Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Wednesday, 04.23.2025, 03:39 AM (GMT)

News - Haberler

CHP'li Adıgüzel: "2,4 milyon hanede internet yok"

CHP'li Adıgüzel: "2,4 milyon hanede internet yok" CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel, yaptığı yazılı basın açıklaması ile Türkiye’de hanelerdeki internet tablosunu açıkladı. 2,4 milyon hanede internet olmadığını belirten Adıgüzel, evinde sabit geniş bant internet bağlantısı olmayan hane sayısının ise 11,8 milyon olduğuna dikkat çekti. CHP Genel Başkan Yardımcısı  Onursal Adıgüzel, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu tarafından yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesinde hanelerdeki internet erişimini gündeme taşıdı. Adıgüzel, TUİK’in “İstatistiklerle Aile, 2019” araştırmasına göre Türkiye’deki toplam hane sayısının 24 milyon olduğuna dikkat çekti. Adıgüzel, önergede şu bilgi ve açıklamalara yer verdi:"TUİK’in Ağustos 2020 tarihli 'Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması'na göre, Türkiye’de sabit genişbant bağlantı (ADSL, kablolu internet, fiber vb.) ile internete erişen hanelerin oranı yüzde 50,8’dir. Buna göre hanelerin yüzde 49,2’sinde yani 11 milyon 808 bin hanede sabit internet bağlantısı bulunmamaktadır.'EVLERDEKİ BİLGİSAYAR SAHİPLİK ORANI YÜZDE 49'Yine TUİK’in aynı araştırmasında genişbant (mobil ve sabit) ile internete erişim sağlayan hanelerin oranı yüzde 89,9 olarak açıklanmıştır. Buna göre hanelerin yüzde 10,1’inde yani 2 milyon 424 bin hanede internet erişimi olmadığı görülmektedir.TUİK “İstatistiklerle Aile, 2019” araştırmasına göre ise, hanelerdeki masaüstü bilgisayar sahiplik oranı yüzde 17,6; taşınabilir bilgisayar, tablet vb. cihaz sahiplik oranı ise yüzde 48,7’de kalmıştır. 'FİBER İLE ERİŞİLEN GERÇEK HANE SAYISI KAÇ?'2017 yılında yayınlanan 'Ulusal Genişbant Stratejisi ve Eylem Planı (2017-2020)'ndaki verilere göre Türkiye genelinde 'fiber erişilen hane sayısı' 2014, 2015 ve 2016 yılında sırasıyla 4.937.989, 5.777.076, 6.665.523 olarak belirtilmektedir. Bugünkü güncel tabloya ilişkin olarak ise geçtiğimiz günlerde Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı yaptığı açıklamada Türk Telekom için 'Fiber hane kapsamamızı son 1 yılda yaklaşık 5 milyon artırarak 26,8 milyona çıkardık' ifadelerini kullanmıştır. Ancak Sayın Bakan Yardımcısının yaptığı açıklamadan 'fiber hane kapsamasının', fiber kullanılan hane sayısını kapsamadığı, hem Türkiye’deki toplam mevcut hane sayısından hem de BTK’nın verilerinden açıkça anlaşılmaktadır. Burada yanıtlanması gereken asıl soru şudur: 'Bugün itibariyle Türkiye’de fiber ile internete erişen hane sayısı kaçtır? Ulusal Eylem Planı’nda hedeflendiği üzere hanelerin yüzde 43’üne fiber erişim sağlanabilmiş midir? Sağlanamadı ise bu başarısızlığın gerekçesi nedir?'Tüm dünyada internet altyapısındaki gelişim sabit geniş bant kalitesi ve yaygınlığı ile ölçülürken, biz şişirilmiş rakamlarla gün kaybediyoruz. Bugünden tezi yok, özellikle sabit internette geri kalmışlığı tersine çevirecek altyapı yatırımlarını devreye almalı, bugün kadar yapılmayan fiber yatırımlarına ağırlık verilmelidir.  cumhuriyet.com.tr

Prof. Dr. Ceyhan: 'İntranazal Covid' aşısı virüsübulaştırmayıönlüyor

Prof. Dr. Ceyhan: 'İntranazal Covid' aşısı virüsü bulaştırmayı önlüyor Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın Türk bilim insanlarının girişimiyle Faz 1 çalışmalarına başlanacağını duyurduğu burundan sprey olarak uygulanan 'İntranazal Covid' aşısı ile aşılananın başkasına virüş bulaştırmayacağını söyledi. Ceyhan, "Burundan verildiği için virüsün direkt vücuda girmesini engelleyebiliyor. Bu şu ana kadar üretilen aşılar ile başarılmış bir şey değil. Burun spreyleri ile kişi kendisi bile uygulayabiliyor. Aşı kararsızlığını azaltıyor" dedi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilim Kurulu toplantısının ardından yaptığı yazılı açıklamada, burundan sprey olarak uygulanan 'İntranazal Covid' aşısında çok yakında Faz 1 çalışmalarına başlanacağını duyurdu. Koca, Türk bilim insanlarının girişimi sonuçlanırsa bu aşıda üretim verimliliğinin çok yüksek olacağını, 1 tesiste yılda 250 milyon doz üretilebileceğini kaydetti."BULAŞI ENGELLEYECEK TEK AŞI"Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, İntranazal Covid aşısına ilişkin DHA'ya değerlendirmede bulundu. Prof. Dr. Ceyhan, pandemi aşılarında ilk sıraya konulan hedefin salgını bitirmek olduğunu belirtti. Pandemiyi bitirebilmenin en kolay yolunun da bulaşı önlemek olduğunu vurgulayan Ceyhan, "Bulaşın engellenmesi için canlı bir aşı olması lazım. Ancak canlı koronavirüs aşısını geliştirmek 3 yıldan önce mümkün değil. Canlı olan; ama içindeki koronavirüs canlı olamayan vektör aşılar var. Adenovirüs canlı ve sadece koronavirüsün dikenli yapısının geni var. Yakın bir sürede bulaşı engelleyebilecek tek aşı adayı 'İntranazal Covid' aşısı gibi görünüyor. Pandemi aşısında bir başka önemli şey, kolay ulaşılabilecek, kolay üretilebilecek, uzun süre dayanabilecek. Dolayısıyla birçok kullandığımız aşı bu özellikleri taşımıyor" dedi."DEVLETLER ŞİMDİDEN GÖRÜŞMEYE BAŞLADI"Prof. Dr. Ceyhan, geçen yılın sonundan bu yana bu aşı üzerinde çalışmalar olduğunu ifade ederek, "10'un üzerinde grup bu aşı üzerinde çalışıyor. Bu gruplardan birisi 10 Ocak'ta Faz 1 çalışmalarına başladı. Bu eğer başarılabilirse pandemi aşılamasına büyük kolaylık getirecek. Burada tek problem 3-5 firma tarafından üretilirse yine aşı temininde sıkıntı çekilecek. Şimdiden İntranazal aşı geliştiren firmalar ile devletler görüşmelerine devam ediyor, başarılı aşı çıkarsa şimdiden bağlantılarını yapmaya çalışıyorlar" diye konuştu."TEORİK ANLAMDA EN İDEAL İNTRANAZAL AŞI"Prof. Dr. Ceyhan, inaktif aşıların güvenlik problemi az olan aşılar olduğunu belirterek, "Ama sıkıntı daha çok etkinlik ile ilgili. Ölü virüs vücutta çoğalmadığı için sizin verdiğiniz miktarla ne elde ediyorsanız o kadar etkili oluyor. Virüs ağızdan, burundan giriyor. Biz de eğer aynı yolla bağışıklık geliştirirsek o zaman daha girişinde önlemiş oluruz virüsü. Biz kas içine aşı ile ne yapıyoruz; virüs ancak kana geldikten sonra etkili olabilecek antikorlar salgılatıyoruz. Halbuki burun içine uygulanan İntranazal aşıda 'immünoglobülin A' dediğimiz mukozayı da koruyan antikorları da salgılatıyoruz, hücresel bağışıklık da geliştiriyoruz, 'immünoglobülin G' de geliştiriyoruz. Baktığımız zaman teorik anlamda en ideal aşı İntranazal aşı" ifadesini kullandı. "AŞILANANIN, VİRÜSÜ BAŞKASINA BULAŞTIRMASINI ENGELLİYOR"Prof. Dr. Ceyhan, İntranazal Covid aşısının avantajlarına ilişkin şunları söyledi:"Oda sıcaklığında taşınabiliyor ve saklanabiliyor. Burundan verildiği için virüsün direkt vücuda girmesini engelleyebiliyor. Diğer aşıların, kan hücreleri ile karşı karşıya gelene kadar hiçbir etkisi yok. Dolayısıyla aşılı kişilerin virüsü alıp başkalarına bulaştırmasını da engelliyor. Bu şu ana kadar üretilen aşılar ile başarılmış bir şey değil. Uygulaması çok kolay, araya enjektör girmiyor. Burun spreyleri ile kişi kendisi bile uygulayabiliyor. Aşı kararsızlığını azaltıyor; birçok insan enjeksiyon korkusu nedeniyle aşı olmak istemez, bunu ortadan kaldırıyor. Eğer yeteri miktarda üretilirse kısa sürede çok fazla kişinin aşılanma şansı var. Çok rahatlıkla bir sağlık kurumuna gidip oradakilerin tamamını elinizdeki bir sprey ile aşılarsınız. Tek doz ile aşılanıyor, iki doz kullanılmıyor. İntranazal Covid aşısı 7-8 aydan önce mümkün değil."  DHA

Venezüella Devlet BaşkanıMaduro ifşa etti: Dünya bunu bilmeli

Venezüella Devlet Başkanı Maduro ifşa etti: Dünya bunu bilmeli Venezüella Devlet Başkanı Maduro, "Muazzam bir savaş vermek zorunda kaldık. Dünya bunu bilmeli” dedi. Dünya Halklarının 200. Yıl Kongresi'nin sanal toplantısına liderlik eden Maduro, yaptığı açıklamada, ülkesine uygulanan ambargo sürecini değerlendirdi.Venezüella'nın Covid-19'a yakalanan kişilerin bakımı ve iyileşmesi için gerekli ilaçları bulmakta ciddi mücadele vermek zorunda kaldığını belirten Maduro, "Muazzam bir savaş vermek zorunda kaldık. Dünya bunu bilmeli. Çünkü emperyalizmin Venezüella'nın ilaç bulmasına karşı ambargo zulmü acımasız. Halkın ihtiyaç duyduğu ve onlara bedavaya verilen ilaçları almak için hareket etmek zorunda kaldık, bunu tüm dünyaya ifşa ediyorum" ifadelerini kullandı.Aynı konuşmada Maduro, "Türkiye, Rusya, Çin, Hindistan ve Küba'nın desteğine sahibiz. Tıbbi ekipman, ilaç, aşı ve daha fazlası ile bizi destekliyorlar ve destekleyecekler" dedi.Ülkede Covid-19'a karşı başlatılan aşılama çalışmaları kapsamında Venezüella, Rusya ile 10 milyon doz Sputnik V aşısının alınması konusunda anlaşmıştı. cumhuriyet.com.tr

DasDas’tan okuma tiyatrosu

Türkçe Haberler En Son Başlıklar DasDas’tan okuma tiyatrosu Bu yıl 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde DasDas oyuncuları ve DasDas Akademi’nin öğrencileri bir araya gelerek aynı masa etrafında buluşacak. DasDas’ın sevilen oyuncuları ve oyuncu adayları usta tiyatro yazarı Haldun Taner’in “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” oyununu okuyarak 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü kutlayacak.Oyunu okuyan oyuncular Ceren Boz, Evren Bingöl, Mert Fırat, Özgün Aydın, Pervin Bağdat, Sabahattin Yakut, Selen Uçer ve Volkan Yosunlu’ya Erdi Güçlü, Hande Özkurt, Kadir Burak Baydar, Onur Tanyeri ve Sinan Gülşen eşlik ediyor.“Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” okuma tiyatrosu bugün DasDas’ın YouTube kanalından tüm tiyatro severler tarafından izlenebilecek. cumhuriyet.com.tr

Tüm dünyada olduğu gibi bugün Türkiye'de de 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günüanılıyor

Tüm dünyada olduğu gibi bugün Türkiye'de de 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü anılıyor Sanatsız kaldığımız bu pandemi günlerinde Türk Tiyatrosu’na büyük emek vermiş ustalarımızın fotoğraflarından bazılarını siz okuyucularımızla paylaşmak istedik. (Fotoğraf: Genco Erkal’ın (ortada) Abdülcanbaz’ı oynadığı oyundan bir kare)“Tiyatro, yetiş imdadıma!Uyuyorum, uyandır beni, karanlıkta kayboldum, yol göster bana ya da bir ışık yak.”(Ariane Mnouchkine’in 2005 Dünya Tiyatrolar Günü bildirisinden.)/Archive/2021/3/27/042346968-ekran-goruntusu-2021-03-27-042331.jpgMüşfik Kenter ve Yıldız Kenter “Seneye Bugün” adlı oyunda.ÖZDE BİRİZ, YAŞADIĞIMIZIN ÖZÜ İSE DURUMJapon halk tiyatrosu “kabuki”yi yakın dostlarımdan biri icat etti, biliyor musunuz? Yine Japon tiyatrosunda ilk kez kadınların da rol aldığı “noh”u da kapı komşum icat etmiş. Ortaoyunumuzu Endonezyalılar ortaya çıkarmış olmalı, Endonezya halk tiyatrosu “ludruk”u Çinliler, Çin operasını ise Antik Yunan, tragedyaları Kızılderililer... Olamaz mı? Olabilir elbette... Tiyatro, bir yaşantı parçası anında bir durum çevresinde ve/veya odağında buluşan insandan insanla insana ise... değişen, dönüşen, gelişen. İşin en çarpıcı sihri de burada oluşan etkileşimin hem bireyin özel yaşantısına hem de yaşamdan yaşama aktarılması. İnsan özde bir çünkü, tiyatro ise -herkes bilir, söyler- insanlığın ortak mirası. Özü durum çünkü ne yaşıyorsak. Yaşamın tamamı yürüyen anlarda değişip duran durumlardan oluşuyor. İnsan da bu değişken durumlar(l)a iyi, güzel, doğru üçlüsünü de gözeterek uyumlanma gayreti içinde ömrünü tamamlıyor, deneyimlediğini iletiştiği herkese her şeye, çoğu zaman iletiştiğini bilemediği tüm varlığa teslim ederek. /Archive/2021/3/27/042315046-1979.jpgZeki Alasya ile Metin Akpınar, Muhsin Ertuğrul’un fotoğrafının önünde.SEYREDEREK SEYRE ÇIKMAKPeki, bir ömür yeter mi insanın ömrün(c)e alabileceği öğreniyi, salt kendi başından geçenle deneyimlemesine? İşin en eğlenceli sihri ise burada yardıma koşanın drama oluşu, diğer deyişle durum sanatı. Bizim Türkçeye alırken “acıklı” diye benimseyip “durumlar dizisi” anlamına gelebilecek yönünü es geçtiğimiz. İşte bu drama sanatına, düşünce, duyu, duygu, algı, sezgi, hafıza, daha bir dolu deneyim aracına sahip insan esinlenmek, gelişmek, iyileşmek için gereksinim duymuş. Olaylar, nesneler, doğa ve birbiriyle duygudaşlık ederek ilişki kurmak için seyrederek etkileşmeyi icat etmiş. Bu seyirlikle geçişerek acıklı, gülünç, saçma halleriyle yüzleşmesi bir yana, iyi vakit geçirmek de cabası. Seyirlik için ise bir seyir yeri gerek, işte “tiyatro” sözcüğü oradan miras bize, Antik Yunan’da seyir yeri anlamına gelen “theatron”dan. Burada durumları oynayan ile sey(i)reden insan, anda anla yürüyen bir daire, anda kalan değil. An sürekli ilerlediğine göre anda kalmak zaten mümkün değil ama tüm insan soyumuz gibi bilmeden ya da bilerek anda yürüyebiliriz. Tiyatro işte insanın en hızlı, en çarpıcı, en etkili etkileştiği... seyre çıkarak an içine. Yaşasın durum sanatı an boyunca, yaşasın tiyatro anlar oldukça. Sanata evet.  Nurdan Duman

Sonbahara ertelediği aşılama hedefini yeniden yazaçekti

Sonbahara ertelediği aşılama hedefini yeniden yaza çekti Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilim Kurulu toplantısı sonrasında, sonbahara ertelediği aşılama hedefini yeniden yaza çekti. Koca, nisanda geleceğini söylediği 100 milyon doz aşının da mayıs sonunda ulaşacağını belirtti. Türk Tabipleri Birliği (TTB) İkinci Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, Türkiye’de koronavirüse karşı aşılama hedeflerinin sürekli değiştirilmesine ilişkin, “Şu an belirgin olan, elde aşı olmadığı. O yüzden sürekli gelecek dozlar ve tarihlerde ötelemeler oluyor” dedi.  Rus Sputnik V aşısı için ocak ayında anlaşma imzalandığının açıklanmasına karşın, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın önceki gün “Sputnik’in tedariki için ilk görüşmelere başlanmıştır” dediğine dikkat çeken Ökten, “Bakanlık gerçekten bunları görüşüyor mu görüşmüyor mu bilmiyoruz. O yüzden sürekli kendileriyle çelişen ve kendilerini yalanlayan açıklamalar yapıyorlar” ifadelerini kullandı. Sarp Sağkal

Devletin duyarsız kaldığıkadınlardanİçişleri BakanıSüleyman Soylu’ya tepki

Devletin duyarsız kaldığı kadınlardan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya tepki Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı kararıyla ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine tepkiler sürerken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “Kimse ‘benim başıma bu iş geldi ve devlet bana bu konuda duyarsız davrandı’ diyemez” sözlerine devletin duyarsız kaldığı kadınlar tepki gösterdi. Oğluna istismarda bulunan hâkim eski eşine karşı yıllardır hukuk mücadelesi veren, açtığı hiçbir davayı kazanamayan Aynur Erzengin, “5.5 yıldan beri oğlumu bu istismardan korumaya çalışıyorum. Oğlumu korumaya çalıştıkça sürekli ceza alıyorum. Sürekli akıl muayenesine gönderiliyorum. Adamın 6 tane istismar raporu var buna rağmen çocuğun velayeti istismarı yapan babaya verildi. Dünyada ilk kez böyle bir karar verilmiş. Artık midem bulanıyor. Süründürdüler, ellerinde oyuncak oldum. Anne delidir, böyle bir olay yoktur diye sürekli kapatmaya çalışıyorlardı. Ben bir yandan oğlumu o adamdan korumaya çalışırken bir yandan hâkimler sürekli bana ceza veriyor. Hukuk filan her şey bitmiş. Sayın Soylu, benim başıma çok adaletsizlik geldi ve devlet bana duyarsız kaldı. Ben diyorum, duyarsız kaldınız” ifadelerini kullandı. ‘KARAKOLDAN BENDEN ÖNCE ÇIKIYORDU’Aydın’da, boşandığı Murat Cem K. tarafından sürekli tehdit edilen, 46 kez şikâyette bulunmasına karşın sonuç alamayan ve sosyal medyadaki “Ölmek istemiyorum” paylaşımıyla sesini duyuran Zeliha Erdemir, sosyal medyanın baskısıyla sonuç aldığını ve elektronik kelepçe takıldığını kaydederek “Karakola gittiğimde bile bir şekilde beni gönderiyorlardı. Benden önce karakoldan çıkıyordu. Sanki hesap vermesi gereken kişi benmişim gibiydi hep. Koruma ve uzaklaştırma kararım vardı ama yine olanlar hep bu kararlar varken yapılmış şeylerdi. Bundan sonra ne olur, onu da bilmiyorum açıkçası. Sonrasında bu adam yine dışarıda, ömür boyu bu kelepçeyi takamazlar ya da ömür boyu benim peşimde bir sivil ekip gezmez” dedi. ‘ELİNDE PALA VARDI VE PALAYI BİLETTİ’Dayısı tarafından anneannesiyle birlikte 4 saat rehin alınan ve ölümle tehdit edilen Selma Hatun, şikâyetçi olmalarına karşın dayısının serbest bırakıldığını belirterek şunları söyledi: “Ağzımda torpil patlatma girişiminde bulundu. Elinde pala vardı. Palayı biletti ve vücudumun farklı yerlerine dokundurarak ‘Seni burdan burdan keseceğim ve Trabzon’un farklı yerlerine gömeceğim, bulamayacaklar’ tarzı ifadelerde bulundu. 4 saatin sonunda polisler alıp gitti. Elimizde hasta olduğuna dair raporlar vardı. Buna karşın savcı ‘Bu çocuk hasta değil’ dedi, serbest bıraktı. Bizim yerimize koysunlar kendilerini, bizim yaşadığımız korkuları yaşasınlar. İçselleştirsinler durumu, ondan sonra karar vermeye başlasınlar. Korku duyuyorum. Söyledikleri şeylerin altı boş kalmasın. Yasa var evet, ama altı boş uygulanmıyor.”  Ece Piroğlu

Bilecik Belediye BaşkanıŞahin, "Şiddete karşıolmak suçdeğil"

Bilecik Belediye Başkanı Şahin, "Şiddete karşı olmak suç değil" İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “İstanbul Sözleşmesi kimlerden korur?” başlığı ile billboardlara reklam veren Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı. Bakan Soylu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile reklamın “toplumun tüm kesimlerine hakaret içerdiğini, öğretmenleri ve polisi zan altında bıraktığını” savunarak, suç duyurusu sonucu billboard’lar güvenlik güçlerince kaldırıldığını belirtti. Bilecik Belediye Başkanı Şahin, konuyla ilgili Cumhuriyet’e konuştu. Afişlerdeki metnin tümü okunduğunda, herhangi bir meslek grubuna kasıt olmadığının görülebileceğini belirterek şunları söyledi: “Soruşturma henüz bana gelmedi. İçişleri Bakanlığı suç duyurusunda bulunmuş, buna istinaden billboard’ları polis gözetiminde kaldırmışlar. Afişlerde yer alan metnin tümü okunduğunda polis ya da öğretmenlere yönelik bir kasıt olmadığı görülecektir. ‘Şiddet nereden ve kimden gelirse gelsin, her türlü şiddete karşıyım’ diyen bir metin o. Nihayetinde normal bir metin. Orada bir suç unsuru olduğunu düşünmüyorum. Kadına şiddete karşıyız ve bu sözleşme Meclis’te oybirliği ile geçmiş bir sözleşme. Bu yüzden tüm Meclisimizin de onayladığı sözleşmenin arkasındayız. Bu evrensel bir konudur. Şiddete karşı olmanın suç olduğunu düşünmüyorum. Şiddet nereden geliyorsa gelsin karşıyız. ‘Öğretmen, polise yönelik kasıt’ diyorlar fakat ben kendim emekli öğretmenim, annem babam öğretmen. Öyle bir kasıt olamaz.”SUÇ DUYURUSUBakan Soylu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada "Toplumumuzun tüm kesimlerine hakaret içeren, Öğretmenlerimizi ve Polisimizi zan altında bırakan Bilecik'teki bilboardlar yaptığımız suç duyurusu sonucu güvenlik güçlerimizce derhal kaldırılmıştır. Bilecik Belediye Başkanı ve ilgililer hakkında Bakanlığımızca soruşturma başlatılmıştır." ifadelerini kaydetti./Archive/2021/3/27/010814114-021752056-ekran-goruntusu-2021-03-26-021733.jpg Erdem Sevgi

İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesiyle cumhurbaşkanımakamının yetki sınırlarıgündem oldu

İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesiyle cumhurbaşkanı makamının yetki sınırları gündem oldu TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un, sözleşmeleri feshetme yetkisinin cumhurbaşkanında olduğunu belirterek bunun Montrö Boğazlar Sözleşmesi için de geçerli olduğu yönündeki sözlerine tepkiler sürüyor. Emekli büyükelçi Uluç Özülker, “Montrö’ye dokunmak, Türkiye’nin başına yeni bir bela açmaktır. Elindeki yetkiyi, egemenlik hakkını ve hepsinden ötesinde denge unsuru olma vasfını ortadan kaldırmak anlamı taşır. Kimsenin buna hakkı yok. Bunu kaldırıp yerine yeni bir şey koymaya çalıştığınızda savaşa kadar götürür” uyarısı yaptı. Tarihçi Prof. Dr. Hakkı Uyar ise “Bu konu, Türkiye’nin hassas dengeleri, kılcal damarlarıyla oynamaktır” dedi. Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Montrö’nün, Lozan ile birlikte Türkiye’nin temel varoluş yasaları olarak görülmesi gerektiğini söyleyerek Montrö ile boğazların Türkiye’nin hâkimiyetinde olduğunun tespit edildiğini belirtti. “Montrö’yü sadece gemi geldi geçti diye görmemek lazım. Bunun ötesinde bir anlamı var” diyen Özülker, “Türkiye, burada hak ve yetki sahibidir. Herhangi bir şekilde Montrö bozulduğu takdirde, başımıza çorap öreriz” ifadelerini kullandı. Karadeniz’deki siyasi gelişmelere dikkat çeken ve Karadeniz’in “kaynamaya aday olan bir statüye doğru taşındığını” aktaran Özülker, “Bugün çıkıp da ‘çıktım’ dediğinizde, kimse size bunu yedirmez. Hep beraber baskı altına alırlar. Bu koşullar altında kendi ayağımıza kurşun sıkmamamız lazım” dedi.  KİLOMETRE TAŞITarihçi Prof. Dr. Hakkı Uyar ise Montrö’nün birden fazla ülkeyi ilgilendirdiğine işaret ederek “Türkiye, dünya savaşa giderken, savaşın kapıda olduğu bir süreçte barışçı yollardan hem Hatay’ı aldı hem de boğazlarda tam egemenliğini sağladı. Bu, Sovyetler ve İngiltere arasındaki denge ve kurduğu barışçıl politikaları sayesinde oldu” dedi. Montrö’nün, Lozan’dan sonra sorunların çözümünde en önemli kilometre taşlarından birisi olduğunu vurgulayan Uyar, “İptal edildiğinde ve tekrar böyle bir konferans toplandığında Türkiye, Montrö’de elde ettiklerinden daha fazlasını mı elde edebilir, yoksa tavizler vermek zorunda mı kalır?” diye konuştu.TÜRK: YETKİSİNDE DEĞİLYazılı açıklama yapan eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ise “Türkiye’nin yürürlükteki en eski uluslararası antlaşmaları olan 98 ve 85 yıllık bu antlaşmalardan çekilmek veya bunları feshetmek, anayasanın 104. maddesinde sadece milletlerarası antlaşmaları onaylaması ve yayımlaması öngörülmüş olan Cumhurbaşkanının yetkisi içinde değildir. Kaldı ki böyle bir işlem, sonuçları itibarıyla TCK’nin 302. maddesinde ‘müebbet hapis cezası ile’ cezalandırılması öngörülen ‘Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak’ suçunu oluşturur” ifadesini kullandı. Sefa Uyar

Dışişleri Bakanlığı’nın AB zirvesi ile ilgili açıklamasında somut adım beklentisi dile getirildi

Dışişleri Bakanlığı’nın AB zirvesi ile ilgili açıklamasında somut adım beklentisi dile getirildi Dışişleri Bakanlığı, “Yapıcı adımların koşullara bağlanması, belli alanlara değinilmesi ve kararların hazirana ertelemesinin ilişkilerde olumlu ivmenin kaybolmasına neden olabileceğine” işaret etti. Son dönemde yaşanan çalkantılı sürecin ardından karşılıklı işbirliği mesajlarıyla yeni bir yola giren Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin yakın dönemdeki seyrini belirleyecek olan AB Liderler Zirvesi’nden “Türkiye’yle şartlı işbirliği” mesajı çıktı. AB liderleri, Türkiye’ye “Doğu Akdeniz’de tek taraflı adımlardan kaçınması” çağrısı yaparak haziran ayındaki zirveye kadar atılacak adımların takip edileceğini bildirdi. AB’nin “olumlu gündem” temelinde verdiği mesajlardan memnuniyet duyulduğunu belirten Ankara’dan ise “ilişkilerde yakalanan olumlu ivme kaybolmamalı” çıkışı geldi. Kimi AB yetkilisi de Ankara-Brüksel ilişkilerinin aralık ayına göre “çok iyi bir noktada” olduğu görüşünde.Dışişleri Bakanlığı, zirvenin sonuç bildirgesiyle ilgili açıklamasında AB’nin “olumlu gündem temelindeki söyleminin” memnuniyetle karşılandığını belirtti. Ankara-Brüksel hattındaki gerilimin azaltılması ve diyalog kanallarının yeniden işler hale getirilmesinin Türkiye’nin ve “sağduyulu birçok AB üyesi ülkenin” çabalarıyla mümkün olduğu kaydedilen açıklamada “AB tarafından olumlu gündem temelinde somut ve yapıcı adımlar atılması haklı beklentimizdir. Bu adımların zirve bildirisinde koşullara bağlanması, sadece belli alanlara değinilmesi ve hazirana ertelenmesinin ise yakalanan olumlu ivmenin kaybolmasına sebebiyet vermemesini umut ediyoruz” denildi. Türkiye’nin göç mutabakatı ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda AB’den adım beklediği, ayrıca fiilen durma noktasındaki katılım müzakerelerini yeniden başlatmaya hazır olduğu vurgulandı. “AB’nin ortak çıkarlarımız yönünde atacağı olumlu adımlar, aday Türkiye tarafından olumlu adımlarla karşılanacaktır” değerlendirmesi yapıldı.‘ARALIKTAN ÇOK DAHA İYİ DURUMDAYIZ’Zirveden Türkiye’ye yönelik çıkan kararlarla ilgili Ankara’da gazetecilere isminin açıklanmaması koşuluyla değerlendirmelerde bulunan bir AB yetkilisi, geçen yılla karşılaştırıldığında Ankara-Brüksel ilişkilerinde “çok iyi bir noktaya gelindiğini” savundu. Yetkili, “Aralık ayında AB Konseyi, Türkiye’ye yaptırım uygulayıp uygulamamayı ve pozitif gündemi sürdürüp sürdürmemeyi tartıştı. Sonucunda pozitif gündemin mümkün olduğu yönünde bir uzlaşı çıktı. Aralık zirvesinden sonra Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de attığı adımlarla birlikte durum değişti ve bu zirveden ise Türkiye’yle çeşitli alanlarda işbirliğinin geliştirilmesine yönelik adımların üzerinde çalışılması yönünde bir karar çıktı. Yani şu anda, aralık ayında bulunduğumuzdan çok daha iyi bir durumdayız” dedi. AB yetkilisi, “Sonuç bildirgesinde Türkiye-AB diyaloğunun artırılması, mülteci yardımlarının geliştirilmesi gibi birçok meselede ilerleme sağlanmasına yönelik hiçbir şarta bağlı olmayan birçok olumlu unsur bulunuyor” ifadelerini kullandı.Türkiye’yle ilişkilerin de aralarında bulunduğu gündem maddelerini ele almak üzere toplanan AB Liderler Zirvesi’nde, aralık ayından bu yana Doğu Akdeniz’deki sondaj gemilerini geri çeken ve gerilimi düşürme mesajları veren Ankara’nın teşvik edilmesi kararı çıkmıştı.Türkiye’nin gelecek 3 ay içinde atacağı adımların değerlendirileceği vurgulanırken işbirliğinin artırılmasına yönelik somut kararların haziran zirvesinde alınacağı kaydedilmişti. Temel haklar, hukukun üstünlüğü ve insan hakları meselelerinin AB açısından endişe kaynağı olmayı sürdürdüğü vurgulanırken Türkiye’ye “Uluslararası hukukun tek taraflı ihlalinden ve provokasyonlardan kaçınılmalı” çağrısı yapılmıştı. Hüseyin Hayatsever

Erdoğan'ın 'bozdurma'çağrısına karşılık yok: Yatırımda tercih yüzde 40 altın, yüzde 18.9 dolar

Erdoğan'ın 'bozdurma' çağrısına karşılık yok: Yatırımda tercih yüzde 40 altın, yüzde 18.9 dolar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, AKP kongresinde bir kez daha gündeme getirdiği “altın ve dövizlerin bozdurulması” çağrısının vatandaşta karşılık bulmadığı ortaya çıktı. Aksoy Araştırma’nın anketine göre tasarruf yapacak parası olan yurttaşın yatırımda ilk tercihi altın ve dolar. Vatandaşın bikimini Türk Lirası olarak tutma görüşü ise yüzde 11.4’te kaldı.Haftalık ve aylık çalışmaları ile gündeme ilişkin araştırmalar yapan Aksoy Araştırma, Türkiye gündemine ilişkin Mart Ayı 4. Hafta Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı. 23 Mart’ta, 1067 kişi ile görüşme yapılarak gerçekleştirilen araştırmada Naci Ağbal’ın görevden alınması ve yerine Şahap Kavcıoğlu’nun atanması ile gerçekleşen değişikliğe ilişkin “Sizce Merkez Bankası’nda yapılan bu değişikliğin nedeni hangisidir” sorusu ile vatandaşın yatırım tercihleri sorgulandı. “Bugün fazladan 10 bin Türk Liranız olsa hangisine yatırım yaparsınız” sorusuna  yurttaşların “yüzde 39.6’sı altın, yüzde 18.9’u dolar, yüzde 14.3’ü ise kripto para alırım” yanıtını verdi. Parasını Türk Lirası olarak tutmayı tercih edenlerin oranı yüzde 11.4’te kaldı.‘FAİZ KARARINA UYMAMA’ Naci Ağbal’ın görevden alınma nedenine ilişkin soruya ise yanıtlar Meclis’te grubu bulunan partilere göre farklı oluştu. Ağbal’ın, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘faizleri düşürün’ kararına uymadığı için görevden alındığı” görüşünü belirtenlerin oranı İYİ Partililerde yüzde 72.2, HDP’lilerde yüzde 61.3, CHP’lilerde yüzde 59, MHP’lilerde yüzde 51.4 ve AKP’lilerde yüzde 45.6 oldu. AKP’lilerin yüzde 20.6’sı, CHP’lilerin yüzde 11.5’i, MHP’lilerin yüzde 8.5’i, HDP’lilerin yüzde 4’ü ve İYİ Partililerin yüzde 2.9’u, “Başarısız olduğu için görevden alındığını” kaydetti. MHP’lilerin yüzde 40.1’i, HDP’lilerin yüzde 34.7’si, AKP’lilerin yüzde 33.7’si, CHP’lilerin yüzde 29.5’i ve İYİ Partililerin yüzde 24.9’u ile “fikrim yok” dedi. Sefa Uyar

Tüm dünyada olduğu gibi bugün Türkiye'ye de 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günüanılıyor

Tüm dünyada olduğu gibi bugün Türkiye'ye de 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü anılıyor Sanatsız kaldığımız bu pandemi günlerinde Türk Tiyatrosu’na büyük emek vermiş ustalarımızın fotoğraflarından bazılarını siz okuyucularımızla paylaşmak istedik. (Fotoğraf: Genco Erkal’ın (ortada) Abdülcanbaz’ı oynadığı oyundan bir kare)“Tiyatro, yetiş imdadıma!Uyuyorum, uyandır beni, karanlıkta kayboldum, yol göster bana ya da bir ışık yak.”(Ariane Mnouchkine’in 2005 Dünya Tiyatrolar Günü bildirisinden.)/Archive/2021/3/27/042346968-ekran-goruntusu-2021-03-27-042331.jpgMüşfik Kenter ve Yıldız Kenter “Seneye Bugün” adlı oyunda.ÖZDE BİRİZ, YAŞADIĞIMIZIN ÖZÜ İSE DURUMJapon halk tiyatrosu “kabuki”yi yakın dostlarımdan biri icat etti, biliyor musunuz? Yine Japon tiyatrosunda ilk kez kadınların da rol aldığı “noh”u da kapı komşum icat etmiş. Ortaoyunumuzu Endonezyalılar ortaya çıkarmış olmalı, Endonezya halk tiyatrosu “ludruk”u Çinliler, Çin operasını ise Antik Yunan, tragedyaları Kızılderililer... Olamaz mı? Olabilir elbette... Tiyatro, bir yaşantı parçası anında bir durum çevresinde ve/veya odağında buluşan insandan insanla insana ise... değişen, dönüşen, gelişen. İşin en çarpıcı sihri de burada oluşan etkileşimin hem bireyin özel yaşantısına hem de yaşamdan yaşama aktarılması. İnsan özde bir çünkü, tiyatro ise -herkes bilir, söyler- insanlığın ortak mirası. Özü durum çünkü ne yaşıyorsak. Yaşamın tamamı yürüyen anlarda değişip duran durumlardan oluşuyor. İnsan da bu değişken durumlar(l)a iyi, güzel, doğru üçlüsünü de gözeterek uyumlanma gayreti içinde ömrünü tamamlıyor, deneyimlediğini iletiştiği herkese her şeye, çoğu zaman iletiştiğini bilemediği tüm varlığa teslim ederek. /Archive/2021/3/27/042315046-1979.jpgZeki Alasya ile Metin Akpınar, Muhsin Ertuğrul’un fotoğrafının önünde.SEYREDEREK SEYRE ÇIKMAKPeki, bir ömür yeter mi insanın ömrün(c)e alabileceği öğreniyi, salt kendi başından geçenle deneyimlemesine? İşin en eğlenceli sihri ise burada yardıma koşanın drama oluşu, diğer deyişle durum sanatı. Bizim Türkçeye alırken “acıklı” diye benimseyip “durumlar dizisi” anlamına gelebilecek yönünü es geçtiğimiz. İşte bu drama sanatına, düşünce, duyu, duygu, algı, sezgi, hafıza, daha bir dolu deneyim aracına sahip insan esinlenmek, gelişmek, iyileşmek için gereksinim duymuş. Olaylar, nesneler, doğa ve birbiriyle duygudaşlık ederek ilişki kurmak için seyrederek etkileşmeyi icat etmiş. Bu seyirlikle geçişerek acıklı, gülünç, saçma halleriyle yüzleşmesi bir yana, iyi vakit geçirmek de cabası. Seyirlik için ise bir seyir yeri gerek, işte “tiyatro” sözcüğü oradan miras bize, Antik Yunan’da seyir yeri anlamına gelen “theatron”dan. Burada durumları oynayan ile sey(i)reden insan, anda anla yürüyen bir daire, anda kalan değil. An sürekli ilerlediğine göre anda kalmak zaten mümkün değil ama tüm insan soyumuz gibi bilmeden ya da bilerek anda yürüyebiliriz. Tiyatro işte insanın en hızlı, en çarpıcı, en etkili etkileştiği... seyre çıkarak an içine. Yaşasın durum sanatı an boyunca, yaşasın tiyatro anlar oldukça. Sanata evet.  Nurdan Duman




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter