Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Tuesday, 04.22.2025, 09:56 AM (GMT)

News - Haberler

Çağın kurucu normu; düşmanlık!

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Çağın kurucu normu; düşmanlık! Eleştirel düşüncenin çağdaş kalemlerinden Achille Mbembe, Düşmanlık Politikaları'nda, tüm gezegeni içine hapseden, gündelik ilişkilere dek sızan ve insanları esir alan bir düşmanlık ilişkisinin çağımızın kuralı ve kurucu normu haline geldiğini ileri sürüyor. Ve soruyor: “Dünyanın her yerini kendi yuvası yapan, köklerini sorgulayan ama aynı zamanda tüm gezegene kök salan, gelip geçiciliğinin bilincinde, yeryüzünü ortak payda yaparak düşmanlık ilişkisinden kurtulabilecek bir insanlık mümkün mü? Hümanizmin de ötesine geçerek bütün canlıları kapsayacak bir politika ve ortak bir soyağacı tesis edilebilir mi? Yoksa treni çoktan kaçırdık mı?” /Archive/2021/1/29/002921145-ic1.jpgFrantz Fanon'un izinden giden, Düşmanlık Politikaları'nın yazarı Achille Mmbembe’ye göre savaş, çağımızın kutsadığı değer haline gelmiş durumda. Düşmanlığın, savaşın kutsanan değerler haline gelişiyle toplumlarımız demokrasiden hızla uzaklaşıyor.Kaldı ki, demokrasinin de kökleri karanlık… Kendi suç geçmişlerini hatırlamak istemeyen bu toplumlar, icat ettikleri kötülük nesnelerinin korkusuyla yaşıyor ve bunlardan şiddet yoluyla kurtulmak istiyorlar.Liberal demokrasiler olağanüstü hali olağanlaştırıyor, çitleri yükseltiyor, hem kendi içlerinde hem de dış düşmanlarına karşı diktatörce uygulamaları hayata geçirmekte tereddüt etmiyorlar.İnsan hakları ve eşitlik ilkeleri zaten çoktan harap olmuş, tükenmiş halde. Milliyetçilik en kanlı haliyle yeniden boy gösteriyor. Siyasal düzen ölüme yönelen bir örgütlenme biçimi olarak kendini yeniden oluşturuyor./Archive/2021/1/29/002933114-ic2.jpgToplumsal bünyenin hücrelerine kadar sızan nanoırkçılık, şiddet ve yasa, inanç ve itaat, norm ve istisna, hatta özgürlük ve güvenlik arasındaki ilişkileri bulandırarak meşruiyet kazanmaya çalışıyor.Bu karamsar tabloya bakarak Mbembe soruyor:“Dünyanın her yerini kendi yuvası yapan, köklerini sorgulayan ama aynı zamanda tüm gezegene kök salan, gelip geçiciliğinin bilincinde, yeryüzünü ortak payda yaparak düşmanlık ilişkisinden kurtulabilecek bir insanlıkmümkün mü? Hümanizmin de ötesine geçerek bütün canlıları kapsayacak bir politika ve ortak bir soyağacı tesis edilebilir mi? Yoksa treni çoktan kaçırdık mı?”Düşmanlık Politikaları / Achille Mbembe / Çevrine: Ayşen Gür / İletişim Yayınları / 224 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Bakan Koca: Aşısının ikinci bölümübugün geliyor

Bakan Koca: Aşısının ikinci bölümü bugün geliyor Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "İnaktif aşıların 10 milyon dozluk 2. sevkiyatının birinci bölümü geçtiğimiz hafta sonu elimize ulaşmıştı. Bu sabah itibariyle ikinci bölümü ülkemize ulaşmış olacak. Tedarik programına uygun olarak aşı sevkiyatı devam edecek." açıklamasında bulundu. AYRINTILAR GELİYOR... cumhuriyet.com.tr

Endülüs’ün karnında yandı! Lorca…

Endülüs’ün karnında yandı! Lorca… Yapıtlarında geleneksel İspanyol kültürü ile çağdaş yaşamın sorunlarını içtenlikle işledi. Ölümün gölgesi, şiirlerinden de, oyunlarından da hiç eksik olmadı. 27 Kuşağı’nın sembol üyelerinden, şair, oyun yazarı, ressam, piyanist, besteci Federico García Lorca, 19 Ağustos 1936’da, General Franco’ya bağlı faşistler tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünde 38 yaşındaydı. /Archive/2021/1/29/002640272-kapak.jpg ENDÜLÜSLÜ OLMAKLA HER ZAMAN ÖVÜNDÜYüzyılının en büyük iki İspanyol şairinden biri olarak kabul edilen, şair ve oyun yazarı, aynı zamanda ressam, piyanist ve besteci Federico García Lorca, 27 Kuşağı’nın sembol üyelerinden biriydi. Yapıtlarında geleneksel İspanyol kültürü ile çağdaş yaşamın sorunlarını içtenlikle işledi. Şiirlerindeki yaşama coşkusunu, doğa sevgisini, hüznü ehilce yansıttı. Sade ve derinlikli şiirleriyle tüm dünyada ilgi gördü.Hüzün ve ölümün gölgesi, şiirlerinden de oyunlarından da hiç eksik olmadı. İspanyol İç Savaşı başlayınca Madrid’den ayrılarak Granada’ya giden Federico García Lorca, 19 Ağustos 1936’da General Franco’ya bağlı faşistler tarafından yargılanmadan kurşuna dizilerek öldürüldüğünde 38 yaşındaydı.Lorca, 1898 yılında, İspanya'nın Granada- Fuentevaqueros’ta varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Granada Üniversitesi’ndeki hukuk eğitimini edebiyat, resim ve müzikle uğraşmak için bıraktı. Madrid’de Salvador Dali, Luis Buñuel, Rafael Alberti, şair Juan Ramón Jiménez gibi sanatçılarla arkadaşlık kurdu./Archive/2021/1/29/002511711-ic2.jpgCANTE JONDO ŞİİRİNDEN TAMARET DİVAN’INAİlk şiirleri, Şiirler Kitabı (1921), İlk Türküler (1936) ve Türküler (1927) adlarıyla yayımlanan Federico García Lorca’nın kanında ve kültüründe Arap, İbrani, Çingene ve Roma kültürlerinin bileştiği Endülüs ateşi yanıyordu. Lorca, Endülüslü olmakla her zaman övündü.Lorca için kendini asıl, 1922’de Granada’daki halk müziği şenliğinde, ünlü besteci Manuel de Falla ile birlikte giriştiği ortak çalışmada bulduğu söylenebilir. İfadesini halk ve Çingene müziği geleneklerinde buldu.Bu coşku ve tatminle yazdığı şiirleri 1922’de yazdığı Cante Jondo Şiiri (1931), 1924-1927 arasında yazdığı Çingene Romansları (1928) adlı yapıtlarında yer aldı.1929-1930 yıllarında çıktığı ABD ve Küba gezisi ona ölümünden sonra, 1940’ta yayımlanacak Şair New York’ta adlı şiir kitabının esinini sağladı. İspanya’ya geri döndükten sonra 1934’te de, boğa güreşçisi bir arkadaşının ölümü üzerine Ignacio Sánchez Mejías’a Ağıt (1935) şiirini, 1936’da da Tamarit Divanı adıyla basılacak şiirlerini kaleme aldı./Archive/2021/1/29/002524070-ic3.jpgTOPLU OYUNLARIİspanya’da cumhuriyet kurulduktan sonra Lorca kendini tümüyle tiyatroya verdi, ülkemizde Mitos Boyut tarafından üç cilt olarak yayımlanan Toplu Oyunları’nın ilk cildinde okurlarla buluşturulan, İspanyol köylü kadınlarının trajik yaşamlarını yansıttığı Kanlı Düğün, Yerma ve Bernarda Alba’nın Evi adlı ünlü oyunlarını bu dönemde yazdı. Katolik Kilisesi, yükselen Nazizm ve milliyetçilik akımlarına karşı olan tutumunu yansıttı.Başyapıtı Kanlı Düğün, bir aşk ve tutku tragedyası; Yerma, kör kırsal törelerin, toplumsal baskıların tutsağı olan İspanyol kadınlarının bireysel özgürlüklerine ulaşamamalarının tragedyası; Bernarda Alba'nın Evi, de toplumdaki katı geleneklerin, dinsel baskıların, kadınların özgür yaşam istekleri ve doğal dürtüleri üstündeki yıkıcı etkilerinin tragedyasıydı./Archive/2021/1/29/002537288-ic4.jpgAYAKKABICININ KARISI, BAY CRISTOBAL’İN KUKLA OYUNU, KIZ KURUSU GÜL HANIMToplu Oyunları’nın ikinci cildi ise Ayakkabıcının Karısı - Bay Cristobal'ın Kukla Oyunu - Kız Kurusu Gül Hanım adlı yapıtlarını bir arada sunuyor. Ayakkabıcının Karısı, ellili yaşlarda sessiz-sakin bir ayakkabı tamircisi ile kendisinden hayli genç, ama huysuz karısının ilişkilerini mizahi bir yapıda sergiliyor.Bay Criobal'ın Kukla Oyunu’na gelince, fakir bir kadından satın alarak evlendiği Rosita'yla birlikte olduğu ilk gece uykuya dalan ve uyandığında birbirinden farklı dört kuklanın babası olduğunu öğrenen Cristobal'in acıklı güldürüsü niteliğinde.Kız Kurusu Gül Hanım ise tüm yaşamı aşık olduğu adamı beklemekle geçen, bu kara yazgısına baş kaldıramayan genç bir kızın hüznüne tanıklık sunuyor./Archive/2021/1/29/002551273-ic5.jpgDOR CRISTOBITA, DONA ROSITA’NIN ACIKLI GÜLDÜRÜSÜToplu Oyunları’nın üçüncü ve son cildinde Don Cristobita ile Dona Rosita'nın Acıklı Güldürüsü yer alıyor. Lorca’nın kukla tiyatrosu formunda yazdığı Don Cristobita ile Dona Rosita'nın Acıklı Güldürüsü, üç genç aşığın Dona Rosita'yla evlenme yarışına girmelerini anlatıyor. Üç genç aşık ile Rosita'nın yolu aynı yerde kesişir; ancak olaylar giderek içinden çıkılmaz bir hal alır. İlk oyunu olan Mariana Pineda ise, 1830'ların İspanya'sında krallığa karşı, özgürlüğün bayrağını taşıyan bir kadının gözünü bile kırpmadan ölüme gitmesini konu edinir./Archive/2021/1/29/002608835-ic6.jpgLORCA VE DALİSalvador Dali ile birlikte İspanya'nın çağdaşlaşması için çalışan sanat adamlarının başında gelen ve şiirde, politikada ve ahlak anlayışında modernliğin savunucusu olan Federico Garcia Lorca’nın, Katolik Kilisesi’yle arası açılır.1918'de, burjuva sınıfını, yeryüzünü şiirle doldurmuş olan İsa'yı katletmekle suçlayan Lorca, gelmiş geçmiş en başarılı edebiyat eseri sayılan Cervantes'in Don Kişot'unu bir İsa figürü olarak ele alanlara katılır. İsa'nın hem katledilişini kınar hem de kanının akması gerektiğini ifade eder.New York'ta Bir Şair adlı yapıtında Manhattan'ı, cesede doymayan bir mezbahaya benzeten Lorca, kafasındaki batı anlayışına yönelik eleştirel yaklaşımlarını göz önüne serer./Archive/2021/1/29/002719006-ic8.jpgCOŞKULU BİR HÜZNÜN ŞAİRİ VE ÖLÜMGiyim kuşamında ve evinin dekorasyonunda ölüm ile özdeşleştirdiği beyaz rengi tercih eder ve Franco'cuları masumiyeti katletmekle suçlar.Yapıtlarında geleneksel İspanyol kültürü ile çağdaş yaşamın sorunlarını içtenlikle işledi. Şiirlerindeki yaşama coşkusunu, doğa sevgisini, hüznü ehilce yansıttı. Sade ve derinlikli şiirleriyle tüm dünyada ilgi gördü.Hüzün ve ölümün gölgesi, şiirlerinden de, oyunlarından da hiç eksik olmadı. İspanyol İç Savaşı başlayınca Madrid’den ayrılarak Granada’ya giden Federico García Lorca, 1936’da ağustosun 19’unu 20’sine bağlayan gece, General Franco’ya bağlı faşistler tarafından yargılanmadan kurşuna dizilerek öldürüldüğünde 38 yaşındaydı.Lorca’nın öldürülmesi inkâr edilmiş. Yeni rejimin mülki memurlarının 1940 yılında düzenledikleri Lorca’nın ölüm kâğıdında şöyle denilmiş: “(…) 1936 yılının Ağustos ayında, savaş yaralarından öldü. Ölüsü aynı ayın yirmisinde (aynen) Viznar ile Alfacar arasındaki yolda bulunmuştur.” Cumhuriyet Kitap Eki

Şenol Akdağ’ın 2. albümüYıldızların Sessizliğiçıktı

Şenol Akdağ’ın 2. albümü Yıldızların Sessizliği çıktı Yirmi yıllık müzik hayatını geride bırakan, kendisine özgün yorumuyla dikkatleri çeken Şenol Akdağ, “Bévengiya Astaru-Yıldızların Sesizliği” adıyla ikinci çalışmasını Kalan Müzik etiketiyle çıkardı. Sekiz eserden oluşan albümde Türkçe-Zazaca birbirinden güzel çalışmalar yer alıyor. 1996 - 2005 yılları arasında Grup Munzur bünyesinde sanatsal çalışmalarda bulunan Şenol Akdağ, daha sonra bireysel olarak devam eden çalışmalarının sonucu ilk albümünü çıkardı. Özgün müziğin sevilen ismi Akdağ albümün öyküsünü şöyle anlatıyor; “Sonbahar yağmurlarıyla birlikte kokusuna hasret kaldığım, kekik kokulu memleketimin Kırmanciki dilindeki söylenişidir. Bévengiya Astaru 8 eserden oluşuyor. Parçaların 3 tanesi Türkçe olarak yer alıyor.” Albümün aranjmanlarını Ramazan Şirin’le birlikte yapan Akdağ’ın çalışması şimdiden büyük beğeni topladı. cumhuriyet.com.tr

Daha demokratik bir hümanizm için!

Daha demokratik bir hümanizm için! Edward W. Said, Hümanizm ve Demokratik Eleştiri'de; “II. Dünya Savaşından beri süregelen genel hümanist faaliyetin en büyük kitabı, Auerbach'ın Mimesis'i üzerine ve bu kitabın bugün bizim için neden kalıcı bir örnek oluşturduğuna dair” konuşuyor. /Archive/2021/1/29/001842558-kapakic2.jpgEdward W. Said, Alfa Yayıncılık tarafından yayımlanan Hümanizm Ve Demokratik Eleştiri’de “II. Dünya Savaşından beri süregelen genel hümanist faaliyetin en büyük kitabı, Auerbach'ın Mimesis'i üzerine ve bu kitabın bugün bizim için neden kalıcı bir örnek oluşturduğuna dair” konuşuyor.Geleneksel hümanistik eğitim uzun yıllardır saldırı altında. Said bu son kitabında birleştirmeyi, özgürleştirmeyi ve aydınlatmayı hedefleyen daha demokratik bir hümanizmin hâlâ mümkün olduğunu savunuyor.Beşeri bilimleri canlandırmada bir strateji olarak geliştirilmiş bir diyalog ileri süren Said, okumanın insanlara devamlı sorgulamayı, bozmayı ve yeniden düzenlemeyi öğrettiğini ileri sürüyor./Archive/2021/1/29/001833027-ic1.jpgEDWARD W. SAID: Kudüs doğumlu olan Edward W. Said (1935-2003) Kahire Victoria Koleji’nde, Massachusetts Mount Hermon School’da ve Princeton ile Harvard Üniversitelerinde eğitim gördü.1963’ten itibaren Columbia Üniversitesi’nde İngilizce ve karşılaştırmalı edebiyat dersleri verdi.1974’te Harvard’da Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde konuk öğretim üyesi olarak, 1975-76’da Stanford Davranış Bilimleri İleri Araştırmalar Merkezi’nde burslu araştırmacı olarak, 1979’da da Johns Hopkins Üniversitesi Beşeri Bilimler Bölümü’nde konuk öğretim üyesi olarak bulundu.Arab Studies Quarterly’de editörlük yaptı; New York’taki Dış İlişkiler Konseyi, Amerikan Sanatlar Akademisi ve PEN yönetim kurulu üyeliklerini yürüttü. 1976’da Harvard Üniversitesi Bowdoin Ödülü’nü, 1994’te de Lionel Trilling Ödülü’nü aldı.Türkçedeki diğer kitapları: Filistin Sorunu (Pınar, 1985), Entelektüel (Ayrıntı, 1995), Kültür ve Emperyalizm (Hil, 1999),Şarkiyatçılık (Metis, 1999), Oslo’dan Irak’a ve Yol Haritası (Agora, 2005), Müzikal Nakışlar (Agora, 2006), Geç Dönem Üslubu (Metis, 2008), Medyada İslam (Metis, 2008), Başlangıçlar: Niyet ve Yöntem (Metis, 2009), Kültür ve Direniş (Agora, 2009), Joseph Conrad ve Otobiyografide Kurmaca (Agora, 2010). Cumhuriyet Kitap Eki

Caz rüzgârının getirdiği masallar

Caz rüzgârının getirdiği masallar Caz müzisyeni Ceyda Özbaşarel, ilk albüm çalışması Madtime Stories ile müzikseverlerin karşısında. Vokal ve piyano eğitmeni, şarkıcı, kompozitör ve söz yazarı Ceyda Özbaşarel, yılların birikimini albüme dönüştürdü. Things & Records etiketi ile yayınlanan Madtime Stories isimli 9 şarkılık albüm, 8 İngilizce, 1 Türkçe parçadan oluşuyor. Sözü ve müziği Özbaşarel’e ait olan albümün düzenlemelerinin bir kısmı Adem Gülşen'e, diğer kısmı ise Özbaşarel'e ait.Madtime Stories’de trompette Barış Doğukan Yazıcı, trombonda Taşkın Akarsu, gitarda Emre Tankal, piyano ve tuşlu çalgılarda Adem Gülşen, kontrbasta Enver Muhamedi, davulda Derin Bayhan, ukulele ve ıslıkta ise Başak Yavuz imzası var.Mix’ini Derin Bayhan’ın mastering’ini Demirhan Baylan’ın yaptığı albümün kayıtları Hayyam Stüdyoları ve Stüdyo Daire’de yapıldı. Fotoğraflar Murat Dürüm’e, kapak tasarımı ise Sanat Deliorman’a ait.HAYALİMDEKİ FİLMLERİN MÜZİĞİAlbümün ismi için İngilizce masal anlamına gelen “bedtime stories”den yola çıktığını belirten Özbaşarel, “Benim şarkılarım da biraz karanlık masallar gibi, o yüzden ismi Madtime Stories oldu” diyor.Sanatçı, albümünü şöyle anlatıyor: “Şarkılarım, çağımızda insanların birbirleriyle, dünyayla ve kendi kendileriyle karşılaşmaları, yaptıkları ve uğradıkları haksızlıklar, umut ve umutsuzlukları, sevgileri, nefretleri, korkuları ile ilgili hayalimde oluşturduğum filmlerin müziği.Mesela Remember Me, öldürülen bir kadının hayaletinin, katiline söylediği bir şarkı ama, sözleri bir metafor olarak da algılanabilir. Bir insanın  bu şarkıyı, kendisini incitmiş eski bir sevgilisine söylediğini de düşünebiliriz. Stormy Water'ı ise mülteci bir çocuk için yazdım. Her şarkının bir öyküsü var. Bir yanıyla da empatiye çağıran bir albüm.”CEYDA ÖZBAŞAREL KİMDİR?YTÜ Çevre Mühendisliğini bitiren,  ardından KOU Piyano Bölümünden mezun olan Ceyda Özbaşarel, Sibel Köse-Randy Esen caz vokal workshop’a katılarak caz eğitimine başladı. 2005 – 2011 yılları arasında Donovan Mixon ve Randy Esen ile caz vokal, sound ve emprovizasyon üzerine çalışmalar yaptı. Sheila Jordan, Aydın Esen ve Kevin Mahagony workshoplarına katıldı.Şevket Akıncı'nın Radyo Ekoton ve Escher Chronicles, Başak Yavuz'un Little Red Bug albümlerine ve Banu Kanıbelli'nin Lobna'nın Şarkısı çalışmasına konuk oldu. Pek çok mekânda konser veren sanatçı, 2014’ten bu yana Başak Yavuz ile birlikte ‘bi’ şarkım var’ projesini yürütüyor ve projenin 2016 yılında çıkan bi' şarkım var! Stüdyo – albümündeki 14 şarkı yazarından biri.Ceyda Özbaşarel,  2021 yılının başında da ilk albümü Madtime Stories ile dinleyiciyle buluştu.ceydaozbasarel.net cumhuriyet.com.tr

Toplumsal tekinsizlik ve Hoffman!

Toplumsal tekinsizlik ve Hoffman! E.T.A. Hoffman’ın Alman edebiyatının klasikleri arasında yerini almış üç kitabı (Küçük Zaches Namıdiğer Zinnober, Kedi Murr’un Hayat Görüşleri, Şeytanın İksirleri), okurları edebi dilde, ezber bozan bir masal diyarında sürprizli bir gezintiye çıkarıyor. /Archive/2021/1/29/001502278-kapakic1.jpg“Eğer sen, sevgili okur, arada sırada birçok olaya içinden gelerek gülümsediysen ne mutlu; demek ki sen bu sayfaların yazarının arzu ettiği ruh hali içindeydin ve böylece birçok bakımdan onu mazur görebilirsin!”E.T.A. Hoffman’ın Can Yayınları’nca okurlarla buluşturan ve Alman edebiyatının klasikleri arasında yerini almış üç kitabı (Küçük Zaches Namıdiğer Zinnober, Kedi Murr’un Hayat Görüşleri, Şeytanın İksirleri), okurları edebi dilde, ezber bozan bir masal diyarında sürprizli bir gezintiye çıkarıyor./Archive/2021/1/29/001521325-ic2.jpgKÜÇÜK ZACHES NAMIDİĞER ZINNOBERHoffman’ın ilk olarak 1819’da yayımlanan masalı Küçük Zaches Namıdiğer Zinnober, Aydınlanma’nın “ithal” edildiği ve hemen ardından şiirin yasaklanıp perilerin sınır dışı edildiği, masalların hor görüldüğü bir diyarı anlatıyor.Ülkede kalabilen tek peri Rosabelverde günlerden bir gün ormanda sırtında küçük oğlunu taşıyan bir köylü kadınla karşılaşır. Köylü kadının oğlu Zaches, sevimsiz, kötü huylu, çirkin ve annesinin bile tahammül edemediği bir hilkat garibesidir.Peri, merhamet duyduğu oğlana bir tılsım bahşeder: Bundan böyle, bu tuhaf yaratık kendisine bakan insanlar tarafından dünya güzeli ve akıllı bir insan olarak görülecektir. Küçük Zaches, büyüyüp muhteşem Zinnober olarak başarı merdivenlerini birer birer tırmanır, olaylar gelişir...Küçük Zaches Namıdiğer Zinnober, yazarın gerçeklik ile masalsılığın usta bir dengeyle harmanladığı, Aydınlanmacı akla yönelik kimi zaman körlüğe varan tutkunun satirik bir üslupla eleştirdiği bir klasik./Archive/2021/1/29/001542372-ic3.jpgKEDİLER ÜZERİNDEN TOPLUM ELEŞTİRİSİHoffman’ın Kedi Murr’un Hayat Görüşleri ise kediler tarihine bürünerek yine edebiyat ve toplum eleştirisini de ihmal etmediği bir yapıtı.Kitapta olaylar şöyle gelişiyor: Besteci Johannes Kreisler’in anılarını kaleme aldığı elyazmalarını, Murr adında bir ev kedisi ele geçirir. Murr, edebî hırsları olan bir kedidir ve parlak fikirleri vardır. Sözgelimi bestecinin elyazmalarını, kendi hayat hikâyesini kâğıda dökmek üzere müsvedde olarak kullanmak, bunlardan biridir. Kedi Murr’un ve orkestra şefi Kreisler’in biyografileri işte böyle iç içe geçer, birbirine karışır.Kedi Murr’un Hayat Görüşleri, Alman Romantik edebiyatında önemli bir yeri olan Hoffmann’ın başyapıtı olarak kabul ediliyor./Archive/2021/1/29/001557747-ic4.jpgTEKİNSİZE BİR GİRİŞYazarın Şeytanın İksirleri’ne gelince... Alman edebiyatının en ünlü korku klasikleri arasında sayılan yapıt; bir keşiş, acımasızca işlenen cinayetler ve lanetli aile bağlarından hareket ediyor.E. T. A. Hoffman, ilk romanı olan Şeytanın İksirleri’nde, bilinçaltının tehlikeli arzularından kaynaklanan dehşeti, XIX. yüzyıl edebiyat geleneğinin kötücül ikiz motifiyle harmanlıyor. Ve karanlık güçler tarafından suç batağına sürüklenen Keşiş Medardus’un kurmaca yaşamöyküsünü anlatıyor.Keşiş Medardus’un ölümcül günahlarıyla dolaştığı manastırlar, işkence ve ölümün kol gezdiği zindanlar, insan ruhunun karanlık dehlizlerini temsil ederken okuru tutku, ölüm, haz, delilik ve lanetin girdabına sokan Şeytanın İksirleri; insanı kendi gölgesiyle karanlık yüzlü kendi ötekisiyle yüzleştiren, kesintisiz her an delilikle baş başa bırakan bir yapıt, tekinsize bir giriş./Archive/2021/1/29/001615418-kapakic5.jpgERNST THEODOR AMADEUS HOFFMANN: 1776’da Königsberg’ de (bugünkü Kaliningrad) doğdu. Asıl adı Ernst Theodor Wilhelm Hoffmann’dır. Hukuk öğrenimi gördükten sonra 1800’de devlet memurluğuna atandı ve Prusya’nın işgali altında bulunan Polonya’da çalışmaya başladı. 1806’da Prusya’nın Napoléon güçleri tarafından yenilgiye uğratılmasına kadar bu görevinde kaldı.Hoffmann, 1814’e kadar müzik eleştirmenliği ve tiyatrolarda müzik yönetmenliği yaptı. 1811’de Arlequin adlı bir bale besteledi. Alman Romantizminin ilk yazarlarından olan dostu Friedrich de la Motte Fouqué’nin Undine adlı masalını operalaştırması da bu döneme rastlar.Hoffmann, 1814’ten itibaren edebiyata yöneldi. 1814-1815 tarihli Phantasiestücke in Callots Manier adlı öykü kitabı, yazar olarak ün kazanmasını sağladı. 1816’da yeniden devlet hizmetine girerek Berlin Temyiz Mahkemesi’nde yargıçlık yapmaya başladı. Şeytanın İksirleri (1815-1816) ve Kedi Murr’un Hayat Görüşleri (1820-1822) adlı romanları, Gece Tabloları (1816-1818) ve Die Serapionsbrüder (1819-1821) adlı öykü derlemeleri büyük ilgi gördü.Hoffmann’ın peri masallarından doğaüstü felaket öykülerine kadar eşsiz hayal gücünü sergilediği eserleri, Çaykovski’nin bale süiti Fındıkkıran da dahil olmak üzere pek çok opera bestesine esin kaynağı oldu.Eserleriyle Honoré de Balzac, George Sand ve Théophile Gautier gibi isimlerin saygısını kazandı; Victor Hugo, Charles Baudelaire, Guy de Maupassant, Aleksandr Puşkin, Fyodor Dostoyevski ve Edgar Allan Poe’yu etkiledi.E.T.A. Hoffmann, 1822’de Berlin’de öldü.Küçük Zaches Namıdiğer Zinnober / E. T. A. Hoffman / Çevirenler: Bilge Uğurlar, Türkis Noyan / Can Yayınları / 144 s.Kedi Murr’un Hayat Görüşleri / E. T. A. Hoffman / Çevirenler: Bilge Uğurlar, Türkis Noyan / Can Yayınları / 512 s.Şeytanın İksirleri / E. T. A. Hoffman / Çeviren: Zehra Kurttekin / Can Yayınları / 368 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Dehşetli bir macera!

Dehşetli bir macera! Amerikalı yazar Donald Ray Pollock’ın Amerikan kâbusunu kemiklere işleyen bir şiddetle tasvir ettiği kitabı; radikal bir imana, çürümüşlüğünü içi boşaltılmış değerlerle saklayanlara ve babasının gölgesini takip etmek zorunda kalan oğullara ilişkin dehşetli bir macera. /Archive/2021/1/29/001109516-ic2.jpg“Bu roman, Flannery O’Connor ile William Faulkner’ın çocuğuymuş gibi - ama bu çocuk, Cormac McCarthy tarafından kaçırılıp bir kafese hapsedilmiş ve tüketmesi için sadece soğan halkası, Oxycontin ilacı ve Terrence Malick’in Kanlı Toprak filmi verilmiş sanki.”The OregonianII. Dünya Savaşı’nda görev yapmış Willard, ölüm döşeğindeki karısını kurtarmak için her gün Tanrı’ya dua edip kurban kanı akıtıyor. Oğlu Arvin ise uysal bir çocuk ama böyle kalmayacak. İnancın kurbanı iki kaçağın, seri katillik yapan bir çiftin, hazzın peşinde bir vaizin ve yozlaşmış bir şerifin birbiriyle kesişen, on yıllara yayılan hikâyesinde Arvin acımasız kararlar verecek, bu sırada ruhunu da temiz tutmaya çalışacak.Pollock’ın Amerikan kâbusunu kemiklere işleyen bir şiddetle tasvir ettiği kitabı Güney Gotiği türünün yetkin örneklerinden biri. Radikal bir imana, çürümüşlüğünü içi boşaltılmış değerlerle saklayanlara ve babasının gölgesini takip etmek zorunda kalan oğullara ilişkin dehşetli bir macera./Archive/2021/1/29/001123687-ic1.jpgTom Holland, Robert Pattinson ve Mia Wasiowska’nın aralarında bulunduğu dev kadrolu Netflix filmi The Devil All the Time’ın uyarlandığı şaheser: “Düş Yakamdan Şeytan” raflarda!“Dövüş Kulübü”, “Gösteri Peygamberi” gibi romanların yazarı Chuck Palahniuk’un “Önümüzdeki on yılda, herhangi bir yazar için, Pollock’un eserlerini geçmek kolay olmayacak,” dediği; PEN / Robert Bingham Ödüllü, Guggenheim Bursu kazananı; Amerikalı yazar Donald Ray Pollock’un kaleme aldığı, İthaki Modern’in 25. kitabı “Düş Yakamdan Şeytan”, Güney Gotiği türünün unutulmaz örneklerinden biri.II. Dünya Savaşı’nda görev yapmış Willard, ölüm döşeğindeki karısını kurtarmak için her gün Tanrı’ya dua edip kurban kanı akıtıyor. Oğlu Arvin ise uysal bir çocuk ama böyle kalmayacak. İnancın kurbanı iki kaçağın, seri katillik yapan bir çiftin, hazzın peşinde bir vaizin ve yozlaşmış bir şerifin birbiriyle kesişen, on yıllara yayılan hikâyesinde Arvin acımasız kararlar verecek, bu sırada ruhunu da temiz tutmaya çalışacak.Pollock’ın Amerikan kâbusunu kemiklere işleyen bir şiddetle tasvir ettiği kitabı; radikal bir imana, çürümüşlüğünü içi boşaltılmış değerlerle saklayanlara ve babasının gölgesini takip etmek zorunda kalan oğullara ilişkin dehşetli bir macera./Archive/2021/1/29/001134297-ic3.jpgDonald Ray Pollock, 1973’ten 2005’e kadar, dedesinin ve babasının emekli olduğu Mead Kâğıt Fabrikası’nda çalıştı, kamyon şoförlüğü yaptı. Babasının emekliliğinde yaşadıklarından çekinen Pollock, bir üniversitenin İngiliz Edebiyatı programına kaydoldu.50 yaşında, doğduğu yerdeki tecrübelerinden beslenerek yazdığı “Knockemstiff” adlı öykü kitabıyla edebiyat dünyasına adım attı. 2008 seçimlerinde, Güney Ohio izlenimlerini New York Times’a yazdı. Granta dergisinde yazıları yayımlandı. Pollock, adını duyurduğu, ilk romanı “Düş Yakamdan Şeytan” ile Amerikan kâbusunu kemiklere işleyen bir şiddetle tasvir etti.Düş Yakamdan Şeytan / Donald Ray Pollock / Çeviren: Emirhan Burak Aydın / İthaki Modern / 312 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Sefalet kol gezerken…

Sefalet kol gezerken… Gerhart Hauptmann’ın Dokumacılar’ı Alman natüralizminin bir başyapıtı. Yazarına Nobel Edebiyat Ödülü´nü kazandıran bir oyun. Polisin yasakladığı, Prusya Parlementosu'nun günlerce tartıştığı bir olay eser. Almanya 1848 Mart Devrimi öncesini yaşıyor. Vahşi kapitalizm, liberalleşme ve zanaatçılıktan sanayileşmeye geçişle işleri elinden alınan dokumacılar sefaletin kucağına itiliyor. Yoksulluğa karşı bir savaş, bir direniş, bir özsavunma başlıyor. /Archive/2021/1/29/000720649-ic.jpgXIX. yüzyılın ortalarına doğru Almanya... Silezya'da çuhalar ayaklanıyor. Yoksulluğa karşı bir savaş, bir direniş, bir özsavunma.Gerhart Hauptmann’ın Dokumacılar’ı Alman natüralizminin bir başyapıtı. Yazarına Nobel Edebiyat Ödülü´nü kazandıran bir oyun. Polisin yasakladığı, Prusya Parlementosu'nun günlerce tartıştığı bir olay eser.Almanya 1848 Mart Devrimi öncesini yaşıyor. Vahşi kapitalizm, liberalleşme ve zanaatçılıktan sanayileşmeye geçişle işleri elinden alınan dokumacılar sefaletin kucağına itiliyor.İşveren, devlet ve kilise ittifakında sömürülen insanlar! Sefalet kol geziyor!Sırtına geçirecek bir gömleğe, ayağına geçirecek bir çarığa muhtaç garibanlar! At leşiyle açlıklarını bastıran yığınlar! Bulabilen için köpek etinin ziyafet yemeği olduğu, cezaevinin özgürlüğe yeğlendiği çaresizlik ortamı.Çağdaş gerçekçiliğin öncüsü Hauptmann, “Schopenhauer merhameti sevgi olarak anlarken, sevgiyi merhamet olarak görür. Bu biçimdeki merhamet duygusu Dokumacılar'ı yazmamın nedeni olabilir. Ama aynı derecede sosyal adalet düşüncesinin dürtüsü de” diyor eseri için.Dokumacılar bir edebiyat eseri olmaktan öte, çağın büyük sorununun bizzat sahneye çıkışı. Zengin yoksul karşıtlığının sarsıcı tabloları perde perde okurun gözlerinin önünde sergileniyor. İnsan yığınlarının açlığı, sefaleti ve çığlığı canlandırılıyor; yoksulluk ve çaresizlik, suskun ağzını açarak avazı çıktığı kadar bağırıyor! Sanat eyleme dönüşüyor!Dokumacılar / Gerhart Hauptmann / Çeviren: Hüseyin Salihoğlu / İmge Kitabevi / 124 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Galatasaray, Muhammed’i KAP'a bildirdi

Galatasaray, Muhammed’i KAP'a bildirdi Galatasaray Mısırlı golcü Mustafa Muhammed ile 1.5 yıllığına anlaştı. Galatasaray Kulübü, 23 yaşındaki Mısırlı golcü Mostafar Muhamed'in satın alma opsiyonlu kiralık transferi için futbolcu ve kulübü ile görüşmelere başlandığını Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) bildirdi.Sarı kırmızılı kulüpten yapılan açıklamada, "Profesyonel futbolcu Mustafa Muhamed Ahmed Abdalla'nın kulübümüze satın alma opsiyonlu geçici transferi konusunda futbolcu ve kulübü Zamalek Sports Club ile resmi görüşmelere başlanmıştır" ifadeleri yer aldı. DHA

Bilim insanlarından Antarktika'da 'Mars minerali' keşfi

Bilim insanlarından Antarktika'da 'Mars minerali' keşfi Bilim insanları, Antarktika'dan alınan bir buz çekirdeğinin derinliklerinde Mars'ta bolca bulunan Dünya'da ise çok nadiren görülen bir mineral keşfetti. Jarosit ismi verilen kırılgan mineralin Antarktika'da bulunması, sarı-kahverengi minarelin Dünya'da ve Mars'ta aynı şekilde, yani eski buz birikintilerine hapsolmuş tozdan meydana geldiğini gösterdi.Independent Türkçe'nin aktardığına göre keşif ayrıca, buzulların Kızıl Gezegen'de ne denli önemli olduğunu da ortaya koydu. Araştırmacılar, bu buzların Mars'ta yalnızca vadileri oymakla kalmadığını, aynı zamanda Mars'ın oluşumuna da katkı koyduğunu söylüyor.Jarosit ilk olarak 2004'te, NASA'nın Mars gezgini Opportunity tarafından bulunmuştu. Keşif bilim camiasında büyük yankı uyandırmıştı çünkü bu mineralin oluşumu için demir, sülfat, potasyum gibi maddelerin yanında su da gerekli.Ancak Mars'ta bu gerekliliklerin yerine getirilmesi çok zor. Bu nedenle bilim insanları, mineralin Kızıl Gezegen'de nasıl bu kadar bollaştığına dair teoriler üretmeye başladı. Bunlar arasında mineralin, milyarlarca yıl önce gezegeni örttüğü düşünülen büyük buz tabalarında oluştuğu fikri de yer alıyordu.Bu teoriye göre buz tabakaları zamanla büyüdükçe, buzun içinde biriken toz, buz kristalleri arasındaki sulu çamur ceplerinde jarosite dönüşmüş olabilir. Öte yandan bu süreç, daha önce Güneş Sistemi'nin hiçbir yerinde gözlemlenmemişti.Dünyada bu minerale daha önce, sadece, havaya ve yağmura maruz kalmış madeni atıklarda nadiren rastlanmıştı. Şimdiyse Milan-Bicocca Üniversitesi'nden jeolog Giovanni Baccolo ve arkadaşları, Antarktika'da buz devrine ait veriler ararken ona tesadüfen rastladı.Saygın bilim yayını Nature'da yayımlanan araştırmaya dahil olmayan, Oklahoma Üniversitesi'nden jeokimyacı Megan Elwood Madden'a göre bu çalışma, jarositin Mars'ta da Dünya'yla aynı şekilde oluştuğunu gösteriyor.Baccolo ise artık Mars'taki eski buz yataklarının diğer minerallere de ev sahipliği yapıp yapmadığını anlamak için Antarktika'daki buzulları incelemeyi hedefliyor. Araştırmacıya göre jarosit, buzulların sadece yer şekillerine değil, Mars'ın kimyasal bileşimine de katkıda bulunduğuna işaret ediyor.Araştırmacı bulguların niteliğini şöyle açıklıyor:"Bu çalışma, Antarktika buzulunun derinlikleriyle Mars ortamı arasında bağlantı kurmanın ilk adımı." cumhuriyet.com.tr

Simba: Singapur'da yapay döllenme yoluyla dünyaya gelen aslan yavrusu

Simba: Singapur'da yapay döllenme yoluyla dünyaya gelen aslan yavrusu Singapur Hayvanat Bahçesi, başarılı bir yapay döllenme sonucu dünyaya gelen ilk aslan yavrusu Simba'yı tanıttı. Singapur Hayvanat Bahçesi, başarılı bir yapay döllenme sonucu dünyaya gelen aslan yavrusu Simba'yı tanıttı. Simba, babası Afrika aslanı Mufasa ile ne yazık ki hiç karşılaşamayacak. Çünkü çok yaşlı olan Mufasa, spermi alındıktan kısa süre sonra ölmüştü.Mufasa hayatı boyunca fazla agresif bir aslan olduğu için dişi bir aslanla başarılı bir çiftleşme yaşayamamıştı.Hayvanat Bahçesi, Mufasa'nın genlerini nadiren uygulanan başka bir yöntemle sonraki kuşaklara taşımaya karar verdi.Singapur Hayvanat Bahçesi sözcüsü, 20 yaşına gelen ve bütün kardeşlerinden 6 ila 10 yıl uzun yaşayan Mufasa'nın artık iyice güçten düştüğü ve iyice tükendiği bir dönemde uyutularak hayatına son verilmeden önce sperminin alındığını söyledi.BBC'ye konuşan sözcü, "Mufasa'dan narkoz etkisinde olduğu sırada, ikincil, ama soyunun o öldükten sonra da devamı açısından çok önemli bir işlemle sperm alındı" dedi.Sağlıklı ve hareketliSağlıklı bir şekilde üçüncü ayını dolduran Simba gayet sağlıklı ve hareketli görünüyor.Babası gibi adını bir Disney filmi kahramanından alan Simba aslında Ekim ayında doğdu ama hayvanat bahçesi onun doğumunu kamuoyuna müjdelemek için ilk aylarını sağlıklı bir şekilde geçirmesini bekledi.Annesinin süt bezlerindeki bir enfeksiyon yüzünden ilk aşamada biberonla beslenen Simba ile annesinin yine de birbirine çok düşkün oldukları da açıklandı.Singapur Hayvanat Bahçesi Doğal Yaşam Sağlık ve Araştırma Merkezi'ne göre Simba, "sağlıklı ve meraklı bir küçük aslan olarak büyüyor" ve özellikle de hasırdan yapılmış top şeklindeki oyuncağına çok düşkün:"Süte ek olarak yavaş yavaş verilmeye başlanan az miktarlardaki eti severek yiyor ve günlerinin önemli bir kısmını bakıcılarının gelişimine yardımcı olmak için ürettiği çeşitli oyuncaklarla oynayarak geçiriyor."Simba'nın Mufasa'nın genlerini, hayvanat bahçelerindeki aslan nüfusunun gen havuzuna katmasının doğal yaşamın korunması bakımından özel bir önemi var.Afrika aslanları, Uluslararası Doğa Koruma Birliği tarafından "nüfusu kırılgan" hayvan türleri arasında sayılıyor. BBC Türkçe




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter