Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Sunday, 04.20.2025, 01:52 PM (GMT)

News - Haberler

İngiltere BaşbakanıJohnson: 'AstraZeneca aşısıyaptıracağım'

İngiltere Başbakanı Johnson: 'AstraZeneca aşısı yaptıracağım' İngiltere Başbakanı Boris Johnson, kan pıhtılaşması gibi yan etkilere neden olduğu gerekçesiyle 23 ülkede kullanımı askıya alınan AstraZeneca aşısından yaptıracağını açıkladı. İngiltere’de Oxford Üniversitesi ve İngiliz-İsveç ortaklı ilaç şirketi AstraZeneca tarafından korona virüse (Covid-19) karşı geliştirilen aşının kan pıhtılaşmasına neden olduğu şüphesiyle, aşının kullanımını durduran ülkelerin sayısı giderek artıyor. Son olarak 23 ülkede aşının kullanımını askıya alınırken İngiltere’den AstraZeneca açıklaması geldi. İngiltere Başbakanı Boris Johnson, birçok Avrupa ülkesinde askıya alınmasına rağmen aşıya olan güvenini dile getirerek, AstraZeneca aşısı yaptıracağını söyledi. Johnson, Oxford/AstraZeneca aşısının ilk dozu çok yakında alacağını belirtti.Avrupa İlaç Ajansı (EMA), AstraZeneca aşısı ile kan pıhtılaşması arasında bağlantı olup olmadığı araştırmaya devam ediyor. Aşıyı mercek altına alan EMA’nın Başkanı Emer Cooke, dün gerçekleştirdiği basın toplantısında, "Uzmanlardan aşı ile kan pıhtılaşması arasında bir bağlantı olup olmadığını araştırmalarını istedik. Aşının yan etkiye neden olduğuna dair bir kanıt yok. Aşısının faydalarının yan etki risklerinden ağır bastığına halen kesin olarak inanıyoruz" diyerek aşıyı savunmuştu.AŞI İLE İLGİLİ NİHAİ SONUÇ YARIN AÇIKLANACAKEMA’nın durumu çok ciddiye aldığını ve yan etkiyi değerlendirdiğini belirten Cooke, sonuçların yarın gerçekleştirilecek toplantıda açıklanacağı bilgisini paylaşmıştı.23 ÜLKE AŞININ KULLANIMINI ASKIYA ALDIKuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Fransa, Danimarka, Almanya, Hollanda, İzlanda, Lüksemburg, Portekiz, Slovenya, İrlanda, Norveç, İtalya, Avusturya, Estonya, Litvanya, Letonya, Bulgaristan, Romanya, Tayland, Endonezya, Lüksemburg, İspanya ve İsveç’in de aralarında bulunduğu 23 ülke, kan pıhtılaşmasına neden olduğu gerekçesiyle önlem olarak AstraZeneca aşısının kullanımını durdurmuştu. İngiltere ise AstraZenaca aşısı ile kan pıhtılaşması arasında bağlantı olduğuna dair herhangi bir kanıt olmadığını öne sürerek, aşıyı kullanmaya devam ediyor. İHA

DSÖ'den flaşAstraZeneca kararı

DSÖ'den flaş AstraZeneca kararı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), "AstraZeneca aşısının faydası risklerinden daha fazla, aşılama sürmeli" dedi. Geçtiğimiz günlerde Avrupa'da birçok ülke tarafından kullanımı askıya alınan İngiliz aşısı AstraZeneca ile ilgili Dünya Sağlık Örgütü'nden açıklama geldi.DSÖ, "AstraZeneca aşısının faydası risklerinden daha fazla, aşılama sürmeli" dedi.AYRINTILAR GELİYOR... cumhuriyet.com.tr

Pandemide kadınların yüzde 62'sişiddet gördü

Pandemide kadınların yüzde 62'si şiddet gördü Salgın Sürecinde Çalışma Hayatı ve Ev İçi Şiddet raporuna göre, kadın çalışanların yüzde 62’si son 3 ay içinde şiddetin bir türüne en az bir kez maruz kaldı. Kadın çalışanların en çok maruz kaldığı şiddet türü yüzde 58 ile psikolojik şiddet oldu. Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu; TÜSİAD iş birliği, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve Sabancı Vakfı desteğiyle 2014 yılında başlattığı İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı (Business Against Domestic Violance – BADV) projesi kapsamında hazırladığı “Salgın Sürecinde Çalışma Hayatı ve Ev İçi Şiddet” raporunu düzenlenen çevrimiçi toplantıda kamuoyu ile paylaştı. Rapora göre, kadın çalışanların yüzde 62’si son 3 ay içinde ev içinde veya birlikte oldukları kisiler tarafından şiddetin bir türüne en az bir kez maruz kalırken, şiddete maruz kalan kadınların en çok maruz kaldığı şiddet türü yüzde 58 ile psikolojik şiddet oldu. Bunu yüzde 15 ile sosyal şiddet, yüzde 12 ile fiziksel şiddet ve yüzde 9 ile cinsel şiddet takip etti.BADV Projesi, çalışanların yakın ilişkide maruz kaldıkları şiddete karşı işyerlerinde destek mekanizmaları oluşturulması ve iş dünyasının yönetsel yetkinliklerinin ve örgütsel kaynaklarının kullanılmasıyla ev içi şiddeti azaltıcı en iyi uygulamaların, araç ve yöntemlerin yaygınlaştırılmasını amaçlıyor. 2020 yılı sonunda projeye dahil olan şirket sayısı 73’e, kapsama dahil olan çalışan sayısı 183.215’e ulaştı. Bu raporun konusu olan “Salgın Sürecinde Çalışma Hayatı ve Ev İçi Şiddet” araştırması COVID-19 sürecinde bireylerin ev içinde veya birlikte oldukları kişiler tarafından uğradıkları şiddetin çalışma ortamına ve çalışma hayatına etkisini araştırmak üzere tasarlandı. Araştırma aynı zamanda, toplanan veriler ve analizler ışığında şirketlere evden çalışma uygulamalarından kadınların olumsuz etkilenmesini önleyecek ve iş yerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyecek ek öneriler sunmayı amaçlıyor.Toplantının açılışında UNFPA Türkiye Temsilcisi Hassan Mohtashami, Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan, TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Oya Ünlü Kızıl tarafından rapor değerlendirmeleri paylaşıldı.HER GÜN ŞİDDETE HAYIR DEME ZAMANIDIRUNFPA Türkiye Temsilcisi Hassan Mohtashami ise COVID-19 küresel salgını süresince, kadınlar ve kız çocuklarının, aile içi şiddete karşı daha kırılgan bir duruma geldiğini, buna ayrıca, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine kısıtlı erişim ile derinleşen ekonomik ve sosyal stresin de eklendiğini söyledi. Mohtashami, rapora ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı (BADV) projesi, işyerinde toplumsal cinsiyete dayalı şiddet vakalarının önlenmesi ve söz konusu vakalara müdahale edilmesi yönünde gerekli mekanizmaların tesis edilmesi konusunda özel sektörün aktif bir aktör olabileceğini gösteren başarılı bir projedir. Bu raporda da kanıtlandığı gibi, BADV projesi kapsamındaki şirketler, çalışanlarının salgın süresince etkili destek alabilmeleri için daha verimli ve dayanıklı önleme ve müdahale mekanizmaları sunabilmişlerdir. Ancak, yine bu rapor, işimizin henüz tamamlanmadığını da göstermektedir. İşyerindeki kadınların seslerine, deneyimlerine ve ihtiyaçlarına öncelik verebilmek için ev içi şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik çabalarımızı yoğunlaştırmamız ve yaratılmış olan ivmeyi daha da arttırmaya devam etmemiz gereklidir. Artık harekete geçip, tek bir gün değil, her gün şiddete hayır deme zamanıdır.”Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan konuşmasında pandemi ile birlikte kadınların ev içi ve bakım emeği yükünün, ev içinde maruz kalınan şiddet oranlarının arttığının altını çizerek şöyle devam etti: “Şirketlerin aile içi şiddetle mücadeledeki etkin rollerini artırabilmeleri için; çalışanların mevcut politikalara yönelik farkındalığının artırılması, yöneticilerin şiddet belirtileri hakkında bilgilendirilmeleri gerekiyor. Evden çalışan kadınların ev-iş dengesi kurmasına kurumsal destek sağlamak da bir o kadar mühim. Salgının kadının insan hakları üzerindeki olumsuz etkilerini minimuma indirebilmek için bilimsel araştırmalarla ihtiyaçları tespit etmek ve çalışmalarımızı bu öncelikler ışığında şekillendirmemiz çok önemli. İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesi kapsamında eğitim alan ve politika geliştiren şirketler sadece çalışanlarının eşitliğini sağlamakla kalmayıp toplumsal adalete de önemli ölçüde katkı sunuyor. Tüm iş dünyasını kadına yönelik ev içi şiddetle mücadele politikaları geliştirmeye ve uygulamaya davet ediyor ve bu yayının bu konuda kendilerine rehberlik edeceğini umuyorum.”OLUMSUZLUKLAR GÖRÜNÜR OLMALITÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Oya Ünlü Kızıl, raporla ilgili değerlendirmesinde İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin en önemli katkılarından birinin salgının etkilerine dair düzenli olarak cinsiyete göre ayrıştırılmış veri sağlaması olduğunu belirtti. Oya Ünlü Kızıl, “Kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan tamamen sona ermesi mümkün değil.” vurgusunu yaptığı konuşmasında şu sözlere yer verdi: “Ölçemediğini yönetemezsin kuralına paralel olarak, etkili müdahaleler tasarlayabilmemiz için kadınların karşı karşıya kaldıkları olumsuzlukların görünür olması şart. Yani, salgının etkilerine dair düzenli olarak cinsiyete göre ayrıştırılmış veri ve bilgi toplanması çok önemli. İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin en önemli katkılarından birinin de bu alanda düzenli olarak veri sağlaması olduğunu düşünüyorum. Ayrıca şirketlerin toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik izledikleri stratejiler ve yürüttükleri faaliyetlerin güçlenerek devam etmesi de çok önemli. Kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan tamamen sona ermesi mümkün değil. Toplumun kadına ve erkeğe biçtiği roller ve beklentilerin yarattığı bu hiyerarşi, bu alt-üst ilişkisi kadınların, aile yaşamından eğitime, istihdama ve siyasete kadar her alanda ayrımcılığa uğramasına ve/veya şiddet görmesine neden oluyor. WEPs imzacısı olan, İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin içinde yer alan ya da herhangi bir şekilde toplumsal cinsiyet eşitliği alanında emek veren şirketlerin sayısının artması gerekiyor. Bu konuda hepimiz çaba sarf etmeliyiz. Her zaman, ama özellikle de kriz dönemlerinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin daha da derinleşmemesi için eşitlikçi ve dönüştürücü müdahaleler planlanması çok önemli ve bu ancak özel sektör, sivil toplum ve kamunun işbirliğiyle mümkün olabilir.”Toplantıda ayrıca Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü ve Baş Araştırmacısı Melsa Ararat moderatörlüğünde “İş ve Yaşam Mekanlarının Çakışmasının Çalışan Kadınlar Üzerindeki Etkisi: Salgından Dersler” paneli düzenlendi. DAHA FAZLA EV İŞİ YAPIYORLARİşte Çalışma Hayatı ve Ev İçi Şiddet Raporu'ndan öne çıkan sonuçlar:- Kadın katılımcıların yüzde 76’sının, erkeklerin ise yüzde 53.5’inin ev işlerine, pandemi öncesine göre daha fazla zaman ayırdıkları görülmektedir.- Anket sonuçları kadının evden çalışması halinde bazı hanelerde erkeklerin pandemi öncesinde üstlendikleri işlerin de bir kısmını eşlerine yükleyebildiklerine işaret etmektedir.- Ankete katılan tüm çalışanların yüzde 38.8’i pandemi sona erdikten ve sosyal mesafe kuralları kaldırıldıktan sonra işyerinde çalışmaya geri dönmeyi tercih ederken, yüzde 41.7’si haftada birkaç gün evden çalışmayı tercih ettiklerini belirtmişlerdir. - Eşi veya nişanlısı ile yaşayan katılımcıların pandemi sonrası çalışma tercihleri cinsiyete ve ev işlerine ayırdıkları zamana göre farklılaşmaktadır. Kadınlar genel olarak erkeklere kıyasla evden çalışmayı daha çok tercih etseler de bu tercihlerinin ev işlerini üstlendikleri oranda azaldığı görülmektedir.- Tüm katılımcılara COVID-19 sürecinde şirketlerin aldığı önlemler ve destek mekanizmalarının onlar açısından önemi sorulduğunda, bu soruya yanıt verenler, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik önlemleri (yüzde 87.8), ücretli hastalık iznini (yüzde 84.3) ve ücretli acil bakım iznini (yüzde 76.5) en önemli destekler olarak belirtmişlerdir.- Sonuçlar kadın çalışanların yüzde 62’sinin son 3 ay içinde şiddetin bir türüne en az bir kez maruz kaldığını göstermektedir. - Şiddete maruz kalan kadınların en çok maruz kaldığı şiddet türü daha önceki araştırmaların da ortaya koyduğu gibi psikolojik şiddet (yüzde 58) olmuştur. Bunu yüzde 15 ile sosyal şiddet, yüzde 12 ile fiziksel şiddet ve yüzde 9 ile cinsel şiddet takip etmektedir.- Erkek katılımcıların yüzde 5’i, eşlerine şiddet içeren bir davranışta bulunduğunu beyan etti. Bu davranışın nedenleri sorulduğunda ise ekonomik sorunlar ve çocuklarla ilgili sorunlar vakaların yarısında başta gelen sebepler olarak belirtilmiştir.- Şiddet gören kadınların yarısına yakını bu durumu kimseyle paylaşmadıklarını belirtirken hiçbir kadının bu durumu işyeri ile paylaşmaması dikkat çekmektedir.BADV s¸irketlerinde c¸alıs¸an ve s¸iddete kars¸ı is¸yeri politikasının farkında olan kadınların, digˆer s¸irketlerde c¸alıs¸an ve is¸ yerlerinde bir politika olmadıgˆını beyan eden kadınlara kıyasla daha az psikolojik zorlanma yas¸adıkları anlas¸ılmaktadır.  cumhuriyet.com.tr

ABD’de polis tarafından bir yaşındaki bebek başından vuruldu

ABD’de polis tarafından bir yaşındaki bebek başından vuruldu ABD’de polisin, bir soygun zanlısını yakalamaya çalışırken başından vurduğu bir yaşındaki bebeğin yoğun bakımdaki hayata tutunma mücadelesi sürüyor. ABD’nin Houston kentinde polis, bir soygun zanlısının peşindeyken bir yaşındaki bir çocuğu başından vurdu. CNN International’da yer alan habere göre, benzin istasyonunda gerçekleşen olayla ilgili yapılan basın açıklamasında anne Daisha Smalls ayrıntıları anlattı. Benzin istasyonunda bir adamın aracını vermesini söylediğini ifade eden Smalls, oğlunun arka koltukta olduğunu belirtti.Smalls gözyaşları içinde, "Ona arabamı vermezdim çünkü arabamda bir çocuğum olduğunu ve oğlum olmadan arabamı terk etmeyeceğimi söyledim" dedi. Smalls, ne olduğunu anlamadan polis tarafından arabaya ateş edilmeye başlandığını belirtti.Smalls'un avukatı Ben Crump, Legend'in 10 gündür solunum cihazına bağlı olduğunu söyledi. Smalls, saplanan merminin oğlunun sağ kafatasındaki bazı kısımlarla birlikte çıkarıldığını, ancak hala kurşun parçaları olduğunu söyledi.Polis Şefi Troy Finner ise 4 Mart'ta yaptığı açıklamada, Smalls’un arabada olmadığını söyleyerek, Houston polisini savundu. cumhuriyet.com.tr

"FETÖ" bahanesiyle korkutup, "parola kartal" tuzağıyla altınlarıdolandırdılar

"FETÖ" bahanesiyle korkutup, "parola kartal" tuzağıyla altınları dolandırdılar Sivas'ta, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması bahanesiyle kandırdıkları kadının bileziklerini parola tuzağıyla dolandırdıkları iddia edilen 3 şüpheli, polis ekiplerinin 40 güvenlik kamerası kaydını incelemesi sonucu yakalandı. İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri, Mevlana Mahallesi'nde 66 yaşındaki N.T'nin altınlarını dolandıran şüphelilerin yakalanması için çalışma başlattı.Bölgedeki 40 güvenlik kamerası kaydını inceleyen polis, şüphelilerin olayda kullandıkları aracın plakasını tespit etti. Ekiplerin çalışmasıyla şüphelilerin İ.T. (37), M.K. (44) ve Y.Ç. (29) olduğu belirlendi.Şüphelilerden Y.Ç'yi İstanbul'da Sabiha Gökçen Havalimanı'nda uçaktan indiği sırada, mağdurdan aldığı ziynetlerle yakalayan polis, diğer şüphelileri de Şarkışla ilçesinde gözaltına aldı.Şüphelilerin Sivas Emniyet Müdürlüğünde işlemleri sürüyor.Bu arada altınlarının bulunduğu haberini alarak Sivas Emniyet Müdürlüğüne gelen N.T. sevinç yaşadı.N.T. gazetecilere, kısa sürede olayı aydınlatan polis ekiplerine teşekkür ederek, şunları anlattı:"Gelen şahıslar ismimin FETÖ'ye karıştığını, bir kadının bıçaklanıp ziynet eşyalarının alındığından bahsetti. Emniyetten geldiklerini, polis olduklarını ve evi aramak istediklerini söylediler. Olayın gerçekleştiği günün sabahı aşı olmuştum, onu dahi bildiler. Altınım olup olmadığını sordular. Var dediğimde 'fotoğraflarını çekmemiz gerekiyor. Böylece örgüt sana suç atamaz. Bizden sonra eve gelecek kişiyi de 'parola kartal' dediğinde içeriye al' dediler. O kişi eve gelip parolayı söylediğinde altınlarımı gösterdim. Benden bileğimdeki bilezikleri çıkarmamı istedi. Altınlarımın fotoğrafını çekmeleri gerekti parmak izi incelemesi yapacaklarını söyleyerek gittiler. Üzerinden biraz zaman geçtikten sonra kızımı aradım olayı anlattım. Hemen geldi polisi aradı. Emniyet mensuplarımız özveriyle çalıştılar, Allah hepsinden razı olsun. Çok korktum ama güzel haberi alınca bir o kadar da mutlu oldum."Mevlana Mahallesi'nde dün, N.T'yi telefonla arayan ve kendilerini polis olarak tanıtan şüpheliler, adının FETÖ soruşturmasına karıştığını öne sürerek, evinden 22 gram 7 bilezik, 1 Trabzon hasırı bilezik, 4 çeyrek altın, 2 yarım altın ve 1 gram altınını "inceleme" bahanesiyle almıştı. AA

CHP Grup BaşkanvekiliÖzkoç: Dünyada diktatör olup da bu kadar komik olan bir başka insan bulamazsınız

CHP Grup Başkanvekili Özkoç: Dünyada diktatör olup da bu kadar komik olan bir başka insan bulamazsınız CHP Grup Başkanvekili Özkoç, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü konuşmasında sarf ettiği "Tersine beyin göçünü destekliyoruz" sözlerini anımsatarak "Dünyada diktatör olup da bu kadar komik olan bir başka insan bulamazsınız" dedi. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) 128 milyar dolarlık rezervinin yok edildiğini ifade eden Özkoç, iktidarın bunun hesabını er ya da geç vereceğini söyledi. Özkoç, vatandaştan yastık altındaki altınlarını çıkarmasını isteyen iktidarın, şimdi de kuyumculardan 500'er gram altını TCMB'ye yatırmasını istediğini belirterek "Çünkü Merkez Bankası rezervlerini bitirdiğiniz, 128 milyar doları yandaşlara ve faiz lobilerine sattığınız, yedek akçeyi tükettiğiniz, İşsizlik Sigortası Fonu'ndaki parayı kullandığınız için. Şimdi insanların helal kazançla elde ettiği paralara göz koydunuz. Bugün bunu yapan yarın bankalardaki mevduatlara da göz koyar." diye konuştu.Milletvekili seçildiği Sakarya'da yük taşımacılığı sektörünün Avrupa uyum yasaları nedeniyle zor durumda olduklarını ilettiğini aktaran Özkoç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla taşımacılık sektörünün sorunlarına çözüm getirecek bir kanun teklifi hazırladıklarını, bunu yakında TBMM gündemine taşıyacaklarını bildirdi.Özkoç, deniz turizmi yanında kongre turizmcilerinin de çok büyük sıkıntı içerisinde olduğunu dile getirerek bu sektörün dertlerine çare üretmek için ilgili makamlarla görüştüklerini ve nefes almalarını sağlayacaklarını belirtti.'TERSİNE BEYİN GÖÇÜ': KOMİK DİKTATÖRAKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü konuşmasında "Tersine beyin göçünü destekliyoruz." sözlerini anımsatan CHP Grup Başkanvekili Özkoç, "Dünyada diktatör olup da bu kadar komik olan bir başka insan bulamazsınız." ifadesini kullandı.İktidarın, bilim insanlarına hangi fırsatları sunduğunu soran Özkoç, iktidarın üniversitelerin rektörlüklerine eski AKP milletvekillerinin atadığına, üniversite öğrencilerin başının eğilmeye çalışıldığına ve damgalandıklarına, öte yandan ülkeye özgürlük getirmediğine dikkat çekti.Özkoç, Türkiye'de üniversite öğrencilerinin yüzde 80'inin yurtdışına gitmeye çalıştığını, halkın yüzde 65,1'inin ülkede ifade özgürlüğü olmadığına inandığını söyleyerek, "Böyle mi 'Türkiye'de bilim insanlarına bir fırsat var.' diye onları çağırıyorsunuz? Hiç mi yüzünüz kızarmıyor? Bilim insanlarını Türkiye'den kaçıran, Almanya'dan aşıyı bulan, Nobel ödülü alan insanlarımızın Türkiye'deki varlıklarını yok eden bu iktidar mı onlara böyle sesleniyor? Bunun komediden öte olmadığını düşünüyoruz. Bu aslında bir beka sorunudur. Türkiye bilim insanlarını, gençlerini kaybediyorsa işte Türkiye gerçekten özünü, asıl savunma gücünü kaybediyor demektir." sözlerini sarf etti.Boğaziçi Üniversitesindeki gençlerin yaptığı kampanyayı anımsatan Özkoç, Boğaziçi Üniversitesi gösterilerinde tutuklanan öğrenciler hakkındaki davaya, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ile bazı CHP milletvekilleri ve temsilcilerinin katıldığını söyledi."İKTİDARIN VE SARAYIN VALİSİ OLARAK JANDARMARLIK YAPIYORLAR"Engin Özkoç, iktidarın, CHP'li belediye başkanlarının ellerini kollarını bağladığını ileri sürerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AKP'li olmayan belediyelerin hizmet etmesine izin vermediğini iddia etti.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen mahkeme kararına ilişkin de Özkoç, "Ordu'da Ekrem İmamoğlu'na uydurma gerekçelerle bir ceza verdiler. Bu hukuksuz cezayı, millet iradesine saldırı olarak değerlendiriyoruz. Yol geçen yerine dönen VIP kapısından herkes gelip geçiyor. Ama söz konusu olan İstanbul Büyükşehir'e aday İmamoğlu olunca kıyametler kopuyor. Devletin ve milletin valiliğinden vazgeçenler, iktidarın ve sarayın valisi olarak jandarmalık yapıyorlar." ifadelerini kullandı.CHP'li Özkoç, Danıştay'ın Andımız kararına da değinerek siyasetçilerin ikiyüzlü olmaması ve verdikleri sözlerin arkasında durmaları gerektiğini vurguladı. Cumhur İttifakı'nın verdikleri sözlerin arkasında durmadığını ve yüzlerinin kızarmadığını iddia eden Özkoç, iktidarın kendi yönettiği mahkemelerin kararlarının arkasına sığınarak "Biz yapmadık." dediğini savundu. Özkoç, "Kendilerini sıyırmaya çalışanlar da saray iktidarı, onların destekçisi MHP ve mafyadır." sözlerini sarf etti.İktidarın, Andımız kararı konusunda sorumluluk almadığını söyleyen Özkoç, "Siz sadece bunu yapmadınız. Siz tabelalardan TC'yi kaldırmaya çalıştınız, madalyalardan Atatürk resmini kaldırıyorsunuz. Sizin içinizden gelen şey belli, Cumhuriyet'i yok etmeye çalışıyorsunuz. Buna asla izin vermeyeceğiz." diye konuştu.GERGERLİOĞLU: İKTİDAR DIŞINDA BİLEN YOKTUBasın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Özkoç, HDP Kocaeli Milletvekili Gergerlioğlu'nun milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, "Hangi siyasi partiye mensup olursa olsun hiçbir milletvekilinin, milletvekilliği süresi bitmedikten sonra milletvekilliğinin düşürülmesi doğru değildir. Örneğini Enis Berberoğlu'nda gördük. Enis Berberoğlu hakkında, hukuk dışı bir yol izlenerek, Meclis Başkanı'nın da alet olduğu ve TBMM'de milletvekilliğinin düşürülmesi için alınan karar okutularak milletvekilliği düşürüldü. Şimdi Berberoğlu, TBMM'de." diye konuştu.İktidarın, FETÖ ile kol kola girerek birçok kesimden vatandaşı cezaevinde tuttuğunu, şimdi de bundan vazgeçmediğini savunan Özkoç, "Şimdi de TBMM Genel Kurulunda milletvekillerine sopa gösteriyorlar. Yargıyı teslim almışlar, teslim aldıkları yargıyla milletvekillerinin milletvekilliklerini düşürüyorlar, belediye başkanlarının belediye başkanlıklarını düşürüp kayyum atıyorlar, derneklerin yönetim kurullarına varıncaya kadar bir tek kişi dahi suça karışırsa kapatmaya, halkı susturmaya çalışıyorlar. Neden mi? Türkiye'yi yönetemiyorlar." ifadelerini kullandı.Engin Özkoç, başka bir soru üzerine de Gergerlioğlu'na ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin bugün Genel Kurulda okunacağını iktidar dışında kimsenin bilmediğini, bugünkü oturumu yönetecek Meclis Başkanvekili'nin dahi gündem gelene kadar bundan haberdar olmadığını belirtti. Özkoç, "Biz muhalefet olarak her kim, milletvekilimiz orada bir sıkıntı yaşarsa haktan, hukuktan, adaletten yana yanlarında olacağız. Gerçeklerin arkasında durmaya çalışacağız." dedi. AA

Denizbank ile MartıGrubu borçyapılandırma konusunda anlaştı

Denizbank ile Martı Grubu borç yapılandırma konusunda anlaştı Denizbank, Martı Grubu ile olan 139 milyon dolarlık alacağını dokuz yıl vadeli olarak yeniden yapılandırılacak. Kemer'de bulunan Martı Grubu'na ait olan Martı Myra Otel, Denizbank'a olan borçları nedeni ile icradan satışa çıkarılacaktı. Ancak Banka ile Martı Grubu arasında borç yapılandırma konusunda anlaşmaya varıldığı öğrenildi. Alınan bilgilere göre, Denizbank, Martı Grubu ile olan 139 milyon dolarlık alacağını dokuz yıl vadeli olarak yeniden yapılandırılacak. Denizbank ile Martı Grup prensipte anlaşırken bugün de bankanın ana sermayedarının yönetim kurulunda anlaşmaya onay verdiği öğrenildi.Ocak ayı başında yapılan açıklamada, Kemer'in 5 yıldızlı otelleri arasında yer alan 553 odalı ve 1.209 yatak kapasiteli otel için Denizbank ile Martı Grubu arasında yeni bir anlaşmaya varıldığı duyurulmuştu. Martı Myra Otel, satışının ertelenmesi için İcra Müdürlüğü'ne yazılı başvuru yapımıştı. Martı Myra Otel ocak ayı başında KAP'a şu açıklamayı yapmıştı: "18.12.2019 tarihli açıklamamızda belirtilen icraen satışı istenen bir taşınmazımıza ilişkin, 10.01.2020 tarihi itibariyle gerek Denizbank AŞ ve Deniz Faktoring AŞ gerekse Şirketimiz ve Martı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ tarafından satışın ertelenmesi konusunda İstanbul 10. İcra Müdürlüğü'ne yazılı başvuruda bulunulmuştur. Şirketimiz ve Martı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ tarafından Denizbank AŞ ve Deniz Faktoring AŞ'den kullanılmış olan finansal tablolarımızda yer alan kredilerimizin yeniden yapılandırmasına ilişkin protokol görüşmeleri devam etmektedir. Gelişmeler tam ve zamanında kamu ile paylaşılacaktır." Şehriban Kıraç

Festival yolda düzülür

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Festival yolda düzülür Bu yıl 1 Nisan - 29 Haziran tarihleri arasında 40. kez düzenlenecek olan İstanbul Film Festivali belirsizlikler altında perde açmaya hazırlanıyor. Festivalin onur ödülleri ise Belkıs Özener, Çetin İnanç, Salih Güney ve Suna Selen’e verilecek. Pandeminin birinci yılını geride bıraktığımız günlerde çevrim içi düzenlenen ve geniş katılımlı bir basın toplantısıyla tanıtılan İstanbul Film Festivali bu yıl 40. yaşını kutluyor. Basın toplantısında ilk sözü alan ve İKSV’de ilk 1983 yılında Hülya Uçansu’nun yanında çalışmaya başladığını hatırlatan Görgün Taner “Film Festivali’nin en başından beri tanığıyım” diyerek hafif bir nostalji atağına kapılsa da bu ruh halinden çabuk sıyrıldı ve geçmişte festivale emeği geçenlere teşekkür etmeyi de ihmal etmeden sözlerini şöyle sürdürdü: “1982'de yapılan ilk İstanbul Film Festivali’nden bugüne çok şey değişti. Şimdi cep telefonlarıyla film çekilebilen, dekorların üç boyutlu yazıcılarla yapılabildiği bir yüzyılda yaşıyoruz. Sinema salonlarına gitmeye devam ediyoruz ama artık aynı zamanda filmonline.iksv.org ile çevrim içi gösterimleri evimizde de izleyebiliyoruz. Geçtiğimiz 40 yıl içinde kendisi de gelişen ve değişen İstanbul Film Festivali, Türkiye’de de birkaç kuşağı birden etkiledi. Yönetmenler, sinemaseverler, yazarlar, sanatçılar, yöneticiler, doktorlar mühendisler, İstanbul Film Festivali’nin önce izleyicisi sonra da destekçisi oldular. Festival bir anlamda kendi mezunlar cemiyetini yarattı. Köklü, gelenekli bir okul gibi sektörün birçok bileşenine kucak açtı. Yapımcıları, yönetmenleri, oyuncuları destekledi, ödüller verdi; yeni projelerini geliştirmelerine, uluslararası bağlantılar kurmalarına olanak sağladı. Değişik kültürleri, birbirinden farklı ülkeleri ve onların sinemalarını, başka türlü ulaşamayacağımız filmleri, olağanüstü yönetmenleri, oyuncuları tanımamıza aracı oldu. Zorlu bir emek işi olan sinemayla hayal dünyamızı zenginleştirdi, bizi bambaşka yerlere götürdü. Evet, ilk İstanbul Film Festivali’nden bugüne çok şey değişti; ama 40 yıldır değişmeyen bir şey de var: İstanbul Film Festivali kurucularından, 1995’te kaybettiğimiz Onat Kutlar’ın söylediği gibi, şimdi ve daima 'sinema bir şenliktir’”Ardından Festival Direktörü Kerem Ayan aldı sözü. Ayan “Her yıl zor bir dönem geçiriyoruz diyoruz ama öyle maalesef, zor dönemler bitmiyor, bu yıl da virüs yüzünden zor bir dönem geçiriyoruz” sözleriyle başladı konuşmasına. Onun konuşmasından anladığımız kadarıyla hybrid olarak tasarlanan festival çeşitli belirsiz durumlar yüzünden tam anlamıyla yolda düzülecek. Hedef bir yandan çevrim içi gösterimler, bir yandan da eğer salonlar açılırsa salon gösterimleri. Bir başka ihtimal de açık hava gösterimleri, geçen yıl olduğu gibi, ama tüm bunlar henüz net değil. Bilinen tek şey şu ki, bu yıl festival yapılacak, içiniz o anlamda rahat olsun. Üstelik muhtemelen yeni restore edilen Atlas Sineması’nda da gösterimler yapılabilecek. Hayırlısı…Hemen belirtelim, henüz ortada yarışma filmleri yok, zaten başvurular da devam ediyor. Ama tarihler belli, buna göre Festivalin ulusal yarışmaları 20-29 Mayıs, Uluslararası Yarışma ise 18-29 Haziran'da yapılacak.Köprüde Buluşmalar Yöneticisi Gülin Üstün, festival kapsamında bu yıl 16. kez Türkiye’den ve komşu ülkelerden yapımcı, yönetmen ve senaristlerle, uluslararası sinema profesyonellerini bir araya getiren Köprüde Buluşmalar 2021 seçkisi ve ABD ve Hollanda İstanbul konsolosluklarının desteği ile düzenlenecek, "film ve dizilerde güçlü kadın karakterler yaratmak" başlıklı atölye hakkında bilgi verdi./Archive/2021/3/17/124435191-onurodulleri.pngONUR ÖDÜLLERİFestivalin bu yılki Onur Ödülleri dört isme veriliyor. Bunlardan ilki Türk sinemasına uzun yıllar sesiyle katkı sunmuş ve sinemamızın en önemli kadın yıldızlarının filmlerde söylediği o unutulmaz şarkıları seslendirmiş Belkıs Özener. Jet Rejisör lakabıyla tanınan Çetin İnanç bu yıl ödül verilecek bir diğer isim. İki de oyuncu var: Salih Güney ve Suna Selen. Onur Ödülleri sahiplerine 29 Mayıs’ta düzenlenecek ödül töreninde takdim edilecek.JÜRİ BAŞKANLARI TOLGA KARAÇELİK VE RADU JUDEUlusal yarışma jüri başkanı daha önce açıklanmıştı zaten: Tolga Karaçelik. Jürinin diğer üyeleri de şöyle sıralanıyor: oyuncu Ece Dizdar, sanat yönetmeni ve yapım tasarımcısı Naz Erayda Kurdoğlu, yapımcı Nadir Öperli ve yazar Şebnem İşigüzel.Kerem Ayan’ın bir son dakika haberi olarak açıkladığı sürpriz ise sinemaseverleri mutlu edecek cinstendi. Uluslararası Altın lale Film Yarışması’nın başkanlığını ise Rumen sinemacı Radu Jude yapacak. Jude, hatırlanacağı üzere, bu yılki Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı alan “Bad Luck Banging ar Loony ****” adlı filmin de yönetmeni.Ulusal Belgesel Yarışması jüri üyeleri yönetmenler Serdar Kökçeoğlu, Martina Priessner ve yönetmen ve yapımcı Hasan Söylemez olarak belirlenirken , Ulusal Kısa Film Yarışması jüri üyeleri oyuncu ve yapımcı Nazlı Bulum, yönetmen Engin Erden ve sinema yazarı Selin Gürel olarak açıklandı.Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü jürisinde ise bu yıl yönetmenler Zeynep Dadak, Leyla Yılmaz ve Orçun Behram yer alıyor.AFİŞLERDE YABANCI YÖNETMENLER YERLİ OYUNCULARLAFestivalin bu yılki afişlerini Londra’da yaşayan Selman Hoşgör tasarlamış. Yabancı yönetmenlerin yüzüne yerli oyuncuların monte edildiği bu ilginç afişlerde Agnes Varda ile Cüneyt Arkın, Alfred Hitchcock ile Türkan Şoray (gerçi üstad sarışınlara olan tutkusuyla tanınır) ve Claire Denis ile Şener Şen yer alıyor. Anlaşılan bu yıl da afiş koleksiyoncuları için bereketli geçecek.Hitchcock demişken, 40. İstanbul Film Festivali’ni Nippon Paint sponsorluğundaki özel retrospektif bölümü bu yıl Alfred Hitchcock’a ayrıldı. Dahi sinemacı Alfred Hitchcock’un geçen yıl pandemi nedeniyle gösterimi yapılamayan 15 renkli filmi Haziran ayında yenilenmiş kopyalarından sinema salonlarında gösterilecek. Tabii inşallah.Festivalin Nisan Seçkisi biletleri 29-30 Mart’ta İKSV Lale Kart üyeleri için indirimli ön satışların ardından 31 Mart Çarşamba 10.30’dan itibaren genel satışa açılacak./Archive/2021/3/17/124419644-kostebekajan.pngFESTİVALİN NİSAN PROGRAMIFestivalin ilk seçkisinden dünyanın önemli festivallerinin programlarında yer almış, kimileri Oscar adayı filmler yer alıyor. Tam listesimi aşağıda bulabilirsiniz.Köstebek Ajan / El Agente Topo / The Mole Agent / Maite Alberdi / Şili, Hollanda, İspanya, Almanya, ABD (Belgesel Kuşağı)Pazar Günleri / Sundays / Alethea C. Avramis / Yunanistan, Fransa (Belgesel Kuşağı)Son Banyo / O Último Banho / The Last Bath / David Bonneville / Portekiz, Fransa (Dünya Festivallerinden)Arkadaşlar Arasında / Le Bonheur des uns… / A friendly tale / Daniel Cohen / Fransa (Antidepresan)Possessor / Brandon Cronenberg / Kanada (Dünya Festivallerinden)Luzzu / Alex Camilleri / Malta (Genç Ustalar)Asla Ağlamam / Jak Najdalej Stad / I Never Cry / Piotr Domalewski / Polonya, İrlanda (Çiçek İstemez)Şiddet Tekeli / Un pays qui se tient sage / The Monopoly of Violence / David Dufresne / Fransa (Belgesel Kuşağı)Üst Kattakiler / Sentimental / The People Upstairs / Cesc Gay / İspanya (Antidepresan)Susmayan Köpek / El Perro que no calla / The Dog Who Wouldn’t Be Quiet / Ana Katz / Arjantin (Dünya Festivallerinden)Aşktan Sonra / After Love / Aleem Khan / İngiltere (Genç Ustalar)Sevgili Yoldaşlar / Dorogie Tovarishchi! / Dear Comrades! / Andrey Konchalovski / Rusya (Dünya Festivallerinden)İki Aşığın Ölümü / The Killing of Two Lovers / Robert Machoian / ABD (Dünya Festivallerinden)Düşüş / Falling / Viggo Mortensen / Kanada, İngiltere, Danimarka (Dünya Festivallerinden)Gönül İşleri / Les choses qu’on dit, les choses qu’on fait / Love Affair(s) / Emmanuel Mouret / Fransa (Antidepresan)Aynalar / Spoguli / In the Mirror / Laila Pakalnina / Letonya, Litvanya (Antidepresan)180 Derece Kuralı / Khate Farzi / 180 Degree Rule / Farnoosh Samadi / İran (Çiçek İstemez)Tufan Olmayacak / Tvano Nebus / The Flood Won’t Come / Marat Sargsyan / Litvanya (Genç Ustalar)Aalto / Virpi Suutari / Finlandiya / 98’ (Belgesel Kuşağı)Sarayın Sessizliği / Les Silences du Palais / The Silences of the Palace / Moufida Tlatli / Tunus (Çiçek İstemez) Emrah Kolukısa

Kız Kulesi'nin karşısındaki ağaçlarıkeserken suçüstüyakalandılar

Kız Kulesi'nin karşısındaki ağaçları keserken suçüstü yakalandılar ÜSKÜDAR'da 4 kişi, Kız Kulesi'nin karşısında bulunan ağaçları keserken yakalandı. İstanbul Üsküdar'da Kız Kulesi'nin hemen karşısında sahilde yer alan ağaçlar, gece saat 02.00 sıralarında 4 kişi tarafından ellerindeki motorlu testerelerle kesildi. İhbar üzerine olay yerine zabıta ve polis ekipleri sevk edildi. Ekipler, ağaçları kesen kişileri ellerinde 3 motorlu testere ile yakaladı.Zabıta ekipleri tarafından haklarında tutanak tutulan kişiler, polise teslim edildi. Şüphelilere, "sokağa çıkma kısıtlamasını ihlal"  ve "kamu malına  zarar vermekten" toplam 4 bin 27'şer lira para cezası kesildi. İfadeleri alınan 4 kişi hakkında soruşturmanın sürdüğü de kaydedildi./Archive/2021/3/17/122901712-uskudar.jpg"NİYE KESTİKLERİNİ SÖYLEMİYORLAR"Üsküdar zabıta ekipleri ağaçların kesildiği yere gelerek inceleme yaptı. Kesilen ağaç dalları ve parçaları ekipler tarafından temizlendi. Üsküdar Zabıta Müdür Yardımcısı İbrahim Kocaoğlu, "Sabaha kadar olan nöbetçi ekiplerimiz var. İhbar geliyor, polis ile beraber müdahale ediyorlar hemen. Saat 02.00'da biri kadın toplam 4 kişi, ağaçları keserken ekiplerimizce yakalandı. Biz kişiler hakkında belediye uygulama yönetmeliğine göre zabıt tuttuk, para cezası da verilecek. Ayrıca bu kişiler karakola götürülüp adli işlem başlatıldı. Toplam ikisi büyük olmak üzere 6 tane ağaç kesmişler. Niye kestiklerini söylemiyorlar. Sonuç itibari ile adli soruşturma sonucunda belli olacak" diye konuştu./Archive/2021/3/17/122958227-usk23.jpg"BUNU YAPAN İNSAN OLAMAZ" Olaya ilişkin sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ise, "Gece 02.15'te Kız Kulesi'nin karşısında, 3 kişiyi ellerinde hızarlarla yakaladık. Maalesef 2 yetişkin ağacı kesmişler, diğerlerini kesemeden yakalandılar. Tutanak tuttuk, polise teslim ettik. Bunu yapan insan olamaz. Yenilerini dikecek, bu zorbalığın da peşini bırakmayacağız" dedi. DHA

Beyin göçüliseden başlıyor: Türkiye’den her yıl 50 binöğrenci gidiyor

Beyin göçü liseden başlıyor: Türkiye’den her yıl 50 bin öğrenci gidiyor Mesleki açıdan iyi eğitim almış ve iyi yetişmiş kişilerin, olanaksızlık ve işsizlik gibi nedenlerden dolayı başka ülkelerde okumayı ve çalışmayı tercih etmesi olarak tanımlanan beyin göçü, son olarak AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleriyle gündeme geldi. UNESCO verilerine göre Türkiye’den her yıl 50 bin öğrenci yurtdışına okumaya gidiyor. Türkiye, beyin göçünde 32 ülke içinde 24. sırada yer alıyor. Peki beyin göçü nedir, beyin göçüne sebep olan faktörler nelerdir? Türkiye’de durum ne? Beyin göçü, hem Türkiye’de hem de dünyada en çok tartışılan konuların başında geliyor. Mesleki açıdan iyi eğitim almış ve iyi yetişmiş kişilerin, çeşitli nedenlerden dolayı başka ülkelerde okumayı veya çalışmayı tercih etmesi olarak tanımlanan beyin göçü, son olarak AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleriyle yeniden gündeme geldi. Uluslararası Göç Konferansı'nda açıklamalarda bulunan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Az gelişmiş ülkelerin kıt kaynaklarıyla yetiştirdiği nitelikli insanlarını beyin göçünü teşvik ederek alıp ihtiyaç sahiplerine kapıyı kapatmak ahlaki bir tavır değildir” dedi. Erdoğan, Ford Otosan Gelecek Vizyon Toplantısı'nda yaptığı konuşmasında ise “tersine beyin göçünü” desteklediğini belirterek, “Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı ile tersine beyin göçünü destekliyoruz. Buradan bir kez daha yerli veya yabancı bilim insanlarını araştırmalarına Türkiye'de devam etmeye, açtığımız çağrılara başvurmaya, ülkemizin sunduğu fırsatlardan istifade etmeye davet ediyorum” ifadelerini kullandı. BEYİN GÖÇÜ NEDİR? Türkiye’de olduğu gibi dünyada da sıklıkla gündeme gelen beyin göçü; iyi eğitim görmüş, kalifiye ve yetenekli iş gücünün az gelişmiş ya da gelişmekte olan bir ülkeden, gelişmiş başka bir ülkeye akışı olarak tanımlanıyor. Bu akış genellikle gelişmemiş ülkelerde yetişen ve kendini geliştiren insanların, olanaksızlık, iş bulamama veya mesleğini istediği gibi icra edememe durumlarından kaynaklanıyor. Bu harekete beyin göçü isminin verilme sebebi ise nitelikli insanların giderken sahip oldukları bilgi ve deneyimi de beraberlerinde götürmeleri. Aklın ve sahip olunan bilginin bir yurttan başka bir yurda, temelli olarak gittiğini ifade eden beyin göçü, donanımlı ve nitelikli bireylerin ülkeyi terk ettiği anlamına geliyor. BEYİN GÖÇÜNÜN SEBEPLERİ NELERDİR? Beyin göçünün sebeplerini genellikle olanaksızlık, işsizlik, ilgisizlik gibi faktörler oluştursa da, bu nedenler “itici” ve “çekici” sebepler olarak ayrılıyor: İtici sebepler: Az gelişmişlik oranı, ülkede işsizliğin yüksek olması, nitelikli kişilerin düşük ücretlerle çalıştırılması, ülkede uygulanan maaş politikalarının yanlışlığı, yöneticilerin niteliksiz olması, ülkede nitelikli kişi sayısında artış olmasına rağmen bu kişileri kullanama durumu, ülkede araştırma koşullarının gelişmemiş olması ve gençlere fırsat tanımama itici sebepler olarak kabul ediliyor. Çekici Sebepler: Ekonomik durumda iyileşme, yüksek maaş beklentisi içinde olma durumu, kaliteli yaşam arzusu, gelişmiş araştırma koşullarına kavuşma, şehir merkezlerinin cazibesine kapılma ve yabancı eğitimde prestij yakalama isteği ise çekici sebepler olarak kabul ediliyor. İtici sebepler genellikle bu davranışı gerçekleştiren itici olayları temsil eder. Beyin göçünün sebepleri arasında belirtilen çekici faktörler ise bu davranışın gerçekleşmesine sebep olan çekiciliği belirtir. TERSİNE BEYİN GÖÇÜ NEDİR? Tersine beyin göçü genel olarak; başarılı öğrencilerin ve nitelikli bireylerin, ülkeye döndüklerinde ayrılmalarından kaynaklanan sermaye kaybını telafi edecek beceriler ortaya koyan hipotezi temsil eder. Beyin kazanımı olarak da tanımlanır. Tersine beyin göçü, zamanında ülkesinden ayrılarak gelişmiş bir ülkeye giden başarılı öğrenci veya bireyin ülkesine geri dönerek sermaye kazanması ve bilgi üretmesi için çalışması olarak tanımlanabilir. GENÇLER TÜRKİYE’DE KALMAK İSTEMİYOR Konuyu Meclis gündemine taşıyan son isim CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre ve partililer oldu. Meclis’e sunulan araştırmada, Türkiye’de son yıllarda genç ve eğitimli nüfusun yurt dışına göçünde artış gözlemlendiği ve 25-29 yaş aralığındaki yurttaşların 2019’da yurtdışına en fazla göç edenler arasında olduğu belirtildi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), geçen yıl açıkladığı verilere göre 2019’da Türkiye’den en çok göçün yaşandığı yaş grubu 25-29. Ülkeden yurt dışına giden 330 bin 289 kişiden 50 bin 154’ünü 25-29 yaş grubu oluşturuyor. HER YIL 50 BİN ÖĞRENCİ GİDİYOR Birleşmiş Milletler Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) verilerine göre Türkiye’den her yıl 50 bin öğrenci yurtdışına okumaya gidiyor. TÜİK verilerine göre 2019 yılında Türkiye’den yurtdışına 330 bin 289 kişi göç etti. TÜRKİYE BEYİN GÖÇÜNDE 24. SIRADA Meclis gündemine taşınan beyin göçünde Türkiye’nin risk altında olduğu belirtildi. Araştırma önergesinde, Türkiye’nin en fazla beyin göçü veren 32 ülke içinde 24’üncü sırada yer aldığı belirtilirken; aynı zamanda Türkiye’nin, ABD’de en fazla öğrenci okutan 10’uncu ülke olduğu ifade edildi. GÖÇ LİSEDEN BAŞLIYOR Araştırmada LGS sonuçlarında yüzde 1’lik dilimde bulunan İstanbul Erkek Lisesi mezunlarından 145’inin tercih yaptığı ve bunlardan 77’sinin üniversiteyi okumak için yurtdışını tercih ettiği belirtildi. Meclis’e sunulan önergeye göre bu öğrencilerin önemli bir kısmı Almanya’yı tercih ederken Avusturya, İsviçre ve ABD de listede kendine yer buldu. Bu sayılara göre tercih yapanların yüzde 53,1’i yurtdışına gitti. Önergede, İstanbul Erkek Lisesi'nden 2019 mezunlarının yüzde 52.6'sının, Alman Lisesi’nden yüzde 94.7'sinin, Galatasaray Lisesi'nden yüzde 32.6'sının yükseköğrenim için Almanya, ABD, Kanada ya da Fransa gittiği de kaydedildi. EN ÇOK BEYİN GÖÇÜ ‘ALAN’ ÜLKELER Norveç: İşsizlik oranı yüzde 3 olan Norveç’te kişi başı milli gelir 60 bin dolar civarında. İş olanaklarının oldukça geniş olduğu ülkede, iyi sosyal haklarla birlikte yüksek ücretlere iş bulunabiliyor. Fakat Norveç, iş bulmak isteyen kişilere “herhangi bir alanda uzman seviyesinde olma” şartını koyuyor. İsveç: Dünyanın eğitim ve refah seviyesi en yüksek ülkelerinden biri olan İsveç, son 20 yıldır en fazla beyin göçü alan yerler listesinin başlarında yer alıyor. Ülke, bütçesinin büyük bir kısmını bilim, eğitim, endüstri ve araştırma projelerine ayırıyor. ABD: Çalışma hayatına katılım oranı yüzde 70’in üzerinde olan ABD; adil çalışma koşulları, düşük işsizlik oranı ve saatlik çalışabilme gibi avantajlı yanları ile iş alanında iyi bir alternatif oluşturuyor. Ülkenin en önemli avantajlarından biri de yüksek lisans ve doktora için çektiği öğrencilere mezun olur olmaz iş imkanı sağlaması. Kanada: Gelişmiş standartları, sosyal hakların fazlalığı, sunduğu iş olanakları ve refah seviyesiyle Kanada, beyin göçü alan ülkelerin başında geliyor. Ülke, bu bakımdan ABD’ye bir alternatif olarak görülüyor. Avustralya: Y aşam standartları üst düzeylerde olan Avustralya, sahip olduğu güçlü ekonomisi ile dikkat çeken bir ülkelerin arasında yer alıyor. İşsizliğin en az olduğu ülkelerden olan Avustralya’nın, yaklaşık 20 yıl önce kalifiye elemanlara yılda 40 bin kişilik geçici çalışma vizesi verdiği biliniyor. cumhuriyet.com.tr

Uyanış: Büyük Selçuklu'nunçekimleri durduruldu

Uyanış: Büyük Selçuklu'nun çekimleri durduruldu Uyanış: Büyük Selçuklu dizisinin setinde koronavirüsü vakası çıktı. TRT, dizinin çekimlerine ara verdi. Yapımcılığını ve senaristliğini Emre Konuk'un üstlendiği, yönetmen koltuğunda Sedat İnci'nin oturduğu, kadrosunda; Ekin Koç, Buğra Gülsoy, Hatice Şendil, Gürkan Uygun ve Sevda Erginci gibi isimlerin yer aldığı Uyanış: Büyük Selçuklu dizisi ekrana bir haftalık ara veriyor. TRT'den yapılan açıklamada dizi setinde Covid-19 vakaları tespit edildiği, dizinin yerine ise TV'de ilk kez 'Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu' filmi yayınlanacağı belirtildi.Açıklamada şu ifadelere yer verildi:"Dizi setlerimizde yapılan rutin taramalar sonucunda Uyanış: Büyük Selçuklu dizimizin setinde Kovid-19 vakaları tespit edilmiştir. Karantinaya alınan set çalışanlarımızın sağlık durumları iyidir ve yakından takip edilmektedir. Yaşanan süreç dizi oyuncularımız ve tüm set çalışanlarımız ile paylaşılarak dizimizin çekimlerine 5 gün süreyle ara verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu zorunlu ara nedeniyle 22 Mart 2021 Pazartesi günü Uyanış: Büyük Selçuklu'nun yeni bölümü yayınlanamayacaktır. Aynı gün ve saatte 'Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu' filmi (TV'de ilk kez) TRT1 ekranında olacaktır."  cumhuriyet.com.tr

Ahmet Ağaoğlu: "Adaletin olmadığıyerde adil rekabetşartlarıoluşmaz"

Ahmet Ağaoğlu: "Adaletin olmadığı yerde adil rekabet şartları oluşmaz" Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu, "Ülkemiz futbolunun hak ettiği konuma gelebilmesi ve marka değerinin artırılması ancak bağımsız ve tarafsız bir spor yargısının oluşturulmasıyla mümkün olacaktır" dedi. Trabzonspor Kulübü Başkanı Ahmet Ağaoğlu, adaletin olmadığı yerde adil rekabet şartlarının oluşamayacağını belirterek, "Ülkemiz futbolunun hak ettiği konuma gelebilmesi ve marka değerinin artırılması ancak bağımsız ve tarafsız bir spor yargısının oluşturulmasıyla mümkün olacaktır" dedi.Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu, Trabzonspor Dergisi’nin 183’ncü sayısında yer alan yazısında, "Ülkemiz futbolunun hak ettiği konuma gelebilmesi ve marka değerinin artırılması ancak bağımsız ve tarafsız bir spor yargısının oluşturulmasıyla mümkün olacaktır. Bu da kurul üyelerinin atanmasında keyfi uygulamalardan kaçınılması ile mümkündür. Bu ve benzeri etkenlerden dolayı sağlanamayan adalet artık ülke futbolumuzun bir numaralı sorunu haline gelmiştir" dedi.Ağaoğlu, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2020 yılı başında verdiği kararla; ülkemizdeki futbola dair uyuşmazlıkların çözümündeki sistematik problemleri ortaya çıkartmıştır. Söz konusu kararda Tahkim Kurulu’nun, TFF Yönetim Kurulu’ndan bağımsız olmasını sağlamak başta olmak üzere gerekli düzenlemelerin yapılmasını istemiştir. Bununla birlikte yaklaşık 6 ay önce TBMM Kamu Denetçiliği Kurumu’na yaptığımız başvuru neticesinde Ombudsmanlık müessesesi TFF kurullarının bağımsız olmadığını, kurul kararlarının gerekçeli olmadığını, bu anlamda ’kanunlara uygunluk, şeffaflık, hesap verilebilirlik, kararların gerekçeli olması’ ilkelerine uygun davranmadığını vurgulamış, buna dair düzenlemelerin ise ivedilikle yapılması gerektiğine dair bir tavsiye kararı yayınlamıştır" ifadelerini kullandı."Adaletin olmadığı yerde adil rekabet şartları oluşmaz" diyen Ağaoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Bizler; Türk futbolunda adaletin ve sonrasında ’Fair Play’ - ’Adil Oyun’ kavramının yerleşebilmesi için TFF bünyesindeki kurulların bağımsız, tarafsız ve şeffaf olması gerektiğine inanıyoruz. Bu doğrultuda ülke futboluna faydalı olduğu bilinci ve inancıyla gerekli düzenlemelerin ivedilikle yapılmasını sağlamak adına Kulüpler Birliği’nin de desteğini alarak FIFA’ya tarihi bir başvuru gerçekleştirdik. İnşallah yakın bir zamanda FIFA’nın, kendi kriterlerine uygun adımların atılması amacıyla gerekli müdahaleyi yapacağına inanıyoruz.Elbette bu başvuru sadece Trabzonspor veya diğer kulüplerin değil, futbolun tüm paydaşları ve futbolumuzun marka değerini artırmaya yöneliktir. Ülke futbolumuzun geleceği adına da bir mihenk taşıdır. Bunun öncüsü olsak bile, bu standardı tüm kulüplerimiz ve futbol ailesi ile birlikte sağlamak zorundayız. Ülkemiz için, en sevdiğimiz oyun olan futbolumuz için hep birlikte mücadele edeceğiz ve hep birlikte başaracağız." İHA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter