Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Sunday, 04.20.2025, 04:18 AM (GMT)

News - Haberler

VARçare olmadı, futbolda kaos arttı, kulüpler isyanda, MHK ve hakemler hedefte

VAR çare olmadı, futbolda kaos arttı, kulüpler isyanda, MHK ve hakemler hedefte Hakem kararlarındaki hataları en aza indirmek ve futbolda güven ile adalet ortamını sağlamak için uygulamaya konan VAR Sistemi, her geçen hafta futbolumuzdaki tartışmaları daha da alevlendiriyor. Bu sezon Süper Lig’de hem sahadaki hakemlerin hem de VAR hakemlerinin performansı tüm kulüpleri isyan ettirdi. Her hafta tüm maçların ardından futbolcular, teknik adamlar, yöneticiler, başkanlar; hakem ve VAR kararları için sert konuşuyor. Tepkilerin odak noktasını, benzer pozisyonlara, kendi maçlarında ve rakiplerinin karşılaşmalarında verilen farklı kararlarla doğan standartsızlık oluşturuyor. OFSAYT ÇİZGİSİ KAOSUVAR’ın tartışmalı kararlarının başında, ofsayt çizgisi geliyor. Bu sezon; Sivas-Göztepe, G.Antep-F.Bahçe, G.Antep-G.Saray, Beşiktaş-Göztepe, F.Bahçe-G.Saray ve F.Bahçe-G.Birliği maçlarındaki gollerde VAR Odası’nda çizilen çizgiler büyük kaos yarattı. Kulüplerin isyanına rağmen ne MHK’den ne de TFF’den, çizginin nasıl çekildiğine dair hiçbir açıklama gelmedi. POZİSYONLAR AYNI, KARARLAR FARKLI Maçlardaki tabanla girişlere, ayağa basmalara, ceza sahasında topa elle temaslara, rakiplerin yüzüne gelen dirsek darbelerine verilen sarı-kırmızı kartların yanı sıra penaltılarda maçtan maça çok sayıda farklı karar çıkıyor. NEREDE DEVREYE GİRİYOR?MHK’nin özellikle VAR eğitimlerindeki yetersizliği dikkat çekiyor. Sezon başındaki seminerlerde hakemlere, ceza sahasındaki hava topu mücadelelerinde yüze, kafaya dirsek-kol müdahalelerinde VAR’ın devreye girmesi söylendi. Ç.Rize-G.Saray, Başakşehir-Denizli maçlarında, bu uygulanıp penaltı verildi. Ancak ilerleyen haftalardaki, eğitimlerde, VAR’ın, bu pozisyonlara karışmaması istendi. (Trabzon-F.Bahçe maçı Bakasetas-Valencia pozisyonu). ‘PROTOKOL’E SADIK DEĞİLLER!Ayağa basma, şiddetli hareket, elle müdahale ve penaltı pozisyonlarında hakemlerin eğitimden kaynaklı oluşan kafa karışıklığı nedeniyle VAR hakemlerinde neye devreye girip girmeme konusunda “cezaya girerim, maç alamam”  kaygısı oluştu. VAR hakemleri, protokol gereği müdahale etmesi gereken pozisyonda devreye girmiyor, karışmaması gereken pozisyonlarda hakeme izleme tavsiyesi yapıyor. EĞİTİMLER SORUNLU HAKEMİN AKLI KARIŞIKSeminerlerde, hakemlerin maçlarda verdiği kararlar üzerinden gösterilen örnek pozisyonların sıkıntı yarattığı öğrenildi. Bazı hakemlerin tartışılan kararları “doğru” diye değerlendirilirken, başka bir ismin benzer pozisyona çaldığı düdüğün “yanlış” olarak yorumlanabildiği kaydedildi. Bu da eğitimde “isme göre yorum” tartışmasını başlatıyor. ÖDÜL-CEZA KRİZİMHK’nin hakemlerin performansı üzerinden uyguladığı ödül-ceza yöntemi kriz yaratıyor. MHK Başkanı Serdar Tatlı ile yönetimi, bazı maçlarda kamuoyunda çok tartışılan kararlara imza atan hakem ve VAR hakemlerini, ertesi hafta görevlendirip, “Kararın doğru arkandayız” mesajı verdi. Aynı MHK, bazı hakemleri, tartışmalı kararları nedeniyle birçok maç dinlendiriyor (Bahattin Şimşek, Tugay Kaan Numanoğlu). Birkaç hakemin, atama yapılmasına rağmen VAR ve sahadaki performansından dolayı görevden geri çekilmesi (Atilla Karaoğlan, Koray Gençerler), maça gittiği şehirde otel odasında “karşılaşmadan alındığı”nın söylenmesi (Erkan Özdamar) hakemleri daha da tedirgin yaptı. MHK-UILENBERG SINIFTA KALDISezon başında göreve gelen Serdar Tatlı başkanlığındaki Merkez Hakem Kurulu; VAR, atamalar, eğitimler, ödül-ceza sistemi konusunda sınıfta kaldı. Son 4 sezonda MHK Başkanlarının sürekli değişmesine karşın hakem performanslarının kötüye gitmesi, futboldaki krizi derinleştiriyor. Tepkilerin odağında MHK Eğitim Danışmanı Jaap Uilenberg de var. Hakemlerin performansını iyi bulan Uilenberg’le daha ne kadar devam edileceği merak   konusu. Cumhur Önder Arslan

Fenerbahçe içsahadaki kayıplarla eriyor ama Bulutçözüm bulamıyor

Fenerbahçe iç sahadaki kayıplarla eriyor ama Bulut çözüm bulamıyor Çok değil 23 Şubat günü “Kara Bulut”lar başlığı altında Fenerbahçe’de yaşanan olumsuz gelişmeleri A’dan Z’ye yazmıştım. Aradan geçen 3 hafta içinde değişen ne olmuş, hiçbir şey. Bir haftası bir haftasına uymayan bir F.Bahçe izliyoruz. G.Birliği maçında kaybedilen üç puanın yenilir yutulur yanı yok. Sözün bittiği yerdeyiz. Bunun sorumluları kim ya da kimlerse gerekli yaptırımlar başkan Ali Koç tarafından uygulansın. Kalan 10 haftada bugüne kadar ortaya konulan durağan futbolu görmek istemiyoruz. Şampiyonluk kazanılır kaybedilir, ancak 30 milyon taraftarı olan camia inançlı futbolcular görmek ister. Burada işin büyük kısmı teknik direktöre düşüyor. Ancak hoca başarısız. OYUNU OKUYAMIYORDaha iskeleti oluşturamadı. Her hafta ayrı 11’ler, sonradan yapılan klasik oyuncu değişiklikleri. Film hep aynı. Oyunu okuyamıyor. G.Birliği’ne karşı Novak sakatlanmış oyun dışına alınıyor, kenarda Caner Erkin varken Pelkas’tan sol bek yaratmaya çalışıyor. Demek oluyor ki Caner’i Emre Belözoğlu affetmiş, Erol hoca affetmemiş. Gustavo oynadığı maçlarda elleriyle, gözleriyle takım arkadaşlarına bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Bu Brezilyalıyı dikkatle izlerseniz F.Bahçe’nin içinde bulunduğu durumu anlarsınız. Ayağına top gelen futbolcu pas verecek kimseleri bulamıyor, Top alacak futbolcular ‘bana gelmesin’ diye köşe bucak kaçıyor. Sorumluluk almıyorlar. Tükenmişlik sendromunun bir göstergesi bu.  Yaşanan özgüven kaybı bir an önce giderilmeli. Haftalar öncesinde psikolojik destek şart dedik, görüyorum ki böyle bir uygulama hayata geçirilmemiş. İÇ SAHADA YENİLGİ REKORU KIRDIF.Bahçe yönetiminin Erol Bulut’a verdiği şansları, genç teknik adam iyi değerlendiremedi. Kadıköy’de hiç yaşanmamış mağlubiyetler alındı. (G.Saray’a, Göztepe’ye, Trabzon’a, G.Birliği’ne 21, Beşiktaş’a 15 yıl sonra kaybetti) BEŞİKTAŞ MAÇI SON ŞANSLigde pazar günü Beşiktaş-Fenerbahçe derbisine tanıklık edeceğiz. Beşiktaş, F.Bahçe’ye karşı favori. F.Bahçe için yeniden var olma maçı. Kazanırsa bir ümitle yoluna devam eder,  kaybederse işte o zaman takım içi ya da takım dışından gelecek istifaları, görevden almaları sayamayız. Beşiktaş kazanırsa büyük avantaj yakalamış olur. Biliyorsunuz Sergen Yalçın ve öğrencilerine şampiyonluk için fazla şans tanımıyorlardı. Görünen köy kılavuz istemez. Beşiktaş şu ana kadar ligin en istikrarlı takımı.GÖKHAN GÖNÜL DERBİYE ZORFenerbahçe’de G.Birliği maçında sakatlanan Gökhan Gönül’ün, diz iç yan bağ üst yapışma yerinde ve kemiğinde ödem tespit edildiğini açıkladı. Deneyimli oyuncunun Beşiktaş derbisinde oynamasının zor olduğu öğrenildi. Hilmi Türkay

Kızılırmak Deltası, leyleklerleşenlendi

Kızılırmak Deltası, leyleklerle şenlendi Doğanca Mahallesi’ndeki 20 dönümlük ormanlık alanda 50 yuva bulunuyor. “Leylek Köyü” diye anılan alanda her yıl 900’ün üzerinde leylek ürüyor. Samsun’daki Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti’ne, bu yıl da baharla birlikte leylekler gelmeye başladı. “Leylek Köyü” olarak da adlandırılan Bafra ilçesi Doğanca Mahallesi’nde yuvalara yerleşen leylekler yazı burada geçirecek.Avrupa Kuş Alanları Envanteri’ndeki en önemli dört kriterden üçüne sahip UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti, Türkiye’deki 487 kuş türünden 358’ine ev sahipliği yapıyor. Yaban Hayatı Geliştirme Alanı olan ve Uluslararası Ramsar Sözleşmesi kapsamında koruma altında bulunan 56 bin hektarlık deltada, irili ufaklı 20 göl ile büyük bataklık, sazlık ve ormanlık alanlar bulunuyor. Deltada, leyleklerin daha yakından izlenmesi için kuş gözlem kuleleri bulunuyor. Leylekler ise kendilerini izleyenlere görsel şölen sunuyor. Cemil Ciğerim

Şiddetin‘Ayna’sıbelgeselinde farklıkesimlerden yedi erkeğe mikrofon uzatılıyor

Şiddetin ‘Ayna’sı belgeselinde farklı kesimlerden yedi erkeğe mikrofon uzatılıyor Aysun Karaman: “Şiddet o kadar hassas ve zor bir konu ki gerçekten sayamayacağım kadar fazla yükümlülüğümüz var. En başta İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa uygulanmalı. Kadına yönelik şiddet toplumun bütününü zedeleyen bir insanlık suçudur, medyanın şiddeti sıradanlaştıran rolü de sorgulanmalı.” Karaman, 28 yaşında, Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu. Sinema sektöründeki ilk yolculuğu BKM Mutfak’la başladı. Sonrasında Belçim Bilgin ile çalıştı. “Ülkesini, insanını seven, bunun için ülkesinde kalmayı seçen, bir kadınım. Ben de kendimi yeni yeni tanımlıyor, var ediyorum. Ama umarım iyi bir insan olmayı yaşamım boyunca başarabilirim, kendimden en büyük beklentim bu” diyor.Yönetmen Aysun Karaman, kadına yönelik şiddete erkeklerin gözünden bakabilmek için bir belgesel çekti. YouTube’da yayımlanan “Ayna” adlı belgeselde, çeşitli kesimlerden yedi erkeğe mikrofon uzatıyor. Film, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hangi köklerden doğduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Karaman’la projesini konuştuk.- Fikir nasıl doğdu, hedef neydi projeye başlarken?Şiddet ve cinayet haberlerinin artmasıyla, içinden çıkılmaz bir travmanın içerisinde olduğumuzu hissettiğim bir anda projemiz başladı, diyebilirim. Aslında proje demek de istemiyorum, var olma mücadelemiz... Hedefse her gün artan ve artık insana nefes aldırmayan şiddet biçimlerini erkekler tarafından dinlemek, neden bunları yaşadığımızı sormak ve neler yapabileceğimizi konuşmaktı. Öyle de oldu.‘BABAM YAPTIYSA...’- Sahada neler yaşadınız, sorun çıktı mı?Birçok kişi çekindi, konuşmak istemedi. Ancak sorularımızı yanıtlayan insanlar tüm içtenliğiyle duygu ve düşüncelerini bizimle paylaştı. Bizim çekincelerimiz olduğu gibi onların da oldu. Ama ben çektiğim insanları yargılamak için değil, onların alanını algılamak ve düşünmek için bu yola çıktım. Bu konuda oldukça açık görüşlüyüm. Ayrılmış bir anne ve bir babanın çocuğuyum. Babam şiddet meyillisi biriydi ama o değişti, dönüştü. Şimdi çok daha kendiyle barışık, her şeyi soran, meraklı, dinleyen, sevgiyle konuşan bir birey. Benim algımda, babam yaptıysa, herkes yapabilirin umudu var. Çünkü sevginin olduğu gibi nefret duygusu da var ve aslında nefretin temelinde korkular, çaresizlik var. Önemli olan bu nefreti dinlemek, algılayıp dönüştürmek. Yoksa konuştuğumuz zaman hepimiz şiddete karşıyız ama temelinde neler var, gerçekten nasıl bu sorunları aşabiliriz, önemli olan bunları konuşabilmek...ÇARESİZLİK SESLERİ- Belgesele dair neler söylemek istersiniz? Nasıl bir tabloyla karşılaştınız? Gelen yanıtları nasıl yorumlarsınız?“Ayna” samimi, güçlü, vurucu bir belgesel. Yola çıkarken bu noktaya geleceğini düşünmemiştim. Ben sadece içimde susmayan çaresizlik seslerime bir soluk vermek, biraz olsun umudu yaşatmak için bu yola girdim. Ekipteki herkes de duyar duymaz ellerinden geleni yaptı. Özellikle yönetmen arkadaşım Deniz Enyüksek’in desteği çok değerliydi. Hatta Deniz’e yönetmenlik için çok ısrar ettim ama o inatla hayır Aysun bu senin projen dedi, durdu.Eminim destek verenler olduğu gibi tepki verenler de olacaktır ama yaşam böyle bir şey. Ben değişime ve sorgulamaya, anlamaya çalışmaya hazırım.Toplumsal cinsiyet eşitliğini elimizden geldiğince yaygınlaştırmak için problemin temelini görmemiz gerekiyor, bunun için de oldukça gerideyiz... Hilal Köse

Danıştay’ın gerekçesi henüz açıklanmayan Andımız kararıtepkiçekti: "Değerleri inkârdır"

Danıştay’ın gerekçesi henüz açıklanmayan Andımız kararı tepki çekti: "Değerleri inkârdır" Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Andımız’ın okutulması yönündeki kararın iptal edilmesine “Türk insanının yurdunu, milletini sevmemesi, Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda yürümemesi mi isteniyor” sözleriyle tepki gösterdi. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbek, “Siyasetin gölgesi yargı üzerine düştü” derken, avukat Cihan Arık ise kararın Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşınabileceğine dikkat çekerek “AYM, ‘karar hukuka uygundur’ derse anayasa ile çelişir. AYM, okutulmasına karar verebilir” ifadelerini kullandı.Danıştay 8. Dairesi’nin Andımız’ın okutulması yönündeki kararı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) temyiz etmesinin ardından Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından iptal edildi. Andımız’ın kaldırılması kararını yargıya taşıyan Eğitim-İş Sendikası ile Türk Eğitim-Sen, kararın kendilerine tebliğ edilmediğini ve basından öğrendiklerini belirterek tepki gösterdi. Hukukçular, geçmiş süreci ve bundan sonra atılabilecek adımları Cumhuriyet’e değerlendirdi. Avukat Cihan Arık, 2008’de de Andımız’ın kaldırılması için dava açıldığını ancak Danıştay 8. Daire’nin “iptale gerek olmadığı” yönünde karar verdiğini, MEB’in ise o dönemde Andımız’ın “iç hukuk normlarına ve anayasaya uygun olduğu” yönünde görüş belirttiğini anımsattı. Arık, “Ne hikmetse 2013’te bakanlık ‘dayatmadır, çocuklar için uygun değildir, iptali hukuka uygundur’ görüşünü savunuyor. Burada, siyasi konjonktürün ortaya koyduğu etken var” dedi. Anayasadaki “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” hükmünü ve Milli Eğitim Temel Yasası’nı anımsatan Arık, “Milli Eğitim Bakanı, kendi kanunuyla çelişiyor. Andımız’ın anayasa ve üst hukuk normları açısından hiçbir hukuka aykırılığı yok” dedi. Arık, AYM’ye başvuru yapılabileceğine işaret ederek “AYM, ‘Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararı hukuka uygundur’ derse anayasa ile çelişir. İptalin hukuka aykırı olduğu ve yeniden görülmesi kararı verilebilir ya da esastan değerlendirip okutulmasına karar verebilir” ifadelerini kullandı. Eski Bakan Türk ise iptal kararının, siyasi iktidarın baskılarıyla ve isteği doğrultusunda verildiğini belirtti. “Andımız ile gençlere benimsetilmek istenen değerler, Türk toplumunun, anayasanın temel değerleridir. Bunların hangisi anayasaya aykırı?” sorusunu yöneltti. Türk, Andımız’ın anayasaya dayandığını belirterek, “İptal kararı, bir bakıma anayasaya aykırıdır” diye konuştu. Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbek, “Cumhuriyetin ulus devlet, üniter yapı temelinde kuruluş felsefesine karşı çıkılıyor” dedi. Andımız’ın “şoven ve militer olduğu, totaliter bir anlayışın ürünü olduğu” şeklinde söylemler geliştirildiğine dikkat çeken Özbek, “Andımız, Türk ulusuna mensup olmanın bir aidiyet ifadesidir. Bu, başka ülkelerde de ülkenin değerlerini benimsetmede başvurulan bir pedagojik yöntem” diye konuştu.ERDOĞAN, DANIŞTAY’I HEDEF ALMIŞTIMustafa Kemal Atatürk’ün onayıyla, 1933’te dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından yazılan ve 2013’e dek okullarda okutulan Andımız, 2013’te “Çözüm Süreci” döneminde AKP’nin isteği ile MEB tarafından kaldırıldı. Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan, Andımız’ın kaldırılma gerekçesine ilişkin “Reşit Galip, insanları kafataslarına göre sınıflandırıyordu” dedi. “Çözüm Süreci”nin sonlanmasının ardından Danıştay 8. Dairesi 2018’de açılan iptal davalarını kabul ederek, Andımız’ın yeniden okutulmasına karar verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kararın ardından iptal edilmesi yönünde oy kullanan Danıştay üyelerini hedef alırken MEB, kararı, Andımız’ın “çağdışı” olduğu gerekçesiyle temyiz etti. Tepkiler sonrası dilekçeyi hazırlayan Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü ve iki avukat görevden alındı ancak dilekçe geri çekilmedi.  Sefa Uyar

Açıklanan ekonomi paketine yönelik Kılıçdaroğlu: "İçeriği boş, samimi değil"

Açıklanan ekonomi paketine yönelik Kılıçdaroğlu: "İçeriği boş, samimi değil" CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) dün genel başkan Kılıçdaroğlu başkanlığında basına kapalı olarak toplandı. Edinilen bilgilere göre CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta açıkladığı ekonomi paketine yönelik “Bu 23’üncü paket. İçeriği boş, samimi değil. ‘İşsize iş bulacağız’ diye bir şey var mı? Bu iktidar, ne yargı ne de ekonomi alanında reform yapamaz” değerlendirmesinde bulundu. Geçen hafta Uşak, Manisa ve İzmir ziyaretlerindeki izlenimlerini paylaşan Kılıçdaroğlu, “Esnaf çok dertli” dedi. Erdem Sevgi

Hükümet, kamudaçalışan geçici işçilere uzun zamanönce verdiği‘kadro’vaadini unuttu

Hükümet, kamuda çalışan geçici işçilere uzun zaman önce verdiği ‘kadro’ vaadini unuttu Hükümet tarafından kamuda çalışan tüm işçilerin kadroya geçirileceğine yönelik çalışmalar yapıldığı belirtilmesine karşın Tarım ve Orman Bakanlığı’nda hâlâ binlerce işçinin “geçici” statüde çalıştırıldığı ortaya çıktı. Bakanlık, 5620 sayılı kanun kapsamında 1496 adet geçici işçinin çalıştırıldığını ve Orman Genel Müdürlüğü’nde (OGM) geçici işçi statüsünde 8 bin 189 işçinin görev yaptığını itiraf etti. CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin, “Orman köylerinde, dağ köylerinde, kırsalda yaşayan, bin bir emekle Türkiye’nin stratejik öneme sahip tarım ve orman varlıkları için, üretim ve ihracat için mücadele eden işçiler, sosyal güvenceden, iş güvenliği ve kadro hakkından mahrum bırakılmamalıdır” dedi. CHP’li Şevkin, geçen ocak ayında TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde hükümet tarafından kamuda çalışan tüm işçilerin kadroya geçirileceğine dair çalışma yapılacağı belirtilmesine karşın Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’nde (TAGEM) görevli bin personelin yanı sıra ormanlarda görev yapan 8 bin 600 geçici orman işçisinin yıllardır kadro beklediğini belirtti ve kadrolara ilişkin bazı sorular yöneltti. Bakanlık Şevkin’e 8 Mart’ta verdiği yanıtta kurumlarında 1496 adet geçici işçinin görev yaptığını açıkladı. 2020 yılı içerisinde TAGEM’e bağlı kuruluşlarda daimi işçi olarak başlatılan personel bulunmadığına değinilen önergede, bu yıl içerisinde TAGEM’e bağlı araştırma enstitüsü müdürlüklerinde ihtiyaç duyulan personel açığının karşılanması amacıyla İŞKUR kanalıyla ilana çıkılan 826 adet daimi işçi alımı için kura çekimi yapıldığı ve çalışmaların sürdüğü ifade edildi. Önergede, OGM’de geçici işçi statüsünde 8 bin 189 işçinin görev yaptığı belirtilerek “2020 yılında operatör kadrosunda 700 daimi işçi, 390 da geçici işçi alımı yapılmıştır. 2021 yılında işbaşı yaptırılan daimi işçi bulunmamaktadır’’ denildi.CHP’Lİ ŞEVKİN: HAKLARI VERİLMELİGazetemize konuşan Şevkin, “Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı geçici işçilere söz verildiği gibi kadro verilmesi gerektiğini” belirterek “Bakanlık bünyesinde, OGM’de ve TAGEM’de geçici statüde çalışan binlerce işçi umutla kadro bekliyor. AKP hükümeti, kamu kurum ve kuruluşlarında geçici ya da taşeron işçi kalmayacağını, tüm işçilerin kadroya alınacağını belirtmesine karşın aradan geçen yıllara rağmen bu sözler yerine getirilmedi. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kendi açıklamasından da anlaşılacağı gibi binlerce işçi geçici statüde çalışıyor. Aynı şekilde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’na bağlı birçok kurumda kadro bekleyen işçiler olduğunu biliyoruz. Hastanelerde, karayollarında, havaalanlarında geçici ya da taşeron olarak çalışan, kamu iktisadi teşebbüslerinde kadro bekleyen işçilerin kadro hakkı verilmelidir”  diye konuştu. Hazal Ocak

Tedavi edilmeyen dişler başınıza daha büyük dert açıyor

Tedavi edilmeyen dişler başınıza daha büyük dert açıyor Diş hekimi Engin Aksoy, "Diş tedavileri, korona riski nedeniyle aksadı. Diş ile ilgili sorun çoğu zaman ağızla sınırlı kalmıyor, kalp-damar hastalıkları, diyabet, eklem iltihaplanmaları, düşük, erken doğum gibi sorunlara da yol açabiliyor" açıklamasında bulundu. Koronavirüs pandemisi nedeniyle pek çok ihtiyacımızı ertelemeye başladık ama sağlık ihtiyaçlarımız ertelemeye gelmeyecek kadar önemli. Diş Hekimi Dr. Engin Aksoy, hastaların diş tedavilerine gereken önemi vermediğini belirterek “Zamanında yapılmayan tedavilere bağlı olarak dişteki çürüklerin sinire inmesine, dişetlerinin iltihaplanmasına ve dişlerin kaybedilmesine neden oluyor. Diş kayıpları nedeniyle hastalarımız daha ağır tedavilerle karşı karşıya kalıyor. Üstelik diş ile ilgili sorunlar başka sağlık sorunlarına da yol açabiliyor” dedi. ‘SAĞLIK ERTELENEMEZ’Sağlığın ertelenebilir bir ihtiyaç olmadığına dikkat çeken Dr. Aksoy, “Vücudumuz kapalı bir kutu gibi ve yalnızca verdiği sinyallerle bize kendini anlatıyor; ağrı, mide bulantısı, şişlik vs. vücudun hastalıklara karşı tepkileri. Bu tepkiler ışığında bizler kendimizde sorun olduğunu anlıyor, hekime başvuruyoruz. Maalesef söz konusu dişler olduğunda bu tepkilere duyarsız kalıyoruz. Buna bir de korona riski eklenince ilk vazgeçtiğimiz dişlerimiz oldu” diye konuştu. Dişlerde oluşan sorunun ilk ipuçlarının hassasiyet, sızlama ve ağrı olduğuna dikkat çeken Aksoy, “Başvurma süresi uzadığında şikâyetlerin dozu artabileceği gibi bazen ağrı eşiğinin yüksek ve genetik yatkınlık faktörlerine bağlı olarak belirti vermeden de diş hastalıkları ilerleyebilir. Siz ağrının geçtiğini düşünürsünüz ancak dişteki iltihaplanma ilerlemeye devam edebilir. Örneğin basit bir dolgu ile kapatılabilecek bir çürük, sinire kadar ilerleyebilir, apse oluşumuna, hatta dişinizi kaybetmenize yol açabilir. Diş ile ilgili sorunlar çoğu zaman ağzınızla sınırlı kalmıyor. Kan dolaşımı yoluyla vücudun başka noktalarına ilerleyebiliyor. Kalp-damar hastalıkları, diyabet, eklem iltihaplanmaları, özellikle hamilelik döneminde düşük ya da erken doğumlara neden olabiliyor” dedi. KENDİ DİŞİNİZ GİBİ OLMAZ  Aksoy, şöyle devam etti:“Tedavi yaklaşımımıza göre, kurtarılacak bir dişi çekip yerine yapay diş kökü koyarak hastayı ameliyata mahkûm etmenin hiçbir anlamı yoktur. Tabii ki implantlar her geçen yıl daha da geliştiriliyor ve iyileştiriliyor ama en iyi implantı seçseniz bile kendi canlı dişiniz gibi olmaz. Doğal dişlerimiz, içerisinde ve kök çevresinde atar damar, toplardamar, lenf damarlarına sahip olduğu için bir travma veya enfeksiyona karşı kendini koruyabilir ancak sonradan yerleştirdiğimiz yapay diş köklerinin kendini koruma özelliği yoktur. Sonrasında ağız ve diş hijyeninize çok dikkat etmeniz gerekir; bu nedenle. 6 ayda bir diş kontrollerimizi ihmal etmemek gerekiyor.”  KLİNİKLERDE ÖNLEMLER TAMAğzımızın koronavirüsün de bulaşma noktası olmasından hareketle diş tedavileri sırasında hijyene ve önlemlere karşı daha özenli davranılması gerektiğine dikkat çeken Diş Hekimi Dr. Aksoy, şunları söyledi:“Diş tedavi aletlerimiz basınçlı su kullanıyor. Bu su, hastanın ağzına çarparak orada bulunan bakteri, virüs ve mantarları da alarak dışarı sıçrıyor. Biz buna aeorosol bulutu diyoruz ve bu bulutu aspiratörlerle çekmeye çalışıyoruz. Tedavimiz sırasında üst düzey hijyen sağlıyoruz. Bunun yanı sıra her hasta için kullanılan önlükler, maskeler değiştirilmeli. Tedavi odaları en az yarım saat havalandırıldıktan sonra diğer hasta için dezenfekte edilerek hazırlanmalı.” Sibel Bahçetepe

7 işçinin yaşamınıyitirdiği patlamada patron Coşkun, raporlarıabartılıbuldu

7 işçinin yaşamını yitirdiği patlamada patron Coşkun, raporları abartılı buldu Aileler, “Gerçek adaleti arıyoruz” derken DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu, fabrikada defalarca benzer patlamaların yaşandığını söyledi. Sakarya Hendek’te 7 işçinin yaşamını yitirdiği, 127 kişinin yaralandığı havai fişek fabrikasının sahibi Yaşar Coşkun, savunmasında bilirkişi raporunun abartılı olduğunu etti. Coşkun, “En çok mağdur olan benim. Bana teröristmişim gibi muamele yapılıyor, iş cinayeti deniliyor. Halbuki ben saygın bir işadamıyım. Benim tutuklu olmamın kimseye faydası yok” dedi. Aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 5’i tutuklu 7 sanık, dün yeniden hâkim karşısına çıktı. Duruşma salonu binası içi ve çevresinde kolluk kuvvetlerince geniş güvenlik önlemi alındı. Duruşmaya müştekiler, patlamada hayatını kaybedenlerin yakınları yanısıra CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya milletvekili Engin Özkoç, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da duruşmayı izledi. Duruşma başlamadan önce bazı müşteki ve hayatını kaybedenlerin yakınları sanıklara tepki gösterdi.  ‘DIŞARDA OLMAM LAZIM’Fabrika sahibi tutuklu sanık Yaşar Coşkun, basında çıkan haberlere göre sanki işletmelerinde devamlı kaza yaşandığı ve her defasında isim değiştirerek üretime devam ettikleri yönünde yalan haberler üretildiğini iddia ederek “Kaza olduğunda fabrikadaydım. 8.5 aydır tutukluyum. Dışarıda olmam lazım ki işçilerin de mağduriyetini gidereyim” dedi. Coşkun’un avukatı, savunmasında  “Almanya’dan alınan barutlar, sadece barut tozlarıdır. Barut imalatı için yaklaşık 1 milyon civarında teçhizat gerekiyor. Kaldı ki bununla ilgili bakanlıktan izinler de alınmış değil. Bu sadece soyut bir iddiadır” ifadelerine yer vermişti. Fabrikadan sorumlu müdür tutuklu sanık A.A. savunmasında, barut üretimi odalarında sıfırdan barut üretimini gördüğünü iddia ederek “Barut üretimi iki odada yapılıyordu. Çin Mahallesi’nde olup olmadığını bilmiyorum” dedi.6 KEZ PATLAMA YAŞANMIŞDuruşma öncesi, olayda hayatını kaybedenlerin yakınları açıklama yaptı. Patlamada yaşamını yitiren Sebahattin Tepeçınar’ın ablası Hatun Tepeçınar, acılarının her gün kat kat arttığını belirterek “Gerçek adaleti istediğimiz için buradayız” dedi. Hayatını kaybeden Mahmut Seyfi Çanakçı’nın yeğeni ve müşteki avukatı Gülşen Uzuner, “7 canımızı kaybettik burada. Bunların hesabının sorulması için hep birlikte mücadele ediyoruz, asla vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da “Bu fabrika daha önce defalarca bu tür patlamaların yaşandığı bir yer. Daha önce 6 kez patlama yaşanmış ama yine farklı isimler altında üretime devam edilmiştir” dedi. cumhuriyet.com.tr

Yüceer,Çorlu’da 25 canın yaşamınıyitirdiği kazanın duruşmasından görüntüpaylaşmakla suçlanıyor

Yüceer, Çorlu’da 25 canın yaşamını yitirdiği kazanın duruşmasından görüntü paylaşmakla suçlanıyor Çorlu tren faciası davasının ilk duruşmasına katılan CHP milletvekili Candan Yüceer hakkında duruşmada “görüntü ve ses kaydı alma” iddiasıyla fezleke hazırlandı. Yüceer, dava kapsamında, oğlunu kaybeden anne, gazeteciler, avukatlar ve kendisi hakkında soruşturmalar açıldığını belirterek “Gerçek sorumlulular ise yargılanmıyor, 3 yıldır geciken bir adalet var” dedi.Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybetmesine, 328 kişinin ise yaralanmasına sebep olan tren kazasının sorumlularının yargılanması istemiyle açılan davanın 7. duruşması bugün görülecek. 3 yıldır sonuçlanmayan davada, ailelerin adalet beklentisi sürerken CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer hakkında Çorlu davası nedeniyle fezleke hazırlandığı ortaya çıktı.‘DURUŞMA SALONU DEĞİLDİ’Hakkındaki fezlekeyi ve Çorlu davasını Cumhuriyet’e değerlendiren Yüceer, “Facianın gerçekleşmesinin üzerinden 1 yıl geçtikten sonra gerçekleştirilen ilk duruşmada içeri girişlerde çok büyük sıkıntılar yaşandı, aileler mağdur edildi. Duruşma adliyede değil, eğitim merkezinde yapıldı. Kapıların kilitlenmesi nedeniyle ailelerin bir kısmı duruşma salonuna giremezken içeride fenalık geçirenler olmuştu. Kapılar üzerimize kilitlendi, infaal ortamı hâkimdi. Bunlar yaşanırken o infial görüntülerini çekmem nedeniyle hakkımda fezleke hazırlandığını öğrendim. Ben görüntüleri çekerken duruşma başlamamıştı. Ki salon duruşma salonu bile değildi. Ne hâkim ne de savcı gelmişti. Eğer mağdur olan varsa o da bizlerdik” dedi.Faciaya ilişkin 11 Şubat’ta hazırlanan bilirkişi raporunun mahkemeye ulaştığını belirten Yüceer, “Duruşma öncesi dava dosyasına giren bu bilirkişi raporunda, sorunun menfezde olduğu, denetimin ve yenilenmenin yapılmadığı, facianın yağıştan kaynaklanmadığı yazıyor. 3 yıldır aileler bunları anlatırken ‘yağmurdandır’ denilip geçildi” diye konuştu. Ailelerin adalet taleplerinin görmezden gelindiğini aktaran Yüceer, bugün görülecek duruşmaya ilişkin şunları kaydetti: “Asıl sorumlular yargı önüne getirilmedi ama görüyorum ki davayı takip eden gazeteciler, faciada oğlunu kaybeden bir anne yargılandı, avukatlara soruşturmalar açıldı. 3 yıldır geciken bir adalet var. Umarım bu rapor sonuca erişilebilmesinde ve bir daha böyle olayların yaşanmamasında vesile olur. ” Çorlu tren katliamında oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden anne Mısra Öz Sel’e, davaya bakan mahkeme heyetine “hakaret ettiği” suçlamasıyla 8 bin 840 lira para cezası verilmişti. Tuğba Özer

Cumhurbaşkanlığıile bazıbakanlık ve başkanlıklara bütçeden ek harcama olanağı

Cumhurbaşkanlığı ile bazı bakanlık ve başkanlıklara bütçeden ek harcama olanağı İlk iki ayda bütçe gideri yüzde 8.2 artışla 210 milyar lira, gelir yüzde 0.4 artışla 209 milyar lira ve açık 1 milyar lira oldu. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın dün açıkladığı şubat ayı ve ilk iki aylık bütçe sonuçları, “tasarruf” söylemlerine karşın “ödenek”lerde yapılan artışlarla dikkati çektiŞubatta geçen yılın aynı ayına kıyasla merkezi yönetim bütçe gelirleri yüzde 38.8 artarak 119.6 milyar lira, giderler yüzde 3.1 artarak 96.4 milyar lira olurken, Şubat 2020’de 7.4 milyar lira açık veren bütçe dengesi bu yıl 23.2 milyar lira fazla verdi. Faiz dışı fazla da 35.9 milyar lira oldu. Bu gelişmede özellikle vergi gelirlerinin yüzde 37.2 artarak 98.4 milyar TL’ye çıkması etkili oldu. Yılın ilk iki ayında ise gider yüzde 8.2 artarak 210.2 milyar lira, gelir yüzde 0.4 artarak 209.2 milyar lira ve açık 984 milyon lira oldu. Faiz dışı fazla ise 33.7 milyar lira. Şubatta yüzde 9.9 düşen faiz giderleri de ilk iki ayda yüzde 29 artışla 34.7 milyar liraya ulaştı.‘ÖRTÜLÜ’ BÜYÜYORBütçenin diğer detaylarına göre, örtülü ödenekten şubatta 89.3 milyon, ilk iki ayda 357.1 milyon TL harcama yapıldı. Şubatta, kiralanan taşıtlara 23.7 milyon TL, binalara 26.8 milyon TL ödendi. Faliyetlerin yeniden başlamasıyla temsil ve tanıtma giderleri şubatta 6.2 milyon TL’ye çıktı. Sosyal güvenlik kurumlarına da 4.6 milyar TL cari transfer yapıldı. Bilindiği gibi kurumlara bu yıl için verilen ödenekler Meclis’te kabul edilen 2021 Yılı Bütçe Yasası A Cetveli’nde yer alıyor. Buna karşın Cumhurbaşkanlığı, bazı bakanlık ve kurumların ödenek toplamları artırıldı. Örneğin Cumhurbaşkanlığı’nın 4 milyar lira olan başlangıç ödeneği 4 milyar 267 milyon TL’ye yükseltildi. İlk iki aylık harcaması da 430.4 milyon TL oldu. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ödeneği 570.2 milyar TL’den 573 milyar TL’ye, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın ödeneği 49.1 milyar TL’den 52.9 milyar TL’ye, Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın ödeneği 10.1 milyar TL’den 14.7 milyar TL’ye, Ticaret Bakanlığı’nın ödeneği de 6.5 milyar TL’den 9.1 milyar TL’ye çıktı. Diyanet’in ödeneği de 12 milyar 977 milyon TL’den 12 milyar 992 milyon TL’ye çıkarıldı. Mustafa Çakır

Ulaştırma Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı’nın uçaklarıhakkında açıklama yapamadı

Ulaştırma Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı’nın uçakları hakkında açıklama yapamadı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı’nın kullanımında bulunan uçaklarla ilgili olarak yöneltilen soru önergelerine önce “bilgimiz yok” yanıtını verdi. Ancak daha sonra aynı içerikteki soruları bu kez de “Cumhurbaşkanlığı VIP operasyonlarını gerçekleştiren uçaklar Türk Hava Yolları AO işletmesindedir” şeklinde yanıtladı. Cumhurbaşkanlığı ise soruları bakanlıklara “havale” etti. CHP Muğla Milletvekili Mürsel Alban, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a, Cumhurbaşkanlığı’nın kullanımındaki uçaklarla ilgili kendisi ve başka milletvekillerinin birçok kez soru önergesi verdiklerini ancak yanıt alamadıklarını söyledi. Oktay’ın her seferinde sorulara yanıt vermek yerine diğer bakanlıklara “havale” ettiğine dikkat çeken Alban, “Konunun peşini bırakmadım ve ısrarlı sorularımızı devam ettirdim. Cumhurbaşkanlığı’nın kullanımında bulunan uçakların sayısı, bunların bakım ve onarım ücretleri ile uçuş sayılarını Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na sordum” dedi. Alban’ın sorularına bakanlık ilk olarak “Konunun bakanlığımız ile ilgisi bulunmamaktadır” yanıtını verdi. Ancak daha sonra Alban’ın aynı içerikteki başka bir soru önergesine ise bu kez de “Cumhurbaşkanlığı VIP operasyonlarını gerçekleştiren uçaklar Türk Hava Yolları AO işletmesinde olup, diğer tüm sivil hava araçları gibi, havacılık emniyeti ve güvenliği açılarından Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün denetim ve gözetimi altındadır. Söz konusu uçakların alımı, bakımı, operasyonları gibi idari ve mali hususlar ise Cumhurbaşkanlığı uhdesinde bulunmaktadır” yanıtı verildi. CHP’li Alban verilen yanıtları şöyle değerlendirdi: "BİR VAR, BİR YOK"“Bakanlık bir ‘yok’ diyor, bir ‘var’ diyor. Bir türlü karar veremiyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin devlet sistemini kördüğüm haline getirdiğini, bu sistemde devlet ciddiyetinin kalmadığının en iyi örneklerinden birini, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın aynı soruya iki farklı yanıt vermesiyle birlikte görmüş olduk. Cumhurbaşkanlığı’na ait uçaklarla ilgili olarak yanıt vermek istemiyorlar. Bu uçaklara harcanan bakım-onarım ücretlerini bilmiyoruz. Cumhurbaşkanlığı’na bağlı yetkili isimler, özellikle pandemi döneminde uçuş yapmayan uçaklara ne kadar harcandığını kamuoyuna açıklamak zorundadır.” Mustafa Çakır




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter