Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Monday, 04.21.2025, 02:20 AM (GMT)

News - Haberler

Yaşamınıyitiren NaciyeÇiğdem Atalay'a siyaset yasağıistendi

Yaşamını yitiren Naciye Çiğdem Atalay'a siyaset yasağı istendi Üç yıl önce kanserden hayatını kaybeden 7 Haziran 2015 seçiminde HDP Amasya 1’inci sıra milletvekili adayı Naciye Çiğdem Atalay'a siyaset yasağı istendi. HDP’nin kapatılması istemi ile hazırlanan iddianamede siyaset yasağı istenen 687 kişiden biri de üç yıl önce kanserden hayatını kaybeden Naciye Çiğdem Atalay oldu. Çiğdem Atalay’ın yakını avukat Can Atalay, “Görünce içimiz acıdı, üç yıl önce hayatını kaybeden mezardaki birine siyaset yasağı getirildi. Bu durum bile hazırlanan iddianamenin nasıl olduğunu göstermeye yetecek bir örnektir. HDP’den aday oldu diye böyle bir suçlama yapılabilir mi?” diye tepki gösterdi. Emekli öğretmen Naciye Çiğdem Atalay 7 Haziran seçiminde HDP Amasya 1’inci sıra milletvekili adayı olmuştu. Can Atalay, “Geçen yıl Yargıtay Ceza Dairesi, 301 kişinin yaşamını yitirdiği Soma davası ile çok yerinde bir karar verdi. Kararı veren heyeti ocak ayının başında değiştirdiler. O zamana kadar itiraz etmeyen Yargıtay Başsavcılığı 8 Ocak’ta itiraz etti. Ve Soma davası kararı bozuldu. Savcılık, yeni üyelerin gelmesiyle itiraz ediyor. İşte bunu yapan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı şimdi de HDP’nin kapatılması iddianamesini yazıyor” diye konuştu. Mehmet Menekşe

Eğitimci Balmuk, Andımız’ın yeniden yönetmeliğe konulabileceğini söyledi

Eğitimci Balmuk, Andımız’ın yeniden yönetmeliğe konulabileceğini söyledi Eğitim-İş Genel Özlük Hukuk Sekreteri Maksut Balmuk, MEB’in yanı sıra Meclis’te yasa değişikliği ile de Andımız’ın geri getirilebileceğine dikkat çekti. Eğitim-İş Genel Özlük Hukuk Sekreteri Maksut Balmuk, Andımız’ın yönetmelik değişikliği ile kaldırıldığını anımsatarak Danıştay’ın verdiği kararların, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) bu yönetmeliği kaldırma ya da kaldırmama yetkisine ilişkin olduğuna işaret etti. Dolayısıyla, MEB’in yeni bir yönetmelik düzenlemesi ile Andımız’ı yeniden okutabileceğini vurgulayan Balmuk, “MEB, ‘yönetmelikten kaldırdığım maddeyi yeniden yönetmeliğe koyuyorum’ dediğinde hukuka aykırı bir işlem olmayacaktır” dedi. Kurulun verdiği kararı doğru bulmadıklarını, kararın da siyasi bir karar olduğunu düşündüklerini vurgulayan Balmuk, Meclis’te yasa değişikliği ile de Andımız’ın geri getirilebileceğine dikkat çekti. "MEB, ANDIMIZI SAVUNMUŞTU"Balmuk, 2008’deki Andımız’ın kaldırılmasına ilişkin davada MEB’in Andımız’ı savunduğunu, Danıştay’ın da MEB’in savunması nedeniyle ‘MEB’in takdiridir’ yönünde karar verdiğini kaydetti. Andımız’ın kaldırıldığı yönetmelik değişikliğinin 2018’de iptal edilmesinin ardından MEB’in temyiz dilekçesinde savunmasını “değişikliği yapmanın bakanlığın takdir yetkisi içinde kaldığı” yönünde yaptığını aktaran Balmuk, “Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, bu değişikliğin üst normlara uygun olup olmadığının denetimini yapar. Kurulun gerekçe olarak ortaya koyabileceği görüş, bakanlığın eğitimle ilgili konularda yetkili olduğu ve takdir yetkisi bulunduğu noktasında olacaktır” dedi. Sefa Uyar

Prof. Dr. HakkıUyar'dan "İstiklal Marşıbağımsızlık, Andımız kimlik" değerlendirmesi

Prof. Dr. Hakkı Uyar'dan "İstiklal Marşı bağımsızlık, Andımız kimlik" değerlendirmesi Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakkı Uyar, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Milli Andımız İstiklal Marşı” sözüyle ilgili olarak “Siz Cumhuriyetin kurucu değerleriyle sorun yaşıyorsanız orada ifade edilen her şey sizi rahatsız eder” ifadelerini kullandı. Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakkı Uyar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Milli Andımız İstiklal Marşı” sözünü yorumladı.İkisinin kıyaslanamayacağını vurgulayan Uyar, “Bu elmayla armudu toplamaya benzer. Milli marşlar bağımsızlığı simgeler. Andımız ise ülkeye aidiyetinizi ifade eder. Kim olduğunuzu söyler. Biz Müslüman milleti miyiz? Ümmet miyiz? Bu millet dediğimiz ne? ‘Türk milleti’ denmekte; gocunmamamız gerekir” diye konuştu. ULUS DEVLET OLUŞTURMA ÇABASIUyar, “Bunu Cumhuriyetin ulus devlet oluşturma çabası olarak görmek gerekir. Burada inşa edilen ve kullanılan ifadelerle Atatürk’ün oluşturduğu laik Türk milliyetçiliğinden söz ediyoruz” dedi. “Siz Cumhuriyetin kurucu değerleriyle sorun yaşıyorsanız orada ifade edilen her şey sizi rahatsız eder” diyen Uyar, “Dolayısıyla biz Cumhuriyetin 100. yılına girerken daha milletin adına karar verememişsek, milli marşımızla ilgili ya da Andımız’la ilgili tartışmalarımız varsa bu sıkıntılı bir durumdur. Bunları çoktan geride bırakmamız gerekirdi” dedi. Sarp Sağkal

Erdoğan’ın Andımızçıkışına‘parti içi mesele’olarak bakıyor

Erdoğan’ın Andımız çıkışına ‘parti içi mesele’ olarak bakıyor AKP ile MHP'nin Andımız kararında farklı duruş sergilediğine değinen Devlet Bahçeli, "Her ne kadar iki parti ittifak çatısı altında bir arada bulunsa da aslında parti tüzüğü, programı açısından iki farklı parti" açıklamasında bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yeniden genel başkan seçildiği 13. Olağan Kurultayı’nda yaptığı Andımız çıkışının hemen ardından İstiklal Marşı’nı “ant” olarak tanımlaması, kulislerde, “Cumhur İttifakı’nda Andımız çatlağı” yorumlarına da neden oldu. Ancak MHP kanadı, “bu durumun iki parti arasında bir çatlak oluşturmadığını” vurguluyor. MHP’nin 'Andımız' ile ilgili tavrını Genel Başkan Bahçeli’nin hem kurultay öncesinde hem de kurultayda yaptığı değerlendirmelerle altını kalın çizgilerle çizdiğine dikkat çekilirken, partide, “AKP ve MHP, Cumhur İttifakı’nda, Türkiye’nin bekası için yan yana bulunan ve bu noktada içlerinde uzlaşı barındıran bir yapıyı temsil ediyor. Erdoğan’ın değerlendirmeleri de ittifak için bir risk taşımaz. Çünkü Cumhurbaşkanı da MHP’nin bu konudaki tavrının çok net olduğunu biliyor. Ayrıca her ne kadar iki parti ittifak çatısı altında bir arada bulunsa da aslında parti tüzüğü, programı açısından iki farklı parti. Elbette bu noktada görüş ayrılıkları olabilir. Ama ittifakın ana çatısını görüş ayrılıkları değil, ortaklıklar ve Türkiye’nin geleceği, bekası belirler” değerlendirmesi yapılıyor. MHP’nin bu nedenle Andımız kararına ilişkin iktidar cephesinden gelen açıklamaların “parti içi bir mesele olarak değerlendirilmesi” gerektiğine işaret ediliyor. "MHP GERİ ADIM ATMAZ"Andımız ile ilgili AKP’de de “MHP, Andımız ile ilgili geri adım atmaz” değerlendirmesi yapılıyor. Ancak burada AKP’nin “parti politikası” örnek olarak gösteriliyor. AKP’nin “partide tüm yurttaşları kapsayacak bir parti olmak istediği, bu nedenle bugüne kadar HDP’den başka kendisine seçenek bırakılmayan Kürt kökenli seçmene de AKP’nin politikalarının iyi anlatılması gerektiğine” işaret ediliyor. AKP’nin, 2023’e giderkenki tavrının da “MHP’nin dile getirdiği gibi Türkiye’nin geleceği ve bekası için bir, parti içi siyaset anlamında iki ayrı parti vurgusunun olduğu” belirtiliyor. Bu nedenle her iki partinin de “inandığı doğruları istediği şekilde söyleyebileceğine, ittifakın bu amaçla kurulduğu” vurgulanıyor. Selda Güneysu

CHP: "Cumhurİttifakı, Andımız konusunda berraklaşmalı"

CHP: "Cumhur İttifakı, Andımız konusunda berraklaşmalı" CHP, Cumhur İttifakı’nın iki ortağının Andımız değerlendirmelerini ‘’ayrışma’’ olarak yorumladı. - CHP Grup Başkvekili Engin Özkoç: MHP, samimi bir seçimde bulunmalı. Muhalefetin oyları TBMM’de yeterli. MHP, Andımız’ı terör örgütü istedi diye yasaklayanlarla mı hareket edecek? Yoksa durduğu yer itibarıyla muhalefetle birlikte mi hareket edecek? Mesele Andımız’la da sınırlı değil. Tabelalardan ‘T.C.’ mührünün ve madalyalardan Atatürk kabartmasının kaldırılması da var, Habur’dan davul zurnayla teröristlerin Türkiye’ye alınması var. Bunların hepsi Öcalan istedi diye yapıldı. Şimdi MHP nerede durduğuna bir daha bakacak. Biz, ‘Muhatabımız TBMM’ diyoruz. AKP ve MHP, ‘bizim muhatabımız PKK terör örgütü’ diyor. Bu konuda ısrarla aynı yerde duruyorlar."BERRAKLAŞILMALI"- CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel: Cumhur İttifakı, Andımız konusunda berraklaşmalı. Küçük ortağıyla, büyük ortağıyla 2023’e sandık randevusu verenler, ittifakın cumhurbaşkanı adayını ilan edenler Andımız konusunda prompter’lardan, kapalı kapılardan, yargı kararları üzerinden birbirleriyle atışmayı bırakıp konuşmalıdırlar.Dün küçük ortak, “Andımız’dan şu bu istedi diye asla vazgeçmeyiz” dediği saatlerde, Erdoğan, “Milli andımız İstiklal Marşı” diyordu. Senin adına konuşan, siyaset yapan, prompter’ına yazı yazanlar Andımız’dan vazgeçti Sayın Bahçeli. Hem de yıllar oldu. Andımız lehine çıkan yargı kararının dahi gereğini yerine getirmedi AKP. Danıştay’a laf yetiştireceğine, işin taşeronuyla değil işvereniyle ilgilen Sayın Bahçeli.  Erdem Sevgi

Koruma altındaki sulak alanlar, yönetmelik değiştirilerek yapılaşmaya açıldı

Koruma altındaki sulak alanlar, yönetmelik değiştirilerek yapılaşmaya açıldı İktidar, sulak alanlarda yapılaşmanın önünü biraz daha açtı. Üstelik de bunu “Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği”nde değişiklik yaparak gerçekleştirdi. Sulak alanlarda baraj, gölet gibi zorunlu altyapılar dışındaki projelere de “kamu yararı kararı” bulunması şartıyla izin verilecek. Ayrıca bakanlık, sulak alanlarda “eğlenme, dinlenme” gibi hizmetler için tesis yaptırabilecek. Bu tesisler şirketlere işlettirilebilecek.    Tarım ve Orman Bakanlığı, dün yönetmeliğe “İşletme/İşlettirme” başlığı ile yeni bir madde ekledi. Yeni eklenen bu madde şöyle:  “Sulak alanlarda, bakanlığa tahsis edilen yerlerde koruma, yönetim, işletme, tanıtım, sportif, eğlenme, dinlenme ve benzeri hizmetler için gerekli altyapı, üstyapı ve diğer tesisler genel müdürlükçe (Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü) yapılır veya yaptırılır. Söz konusu tesislerin işletilmesi ve/veya işlettirilmesi genel müdürlükçe yapılır veya yaptırılır.”Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 13 ilde 41 taşınmazı satışa çıkardı. Mustafa Çakır

Çıplak aramaya ilk iddianame

Çıplak aramaya ilk iddianame Gezi Direnişi sırasında gözaltına alınarak çıplak aramaya maruz bırakılan Mücella Yapıcı’nın 8 yıl önceki şikâyeti iddianameye dönüştürüldü. İddianame, gözaltında çıplak arama uygulamasının ilk kez, üstelik işkence suçlamasıyla hazırlanması nedeniyle sembolik önem taşıyor. Çıplak arama tartışmaları gündemde yerini korurken, yargıdan konuyla ilgili önemli bir adım geldi. Eski Mimarlar Odası Başkanı, Yüksek Mimar  Mücella Yapıcı, 8 Temmuz 2013’te Taksim Dayanışma Platformu’nun temsilcileri ile birlikte gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde dört gün gözaltında tutulan ve çıplak aramaya maruz kalan Yapıcı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu, 8 yıl önce konuyla ilgili tutanak tutmuştu. İLK KEZ İŞKENCE KAPSAMINDAİddianamenin hazrılanmasının 8 yıl sürdüğünü hatırlatan Eyüboğlu, “Gözaltında çıplak arama ilk kez bir iddianameye girdi. Cezaevlerinde çıplak arama uygulamasının Türkiye’de raporlara konu olduğunu biliyoruz, hatta AİHM kararları var. Gözaltında çıplak arama sürekli olarak gündemde olsa da yargılama konusu olmuyordu şimdiye kadar. Bu nedenle önemli ancak hangi maddenen yargılama konusu olduğu da önemli. Bu iddianamede TCK’nin 94’üncü maddesinde yer alan işkence suçlamasına konu oldu. Yani işkence ve çıplak aramanın aynı iddianamede yan yana gelmesi de kıymetli. Açıldığı zaman haksız arama gibi çok önemli olmayan maddelerden açılıyordu” dedi.AKP’li Özlem Zengin’in sözlerini de hatırlattığımız Eyüboğlu, “Çıplak arama yoktur deyince gerçek değişmiyor. 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde gözaltılara bir avukat olarak eşlik ettim ve orada da çıplak arama yaşandı. Ondan önce de Boğaziçi protestolarında LGBTİ+’lara uygulanmasına tanıklık ettim. Özlem Zengin’in sözlerinin hiçbir önemi yok” diye konuştu.  Eyüboğlu son olarak, “Beraat  ya da etkisiz cezalar çıkarsa çıplak arama bu sistematikliğiyle devam edecek. Davaya sahip çıkılmalı” dedi. Tuğba Özer

Naci Ağbal görevden alındı

Naci Ağbal görevden alındı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevden alındı.  Naci Ağbal yerine Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu getirildi. Ayrıntılar geliyor... cumhuriyet.com.tr

Twitter Türkiye'de temsilci bulunduracak

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Twitter Türkiye'de temsilci bulunduracak Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, Twitter'ın Türkiye'de temsilci bulunduracağını bildirdi. Sosyal medya platformları Youtube ve Facebook'un ardından Twitter da Türkiye'de temsilci bulundurak.Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, Twitter'ın Türkiye'de temsilci bulunduracağını açıkladı.Günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurtdışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarının Türkiye'ye temsilci ataması gerekiyordu.  Bu düzenleme kapsamında, uzun süredir temsilci atama kararını hayata geçirmeyen ve bu nedenle reklam cezasıyla karşılaşan Twitter temsilci bulunduracağını bildirdi.Daha önce Twitter'dan açıklama yapan Twitter Türkiye'nin avukatı Gönenç Gürkaynak, şunları kaydetti:"Sayın basın mensupları: Twitter'ın Türkiye'de temsilci atayıp atamadığı konusu müvekkile ait bir konu. Serbest avukat olarak herhangi bir müvekkilimin konusu üzerinde hiçbir zaman basına açıklama yapmadım, yapmıyorum. Çok sayıda telefon aldığım için, topluca affınıza sığınıyorum." AA

‘Edebiyatla Ahmaklaştırma FelsefeyleÇökertme’Özdemirİnce'nin yazısı...

‘Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme’ Özdemir İnce'nin yazısı... “Taylan Kara’nın kitabı 600 adet basılmış ama 6 bin, 60 bin, 600 bin basılıp okunması gereken bir kitap. Ben bu yazıyı yazmasam başkaları -barış içinde birlikte yaşama yandaşları- asla yazı yazmazlar. Onlar çorbayı içmek için sıra beklerler. Övmek gerekmez ki yerin dibine batırın! Onu da yapmazlar, yapamazlar çünkü güçleri yetmez. Yazar, bu uyutan ve ahmaklaştıran edebiyatın neden ve nasıl yaratıldığını, nasıl palazlandığını, nasıl egemen olduğunu anlatıyor zaten.” /Archive/2021/3/19/171208461-ic1.jpgTaylan Kara, Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme kitabının üçüncüsünün Ön söz’üne André Lefevere’den, “Dünyanın nasıl olması gerektiği konusunda ileri sürülen düşünceye ideoloji denir” tanımını alıntılayarak başlıyor. Tanımın devamı da var, onu da ben aktaracağım: “Edebiyatın nasıl olması gerektiği konusunda ileri sürülen düşünceye estetik denir.”Çeviribilimin oluşturucularından biri olan André Lefevere çevirinin operasyonel biriminin sözcük ve metin değil kültür olduğunu söyler. Taylan Kara, aydınlanmanın, modernitenin yeterince bilinmediği Türkiye’de postmodernizmin, yapısalcılığın (ben ekledim) öne çıkartılması eylemini ameliyat ederken bu kültürel, felsefi ve siyasal tuzağı pek güzel sergiliyor.Ben burada susup sözü kitabın yazarına bırakıyorum:[Tekelci kapitalizmin en büyük başarısı sadece kültürü değil aynı zamanda ‘karşı kültürü’ de biçimlendirebilmiş olmasıdır.19. ve 20. yüzyılda felsefe, neredeyse bütün toplumsal hareketlerin ve devrimlerin motoru işlevini görüyor, toplumsal dönüşümlere yol gösteriyordu. 19. ve 20. yüzyıl devrimlerinin önder kadrosunun felsefeyle çok yakından ilgileniyor olması bir tesadüf değildir. Bu kişiler gündelik siyasetin yanı sıra zamanlarının önemli bir kısmını felsefe okuyarak, yazarak ve yaparak geçirmişlerdir.Bundan 100 yıl önce teori, yaşamı güçlendirip gelişmesine ve dönüşmesine neden olurken bugün teori yaşamı tahrip etmektedir.Sermaye 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren felsefeye el koymuştur.Yüz yıl önce felsefede özgürleştiren, mücadele ettiren bir damar hâkimken bugün dolaşıma sokulan felsefe çoğunlukla aptallaştıran, mücadeleden kaçıran bir güç haline gelmiştir.21. yüzyılda bilgi körleştirmekte, felsefe toplumu devrimsizleştirme işlevini yürütmektedir. Cehalet, artık sadece imkânsızlıktan ya da “bilgi eksikliğinden” değil bizzat “bilgi”nin kendisinden kaynaklanmaktadır./Archive/2021/3/19/171220914-ic2.jpgTOPLUMUN DEVRİMSİZLEŞTİRİLMESİGünümüzde topluma sunulan felsefe ya da geniş anlamıyla sosyal bilimler, sürmekte olan sermaye sisteminin hiçbir şekilde sarsılmadan sürmesi için düzenlenmiştir. Bu düzeni tehdit edebilecek bir akımın bu felsefeden çıkma olasılığı yoktur.Topluma sunulan, akademilerde işlenen, çevirileri yapılan ve teşvik edilen felsefi çerçevede şekillenen bir pratiğin gideceği en uç yer bile asla sistemi tehdit etmemektedir.Son derece kalın çizgilerle belirlenmiş bu felsefi çerçevede ne yaparsanız yapın düşeceğiniz yer, yine bu sistemin içinde bir yer olacaktır.Soğuk savaş döneminde somut bir blok, somut bir ülke ve ideolojiye karşı kullanılan kültür silahları artık daha radikal ve çok daha etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Tekelci kapitalizm düşmanını yenmekle yetinmemiştir; artık düşmanı olduğu ideolojinin toplumda oluşma şartlarını da hedef almaktadır.ENTELEKTÜEL SUİKASTBu toplumun 90’lı ve 2000’li yıllarda yaşadığı şeyin adı “entelektüel suikast”tır. Bu toplumda akıl, uzun süren bir suikastın kurbanı olmuştur.Zamana yayılmış, uzun soluklu bu suikast bugün de sürmektedir. Kültür kuramlarından akademisine, felsefesinden edebiyata kadar topluma sistematik bir yıkım uygulanmış, bu toplumu akılsızlaştırmak ve düşünme yetilerini felç etmek için son derece bilinçli bir uğraş verilmiştir.Bu toplum, ince bir bilinç terziliğinin, son derece hassas bir “sosyal nanoteknoloji”nin son ürünüdür. Bu topluma kaba şiddetin dışında son derece programlı ve sistematik bir ideolojik şiddet uygulanmıştır.Kaba şiddetin etkisi kısa vadeli ve geçici iken ideolojik şiddetin etkileri uzun vadeli ve çok daha kalıcıdır. Bugün gördüğünüz toplumsal, kültürel, sanatsal yapı, bu sistematik şiddetin doğrudan ürünüdür. Bu ideolojik müdahalenin girmediği hiçbir yer yoktur ve en şiddetli biçimde edebiyat ve felsefe alanında kendini göstermektedir. Buna karşı yapılacak ilk iş öncelikle bu ideolojik şiddetin farkına varmaktır./Archive/2021/3/19/171238445-kapakic3.jpgGÖMÜLMEYİ BEKLEYEN CESETİçinde yaşadığımız kültür-sanat iklimi, kokusuna hemen heınen her kesimin alıştığı gömülmemiş bir cesettir. Kültür, sanat ve edebiyat üzerine koca koca kitaplar yazanların bu çürümeyi görmemesi mümkün müdür? Mümkündür! Çünkü onlar da bu cesedin bir parçası, bir uzantısıdır. Çürümeyi izleyenler de çürümeye dâhildir; sessizce izIeyenlerin yüzüne çürümeden çıkan o fosfor, metan ve azot saçılır. Çürümenin artıkları, izleyicilerin yüzünü ele geçirir. Çürümeyi izlemek de çürütücüdür. Çürümeye direnen insan, çürümeye direnme inadını yitirdiği an çürümeye başlar.] (s.8-11)Çok mu kötümser. Evet! Ben de kötümserim! Ama yazar ve ben umutsuz değiliz!Cumhuriyeti boğmak isteyenler bu operasyon için ilk adım olarak Türk solunu boğmak istediler ve boğdular. Sadece eski Ceza Yasası’nın 141 ve 142 maddeleriyle değil, “Halka inin, İslamcıları kucaklayın, onlarla anlaşın” tavsiyeleri ile.İmam-Hatip okullarının çoğalması, Fetullah okullarına yapılan övgü yarışı, mesleklerin İslamileştirilmesi… 30 yıldır işaret ettiğim tuzaklar… Bu tarihsel ve toplumsal gerçekleri Taylan Kara’nın kitabının “Türkiye’nin Dönüşümü” bölümünde (s.202-228) okuyabilirsiniz.Solcu, cumhuriyetçi, devrimci, liberal vb) birey ve örgütlerin İslamcılarca işbirliğinde her zaman İslamcılar kârlı çıkmıştır. Örnek mi istiyorsunuz? Şener Yurdatapan-Abdurrahman Dilipak ve Toktamış Ateş-A.Dilipak ortaklıkları. Türk soluna yapılan “Radikal gazetesi aşısı”nı unutmayın. Öğrenmeniz ve unutmamanız gereken cafcaflı adlar da var ama bunları okumanıza bırakıyorumBen bu kitabı ve yazarını övüyorum. İkisi de züccaciye dükkanına giren fil gibi. Benim şu bilinen deyişimle: Önündekini ısırıp arkasındakini tepiyor ve bunu çok güzel yapıyorlar!Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme 1 / Taylan Kara / Hayal Yayınları / 208 s. / 2019.Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme 2,3 / Taylan Kara / Bulut Yayınları / 256 s, 280 s. / 2020, 2021. Özdemir İnce

Kendi içsesinde bir yolcu: Cioran! Feridun Andaç'ın yazısı...

Kendi iç sesinde bir yolcu: Cioran! Feridun Andaç'ın yazısı... Bir düşten düşünceye, bir duygudan zamanın labirentlerine döndürür sizi Cioran. İşte orada kendi olma yolculuğunuza başlamanın da işaretleri vardır. Kimi kez Borges’e, Dostoyevski’ye yakın durur; onların söyle(ye)medikleriyle bir patika kurar kendine. Düşte düşüncede beraber olmasanız da; çıktığınız duygu yolculuklarında size eşlik eder. Bu da, kendinde olma kendine dönme uğrakları yaratmanızda size ivme katar. İnsanın kendi olma yolculuğu da işte böyle başlar. Kendinize dönük bir bakış edinebilmek için Cioranvari bir düşünürün size eşlik etmesi anlamlıdır. /Archive/2021/3/19/170939210-ic1.jpgCioran, mutlak olandan yana değildir. Kırılgandır düşünceleri. Zamanın ruhunun yansımalarını bulsanız da; onunla kendi zamanınızı yaratmanın yolculuğuna çıkarsınız. Kuşkusuz sizi etkiler, hatta yer yer kaygılandırır. Bir yerde şunu da der: “Biz, hepimiz huzurun anahtarını yitirmiş, artık büyük acının sırlarından başka bir şeye varamayan öfkelileriz, çılgınlarız.” (s. 8, Varolma Eğilimi)Çağrısı yaşama dinginliğini var eden akıl ve duygu bileşkesinin yoludur. Orada hem kendine karşı düşünmeyi hem de seni sağlayanları görmeyi öğrenirsin. Düşüş ve düşkünlük, bağımlılık ve bağlılık nedir bunların ayırdına varırsın. Seni sen eden bazı kavramları yeniden var edip anlamlar yüklersin.Örneğin; onun şu sözlerinden yola çıkarsak eğer; “Derinliklere inme, sessizliği, sarsıntılarımızın hatta yetilerimizin durdurulmasını gerektirir,” ister istemez kendi sesinize döner, orada yol almayı öncelersiniz.Öyle ki; kendi derinliğine varma yolu başka seslerin sessizliğiyle (nasıl) başlar bunu hatırlatır size, Cioran.İnsan eylemdedir. Onu sıradanlıktan, sığlıktan kurtaran da budur. Duyguda, düşüncede, yaşayıştaki eylemlilik hali; aykırı olanı değil, gerekli olanları gösterir size. Ki diğerlerini ayıklayarak varmışsınızdır zaten oraya.İşte orada boyun eğiş, hatta baş edememe değil, kendi varoluşunun sesi, soluğu ve rengi vardır. Ki, ilk ve son söze yakın olma yolculuğuna çıkmışsınız madem: kendini görme/kendi olma bakışı kaçınılmaz. Bunu size “ne” verirse oradasınızdır. Bunu “nasıl” eyleyebileceğinizi de işte donandığınız o duygu/düşünce magması var edecektir. Kendine gitmek de diyebiliriz buna.Şunu diyordu Cioran: “Kurtuluşu gerçekten istiyorsak, bizden kaynaklanmalı: Onu başka bir yerde, hazır bir sistemde ya da Doğulu bir öğretide aramamak gerekir.”İnsan, kendini avutmak için böyle bir yolu seçmez, gerekli/yararlı olduğunu bildiğinden öylesine bir seçimi “adanış” görür. Evet, kendini adamak… Yani, o yolculukta insanın “düşüncesi varlığına, varlığı düşüncesine dönüşür.” Buna şunları da ekler, Cioran: “Her şeyden yoksundur, salt kendisidir, direnir.”/Archive/2021/3/19/170950882-ic2.jpgZAMAN VE VAROLUŞ SORGUSUSözü değil düşünceyi, değişken bir bakış edinmek için gönüllü sürgünlüğü seçendir, Cioran. Bu, aynı zamanda onun yer/yurt ve dil değişmesidir. Başkalarının sesi olmak yerine, kendi sesinin arayışındadır. İnsanın birey olma derdi bunu kaçınılmaz kılar.İçinde ve dışındadır hayatın. Yani zaman içi-zaman dışı yaşamdadır. Tutunmak için yaşamak bakışını yıkar kendinde. Hiçliğe sarılması da sanki bundandır! “Ben” olmak sorunsalını aşınca, kendi duvarlarını da yıkar.Kaçış ve sığınış derdi olanın sanrısını bilir. Gizde, gizemde değil; sırlı olanın düşünce ivmesindedir. Yani varoluşun duyumudur onda esas olan. Orada doğum-yaşam-ölüm vardır.Bize anlamak değil, yaşamak ve anlamlandırmak için varolduğumuzu düşündürür. Onun arayışında bir “kanıt” yoktur; görüp hissetmek, bunun üzerine düşünmek yeterlidir. O nedenle ikilemlerden yola çıkar sıklıkla.Madem ZAMAN varlığın göstergesi, hatta göstereni; öyleyse oradan başlamalı. 1964’te yayımladığı Zamana Düşüş hem onun zamana bakışını hem de zamanlar arası geçişlerin düşünsel yolculuğunu anlatır.Bir yerde şunları söyler: “Zaman kanımdan çekildi; birbirine destek olur ve birlikte akarlardı; şimdi donup kalmışlarken, artık hiçbir şeyin olmamasına şaşmak mı gerekir?”Dağılıp giden, çözülen zamanın tanıklığında hissederek düşünerek varoluşsal bir bakışla kurar her bir denemesini. Cioran’ı tanımlayan da budur: Denemeci.1949’da yayımlanan Çürümenin Kitabı’na 1947’de Fransa’da başlar, Fransızca yazar. 1937’de Gözyaşları ve Azizler’i Romanya’da yayımlar. Onun aykırı kimliğinin izleri bu yapıtına yansır. Bu anlamda Cioran’ı “yeni tip filozof” olarak tanımlayabiliriz! Yani kendi dünyasını kendinden yola çıkarak kuran… Onu ayrıksı kılan da budur. Bir okul’dan, bir akademi’den gelmez. Gene de ben onun Montaigne’in, Bacon’ın yanında anılması gerektiğini düşünürüm.Açık düşüncelidir. Karanlık yanları olsa da sorgulayıcılığı, melankolisi, sayıklamaları yaşama arzusunu önde tutması düşünce dünyasındaki çeşitliliği gösterir.YABAN DİLDE KONUMLANMAKKendini göçmen/sürgün/vatansız gören biridir Cioran. Onun kaçışı, dilde düşüncede sığını barınakları yaratır benliğinde. Oradan bakar kendine, varoluşumuza, evrene. Doğmuş olmanın sakıncasından söz eder ara ara…“İnsan olma şaşkınlığından önce, olma şaşkınlığı gelir,” der. Kuşkucu yanı onu nihilist kılmıştır. Unutmayalım ki; savaş çağında var olmuştur. Onun nihilizme yönelimi, tarih sorgusu, tanrı ve kötülük kavramına bakışı, ölümle yolu, intihara bakışı, ütopyanın karanlığı ...aşınan/çözülen dünya karşısında insanın “ne”liğini irdeleyişi…İşte tüm bunlar onda bir zaman sorgusuna dönüşür. O nedenle 1950’lerde yazdığı Zamana Düşüş, içimizdeki kötüyü gösterirken, onu kovmanın yolları üzerine de düşündürür bizi. Kendi sorgusu, Cioran’ın en temel bakışıdır. Dünyaya oradan bakar/baktırır.Coran, kendi zaman eğrinizin postulatlarını çizmenizde size pencere açar. Kuşkusuz orada, onun da etkilendiği çağın/zamanın ruhu vardır. Avrupa felsefesinin aklı/düşünce sistematiği Cioran’ın bakışındadır her daim.Cioran’ı okurken ister istemez “üç Romen”i yan yana düşünürsünüz: Ionesco/Mirca Eliade/Panait Istrati.Onu “olduğu yerde göçebe” kılan nedir düşüncesinin kıyılarında gezinirken bu üçlüye de dönmeden edemezsiniz.Cioran’ın izine düşerek kapsamlı bir biyografi yazan diğer bir yurttaşı Ilinca Zariffopol-Johnston şunun altını çizer: “Cioran’ın kendisi için bir orta Avrupalı kimliği oluşturma arzusu o denli güçlüydü ki, tarihi gerçekleri kendi amacına uyacak şekilde hafifçe değiştirmekte bir beis görmedi.”Cioran’ı inşa ettiği kimliğinin izlerinden giderek okumak için bir başlama noktası olabilir bu biyografik yapıt…Okuma Önerileri:E.M. Cioran:* Zamana Düşüş, Çev.: Haldun Bayrı, 2020, Metis Yay., 143 s.* Tarih ve Ütopya, Çev.: Haldun Bayrı, 1999, Metis Yay., 115 s.* Burukluk, Çev.: Haldun Bayrı, 2011, Metis Yay., 94 s.* Çürümenin Kitabı, Çev.: Haldun Bayrı, 2000, Metis Yay., 166 s.* Doğmuş Olmanın Sakıncası, Çev.: Kenan Sarıalioğlu, 2017, 194 s.* Ilinca Zariffopol, Cioran’ın İzinde; Çev.: Ümid Gurbanov, 2020, Ketebe Yay., 444 s. Feridun Andaç / Cumhuriyet Kitap Eki

Sayıların saldırısı!

Sayıların saldırısı! Hem birey hem de toplum olarak geleceğimizi şekillendiren kara kutu modellerinin; yani matematiksel imha silahlarının özgeçmişleri nasıl sıraladığını, kimlere nasıl kredi verdiğini (veya vermediğini), çalışanları nasıl değerlendirdiğini, seçmenleri nasıl hedeflediğini ve sağlığımızı nasıl izlediğini göz önüne seren Cathy O’Neil, Matematiksel İmha Silahları’nda modelcileri ve politikacıları algoritmalarla ilgili daha fazla sorumluluk almaya davet ediyor. /Archive/2021/3/19/170723493-ic1.jpg Algoritma çağında yaşıyoruz. Yaşamlarımızı etkileyen kararlar - okula gittiğimiz yer, araba kredisi alıp almadığımız, sağlık sigortası için ne kadar ödeyeceğimiz - insanlar tarafından değil matematiksel modeller tarafından veriliyor.Teoride bunun daha fazla adalet sağlaması gerekir çünkü bu şekilde herkes aynı kurallara göre değerlendirilmiş olur, dolayısıyla önyargı ortadan kalkar.Cathy O’Neil, aslında bu durumun tam tersinin yaşanmakta olduğunu söylüyor.Bugün kullanılan modeller, şeffaflıktan ve tartışılabilir olmaktan çok uzaklar. En rahatsız edici olansa, ayrımcılığı güçlendirmeleri...“Demokrasi için zehirli bir kokteyl” yaratan Büyük Veriler’in karanlık tarafına hoş geldiniz!Yine de günün sonunda, hayatlarımızı yöneten modeller hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak bize kalmış. Matematiksel İmha Silahları zor soruları sormamıza, gerçeği ortaya çıkarmamıza ve değişim talep etmemize yardımcı olacak./Archive/2021/3/19/170652806-kapakic2.jpgCATHY O’NEIL: Veri bilimci ve mathbabe.org blogunun yazarı. Harvard U¨niversitesi’nden matematik doktorası aldıktan sonra Barnard Koleji’nde dersler verdi. Ardından o¨zel sekto¨re gec¸ip D.E. Shaw isimli serbest yatırım fonu ic¸in c¸alıs¸maya bas¸ladı. Daha sonra c¸es¸itli giris¸imci firmalarda veri bilimci olarak go¨rev yaptı. Buralarda insanların satın alma davranıs¸larını ve web sitelerinde yapacakları tıklamaları o¨ngo¨ren modeller kurdu. Columbia’da Lede Veri Gazeteciligˆi Programı’na bas¸ladı ve Doing Data Science [Veri Bilimini Yapmak] adlı kitabı yazdı. O’Neil her hafta Slate Money isimli podcast programında yer alıyor.Matematiksel İmha Silahları / Cathy O’Neil / Çeviren: Akın Emre Pilgir / Tellekt Yayınevi / 256 s. Cumhuriyet Kitap Eki




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter