Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajans? - Haberler

Sunday, 11.17.2024, 07:49 AM (GMT)

News - Haberler

Kalbi kırık küçük bir kız, patlayan gözler, kargalar, kopan uzuvlarçizmişveöfkesini kusmuş!

Kalbi kırık küçük bir kız, patlayan gözler, kargalar, kopan uzuvlar çizmiş ve öfkesini kusmuş! Piramit Sanat Galerisi’nde, küratörlüğünü Bedri Baykam’ın yaptığı bir sergiyi geziyorum. Beni karşılayan genç ve güzel kızı görünce şaşırmıyor değilim. Birazdan partiye gidip dans edecek gibi, henüz 20’li yaşların başında. Ama sergiyi gezmeye, yaptığı resimleri, işleri görmeye başladıkça bu kadar acıyı ne zaman biriktirdi diye kahroluyorum! Bir tür retrospektif gibi, liseden beri yaptığı resimlerin de üniversite mezuniyet ödevinin ve daha sonra yaptıklarının da olduğu resimleri, işleri gördükçe bu genç kadının kalbini kimler niye kırdı, kaburgaları niye ağrıyor, kalbini kargalar niye gagalıyor, ya o her yerden çıkan patlak gözler, kırık parmaklar ve hatta kerpetenle koparılmış penisler ne demek diye düşünüyor insan. Keşke psikolog olan oğlumla gelseydim diye hayıflanıyorum, o bu akan kanların, kopan uzuvların, parçalanan kalplerin bilinçaltındaki izdüşümlerini anlatırdı!ÖFKE...Serginin adı yeterince açıklayıcı aslında: Katarsis! Psikolojideki anlamı arınma, temizlenme, zehrini boşaltma! Birçok yapıtın önünde düşündüğüm şey, kusma! İzleyici değil, Şevval Başalan kusmuş öfkesini, tepkisini. Neye? Niye bu kadar öfkeli? Sadece 6 aylık korona döneminde yaptığı işler böyle olsa bütün toplumun üzerine karabasan gibi çöken tedirginlik ve öfke diyeceğim ama genç kadının derdi hep var. Bebekliğinden beri çiziyor. Ortaöğrenimini güzel sanatlar lisesinde okumuş, Yeditepe Üniversitesi’nde burslu olarak plastik sanatlar okumuş. İmkânları kısıtlı, yapıtları, işleri için ne bulduysa onu kullanmış. Zamanı gelmiş, çeyizlerini, dantellerini, tığ işlerini paramparça etmiş, boyalara sokup çıkarmış, yapıştırmış! Zamanı gelmiş, giysilerini, bazen bir çocuk oyuncağını, kil hamurunu, bazen kendi kanını, ne bulduysa, eline ne geçtiyse kullanmış, kasaplara gitmiş, hayvanların kaburgalarını, döşünü incelemiş, çizmiş onları! Hani çok yanında dursam beni bile kesip biçip duvara yapıştırabilir bir yaratıcılık anında diye tedirginlik gelmiyor değil insana. İşlerin altında ses kabinleri, onlardan gelen, işlere eşlik eden karga seslerinin de ruh sakinleştiren Çaykovski olmadığı kesin! Böyle bir duygu patlaması, bir boşalma, bir arınma seansının küratörü olsa olsa Bedri Baykam olurdu, galerisi de Piramit Sanat! Birbirlerini iyi bulmuşlar. Bedri Baykam’ın başlangıç stili de geçmişi de Şevval’inkini andırıyor. Bedri Baykam, sanatçısı için “O aslında bir performans sanatçısı gibi” diyor. “Ben Şevval’de Frida Kahlo’daki acılardan güç bulan direnç kökünü görüyorum. Frida, Dali, Bunuel ve Basquiat bu küçük kızın işlerini görebilselerdi çok esrarengiz ve ilgi çekici bulacaklardı! Hem dışavurumcu hem de gerçeküstü.” Sergiyi gezerken yanınızda Şevval yoksa daha çok etkilenebilirsiniz, o varsa öyle tatlı ki yaptığı işlerin verdiği dehşeti azaltıyor!ŞEVVAL’I KEŞFETMEKBedri Baykam: Bu kadar genç yaşta, bir sanatçının kendi kapsama alanı içinde bu kadar bütünlüğü olan olgun bir sergi oluşturabilmesi, çok dikkat çekici ve hayret verici. Şevval’i keşfetmek de bu sergiyi düzenlemek de benim için bir keyifti. Yazgülü Aldoğan

Suçve Ceza Film Festivali deçevrimiçi

Suç ve Ceza Film Festivali de çevrimiçi Her yıl olduğu gibi bu yıl da öğrenci jürisi var. Festival programı festival başkanı Adem Sözüer ve festival direktörü Bengi Semerci’nin açıklamalarıyla çevrimiçi basın toplantısıyla tanıtıldı. Festival gösterimleri Türk ve dünya sinemasından adalet temalı filmlerden oluşurken Altın Terazi Uzun Metraj Film Yarışması’nda 8 film, kısa metraj film yarışmasında 10 film yarışacak. “Adalet Terazisi” bölümünde ise dünya sinemasının seçkin örneklerinden 5 film yer alıyor.FESTİVALİN AÇILIŞI 19 KASIM’DAFestival, 19 Kasım Perşembe günü Massoud Bakhshi’nin yönettiği “En Uzun Gece” filmi ile başlayacak. Dört büyük ödülü olan filmin konusu ise şöyle: 65 yaşındaki kocası Nasser’i kazayla öldürme suçundan idama mahkûm edilen 22 yaşındaki Maryam’ın tek şansı Nasser’ın kızı tarafından canlı yayımlanan popüler bir televizyon programında affedilmesidir. Bu TV programı İran’da gerçekten vardır ve bu film, İran’da kadının konumunu, adaleti ve masumiyet kavramını sorgulamaktadır. Festivalin “Hukuk ve Ceza Adaleti Uluslararası Akademik Programı”nda bu yıl tartışılacak tema, “Ben Masumum” olarak belirlendi. Akademik onur ödülü de 2011 yılından günümüze değin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Portekiz hâkimi olarak görev yapan ceza hukuku profesörü Paulo Pinto de Albuquerque’ye verilecek. “Sinema Onur Ödülü” Polonya içerikli filmleriyle tanınan yönetmen Agnieszka Holland, “Sinemaya Katkı Ödülü” ise 17 filmin görüntü yönetmenliğini yapan Uğur İçbak’a verilecek. VisionIST, “Endüstri Günleri” profesyoneller buluşması içeriğinde 21-22 Kasım’da gerçekleşecek. VisionIST’in takip edilebilmesi için bu yıl akreditasyon formu da yayımlandı: https:// www.icapff.com/tr/uscff-endustri-gunleri-v... Emel Seçen

10 yılönce, 10 yıl sonra

10 yıl önce, 10 yıl sonra F.Bahçe, Antalya deplasmanında istatistiklerde ortalığı kasıp kavurdu. Maçın başıyla birlikte rakip kaleyi ablukaya altına alarak 28 şut atan, 45 orta yapan, 12 korner kullanan Sarı-Lacivertliler, ceza sahasında 45 kez topla buluşarak bu sezon ligin en yüksek rakamına ulaştı. Gerçi 90 dakika 2-1 bitti ama mücadele oyunun başlarında noktalanabilirdi. Bu kadar gol nasıl kaçtı, hafızam almıyor. Kale dibinden auta atılan topları sayamadım. Direkler cabası. Tabii son dakikalar içinde kazanılan penaltıyla alınan üç puan çok kıymetli. Bu hafta Kadıköy’de rakip İsmail Kartal’ın çalıştırdığı Konyaspor. Mücadele cumartesi günü oynanacak. Sonra milli ara var. F.Bahçe son 7 maçtır yenilmiyor. Sarı-Lacivertliler bu başarısının aynısını en son 2010-11’de Aykut Kocaman önderliğinde başarmış ve aynı zamanda sezonu 82 puanla şampiyon bitirmişti. Erol Bulut’la bu yolun sonu da umarım şampiyonluk olur.SAMATTA’DAN GOL SESİ YOKVedat Muriç’in yerine transfer edilen Samatta, Göztepe ve Trabzon maçlarının ardından Antalya karşılaşmasını da boş geçirdi. Tanzanyalı oyunda kaldığı süre boyunca yakaladığı 3 net pozisyondan yararlanamadı. Teknik direktör Erol Bulut 75. dakikada Samatta’yı oyundan aldı ve yerine Kemal Ademi’yi koydu. Samatta umarız ilerleyen haftalarla birlikte çıkışa geçer. Futbolcu için F.Bahçe’ye geldiğinde “Doğuştan golcü” ifadeleri kullanılmıştı.BORSA LİGİNİN ŞAMPİYONUBorsa İstanbul’da işlem gören spor şirketleri arasında ekim ayında yatırımcısına kazandıran tek şirket yüzde 19,1 ile F.Bahçe Futbol AŞ oldu. Analistler, F.Bahçe’nin yeşil sahalardaki başarılı performansı ve art arda gerçekleştirdiği transferlerin hisse performansını olumlu etkilediğini söyledi. Hilmi Türkay

Müfredattanöğretim yöntemine kadar yenilik gerekiyor

Müfredattan öğretim yöntemine kadar yenilik gerekiyor En büyük kırılmanın eğitimde yaşandığına dikkat çeken eğitim uzmanı Hatice Yılmaz, ‘’Belki de 10-15 yılda gelinebilecek eğitimde teknoloji kullanma düzeyine üç ayda ulaştık. Pandemiye kadar sadece bazı üniversitelerin kullandığı uzaktan öğretim yöntemi anaokuluna kadar indi. Bugün öğretim dilimize uzaktan öğretimle ilgili Zoom, Google Meat, Microsoft Office, Padlet, Kahoot, Web 2.0 araçları gibi pek çok yeni sözcük eklendi. Üstelik çocuklar bu teknolojilere öğretmenlerinden çok daha kolay adapte oldular. Pandemi bize başka bir öğrenme-öğretme ve iletişim yöntemi daha olduğunu geri dönemeyeceğimiz şekilde gösterdi’’ dedi. Türkiye nüfusunun neredeyse üçte birinin örgün eğitimin içinde olduğuna dikkat çeken Yılmaz, eğitimde gerekli dönüşümlerin yapılmamasının çok olumsuz sonuçları olacağını vurgulayarak, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:MÜFREDAT DÖNÜŞÜMÜ:Hali hazırda bizde ve neredeyse tüm dünyada uygulanan müfredatın kurgusu her dersin konu dizilişini diğer derslerden bağımsız olarak planlanmıştır. Ve öğretim programı sanki tek bilgi kaynağı öğretmenmiş gibi tasarlanmıştır. Müfredatta yapılacak dönüşümle her sınıf düzeyinde müfredatın bütünsel veya multi-disipliner olarak kurgulanması öğrencilerin öğrendikleri konulara farklı disiplinlerden bakmasını sağlayacak düşünme, akıl yürütme ve çıkarım yapabilme becerilerini geliştirecektir. Ayrıca bütünsel öğretim yöntemiyle öğrencilere kazandırılacak becerilerin STEM atölyeleri ile zenginleştirilmesi öğrencinin tasarım ve üretim becerisi geliştirmelerine destek olacaktır.ÖĞRETİM YÖNTEMLERİNİN DÖNÜŞÜMÜ:Öğretim yöntemlerimizi yeniden kurgularken beyin ve beynin öğrenme yöntemi ile ilgili yapılan araştırmaları dikkate almak gerekiyor. Özellikle beyin gelişiminin en hızlı olduğu ve gencin hayal gücünün, yaratıcılığının, kişiye özel becerilerinin ortaya çıktığı ortaokul ve liseler için öğretim yöntemlerini mutlaka ama mutlaka dönüştürülmesi gerekiyor. Örneğin; - Ters, yüz edilmiş öğretme/öğrenme yöntemine geçilebilir. - Gün içinde belirli disiplinlere ait çalışmalar için öğrencilere serbest öğrenme saatleri verilebilir. Böylece öğrenciye kendi öğrenmesini düzenleme ve kendi öğrenme yöntemiyle öğrenme şansı vermiş oluruz. - Yüz yüze eğitim hibrit veya karma öğretimle desteklenilebilir.ÇALIŞAN ÖĞRETMENLER İÇİN:- Her dört yılda bir alan sınavı yapmak öğretmenin kendisini güncellemesini sağlayacaktır. - Öğretmenler bakanlıkça belirlenecek alanlarda ya da sınavlarda başarısız oldukları alanlarda sertifika almaya yönlendirilebilmelidir. Başarısızlığın devam etmesi durumunda öğretmenin görevine son verilebilmelidir. - Gerekli görülen durumlarda öğretmen psikolojik teste yönlendirilebilmelidir. Okul müdürlerinin okul yöneticisi olabilmeleri sağlanmalı bu amaçla en az iki yıllık “Eğitim Yönetimi” eğitimi alma zorunluluğu getirilmelidir.ÖNCELİK ÖĞRETMENDE OLMALIOkul sisteminin kalitesinin öğretmenin kalitesinin önüne geçemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Eğitim öğretim sistemimizi dönüştürmeyi gerçekten istiyorsak önceliği öğretmenlik mesleğinin dönüşümüne vermek zorundayız. 80 milyonluk ülkemizin ve gençlerimizin geleceğini 1 milyon 500 bin öğretmenimize emanet ediyoruz. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı, sivil toplum örgütleri ve öğretmen sendikaları el ele vererek öğretmenlik mesleğinin dönüşümü için gerekli adımları atmalıdır. Öğretmen adaylarının seçim yöntemini değiştirmek zorundayız. - Öğretmen adaylarının seçiminde merkezi sınav sonucuyla birlikte adayın fiziksel ve ruhsal sağlık, konuşma, yazma, kendini ifade edebilme ve iletişim kurma becerilerinin öğretmenlik mesleğine uygunluğunun ölçülmesi gerekiyor. - Öğretmen adaylarının çift ana dalda eğitim almasını veya sertifika programlarına katılmasını sağlayarak okul bitiminde mesleğe kabul edilmeyen veya mesleğini yürütemeyen öğretmenin hayatını devam ettirebilmesini sağlayacak beceri kazandırmak gerekiyor. - Öğretmen adaylarının öğrenim süresinin son iki yılında yarım gülük okullarda öğretmenlik deneyimi yaşamalarını ve tecrübesiyle ilgili portfolyo dosyası oluşturmalarını sağlamalıyız. Figen Atalay

Yaşam hakkıiçin birleştiler

Yaşam hakkı için birleştiler Tesisin 50 kilometre çapında bir alanı etkileyeceği, olası bir kazada 26 ton TNT’ye eşdeğer bir patlamanın olabileceği de çevrecilerin iddiaları arasında. Bu iddialar, polipropilen tesisinin çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporuna karşı açılan idari davalar kapsamında proje sahasında inceleme yapan mahkeme heyeti ve bilirkişi heyetine de sunuldu. Toros Gübre bünyesindeki bir arazinin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Özel Endüstri Bölgesi ilan edilmesine ve arazide polipropilen tesisi için ÇED olumlu raporu verilmesine karşı 2 ayrı idari dava açılmıştı. Mersin İdare Mahkemesi’nde görülen davalar kapsamında görevlendirilen bilirkişi heyeti proje sahasında ilk keşif çalışmasını yaptı. Bilirkişi heyetinin proje sahasına geldiği saatlerde çok sayıda Mersinli de Toros Gübre fabrikası girişinde toplanarak projenin iptal edilmesi çağrısında bulundu. Davacılardan Mersin Çevre ve Doğa Derneği Başkanı Sabahat Aslan, “Bu bölgede gübre, krom ve soda fabrikaları zaten çevreyi kirletiyor. Bir de polipropilen tesisinin yükünü kaldıramaz” dedi. Mersin Kent Konseyi Başkanı Faik Burakgazi, “Kimseyle inatlaştığımız yok. Hakkımızı, hukukumuzu korumaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. CHP Mersin İl Başkanı Adil Aktay da “Akla zarar bir durum. Polipropilen kimyasal bir tesistir ve özel bir alanda kurulması gerekir” dedi. Abidin Yağmur

Hollanda'da Kovid-19 vaka artışlarınedeniyle ekönlemler açıklandı

Hollanda'da Kovid-19 vaka artışları nedeniyle ek önlemler açıklandı Hollanda hükümeti yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında yeni vakalardaki yüksek artışı durdurmak için kamuya açık alanların ve binaların kapatılmasını da içeren bazı tedbirler aldı.Hollanda Başbakanı Mark Rutte, haftalık basın toplantısında, Kovid-19'da yeni vakalardaki yüksek artışa karşı alınan ek önlemleri açıkladı.Buna göre, sinema, müze, tiyatro, kütüphane, eğlence parkı, havuz ve hayvanat bahçeleri kapatılacak.Cenaze törenlerinde en fazla 30, evlilik merasimlerinde en fazla 20 kişiye kadar katılıma izin verilecek.Evden çalışmaya devam edilecek, evlere en fazla 2 misafir kabul edilecek.Toplu taşıma ve kapalı alanlarda maske kullanılmaya devam edilecek, seyahatler mümkün olduğunca ocak ortasına kadar ertelenecek.Market ve benzin istasyonları hariç perakende, eğlence ve turizm işletmeleri 20.00'den itibaren kapatılacak ve ihlal durumunda bu yerler kapanma riskiyle karşı karşıya kalacak.Getirilen ek tedbirler yarın saat 20.00 itibarıyla yürürlüğe girecek ve iki hafta boyunca uygulanacak.BAZI BÖLGELERE SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI GELEBİLİRBölgeler arasındaki vaka sayısında ciddi farklılıklar olduğu belirtilen açıklamada, durumun kötüye gittiği bölgelerde sokağa çıkma yasağı ve okulların kapatılmasının değerlendirildiği bildirildi.Başbakan Rutte, günlük vaka sayıları azalma eğiliminde olsa da önlemleri sıkılaştırmaya devam ederek, mayıs ve hazirandaki 'hızlı gevşeme hatası'nı tekrarlamak istemediklerini söyledi.'KISMİ KARANTİNA' UYGULAMASIHollanda'da hükümet, 14 Ekim'de 4 haftalık 'kısmi karantina' uygulamasına geçildiğini açıklamıştı.Kısıtlamalar kapsamında restoran ve barlar yeniden kapatılırken, toplu taşıma seferleri de azaltılmıştı.Alkollü içecek satışı saat 20.00'den sonra yasaklanırken, uyarıların ciddiye alınmaması sebebiyle oteller de alkol yasağına dahil edilmişti.Hollanda'da 'kısmi karantina' uygulanmasına rağmen koronavirüs vakalarındaki artış önlenememiş, günlük vaka sayısı 10 binin üzerine çıkmıştı. cumhuriyet.com.tr

Hollanda'da 'bomba' alarmı! Seferler durdu

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Hollanda'da 'bomba' alarmı! Seferler durdu Hollanda'nın Utrecht kentinde bomba şüphesi nedeniyle Utrecht Merkez İstasyonu boşaltıldı.Hollanda'nın Utrecht kentinde bomba istihbaratı polisi harekete geçirdi. Polis, bomba istihbaratı nedeniyle Utrecht Merkez Tren İstasyonunu (UCS) boşalttı. Tren seferlerinin durulduğu öğrenildi.  cumhuriyet.com.tr

İzmir'de 4.1 büyüklüğünde artçışok

İzmir'de 4.1 büyüklüğünde artçı şok İzmir'in Seferihisar açıklarında cuma günü meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremin ardından meydana gelen artçı şoklarla bölge beşik gibi sallanıyor. AFAD’dan yapılan açıklamaya göre, saat 23.35'te merkez üssü İzmir’in Urla ilçesi açıklarında 4.1 büyüklüğünde artçı şok meydana geldi. Uzmanların artçı şokların devam edeceği uyarısında bulunmasına rağmen sarsıntı, bölgede endişe yarattı. DHA

HoÅŸgeldin John Ruskin!

Hoşgeldin John Ruskin! /Archive/2020/11/4/002200625-ic1.jpgRuskin’in Türkçe’deki ilk kitabı farklı yayınevleri tarafından bastırılan Susam ve Zambaklar’dı. Arkasından Corpus Yayınları’nın derlediği iki ciltlik Belleğin Lambası ve Sanat Üzerine Dersler yayımlandı. Bu iki cilt Ruskin’in özellikle sanat üzerine yazılarından yapılmış en geniş derleme oldu. Dina Birch’in uzun bir Ruskin Üzerine yazısı düşünürün genel bir portresini vermeye çalışıyordu.Kafka Kitap’tan Sanat ve Hayat üzerine derlemesinin arkasından bu yıl Vakıfbank Kültür Yayınları Ruskin’in On Dokuzuncu Yüzyıl Fırtına Bulutları kitapçığını yayınlayıverdi. Ruskin’in 1884-1885’te Oxford Üniversitesi’nde verdiği derslerin notlarından oluşan bu metin, dönemin “musibet rüzgârını” bir sanat tarihçisinin gözüyle ve 19. yüzyıl gözlemciliğiyle ortaya koymaya çalışıyordu.Bu deneme sanayi devriminin sonuçlarını çevresel yönden ele alan ilk metinlerden biri sayılıyor ve Ruskin’in ekolojisine dair fikir veriyordu.Ruskin’in yıllardır dilimizde basılamamış olması elbette gecikmiş bir durum. Oscar Wilde’dan Proust’a, ki Fransızcaya ilk kendi çeviriyor; edebiyatı, sanat tarihini ve eleştirisini, pedegojiyi, ekolojiyi etkilemiş dev bir yazardan söz ediyoruz.Hatta 19. yüzyıl duyarlılığına romantik bir tutumla Ruskinyen demek abartı olmaz. 19. yüzyılı John Ruskin'siz düşünmek neredeyse imkânsızdır.O tam anlamıyla hemen her şeyi sterlinin ruhuyla araçsallaştıran ve kapitalizmin, endüstri devriminin kömürlü-borsalı isini taşıyan Viktoryen dönem içinde kelimenin tam anlamıyla bir estettir. Bütün hayatı bir sanat yapıtı gibi duyumsamak ister Ruskin. Merakı her yöne saçılır bütün tutkusuyla./Archive/2020/11/4/002224578-ic2.jpgDÖNEMİN EN GÜÇLÜ SANAT ELEŞTİRMENİGenç bir adamken kuşağının en güçlü sanat eleştirmeni oldu, polemiklere girdi. Örneğin dönemin öncü ressamı Whistler ile mahkemelere düşen kavgası sanat tarihine aykırı bir dipnot olarak düşer. Daha sonra sosyalizmden ekolojiye uzanan bir toplum eleştirmenliği taçlandırır sanat yazarlığını.Başdöndürücü bir çeşitlilik vardır onun yazdıklarında. Ruskin 60 yıl boyunca 250 adet yazı yazdı. Bu yazılar resimden mimarlığa, ekonomi politikten devlet ve sosyal reformlara, tiyatrodan edebiyat ve müziğe; mitolojiden meterolojiye ve bilime uzanır. Onu Fransızcaya çeviren Proust'un ifadesiyle, “Belirli bir düzen olmaksızın bir düşünceden ötekine...”Ruskin, 19. yüzyıl romantizminden Yunan-Roma'nın klasisizmine, hızı ve “fırça izi”ni görünür kılan ve modernizmin öncüllerinden Turner'e, hamisi olduğu ve sanata Ortaçağ mitini yeniden üfleyen Pre-Raphaelistlere ve yeniden canlandırılan Gotik geleneğe, birbirini dışlayan ve içeren birçok anlayışa aynı heyecan ve içericilikle yanaşır.Aynı zamanda endüstri toplumunun makinelerine ve sınai tek tip ürünlerine karşı zanaatı ve el emeğini kutsar. 1843 tarihli “Modern Ressamlar” kitabı 20. yüzyılın erken bir tartışmasıdır./Archive/2020/11/4/002239406-ic3.jpgMODERNİZMDaha sonra İzlenimcilik olarak adlandırılacak akımın öncülerinden biridir Turner. O, desen, hacim ve güzellik ile kutsanan, sanatı devlet akademilerinde baştacı edilen neo-klasizmi darmadağın etmiştir. Hız, titreşim, doğaçlama ve gündelik olan sanatı geri dönülmez bir şekilde değiştirecektir.Ruskin, Turner'ın ünlü resimdeki gibi bir araf yaşamaktadır. Küçük bir buharlı römork tarafından çekilen, İngiltere armadasının en ünlü kalyonunu, artık zamanı geçmiş bir dönemi “yeni” ile aynı anda anlamaya çalışmaktadır adeta. Ya da o her şeyi değiştiren “Yağmur, Buhar ve Hız”daki tren gibi doğmakta olan yeni dünyayı da duymaya çalışacaktır; yani modernizmi.Ruskin doğayı mitolojilerden, meleklerden, İsa ve havarilerinden hatta insandan arındıran “manzaranın icadını” yani manzara resimlerini fazlasıyla önemli görür. Doğayı bakmaktan, fundalıklardan, ormanlardan, deniz ve nehirlerden, sarp uçurumların seyrinden yepyeni bir estetik çıkarmaya çalışır.Duymak ve görmek hatta resim yapmak öğrenilebilir bir şeydir. Sanat doğayı bambaşka görmemizin, hayatımızı sanata dönüştürmenin yollarını açar.18. yüzyılda Burke'dan Kant'a devreden, Güzel'in oranlı, sakin, ölçülebilir ve rahatlatıcı algısına karşı şiddeti, ürperticiliği ve dinamik sonsuzluğuyla Yüce'nin estetiğini düşünmek Ruskin'de olgunlaşarak geniş bir okura ulaşan bir bağlam kazanır./Archive/2020/11/4/002258328-ic4.jpg‘GOTİK BİR DUYARLILIĞI CANLANDIRDI’Ruskin adım adım kentleri kömür kasvetine boğan endüstriyel kapitalizme karşı, doğayı, kırı, el işçiliğini ve en önemlisi de Ortaçağı özleyen Gotik bir duyarlılığı canlandırdı.Bugün sinemadan, müziğe, çizgi romana ve romana altın çağını yaşayan gotik duyarlılığın ilk kaşiflerinden biriydi. Wiilliams Morris gibi erken İngiliz sosyalistlerinden olsa da gotik ve Ortaçağ onun için endüstri toplumunun kömür isleri içinde yüzen çıkarcı burjuva toplumuna karşı öncelikle cemaatin, kırın, el işçiliğinin kutsandığı zanaat ve hayal gücü diyarıydı.Venedik’in Taşları kitabındaki “Gotiğin Doğası” bölümü bir tarafıyla gotiğin yeniden tanımlanma denemesiydi. Gotik onun açısından “el izi”ni taşıyan vahşilik, değişkenlik, doğalcılık, grotesklik, katılık ve fazlalıktı.Gotik özellikle mimaride klasikte olduğu gibi tektiplilik, köleliğe özgü süsleme, rutin ve tekrarın ötesinde yapana bir özgürlük alanı sunar. Yunan, Ninova, Mısır ve Roma gibi üstün (iktidar-mimar) alta (emekçilere, kölelere) yorum bırakmayan direktiflerini dayatır.Ruskin Türkçede gotik üzerine özellikle mimariyi merkez alan sanata kitaplarının dışında çok ama çok farklı bir bakış açısı sunuyor ve gotiğin güncelliğini gösteriyor bizlere.Türkçede yavaş yavaş bir Ruskin külliyatının oluşmaya başlaması sevindirici. Özellikle sanat kitaplarındaki artış ve ilgili okur düşünüldüğünde.On Dokuzuncu Yüzyılın Fırtına Bulutu / John Ruskin / Çeviren: Erdem İlgi Akter / VakıfBank Kültür Yayınları / 116 s.Sanat ve Hayat Üzerine / John Ruskin / Çeviren:Eser Bakdur / Kafka Kitap / 128 s. Ali Şimşek

YARIN günlerden Cumhuriyet Kitap!

YARIN günlerden Cumhuriyet Kitap! /Archive/2020/11/4/001602207-1603-kapak-ic.jpg Merhaba, - 1603’üncü sayısına ulaşan Cumhuriyet Kitap, YARIN Yunus Nadi Ödülleri Özel Sayısı’yla okurların karşısında olacak. 75 yıldır Cumhuriyet Gazetesi’yle özdeşleşen ve alanında yetkin yapıtları, yazar ve sanatçıları taçlandıran Yunus Nadi Ödülleri, bu yıl; Roman, Şiir, Öykü, Sosyal Bilimler İncelemesi, Karikatür, Fotoğraf olmak üzere 6 dalda 8 isme verildi: Roman dalında; ‘Gemide Yer Yok’ ile Ömer F. Oyal; Şiir dalında ‘İncirin İçindeki Arı’ ile Mehtap Meral ve ‘Bile İsteye’ ile Gonca Özmen; Öykü dalında ‘Eve Dönmeyen Hayvan’ ile Murat Çelik ve ‘Kimsenin Bilmediği İnsanlar’ ile geçen Mart ayında yitirdiğimiz Kadri Öztopçu; Sosyal Bilimler Araştırması dalında ‘Yüzellilik Gazeteciler’ ile Prof. Dr. Şaduman Halıcı; Karikatür dalında Önder Önerbay ve Fotoğraf dalında Zehra Çöplü. Bu sayımızda ödül kazanan tüm yazar ve sanatçılarla yapılmış söyleşileri ve yapıtlarına ilişkin kaleme alınmış yazıları okuyacaksınız. - Üçüncü sayfamızda bu hafta, gazetemiz İmtiyaz Sahibi Alev Coşkun, Yunus Nadi Ödülleri’ni değerlendiriyor. - Yunus Nadi Ödülleri Özel sayımızın üçüncü sayfasında bu hafta, Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz sahibi Alev Coşkun, gazetemiz tarihçesiyle özdeş Yunus Nadi Ödülleri’ni değerlendiriyor. - Yazarımız Adnan Binyazar, ‘Kim demiş yaramazım diye?” başlıklı yazısında; çocuk yazınının önemli kalemlerinden Aytül Akal’ı ve yapıtlarını merceğe alıyor. - Yazarımız Onur Bilge Kula, ‘Faust II, Filhelenizm ve Türk imgesi’ başlıklı yazısıyla okurlarla buluşuyor. İngiliz şair Byron’un ölümü üzerine, Faust II ’yi yazmaya başlayan Goethe, Temmuz 1831’de sonuçlandırdığında, güncesine ‘Asıl işimi bitirdim!’ notunu düşer. Yapıtı mühürler ve ölümünden sonra yayımlanmasını ister. Faust ’ta ‘Türk’ e yapılan dolaylı göndermeler, ‘Faust II’ nin ‘Helena’ adlı bölümünde yer alan Euphorion figüründe görülebilir. Onur Bilge Kula, yazısında tüm bu düzlemi titiz bir eleştiri süzgecinden geçirerek sunuyor. - Ülker İnce, Mustafa K. Erdemol’un; kütüphaneler, kitapseverler, kitap koleksiyoncuları ve yazarlarıyla dopdolu ‘Kitap Kokusu’ isimli kitabını değerlendiriyor. - Yıllardır gazetemizin ve dergimizin bulmacalarını hazırlayan sevgili İlker Mumcuoğlu’nu ne yazık ki geçtiğimiz hafta kaybettik. Cumhuriyet ailesi olarak acımız büyük. Sevgili İlker Mumcuoğlu’nun bize yayınlamamız üzere hali hazırda yollamış olduğu bulmacaları anısına saygıyla yayınlamaya devam edeceğiz. Başta Cumhuriyet ailemiz olmak üzere tüm yakınlarının ve sevenlerinin başı sağ olsun. Kitap Dergi, YARIN Yunus Nadi Özel Sayısı ile gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte... Cumhuriyet Kitap Eki

Pudovkin’den filmçekme sanatı

Pudovkin’den film çekme sanatı /Archive/2020/11/4/001139975-ic.jpgVsevolod Pudovkin 1920’lerde sessiz sinemanın "altın çağı"nda Sovyet film yönetmenlerinin klasik üçlüsünden biriydi.Batı’da onun ismi, çağının sinemasında en büyük yenilikçilerden biri olarak Sergey Eisenstein ile Dziga Vertov’un isimleriyle birlikte anılıyordu.Film Çekme Sanatı ve Sinemada Oyunculuk, Sovyet sinemasının altın çağının “müthiş çocukları”ndan biri olan Vsevolod Pudovkin’in, sessiz sinemadan sesli sinemaya, oyuncu eğitiminden montaj teorisine film evreninin her veçhesine dair temel görüşlerini yansıtan bir çalışma.Film Çekme Sanatı ve Sinemada Oyunculuk / Vsevolod Pudovkin / Çeviren: Osman Akınhay / Agora Kitaplığı / 328 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Daha demokratik bir hümanizm için...

Daha demokratik bir hümanizm için... /Archive/2020/11/4/000938085-ic1.jpgEdward W. Said, Alfa Yayıncılık tarafından yayımlanan Hümanizm Ve Demokratik Eleştiri’de “II. Dünya Savaşından beri süregelen genel hümanist faaliyetin en büyük kitabı, Auerbach'ın Mimesis'i üzerine ve bu kitabın bugün bizim için neden kalıcı bir örnek oluşturduğuna dair” konuşuyor.Geleneksel hümanistik eğitim uzun yıllardır saldırı altında. Said bu son kitabında birleştirmeyi, özgürleştirmeyi ve aydınlatmayı hedefleyen daha demokratik bir hümanizmin hâlâ mümkün olduğunu savunuyor.Beşeri bilimleri canlandırmada bir strateji olarak geliştirilmiş bir diyalog ileri süren Said, okumanın insanlara devamlı sorgulamayı, bozmayı ve yeniden düzenlemeyi öğrettiğini ileri sürüyor./Archive/2020/11/4/000947648-kapakic2.jpgEDWARD W. SAID: Kudüs doğumlu olan Edward W. Said (1935-2003) Kahire Victoria Koleji’nde, Massachusetts Mount Hermon School’da ve Princeton ile Harvard Üniversitelerinde eğitim gördü.1963’ten itibaren Columbia Üniversitesi’nde İngilizce ve karşılaştırmalı edebiyat dersleri verdi.1974’te Harvard’da Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde konuk öğretim üyesi olarak, 1975-76’da Stanford Davranış Bilimleri İleri Araştırmalar Merkezi’nde burslu araştırmacı olarak, 1979’da da Johns Hopkins Üniversitesi Beşeri Bilimler Bölümü’nde konuk öğretim üyesi olarak bulundu.Arab Studies Quarterly’de editörlük yaptı; New York’taki Dış İlişkiler Konseyi, Amerikan Sanatlar Akademisi ve PEN yönetim kurulu üyeliklerini yürüttü. 1976’da Harvard Üniversitesi Bowdoin Ödülü’nü, 1994’te de Lionel Trilling Ödülü’nü aldı.Türkçedeki diğer kitapları: Filistin Sorunu (Pınar, 1985), Entelektüel (Ayrıntı, 1995), Kültür ve Emperyalizm (Hil, 1999),Şarkiyatçılık (Metis, 1999), Oslo’dan Irak’a ve Yol Haritası (Agora, 2005), Müzikal Nakışlar (Agora, 2006), Geç Dönem Üslubu (Metis, 2008), Medyada İslam (Metis, 2008), Başlangıçlar: Niyet ve Yöntem (Metis, 2009), Kültür ve Direniş (Agora, 2009), Joseph Conrad ve Otobiyografide Kurmaca (Agora, 2010). Cumhuriyet Kitap Eki




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter