bak kızım, canım yavrum, artık babayla, anneyle biz de arkadaşız. Onlar beni Uruguay’a, ben onları İstanbul’a, ebimize davet ettim” falan diye anlatıyorum. Ah şu ergen beyni, ölçe biçe dinlemeyi ve anlamayı bir türlü beceremiyor.../Archive/2020/11/7/202826917-uruguay14.jpgUZUN UÇUŞ SONRASINDA: HOLA URUGUAYKahveler, lokumlar, akideler, beyaz peynir, zeytin, baklava ve simitler alındı. Talia’nın vızıltısına kulaklarımı tıkadım. En eğlenceli gezi programcısı ruhuma büründüm. Brezilya aktarmalı Montevideo seyahatimiz başladı.Upuzun yolda uçağımız ilerlerken biz de ilişkimizde yollar kat ettik. Nasıl bir yere, nasıl bir çevreye gideceğini bilemeyen yavru kuşum, bir zaman sonra başını omuzuma koymaya başladı. Konuştuk, dertleştik. Benim orada geçireceğim beş günün, onun kalacağı süre düşünüldüğünde hiç önemli olmadığını defalarca anlattım. Üstelik ailelerin kaynaşmasının öneminden bahsettim. Okşadım, sevdim, dua ettim. Birkaç sene evvel olduğu gibi, yine omuzumda uyuttum.Nihayet, yirmi saat falan sonra, bir gece yarısı Montevideo’ya vardık. Aile tam kadro bizi bekliyordu. Sarıldık, yine ağlaştık. Şehri turlayarak evlerine gittik.NE GÜZEL ÜLKE, NE GÜZEL AİLEBenim orada, aileyle geçirdiğim beş gün, muhteşemdi. “Gazeteci baba herşeyi görsün” motivasyonuyla, bütün Montevideo’yu ve iki saat mesafedeki oraların Monaco’su Punta del Este’nin altını üstüne getirdik.Hep derim, bir yer insanlarla güzel. Şimdi bu aileyle böyle bir dostluk geliştirmemiş olsaydık, eminim bu kadar coşkulu olmazdım. Birlikte et lokantalarına gittik, bit pazarlarında turladık, müzeleri gezdik. Babaannenin Punta’daki evinde unutulmaz bir gün geçirdik. Herkes sardı sarmaladı. Şefkat patlaması, iki ülke arasındaki dostluğu iyice pekiştirdi.MEĞER SON UÇAKMIŞBaktım Talia emin ellerde, baktım Juan “senin kızın, benim kızım; onların güvencesi herşeyden önemli” diyor, iyiden iyiye rahatladım. Kendimi akışa bıraktım. Bir yerlerde bir virüs yayılıyormuş, bazı şehirler karantinaya giriyormuş falan, sanki başka bir dünyanın haberleri. Hiç oralı değilim, hiç üstüme alınmıyorum.Hatta havaalanında bazı maskeli yolcular görüp şaşırıyorum. “Kızım iyi bir aileyle, şunun şurasında iki aya kalmadan gelecek nasılsa” diye okuduğum kişilik patalojileri kitabına yumuluyorum iyice...İstanbul’a inerken bir form verdiler. Yine ne olduğunu anlamadan doldurdum. Hasta oldunuz mu, adres, telefon falan. Lay lay eve gittim. Ertesi gün biraz haberlerle haşır neşir olduğumda, olayı dank etmeye başladım. Türkiye’ye giriş yapanların karantinaya alınmasıyla endişem arttı. Hala içimdeki iyimser, “yok canım, geçer” diyordu.Buradan bir hafta sonra Uruguay’daki okullar da kapandı. Öğrenci değişim programı iptal oldu. Herşey bir anda çığ gibi büyüdü. Talia’nın artık geri dönmesi gerekiyordu.BİR UÇUŞ OLSUN LÜTFEN!Malum, Uruguay’a direkt uçuş yok. Çağrı merkezi bu durumlarda yardımcı olamıyor. Üç gün THY bürosuna gittim. Her defasında içeri girebilmek için uzun süreler bekledim. Her yapılan rezervasyon, bir süre sonra telefonuma gelen “iptal sefer” mesajıyla sonlandı. Panama, Buenos Aires, Sao Paolo; her bir olası kombinasyon defalarca denendi.Sonunda, yine Brezilya aktarmalı bir uçuş bulunabildi. Nerede her gün vızır vızır uçan uçaklar? Zorla, orada burada kalanları toplayan bir seferle, Taliş eve döndü.Kısa kesilen Uruguay macerasıyla çok üzgündü. Kaynaştığı Delfi’den, ailesinden, çok sevdiği Montevideo’daki okuldan ayrılmak zorunda kaldığı için de. Ama birşey fark ettim; nedenleri anlayabilecek kadar olgunlaşmıştı sanki. Kızım, 15-20 gün içinde, büyümüştü.Uruguay hakkında size kısa birkaç bilgiGüney Amerika’nın en küçük ikinci ülkesi. Arjantin, Brezilya ve Atlas Okyanusu’nun ortasında. Nüfusu 3,5 milyon, ki nüfusun yarısı başkent Montevideo’da yaşıyor. Resmi dil İspanyolca. Portekizce ve İtalyanca, hatta bu dillerin karışımı bir uyduruk dili konuşanlar da var. İngilizce anlaşmak zor.Esrar, günde sekiz saat mesai, eşcinsel evlilikleri yasal olarak ilk kabul eden ülkelerden. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı, Fransa’dan tam 12 sene evvel verilmiş. Ülkenin bir duruşu var yani, ben de hep bu duruşu severdim uzaktan.Latin Amerika coğrafyasının en şeffaf politikası. Görece zengin, pasaportu güçlü. Yaşam kaliteli. Yanlız ucuz değil, söyleyeyim. Arjantin, hele Brezilya’nın iki katı pahalı herşey.Uruguay İspanyolcasıBir uzun ziyafet masasında anlattılar, örnekler verdiler, çok güldürdüler. “Uruguay İspanyolcası” diye bir diyalekt var. Sanki her kelimeye, bazen her heceye bir “ş” harfi ekliyorlar gibi. İspanyolca bilmem, ama farkı çok net ayırt ettim./Archive/2020/11/7/202748823-uruguay7.jpgTANGO VE FUTBOLOralardayken bir maça gitmek lazımdı. Yıllar evvel Arjantin’de gitmiştim, acayipti. Bu sefer sezon açılmamıştı, neyse, bir daha sefere.İkinci tutku ise tango. Meşhur La Cumparsita’nın bestecisi Gerardo Rodriguez, Uruguaylı. Bu güzel tangonun ilk çalındığı küçük kulüp, bugün bir müze. Ben çok sevdim.Ne yapsak, nerelere gitsek?- Bir kere Montevideo’yu hakkıyla gezmek lazım. Müzeler, bit pazarı, opera binası, Eski Şehir Cuidad Vieja, hayatın merkezi Mercado del Puerto çok keyifli.  Okyanus kıyısında kilometrelerce uzanan La Rambla, yürüyüş ve koşu için ideal. Şubat başında Las Llamadas festivali sırasında çok renkli oluyormuş şehir.- Punta del Este, bütün Güney Amerika’nın Monaco’su, St. Tropez’i, Bodrum’u. Yatlar, barlar, süper lokantalar, şık butikler, pahakı cafe’ler, lezzetli dondurmacılar var. Zenginlik güzel şey... Güneş batışı enfes. Okyanus biraz serin ve dalgalı ama olsun. Bizim denizler gibi gireyim, cup cup oynayayım demiyorsunuz; güneşlenip serinlemece.- Colonia’yı keşke görebilseydim. Arnavut kaldırımlı dar sokakları, tek katlı evleriyle Unesco Dünya Mirası listesinde. “En iyi korunmuş koloniyel kent” ünvanını taşıyor. Montevideo’ya üç saat uzakta sadece. Ayrıca, Colonia’dan Buenos Aires’e 1,5 saat süren bir feribot yolculuğuyla ulaşmanız mümkün.- “Hacienda” denen çiftlikler, bütün Uruguay’da var. Atlara ve sığırlara biniliyor, geleneksel yemekler yeniyor. “Gaucho” denen Güney Amerikalı kovboy yaşantısı deneyimleniyor. Daha evvel Arjantin seyahatimde bir gün geçirmiştim, orada da car. Ben günübirlik gittim, ama dilerseniz konaklamak da mümkün. Kesin tavsiye, damardan Latin Amerika kültürü.Ne zaman gitsek?Kasım başından Mart sonuna kadar yaz. Yazın gidin. Gerçi ılıman iklimi var Uruguay’ın, ama rüzgarlara çok açık. Hava bir anda değişiyor, rüzgar, fırtına, yağmur bastırıveriyor.Ne yeriz?Et, et, et! “Parillas” denen muhteşem lokantalar var. Her tür etin barbeküsü. Sakatat çok popüler, tavuk çok lezzetli.“Empanadas” dedikleri küçük böreklerden bütün Latin Amerika’da var. Etli veya peynirli börekler. Bizim tepsideki anne böreklerimiz bin kere daha lezzetli.Tatlı kültürleri pek cılız. Dondurma güzel sadece. Bir de “Dulce de Leche” denen karameli kavanozuyla yiyebilirim. Herşeye koyuyorlar zaten. Bayılacaksınız. Bavula birkaç kavanoz atın derim!Sebze çok özleniyor. Az çeşit var, pek de yemiyorlar. Malum, biz zeytinyağlılar olmadan yaşayamıyoruz. Bir de kahvaltı yok tabii. Giderken çay, zeytin ve peynir götürmek her zaman süper bir fikir. Fatih Türkmenoğlu

Joe Biden kritik konularda hangi politikalarıizleyecek?

ABD koronavirüsten ırkçılığa kadar çeşitli sorunlarla uğraşırken Biden işçilere yeni ekonomik fırsatlar yaratma, çevreyi koruyan bazı kuralları geri getirme, sağlık hakkına erişimi artırma ve uluslararası işbirliklerini geliştirme gibi hedeflere sahip.Habere Gitmek için Tıklayın

Bir ilde daha 65 yaşveüstüne kısıtlama

Bir ilde daha 65 yaş ve üstüne kısıtlama Kurul açıklamasında şu ifadeler kullanıldı: “İlimizde yaşayan 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımızın her gün 10:00- 16:00 saatleri arasında sosyal mesafe kuralına riayet etmek ve maske takmak kaydıyla dışarı çıkabilmelerine, bu saatler dışında kalan saatlerde ikametlerinden dışarı çıkmalarının yasaklanmasına, sokağa çıkmaları kısıtlanan 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımızdan, kamu görevinin niteliği, mevcut durumun aciliyeti ve kamu hizmetinin sürekliliğinin sağlanmasında hizmetine ihtiyaç duyulacak başta doktorlar, sağlık çalışanları, eczacılar, belediye başkanları, kurum il müdürleri, sosyal hizmet kuruluşları görevlileri vb. olmak üzere kamu görevlileri ile kamu hizmeti yürütenlerin, işletme sahibi, esnaf, tüccar, sanayici, serbest meslek sahipleri ile çalışanlardan durumlarını, aktif sigortalılıklarını gösteren SGK hizmet belgesi, vergi kaydı, şirket yetki belgesi, oda ve birlik kimliğinden biriyle belgeleyenlerin muaf tutulmasına oy birliği ile karar verildi.”Eskişehir’de artan koronavirüs vakalarına rağmen sokaklardaki kalabalık endişe yarattı. Trafiğe kapalı Hamamyolu Caddesi’nde oturanlar kurul kararını desteklerini ifade etti. Parkta oturan Hasan Yılmaz, kısıtlamaların doğru olduğunu belirterek, “Yaşlılar, belirli saatlerde çıksa daha iyi. Gençler işe gidiyor, dışarıda yaşlılar dolu. Akşam mesai bitiyor, yine yaşlılar dolu. Bence kısıtlama olması uygun” dedi.Marttan bu yana 200 kişinin koronavirüs nedeniyle hayatını kaybettiği Eskişehir’de pozitif vaka sayısı 7 bin 200’ü bulurken, 750 kişinin hastanelerde tedavisinin sürdüğü öğrenildi. cumhuriyet.com.tr

Haftanın ardından neler konuştuk?

Haftanın ardından neler konuştuk? İZMİR’DE İKİ MUCİZEÖnceki hafta ülkeyi yasa boğan İzmir depremi sonrası ilki 65, ikinci 91 saat sonra yaşanan iki mucize yüzleri güldürdü. Depremden 65 saat sonra Elif, 91 saat sonra da Ayda, sağlıklı bir şekilde enkaz altından çıkarıldı. En çok kaybın yaşandığı binalara çürük raporu verildiği ortaya çıktı. Depremde yaşamını yitirenlerin sayısı 114’e ulaştı.‘SORUMLU YURTTAŞ’ DEDİCumhur İttifakı, depremin sorumluluğunu yurttaşlara yükledi. MHP lideri Bahçeli, “Keşke birkaç metrekare fazla pay alma uğruna riskli binalarda oturmak tercih edilmeseydi” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorumluluğu önceki iktidarlara ve yurttaşlara yükledi. Erdoğan, depreme yönelik gerekli önlemlerin alınmadığına dair eleştirilerinin ardından CHP’yi hedef aldı. Erdoğan, daha sonra CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın dedesinin, 1939 Erzincan depreminde İçişleri Bakanı olduğunu belirterek “Kalkıp da geriye bakıp neler olmuş bunu sorgulama hassasiyetini göstermeyen bu zihniyet, kalkıyor bu yalan yanlış ifadeleri kullanabiliyor” ifadelerini kullandı. TL DE ENKAZ ALTINDABaşarısız ekonomi yönetimine TCMB’nin güven sağlamayan adımları, ABD seçimleri ve jeopolitik riskler de eklenince Türk Lirası ciddi bir erime gösterdi. Dolar 8.5, Avro 10, sterlin 11 lirayı aştı. Cumhuriyet Altını 3 bin 500 liranın üstüne çıktı.35 MİLYAR LİRALIK SUSKUNLUK!İzmir’deki depremin ardından muhalefetin ve yurttaşların en çok eleştirdiği konu ise deprem vergileri oldu. CHP’li Tahsin Tarhan’ın 1999 yılından bu yana toplanan ve 35 milyar dolar tutarında olduğu belirtilen deprem vergisinin nereye harcandığı sorusuna Maliye Bakanı Berat Albayrak, bakanlığın bütçe istatiklerinin bulunduğu internet sitesinin adresini göstererek yanıt verdi. Söz konusu internet adresinde deprem vergisiyle ilgili özel bir bölüme yer verilmiyor.MİRASA EL KONULDUTürk Tarih Kurumu (TTK) ile Türk Dil Kurumu’na (TDK) aktarılması gereken Atatürk’ün İş Bankası’ndan kaynaklanan vasiyet gelirlerinin, mart ayı itibarıyla Hazine hesabına geçirildiği ortaya çıktı. İddiayı doğrulayan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Parası alınmıyor, tek hesapta toplanıyor” dedi. VİYANA’DA TERÖRAvusturya’nın başkenti Viyana’da IŞİD mensubu olduğu bildirilen bir kişinin gerçekleştirdiği saldırı sonucu 5 kişi yaşamını yitirdi, 17 kişi de yaralandı. Kuzey Makedonya asıllı olduğu belirtilen saldırganın Suriye’ye geçmek için Türkiye’ye gittiği, ancak Türk makamlarınca yakalanarak sınır dışı edildiği belirtildi. KÖLELİK TASARISITBMM Genel Kurulu’nda “torba teklif” görüşmeleri başladı ve görüşmelerde ilk 20 madde kabul edildi. Türk-İş, Hak-İş ve DİSK ortak açıklama ile esnek çalışmanın geri çekilmesini istedi. İşçi kesiminde 25 yaş altı ile 50 yaş üstündeki çalışanlara yönelik düzenlemenin “torba tekliften” çıkarılacağı beklentisi var. Bu konuda kilit partinin MHP olduğu belirtiliyor.BARBAROS SAHADAKıbrıs’ın güneybatısında sismik araştırma faaliyeti yürüten Barbaros Hayrettin Paşa gemisinin görev süresi 3 ay uzatıldı. Barbaros Hayrettin Paşa gemisi, Türk kıta sahanlığının güneyinde belirlenen alanda sismik araştırmalarını 16 Şubat’a kadar sürdürecek.ABD’DE SEÇİM KAOSUABD, 59. kez başkanlık seçimi için 3 Kasım’da sandık başına gitti. Seçimlerde Başkan Donald Trump Cumhuriyetçi, eski başkan yardımcısı Joe Biden da Demokrat Parti’den aday olarak yarıştı. Seçimin sonuçlarının netleşmesi günler aldı. Trump’ın, oyların yüzde 10’u sayılmışken “zafer kazandım” diyerek açıklamalar yapması sonrasında açılmayan sandıkların durumu değiştireceği bilgisi ülkeyi karıştırdı. YİNE İHLAL VE ÇATIŞMADağlık Karabağ’da ateşkes ihlalleri ve çatışmalar hız kesmeden sürdü. Bakanlığın açıklamasına göre 5 Kasım’ı 6 Kasım’a bağlayan gece saatlerinden sabah 05.00’e kadar Azerbaycan’ın Tovuz, Gedebey, Daşkesen bölgelerinde konuşlu askeri mevzilere Ermenistan’daki Berd, Çambarak ve Vardenis bölgelerinden periyodik olarak ateş açıldı. cumhuriyet.com.tr

Zorla fuhuşiddiası:‘Öldürülmem mi gerekiyor?’

Zorla fuhuş iddiası: ‘Öldürülmem mi gerekiyor?’ Yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlatan Rojda, “Önce Süleyman A., ve Eda E.’nin şoförlüğünü yapan Celal Ç. tarafından bana arkadaşlık teklifinde bulunuldu. Kendisini reddedince ablam Gülistan A.’yı darp etti. Süleyman A. ise polise şikâyetçi olduğumuz takdirde, ‘yüzümüzü parçalayacağını, tecavüz edip öldüreceğini’ söyledi. Tehditlere boyun eğmeyip emniyete gidip yaşadığımız olayları anlattığımızda da, ‘her şeyi polisten beklemeyin, evden taşının. Zaten başınıza bir şey gelmemiş’ denildi.” diye konuştu.“İlla öldürülmem mi gerekiyor” diyerek yardım talebinde bulunan Rojda, “Bu şahısları aynı sitede oturduğumuz için tanıyorum o kadar. Bu olaydan sonra da Süleyman A., ve Eda E., bana bir fuhuş sitelerinin olduğunu ve benim de kendilerine katılarak fuhuş yapmamı teklif ettiler. Ben de fuhuş yapmayı kabul etmedim. Ve haklarında şikâyetçi oldum. Şikâyetimi geri çekmem için bu şahıslardan ölüm tehditleri alıyorum. Bu şahıslar özgürce sokaklarda gezebiliyor. Beni tehdit eden Gülşah U’ya ise sadece para cezası kesildi” ifadelerini kullandı. Kübra Köklü

Okullara verilecek temizlik malzemesi ihalesi‘21B yöntemiyle’20 günönce kurulanşirketin oldu

Okullara verilecek temizlik malzemesi ihalesi ‘21B yöntemiyle’ 20 gün önce kurulan şirketin oldu AKP’li Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin, okullarda dağıtılacak temizlik malzemesi ihalesinde doğal afetlerde kullanılan 21B Maddesi uygulandı, ihaleyi 20 gün önce kurulan şirkete aldı. Belediye, şirketle sözleşmeyi 836 bin 250 lira bedelle imzaladı. CHP’li Meclis üyesi Uğur Kalkan, “20 gün önce kurulan firmayı yetkililer nasıl keşfetti” diye sordu. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi 27 Ağustos’ta doğal afet ve salgın hastalıklar gibi durumlarda kullanılan 21B maddesini dayanak yaparak, “Okullarda dağıtılacak temizlik malzemesi mal alımı işi” ihalesi açtı. İhaleyi 836 bin 250 TL bedelle Sunay Lojistik Hijyen şirketi kazandı. 10 gün sürecek iş için belediye ve şirket 17 Eylül’de sözleşme imzaladı. Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarına göre söz konusu şirket 7 Ağustos’ta kurulmuş görünüyor. HEP AYNI YÖNTEMİhale sürecini takip eden Gaziantep Şehitkamil Belediyesi’nin CHP’li Meclis üyesi Uğur Kalkan, “21 B maddesi AKP’li belediyelerin en sevdiği ihale yöntemlerinden bir tanesi. Covid - 19 öncesinde de doğal afetler dışında bu maddeyi sık sık kullandılar. Sayıştay denetçileri bu durumları zaman zaman da raporlarına yazdılar. 20 gün önce kurulan firmayı yetkililer nasıl keşfetti çok merak ediyorum. Hangi teknik ve mali verilerini baz aldılar onu da çok merak ediyorum. Okullara yapılacak her türlü yardımı sonuna kadar destekliyoruz ama bizim sorguladığımız şey; 20 gün önce kurulan bir firmanın ihale başarısı ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin bu firmayı nasıl keşfetti” dedi.Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’li Meclis Üyesi Yılmaz Kireç de, “Bir firmanın kurulduktan bu kadar kısa bir zaman sonra böyle bir ihale almasını ben de garipsiyorum. Bu firma hangi verilere ve bu kadar kısa sürede hangi satışlarına bakılarak ihaleyi almıştır? Biz kimsenin ihale almasına veya iş yapmasına karşı değiliz. Sadece bir firmanın bu kadar kısa zamanda bu ihaleyi nasıl aldığını sorguluyoruz” diye konuştu. Hazal Ocak

Müdür koronaya yakalandı, belge onda

Müdür koronaya yakalandı, belge onda CHP’li Meclis üyeleri istenen yetkinin geniş olduğunu belirterek dosyanın içeriğini ve ilgili bakanlığın devir yetki yazısını görmek istedi. AKP’li Meclis üyeleri ise evrakların emlak müdüründe olduğunu, onun da koronavirüse yakalandığını, zaten önemli bir belge de olmadığını belirterek yetki belgesini CHP’li üyelere vermedi. İlçe belediyesinin CHP’li Meclis üyesi Ülkü Sakalar teklif dosyasının boş olduğunu, dosyada sadece 3 sayfadan ibaret bir yetki talebi olduğunu belirterek, “Defalarca belgeleri istedik. İstenen geniş bir yetki. Bu yetki kapsamı içinde rezerv yapı ilan edilen alanda belediye başkanının belediye adına kayıtlı istediği taşınmazı satma, ipotek etme yetkisi var. Rezerv yapı alanı ilan edilen bölgede nasıl bir uygulama yapılacağını, bakanlığın yetki devir yazısını ve yetkinin ne şekilde kullanılacağını sorduk. Bakanlığın yetki devir yazısını istedik ama gelmedi. Biz rezerv yapı alanına karşı değiliz. Kentsel dönüşümü sonuna kadar destekliyoruz. Mecliste çoğunluk olmadığımızın farkındayız ama yok sayılmayı da kabul etmiyoruz” dedi.AKP’li Meclis üyesi Güven Yiğit de 3 sayfalık yetki talebinde bütün bilgilerin olduğunu belirterek Sakalar’ın istediği belge için belediyedeki yetkililerle görüştüğünü anlattı. Yiğit, “Emlak müdürümüz ve şef koronavirüs hastalığından dolayı tedavi görmektedir. Kendisiyle telefonla görüştüm. Kendileri evde ve tedavileri devam ediyor. Evrak dosyada bulunması zaruri olan bir evrak değil. Kentsel dönüşüme nasıl baktıklarını tüm Tuzla’ya gösterdiler” diye konuştu. Teklif AKP’li meclis üyelerinin oylarıyla kabul edildi. Hazal Ocak

‘Cumhurİttifakı’nda deprem tartışması

‘Cumhur İttifakı’nda deprem tartışması  Turgut Özal Konferans Salonu’nda AKP’li Belediye Meclisi Grup Başkanı İsmail Bölükbaş başkanlığında yapılan toplantıda, Çorum’da olası bir deprem ihtimaline karşı alınacak önlemler tartışıldı. MHP’li Belediye Meclis Üyesi Abdulhaluk Çatalpelit, yapılan çürük yapıların inşaat mühendislerinin sorumsuzluğundan da kaynaklandığını ileri sürünce, AKP’li Meclis üyesi Muhammet Fatih Temur’dan itiraz geldi. Temur, “Deprem yönetmeliğine uygun bir şekilde statik hesaplar yapılıyor. Belediyeler de kontrol yaparken bu yönetmeliğe göre kontrol yapıyor. Kimse kafasına göre iş yapmıyor. Tüm inşaat mühendislerini zan altında bırakıyorsunuz” dedi. Daha sonra Abdulhaluk Çatalpelit ile Muhammet Fatih Temur arasındaki sözlü tartışma oturdukları yerden devam edince, her iki parti üyelerinin araya girmesiyle tartışma sonlandırıldı.  Seyfettin Mete

İnce, Kılıçdaroğlu’nun parti kurdurmak için para alanıaçıklamasınıistedi: Harcamalarımız kayıtlı

İnce, Kılıçdaroğlu’nun parti kurdurmak için para alanı açıklamasını istedi: Harcamalarımız kayıtlı Muharrem İnce, başlattığı Memleket Hareketi’nin bütün harcamalarının kayıt altında olduğunu belirterek, “Bizim aylık masrafımız 30-40 bin lira. Yediğimiz lahmacunun, içtiğimiz ayranın hesabını veriyoruz” dedi. İnce, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti kurdurmak için para alan kişinin kim olduğunu açıklaması gerektiğini belirterek, “Kim bu? Bunu açıklamak zorunda. Sayın Kılıçdaroğlu’na sesleniyorum: Grup Başkanvekili’ne açıklama yaptırdın: ‘Kastettiğim kişi Muharrem İnce değildir.’ Kim o zaman?” diye sordu. Memleket Hareketi’nin 4 Aralık’ta program yazma çalışmalarına başlayacağını kaydeden İnce, 81 ili gezdikten sonra parti kurma kararını vereceğini belirterek; şimdilik CHP’nin üyesi olduğunu vurguladı./Archive/2020/11/7/224832224-muharrem-necati1-s5-sb.jpgMemleket Hareketi’ni başlatan ve 46 ili gezen Muharrem İnce, Cumhuriyet’in Ankara Bürosu’nu ziyaret etti, sorularımızı yanıtladı. İnce’nin Memleket Hareketi ve kamuoyunda tartışılan konulardaki sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:- ABD seçimlerini takip ediyor musunuz?ABD başka bir ülke. ABD’deki seçim bizi ilgilendiriyor ama kamuoyunun Biden’cılar, Trump’çılar diye ikiye bölünmesini, birbirlerine laf söylemelerini, TV’lerin 24 saat bunu göstermesini şaşkınlıkla izliyoruz. Biz ABD’nin 51. eyaleti değiliz, sömürgesi de değiliz. Bu abartılı durumdan şikâyetçiyim. Depremi, ekonomiyi, eğitimi konuşmuyoruz; Amerikan seçimini konuşuyoruz.- Sorunları konuşamamak mevcut medyanın bir yansıması değil mi?Sözcü ve Cumhuriyet gazetesi hariç herkes birilerinin borazanı olmuş. İktidarın emrinden çıkmayan bir medya var, yüzde 85-90 oranında, bir de muhalefetin kontrolündeki medya var. A Haber beni haber yapıyor; Halk TV niye yapamıyor? CHP Genel Merkezi’nden korkuyorlar. Bu yapıyla bir yere varamayız. İktidar, muhalefet birbirine benziyor.- Kılıçdaroğlu’nun, ‘belli kişilere parti kurdurmak için para verildiği’ yönündeki açıklamalarına çok sert tepki verdiniz...Dedikoduyla siyaset yapılmaz. CHP Genel Başkanı belgeyle konuşur. Kulis haberleriyle konuşmaz. Yeni bir iddia: Saray para veriyormuş birilerine, parti kurdurtacakmış.- Böyle bir fısıltı da dolaşıyor ortalıkta, siz para alıyor musunuz bir yerden?Alıyoruz. Kuruculardan alıyoruz. Bizim bir yıllığına kiralanmış bir otobüsümüz var. Mazotu da kendi aramızda sırayla dolduruyoruz. İnegöl’de, Kocaeli’nde bir vatandaş durdurdu, depomuzu doldurdu. Şu anda büyük paraya ihtiyaç duyacak bir şey yok ki ortada.- CHP sözcüleri Kılıçdaroğlu’nun sizi kastetmediğini de açıkladı... Yetmez. Kim bu? Bunu açıklamak zorunda. Eğer böyle birisi varsa, bunu partiden atmalıyız. CHP’den bunu atmalıyız. “Muharrem İnce’yi kastetmedim.” At ortaya bir yalan. Muharrem İnce meydan okuyunca, seni kastetmedim. Kim? Bunun adını vereceksin, bunu partiden atacaksın. Yalanla siyaset olmaz. Otel diyorsun, uçak biletleri diyorsun... Saraya giden bir CHP’li vardı... “Biliyorum” dedi, kim bu? At ortaya. Bu ahlak dışı bir siyaset. CHP’ye böyle bir siyaset yakışmaz. Bana sorarsan; senin sarayda iş tuttuğunu ben söylersem, yanılmam yani.- Yaptığınız eleştirilerle ilgili CHP sözcülerine yöneltilen sorulara “Bu konuları kamuoyunda değil, kendi içimizde tartışmalıyız” yanıtı veriliyor... Biz aile şirketi değiliz. Biz bir siyasi partiyiz. 83 milyonu ilgilendirir bizim tartışmalarımız. Ortada bir iftira var, yalan var. Saraya giden CHP’li... Tartışmayacak mıyız? Kaçıncıya yapıyor. Atıyor ortaya bir laf. Dedikoduyla siyaset yapmaya çalışıyor. Sayın Kılıçdaroğlu’na sesleniyorum: Grup Başkanvekili’ne açıklama yaptırdın: “Kastettiğim kişi Muharrem İnce değildir.” Kim o zaman? Partinin kendi evlatlarına partinin genel başkanı iftira atamaz. Demek ki senin partinin içinde saraydan para alan insan var. Kim o? Açıklamıyorsan yalan söylüyorsun. Atatürk’ün koltuğunda da yalan söyleyen oturmamalı. Gereğini yapmalı. CHP tabanını korkutuyor sürekli.-  Memleket Hareketi’nin harcamalarının kayıtlarını tutuyor musunuz?Hepsini tutuyoruz. Yeni bir siyaset anlayışı yapıyoruz. Yeni siyaset anlayışında miting yok. Şehrin en işlek caddesine gidiyoruz, boydan boya geziyoruz. Helikopter, uçak kiralamıyoruz. Külüstür bir tane otobüs var. Paramız varsa otelde, yoksa Yörük çadırında kalacağız. Şu anda zaten 50 kişiyiz. Bu kişiler 3’er bin lira verse, bu sorunumuzu çözüyor. Bizim aylık masrafımız 30-40 bin lira. Yediğimiz lahmacunun, içtiğimiz ayranın hesabını veriyoruz. Yaşamımıza yeni giren bir sözcük var: Yeni normal. Siyasetin de yeni normali var. Biz çağa uygun bir siyaset yapacağız. Anlı, şanlı genel merkez binamız olmayacak. Şatafatlı şeyler olmayacak. Çok para gerektirmeyen siyaset yapacağız. 81 vilayeti gezmek yetmez. İkinci tura geçeceğiz. Büyük ilçeler ve köylere gideceğiz. Her türlü iddiaya zamanı gelince cevap vereceğiz.- Kamuoyunda muhalefet blokunu zayıflatmak için birtakım operasyonlar yapıldığı algısı var. Sizce muhalefet partilerine iktidar tarafından yöneltilen bir operasyon var mı? Böyle bir şey olabilmesi için muhalefet partisinin içinden bir grubun ayrılıp, Cumhur İttifakı’na gitmesi lazım. Giderse sizin dediğiniz olur. Gitmediği takdirde niye muhalefet zayıflamış olsun.- Parti yönetimini eleştirmek sizi üzüyor mu?Hayır, üzülmüyorum. Ben parti yönetiminin doğru yola girmesini istiyorum. Doğru yola girecekse girecek; girmiyorsa bakacağız önümüze... Ben şimdilik CHP’nin üyesiyim. İlkeli bir siyaseti olan; Atatürk’ün, cumhuriyetin değerlerine bağlı; duruşu olan, ayaküstü konuşmayan; belgeyle bilgiyle konuşan bir CHP istiyorum. Onun için mücadele ediyorum. Olmuyorsa biz yolumuza bakarız.- Siyasette erken seçim tartışmaları da sürüyor. Bir erken seçim gündeme gelirse Memleket Hareketi ne yapacak?Bu iktidarı değiştirmek için uğraşacağız tabii ki. Ben başta olmak üzere bütün arkadaşlarım vargücümüzle çalışacağız.- Türkiye’de pek çok ili gezdiniz. Sokakta dikkatinizi en çok çeken nedir? 46 ili gezdim. En önemli iki şeyden birincisi derin bir yoksulluk. İkincisi Doğu, Güneydoğu’da fark ettiğim bir şey. Oybirliğiyle söylenmiş bir şey: “Bir parti kur. Bizi HDP ile AKP arasına sıkıştırma, CHP’ye de elimiz gitmiyor, beğenmiyoruz bu yönetimi.” En fazla duyduğum söz buydu.- Parti kurma konusundaki kararı ne zaman vereceksiniz?81 vilayeti gezdikten sonra. Büyük ilçelerimiz de var. Oraları gezelim ondan sonra karar vereceğiz.- İktidarın bu kadar ekonomik sorun yaşanırken şatafattan vazgeçmemesini nasıl yorumluyorsunuz?Bugün ülkeyi yönetenler, badem bıyıklı, bol paça ütüsüz pantolon giyen, bir lokma bir hırka deyip, bugün haşemalarıyla villalarında havuza giriyorlar. Pahalı kravatlar takıyor, pahalı çantalar alıyorlar. Halktan kopuk saraylarında yaşıyorlar. Fakirlik günlerini çoktan unuttular. Bunlar Türk Lirası kullanmıyorlar; dolarla, Euro’yla, sterlin üzerinden çalışıyorlar. Bunlar kilosu 10 bin lira olan çay içiyorlar. Bunları göndereceğiz de muhalefetin umut olması. Muhalefet umut olmadıkça iktidarın ekmeğine yağ sürüyor.- Memleket Hareketi’nin bundan sonra atacağı bir sonraki adımı ne oluşturacak?4 Aralık’ta büyük bir program yazmaya başlayacağız. 4, 5, 6 ve 7 Aralık’ta daha geniş kapsamlı bir program yazacağız. Taslağı elimizde var. Onu tartışacağız. Komisyonlar kurduk, ilgili arkadaşlar kendi alanıyla ilgili tartışıyorlar. Bir araya gelip program haline getireceğiz.  cumhuriyet.com.tr

Nezarettekiçöp kovasınıkırançocuğa hapis cezası

Nezaretteki çöp kovasını kıran çocuğa hapis cezası Dava dosyasında anlatılan olayın detayları şöyle: Çocuk mahkemesinde “yağma suçu” kapsamında tutuklu yargılanan B.C., 24 Şubat 2015’te davanın ertelenmesine sinirlendi ve Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’nin D Blok 7b61 numaralı nezarethanedeki gri renkli büyük boy plastik çöp kovasını tekmeleyerek kırdı. B.C., mahkemedeki ifadesinde suçlamayı kabul etmedi. 2015 yılında kırılan kova için başsavcılık, mahkemeye 11 Temmuz 2020 tarihinde zararı 20.06 TL olarak bildirdi. Olay günü hazırlanan tutanakta imzası bulunan memur tanık, “Ben çocuğu çöp kovasını tekmelerken görmedim. Ancak arkadaşları onun kırdığını söyledi. Ben, ‘Yine hâkimler bana ceza verir’ dediğini net olarak duydum” şeklinde beyanda bulundu.Yargılamayı yapan mahkeme, B.C’nin hakkında başka suçlardan kesinleşmiş hapis cezaları olduğunu kararına yazdı. Denetim süresinde de B.C’nin kasıtlı olarak suç işlediğinin altını çizdi. 1 yıl olarak verilen hapis cezası önce 8 aya sonra, 6 ay 20 güne düşürüldü. Bu cezada günlüğü 20 TL’den 4 bin TL olarak adli para cezasına çevrildi. B.C., taksitleri zamanında ödemezse paranın kalan kısmı peşin olarak tahsil edilecek.  İSTİNAFA BAŞVURULDUB.C’nin avukatı Ceren Şarman, karara karşı istinaf yoluna gittiklerini söyledi. Şarman, “Çöp kutusu metal olsaydı devrilecekti. Zarar gören malın değeri 20 TL olup 20 TL için 4 bin TL adli para cezası verilmesi hakkaniyetle bağdaşmamaktadır. Hırsızlık ve yağma suçlarında malın değerinin azlığı cezasızlık nedeniyken mala zarar verme suçunda bu hükme yer verilmemesi Türk Ceza Kanunu’ndaki eksiklikten kaynaklanmaktadır” dedi. l İSTANBUL Esra Alus

Merkez BankasıAKP'ye bağlandı

Merkez Bankası AKP'ye bağlandı Geçen yıl, 6 Temmuz’da Merkez Bankası (MB) Başkanlığı görevinden alınan, bir anlamda kovulan Murat Çetinkaya’nın yerine görevlendirilen Murat Uysal, 16 ay sonra yine bir cumartesi günü görevden alındı. Yeni başkan ise Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal oldu.Uysal’ı görevden alan Cumhurbaşkanı kararında, 375 sayılı KHK’nin ek 35. maddesine dikkat çekildi. Madde, Cumhurbaşkanına üst kademe kamu yöneticilerini, “ilgili kanunlarda öngörülen görevden alma gerekçeleri yanında kurumsal hedeflere ulaşılamaması nedeniyle” de süreleri tamamlanmadan görevden alma yetkisi veriyor. İŞARET FENERİ OLMALIErdoğan, Çetinkaya’nın faizleri indirmediği için görevden alındığını söylemişti. Uysal döneminde politika faizi indirildi. Ancak ekonomik sorunlara salgının da eklenmesiyle geçen eylülde sınırlı bir artışa gidildi. Fonlama maliyetindeki artışa rağmen daha sonra MB’nin bu faizde yeni adım atmaması dövizin ateşini daha da yükseltti. Dolar 8.50 lira, Avro 10 lirayı aştı. “Yeni Ekonomi Programı”ndaki (YEP) hedefler altüst oldu. Dolar, her gün rekor kırarken Uysal’ın “Kurun seviyesiyle ilgili bir hedefimiz yok” açıklaması da çok tartışıldı. Faiz artışı yapmamak için rezervler de kullanıldı. Net rezervler bir yılda 19.6 milyar dolar azalarak 18.2 milyar dolara geriledi. MB’nin faiz politikasında iktidarın tutumunun etkili olduğu yorumları yapıldı. Ayrıca MB, bu yıl için enflasyon tahminini yüzde 8.9’dan yüzde 12.1’e yükseltti. Oysa YEP’teki tahmin yüzde 10.5’ti.Uysal’ın yerine atanan Ağbal, 1968 Bayburt doğumlu. İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan Ağbal, İngiltere Exeter Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı. Maliye kökenli bürokrat olan Ağbal, 2006-2009 arasında “Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürü”ydü. Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanı olduğu dönemde müsteşardı. O dönemde ekonomi dünyasında “Babacan-Şimşek-Ağbal” üçlüsü yorumları yapılıyordu. Ağbal, daha sonra iki kez Maliye Bakanı ve iki dönem AKP Bayburt Milletvekili olarak da görev yaptı. Uzun yıllar MB Meclisi üyesi olarak görev yapan iktisatçı Prof. Dr. Bilsay Kuruç, son durumu “MB bağımsızlığı diye bir şey kalmadı” sözleriyle yorumladı. MB’nin bağımsız olmasıyla “piyasalarla banka arasında soluk alıp verme sisteminin kurulmasının” amaçlandığını dile getiren Kuruç, şöyle devam etti: “Bu şekilde başkanın değiştirilmesiyle piyasaya güven verilmez. Yasada MB başkanının, üyelerinin nasıl değiştirileceği konusunda belli kurallar vardır. Ama ortada yasa falan da kalmadı. Kişilerle değil kurumlarla güven verilebilir.” Ayrıca ekonomik tablonun zaten güven vermediğine dikkat çeken Kuruç, “Geriye kurum olarak MB kalmıştı. Ancak o kurumun işleme esaslarını dikkate almazsanız o zaman istediğiniz şeyi de gerçekleştiremezsiniz. MB piyasalar için bir işaret feneri olmalı. Ancak MB’nin ışığı söndürülüyor” dedi.AĞBAL YERİNE ŞENELÖte yandan Cumhurbaşkanı kararıyla Ağbal’ın yerine Strateji ve Bütçe Başkanlığı’na, bu kurumun başkan yardımcısı İbrahim Şenel getirildi. Ayrıca yine bir kararla eski Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyeliğine getirildi.  Mustafa Çakır

Kültür elçisi Gülcan Altan, son olarak‘DevrimŞarkıları’albümünüyayımladı

Kültür elçisi Gülcan Altan, son olarak ‘Devrim Şarkıları’ albümünü yayımladı  2008 yılında “Gülümser” isimli ilk albümü yayımlandı. Bu albümde yıllarca beraber çalıştığı ve hayranı olduğu Vedat Sakman’ın şarkılarını söyledi. İspanya, Rusya, İsviçre, Yunanistan, Almanya gibi dünyanın birçok ülkesinde konserler verdi. 2015 yılında “Bir Ömür Bize Yeter” albümü yayımlandı.Kendi şarkılarının yanı sıra 15’ten fazla dilde şarkılar söylüyor. Yani müziğin birleştirici gücünü kullanarak tüm kültürleri iç içe harmanlıyor. Altan, bu yıl TKP’nin 100. yılını kutlamak amacıyla “Devrim Şarkıları”nı çıkardı. Albümde Nâzım Hikmet’in şiirinden bestelenen Yunanca bir şarkı da bulunuyor. Sanatçıyla albümünü ve müziğini konuştuk. HİKÂYELERİ VAR...Gülcan Altan, albümün okura ve dinleyiciye bir “merhaba” olduğunu söylüyor. Albümde yer alan şarkıları TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan ile birlikte oluşturduklarını ifade eden Altan, “Şarkılar, dünyada halkların ürettiği, benimsediği ve eylemleştirdiği şarkıları anlatıyor. Hepsinin bir hikâyesi var. Daha önce yaptığım albümlerimde de her zaman hikâyesi, yaşanmışlığı olan şarkıları yorumlamak istedim. Bu albüm çok özel bir yere sahip” diyor. Altan, birçok dilden söylediği şarkıları seçme nedenlerini şöyle anlatıyor: “Halkların ve kültürlerin takipçisi ve araştırmacısı olmaya çalışıyorum. Özellikle az bilinen ve kaybolma riski altındaki diller ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Söylemek istediğim şarkıların muhakkak halka mal olmuş ve bir hikâyeye sahip olmasına dikkat ediyorum. Çünkü ben bir aracıyım. Ve az bilinen şeyleri doğru aktarmak görevim.”Sanatçı, politik duruşu nedeniyle geçmişte albümlerini yapmakta ve yayımlamakta zorlandı. “Ben sosyalist bir insanım” diyen Altan, bu bakış açısını da müziğine yansıttığını vurguluyor: “Ben iyiliği, hak, hukuk ve adaleti, insanlığı ve emeği savunanların yanındayım. Onların dostuyum. Sanırım bunda bir mahsur yok.” Apolitik bir nesilden geldiğini söyleyen Altan, “Apolitizm gençliğimde bana empoze edildi. Ve ben çok yıllar sonra bu sistemleri araştırdım. Okudum ve yaşadım. Sonunda emeğimin karşılığını aramayı öğrendim. ‘Devrim Şarkıları’ndan sonra bana en yakın dostlarım bile dediler ki ideolojik bir albüm olmuş. Bunun ne sakıncası var? Siz bir partiye oy vermiyor musunuz? Ve o partiyi desteklemiş olarak ideolojik olmuyor musunuz? Ben niye tercihimi gösteremiyorum? Benim yaptığım müzik özgürdür ve isteyen müziği dinler isteyen ideolojiyi...”Gülcan Altan, koronavirüs salgını nedeniyle zor zamanlar geçiren müzisyenlerin durumunu da özetliyor: “Ülkemizde müzisyenlerin durumu hep pamuk ipliğine bağlıdır. Şehitlerimiz olur, konserlerimizi iptal ederiz. Olağanüstü durumlarda ilk önce konserlerimiz iptal olur. En büyük yanılgılardan biri müziğimizin eğlence sektörü adıyla anılmasıdır. Bu da yine bu sömürgen sistemin tüm müzik sektörüne yaptığı bir yapıştırmadır. Popüler müzik yapanların o cafcaflı hayatlarının hep en önde gözükmesi sebebi ile asıl müzik emekçilerinin hakları ve yaşantıları perde arkasına gizlenmektedir. Müzik sektörü birçok insanın ekmek kazandığı bir zincirdir. Müzik sadece göbek atmak değildir. Bizler ömrümüzü bu işe adıyoruz. Müzik hobimiz değil. Faturalarımızı ve yaşamsal ihtiyaçlarımızı bu işi yaparak sağlıyoruz. Pandemi, tüm dünyayı etkisi altına alan olay demek. Ve birçok ülke müzisyenlere ve diğer sanat emekçilerine destek verirken bizler bu ülkede hayalet olduk. Lakin çuvaldızı kendimize iğneyi başkasına batır dedikleri atasözünü kendimize uygulamalı ve tüm müzisyenlerin önce kendisini sorgulayıp neden örgütlenemediğini ya da sendikalaşamadığını kendilerine sormaları gerektiğine inanıyorum. Müzik sektörü önce bunu çözmeli.”Sanatçı, müzik emekçilerinin pandemi sürecinden örgütlenerek, haklarını savunarak ve birbirlerine sarılarak sağ salim çıkabileceğini vurguladı.  Orhun Atmış




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter