Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajans? - Haberler

Sunday, 11.17.2024, 05:50 PM (GMT)

News - Haberler

12 Mart’ın sınav skandalı, işçiücretlerini aşağıçekme sabıkaları

12 Mart’ın sınav skandalı, işçi ücretlerini aşağı çekme sabıkaları Türk-İslam sentezli dönemin en ünlü dershanesinde, çalınan soruların cevapları öğretmenlere çözdürülüp öğrencileri ile paylaşıldı./Archive/2020/11/6/051716709-sukran1.png5 Temmuz tarihinde, öğlen saatlerinde bir grup öğretmen ellerinde kendi el yazıları ile yazılı, ağırlıklı matematik, diğer fen dalı soruları, cevapları da olmak üzere gazeteye geldiler. Sabahtan üniversiteye giriş sınavı derslerini verdikleri dershaneye çağrıldıklarını, ellerindeki el yazıları ile yazılmış kâğıtlardaki sorular ile yanıtlarını hazırlayıp öğrencilere öğretmelerinin istendiğini anlattılar. Dönemin en ünlü Türk-İslam sentezine yakınlığı ile bilinen dershanenin Divanyolu’ndaki İstanbul şubesinde çalıştıklarını anlattılar.. Teslim aldığım soru kâğıtlarının 6 Temmuz 1973 günü yapılacak üniversite giriş sınavlarından önce elimde olduğunu belgelemek üzere, Cumhuriyet yönetiminin bilgisi içinde gazeteye en yakın bir notere gittim. Söz konusu el yazısı notlarının o günün tarihi ve saati ile elimde olduğuna ilişkin tutanaklar tutuldu. 6 Temmuz günü üniversite giriş sınavı yapıldıktan sonra, tutanağa alınmış sınav sorularının tam metni üzerinden tarama yapıldı. 7 Temmuz 1973 tarihli Cumhuriyet’in manşetinden, “Üniversitede skandal” başlığı ile yayımlandı. Noterde 5 Temmuz günü elimizde olduğunun saptandığı noter fotokopileri ile birlikte, “Giriş sınavı soruları çalındı”, “Gazetemiz durumu sınavdan bir gün önce tespit ettirdi” yan başlıklarıyla, ayrıntılarıyla verildi. 8 Temmuz tarihli haberimizde, bakanın tahkikat açıldığına ilişkin açıklaması, sınavların iptalinin beklendiği, Ankara’da bir adayın soruların cevaplarından kopya çekerken yakalandığı bilgileri ile birlikte yer alıyordu./Archive/2020/11/6/051717600-sukran2.png9 Temmuz tarihli Cumhuriyet’te noter belgelerinden sorularla, sınav sorularının karşılaştırıldığı fotokopiler eşliğinde günün gelişmeleri, ayrıntıları yer alıyordu./Archive/2020/11/6/051719147-sukran3.png10 Temmuz 1973 günü Sınav Komisyonu Başkanı sınavın tekrarına gerek görülmediği açıklamasını yaptı. Sorularda benzerlik olsa da birçok sorunun yanlış yazıldığı iddia ediliyordu. Cumhuriyet adına biz “Israr ediyoruz” başlığı altında, notere onaylattığımız sorularla, sınavda sorulan soruları yana yana yayımlamayı sürdürüyorduk. 11 Temmuz günlü yayınımızda sınav olayını bakanlık müfettişlerinin incelediği, soruşturma için bir savcının daha görevlendirildiği haberleri vardı. Ayrıca elden ele dolaştırılırken, öğrenciler tarafından yanlışlı yazılmış soruların dahi sınavın bütünlüğü içinde toplam puanları etkileyeccek ağırlıkta olduklarının haberi de vardı. 12 Temmuz tarihli haberimizde giriş sınavının iptali için yapılmış açıklamalar ile öğrencilerin barolara başvurularının haberleri yer alıyordu. 13 tarihli haber derlememizde sınavda cevaplarla yakalanan 3 öğrencinin komisyona bildirilmesi yanında olaylarla ilgili ifadeleri alınanların haberi vardı.Herkesin bir satın alınma fiyatı vardır/Archive/2020/11/6/051719631-sukran4.pngHazır ifadelerin alınmasına sıra gelmişken, benim 7 Temmuz tarihinde ifademin alınışında savcılıkta yaşananlardan söz etmeden geçemeyeceğim. Savcının soruların elime geçişi, soruları bana getiren öğretmenlerin görev yaptıkları ünlü dershaneye ilişkin bilgilerin savcılık tutanağına geçirilmemesine takılmıştım. Birkaç kez ısrar ettim. Israrcı olduğum tutanak tutulmuyordu. Savcı soruları sattıklarına ilişkin matbaa işçilerinin verdikleri ifade, itiraftan sonra bu tutanakların önemli ve anlamlı olmadığı savunmasına sığınıyordu. Tartışma uzadıkça, verdiğim ifadeler tutanağa alınmadıkça, diyaloglar daha da büyük anlam kazanıyordu.. Dayanamayıp soruların gizli tutulabilmesi adına, gelenek olarak sınavlara kadar matbaada tutulan işçilerin verdikleri ifadelerdeki anlamın gerçekleri açıklamaya yetmeyeceği tartışmalarına geçmiş olduk. Sonuçta matbaa işçilerinin ister itiraf ettikleri gibi rüşvet almış olarak soruları satmaları halinde bile ya da bir ihtimal işkence ile bile olabilir, söz konusu suçu üzerlerine almış olabilecekleri üzerinde durdum. “Hangi hal doğru olsa bile sonuç olarak, bu soruları öğrencilerine satan, dağıtan dershanelerin ayrıca araştırılması gerektiğini” belirterek, asıl hırsızlıktan sorumlu olan dershaneleri atlayamayacaklarında ısrarcı oldum.. “En garibanı, işçiyi cezalandırmak kolay, asıl sorumlu ve suçlu dershaneler üzerinde neden durulmuyor. Herkesin bir fiyatı yok mu?” anlamında bir cümle kurduğumda savcı sıkışmış, fırsat yakalamış olarak “Sizin fiyatınız ne?” yanıtını yapıştırdı. “Çok pahalı, siz beni satın alamazsınız!” öfkeli noktalamamı anımsıyorum. Hiç unutamıyorum yıllar sonra aynı savcı Cumhuriyet gazetesinin bir 7 Mayıs yemeğinde, Cağaloğlu bahçemizdeki okurla buluşmamızda yanıma gelmişti. Yıllarla uykusunun kaçtığını, bir şeyler yapamamanın üzüntüsünü yaşadığını anlatıyordu. Emekli olmanın ve bir şeyler yapamamanın acısından uzaklaşmış olmanın dostluğu ile, anlatamadığı yaşanmışlıklarını dolaylı paylaşıyordu..Sınavlar Sonunda İptal Ediliyor/Archive/2020/11/6/051718084-sukran5.png31 Temmuz 1973 tarihli Cumhuiyet’in manşetinde sınavların iptaline giden yolda Cumhuriyet’in yer verdiği son önemli haber, bilirkişi raporunun mahkemeye verilmesi ile ilişkili. Bilirkişi raporu sınav soruları ile çalınanların aynı olduğu sonucuna varıyor. Yalçın Pekşen’in imzasını taşıyan haberde, raporun fotokopisi de gazetede yer alıyor. Üniversite sınavının iptal edildiği haberinin verildiği 1 Ağustos tarihli gazetemizin manşetinde, “Soruların çalındığı kesinleşti” üst başlığı da var. Ancak bizim için İstanbul Savcısı’nın açıklaması da ilginç. Soruların baskı sırasında çalındığı bilgisi var. 7 kişinin tutuklandığının da altı çizilmiş. Soruların satılması, dağıtılmasında rol oynayan dershaneler üzerinden söze gerek yok..12 Mart’ın idam infazları, kanlı operasyonlar, işkencelere dayalı açılmış davaları, anayasaya getirilen yasakları arasında üç yıl içinde işçinin satın alma gücü yüzde 7.7 olarak düşüyor/Archive/2020/11/6/051716959-sukran6.pngProf. Metin Kutal Hoca, öğrencilik yıllarımın Gazetecilik Enstitüsü Müdürü, günümüze uzanan soluksuz çalışmaları içinde, işçi ve işveren ilişkilerine ilişkin gelişmelerin bütünlüğünden kopmadan, hiç ara vermemiş olarak, Cumhuriyet’ten tanıklıklar sayfasının da en duyarlı okuyucuları arasında. Kendisi için özel anlamı olan gelişmelerin tarihleri yaklaştıkça, önünden, ardından düşüncelerini paylaşıyor. 1973 yılında yaşananların yoğunluğunda tarihler gündemlere göre bir yaklaşıp bir uzaklaştıkça 9-10 Temmuz tarihlerine ilişkin, kendisinin ayrıca özel olarak önemli etkilendiği süreci paylaşmak istediğini söyleyerek, virüs döneminin zorunluluklarıyla da bağlantılı olarak telefon etti. Bildiklerime bilmediklerimden çok da önemli ve anlamlı katkılarda bulundu. Sevgili Hocamı hep genç ve enerjik katkılarına saygı, sevgiyle bir kez daha selamlarken, Cumhuriyet okuru için de çok anlamlı son katkılarına hemen geçmek isterim.. Metin Hoca, Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti tarafından Büyük Tarabya Oteli’nde 9 Temmuz tarihinde yapılan, benim de izlemek üzere katıldığım toplantıyı anımsatarak söze girdi. Seminerin açılış konuşmasını Dr. Nejat Eczacıbaşı yapmış, Çalışma Bakanı Ali Naili Erdem de katılmıştı. Genel olarak sendikal haklar ve özgürlüklerin kazanımları sonrası yaşanan çatışmacı gelişmelerin altını çizmişlerdi. Söz konusu toplantıda Prof. Metin Kutal, toplusözleşme düzeninde ücret politikaları konulu bir tebliğ sunmuştu. Sendikal hakların kazanılmasından 12 Mart’a geliş sürecine kadar yaşanan gelişmeleri özetlemişti. Toplusözleşme dönemi öncesi 9 yılda gerçek ücretlerin reel olarak yılda ortalama yüzde 1.7 olarak yükseldiğinin altını çizmişti. 1964’ten sonra ise toplusözleşme düzeni içinde her yıl yüzde 2.5 gibi bir artışın yaşandığını açıklamıştı. 1970 yılından sonra hayat pahalılığının hızla artışı üzerine reel ücretlerde artışın önce durduğunu, sonra satın alma gücünün düşmesinin hızlandığını açıklamıştı. Ortalama yıllık yüzde 2.5 gibi düşüşlerle üç yıldaki ücret düşüşünün yüzde 7.7’yi bulduğunu açıklamıştı. Haberin içinde ayrıntılı yer alan tebliğinin özeti, haberin manşetine de çıkmıştı. Sözünü ettiğimiz toplantı iki gün sürmüştü. Nedenini anımsamıyorum ama ikinci güne ben katılamamıştım. Hocanın paylaştığı önemli anılar ise ikinci gün yaşanmıştı. Metin Kutal Hoca, bilimsel titizliği ile etkilendiği için unutamadığı ikinci günün anılarını paylaşmak gereğini duymuştu.. Özetle sabahın ilk oturumunda dönemin TÜSİAD Başkanı söz alarak bir açıklama yapmak istediğini söylemiş. Özetle üç yılda yüzde 7.7’lik reel ücret kaybının doğru olmadığını belirterek, haberde imzam olmadığı halde benim ismimi de geçirerek haberin doğru olmadığını, tekzip edilmesi gerektiğini, gerçeği yansıtmadığını söylemişti. Verdiği bilgilere göre, TÜSİAD üyesi işletmeler adına imzalanan sözleşmelerin sonuçları ile söz konusu ücret düşüşünün çeliştiğini belirtmişti. Oturum başkanı bu tabloda Metin Kutal’ın cevap hakkının doğduğunu belirterek kürsüye açıklaması için çağırmıştı. Metin Kutal, tebliğinin DPT rakamlarına dayandığını bir kez daha rapor alıntılarıyla açıklayarak, ülkenin toplam kayıtlı işçi çalışanları üzerinden olduğunun altını çizmişti. Sonuç olarak TÜSİAD üyesi işyerlerindeki sözleşmelerin enflasyon karşısındaki düşüşü söz konusu yüksek rakamlara ulaşmıyorsa, diğer çalışanların kayıplarının çok daha yüksek olduğu gerçeğini, daha da yüksek oranlarda yoksullaşmayı kanıtlamıyor mu? Yeri gelmişken yakın tarihlerde, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) yüzüncü yıl çalışmaları kapsamında Metin Kutal Hoca’nın önemli görevler aldığını, gazetemizde de birçok konunun kendisinin de doğrudan makaleleri de içinde olmak üzere paylaşıldığını anımsatmam gerek. Yine yakın tarihlerde 18 Mayıs 20017’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlandığı üzere, Kutal’a uzun yıllar çalıştığı İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen saygı gününden yayımlanmış haberi paylaşmak isterim. Hocanın çok önemli tebliğinin özeti, ülkemizde sendikal hakların özgür kullanıldığı yılların ömrünün, bilim yaşamının anıları yanında çok kısa kaldığını özetliyordu./Archive/2020/11/6/051716943-sukran7.png Şükran Soner

Herkesin dünyasıkendine

Herkesin dünyası kendine Dümdüz simsiyah bir elbise giymiş, kollu, boğazına kadar kapalı, etek boyu yere kadar inen. Kısa siyah saçları arkaya taranmış. Ağzında, en komplikesinden bir maske. Selma Gürbüz’le daha önceden tanışmıyoruz. Kendisini ilk kez görüyorum. Yüzü hayli solgun. Bu serginin açılışına özel bir önem verdiğini biliyorum, çünkü çok emek isteyen yeni işlerini bitirmiş, sergiye yetiştirmiş, açılışını da yapacak ve ertesi gün, bir tedavi için birkaç günlüğüne hastaneye yatacak. Konuşmasına “Nefes alışımda zorluk var, bundan sonra resimlerim konuşacak” diye başlıyor. Maskeyle hepimiz için öyle, ama sanki onun için biraz daha fazla. “Bu dünya benim dünyam, kadınlarıyla, hayvanlarıyla, aşkla resmettiğim dünya! Başka bir gezegenden bakar gibi bakıyorum ona!” Bir sanatçı daha nasıl açar kalbini? Serginin adı da “Dünya Diye Bir Yer”... Selma Gürbüz’ün küratörü Öykü Özsoy’la birlikte geziyoruz sergiyi. Devasa bir video karşılıyor ilk girişte: Tanzanya’da Masai yerlilerinin bir kabile ritüeli, zıplıyorlar, ne kadar yükseğe zıplarlarsa o kadar korunacaklarına inanıyorlar ve sanatçının videoya dokunuşuyla, sanki biz de zıplıyoruz, yıldızlarla! Özsoy, “Görmediğimiz, görmek istemediğimiz şeyleri gösteren bir sanatçı” diye tanımlıyor, bir yıla yakın çalıştığı sergi ve sanatçısını. Sanatçının da önceden uyardığı gibi kadınlardan, hayvanlardan oluşan bir dünya bu. Japonya’dan getirdiği el yapımı özel kâğıt üzerine mürekkeple yaptığı, zaman zaman o kâğıtla kakma tabir ettiği dokunuşlar eklediği, hatta kaplanlarına kirpikler taktığı emek ve yaratıcılık içeren resimler, işler. Yeni yaptığı resimlerde bolca iskelet var. Ölüm, hayatın bir parçası olarak görülüyor bu iskeletlerde, korkutucu değiller, hatta neşeliler? Balık Kadın, Ayna Ayna Söyle Bana ve Otostopçular üçlemesi çok anlamlı. İskeletlerin yüzünde korku değil, gülümseme var ölüm ve yaşam ikilemini yansıtan resimlerde. Çıkılan yolculuğa itiraz eden yok sanki. Sanatçının 35 yıllık sanat üretiminden ve son yaptıklarından oluşan sergi sizleri bir düş dünyasına götürüyor, ben sanatçının ya da küratörünün anlatması kadar kendi hikâyelerimi yazmayı da seviyorum, resimlere bakarken herkes farklı dünyalara dalabiliyor! Oya Eczacıbaşı, sergilenen eserlerden “Birbirimize İyi Bakalım” isimli yapıtı “Kadın Sanatçılar Fonu” desteğiyle İstanbul Modern Sanat Müzesi koleksiyonuna kazandırıldığını duyuruyor. Selma Gürbüz’ün eserleri, British Museum’dan İstanbul Modern’e kadar pek çok müzede bulunuyor. Sergi, 31 Mart’a kadar gezilebilir. Yazgülü Aldoğan

‘Varoluşumuz için savaşmalıyız’

‘Varoluşumuz için savaşmalıyız’ Üreten ve çalışan sanatçılar neden görmezden geliniyor? Nerede hak, adalet, eşitlik! Bu soru ile yazıma başlamak istiyorum. Çünkü bu soruyu birbirimize sormaktan hiç sıkılmıyoruz. Bıkmıyoruz, umutsuzluğa kapılmıyoruz. ‘Ülkemizde sanata yeteri kadar değer verilmiyor’ cümlesini söylemekten ise hiç vazgeçmiyoruz. Evet biz vazgeçmiyoruz! Tıpkı pandemi sürecinde, ayakta kalmaya çalışan özel tiyatrolardaki sanat emekçileri gibi, ya da müziğini yapmaktan vazgeçmeyen müzisyenler gibi... Tıpkı Nesrin Kazankaya gibi... Tiyatro Pera, yeni mevsimde yine ödenek alamayan tiyatrolar arasında. “Yine görmezden geldiler bizi” diyor Kazankaya ve ekliyor; “Başvuru belgelerinde hiçbir eksiğimiz olmamasına rağmen bize destek verilmedi. Nedenini 19 yıldır anlayamıyorum. Şikâyet etmeyi hiç sevmem ama Tiyatro Pera, Kültür Bakanlığı tarafından sürekli olarak görmezden geliniyor”. Pandemi sürecinin başından beri hükümetin genel yaklaşımı, kararsızlıklar, çelişkiler, gelgitler yumağı. Kazankaya, “Tiyatrolar da bundan nasibini aldı” diyor ve şöyle devam ediyor, “Hükümetin yarın ne karar alacağını tahmin etmek olanaksız. Güven duygumuz zedelendi. Gerçekleri saklamadan, doğru bilgileri paylaşarak yönetmeliydiler. Özel tiyatrolara hükümetin vermediği destek Büyükşehir Belediyesi’nden geldi. Sahnelerini açtılar, konuk oyun olarak pek çok tiyatroyu ağırladılar. Biz de iki oyunumuzu sergileyip sezonu eylül sonunda açma fırsatı bulduk. Başkanımız Ekrem İmamoğlu’na ve Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Ergen’e bu dayanışma için yürekten teşekkür ediyorum.” 3 kişilik bir oyunla yeni sezonu karşılayan Tiyatro Pera, Covid-19 pandemisi nedeniyle yeni bir repertuvar hazırladı. Kazankaya, “Geniş kadrolu oyunlarımızı bu süreçte oynayamazdık. Varoluşumuz için savaşmak zorundaydık. Öncelikle eski oyunlarımızın videolarını elden geçirip YouTube üzerinden paylaşmaya başladık. Ayrıca Zeynep Özden’in yönettiği “İç Savaşlar adlı bir video performans da ürettik” diyor. Oyunun konusunun yıllardır ilgi alanında olduğunu söyleyen Kazankaya, “Akıl oyunları. Gerçeğin göreceliği. Yaşanan, anımsanan ve hayal edilen gerçekliğin, insan aklında yarattığı karmaşa. Aldığımız kararlar, yaşamı geri dönülmez bir şekilde yönlendiriyor. Anılarımızda o dönüm noktalarını değiştirmeye kalksak, paralel yeni gerçeklikler yaratabilir miyiz?” diyor. Oyun, anne, oğul ve torun; üç kuşak figürlerin tuhaf ilişkileri, zaman zıplamalı sahnelerle anlatılıyor. Aklın gizemli kıvrımlarında dolaşırken, bir yandan da kuşak çatışması, bireysel seçimler, zorunlu ya da öğretilmiş sevgi, eski-yeni edebiyat kavramları tartışmaya açılıyor. Oyunu hayal gücünden yola çıkarak yazdığını söyleyen sanatçı, “Bir tek ‘tilki’ metaforu için bizzat bir tilki ilham verdi bana diyebilirim. Rastlantı sonucu Cunda Adası’nda karşılaştığım ve sesiyle beni dehşete düşüren tilkiyle ilgili araştırma yaptığım zaman, hiç bilmediğimiz yanları olduğunu öğrendim. Vahşi ama sevgiyle eğitilirse evcil bir hayvan olabiliyor” diyor. Öznur Oğraş Çolak

Bulut: Mutlu ve huzurlu bir tatil yapalım

Bulut: Mutlu ve huzurlu bir tatil yapalım Teknik direktör Erol Bulut, yaptığı mini bir toplantıyla futbolcularına bir dizi uyarılar yapma zorunluluğunu hissetti. Konya maçı sonrası Milli araya gireceklerini hatırlatan Bulut, “Bu süreçte hep birlikte dinlenme fırsatı bulacağız. Galibiyetle, lig lideri olarak Milli araya gidelim, huzurlu, mutlu bir şekilde tatilimizi yapalım. Konyaspor son haftalarda istikrarsız sonuçlar alıyor. Bu durumları sizleri yanıltmasın. Biliyorsunuz bu takım Beşiktaş’ı 4-1 yenmişti” ifadelerini kullandı.ÖZKAHYA’NIN TESTİ POZİTİFF.Bahçe-Konyaspor maçına atanan hakem Halis Özkahya’nın koronavirüs testi pozitif çıktı. Karşılaşmada Halis Özkahya yerine Ali Şansalan görev yapacak. Hilmi Türkay

Nesli tükenen Saka kuşlarımerdiven altıpazarlarda satılıyor

Nesli tükenen Saka kuşları merdiven altı pazarlarda satılıyor Türkiye’de beslenmesi ve satılması yasak olan saka kuşları, yasadışı yollarla avlanıyor. Hatay Tabiatı Koruma Derneği Bilim Kurulu üyesi Prof. Ergün Yaşar, “Türkiye’de kanaryaya ne kadar ilgi varsa, Arap ülkelerinde da sakalara ilgi var. O yüzden de koruma altında olan saka kuşları kaçak yollarla avlanarak sınır dışına çıkarılmaya çalışılıyor” dedi. Kuşbilimci Süreyya İsfendiyaroğlu ise “Güneyde yakalananlar sınırın diğer tarafına kaçırılırken, Kuzeyde yakalananlar ise İstanbul’da merdiven altı pazarlarda satılıyor” diye konuştu.ÖNLENEMİYOR...İsfendiyaroğlu, Türkiye’de bütün denetimlere rağmen yabani kuşların yakalanıp, ticari olarak pazarlamasının önüne geçilemediğini kaydederek “Saka ve florya kuşları talep gören ve ötüşüyle tanınan kafes kuşları. Bu türlerin hoş nameli ötüşleri için besleniyor ve ticareti yapılıyor. Türkiye’de yaban kuşlarının kafes hayvanı olarak satılması yasak, menşei esaret altında üretilmiş olan kuşlar ve onların yavruları yasal olarak satılabiliyor. Çoğunlukla yurtdışından göçmen olarak gelen kişiler bu kuşların yabani bireylerini yakalayıp yasadışı yollardan ticaretini yapıyorlar. İlk olarak Hatay, Mersin ve Adana’da karşılaştığım bu olay artık kuzey illerde de görülüyor ve göçmen hareketleriyle paralellik gösteriyor” dedi. Kolluk kuvvetlerinin çoğunlukla ceza yazmadığını söyleyen İsfendiyaroğlu şöyle devam etti: “Suçu işleyen kişilerin yanına kâr kalıyor. Aynı suçu işlemeye devam ediyorlar. Ne yazık ki bütün denetimlere rağmen yabani kuşların yakalanıp ticari olarak pazarlanmasının önüne geçilemiyor.” Kübra Köklü

Okullar açıldı,çocuk hasta arttı

Okullar açıldı, çocuk hasta arttı Prof. Dağlı, İstanbul’daki koronavirüs vakalarının son durumunu ve çocuklar arasında korona görülme sıklığını Cumhuriyet’e değerlendirdi. Hastalığın çocuklar arasında arttığını, bunda okulların açılmasının etkili olmuş olabileceğini söyleyen Dağlı, şöyle devam etti: “Çocukların hastalık sıklığı konusunda sistemik ve bilimsel bir araştırma olmamakla birlikte, çocuk hekimleri izledikleri hastaların ailelerinden sıkça çocuklarının pozitif test sonuçlarını bildiren telefonlar almaktadır. Sağlık Bakanlığı Covid-19 Gündelik Durum Raporlarının sonuncusu 29 Ekim 2020 tarihine aittir. 20-29 Ekim’i içine alan 10 gün ile temmuz ayının aynı döneminde bildirilmiş çocuk vakalar karşılaştırıldığında ilginç bir sonuç çıkmaktadır. Temmuz 20-29 arasında 5-14 yaş grubunda 428 hasta bildirilmişken, 20-29 Ekim arası 5-14 yaş grubundaki hasta sayısı 799’a çıkmıştır. Ekim ayının 10 günündeki artış temmuz ayının aynı dönemine göre 1.8 kattır. 2 yaş altındaki bildirilen hasta sayısı 20-29 Temmuz’da 77, ekim ayının aynı döneminde 80; 2-4 yaş grubunda 20- 29 Temmuz’da 115, ekim ayının aynı döneminde 111’dir. Artış 5-14 yaş grubunda olmuştur. Bu yaş grubu okul çağı çocuklardır. Okul açılmasının çocukların hastalanmasını artırdığı söylenebilir.” Paket servis hariç olmak üzere lokanta, restoran, pastane, berber, nikâh, düğün salonu, yüzme havuzu, kaplıca, hamam, internet kafe, halı saha, tiyatro, sinema, konser salonunda hizmetler saat 22.00’de sona ermesine yönelik alınan yeni kısıtlama kararlarını eleştiren Dağlı, “Bu önlemler maalesef sorunu kökünden çözmek için yeterli değildir. Avrupa’daki gibi daha sonuç verecek yaklaşımlar gereklidir. Avrupa’da ikinci dalga birincisinden şiddetli başladı, sıkı önlemler alındı. Bizde ise birinci dalganın ortasında takıldık, yükseliyoruz. Önlemlerimiz virüsün gücünü aşamazsa iyi sonuç beklemek hayacilik olur” diye konuştu.AĞIR HASTAYA BİLE YER YOKİstanbul’da son günlerde yoğun bakım yataklarının dolduğunu, hatta ameliyathanelerin bile yoğun bakıma çevrildiği bilgisinin kendilerine geldiğini söyleyen Prof. Dr. Elif Dağlı, “İstanbul’da hastane yatakları ve yoğun bakım doluluk oranı ile ilgili bir araştırma bulunmamaktadır. Bununla birlikte, İstanbul’da pandemi konusunda çalışan birçok hekim çalıştıkları kurumda yoğun bakım yataklarının dolu olduğunu bildirmekte, son birkaç gündür ise ağır hastaları sevk edecek yer bulamadıklarından yakınmaktadırlar. Yoğun bakım yatakları yetersiz olunca ameliyathanelerin yoğun bakıma dönüştürüldüğü, ancak hâlâ ihtiyacı karşılamadıkları konusunda fikir birliği hâkimdir” uyarısını yaptı. Sibel Bahçetepe

Çevre konulu belgeseller BIFED kapsamında internetüzerinden izlenebiliyor

Çevre konulu belgeseller BIFED kapsamında internet üzerinden izlenebiliyor DÜNYA SADECE BİZİM DEĞİLİDA’NIN BEKÇİLERİ / TOLGA BARMANBelgeselde Kaz Dağları’nda kurulması planlanan altın madenine karşı Türkiye’de her kesimden insanların bir araya gelerek tepki göstermesi anlatılıyor. Sorularımızı yanıtlayan 1994 doğumlu Barman, “İnsanların Kaz Dağları’nı korumak amacıyla bir bekçi gibi nöbet tuttuklarını gördüm. Kaz Dağları’nın mitolojideki adı İda ve bölge halkı bu ismi hâlâ kullanıyor. İda dağı, hem Yunan hem de Türk destan ve halk hikâyelerinde çok önemli bir yere sahip. Geçmişte bu tarz anlatılara konu olan İda, günümüzde bir maden çalışması ile karşı karşıya. Nöbet tutarak direnen doğa bekçileri de bir bakıma yeni bir İda hikâyesi yazıyorlar. İda’nın Bekçileri ismi buradan geliyor” diyor.AĞAÇLARIN YAŞAMI SONLANDIBarman, belgeseli çekerken en çok “7’den 70’e, herhangi bir ideoloji gözetmeden sadece Kaz Dağları’nı korumak için gelen insanlar”dan etkilendiğini ifade ederek şöyle konuşuyor: “Gördüğüm manzara canımı acıttı çünkü bu, sürdürülebilir olmayan bir durumu beraberinde getirecek. Binlerce canlının yaşam alanı yok edilmiş durumda. Binlerce ağacın da bizzat yaşamı sonlandırıldı baktığınız zaman. Dünya sadece bizimmiş gibi değerlendirmeyi bırakmamız lazım.”SARMISAĞIMIZ TEHLİKE ALTINDABEYAZ ALTIN / ALİ CEM ŞİMŞEKBelgeselde Kastamonu Taşköprü ilçesinde cebinde parası kalmadığı için “Çin sarmısağı” eken çiftçiler ve Taşköprü sarmısağının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalması anlatılıyor. 1996 doğumlu Şimşek de Kastamonu’ya ilk kez gittiğini belirterek “Beni en çok etkileyen şey insanların konuşmaya ve kendilerini anlatmaya bu kadar aç oluşlarıydı” diye konuşuyor.DESTEK O KADAR AZALMIŞ KİŞimşek şöyle devam ediyor: “Her sene temmuz ayında toplanıp satışa hazır hale getiriliyor. Fakat daha fazla kazanmak için bazı çiftçiler ‘Çin sarmısağı’ adı verilen taşköprü sarmısağına çok benzeyen bu sarmısağı hasat zamanından önce ‘Taşköprü sarmısağı’ ismiyle pazara sürüp piyasadaki güveni sarsıyor. İnsanlar aldığı sarmısağın kalitesizliğinin farkına varınca pazardan uzaklaşıyor. Bunlar madalyonun gördüğümüz tarafı. Devlet tarıma ve çiftçiye verdiği desteği o kadar azaltmış ve bu o kadar sembolik bir hale gelmiş ki kendini geçindiremeyen çiftçi bu yollara başvurmak zorunda kalıyor. İnsanlar, ekipman satın alamıyor, hasatlarını toplamak için çalıştırılacak işçiye yevmiye parası bulamıyor. Durum bu olunca da farklı yöntemlere başvuruyorlar. Bakıldığında tamamıyla geçim mücadelesi veriyorlar.”SİNCABIN EVİ YOK OLDUANADOLU’NUN MEŞE ORMANLARI / DOĞA DERNEĞİBelgeselde Anadolu ve Trakya orman kuşağını bir zamanlar yoğun olarak kaplayan kurak meşe ormanlarının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya oluşu konu ediliyor. Doğa Derneği’nden Bulut Renas Kaçan, belgeselin derneğin yürüttüğü “Meşe Ormanları Restorasyonu ve Yeniden İnşası Projesi” kapsamında çekildiğini belirterek “Belgesel film çekimleri birçok insanın emekleri ve fedakârlığı ile gerçekleşti. Benim dahil olduğum kısmında beni en çok etkileyen şey bir zamanlar yoğun meşe ağaçlarının olduğu alanlarda, ağaçların kesilip yerinin tarıma açılması ve içinde yaşayan diğer canlıların gidecek başka yerlerinin olmayışıydı. Meşe ağacına yuva yapan, meyvesini tüketen sincabın gidecek başka yerinin olmayışı beni sarsmıştı” diyor.KOCAMAN BOŞLUKKaçan, belgesel filminin farklı alanlarda çekildiğini anlatarak şöyle devam ediyor: “Büyük bir bölümü İzmir’in Seferihisar ilçesinde tamamlandı. Seferihisar köylerinde insanlar ile konuştuğumuzda bir dönem yoğun meşe ormanı olan alanların zamanla nasıl yok olduğunu anlattıklarında inanılmaz etkilenmiştim. Alanları gezdiğimizde çok az sayıda meşe ağacı kalmıştı ve kalan meşeler kocaman bir boşluğun ortasında öylece duruyordu. Az ilerde açılan tarım alanları, dikilen zeytinler az sayıda kalan meşe ağaçlarının olduğu alana yaklaşıyordu. O an bir daha geldiğimde bu alana meşe ağaçlarını tekrar göremeyecek olmanın endişesi vardı içimde. Bu sanırım insanın doğada yaşayan diğer canlılara en acımasız etkisiydi.” Hazal Ocak

Finlandiya’da köpekler Kovid-19 hastalarınıtestlerden daha hızlıtespit ediyor

Finlandiya’da köpekler Kovid-19 hastalarını testlerden daha hızlı tespit ediyor İngiliz medyasının aktardığına göre, Finlandiya’nın Helsinki-Vantaa Havalimanı'nda gerçekleştirilen deney sırasında, köpekler günde yaklaşık 100 yolcuyu test etti. Gelen yolculara sıraya girerek peçeteyle cildini silmeleri teklif edildi. Ardından peçeteler bir kavanoz içine yerleştirilerek köpeklere koklatıldı.Hayvanlar, belirli hareketlerle olası enfeksiyonlu peçeteyi gösterecek şekilde eğitildi. Köpek, 'testin pozitif' olduğu yönünde uyarı vermesi durumunda yolcu PCR testine alınıyor.Şu ana kadar 16 köpekle gerçekleştirilen deneden yaklaşık 2 bin 200 yolcu geçti. Hayvanlar vardiyayla çalışıyor. Turistler bu testlere gönüllü olarak katılıyor. Araştırmanın aralık sonuna kadar devam etmesi bekleniyor.Helsinki Üniversitesi’nden Anna Hielm-Björkman’a göre köpekler, havalimanlarında PCR testlerine ucuz ve hızlı alternatif oluşturabilir. Halihazırda bu deneyin havalimanına maliyeti yaklaşık 300 bin euro. Uzmanlar, bunun PCR testine göre çok daha ucuza geldiğini söylüyor.Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu Hastalık Kontrol Daire Başkanı Prof. James Logan, "Kovid-19 gibi solunum hastalıklarının vücut kokumuzu değiştirdiğini biliyoruz, bu yüzden köpeklerin bunu tespit etme olasılığı çok yüksek" diye konuştu. cumhuriyet.com.tr

Trump'tan "seçimleri Yüksek Mahkeme'ye götürebiliriz" mesajı

Trump'tan "seçimleri Yüksek Mahkeme'ye götürebiliriz" mesajı Trump, ülkede 3 Kasım Salı günü yapılan ve sonuçları henüz netleşmeyen seçimlere ilişkin Beyaz Saray'da basın toplantısı düzenledi.Seçimlerin güvenilirliğini sağlamak için çaba sarf ettiklerinin altını çizen Trump, "Yasal yollarla kullanılmış oyları sayarsınız ben bu seçimi kolaylıkla kazanıyorum! Yasal olmayan ve geç gelen oyları sayarsanız, (Demokratlar) bu seçimi bizden çalabilirler. Bu konuyla ilgileneceğiz." ifadesini kullandı.Trump halihazırda Florida, Iowa, Indiana, Ohio gibi önemli eyaletlerde seçimleri kazandıklarını belirterek, "Biz büyük medya, para ve teknoloji şirketlerinin müdahalesine rağmen, bu zaferleri kazandık." değerlendirmesinde bulundu.Anketlerin seçimlerde yanıldığına işaret eden Trump, "Anket şirketleri bilerek bu seçimde yanlış bilgi verdi. Bu çok saçma. Bekledikleri gibi mavi dalga olmadı, bunun yerine büyük kırmızı dalga oldu. Basındaki anketler, seçimlere müdahale etmek istedi." diye konuştu."DEMOKRATLAR, GÖZLEMCİLERİN HUKUKİ HAKLARINI KULLANMALARINA İZİN VERMEDİ"Trump, Senatoda çoğunluğu koruduklarını, Temsilciler Meclisinde de koltuk kaybetmediklerini söyleyerek, "Tüm kritik yerlerde biz kazanıyorduk, sonda bir anda mucizevi şekilde bizim oylarımız düşmeye başladı. Demokratlar, gözlemcilerin hukuki haklarını kullanmalarına izin vermedi. Bazı yerlerde mahkemeye gittik." dedi.Sonuçların henüz netleşmediği Arizona'da seçimi kazanacaklarına inandıklarının altını çizen Trump, "Biz bu seçimlerin güvenliğini savunacağız ve yolsuzluğun bu kadar önemli bir seçimi çalmasına izin vermeyeceğiz. Kimsenin susturulmasına ve gerçek olmayan sonuçlar üretilmesine izin veremeyiz." ifadesini kullandı.Trump, yıllardır ülkesinde yapılan seçimleri takip ettiğini belirterek, bu yılki seçimlerde birçok usulsüzlük tespit ettiklerini aktardı.Joe Biden'ın ve Demokratlar'ın "tüm oylar sayılmalı" çağrılarına da yanıt veren Trump, "Biz burada 'yasal' kelimesini kullanmak durumundayız. Tüm yasal oylar sayılmalı. Biz açıklık ve şeffaflık istiyoruz. Gizli oy sayma odaları, esrarengiz bir şekilde ortaya çıkan oy pusulaları, seçim gününden sonra kullanılmış yasadışı oylar istemiyoruz." yorumunda bulundu.Trump, dürüst bir seçim istediklerini ve bunun Amerikan halkının yararına olacağını kaydederek, "Ortada çok fazla dava olacak. Çünkü elimizde çok fazla delil var ve bu süreç ülkemizdeki en yüksek mahkemede bitebilir. Göreceksiniz. Çok fazla dava açacağız çünkü bu seçim bizden çalınmış olabilir. Postayla kullanılan oyların felaket olacağını aylardır söylüyorum." şeklinde konuştu. AA

Tuzla'da apartman dairesindeçıkan yangın paniğe neden oldu

Tuzla'da apartman dairesinde çıkan yangın paniğe neden oldu Yangın, gece yarısı Şifa Mahallesi Zafer Caddesindeki dört katlı bir binanın dördüncü katında henüz belirlenemeyen bir nedenle meydana geldi. İddiaya göre, evin mutfağında başlayan yangın bir anda büyüdü. Binadan alevler yükseldiğini gören vatandaşlar kendilerini sokağa attı. İhbar üzerine olay yerine itfaiye, sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekipleri yangına müdahale ederken, polis ekipleri çevrede güvenlik önlemi aldı. Sağlık ekipleri de herhangi bir yaralanma veya dumandan etkilenme ihtimaline karşı hazır bekledi.PANİK ANLARI KAMERADABu sırada, söndürme çalışmalarını izlemek için toplanan kalabalığın ise sosyal mesafeye aldırmadan çalışmaları izlediği bazı kişilerin de maske takmadığı görüldü. Yangın, itfaiye ekiplerince kontrol altına alındıktan sonra söndürülürken, bu anlar bir vatandaş tarafından cep telefonu ile kaydedildi. Görüntülerde binadan yükselen alevler görülürken, çevredeki panik anları duyuluyor.KARISINA KIZIP EVİ YAKTI İDDİASIYanan binada oturan Mehmet Kılıç, yangınla ilgili, "Gürültü, sesten dolayı çıktım geldim. Karı koca tartışması. Kocası sinirlenmiş karısına, evi yakmış. Polis ve itfaiye geldi, söndürdüler. Herhangi bir can kaybı yok. Binadaki bütün insanlar mağdur. Herkes dışarıda bekliyor, binalarına giremiyorlar. Bildiğim kadarıyla olay bu" diye konuştu.Yangınla ilgili soruşturma sürüyor. DHA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter