Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Wednesday, 08.06.2025, 09:02 AM (GMT)

News - Haberler

Kaftancıoğlu, taciz iddialarına müdahale edildiğini açıkladı

Kaftancıoğlu, taciz iddialarına müdahale edildiğini açıkladı figure > CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, parti içinde taciz iddialarına karşı kadına yönelik şiddet ve istismarda tavırlarının net olduğunu belirterek, şikâyetler konusunda sürecin başlatıldığını açıkladı. CHP’de Maltepe ilçe yöneticisi Umut K’nin bir kadına tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklanmasının ardından Özlem Hanelçi de CHP İstanbul il yöneticisi Yasin Ilgar ve eski CHP İl Yöneticisi Özgür Aydın’ın kendisini taciz ettiğini ileri sürdü. Aydın ve Ilgar ise iddiaları yalanlayarak Hanelçi hakkında suç duyurusunda bulundu. Eski CHP milletvekili Barış Yarkadaş’ın Umut K’nin bir kadını taciz ettiği yönündeki tweetinin altına yorum yapan parti üyesi Özlem Hanelçi, Yasin Ilgar ve Özgür Aydın’ın kendisini taciz ettiğini yazdı. Hanelçi, “Bana il başkan yardımcıları ahlaksızlık yaptı. Şikâyet ettim. Tehdit edildim. Canan (Kaftancıoğlu) hanım hiç ses çıkarmadı bile..” iddiasında bulundu. İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, kadına yönelik şiddet ve istismarda tavırlarının net olduğunu belirterek, şikâyetler konusunda sürecin başlatıldığını açıkladı.OPERASYON ŞÜPHESİParti yöneticilerinin karıştığı taciz ve tecavüz iddialarıyla ilgili Cumhuriyet’e konuşan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, “CHP olarak kadına karşı her türlü şiddet ve istismara karşı tavrımız çok net. Maltepedeki olay olduğu andan itibaren ilçe başkanımız bana bilgi verir vermez bu konuya yöneldik. İlçede prosedür tamamlandıktan sonra ben il yönetimini olağanüstü topladım ve disipline bu kişiyi sevk ettik. Kişinin partimizden atılmasıyla ilgili süreç yürütülüyor” dedi. Barış Yarkadaş’ı işin “şovunu yapmakla” suçlayan Kaftancıoğlu, “Barış Yarkadaş o tweeti attığında biz sorumluluğumuzu yerine getirmiştik. O şahsın atılmasıyla ilgili süreç zaten çoktan başlamıştı. Barış Yarkadaş’ın ne yazdığıyla ilgilenmiyoruz. O birazcık işin şov kısmıyla ilgileniyor” dedi. İl yöneticileri ile ilgili iddiayı bugün (dün) öğrendiğini söyleyen Canan Kaftancıoğlu, “Özgür Aydın ve Yasin Ilgar iddialarla ilgili savcılığa giderek suç duyurusunda bulundu. Parti içinde ya da dışında kadın mağduriyeti söz konusu olduğunda bizim tavrımız çok nettir. Orada yazılan konuyla ilgili bana bir ulaşma olmadı. Hadi kişisel olarak bana ulaşamadı diyelim 38 il başkan yardımcıma neden ulaşılmadı? Bize bugüne kadar bu olay iletilmedi. Bu olayların sürdürülüş şekli, yandaş basının yaklaşımı ve parti içindeki arkadaşların olayları ‘olmadığı’ gibi kamuoyuna sunması beni üzüyor. Bu işin altında birtakım operasyonlar olduğunu düşünmüyor değilim” diye konuştu. Kaftancıoğlu, Ümraniye’de de benzer bir durum yaşandığını ve söz konusu kadına da desteği kendisinin verdiğini söyledi. İlayda Kaya

Türkiye, en kurak eylül ve ekimi yaşadı, buğday ekilemedi, zeytin dalında kurudu

Türkiye, en kurak eylül ve ekimi yaşadı, buğday ekilemedi, zeytin dalında kurudu figure > Anadolu’da yağış gecikti, toprak nemlenmeyince çiftçi buğdayı ekemedi. Zeytin dalında kavruldu. Çiftçi zorda. Sulama yatırımı yapması gereken Devlet Su İşleri, TOKİ ile protokol imzaladı. Anadolu kuraklığın pençesinde. Yağış ya yok ya da çok az. Bir yandan barajlarda su kalmazken, diğer yandan yağış bekleyen çiftçi de toprak nemlenmediği için ekim yapamadı. Buğday ekimi gecikti. Ege’de yağışların yetersizliği nedeniyle zeytin gelişemedi, dalında kavruldu. Yağ miktarı düştü. Tüm bunlara çözüm için sulama yatırımlarının artırılması gerekiyor. Bu işi yapması gereken Devlet Su İşleri (DSİ). Ancak sulama yatırımlarında DSİ ile protokol imzalayan TOKİ devreye sokuldu. Çiftçiye verilen kredilerin faizleri ile mazotun piyasa fiyatlarının üstünde olduğu da bir başka eleştiri konusu. Zordaki çitfçi bir umut son çıkan “torba yasa” ile borçlarının yapılandırılmasını, ertelenmesini bekliyordu. Ancak hemen hemen bütün vergi, prim borçları ile cezalar yapılandırılırken, çiftçilerin borçları kapsam dışında bırakıldı. Borcunu ödeyemeyen çifçtiye haciz gitmeye başladı. Traktörler, arsalar, tarlalar haczediliyor.SULAMA YATIRIMI ŞARTÇiftçinin “zor yılını” TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez gazetemize anlattı. Suiçmez’in değerlendirmeleri şöyle:- Türkiye en kurak eylül ve ekim aylarını yaşadı. Kasımda da yeterli yağış olmadı. Toprak nem düzeyini yeterince sağlayamayınca, tava gelmeyince ekim de gecikiyor. Ekim yapılsa bile tohum nem olmadığı için gelişemiyor. Bu üretimi de olumsuz etkiliyor. Bir kuraklık var. Meteoroloji verileri de bunu doğruluyor. - Aslında çözüm sulama yatırımlarının artırılmasında. Üretimin olabildiğince doğa koşullarına bağımlılığının azaltılması gerekiyor. Bilimsel olarak kuraklığa karşı en temel çözüm bu. “Sulama yatırımları artırılacak” denilse de gelinen nokta sınırlı. - Tarımsal sulama bir “kültür”. Sadece baraj, gölet, ana sulama kanalı yapmakla bu sorun çözülmüyor. Suyun tarlanın en uç noktasına kadar götürülmesi, tarla içi sulama faliyetlerinin yapılması gerekiyor. Bunu da uzman kamu kurumlarının DSİ’nin, kapatılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün yapması gerekiyor. - Üretim koşulları dışında çitfçinin elinde yeterli para da yok. Borçlanmak zorunda kalıyor. Tarım Kredi’ye borçlanıyor. Ancak Tarım Kredi’nin faizleri, mazotu piyasanın çok üstünde. Normal koşullarda piyasanın altında bir fiyata verilmesi gerekirken, verilmiyor. Maliyetler yüksek. - Diğer sektörlerde kredi ödemelerine daha uzun süre erteleme varken Tarım Kredi 6 aylık erteleme yapıyor. TBMM’den geçen “torba yasa” ile birçok borç ertelendi. ‘Tarım Kredi borçları da yapılandırılacak’ denildi. Maalesef olmadı. Birçok sektörde yatırıma kolaylık sağlanırken çiftçiye bu yapılmadı.BUĞDAY EKİLEMEDİ, ZEYTİN DALINDA KURUDUÇiftçi beklemede. Yağışları bekliyor. Buğday ekiminde sıkıntı var. Gecikme arttıkça sıkıntı da büyüyecek. Evet, kuraklık var ancak kuraklığa çözüm için izlenen yolda da sorun var.Çözüm üretmek yerine buğday, arpa ithal ediliyor. Eskiden dünyaya kırmızı mercimek satardık şimdi mercimeği bile dışarıdan alır duruma geldik.Şu anda hacizler başladı. Daha da sürecek. Çiftçi kuraklık koşullarında bir yerden para bulmak zorunda. Aldığı parayı ödeyemezse traktörü, arsası, tarlası haciz kıskacında. Buna çözüm bulması gereken yer Tarım Bakanlığı’dır, ekonomiden sorumlu bakanlıklardır. “Torba yasada” çiftçiler hariç herkese kredi ödeme kolaylığı sağlandı. Çiftçiye sağlanmadı. Bir yandan kuraklık bir yandan da bu uygulamalar var.DEVLET SU İŞLERİ ÇEKİLİYOR- DSİ’nin bütçe kısıtı var. Sulama yatırımlarına kaynak ayrıldı ama şöyle bir yanlış yapılıyor: DSİ güçlendirilmek yerine sulama yatırımlarının TOKİ tarafından yürütülmesi için protokol imzalandı. İnşaat sektörü daraldığı için TOKİ bu alana sokuldu. Ancak TOKİ’nin uzmanlık alanı tarımsal sulama değil ki. İnsanların evleri gibi, kanal yapılıp orada bırakılacaksa bu istenileni sağlamaz. - DSİ epeydir alandan çekiliyor. Şu anda kendisinin yapması ya da yaptırması gereken işleri protokol üzerinden TOKİ’ye yaptırıyor. Bu işlerin uzman kamu kuruluşları tarafından yapılması lazım. DSİ’nin görev alması, Köy Hizmetleri ya da küçük sulama hizmetleri yapan uzman kurumların yeniden kurulması lazım. Bu işler il özel idarelerine verildi. Ancak il özel idarelerinin içme suyu, yol gibi çalışmaları içinde tarımsal sulama ihmal ediliyor.TAHTALI’DAN MESAJ VARYAĞMUR YAĞMAZSA İZMİR’İN 320 GÜNLÜK SUYU KALDIİzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, kentin içme suyu ihtiyacının yarıya yakın bölümünü karşılayan ancak son dönemde kuraklık nedeniyle su seviyesi ciddi oranda düşen Tahtalı Barajı havzasında incelemelerde bulundu. İzmir’in can damarı konumundaki barajda su seviyesinin büyük ölçüde azaldığını ve bu durumun gözle görünebilir bir hal aldığını belirten Soyer, İzmirlilere “tasarruf” çağrısında bulundu.‘TASARRUF YAPALIM’Soyer, “İzmir’in içme suyu kullanımının yaklaşık yarısını karşılayan Tahtalı’da geçen yıl aynı zamanlarda yüzde 65 olan doluluk seviyesi, bugün yüzde 35’lere düşmüş vaziyette. Bu bir alarm. Çok ciddi bir tehdit kapımızda” diye konuştu. Suyun dikkatli kullanılmaması halinde çok büyük bir sorunla karşı karşıya kalınacağı uyarısında da bulunan Tunç Soyer, şunları söyledi: “Çok hassas bir noktadayız. Çok kırılgan bir noktadayız. Şu anda birçok hemşerim, arkadaşım farkına varmıyor ama uyarı yapmak bizim görevimiz. Herkesin su kullanımında olağanüstü bir tasarruf yapması ve çok titiz olması gerekiyor. Bu vesile ile tüm İzmir’e çağrı yapıyoruz.” İZSU Genel Müdürlüğü Su Arıtma Dairesi Başkanı Hakan Alpsoykan “Hiç yağmur yağmazsa suyumuz 320 gün kadar yetecek” dedi.İSTANBUL’DA BARAJLAR ALARMDAÖMERLİ’DE 10 YILIN EN DÜŞÜK SEVİYESİstanbul’a içme suyu sağlayan barajlar alarm vermeye devam ediyor. Ömerli Barajı’nın kuruyan Emirli bölgesi havadan görüntülendi. Anadolu yakasının önemli içme suyu kaynaklarından Ömerli Barajı’nda doluluk oranı son 10 yılın en düşük seviyesine ulaşarak yüzde 28 oranına geriledi. Barajın Emirli bölgesi ise tamamen kurudu. Emirli bölgesinin 6 ay önceki durumu ile son halinin görüntüsü içler acısı durumu gözler önüne serdi. Mustafa Çakır

Beyin anevrizmasıölümcül olabilir

Beyin anevrizması ölümcül olabilir figure > Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halit Çavuşoğlu, ülkemizde her 100 kişiden 5’inde görülen anevrizmanın belirtilerini açıkladı. Anevrizma; beyinde genellikle büyük atardamarların dallanma noktalarında yerleşen, ince ve zayıf duvarlı baloncuklar olarak tanımlanıyor. Vücudun diğer atardamarlarında da oluşmalarına rağmen, çoğunlukla beyin damarlarında gelişiyorlar. Ülkemizde her 100 kişiden 5’inde görülen anevrizmanın en tehlikeli komplikasyonu ise beyin kanamasına yol açması. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halit Çavuşoğlu, hastanın hayatını ve hayat kalitesini belirleyen en önemli unsurun zamanla yarışmak olduğuna dikkat çekerek “Anevrizma patlamadan önce, kanı hafif sızdırdığında yaygın baş ağrısı, bulantı, dalgınlık ve ışığa karşı hassasiyet yapabiliyor. Bu yakınmalarda zaman kaybetmeden hekime başvurmak önemli” dedi. “Anevrizmanın en önemli bulgusu maalesef beyin kanamasıdır” uyarısında bulunan Çavuşoğlu, şöyle devam etti: “En korkulan komplikasyonu ise 2. beyin kanamasının gelişmesi. “Prof. Çavuşoğlu, şu belirtilere de dikkat çekti:Baş ağrısı: Ani ve çok şiddetli oluyor. Hasta bu durumu “Hayatımda hissettiğim en şiddetli ağrıydı” şeklinde tarif ediyor. Bulantı / kusma: Kanamadan hemen sonra başlıyor ve defalarca tekrarlayabiliyor. Bilinç kaybı: Kanamanın ardından meydana gelen bilinç kaybı birkaç dakika ya da birkaç saat sürebiliyor. Sibel Bahçetepe

‘Güçlübağışıklıkönemli’

‘Güçlü bağışıklık önemli’ figure > Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Serhat Ünal, korona aşısında son dönem çalışmalarla ilgili bilgi verirken, güçlü bir bağışıklık sisteminin önemine dikkat çekti. Sabri Ülker Vakfı’nın ev sahipliğinde dijital olarak gerçekleşen Beslenme ve Sağlık İletişimi Konferansı, geçen hafta dünyaca ünlü uzmanları bir araya getirdi. Konferansta konuşan Prof. Dr. Ünal, insanlığın yüzyıllar boyu veba, kolera, sıtma, SARS gibi birçok hastalıkla mücadele ettiğini ve koronavirüsün aslında sürpriz olmadığını söyledi. Salgının durdurulması için maske, mesafe ve el hijyeninin önemini yineleyen Ünal, “Aşıda umut vardır ama immün (bağışıklık) sistemini kuvvetli tutmak da çok önemli. İyi çalışan bir immün sistemi de koronavirüs başta olmak üzere tüm hastalıklara karşı en önemli gücümüzdür. C ve D vitaminlerinin bu hastalıkla mücadelede son derece önem taşıdığı bilimsel olarak kanıtlandı” dedi.SAĞLIK İLETİŞİMİ SEMPOZYUMUSağlık iletişimi alanında çalışan akademisyenleri, uzmanları, araştırmacıları bir araya getiren Uluslararası Katılımlı 6. Sağlık İletişimi Sempozyumu (SİS), Yeditepe Üniversitesi’nin ev sahipliğinde geçen günlerde yapıldı. SİS Organizasyon Komitesi Eşbaşkanı Prof. Dr. Suat Gezgin, dünyanın oldukça önemli ve zor bir süreçten geçtiğini vurgulayarak “Bir salgınla, bilimkurgu filmlerini aratmayan bir tabloyla karşı karşıyayız. Sağlığımızı tehdit eden böyle zor bir zamanda iki kavram ön plana çıktı: Sağlık ve iletişim. Toplumsal duyarlılığın geliştirilmesinde de en önemli aracın iletişim olduğu açık bir gerçekliktir” diye konuştu.KORONA GEÇİRENLER İÇİN ÖNERİLERBeslenme ve Diyet Uzmanı Uz. Dyt. Aslıhan Altuntaş, koronavirüs hastalığını atlatmış kişilerin beslenme düzeninde dikkat etmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.Günlük sıvı tüketimi akciğerler için çok önemli: Koronavirüse yakalanıp atlatan kişilerde özellikle akciğerde nem tutabilmek için günlük sıvı tüketiminin minimum 2.5 litre olması çok önemlidirPancarı sofralarınızdan eksik etmeyin: Pancarın içeriğindeki mor rengi veren antosiyaninlerin fazla olması, aynı zamanda folik asidin yüksek değerde bulunması bağışıklık sisteminde ve yaşam döngüsü adı verilen metilasyon döngüsünde yer aldığı için çok değerlidir. Basit karbonhidratların tüketimini sınırlandırın: Eğer günlük beslenmemizde basit karbonhidrat dediğimiz; şeker, tatlı, pirinç, beyaz undan yapılan hamur işleri, fast food besinler var ise bunları haftada en fazla 3 kere ile sınırlandırmak gerekmektedir. Rengârenk sebzelerin gücünden faydalanın: Tüm besin gruplarını 4 şekilde ayırarak ilk başta bol renkli ve çeşitli sebze tüketmek, günde 2 porsiyonu aşmayacak şekilde farklı renkte meyveleri seçmek önemlidir. Tahıl grubunda beyaz un değil, tam tahıllı unlar olması önemlidir. Protein grubu olarak ise balık önceliktir. Sonrasında hindi eti gelir. Kırmızı et ise haftada en fazla 4 öğünle sınırlandırılmalıdır. Yoğurt ve kefirden de protein desteği alınması gerektiği unutulmalıdır. Sibel Bahçetepe

İntihar ettiği düşünülsün isteniyor

İntihar ettiği düşünülsün isteniyor figure > Tunceli’de 5 Ocak’ta kaybolan Gülistan Doku’dan 332 gündür haber alınamıyor. Doku ailesinin avukatı Ali Çimen, şüphelilerin Gülistan Doku'nun intihar ettiğinin düşünülmesini istediklerini söyledi. Tunceli’de 5 Ocak’ta kaybolan üniversite öğrencisi Gülistan Doku’dan (21) 332 gündür haber alınamıyor. Adı şüpheli olarak geçen Doku’nun eski erkek arkadaşı Zaynal Abakarov’un polis olan üvey babası Engin Y’nin kamu görevlisi sıfatıyla Doku’ya ait bilgileri sosyal medyada paylaştığı için hakkında kamu davası açıldı. Ayrıca Engin Y’nin, açığa alındığı ortaya çıktı. Doku ailesinin avukatı Ali Çimen, “Dosya şüphelileri neden Doku’nun intihar ettiğinin düşünülmesini istemektedirler? Şüpheliler suç işleyebilecek kadar zorlanmalarına sebep olan olay nedir” diye sordu. Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi 2. sınıf öğrencisi Doku’dan 5 Ocak’tan beri haber alınamıyor. Doku’nun en son görüştüğü eski erkek arkadaşı Zaynal Abakarov’un, Doku kaybolmadan önce de darp ettiği ve alıkoyduğu ortaya çıkmıştı. Abakarov’un üvey babası Engin Y. hakkında Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’nca “kişisel verileri, hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve bu suçu kamu görevlisi sıfatıyla yapmak” gerekçesiyle 2. asliye ceza mahkemesinde kamu davası açıldı. Daha önce başka bir konuyla ilgili polislikten açığa alındığı söylenen Engin Y’nin, Doku olayından dolayı açığa alındığı öğrenildi.‘SOMUT GELİŞME VAR’Doku ailesinin avukatı Ali Çimen, Engin Y’nin Emniyet’te soruşturma dosyasını yürüten birimde görev almış olmasının dosyaya etki edildiği anlamına geldiğini için dosyanın jandarma birimince yapılması ve dosyaya etki veren şüphelilerin tutuklanmasına yönelik taleplerinin savcılıkça reddedildiğini anımsattı. Çimen, Doku’ya ait bilgileri sosyal medyada paylaştığı için Engin Y. hakkında açılan davaya ilişkin “Öğrenmiş olduğunuz üzere soruşturma dosyanında ilk defa Cumhuriyet başsavcılığınca artık bizim bu tezlerimizin kabul edilmeye başlandığına yönelik somut bir gelişme yaşanmıştır. Bu gelişme şüpheli ailenin özelikle Doku’nun intihar ettiğine yönelik bir algının oluşması için sahip oldukları kamu görevlisi sıfatını nasıl kullandıkları da ortaya çıkmıştır” dedi. Dosyada Doku’ya ait olduğu kaydedilen “Kendimi Munzur’a atmaya gidiyorum” sözünün ilgili tanık tarafından reddedildiğini ve Engin Y. hakkında başsavcılığı talimatlarının Emniyet tarafında gereğinin yapılmadığının da daha önce ortaya çıktığını belirten Çimen, “Bu somut gelişme ve diğer hususlar bizde şu soruları akla getirmiştir: ‘Dosya şüphelileri neden böyle bir algının oluşması için suç işlemektedirler? Şüphelileri suç işleyebilecek kadar zorlanmalarına sebep olan olay nedir? Dosya şüphelileri neden Doku’nun intihar ettiğinin düşünülmesini istemektedirler” diye sordu.‘SAĞLIKLI İLETİŞİM YOK’Soruşturma makamlarıyla aralarında sağlıklı bir iletişim kanalı söz konusu olmadığını ve 1 Eylül’de yaptıkları soruşturmanın derinleştirilmesine dönük taleplerine de henüz yanıt almadıklarını vurgulayan Çimen, “Tüm bu soruların cevabı etkili bir soruşturma yapılması halinde ancak açığa çıkacaktır” diye konuştu. Mehmet Kızmaz

Sigorta Tahkim Komisyonu’naüçüncüçeyrekte 42 bin başvuru yapıldı

Sigorta Tahkim Komisyonu’na üçüncü çeyrekte 42 bin başvuru yapıldı figure > Sigorta şirketleriyle sorun yaşayan tüketiciler, temmuz-eylül döneminde en çok başvuruyu 37 bin 172 adetle zorunlu trafik sigortası için yaptı. Salgın nedeniyle nisan-haziran döneminde neredeyse duran Sigorta Tahmin Komisyonu faaliyetleri, üçüncü çeyrekte (temmuzeylül) hareketlendi. Komisyonun verilerine göre, üçüncü çeyrekte 2019’un aynı dönemine kıyasla toplam başvuru sayısı yüzde 35.9 artarak 42 bin 74 adet oldu. Hayatdışıyla ilgili başvurular yüzde 36 artarak 41 bin 907, hayatla ilgililer yüzde 6.4 artışla 167 adede çıktı. Hayatdışında ise en çok başvuru yüzde 38.3 artışla 37 bin 172’ye çıkan zorunlu trafik sigortası, yüzde 88.9 artışla 2 bin 880’e çıkan kaskoda görüldü. Toplam başvuruların ilk nedeni ise yüzde 32.7 artışla 30 bin 753 adede ulaşan “tazminatın ödenmemesi” oldu.KASKODA ARTIŞ VARYine üçüncü çeyrekte yüzde 19 düşüşle 22 bin 279 adet başvuru sonuçlandırılırken bunlardan yüzde 28.2 düşüşle 9 bin 584 adedinde “başvuruda belirtilen talebin kabulü” yönünde kararı verildi. Yüzde 1 artışla 7 bin 213 talep reddedildi. Yılın ilk 9 ayında ise toplam başvuru sayısı yüzde 6.6 düşüşle 81 bin 843 adet oldu. Bunların yüzde 99.5’i hayatdışı, yüzde 0.5’i hayat branşlarıyla ilgili yapıldı. Hayatdışı kapsamında zorunlu trafik sigortası için başvuru yüzde 5.7 azalarak 72 bin 84, kasko için yüzde 38.9 artışla 6 bin 431 adet oldu. Sonuçlandırılan başvuru sayısı ise yüzde 5.2 düşüşle 76 bin 500 adet. Talebin “kabul”ünde yüzde 16.2 düşüş, “red”dinde yüzde 18.3 artış görüldü.AEGON, TÜRKİYE PAZARINDAN ÇIKTIHollanda merkezli Aegon, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Orta ve Doğu Avrupa birimlerini 830 milyon Avro’ya Vienna Insurance Group’a (VIG) sattı. Aegon’dan yapılan açıklamaya göre Türkiye, Romanya, Polonya ve Macaristan birimlerinin satışı gelecek yılın ikinci yarısında tamamlanacak. VIG Türkiye’de Ray Sigorta ile faaliyet gösteriyor. 2008’den bu yana Türkiye’de olan Aegon Emeklilik ve Hayat, ilk 10 ayda 790 milyon liralık prim üretimiyle hayat branşında yedinci sırada. Şirketin gönüllü BES’te de 36 bin katılımcısı var. Bir açıklama yapan Ray Sigorta Genel Müdürü Koray Erdoğan ise “Sermayedarımız VIG, Türkiye’de de ilk defa hayat ve emeklilik sektörüne girerek faaliyet alanını daha genişletmiş oldu” dedi.‘SİBER RİSKLERE KARŞI BİLGİMİZ KULAKTAN DOLMA’Aksigorta, Boğaziçi Üniversitesi (B.Ü) Yaşam Boyu Eğitim Merkezi ve B.Ü Yönetim Bilişim Sistemleri Siber Güvenlik Merkezi ile işbirliği yaparak ücretsiz online dijital güvenlik eğitimlerini başlattı. Bu kapsamda kurulan “Dijital Güvenlik Platformu” ile dijital riskler konusunda toplumdaki farkındalığın ve bilgi düzeyinin artması hedefleniyor. Bu amaçla düzenlenen toplantıda konuşan ve değişen risklere dikkat çeken Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen, “Çocukken ailemiz bize ‘Hava kararmadan gel’ derdi, bugün ise ‘O telefonundan başını kaldır’ deniyor. Hayatın yeni riskleri başka. Siber de bunlardan biri. Bunlarla baş edebiliyor muyuz? Maalesef bilgi noksanlığı yüksek ve genelde kulaktan dolma. Bu platformu da bu yüzden kurduk. Öncelikle dijital risklere bilmeliyiz” dedi.KOBİ’LER KORUMASIZToplantıda verilen bilgiye göre Türkiye, siber saldırıların hedefindeki dördüncü ülke. Aksigorta’nın yaptırdığı güncel bir araştırmaya göre KOBİ’lerin yüzde 56’sı siber riski sadece kişisel bilgilerinin kopyalanması olarak algılıyor ve endişe ediyor. Bunlara karşı donanımlı ekiplere sahip olduğunu düşünen KOBİ’lerin oranı yüzde 29. Yine, tüketicilerin yüzde 63’ü, ebeveynlerin de yüzde 73’ü çocuklarının dijital güvenliği için endişeli. Ayrıca her 4 tüketiciden birinin de saldırı deneyimi olduğu ortaya çıktı.‘KONUT’TA ENFLASYON FARKINI ÖDEYECEKLERAnadolu Sigorta’nın, hem “modüler konut” hem “yeni nesil konut” sigortası poliçelerinde, deprem sigorta bedelini, poliçenin tabi olduğu oranda enflasyona karşı da koruduğu açıklandı. Ayrıca koruma, sigortalı binanın zorunlu deprem sigortasıyla teminat altında bulunan kısmına da konut poliçesinde sağlanan enflasyon koruması oranında uygulanıyor. Konut sigortasının kiracılar için de büyük önem taşıdığını ifade eden Anadolu Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Levent Sönmez, ayrıca “DASK’ın limitini aşan kısmı ile eşya için deprem, su hasarları, hırsızlık vb. muhtelif risklere karşı koruma almak isteyen sigortalılar, mutlaka konut sigortası yaptırmalı ve deprem teminatını da poliçelerine ekletmeli” dedi.KOBİ VE ÇİFTÇİLER İÇİN YENİ POLİÇELER SUNDUCigna Sağlık Hayat ve Emeklilik’in, KOBİ ve çiftçi müşterilerine özel olarak geliştirdiği ürünlerini hizmete sunduğu açıklandı. Bu kapsamda satışa sunulan “KOBİmin Yanında Hayat”, “KOBİmin Yanında Ferdi Kaza” ve “Çiftçimin Yanında Hayat” sigortaları, ücretsiz ve indirimli ek hizmetler de sağlıyor. Cigna Genel Müdürü Pınar Kuriş, bu kapsamda örneğin KOBİ’lere poliçe süresi boyunca işyeri dezenfeksiyon hizmetinden periyodik araç bakımına, KOBİ işyeri asistans hizmetinden yüzde 6’ya varan akaryakıt indirimine ve hukuki danışmanlık konularında telefonla danışmanlık hizmetine kadar birçok ek hizmeti vereceklerini söyledi. Kuriş, hayat ve ferdi kaza primleriyle ilgili vergi avantajlarına dikkat çekti. Serhat Aligil

2002’de 8çeyrek altın alabilen emekli,şimdi 2çeyrek alabiliyor

2002’de 8 çeyrek altın alabilen emekli, şimdi 2 çeyrek alabiliyor figure > TBMM’de bugün görüşülecek olan yasa teklifi kabul edilirse, “2000 öncesi ve 2000 sonrası” emekli olanlar arasındaki maaş farkları giderilmiş olacak. CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel’in emekli aylıkları arasındaki maaş adaletsizliklerinin giderilmesine ilişkin verdiği yasa teklifi, bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek. Teklif kabul edilirse, “2000 öncesi ve 2000 sonrası” emekli olanlar arasındaki maaş farkları giderilmiş olacak. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda değişiklik yapılmasını ve aylık bağlama oranının yüzde 70’e çıkmasını öngören teklife ilişkin yazılı açıklama yapan Sertel, Türk Lirası’nın döviz karşısında hızlı değer kaybının, işçi, memur, emekli gibi maaşlı kesimin satın alma gücünü erittiğini, en düşük emekli maaşı 1500 lira olan bir emeklinin maaşındaki erimenin dolar karşısında 525 lira olduğunu ve maaşının satın alma gücünün 975 liraya indiğini kaydetti. Sertel, “2002 yılında aylığıyla yaklaşık 8 çeyrek altın satın alabilen en düşük işçi emeklisinin şimdi maaşı sadece 2 çeyrek altına yetiyor. İşçi emeklisi aradan geçen 18 yılda refahı artacağına 6 çeyrek altın birden kaybetti. Emeklilerimizin neredeyse yarısına denk gelen 4 milyon 179 bin 840 emeklimiz, asgari ücretin altında bir maaş almakta. Emeklilerimiz iktidar partisi eliyle açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmişlerdir” diye konuştu.‘ALIN SİZE REFORM’12 milyonu aşan emeklinin düşük maaş ve maaş adaletsizlikleri nedeniyle açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildiğine işaret eden Sertel, şunları kaydetti: “8 Eylül 1999 öncesinde sigortalı olanlar, 8 Eylül 1999 ile 30 Nisan 2008 arasında sigortalı olanlar ve 30 Nisan 2008 sonrasında sigortalı olanlar olmak üzere üç ayrı sistem ve bu sistem arasında ciddi adaletsizlikler var. Bu adaletsizlik giderilsin, alın size bir reform. Türkiye’de emekli olanlar, açlık sınırının altında maaş almakta dolayısıyla insanca yaşayamadıkları için ikinci bir işte çalışmakta.” cumhuriyet.com.tr

Gayrisafi yurtiçi hasıla, temmuz-eylül döneminde reel olarak yüzde 6.7 arttı

Gayrisafi yurtiçi hasıla, temmuz-eylül döneminde reel olarak yüzde 6.7 arttı figure > Bu yılın nisan-haziran döneminde yüzde 9.9 küçülen Türkiye ekonomisi, salgın önlemlerinin büyük oranda kaldırıldığı, yurttaşın kredi borcuyla tüketime yönlendirildiği üçüncü çeyrekte büyüdü. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) merakla beklenen ve dün açıklanan “Dönemsel Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH), III. Çeyrek: Temmuz-Eylül, 2020“ raporu, ikinci çeyrekte (nisan-haziran) ekonomik krize eklenen salgının etkisiyle yüzde 9.9 küçülen Türkiye ekonomisinin, üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı dönemine kıyasla reel olarak yüzde 6.7 büyüdüğünü ortaya koydu. Ancak detaylara bakıldığında salgın önlemlerinin büyük oranda kaldırıldığı, yurttaşın kredi borcuyla tüketime yönlendirildiği, doları baskılamak için Merkez Bankası rezervlerinin eritildiği bu dönemdeki büyüme, bundan sonraki süreçte Türkiye’ye ciddi bir maliyet de yükledi. Örneğin, TBB Risk Merkezi’nin verilerine göre, sadece bu dönemde bireysel kredi borcu olan kişi sayısı 474 bin kişi artararak 33 milyon 643 bin kişiye, bu tür kredi borcu ise 733 milyar liradan 837 milyar liraya çıktı.‘DOLAR’LA KÜÇÜLDÜTÜİK’in üçüncü çeyrek sonuçlarına göre, GSYH TL bazında yüzde 22.6 artışla 1 trilyon 158 milyar liradan 1 trilyon 419 milyar liraya çıkarken, dolar bazında yüzde 3.3 azalarak 204.2 milyar dolardan 197.4 milyar dolara indi. Sektörel olarak bakıldığında en dikkat çekici reel büyüme yüzde 41.1 ile, kredi vermeye “zorlanan” bankacılık (finans) sektöründe görüldü. Sanayi kapsamında imalat sanayiindeki yüzde 9.3’lük büyüme öne çıkarken, bunun büyük oranda stok bazlı olması dikkati çekti. Tarım sektörü ise üçüncü çeyrekte de büyümeyi başardı.İHRACAT ‘NEGATİF’Büyümeye harcamalar açısından bakıldığında, üçüncü çeyrekte yurttaşın (yerleşik hanehalklarının) tüketim harcamalarının reel olarak yüzde 9.2 arttığı görüldü. Bu son yılların en yüksek tüketim artışı. Devletin nihai tüketim harcamaları ise yüzde 1.1 arttı. Uzun zamandır reel olarak sürekli gerileyen yatırım harcamaları gayrisafi sabit sermaye oluşumu) yüzde 22.5 arttı. Üçüncü çeyrek büyümesine ihracatın katkısı eksi (yüzde -22.4) oldu. İthalatın katkısı ise pozitife döndü, yüzde 15.8 artış olarak hesaplandı.‘SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL’- Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, yurtiçi talep artışının etkisine işaret ederek riskleri göz ardı etmediklerine vurgu yaptı. Elvan, “Makroekonomik, finansal ve fiyat istikrarını önceleyen politika çerçevemizle, dengeli ve istihdam oluşturan büyüme sürecini sürdürülebilir kılmayı amaçlıyoruz” dedi. - Prof. Veysel Ulusoy şu yorumu yaptı: “İşsizlik artarken büyümüşüz! Hikâye yazıyoruz!” - Prof. Dr. Cem Başlevent, büyümenin pandemi dönemindeki büyük kredi artışına dayandığını ve oranının sürdürülebilir olmadığı konusunda hemen herkesin hemfikir olduğunu söyledi. - Ekonomist Mustafa Sönmez, “Ucuz ve bol kredi pompalaması. Bekleniyordu, devamı gelmez. Son çeyrekte ekonomi yüzde 5 dolayında küçülür ve 2020 yüzde 1 küçülme ile kapanır” dedi.TİCARET AÇIĞI 40 MİLYAR DOLARTÜİK’in “Dış Ticaret İstatistikleri, Ekim 2020” raporuna göre ekim ayında geçen yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 5.6 artarak 17.3 milyar dolar, ithalat yüzde 8.4 artarak 19.7 milyar dolar ve açık yüzde 34.4 artarak 2.4 milyar dolar oldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 90.3’ten yüzde 88’e indi. İlk 10 ayda ihracat yüzde 9.1 azalarak 135.6 milyar dolara inerken, ithalat yüzde 2.2 artarak 175.9 milyar dolar ve açık yüzde 76.2 artarak 40.3 milyar dolar oldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 86.7’den yüzde 77.1’e geriledi. Ekim ayında tüketim malı ithalatındaki artış da dikkati çekiyor. Bu tür mal ithalatı ekimde yüzde 25.3 artarak 2.4 milyar dolara yükseldi. İlk 10 aylık ithalat da yüzde 9.6 artışla 18.8 milyar dolar oldu. cumhuriyet.com.tr

Moody’s Türk bankalarının kredi değerliliğinin zayıf olduğunu belirtti

Moody’s Türk bankalarının kredi değerliliğinin zayıf olduğunu belirtti figure > Moody’s, gelişen piyasalardaki finansal kuruluşları ele aldığı güncel bir rapor açıkladı. “Gelişen piyasa bankaları için 2021’de en büyük tehditlerden biri varlık kalitesi görünümü belirsizlikleri olacak” diyen kuruluş, gelişen piyasa bankaları için 2021 faaliyet koşullarının zorlu olmaya devam edeceğini belirtti. Aynı dönem için “Türk bankalarının kredi değerliliği zayıf ve baskı altında olmaya devam edecek” yorumunda bulundu. Kuruluşun değerlendirmesinde ayrıca gelişen piyasa sigortacılık şirketleri için 2021 görünümünün ise stabil olacağının altı çizildi.YÜZDE 43 ARTTIÖte yandan bankacılık sektörünün kredileri, ekim sonunda geçen yıl aynı ayına göre yüzde 43 artararak 3.7 trilyon liraya çıkarken sektörün kârı 10 aylık dönemde yüzde 21 artarak 50 milyar TL oldu. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) ekim ayı verilerine göre aktif büyüklük ise geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 39’luk artışla 6.2 trilyon liraya yükseldi. Mevduat ise 2019 sonuna göre yüzde 401. artışla 3.6 trliyon liraya çıkarken, özkaynak toplamı yüzde 16.3 artışla 572.6 milyar lira oldu. Sermaye yeterliliği standart oranı da yüzde 19.42. BDDK ayrıca, bankaların yurtdışı yerleşik finans kuruluşlarıyla yaptıkları bazı TL işlemlerin özkaynaklara oranında sınırı yüzde 0.5’ten yüzde 2.5’e yükseltti. cumhuriyet.com.tr

İlaçtaki kur politikasınedeniyle, firmalar satıştan kaçınıyor

İlaçtaki kur politikası nedeniyle, firmalar satıştan kaçınıyor figure > CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer; AKP iktidarının kötü sağlık ve ekonomi yönetimi dolayısıyla ülke genelinde ilaç krizinin yaşanabileceği uyarısında bulundu. İlaç için kur belirleme işleminin her yıl bir kez yapılması nedeniyle firmaların ilaç akışını kestiğini kaydeden Taşcıer, “Firmaların ilaç vermekten imtina eder duruma gelmesinin nedeni de berbat ekonomi yönetimidir” dedi. CHP’li Taşcıer, Türkiye’de her yıl sonu “ilaç kıtlığı” yaşandığını dile getirerek “Bunun nedeni de ilaç fiyat kararnamesinde Avro kurunun olağanüstü derecede düşük ve yılda sadece bir kez belirlenmesidir. Her yıl yeni kur belirlemesi öncesi kimi ilaç firmaları ve depoları ilaç akışını kesiyor ve yine bir ilaç krizi dönemi başlıyor. Eczacılar ve vatandaşlarımızdan ilaç bulamadıklarına dair şikâyetleri duymaya başladık. Her yıl aynı dönemde bunu yaşıyoruz ancak çok basit bir çözüm önerisine bile kulak tıkanıyor” dedi. Yurttaşların acil tedavi gerektiren durumlarda büyük zorluklar yaşadığını ifade eden Taşcıer, şunları dile getirdi: “Sabit döviz kuru belirleniyor belirlenmesine ama yıl içerisinde kötü ekonomi yönetimi nedeniyle TL’nin olağanüstü değer kaybı sonucu ilaç firmaları Türkiye’ye ilaç vermekten imtina ediyor. Bu yıl bir de pandemi sürecinden geçiyoruz. Geçen yıllarda tansiyon, diyabet, kanser gibi hayati önemi olan ilaçlar bulunamaz hale gelmişti. Şimdi içinde bulunduğumuz salgın döneminde, özellikle kronik rahatsızlığı olan kişilerin bu salgından daha çok etkilendiğini de düşünürsek, vatandaşın bir de ilaçlarına ulaşamaması durumun ne denli kritik olduğunu gösteriyor.”‘SABİT KUR DEĞERSİZLEŞTİ’Yılbaşında belirlenen sabit kur tutarının yıl sonunda neredeyse üçe katlanarak değerini kaybettiğine işaret eden Taşcıer, açıklamasını şöyle sürdürdü: “İthal ilaçlar için sabit Avro kuru 2018’de 2.69 TL, 2019’da 3.40 TL, 2020’de ise 3.81 TL olarak belirlenmişti. Bugün Avro kuru 9.32 seviyesine gelmişken, firmalar da hazır yeni kur açıklaması öncesi daha fazla bu fiyattan ilaç vermek istemiyor. Devlet tabii ki vatandaşın ilaca uygun fiyata erişimi için pazarlık etmek ve şartlarını ortaya koymak durumunda. Ancak makasın bu denli açılmasının ve firmaların ilaç vermekten imtina eder duruma gelmesinin nedeni de AKP’nin berbat ekonomi yönetimidir.” Yerli ilaç sanayisinin yanlış politikalarla bitirildiğini kaydeden Taşcıer, Türkiye’nin ilaçta dışa bağımlı hale geldiğini, bu durumun firmalar için pazarlık gücü, Türkiye için ise ilaç krizi anlamına geldiğine dikkat çekti. Taşcıer, “Ülkemizde kronikleşen ilaç krizinin kesin çözümü, yerli ilaç sanayisinin kalkındırılması ve dışa bağımlılığın minimuma indirilmesidir” dedi. Mahmut Lıcalı

Emekli Mülkiye Başmüfettişi Esen,özel hastanelerdeki sorunlarıanlattı

Emekli Mülkiye Başmüfettişi Esen, özel hastanelerdeki sorunları anlattı figure > Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen, özel hastanelerin sağlık hizmetlerinde yaşattığı aksaklıklara işaret ederek, “Acil hizmetlerden ücretsiz yararlanılması 24 saatle sınırlandırılmıştır” dedi. Esen, özel hastanelerde acil hallerde ek ücret alınması uygulamasından vazgeçilmesi için çağrı yaptı. Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen, özel hastanelerdeki hizmet sıkıntılarını anlattı. Hastanelerin acil hizmetlerinden ücretsiz yararlanmanın 24 saat ile sınırlandırıldığını belirten Esen, “Resmi Gazete’de 2018’de yayımlanan Sağlık Uygulama Talimatı’nda (SUT) yapılan bir değişiklik ile acil durumlar nedeniyle özel hastaneye başvurulması halinde hastanın taburcu edilinceye kadar sunulan tüm sağlık hizmetleri için hiçbir ilave ücret alınmamasına yönelik düzenleme kaldırılmıştır” dedi. Özel hastanelerin büyük bölümünün SGK ile sağlık hizmeti alımı konusunda anlaşması bulunduğunu belirten Esen, “Özel hastaneler tarafından sigortalılardan yüzde 200’ün üzerinde ek ücret alınmaması gerekmektedir. Ancak özel hastanelerin, SUT fiyat tarifesi hükümlerine uymadıkları, sigortalılardan rahatlıkla tarife fiyatlarının iki katından fazla ek ücret aldıkları, SGK yetkililerinin, özel hastanelerin yasaya aykırı bu tür uygulamalarını anlayışla karşıladığı görülmektedir” ifadelerini kullandı. Ayakta tedavilerde özel hastanelere ödenen ek ücretlere ilişkin olarak verilen “Hastaya Sunulmuş Olan Hizmetleri ve İlave Ücreti Gösterir Belge”yi vermek zorunluluğunun kaldırıldığını belirten Esen, “Bu yüzden SGK’nin SUT fiyat tarifesine uymayan özel hastanelere, para cezası dahi uygulaması olanağı kalmamıştır” dedi. “Günümüzde yasa hükmüne uyan özel sağlık kuruluşu kalmamıştır” yorumunu yapan Esen, şunları kaydetti: “Sigortalılar bu konularda ne yazık ki kaderleriyle, yasaya aykırı olarak düzenlenmiş yüksek bedelli faturalarla baş başa bırakılmıştır. Belirtilen nedenlerle, özel hastanelerde acil hallerde ek ücret alınması uygulamasından vazgeçilmesi, SUT fiyat tarifesinin güncellenmesi ve yasanın açık hükmüne karşın sigortalılardan SGK tarifesinin yüzde 200’ünün üzerinde ek ücret alınmasının önüne geçilmesi, sigortalıların mağduriyetlerin hafifletilmesi gerekmektedir.” Sarp Sağkal

Kalelerden sonra‘Toprak’ın da efendisi

Kalelerden sonra ‘Toprak’ın da efendisi figure > Aldığı ödüllere her gün bir yenisi eklenen, şimdiden 25 uluslararası ödülü bulan Sevgi Hirschhäuser’in çektiği Toprak filminin deneyimli başrol oyuncusu Numan Çakır’la film ödüller almaya başladığında konuşmuş ama gündemin ağırlığından bir türlü sizlerle buluşturamamıştık. O, bu süreçte bir de Rutkay Aziz’den ÇASOD (Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği) Başkanlığı’nı devraldı. Şu aralar oynadığı dizisi Arıza, yüksek reytinglere ulaşıyor. Fotoğrafçılık ve futbol gibi farklı alanlarda da kendini kanıtlayan oyuncu, set arasında sorularımızı yanıtladı. - Hem futbol hem fotoğrafçılık hem de sinema. Önce Amerika’da bir gecede “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kazanmanıza neden olan yönetmen Sevgi Hirschhäuser’in Toprak filminin başrolü. Ne hissettiniz?Çok onur verici. Zaten set ortamı, Antalya’da çok doğal gelişti. Samimiyet hâkim olunca başarı kaçınılmaz oluyor. Aslında final sahnesinde, gerçekten o ıstırabı yaşadım. Kırsal ve çaresiz kalmış insanların sesi olmak, oyuncu olarak da insanların kıyımlarına, haksızlıklarına rağmen... Bizi güçlü kılıyor. Ben sporcu kafasına sahibim. Dolayısı ile bir futbolda oyun sırasında tüm oyuncular, kaleciye arkasını döner. Ama tek kalsa da kaleci, yeri geldiğinde hem maçı kurtaran hem kaybedeni olabilir. Ben ödülümü, önce ekibimle alıyorum. Bu başarıda ve gelecek tüm başarılarda bu bir bütün. Ayrıca tüm haksızlıklara uğramış, anlaşılamamış insanlar olarak anlamlı.KİTAPLAR EN BÜYÜK SERVETİM- Biz, sizi birçok dizi ama öncelikle son dönemin başarılı dizilerinden Arıza ile tanıyoruz. Yarattığınız karakter başka bir karakteri canlandırmanıza sebep oluyor. Üstelik de, kötü adam rolü. Nasıl oldu? Ve kötü adamı oynamak zor mu?Evet, “Benim adım Gültepe” de Refik ve “Kızlarım İçin” de Zübeyir teklifi. İkisi de kötü karakterler ancak ben hep “hayatta iyi olmak güzeldir fakat oyunculuk olarak kötüyü oynamak daha zordur” düşüncesindeyim. Bunu sahneye ve perdeye aktarabildiğimi düşünüyorum. Yüreğiniz ile zıt bir olguyu harmanlamak insanı sarsan, yoran olgular. Dolayısı ile hiçbir emek kolay olmuyor. Çekimlerinde, her kareden aynı sahneyi, bıkmadan ve aynı şekilde sunmak bizim işimiz. Oyunculuğun hem güzel hem zorlayıcı yanları bunlar. Fakat esas önemli olan perdenin ya da dizinin dışına çıkabilen, yani insanın beslediği bilinçli ya da bilinçsiz kötülük. Ben şahsen böyle olmaktan kitaplar sayesinde kurtuldum. Benim olmazsa olmazım, ailem ve kitaplarım. En büyük servetim kitaplarım. Bunda da en büyük pay sahibi, annemdir.- Annenizin hayatınızdaki rolü?Biz Kafkasya, Abhaz göçmeniyiz. Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1867’lerde ilk başlayan ve Rus yönetiminin, Çerkez ve Kuzeybatılı Kafkasların, göçleri bölge üzerinde etnodemografik sarsıntının bedelini ödeyenlerden. Sonra bildiğim yer Kocaeli, Düzce. Okul çağı geldiğinde Türkçem kırıktı. Annem buna çözümü, önüme ansiklopedileri yığarak çözdü. Gerçi sisteme bakış sorunum ve hayatı algılayış şeklim, o zamanlarda da karşıma çıktı. Disiplin sorunu olarak algılandı. Ülkemizde anlaşılmak hiç kolay değil. Anneme bir futbol maçında tribünlerden küfür ettiklerinde, o tribüne uçtum ve hakkını verdim. Herkes haddini bilecek.- Sinemaya nasıl geçtiğinizi de anlatın. Kemal Sunal’la ne oldu aranızda?Yıl 1992, yer Beyoğlu. Rahmetli Kemal Sunal’ı gördüm ve dedim ki: “Vefa Spor diyorsunuz, ama maçlarda sizi göremiyoruz.” Ertesi hafta gelmişti. O bile benim için kıymetli. Bana “Fiziğin iyi, güzel konuşuyorsun. Sen, oyuncu olacaksın!” diyen ilk kişi.- Sonrasında hayat sizi Memduh Ün’le, Atıf Yılmaz’la, Bedri Baykam’la tanıştırdı. Ve sinemaya geçişinizde yol gösterici oldu.Bedri Baykam ile tanışmam da o sürece denk gelir. Her ikisi de oyuncu olmam konusunda beni teşvik etmiştir.- Etkileyici bir performans ile izlediğimiz “Kaledeki Yalnızlık”ta başrolü henüz ergen denebilecek yaşlarda, Tolga Sarıtaş ile paylaşıyorsunuz. Ve rastlantı bu ya, yıllar sonra hayat, “Arıza” dizisinde sizi yeniden bir araya getirdi. Sette neler yaşanıyor?Arıza dizisinin seti çok iyi gidiyor. Ahmet Mümtaz Taylan’dan tutun da tüm ekip arkadaşlarımız, sahne önü ve makyözden ışıkçısına, servis ve catering hizmetine kadar ekip çok iyi. Tolga, ile birlikte ışıldamışız ve yine tesadüf birlikte parlıyoruz. Birimiz iyi, birimiz konsorsiyum tarafı olarak. Sözün kısası, yine kötü rol.- Gelelim ÇASOD ve festivallere, ne umdunuz, ne buldunuz?Rutkay Aziz ustadan sonra başkanlık görevini yerine getirmeye çalışıyorum. Hepimiz bir bütünün parçasıyız. En iyi, en adil olan gerçekleştiğinde ancak hepimizin aynı oranda ve aynı değerde memnuniyeti mümkün. Sanatı anlamak için daha da okumak ve kimseyi yargılamadan ve de ötekileştirmeden bakabilmek önemli. Ne umdum, ne buldum? Ülkemiz üzerinden konuşursak, ülkemizin yüz akı, örnek vereyim siz sormadan, Nuri Bilge Ceylan. Yurtdışında adını herkes biliyor ancak ülkesinde, 3 ya da 5 bin kişi izliyor. Bunların hepsi tanıtım kadar destekleyenler ve eğitimle de alakalı. Ahlaksızlık ya da çöküşe neden olacak türde algı yaratacak malzemeyi sunmak ya da sunmamak, eğitimli hatta aydın diyebileceğimiz, sanatı da içine alan kısmı kapsıyor. Bana dokunmasın, diyemezsin. Toplumun hangi köşesini temsil etse, onun muhakkak başka bir köşesi var. Dolayısı ile bütünü kapsamalı. Bugün sinema, sinema emekçileri. Dizi ve dizi emekçilerini koruyan standartlar, bu kesim tarafından oluşturuluyor. Ve bunlar yarının standart çizgilerini belirliyor.- En çok oynamak istediğiniz karakter dersek?Hasan Sabbah ve engelli bir birey. Yoğun set ortamında bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz. Futbol başarılarınız kadar sanat hayatınızda da ulaşmak istediğiniz hedefiniz gerçek olsun.- Futbola nasıl başladınız, neler yaşadınız?Bir aile dostumuz vesile oldu. Ama ben sakar bir çocuktum, kaleye koydular. Elime çok büyük gelen eldivenler verdiler. İşte her şey orada başladı. Herkes ileri koşarken orada beklemek ve bir geri pas ile karşı takımın benim üzerime gelmesi, beni kaleci yaptı. Kurtarıcı ve iyi de oldu. Böylelikle namım, atlayış zıplayış ve eldivensiz bile top yakalamaya, takımımı korumaya çalışırken “Deli Numan”a çıktı. O günlerin hatıraları ellerimde saklı. Bazı kadınların pırlanta hayali, benim ise emekle kazanılmış platinlerim var. 8 yıl Karagümrük Spor’da oynadım. İkinci evim diyebilirim.AYDINLIK BİR TOPLUM MESELESİ- Peki, başrolünü oynadığınız Cemal karakteri, TOPRAK filmi ile yaklaşık 3 ay kadar önce Amerika’da, “En Yetenekli Yönetmen / En İyi Drama/ En İyi Görüntü Yönetmeni/ En İyi Film ve size taktim edilen “29. Woods Hole Film Festivali ve 10. Oceanside UluslararasıFilm Festivali’nde bir gecede “En İyi Erkek Oyuncu” ödülü aldı. Ancak henüz 27 yaşında olmasına ve hiçbir destek olmadan bağımsız film yapabilmeyi en iyi şekilde temsil eden Antalya’lı bağımsız film yönetmeni Sevgi Hirschhäuser’ın kaleme aldığı, yönettiği ve yapımcılığı üstlendiği “Toprak”, geçen hafta Almanya’nın HOF Uluslararası Film Festivalinde, de ödül alarak Türkiye’nin bu festivalde ödül kazanan ilk yönetmeni oldu.Bu sen ben meselesinden öte “gelecek, aydınlık bir toplum” meselesi. Emel Seçen




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter