Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Wednesday, 04.23.2025, 12:20 AM (GMT)

News - Haberler

Can Yayınları'ndan Klasik Kadınlar Dizisi

Can Yayınları'ndan Klasik Kadınlar Dizisi Can Yayınları, Klasik Kadınlar dizisi adında yeni bir klasik dizisine başladı. Dizinin okurla buluşan ilk sekiz kitabı şöyle: Ann Radcliffe (Sicilya’da Bir Aşk Hikâyesi), Mary Shelley (Son İnsan), Emily Brontë (Uğultulu Tepeler), Jane Austen (Aşk ve Gurur), Daniel Defoe (Moll Flanders), Honoréde Balzac (Eugénie Grandet), Gustave Flaubert (Madam Bovary), Charlotte Brontë (Jane Eyre). /Archive/2021/3/26/153129131-ic1.jpgZAMANININ ÖTESİNDE YAPITLARCan Yayınları yeni başladığı Klasik Kadınlar dizisinin ilk sekiz kitabını okurlarla buluşturdu. Dizinin editörü Ayça Sezen, Klasik Kadınlar’ı şöyle anlatıyor:“Diziye Klasik Kadınlar adı vermemizin nedeni hem kadın ve erkek yazarların yarattığı ve edebiyat tarihinde klasikleşmiş, kült olmuş kadın karakterlerin öykülerinin anlatılması, hem de eserleri klasik ya da kült olmuş kadın yazarların eserlerinin bulunması. Bu eserler zamanlarının ötesinde, kadına toplumun genelinin sahip olduğunun dışında, yeni, farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor.”Italo Calvino, “Klasikleri Neden Okumalıyız?” başlıklı yazısında klasikleşmiş eserlerin farklı tanımlarını yaparken önemli bir noktaya değinir: Calvino’ya göre “Klasikler insanların hiçbir zaman ‘okuyorum’ demedikleri, genellikle ‘yeniden okuyorum’ dedikleri kitaplardır.”/Archive/2021/3/26/153137380-ic2.jpgBuradaki yeniden okuma ifadesi ünlü bir kitabı okumamış olmayı kabullenmekten doğan utancı barındırır, der Calvino: “Klasikleri okumuş olmak öyle değerli bir deneyimdir ki onları okumuş ve sevmiş olanlar için okuma fırsatını saklı tutarak zengin bir deneyim olarak beklerler.”Calvino’nun klasikler için yaptığı bir diğer tanım ise şöyledir:“Klasikler hem imgelemimize unutulmaz bir biçimde yerleşerek, hem de belleğimizin kıvrımları arasına bireysel ya da ortaklaşa bilinç dışı kılığında gizlenerek, belirli bir etki yaratan kitaplardır.”Ben bu tanımdaki ortaklaşa bilinçdışı ifadesini çok önemsiyorum. Bu noktadan baktığımızda aslında klasik eserlerin sanatın her dalında ortak imgelemimizde iz bıraktığını söylemek mümkün. Bu noktadan Jung’un arketip bilinçdışı kavramına kadar uzanabiliriz belki de./Archive/2021/3/26/153156880-ic3.jpgHER YENİ OKUMA TARİHSELDİR!Klasikler, ortak bilinçaltımızda organik katmanlar oluştururlar. Böylece insanlığın varoluş yolculuğunun tarihselliğini etkileyecek yeni katmanlar yaratırlar. Klasikler, kuşaktan kuşağa aktarılırken kalıplaşmış bir miras olarak aktarılmazlar. Her yeni okuma, çağcıl bir bakış açısı eşliğinde ‘yapısöküm’ anlayışıyla eserin yeniden inşasını barındırdığı için tarihseldir.Klasiklerle olan bağımız, değişip dönüşürken hem tarihsel olanı hem de çağcıl olanı bambaşka açılardan yorumlayabilmemizi sağlar. Aslında her sanat dalı için geçerli olan bu durum edebiyat açısından da son derece önemlidir. Klasiklerin yeniden yorumlanması, tarihsel ve sosyolojik açıdan ne kadar önemliyse feminist kuramlar açısından da o derece önemlidir./Archive/2021/3/26/153207708-ic4.jpgKADININ EDEBİYATTAKİ YOLCULUĞUKlasik Kadınlar dizisinin bu anlayışla hazırlandığını, böylece kadının edebiyattaki yolculuğunun altının çizilmek istendiğini görüyoruz. Dizinin bu şekilde adlandırılması konusunda bazı eleştiriler getirilebilir.Kendi adıma bu tür çalışmaları pozitif ayrımcılık olarak değerlendirmek eğilimindeyim. Kadının olgusal olarak edebiyattaki varoluşu, yalnızca kadın yazarların eserlerini değil, erkek yazarlar tarafından yazılmış ve klasikleşmiş kadın kahramanları da kapsar./Archive/2021/3/26/153215224-ic5.jpgDiziyi okumaya Charlotte Brontë’nin Jane Eyre’sinden başladım. Bronte kardeşler edebiyat tarihinin en ilgi çeken kadın kahramanlarından olsa gerek. O dönemin İngiltere’sinde kadınların kitap çıkarması pek mümkün olmadığı için bir erkek adıyla yayımladıkları kitapların içinde Jane Eyre ve Uğultulu Tepeler çok büyük bir ilgiyle karşılanır.Belki de bu durum klasiklerin yayımlandıkları dönemde gördükleri ilgi açısından da düşünülmeye değer ayrıntılar barındırıyor. Jane Eyre’ın hem çağının okurunda karşılık bulması hem de yazıldığı dönemin ve dilin sınırlarını aşarak yeni kuşaklarda ve bambaşka coğrafyalarda karşılık bulması klasiklerin imgelemimizdeki etkilerinin çok güzel bir örneği./Archive/2021/3/26/153224771-ic6.jpgTekrar okurken şunu anladım ki, klasikleri çok erken yaşlarda okumuş olmak onlarla kurduğumuz bağın tutarsız olmasına da neden oluyor. Yeniden okudukça anladım ki bendeki Jane Eyre gerçekten yeniden yorumlanması gereken, özen gösterilmeden kalıplaşmış yargılarla dolu bir Jane Eyre’ymiş.Dizinin dikkat çeken yazarlarından bir diğeri de Mary Shelley. Yazarın 1826’da yayımlanan Son İnsan isimli romanı, apokaliptik roman türünün ilk modern örneği sayılır.1818’de gördüğü bir rüyadan yola çıkarak yazdığı söylenen Frankenstein ya da Modern Prometheus yayımlandığında Shelley, bu romanının yayımlanmasını “çocukluktan yetişkinliğe attığım ilk adım” şeklinde yorumlar./Archive/2021/3/26/153234161-ic7.jpgKadın yazarların edebiyatın bilimkurgu türünde eserler vermesi belki de edebiyatın çocukluktan yetişkinliğe doğru attığı adımlar olarak nitelendirilmelidir. Yazdıkları kadar yaşamıyla da bize ışık tutmaya devam eden öncü yazarlardan biri olan Mary Shelley’in bu dizide yer alması onu ‘yeniden okumak’ için çok güzel bir fırsat./Archive/2021/3/26/153253004-ic8.jpgSOSYAL NORMLARA İRONİK BİR AYNA!Jane Austen’ın Aşk ve Gurur’u da sinemadan ve önceki okumalarımızdan oldukça tanıdık olması nedeniyle yeni bir bilinçle okunmayı hak eden klasiklerden.Bilindiği gibi yazıldığı yıllarda İngiliz edebiyatı gotik temaların istilası altındaydı. İzbe şatolar, ürkütücü sahneler, mezarlıklar ve kuytu ormanlarla gerilim unsurlarının ağır bastığı romanlar içinde tarih sahnesinde yerini almaya başlayan burjuva sınıfının ahlaki endişelerine ve kadın erkek ilişkilerini belirleyen sosyal normlara, ironik bir ayna tutan Jane Austen cesaretiyle hepimize ilham vermeye devam ediyor./Archive/2021/3/26/153302957-ic9.jpgHonoréde Balzac, Gustave Flaubert ve Daniel Defoe gibi yazarların seride yer alan kitapları birbirinden farklı kadınların dünyalarına dokunabileceğimiz romanlar olarak dikkat çekiyor.Hepsine ayrı ayrı değinmek bu yazının sınırlarını aştığı için kısaca yeniden okundukça kendi yolculuğumuza da yeni anlamlar katabileceğimiz bu romanlar, bir arada çok cazip bir okuma deneyimi vaat ediyor, diyebilirim.Klasik Kadınlar, benim ‘yeniden’ okumalarıma güzel bir fırsat oldu. Umarım hak ettiği ilgiyi görür. Emeği geçenlere sonsuz teşekkürler… Nilüfer Altunkaya

Doğan Kitap'tan Klasikler Serisi

Doğan Kitap'tan Klasikler Serisi Doğan Kitap Klasikler serisine hız kesmeden devam ediyor. Seriden bugüne kadar Suç ve Ceza (Dostoyevski), Yüzbaşının Kızı (Puşkin), İnsan Neyle Yaşar (Tolstoy), Goriot Baba (Balzac), Madam Bovary (Flaubert), Muhteşem Gatsby (Fitzgerald), Beyaz Diş (London), Genç Werther’in Acıları (Goethe), Notre Dame’ın Kamburu (Hugo), Babalar ve Oğullar (Turgenyev), Ölü Canlar (Gogol), Gurur ve Önyargı (Jane Austen), İki Şehrin Hikâyesi (Dickens), Gölge Kadınlar (Zweig) yayımlandı. Önümüzdeki aylarda da Çehov’un eserleri, Anna Karenina (Tolstoy), Kızıl ile Kara (Stendhal), Jane Eyre (Bronte) ve Mrs. Dalloway (Woolf) okurlarla buluşturulacak. /Archive/2021/3/26/152750930-ic1.jpgYeryüzünde hikâyenin olmadığı bir distopya düşünsenize; kimsenin kimseye bir şey anlatmadığı, bütün varlıkların derin bir unutuşa sürüklendiği hikâyesiz bir dünya.Öyle bir dünya ki, puslu bir Petersburg manzarasında, paltosunun cebine yerleştirdiği baltayla, bir “bit” olarak gördüğü tefeci kocakarıyı öldürmeye hazırlanan yakışıklı hukuk öğrencisi Raskolnikov’un hikâyesini anlatmayacak kimse.Öyle bir dünya ki, iç sıkıcı taşra kasabasından, tatsız tuzsuz kocasından bir nebze olsun kurtulmak için aşk romanlarının karşı konulmaz tehlikesine dalan Madam Bovary’nin neden siyanür şişesine uzandığını hiç bilemeyeceğiz.Öyle bir dünya ki, Balzac 19. yüzyılın çamurlu sokaklarına, monarşinin görkemli çöküşüne, burjuvazinin o “görgüsüz” doğuşuna, vitrinlerin ışıltısında ruhunu Mephistopheles’e satmaya çalışan biçare öğrencilere bakıp, devasa İnsanlık Komedyası’nı düşünecek ama bize tek kelime söylemeyecek. Goriot Baba’yı, kızları ve Rastignac, o “tek gözü kör unutuş”a gömülecek.Dickens, sisler altındaki Londra’da yankesicileri, dilencileri, mahkûmları anlatmayacak. Hikâyeleri bilmediğimiz için hiçbir zaman Büyük Umutlar’ımız olmayacak. “Zamanların en iyisi, zamanların en kötüsü” neydi, hiç bilemeyeceğiz./Archive/2021/3/26/152802945-kapakic2.jpgKLASİKLER BİZE HİÇ İHANET ETMEDİ!Öyle bir dünya ki, İngiliz taşrasında günlerini nakış yaparak, dans ederek, pencereden sokağı temaşa ederek geçiren kızların, “beyaz atlı prensler”ini nasıl bulduklarını, evlilik denilen sıkıcı kurumun içine “aşk” denilen cilveli oyunbazın nasıl sızdığını; gururlu erkeklerin, ön yargılı kadınların bildik “pembe panjurlu ev” masalını nasıl başlattıklarını da öğrenemeyeceğiz.Hikâye anlatılmayınca, kendine ait bir odası olsa bile, Jane Austen da Darcy’yi Elizabeth’i, Jane’i, Mr. Bingley’i, tatlı çöpçatan Emma Woodhouse’u, Mr. Knightly’yi sandığa kilitleyecek, o zekâ dolu cümlelerini belki de hâlâ neden evlenmediğini soran meraklı komşularına karşı kullanmakla yetinecekti.Öyle bir dünya ki, bir sabah kendini devcileyin bir hamamböceğine dönüşmüş bulan Gregor Samsa’nın can çekişen haline bakıp nasıl acınası, nasıl trajik bir varoluşumuz olduğunu öğrenemeyeceğiz.Öyle bir dünya ki, eviçlerini sıkıntıyla dolduran kadınlara bakıp Anna Karenina’yı düşünmeyeceğiz. Çünkü Tolstoy onu bize anlatmamış olacak.Öyle bir dünya ki, devrimleri, savaşları, aşkları, köyleri, kentleri, insanları derin bir yokluğa terk edeceğiz.Oysa “Anlatmak hemen her zaman bir armağandır. Anlatılan hikâye zehir taşısa ve saçsa bile; aynı zamanda bir bağdır, güven duymaktır.” diyor Javier Marias.Ve yine “Er veya geç ihanete uğramayan güven nadirdir” diyen Marias’a bu konuda kulak asmamak gerek. Klasikler bize hiç ihanet etmediler çünkü. Aslı Güneş

Kafka Kitap'tan Büyük Fikirler Serisi

Kafka Kitap'tan Büyük Fikirler Serisi Kuşkusuz felsefi eserleri okuyarak sadece bilgimizi ve genel kültürümüzü artırmayız, aynı zamanda ve özellikle de bunlar, içinde yaşadığımız dünyayı ve günümüzün koşullarını daha yerinde analiz etmemize yardımcı olurlar. Nitzsche’yi okumadan günümüzün toplumsal çürümesine sağlam bir kültürel eleştiri yöneltmek mümkün müdür? Ya da savaşmadan kazanmayı öğütleyen Sun Tzu’dan öğrenmemek olur mu? /Archive/2021/3/26/152610680-kapakic.jpg‘FELSEFE BAYKUŞ MU YOKSA HOROZ MU?“Dünyanın nasıl olması gerektiği hakkında bir şeyler söylemek gerektiğinde felsefe hep geç kalır. Olgular hakkındaki bilgi, gerçeklik tamamlandıktan ve sona gelindikten sonraki zaman içinde belirir. Nitekim kavramın bize öğrettiği de budur; ki tarihin de zorunlu olarak bize kanıtladığı gibi, ideal olanla reel olan olgunlaşmış gerçeklik zemininde karşı karşıya gelirler. İdeal olan, reel dünyadan süzdüğü özünü kendi entelektüel dünyasında biçimlendirir. Felsefe, (soluk) gri tonunu gri tonla tanımlamaya başladığında sadece yaşamda bir yapının daha yaşlandığını ifade etmiş olur. Gri olanı griyle gençleştiremeyiz, fakat onun bilgisine ulaşabiliriz. Sonuçta Minerva’nın baykuşu, uçuşuna gecenin alacakaranlığında başlar.”Alman filozof Hegel, Hukuk Felsefesinin Temel İlkeleri’nin girişinde bunları vurgulama gereği duyar. Demek ki felsefe, geleceğin nasıl olması gerektiğine değil, mevcudun nasıl olduğunu anlatmaya yoğunlaşmalıdır. Buna itiraz eden başka filozoflarsa, felsefeyi bilgeliğin sembolü olan baykuşa değil, sökmekte olan şafağın habercisi olan horoza benzetirler.Kanımca bu iki tezden bir sentez yaratmak daha doğru olur. Felsefe, hem geçmişi tahlil etmeli hem de sökmekte olan şafağı anlamlandırmalıdır.FELSEFEYE ARTAN İLGİNİN NEDENİSevindirici olan şudur ki Türkiye’de son yıllarda felsefeye olan ilgi, toplumun her kesiminde oldukça artmıştır. Sadece sanal alemde veya dijital medyada değil, fiziki yayın alanında da gözle görülür bir artış söz konusudur. Hatta bu ilgiyi okullarda da görmek mümkündür. Birçok orta eğitim kurumunun felsefeye önem verdiğini, düzenledikleri seminerlerden, ailelerden gelen taleplerden görüyoruz.Bu artışın en önemli nedenlerinden biri, AKP iktidarının orta eğitimde felsefe derslerini mümkün olduğu kadar azaltması. Son yıllarda birçok orta eğitim kurumunun İmam Hatip Liseleri’ne çevrilmesindeki amaç, “din ve ahlak” ders saatlerinin artırılması değildi, aynı zamanda felsefe derslerine olan yoğun ilgiyi çeşitli bürokratik engellerle bastırmaktı. Buna rağmen felsefeye olan ilgi azalmamış aksine artmıştır.Peki, felsefeye olan ilgi neden arttı? Bunun nedenini felsefenin özünde aramak gerekir. Yunanca bir terim olan “philo-sophia” hikmet-bilgi sevgisi demektir. Arapların ilk filozofu el-Kindi, doğrudan Yunancadan esinlenerek felsefeye “felasife”, filozofa da “feylesof” demiştir.Felsefe, aslında “hakikatin bilgisine ulaşma çabasıdır” da denebilir. Filozoflar, felsefeye kendi dünya görüşüne uygun anlamlar yüklerler. Ortak bir tanımla felsefe, “insanın aklı, mantığı ve eleştirel yöntemi kullanarak evren ve toplum hakkında düşünme, sorunlara çözümler üretme ve varlığımızı anlamlandırma çabasıdır” diyebiliriz.Felsefenin kökeninin nereye dayandığı konusu, felsefeciler arasında sürmekte olan bir tartışma konusudur. Kimileri felsefenin kökenini uygarlıkların ve devletlerin ilk ortaya çıktıkları (MÖ. 3 binli yıllarda Hint, Çin, Mısır) döneme dayandırırken, bazıları ise felsefeyi Yunanla, özellikle de Thales (MÖ 6.yy)’le başlatmaktadırlar.Felsefe yayıncılığı, son yıllarda, kendini Yunan metinleriyle sınırlamadan Hint, Çin, Doğu-İslam ve Batılı filozofların metinlerine kadar uzanmıştır. Felsefi metinler zihinlerde derin izler bırakarak insanın düşünme, görme ve olguları kavrama biçimini değiştirmişlerdir.Bu eserler, mevcut düzeni eleştirmenin yanı sıra tartışmalara zemin oluşturarak önemli ölçüde geleceği de belirlemişlerdir. Birçok eser, evreni ve dünyayı eleştirel bir gözle algılamamızı sağlamış, düşüncelerimizi zenginleştirmiş ve hayatımızı biçimlendirmeyi kolaylaştırmıştır.Bu yüzden Kafka Kitap, bir süredir, fikirleriyle insanlık tarihinde etkin olmuş hatta yön vermiş büyük düşünürlerin eserlerini yayımlamaktadır.BÜYÜK FİKİRLER SERİSİKafka Kitap, farklı bir anlayışla uygarlık tarihinin en çok okunan eserlerini “Büyük Fikirler” üst başlığıyla yayımlıyor. Robert Louis Stevenson’ın Aylaklar İçin Bir Savunu adlı eseri, serinin 21. kitabı olarak önümüzdeki günlerde kitapçı raflarında yer alacak.Peki bu eserler arasında neler var?Büyük Fikirler serisinin ilk kitaplarından biri olarak MÖ 6. yüzyılda yaşamış ünlü Çinli filozof Lao Tzu’nun unutulmaz eseri Tao Te Ching, felsefenin temel bir klasiği olarak yer almaktadır. Lao Tzu, eserinde, halkı yoksulluğa ve sefalete sürükleyen hükümdarları eleştirerek onlara “kendi çıkarlarınızı değil, halkın refah ve mutluluğunu düşünün” demektedir. Çin felsefesinin temel ilkelerinden olan savaş karşıtlığının izlerini Lao Tzu’nun söz konusu eserinde de görürüz.Yine seride Çin felsefesinin büyük filozofu Konfüçyüs’ün konuşmalarından derlenmiş İlk On Bölüm, Doğu bilgeliğinin temel metinlerinden olan Zen klasik hikayeleri, savaş sanatının üstadı Sun Tzu’nun Savaş Sanatı, Romalı filozof Seneca’nın Yaşamın Kısalığı Üzerine adlı eserler de dikkat çekmektedir.Aynı şekilde uzun bir sunuşla yorumladığımız ve çevirisi bana ait olan Thomas More’un ölümsüz eseri Ütopya, siyaset biliminin üstatlarından Niccola Makyavelli’nin klasik eseri Hükümdar, tarihin ilk kadın hakları savaşçısı Mary Wollenstonecraft’ın Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi, Alman düşünür Arthur Schoppenhauer’ın Dünyanın Istırabı Üzerine, Karl Marx’ın Komünist Manifesto’su ve İngiliz sanat eleştirmeni John Ruskin’in Sanat ve Hayat Üzerine adlı eserleri Kafka Kitap tarafından okurlarla buluşturulmuştur.Kafka Kitap’ın yayımladığı eserler arasında psikanalizmin babası Sigmund Freud’un, İngiliz yazar Virginia Woolf’un, büyük Rus düşünür ve edebiyatçılar Lev Tolstoy’un, Dostoyevski’nin ve daha birçok düşünür ve filozofun kaleminden çıkmış klasik eserler yer almaktadır. Sadık Usta

Hammer, yeniden Osmanlıülkesinde!

Hammer, yeniden Osmanlı ülkesinde! Osmanlı tarihine ilişkin çalışmalarıyla tanınan Avusturyalı Şarkiyatçı Joseph von Hammer’in seyahatnamesi ilk kez tam metin çeviriyle Türkçede. Hammer seyahatnamesinde, 1804 ağustosunda, İngiliz elçilik kâtibi Stratton ve Prusyalı tüccar Baron Bielfeld ile çıktığı on dört günlük Bursa, İznik ve İzmit gezisinde önemli gördüğü yerleri anlatır. İzlediği rota, Evliyâ Çelebi’nin ayak izleridir. Okurken; şehri tanımaya, görmeye ve anlamaya çalışanları hâlâ Evliyâ Çelebi’nin gezdirdiğini şaşarak göreceksiniz. Sadece o değil, hangi köşeyi dönseniz, hangi sokağa girseniz Tanpınar’la da göz göze geleceksiniz. /Archive/2021/3/26/152439212-ic1.jpgOsmanlı tarihine ilişkin çalışmalarıyla tanınan Avusturyalı Şarkiyatçı Joseph von Hammer’in seyahatnamesi, İstanbul’dan Bursa ve Uludağ’a Bir Seyahat - İznik ve İzmit Üzerinden Geri Dönüş ilk kez tam metin çeviriyle Türkçede.Hammer seyahatnamesinde, 1804 ağustosunda, İngiliz elçilik kâtibi Stratton ve Prusyalı tüccar Baron Bielfeld ile çıktığı on dört günlük Bursa, İznik ve İzmit gezisinde önemli gördüğü yerleri anlatır.İzlediği rota, Evliyâ Çelebi’nin ayak izleridir. Osmanlı Devleti’ni var eden şehri, Seyahatnâme’nin rehberliğinde dolaşmakla kalmaz, neredeyse eserleri betimlemesi bile Evliyâ’nın kelimeleriyle çektiği fotoğraftaki gibidir./Archive/2021/3/26/152448228-ic2.jpgOsmanlı Devleti’ni var eden şehri, Seyahatnâme’nin rehberliğinde dolaşmakla kalmaz, neredeyse eserleri betimlemesi bile Evliyâ’nın kelimeleriyle çektiği fotoğraftaki gibidir:“Osmanlı İmparatorluğu’nun tamamında sadece Sinop’ta oyma işleriyle ünlü minber, Ulu Camii’nin minberiyle kıyas kabul eder.”, “Yapının en ünlü sanat eseri, ince bir zevki yansıtan zengin oymalarının dolgunluğu, inceliği ve parlaklığı ile insanı hayrete düşüren kapısıdır. Kapının yapımı tam üç yıl sürmüş ve bu esnada 40 bin altın harcanmıştır.”Hammer Seyahatnamesi’ni okurken; şehri tanımaya, görmeye ve anlamaya çalışanları hâlâ Evliyâ Çelebi’nin gezdirdiğini şaşarak göreceksiniz. Sadece o değil, hangi köşeyi dönseniz, hangi sokağa girseniz Tanpınar’la da göz göze geleceksiniz.Hammer Seyahatnamesi: İstanbul’dan Bursa ve Uludağ’a Bir Seyahat - İznik ve İzmit Üzerinden Geri Dönüş / Joseph V. Hammer / Çeviren: Nilüfer Epçeli / Timaş Yayınları / 208 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Goethe’ninİtalyası…

Goethe’nin İtalyası… Johann Wolfgang von Goethe, 3 Eylül 1786 gecesi sabaha karşı kimseye haber vermeden gizlice Weimar’daki evinden çıkar ve çocukluğundan beri hayalini kurduğu İtalya’ya gitmek üzere yola koyulur. Birkaç ay süreceğini düşündüğü bu seyahat, neredeyse iki yıl sürer. Büyük ölçüde otobiyografik izler taşıyan gezi notları İtalya Seyahati’nde, yazarın gösterişli bir hayattan sade bir var oluşa uzanan kişisel dönüşümüne de tanıklık ederiz. /Archive/2021/3/26/152328604-ic.jpgJohann Wolfgang von Goethe, 3 Eylül 1786 gecesi sabaha karşı kimseye haber vermeden gizlice Weimar’daki evinden çıkar ve çocukluğundan beri hayalini kurduğu İtalya’ya gitmek üzere yola koyulur.Genç yaşta yazdığı Genç Werther’in Acıları ile yakaladığı şöhretten ve sürdürdüğü bakanlık görevinden yorgun düşen Goethe, bu kaçışın körelen yaratıcılığına çare olacağını umut eder.Tanınmamak için adını değiştirir ve en yakınlarına bile nerede olduğunu haber vermez.Birkaç ay süreceğini düşündüğü bu seyahat, neredeyse iki yıl sürer. Goethe yolculuk boyunca İtalya’nın coğrafyasına, insanlarına, kültürüne ve gündelik yaşamına dair derinlemesine gözlemlerde bulunur.Büyük ölçüde otobiyografik izler taşıyan bu gezi notlarında, yazarın gösterişli bir hayattan sade bir var oluşa uzanan kişisel dönüşümüne de tanıklık ederiz.İtalya Seyahati / Goethe / Çeviren: Gürsel Aytaç / İletişim Yayınları / 370 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Mansur Yavaş: Hayvan yetiştiren yerliüreticilerimize manda desteğinde bulunmaya başlıyoruz

Mansur Yavaş: Hayvan yetiştiren yerli üreticilerimize manda desteğinde bulunmaya başlıyoruz Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, "Benim en büyük hayalim Ankaralıları zengin etmek" diyerek yerli üreticilere manda desteğini duyurdu. ABB Başkanı Mansur Yavaş, "Benim en büyük hayalim Ankaralıları zengin etmek" diyerek Ankaralılara müjdeyi duyurdu. Yavaş, yerli üreticilere manda desteği sağlayacaklarını açıkladı.Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Yavaş, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:"Benim en büyük hayalim Ankaralıları zengin etmek. Bu kapsamda hayvan yetiştiren yerli üreticilerimize manda desteğinde bulunmaya başlıyoruz. Hibe edeceğimiz gebe mandalar sayesinde hem et ve süt üretimi artacak hem de hemşehrilerimiz hesaplı ve doğal ürünlere ulaşabilecekler." Yavaş'ın paylaşımı şu şekilde:Benim en büyük hayalim Ankaralıları zengin etmek.Bu kapsamda hayvan yetiştiren yerli üreticilerimize manda desteğinde bulunmaya başlıyoruz.Hibe edeceğimiz gebe mandalar sayesinde hem et ve süt üretimi artacak hem de hemşehrilerimiz hesaplı ve doğal ürünlere ulaşabilecekler. pic.twitter.com/qKieu7HBcg— Mansur Yavaş (@mansuryavas06) March 26, 2021 cumhuriyet.com.tr

Son dakika... ABD BaşkanıBiden'dan Erdoğan'a davet

Son dakika... ABD Başkanı Biden'dan Erdoğan'a davet Gelen son dakika haberine göre; ABD Başkanı Joe Biden, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rus Devlet Başkanı Putin ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'i iklim görüşmeleri için davet etti. ABD Başkanı Joe Biden yönetiminden yetkililer, iklim değişikliğine ilişkin görüşmelere dair açıklama yaptı. AP ajansında yer alan habere göre yetkililer,  Biden'ın; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, Rus mevkidaşı Vladimir Putin'i ve Çinli mevkidaşı Şi Cinping'i de görüşmelere katılmaya davet ettiği bilgisini verdi.22 ile 23 Nisan tarihlerinde ABD öncülüğünde düzenlenecek olan görüşmelerde, fosil yakıt kullanımı nedeniyle oluşan kirliliği önlemeye yönelik küresel çabalar ele alınacak.AYRINTILAR GELİYOR... cumhuriyet.com.tr

Konya'da esnaf isyan etti: 'Kongreler dolu dükkanlar kapalı'

Konya'da esnaf isyan etti: 'Kongreler dolu dükkanlar kapalı' Konya'da dükkanlarının bir yıldır kapalı olduğunu söyleyen bir grup esnaf eylem yaptı. Dükkanları kapalıyken Ankara'daki AKP kongresinde onbinlerce insanın toplanmasına tepki gösteren esnaf, "Esnaf karanlığa vatandaş büyük bir sağlık tehdidine neden mahkum edildi? Hak bekliyoruz, vicdan bekliyoruz ve en önemlisi unuttukları o adaleti bekliyoruz" diyerek dükkanlarının önlem alınarak açılmasını talep etti. Konya'nın Merkez Meram İlçesi Şehit Yunus Mermer Parkında bugün buluşan bir grup kafe ve restoran işletmecisi, risk haritasında kırmızı renkli 17 ilden biri olduğu için dükkanlarını açamadıklarını belirterek artık dayanma sabırlarının ve güçlerinin kalmadığını söyledi. Basın açıklamasına katılan esnaf, "Kongreler dolu, dükkanlar kapalı", "Artık yeter", "Virüs sadece Konya'da mı?", "Konya'nın suçu ne?" yazılı dövizler taşıdı."BU KONGRELER NEDEN YAPILDI?"Grup adına konuşan restoran işletmecisi Mehmet Emin Altunses, "Bize 'sizin iliniz çok riskli, kafe ve restoranları açmayacaksınız' dediler, devasa salonlarda lebalep toplanmalara göz yumdular. 16 milyonluk İstanbul'da, 5,5 milyonluk Ankara'da, 4,5 milyonluk İzmir'de kafe ve restoranları açtılar. Konya'da vaka sayıları düşmedi. Biz sadece işletmelerimizin açılması noktasında fikir beyan etmiyoruz, bir yıldır işletmelerimizin kapalı kalmasına rağmen binlerce kişinin bir arada toplanmasına anlam vermekte güçlük çekiyoruz. Bugüne kadar sessiz kalmamızın tek nedeni milletimizin sağlığı, devletimizin düzeniyken bu kongreler neden yapıldı?" sözleriyle tepkisini dile getirdi."DENETLENMEKTEN DEĞİL GELECEĞİMİZDEN ENDİŞELİYİZ"Antalya'da vaka sayılarının yükselmemesi için oradaki vakaların Konya'ya kaydedildiğini, bu yüzden Konya’nın yüksek riskli olduğunu iddia eden Altunses, "Denetleme acziyetinin faturasını ödemek istemiyoruz. Hepimiz, işletmesi açılan illerdeki sınırlamalara tabii bir şekilde açılmaya razıyız. Biz denetlenmekten endişe etmiyoruz, ama geleceğimiz için çok endişeliyiz" dedi."NE KREDİ İSTİYORUZ NE DESTEK, KÖSTEK OLMAYIN YETER"İşletmesi kapalı kalan esnafın desteklenmediğini belirten Mehmet Emin Altunses, "Biz, yangının ortasına atılmayı reddediyoruz! Biz, destek olunmasını geçtik, köstek olunmamasını istiyoruz. Biz ne kredi istiyoruz ne destek! Bir yıldır nasıl ki kendi imkanlarımızla bir mücadele verdiysek, bundan sonra da veririz. Ancak işletmelerimiz bu denli karanlığa mahkum edildiği sürece, o sözü edilen 'devletin bel kemiği' denilen küçük esnaf direnemez, ayakta kalamaz. Yıkılır, boğulur, savrulur. Biz, devletimizin bel kemiği kırılsın istemeyiz" sözleriyle hükümete seslendi. ANKA

İBB SözcüsüMurat Ongun kaçkişiye istihdam sağladıklarınıaçıkladı

İBB Sözcüsü Murat Ongun kaç kişiye istihdam sağladıklarını açıkladı İBB Sözcüsü Murat Ongun sosyal medya hesabı üzerinden, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu döneminde kaç kişiye istihdam sağladıklarını açıkladı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Sözcüsü Murat Ongun, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu döneminde istihdam ofisleriyle kaç kişiye iş olanağı sağladıklarını açıkladı.Twitter hesabı üzerinden açıklama yapan Ongun, "İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu döneminde, İstanbul genelinde açılan 13 Bölgesel İstihdam Ofisimiz bugün itibariyle 15.276 vatandaşımıza özel sektörde istihdam sağlamıştır. Pandemi dönemine rağmen İBB’nin istihdam çalışmaları tüm hızıyla sürüyor" ifadelerini kullandı.Ongun'un paylaşımı şu şekilde:İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu döneminde, İstanbul genelinde açılan 13 Bölgesel İstihdam Ofisimiz bugün itibariyle 15.276 vatandaşımıza özel sektörde istihdam sağlamıştır. Pandemi dönemine rağmen İBB’nin istihdam çalışmaları tüm hızıyla sürüyor.— Murat Ongun (@Mrt_Ongun) March 26, 2021 cumhuriyet.com.tr

Zammıkabul etmeyen Hyundai Assan işçileri, yönetimi istifayaçağırdı

Zammı kabul etmeyen Hyundai Assan işçileri, yönetimi istifaya çağırdı Kocaeli’de bulunan Hyundai Assan fabrikasında teklif edilen yüzde 14 zam teklifini kabul etmeyen işçiler, dün akşamdan bu yana sürdürdükleri eylemlerini, bu akşamda devam ettirdi. İşçiler, soğuk havaya rağmen ıslık ve alkışlarla yönetimi istifaya çağırdı. Kocaeli’nin İzmit ilçesindeki Hyundai Assan fabrikasında, işçiler fabrika önünde dün akşam ve bu sabah sürdürdükleri zam eylemine, bu akşam üzeri de soğuk havaya rağmen devam etti.Toplu sözleşme görüşmelerinde teklif edilen yüzde 14’lük zammı kabul etmeyen işçiler, mesailerinin bitmesinin ardından servis araçlarına binmeyerek fabrika önünde yeniden eylem yaptı. Fabrika önünde ıslık ve alkışlar eşliğinde yönetimi istifaya çağıran işçiler, kendilerine teklif edilen yüzde 14 zammı yeterli bulmadıklarını belirtti.İşçilerin dağılması için uyarılarda bulunan fabrika yetkilileri, "Biz önümüzdeki dönemde elimizden gelenin en iyisini yapmış olacağız. Birbirimize güvenmemiz lazım. Biraz zaman. Verilmiş bir söz var, yönetim size destek sağlayarak sözünü tutacak. 8 seneden bahsediyoruz, bir gün de çözülecek bir şey değil bu" dedi.İşçiler sorunun çözülmesi konusunda fabrika yetkililerinden söz aldıktan sonra olaysız bir şekilde dağıldı. İHA

Beyaz Saray'dan 'Afganistan'dançekilme' tartışmalarına ilişkin açıklama

Beyaz Saray'dan 'Afganistan'dan çekilme' tartışmalarına ilişkin açıklama Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, ABD askerlerinin 1 Mayıs'a kadar Afganistan'dan tam olarak çekilmesinin zor olduğunu ancak Başkan Joe Biden'ın henüz nihai kararını vermediğini belirtti. ABD Başkanı Biden, yaptığı açıklamda, "1 Mayıs’a kadar Afganistan’dan çekilmemiz çok zor, ancak ülkede uzun süre kalma niyetimiz de yok" demişti. Psaki, Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.Biden'ın dün yaptığı basın toplantısında, "1 Mayıs'a kadar Afganistan'dan çekilmemiz zor gibi" ifadesine açıklık getiren Psaki, Biden'ın bölgedeki lojistik durumu göz önüne alarak böyle bir çıkarımda bulunduğunu kaydetti.Psaki, "Bölgedeki duruma bakılırsa 1 Mayıs'a kadar çıkmamız zor gibi, Biden da bunu söyledi. Biz Afganistan'ın yeniden teröristler için cennet olmasını istemiyoruz. Bölgedeki ortak ve müttefiklerimizle irtibat içindeyiz. Ancak Biden henüz nihai kararını vermedi." diye konuştu.ÇİN'E UYGUR TÜRKLERİ MESAJIÇin'in Uygur Türklerini zorla çalıştırması nedeniyle kendileriyle ticareti kesen firma ve şirketlere uyguladığı baskıya da değinen Psaki, "Çin'i, Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki korkunç insan hakları ihlallerinden alıkoymak ve zorla çalıştırma yoluyla üretilen ürünlerin ithalatını durdurmak için güçlü adımlar atıyoruz." dedi.Psaki, ABD'li tüketicilerin paralarının nereye gittiğini bilmeye hakkı olduğunun altını çizerek "Uluslararası toplumun, Çin'in özel şirketlere karşı piyasalarına bağlılığını silah olarak kullanmasına karşı çıkması gerektiğini düşünüyoruz." şeklinde konuştu.COVİD-19'UN KAYNAĞI İÇİN DSÖ RAPORUNU BEKLİYORPsaki, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinin (CDC) eski Direktörü Robert Redfield'in, Covid-19'un Çin'deki bir laboratuvardan çıkmış olabileceği yönündeki açıklamalarına da yanıt verdi.Dünya Sağlık Örgütünün konuyu araştırdığına ve yakın zamanda bir rapor yayımlayacağına işaret eden Psaki, "Bu rapor yayımlandığında, Covid-19'un ilk zamanları ve çıkış noktasına dair birçok şeyi öğrenmiş olacağız. Böylece de gelecek krizlere daha iyi hazırlanabiliriz." yorumunu yaptı.Psaki, DSÖ'nün soruşturmasında şeffaflığın önemli olduğunu vurguladı.BİDEN'IN FOX'A SÖZ HAKKI VERMEMESİ GÜNDEME GELDİCumhuriyetçi kanatta yer alan Fox News'in Muhabiri Peter Doocy, Biden'ın dünkü basın toplantısında kendisine söz vermediğini hatırlatarak "Neden bizim ismimiz Biden'ın önündeki listede yoktu?" diye sorması üzerine Psaki, bugüne kadar Fox'a birçok açıklama yaptıklarını söyledi. AA

Halk Bankası'nın temyiz duruşması12 Nisan'da yapılacak

Halk Bankası'nın temyiz duruşması 12 Nisan'da yapılacak ABD'de New York İkinci Bölge Mahkemesi'nde görülen Halk Bankası'nın temyiz davasında, duruşma tarihi 12 Nisan olarak belirlendi. New York İkinci Bölge Mahkemesi'nde 12 Nisan'da yapılacak duruşmada Halk Bankası avukatları, temyiz hakimleri ve New York Güney Bölgesi savcıları argümanlarını ortaya koyacak.Bankanın avukatları, "Yabancı Devlet Dokunulmazlığı Yasası" kapsamında üst mahkemeye yaptıkları itiraz kapsamında Halk Bankası'nın ABD'de yargılanamayacağını savunuyor. Savcılık ise bankanın ABD'de yargılanabileceği görüşünü öne sürüyor.12 Nisan'daki temyiz duruşmasından sonraki bir tarihte mahkeme yargıçları bu itirazı ve savcıların argümanlarını değerlendirip bankanın ABD'de yargılanıp yargılanamayacağına karar verecek.BANKA HAKLI BULUNURSA DAVA SÜRECİ DURACAKNew York İkinci Bölge Mahkemesi'nin Halk Bankası'nı haklı bulması durumunda bir alt mahkeme olan New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi'ndeki dava süreci duracak. Temyiz mahkemesinin banka aleyhinde karar vermesi durumunda ise federal mahkemedeki dava süreci kaldığı yerden devam edecek.Halkbank, "Yabancı Devlet Dokunulmazlık Yasası" kapsamında "ABD'de yargılanamayacağı'" gerekçesiyle temyiz mahkemesine yaptığı başvuru sonuçlanana kadar, federal mahkemedeki yargı sürecinin askıya alınmasını istemişti.Federal mahkeme bu talebi kabul etmeyince, Halk Bankası temyiz mahkemesine başvurmuştu.Temyiz mahkemesi bankanın söz konusu yasa kapsamında ABD'de yargılanamayacağı gerekçesiyle yaptığı başvuruyu inceleyip karar verene kadar, federal mahkemedeki yargı sürecinin bekletilmesine hükmetmişti.Halkbank'a savcılar tarafından "ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını ihlal ettiği" suçlaması yöneltiliyor. AA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter