Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajans? - Haberler

Friday, 01.17.2025, 07:23 PM (GMT)

News - Haberler

Kamuoyu araştırmacıları'erken seçim' ihtimalini konuştu

Kamuoyu araştırmacıları 'erken seçim' ihtimalini konuştu figure > GENAR Araştırma Şirketi Başkanı İhsan Aktaş, MetroPoll Araştırma kurucusu Özer Sencar, kamuoyu araştırmacısı İbrahim Uslu, yaptıkları değerlendirmelerde, erken seçim olasılığını ve halkın bu konudaki beklentilerini anlattı. /Archive/2020/12/18/120716811-t67.jpgErken seçime ilişkin konuşan GENAR Araştırma Şirketi Başkanı İhsan Aktaş Türkiye’nin erken seçime gitmesini mümkün görmüyor. Bunun birkaç sebebi olduğunu belirtti.Aktaş, bunları şöyle sıralıyor: “Birincisi, AK Parti hükümetleri bugüne kadar vatandaştan almış olduğu yetkiyi tümüyle kullandı. İkincisi, Cumhur İttifakı şu an Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oyu koruyor. Muhalefet partilerinden radikal bir şekilde oyunu yükselten bir parti ise yok. Ayrıca farklı sebeplerden dolayı CHP’nin oyları düşüyor.”MetroPoll Araştırma kurucusu Özer Sencar da erken seçim olmayacağını savunuyor. Ancak onun gerekçeleri Aktaş’tan farklı. Sencar’a göre, iktidarın erken seçime gitmesi için sonucunda galip çıkacağını görmesi lazım. Çok özel bir durum olmazsa iktidarın yakın bir dönemde erken seçime gitmeyeceğini ifade eden Sencar, “Şu anda erken seçime gitmek iktidar için intihar gibidir” diyor.Kamuoyu araştırmacısı İbrahim Uslu ise 2021’in ikinci yarısında bir erken seçim olacağını düşünüyor. Bu erken seçimin Cumhur İttifakı içinde yaşanacak derin fikir ayrılıklarından kaynaklanacağını belirten Uslu, “Cumhur İttifakı’nın bütünlüğünü 2023’e kadar koruması düşük bir olasılık” iddiasında.ERKEN SEÇİM BEKLENTİSİ ANKETLERE NASIL YANSIYOR?Baskın seçim ihtimali de tartışmaların bir başka boyutunu oluşturuyor. Özer Sencar’a göre baskın seçimde iktidar kaybeder. Ancak iktidar yine de muhalefet cephesindeki olası kutuplaşma ve ayrılıkları fırsata çevirmek için baskın seçime gidebilir. Uslu ise iktidarın sadece başka seçenek kalmaması durumunda baskın seçime gidilebileceğini söylüyor.Kamuoyu araştırmacılarının halkın erken seçim beklentisine dair de farklı yorumları var. İbrahim Uslu, iki ay öncesine kadar vatandaşın erken seçim istemediğini ancak bugünlerde yarısından çoğunun “erken seçim olmalı” kanaatine ulaştığını ifade ediyor. “Ekonomi kötüye gittikçe bu talepler de artacaktır” diyor. Sencar ise halkın erken seçim beklentisinin olmadığını, insanların yoğun bir şekilde geçim sıkıntısı ve ekonomik sorunlarla uğraştığını savunuyor ve ekliyor: “Erken seçim olsa bile halk ne iktidarın ekonomiyi düzelteceğine ne de muhalefetin bu işi becerebileceğine inanıyor. Bu işi yapabilirim diyen bir lider yok.”‘TÜRKİYE'NİN EN ACITAN MESELESİ NEDİR?'İhsan Aktaş, ‘halkın erken seçim beklentisi var mı’ sorusunu ise şöyle yanıtlıyor: “Bizim de kendi gündemimizde olmadığı için erken seçim sorusunu anketlerde sormadık ama mesela şunu sorduk: Türkiye’nin en acıtan meselesi nedir? Ekonomi. ‘Aşağıdaki liderlerden hangisi ekonomik sorunu çözer’ dediğinizde Tayyip Erdoğan en yakın rakibine göre üç kat önde çıkıyor. ‘Akdeniz’deki meseleyi kim çözer’ dediğinizde ise dört kat önde. Dolayısıyla lider karizması açısından da ülke problemlerini çözmesi beklenen kişi açısından da değişiklik olmadı. Mesela Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı reytingi başka bir lider alsa ‘bunda ümit var’ dersiniz.”Aktaş, erken seçim tartışmalarının pandeminin etkisinden bağımsız olamayacağını da vurguluyor.  Seçimlerin kaderini ekonominin belirleyeceğini kaydeden Aktaş, pandeminin dünyadaki bütün ülkelerin ekonomilerini zora soktuğunu belirtiyor. Aktaş, ABD Başkanı Donald Trump’ın Covid-19 nedeniyle ortaya çıkan ekonomik sebeplerden dolayı seçimi kaybettiğini savunuyor ama Türkiye için umutlu: “Benim kanaatim, Kovid’in biteceği ve ekonomide iyileşme adımları başlayacağı yönünde. Bu da muhtemelen seçimleri 2023’e kadar taşır. 2023’e 6-8 ay kala ülkede şartlar çok iyi, ekonomi çok rayında olur, o zaman hükümet belki buna karar verebilir. Muhtemelen o zaman da ‘seçim zamanına ne kadar kaldı ki’ diye konuşulur. Ben başından beri iktidarın seçim noktasında 2023 tarihine sadık kalacağını düşünüyorum.”Kaynak: Sputnik cumhuriyet.com.tr

Feminist yazar Simone de Beauvoir'ın Violette Leduc'a yazdığımektuplar 56 bin Avro'ya satıldı

Feminist yazar Simone de Beauvoir'ın Violette Leduc'a yazdığı mektuplar 56 bin Avro'ya satıldı figure > Fransız feminist yazar Simone de Beauvoir'ın romancı Violette Leduc'a yazdığı 297 mektup 56 bin 700 Avro'ya (537 bin TL) satıldı. Müzayede evi yaptığı açıklamada mektupların "Karşılıksız aşkı, şefkat ile hayranlığın güvensizlikle karıştığı belirsiz bir ilişkiyi" yansıttığı aktarıldı. /Archive/2020/12/18/120853468-2efde1eb-79c5-433f-9e2d-0d915d983e9e36285128.jpgSimone de BeauvoirSimone de Beauvoir'ın kendisine platonik aşk besleyen romancı Violette Leduc'a yazdığı 297 mektup, Sotheby’s Müzayede Evi’nde satışa çıkarıldı. Daha önce yayımlanmamış 297 mektup açık artırmada 56 bin 700 Avro'ya (537 bin TL) satıldı.NTV'nin haberine göre, Sotheby’s tarafından yapılan açıklamada mektupların "Karşılıksız aşkı, şefkat ile hayranlığın güvensizlikle karıştığı belirsiz bir ilişkiyi" yansıttığı belirtildi./Archive/2020/12/18/121029749-eabb81ab-0abd-4e98-b434-9a087b4cf2fc36285129.jpgEdebiyat ve feminizm temalı mektuplardan Simone de Beauvoir’ın Leduc ile romantik ilişkiyi reddettiğinin de anlaşıldığı bildirildi. Feminist yazarın 1945’te tanıştığı Leduc için "İlginç bir kadın" dediği, kendisine duyduğu aşkı "serap" olarak nitelediği ve ona mektuplarıyla edebi destek verdiği kaydedildi. İkilinin dostluğunun yıllarca sürdüğü, mektuplaşmanın Leduc’un ölümünden bir ay öncesine kadar devam ettiği açıklandı. Violette Leduc 1972’de, Simone de Beauvoir 1986’da hayatını kaybetti./Archive/2020/12/18/121048109-violette.jpgFransız yazar Violette Leduc otobiyografik romanı "L’Affamee"nin el yazmasını Simone de Beauvoir’a göndermişti. Leduc bu romanda Beauvoir’a duyduğu aşkı anlatıyordu. Beauvoir, Leduc'ün yazıp kendisine yolladığı metinleri hayat arkadaşı ünlü filozof Jean-Paul Sartre, yazarlar Albert Camus ve Jean Genet’ye de okutuyordu. Amacı, Leduc’ün tanınmasına destek olmaktı. Hayatının son yıllarına kadar edebiyatta ünlenemeyen Leduc ile Beuvoir'ın ilişkisi 2013 yapımı "Violette" filmine konu olmuştu. cumhuriyet.com.tr

Trabzon Akçaabat'ta,özelöğrenci yurdunda kumar oynayan 53 kişiye 166 bin 950 lira ceza kesildi

Trabzon Akçaabat'ta, özel öğrenci yurdunda kumar oynayan 53 kişiye 166 bin 950 lira ceza kesildi figure > Trabzon'da özel öğrenci yurdunda kumar oynayanlara yönelik düzenlenen operasyonda 53 kişiye, kumar oynamak ve sosyal mesafeyi ihlalden 166 bin 950 lira para cezası verildi. Trabzon Emniyet Müdürlüğü ekiplerince, Akçaabat ilçesinde bir özel öğrenci yurdunda kumar oynatıldığı istihbaratı üzerine operasyon düzenlendi.Operasyonda, kumarhaneye çevrilen yurtta kumar oynayan 53 kişi suçüstü yakalandı.Yakalanan kişilere, kumar oynamak ve Covid-19 tedbirleri kapsamında sosyal mesafe kuralını ihlalden 166 bin 950 lira para cezası uygulandı.Yurtta yapılan aramada, ruhsatsız tabanca ve 6 fişek ile kumar malzemeleri ele geçirildi. AA

Siirt'teki depremde 737 hasarlıbina tespit edildi

Siirt'teki depremde 737 hasarlı bina tespit edildi figure > Siirt'in Kurtalan ilçesinde meydana gelen 5 büyüklüğündeki depremde 680 az hasarlı, 5 orta hasarlı ve 52 ağır hasarlı bina tespit edildi. Siirt'in Kurtalan ilçesinde 3 Aralık'ta meydana gelen 5 büyüklüğündeki depremin ardından başlatılan hasar tespit çalışmaları sürüyor.Çevre ve Şehircilik Bakanlığı himayelerinde ve Siirt Valiliği koordinasyonunda yapılan ve 40 teknik personelin katıldığı çalışmalar kapsamında bugüne kadar 1794 bina kontrol edildi.Hasar tespit çalışmaları sonucunda, Siirt il merkezinde, Kurtalan ilçe merkezi ve köylerinde ile Baykan ilçe merkezi ve köylerinde 680 az hasarlı, 5 orta hasarlı ve 52 ağır hasarlı bina belirlendi. AA

Bursa'da yine sahte alkol faciası: 2 kişinin hayati tehlikesi sürüyor

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Bursa'da yine sahte alkol faciası: 2 kişinin hayati tehlikesi sürüyor figure > Bursa'da sahte alkol kullanarak zehirlendiği iddia edilen 2 kişi hastaneye kaldırıldı. Yoğun bakıma alınan Mehmet S.(62) ve Kenan Ç.(56)’nin körlük yaşadığı ve hayati tehlikelerinin sürdüğü öğrenildi. Olay, Osmangazi ilçesi Kuruçeşme Mahallesi Sakarya Caddesi’nde meydana geldi. Akşam saatlerinde evinde içki içen Mehmet S. saat 04.30 sıralarında fenalaştı. Evde bulunan akrabalarının ihbarı üzerine olay yerine polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Sağlık ekiplerinin olay yerindeki ilk müdahalesinde körlük yaşadığı tespit edilen Mehmet S., Çekirge Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.PET ŞİŞE İÇERİSİNDEKİ MADDEDEN ALINAN NUMUNE İNCELEMEYE ALINDIİnegöl’ün kırsal Konurlar mahallesinde gece saatlerinde meydana gelen olayda ise Kenan Ç., henüz nereden aldığı tespit edilemeyen pet şişedeki içkiyi içti. Bir süre sonra fenalaşan ve körlük yaşayan Kenan Ç. akrabaları tarafından İnegöl Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan Kenan Ç.’nin sahte alkol nedeniyle zehirlendiği tespit edildi. Sahte alkol olduğu iddia edilen pet şişeden numune alan ekipler maddeyi incelenmek üzere İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’ne teslim etti.Yoğun bakıma alınan Mehmet S. ve Kenan Ç.’nin sağlık durumlarının ciddiyetini koruduğu öğrenildi. Polis iki olayla da ilgili soruşturma başlattı. DHA

10 kat daha fazla Covid-19’a yakalanan sağlıkçalışanlarının kayıplarıartıyor

10 kat daha fazla Covid-19’a yakalanan sağlık çalışanlarının kayıpları artıyor figure > 130’a yakın ülkede meslek hastalığı olarak kabul edilen Covid-19 nedeniyle sağlık çalışanlarının kayıpları artıyor. 10 kat daha fazla Covid-19’a yakalanan sağlık çalışanlarının salgın boyunca kayıpları toplamda 263’e ulaştı. Sadece 3 günde 18 sağlık çalışanı yaşamını yitirdi. Koronavirüs pandemisinde hemen her gün bir ya da birden fazla sağlıkçının ölümü gündeme geliyor. Salgının başından bu yana koronavirüs nedeniyle yaşamını yitiren hekim sayısı 100’ü aştı, sağlık çalışanı sayısı toplamda 263’e ulaştı. Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalara göre Covid-19’dan enfekte olan sağlık çalışanı sayısı 120 bini aşmış durumda. Dün de Denizli’de işyeri hekimi Dr. Cesur Ayaslan ve diş hekimi Dt. Mustafa Kütahneci, Sakarya’da eczacı Kamer Oktayoğlu ve İstanbul’da diş hekimi Güray Bozkurt koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. Böylece son 3 günde yaşamını yitiren sağlıkçı sayısı 18’e yükseldi. Sağlıkçıların toplumun diğer kesimlerine göre 10 kat daha fazla virüse yakalandığına dikkat çeken Türk Toraks Derneği’nden yapılan açıklamada dünya genelinde 130’a yakın ülkede Covid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edildiğine dikkat çekildi. Açıklamada “Sağlık çalışanları ve riskli meslek grupları için diğer birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de Covid-19 hastalığı meslek hastalığı olarak tanımlanmalı; SGK ve Sağlık Bakanlığı’nın uygulanması gereken prosedür netleştirilmeli ve hızlandırılmalıdır” denildi. Sibel Bahçetepe

Prof. Dr. Kara: Aşıönce büyüklere

Prof. Dr. Kara: Aşı önce büyüklere figure > Bilim Kurulu üyesi Prof. Kara, aşılama stratejisini anlattı: Hastalığı ağır geçirme riski yüksek grupların öncelikle aşılanması hedeflendi. Bunlar 65 yaş üstü ile sağlık çalışanları. Böylece kayıplar azalacak. Yüzde 80 aşılama bizi rahatlatacak. Bilim Kurulu önceki gün aşı gündemiyle toplandı. Toplantı sonrası Cumhuriyet’e konuşan Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, Türkiye’nin aşılama planına ilişkin, “Biz hastalığı ağır geçirme riski yüksek olan grupları aşılamayı hedefledik. Bunlardan birisi hastalığı ağır geçirme ve kayıp riski yüksek olan 65 yaş ile üstü oluyor. İkincisi de sağlık çalışanları. Bu iki grubun hemen aşılanmasını planlıyoruz” bilgisini paylaştı. Türkiye’ye ilk etapta bu ay içinde 10 milyon doz inaktif aşı (Çin aşısı) gelmesi hedeflendiğini belirten Kara, “Ocak başına doğru da 1.5-2.5 milyon doz arasında da BionTech’in aşısının gelmesi planlanıyor. Moderna aşısı için de görüşmeler var ama ABD çıkışına çok fazla izin vermiyor. Aşılama oranını yüzde 60’ın üzerine çıkarmamız gerekiyor. Eğer bu rakamı yüzde 80’lerin üzerine de çıkartırsak o zaman maskeden ve mesafeden rahatlarız” dedi. Prof. Dr. Kara, “Elde ettiğimiz veriler, aşının hastalığın ağır geçirilmesini önlediğini gösteriyor. Bulaşmayı önleyip önlemediğine ilişkin şu an bir verimiz yok, belki bulaşı da önleyecek” dedi. Prof. Dr. Kara, “Bugün ‘300 milyon doz aşı aldık’ diye açıklayanlar olabilir. Önemli olan şu Ocak-Şubat aylarında hastalığı ağır geçirecek kişileri aşılayabilmektir. Ondan sonra hayatı normale getirmek için aşılama yapmalıyız. Türkiye kısa sürede yüksek dozda aşı alarak avantajlı oldu” dedi. Türkiye’nin 50 milyon doza yakın inaktif aşıyı şubata kadar temin etmeyi hedeflediğini aktaran Kara, “25 milyona yakın doz mRNA aşısını da nisana kadar temin etmek hedefleniyor. Türkiye farklı firmalarla da görüşüyor. Yerli aşımız için de her şey sorunsuz giderse nisan ayında hazır olabilir deniyor ama bu mayıs, haziran da olabilir” ifadelerini kullandı. Sarp Sağkal

İşte AKP’li Hamza Yerlikaya’nın sahte diploma davasının kararı: Diplomasısahte

İşte AKP’li Hamza Yerlikaya’nın sahte diploma davasının kararı: Diploması sahte figure > Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı, Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, eski AKP milletvekili ve eski güreşçi Hamza Yerlikaya’nın yargılandığı mahkemenin kararına Cumhuriyet ulaştı. Karara göre, ortaokul mezunu Yerlikaya, sahte lise diploması kullanmış. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı, Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, eski AKP milletvekili Hamza Yerlikaya’nın belgede sahtecilik suçundan yargılandığı davada mahkemenin kararına Cumhuriyet ulaştı. Kararda, “Mevcut delil durumuna göre ancak sanığın sahte olan diplomayı bilerek kullandığı söylenebilir” denildi./Archive/2020/12/18/013412822-s4-manset-rnk-.jpg/Archive/2020/12/18/013413885-s4-manset2-rnk-.jpgKararda Yerlikaya’nın “resmi evrakta sahtecilik” yaptığı ortaya konurken, mahkeme hükmü erteledi. Bu ertelemeyle Yerlikaya cezadan kurtulmuş oldu. En son Vakıfbank Yönetim Kurulu’na atanmasıyla büyük tepki çeken Yerlikaya’nın sahte diploma nedeniyle yargınlandığı ortaya çıkmıştı. TBMM’nin sitesinde üniversite mezunu olarak görülen Yerlikaya, AKP’nin resmi sitesinde ise lise mezunu olarak yer alıyor. Yerlikaya’nın üniversiteye meslek lisesinden aldığı sahte diplomayla kayıt yaptırdığı için açılan davada Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2001’de verdiği gerekçeli kararında şunlar kaydedildi:“Güreş sporunda dünya ve olimpiyat şampiyonu olan sanık aşamalardaki savunmalarında tanımadığı bir şahsın kendisine gelerek neden yüksek tahsil yapmadığını sorduğunu, ortaokul mezunu olduğunu, lise mezunu olmadığından yüksek tahsil yapmadığını söylediğini, diğer şahsın bunu hallederiz diye söylediğini daha sonra bu şahsın İmrahor Meslek Lisesi’nden alınmış diplomayı kendisine getirerek verdiğini, bu diploma ile Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’na kaydını yaptırdığını savunmuştur. Sanığın kullandığı diplomanın sahte olup bu, sahteliği yapanlarla dayanışma içine girdiğine, bu suça katıldığına dair herhangi bir delil yoktur. Mevcut delil durumuna göre ancak sanığın sahte olan diplomayı bilerek kullandığı söylenebilir.”ERTELEME İLE KURTULUŞGerekçeli kararda; “... Sanığın daha önce bir aftan veya koşullu salıvermeden yararlanmamış oluşu gözetilerek sanık hakkındaki kamu hukuku davasının kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine, sanığın 5 yıl içerisinde aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlediği takdirde kovuşturmanın sürdürülmesi için karar örneğinin Cumhuriyet Başsavcığı’na gönderilmesine” hükmedildi.HKP ‘YARGILAYIN’ DEDİHalkın Kurtuluş Partisi (HKP), “resmi belgede sahtecilik”, “bankacılık kanuna muhalefet”, “görevi kötüye kullanma” ve “nitelikli dolandırıcılık” gerekçeleriyle Ankara Cumhuriyet Başsavlığı’na suç duyurusunda bulundu. Savcılıktan soruşturmayı tüm bu yönlerden derinleştirmesini isteyen HKP avukatları, Yerlikaya ile birlikte “sahte diplomayı kabul ederek hukuka aykırı kayıt yapan, diplomalar veren ve bu diplomaları kabul eden yahut Yerlikaya’yı atayan kişiler” için de “görevi kötüye kullanma” ve “resmi evrakta sahtecilik”ten dava açılmasını istedi. Dilekçede suçlar şöyle nitelendi:Resmi Belgede sahtecilik: Yasaya göre resmi belgeyi kullanan kişi kamu görevlisi olması durumunda 3 ila 8 yıl arasında cezalandırılır. Milletvekilliği, Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı bir kamu görevi olmakla şüpheli hakkında bu maddeden kamu davası açılması gerekirBankacılık Kanununa muhalefet: Yasaya göre genel müdür yardımcılarının en az 7 yıllık mesleki deneyime sahip olması ve yine en az lisans düzeyinde (hukuk, iktisat, maliye, bankacılık, işletme, kamu yönetimi ve dengi alanlar ile mühendislik alanında linsans düzeyinde öğretim görenlerin ise belirtilen alanlarda lisansüstü öğretim görmüş olmaları ve bankacılık veya işletmecilik alanında en az 10 yıllık mesleki deneyime sahip olmaları) öğrenim görmüş olmaları şarttır. Düzenlenen lise diplomasının sahte olması sebebiyle sahtecilik suçundan hüküm giydiği açık olduğuna göre Vakıfbank Yönetim Kurulu üyeliğine atanması mümkün değildirNitelikli dolandırıcılık: Bankacılık kanununa aykırı olarak ve hileli hareketleriyle oraya atanmakla bu suçu işlemiştir. Görevinin derhal düşürülmesi gerekir. Kamu bankası olan kurumdan almış olduğu her türlü ücretin iadesi kamu zararı nedeniyle talep edilmelidir. Yine bu nedenlerle milletvekilliği dahil tüm görevlerindeki işlemleri, imzaları yok hükmündedir. Hepsi geriye doğru araştırılmalı, ödemeler ve varsa başka giderler faiziyle geri alınmalıdır.Görevi kötüye kullanma: Ggörevlerinin gereklerine aykırı hareket ederek kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız menfaat sağlayan kamu görevlisi 2 yıla kadar hapis ile cezalandırılır. İklim Öngel

AKP’de iki tutuklama ve ihraç

AKP’de iki tutuklama ve ihraç figure > Kemalpaşa’da AKP ilçe yöneticileri İnce ve Boytepe tutuklandı. İnce’nin, çocuk istismarında bulunduğu, Boytepe’nin ise trans arkadaşını öldürdüğü öne sürüldü. Boytepe “intihar” dedi. AKP, iki ismi ihraç etti. İzmir’in Kemalpaşa ilçesi AKP ilçe yöneticisi Dursun Ali İnce (70), üvey kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla, partinin bir başka yöneticisi Nihat Boytepe ise trans arkadaşının ölümüne neden olduğu iddiasıyla tutuklandı. AKP İlçe Yönetim Kurulu Üyesi İnce’nin, imam nikâhlı ikinci eşinin kızına cinsel istismarda bulunduğu iddia edildi. Şu anda 13 yaşında olan çocuğun uzun süredir istismara uğradığı kaydedildi. Olayın geçen hafta ortaya çıktığı belirtilirken Kemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı İnce hakkında soruşturma başlattı. İnce, tutuklanarak cezaevine konuldu. AKP’li diğer yönetici Boytepe ise iddiaya göre yaklaşık iki ay önce Bayraklı ilçesinde buluştuğu trans arkadaşını tabancayla kafasından vurarak öldürdü. Kemalpaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne giden Boytepe’nin WhatsApp mesajlarını sildiği, ifadesinde arkadaşını kendisinin öldürmediğini, yanındayken intihar ettiğini söylediği kaydedildi. Savcılığın soruşturmasının ardından Boytepe, “Ölüme sebebiyet vermek” gerekçesiyle tutuklandı. Boytepe’nin Facebook sayfasında tabancasıyla çekildiği fotoğraflar paylaştığı ortaya çıktı. CHP Kemalpaşa İlçe Başkanı Ahmet Cemil Balyeli tutuklamalarla ilgili, “Uzun süredir ülkeyi yöneten iktidar partisi mensuplarının geldiği ahlaki çöküntü had safhaya gelmiştir” dedi. Balyeli, AKP’nin bu olaylar karşısında önce sessiz kaldığını, olay bilgilerinin ortaya çıkması üzerine iki şahsın disiplin kuruluna sevk edildiğini söyledi. AKP Kemalpaşa İlçe Başkanı Bülent Aksakal, dün yaptığı açıklamada iki üyenin de partiyle olan ilişkilerinin kesildiğini belirterek, “İlgili kişilerin istifaları ilçe başkanlığımızca alınarak üyelikleri düşürülmüş ve bu kişilerin partimizle ilişiği kalmamıştır” dedi. Mehmet İnmez

İlhan Selçuk’tan Eyüboğlu’na

İlhan Selçuk’tan Eyüboğlu’na figure > 26 Ocak 1974’te kurulan birinci Ecevit Hükümeti’nin, Ecevit’li CHP Erbakan’lı MSP koalisyonunun göreve başlaması ile duyurulan ortak ilkelere ilişkin protokol metninin içeriği, besbelli 12 Mart’ın sol gösterip sağ vuran askeri ve sivil siyasal yapıları içindeki kadrolar, liderlikler üzerinde yarattığı şok etki, dip dalgaları önemliydi. Ancak geri dönüş yansımaları öncelikli en yakın Yunanistan, Kıbrıs, AB ülkeleri derken, daha geniş dip dalgaları ile dünyayı yönetme iddiasındaki Amerika’dan gelecekti.. Hükümetin ilk icraatları sıralamasında haşhaş ekimi ön alınca, Amerika’dan çok şiddetli yaptırım kararları gelince, restler büyüdü.. Yabancı petrol şirketlerinin fiyatları yükseltme, ürün satmama, petrol getiren gemiyi geri çevirme üzerinden çatışmalar çok sert yaşandı. Suudiler Amerikan şirketlerinin dayatmalarının dışına çıkamayınca, gerilim tırmandı. Savaş gemileri korumasında Çandarlı ile petrol arama, yabancı petrol şirketlerini devletleştirme resti.. zoraki bir uzlaşmanın yolunu açtı./Archive/2020/12/18/024051917-sukran1.pngEcevit’li CHP, Erbakan’lı MSP koalisyon kuruluşunun aylar süren çalışmaları, kuruluş protokolünün içeriği, dünyayı yönetme tutkusunda dur durak bilmeyen Amerika’yı hemen harekete geçirmişti. Önce Amerikan petrol şirketlerinin fiyat zamları, olmadı ürün satmama, boykot eylemleri gözlemlendi. Petrol zammı kapıya dayanmıştı. Aylarla, yaşamın her alanına yansıyacak, yayılacak, yapılmak istenenleri, hükümetin aldığı kararları yıkmaya yönelik bir savaş başlıyordu./Archive/2020/12/18/024050401-sukran2.pngKurulmaya çalışılan Ecevit Hükümeti programlarına yönelik Amerika odaklı savaş ilanına geçmeden, bugünler için de herkesi acı acı gülümsetebilecek bir Amerika merkezli haberle girmek istedim.. 11 Ocak 1974 tarihli birinci sayfamıza giren dış haberler servisimizin haberine, “Amerikan şirketleri petrol üreten Arap ülkelerinde sanayi kurmak üzere harekete geçti” propogandasının haberi var. Girişinde kendi fabrikalarına yakıt bulmakta güçlük çeken bazı şirketlerin, petrol zengini Suudi Arabistan’a milyon dolarlık fabrikalar kurmaya hazırlandıkları duyuruluyor. Günümüz Suudi Arabistanı’nda fabrikalardan geçilmiyor değil mi! Paylaşılması gerekli 20 Ocak 1974 tarihli haberimiz, o günlerin ülkemiz gündeminden. 12 Mart’ın dönemine hizmet eden geçiş hükümetleri sıralamasında iki kez Nihat Erim, Ferit Melen’den sonra dönemin dördüncüsü Talu hükümeti, zorlandığı petrol zammını CHP-MSP hükümetine bırakmak istiyor. Bakanlar Kurulu’nun bir gün önce yaptığı toplantıya ilişkin açıklamada Naim Talu hükümetinin istifasının 23 Ekim’de Cumhurbaşkanı tarafıdan kabul edildiği hatırlatılıyor.. Alınması gerekli icra kararları arasında sayılan petrol zammının da bunlar arasında olduğu duyuruluyor. Pancar fiyatına da zam yapılmayacağı, şeker fiyatının da artırılmayacağı açıklanıyor. Ecevit’li CHP, Erbakan’lı MSP koalisyon hükümetinin kuruluşu, kuruluş protokolünde yapılacak işlerin ayrıntılı raporu olmak üzere 26 Ocak 1974 tarihi ile geçerlilik kazanıyor./Archive/2020/12/18/024041995-sukran3.png12 Şubat 1974 tarihli Cumhuriyet’te Ecevit, Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Kemal Aydar’a verdiği özel demeçte “demokratik sol kavramının aydınlanma, aklanma sürecine girildiğini” açıklıyor. “Türkiye’de bozuk düzenin, sömürünün, halk ve devlet sırtından aşırı ve haksız kazanç sağlayabilme olanaklarının kaldırılması, demokratik özgürlüklerin önünün açılması” yolundaki çalışmaları özetliyor. 14 Şubat tarihli Cumhuriyet’in manşetinde ise Talu Hükümeti’nin yeri belirsiz projeye teşvik belgesi verilen yolsuzluk haberine yer verilmiş. Erdal Öz’ün, dönemin acı yaşanmışlıklarının romanı “Yaralısın” Cumhuriyet’te yayımlanmaya başlıyor. Turhan Ilgaz, yazarının değerlendirmesini özetlerken “büyük fırtınaya karşı ayakta durabilmenin yollarını araştıran roman” saptamasını yapıyor. Yaşar Kemal, “insanlık adına bir utancın romanıdır” diyor. Günler içinde devam eden haberlerin bütününde, 12 Mart döneminde açılmış yaraların kimilerinin kapanabilmesi, onarımlara dönük çabaların örnekleri gündeme geliyor. Gümrüklerde birikmiş araçların satılması, televizyonların köylere verilmesi kararları yer alıyor../Archive/2020/12/18/024042605-sukran4.pngHÜKÜMETİN HAŞHAŞ EKİMİ KARARINA KARŞI, AMERİKA’NIN TÜM AMERİKAN ASKERİ VE EKONOMİK YARDIMININ KESİLMESİ TEHDİDİ16 Şubat 1974 tarihli sayfa kupürümüzde haşaş ekimine başlanacağının haber kupürü ve koşulları var. Ali Ulvi’nin aynı günlü, aynı sayfada yayımlanan karikatürü ile birlikte paylaşıyoruz. Tepkisi çok sert Amerikan Kongresi’nden geliyor. Arkadaşımız Ümit Gürtuna’nın 15 Mart tarihli haberinde, Dışişleri uyarısına karşın Türkiye’ye gelen Kongre üyelerine hiçbir ödün verilmeyeceği belirtiliyor. Haşhaş yasağı kaldırılırsa, Türkiye’ye yapılan tüm Amerikan askeri ve ekonomik yardımının kesilmesinin isteneceği bildiriliyor. Büyükelçilik, Amerikan Kongresi arasında işleyen trafiğin ayrıntılı açıklamalarına yer veriliyor./Archive/2020/12/18/024055229-sukran5.png25 Mart tarihli haberimizde, devlet üretme çiftliklerinde başlayan haşhaş ekiminin fotoğraflı haberi var. 17 Nisan tarihli haberimizde Turan Güneş, Kissinger’a “Haşaş ekmeyeceğiz diyemeyiz, ancak zarar görülmesi önlenecek” dedi. 11 Mayıs tarihli haberimizde Güneş: “Haşhaş yasağını sürdürmek için ABD’den yardım almak bir çeşit dilenciliktir” diyor. 2 Temmuz tarihli haber kupürümüzde ise haşhaş ekimi yasağının kaldırıldığının haberi veriliyor. 6 Temmuz tarihli haberimize göre ise Amerika, “Haşhaş için istişare” gerekçesiyle büyükelçisini geri çağırıyor. Ecevit, kararın demokratik ülkeler halklarınca anlayışla karşılanacağını söylüyor. BM’den bir uzmanlar heyeti çağırıyor./Archive/2020/12/18/024053354-sukran6.pngHükümeti petrol fiyatları üzerinden yıpratma, yıkma savaşlarında, Amerika petrol şirketlerini, Suudi yönetimlerini de kullanarak ön almakta sınır tanımıyor.1 Mayıs 1974 tarihli, arkadaşımız Ümit Gürtuna’nın Riyad’dan verdiği haberden, Başbakan Yardımcısı Erbakan’ın Riyad’a gittiğini, petrol fiyatları üzerinden Türkiye’nin zorlanmasına karşı çözüm arayışı içinde olduğunu öğreniyoruz. İlk görüşmelerin, pazarlıkların sonuçları olumsuz. S. Arabistan, Türkiye’ye ek petrol satışında Aramco’nun aracılığını şart koşuyor. Kredi anlaşmaları üzerinden de Türkiye’nin teklifleri çok fazla kabul görmüyor. Erbakan, her dönem Türkiye’nin İslam dünyasının yanında durmasına karşın, yapıcı yanıtlar alınmamasında sitemkâr oluyor. Arkadaşımızın 2 Mayıs tarihli haberinin başlığı biraz daha olumlu, petrol konusunda anlaşmaya varıldığını, alınacak petrol ve sonuç fiyatları konusunda Türkiye’nin istediklerine yanıt verilmemiş olsa da belirli iyileşmeler yapıldığının ayrıntılarını aktarıyor. Hemen yanında Hacı Ali Demirel’in usulsüz kredilerle ilgili yayınlar konusunda açtığı davayı kaybetmesi haberi ise tamamen bir rastlantı. 3 Mayıs tarihli haberimizde de S. Arabistan’ın petrol alımı ile ilgili isteğimiz konusunda karar veremediği bilgisi var. 5 Mayıs tarihli Cumhuriyet’te yer alan haberde ise Senato’da AP Sözcüsü İnan tarafından, Erbakan’ın S. Arabistan’daki davranışları eleştiriliyor. Erbakan, bu eleştirilere 6 Mayıs tarihli gazetemizde de yer alan habere göre yanıt verirken, “Eli boş döndü” diyenlere “Bre mübarek, ben petrol tankeri değilim” cevabını veriyor. Aynı tarihi taşıyan Ümit Gürtuna’nın, “Erbakan’ın gezisi ve oyun içinde oyun” başlıklı değerlendirmesinde, “Suudi Arabistan’da işe yarayan insan dahil her şey ithal malı” başlığı var. Petrol savaşlarının sonrası gelişmeleri, sayfa kupürleri ile bir fotoroman gibi de izleyebiliriz.../Archive/2020/12/18/024050854-sukran7.pngAraya yer kazanmak üzere birkaç haberin gelişmesini katabiliriz. 4 Haziran tarihli haberimizde Enerji Bakanı, BP ve Mobil şirketlerini suçlayarak “Yanlış zamanda yanlış kararlar aldılar” diyor. 5 Haziran günlü haberlerimizde Petkim-İş Sendikası, ATAŞ’ın hemen devletleştirilmesini öneriyor. Görevini tamamlayan Çandarlı gemisi geri dönüyor./Archive/2020/12/18/024051276-sukran8.png6 Haziran günlü haberimizde Ali Sirmen’in Ege’de kıta sahanlığı kavgası yazısı var. Altındaki haberde Çandarlı’nın yeniden Ege’ye açılacağı duyuruluyor. 8 Haziran günlü sayfamızda Türkiye’nin kıta sahanlığının Yunanistan yakınlarına kadar uzandığı açıklanıyor. Ümit Gürtuna’dan ayrıca Ege’de petrol aramayı AP iktidarının reddettiği özel haberi var. 18 Haziran günlü haberimizde ise Yılmaz Gümüşbaş imzasıyla, hükümetin ATAŞ’ın 270 günlük yasal sürenin sonunda devletleştirileceğini, iki şirkete resmen bildirdiği duyuruluyor. 14 Haziran günlü haberde BP şirketi bugünün fiyatlarıyla ikmal yapamayacağını bayilerine duyuruyor. 15 Haziran günlü haberimizde Mobil de yakıt ikmalini kesiyor, halkın ve sanayinin ihtiyacı devletçe karşılanıyor. 16 Haziran günlü kupürümüzde, Çandarlı için yeni bir nota var. 18 Haziran günlü haberimizde Mobil ve BP’nin hükümetin istediği şartları kabul ettiklerinin haberi var. ATAŞ’ın bir gün sonra eski fiyatlarla üretime devam edeceği duyuruluyor./Archive/2020/12/18/024051479-sukran9.pngİLHAN SELÇUK’TAN SABAHATTİN EYÜBOĞLU’NUN “FIRILDAKLAR”INASizinle paylaşacağım 4 Kasım 1971 tarihli Cumhuriyet’in birinci sayfasında yayımlanmış bu fotoğraflı haber kupürünün, rahatça okunabilen başlıkları ve paylaşılmış fotoğrafından da kolayca anlaşılacağı üzere, Eyüboğlu, Günyol ve Azra Erhat’ın tahliye edilişlerinin gecesinden alıntı. Aslında Harun Karadeniz’in kansere yakalandığı biline biline tedavisinin engellenmesi kasıtlı, gelişmelerin özetlendiği 11 Aralık tarihli sayfaya sığdıramadığımız haber kupürlerinin içinde kalmıştı. Üç ünlü aydınımızın tahliyesine karar verilen duruşmada mahkeme ayrıca, sanık Y. Müh. Harun Karadeniz’in sağlık hususunun da dikkate alınması için, durumu sıkıyönetim komutanlığına bildirme kararını da vermişti. Karadeniz’e ayrılmış geçen haftanın sayfasında özeti yapılmış gelişmelerden de görüleceği üzere, Harun Karadeniz’in tedavi için Londra’ya gitmesine izin verilen tarih 24 Aralık 1973 olarak kayda geçiyor. Sayısız bilimsel rapor ve başvurulara karşın, iki yılı aşan bir gecikme ile kolunu kesmek zorunda kalan doktorları “Altı ay önce neden gelmediniz?” sorgulamasını yapıyor. Harun, artık kurtuluşunun olmadığını bile bile ülkesine geri dönmeyi seçiyor, kesik kolu ile de toplumsal savaşımdan vazgeçmeyerek toplumsal etkinliklere katılıyor, kitap çalışmalarını hızlandırıyor.. Ülkemizin Cumhuriyet sonrası gelişiminin tersyüz edilmesinde etkinliği hafife alınmış 12 Mart’ın, yaşamın her alanına dönük sol gösterip sağdan vurma sayısız operasyonları nedeniyle, İlhan Selçuk’un, 1 Şubat 1974 yılında Cumhuriyet’in ikinci sayfasında yayımlanmış, Sabahattin Eyüboğlu’nun cezaevi anılarından alınmış, tanıklığını paylaştığı gerçek fırıldakları üzerinden esinlenmiş yazısını, dönemin yaşanmışlıklarının mizah ustalığının örneği olarak sizinle paylaşmamak haksızlık olacaktı:/Archive/2020/12/18/024052229-sukran11.png“FIRILDAKLARNereden nereye, adamın yüzüne bakarken, birden Sabahattin Eyüboğlu’nun fırıldakları geldi aklıma./Sabahattin Eyüboğlu âlâsını yapardı fırıldağın./ Maviye, yeşile, sarıya, kırmızıya boyardı. Avlunun bir köşesine oturur, araç-gereç kutusunu yanına alır, özenli işe başlardı. Bir şiiri Türkçeye çevirmekle, bir fırıldak yapmak arasında hiçbir ayırım yokmuş gibi işine ciddiydi Eyüboğlu./Avlu yedi adım eninde, sekiz adım boyunda bir dikdörgendi. Yirmişer kişilik iki koğuşun kapısı buraya açılırdı. Tutuklular kaçmasın diye bir demir kafes örmüşlerdi avlunun üstüne./Günlerden bir gün Eyüboğlu, Vedat Günyol’a sormuştu./- Vedat bizi buraya neden getirdiler?/Ve herkes gülüşmüştü./Sahi yahu bizi buraya neden getirdiler?/Sık sık tekrarlanan gülüşmeler arasında Sabahattin Eyüboğlu, yumuk gözleri ve alabildiğine tatlı gülüşüyle bakar, tadına vararak bir daha söylerdi./Gülüşmeler arasında işine eğerdi başını. Bazan bir sigara içmek için dururdu. Oyuncak bittikten sonra avlunun bir yanına konur, hafifçe bir rüzgâr esse fır fır dönmeye başlardı./Fırıldağın şerefine çaylar içilirdi./ Bir çay meraklısı da Dündar Kılıç’tı. Dündar, efendi bir adamdı. Masanın bir köşesine geçer. Çayını ağır ağır yudumlarken geçmişten söz açar, hikâyeler anlatırdı. Dört duvar arasında gelecekten söz açmak anlamsızdı. Geçmişte yaşam vardı, gelecek ise çok bilinmeyenli denklem. Bu denklemi çözmek için zaman gerekiyordu.. Zaman tutukevinde yaşanırken boldu; gevezelik edilir; konuşmalar kahkahalar arasında sürer; şakalar, nükteler birbirini izlerdi... Eyüboğlu gene;/ -Yahu biz buraya niye geldik? diye sorunca Dündar Kılıç ülkenin gerçekleri adına açıkladı:/ “Bakın hocam, siz şimdi burada biraz yatacaksınız. Ben diyorum altı ay, siz deyin 16 ay geçtikten sonra çağırıp soracaklar:/- Kimsiniz siz?/- Ben Profesör Sabahattin Eyüboğlu’yum./- Ne, siz Profesör Sabahattin Bey misiniz?/- Evet benim./- Ya öyle mi! Biz sizi manav Sabahattin sanmıştık, bir yanlışlık olmuş.” / Dündar Kılıç kahkahalar arasında Sabahattin Eyüboğlu’na:/- Türkiye böyledir hocam diyordu./- Söylediği çıktı Dündar Kılıç’ın, altı ay sonra salıverildi./ Ama içersini arar olmuştu Eyüboğlu. Dört duvarın içi de Türkiye idi, dışı da. Gerçek her duvarı aşar, her yerde ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşır. Gerçeği tanıyanlar, ona her yerde rastlayabilirler. Hiçbir savcı, hiçbir yargıç gerçeği gözaltına alamaz, tutuklayamaz./Gözaltına alınanlar, tutuklananlar, insanlardır, gerçekler değil./Sabahattin Eyüboğlu’nun fırıldakları türlü türlüydü. Allısı, morlusu, sarılısı, mavilisi, kırmızısı. Her rüzgâra göre fırıl fırıl dönerlerdi./ Nereden nereye.. Geçenlerde birinin yüzüne bakarken Sabahattin beyin fırıldaklarını hatırladım: demir kafesli avlunun rüzgârıyla dönen fırıldakları.../Ne tuhaf! Böyle adamın yüreği de tutukevinin avlusu kadar oluyor: Bir ömür boyu bir duvardan ötekine volta atıyor zavallı.” İlhan Ağabey’in yüzüne bakarken Sabahattin Eyüboğlu’nun cezaevinde yaptığı, demir kafesli avlunun rüzgârıyla dönen fırıldakları hatırlatan kişiyi bilemesem de aklımdan geçen pek çok isim oluyor.. 23 Mayıs 1971, ünlü sokağa çıkma yasağının ilan edildiği pazar günü, muhtarlar, apartman görevlileri bile görevlendirilmiş olarak ülke çapında operasyonların gerçekleştirildiği gün, Turhan Selçuk, Ruhi Su, Yılmaz Güney’in yolları, ünlü İstanbul 1. Şube Müdürlüğü’nde en yaygın toplamalar, işkencelerin yaşanması sürecinde çakışmıştı. Okurla açtığı, ama sonuç alınamayan davalar da içinde, Turhan Selçuk’un gördüğü işkencelerin vahşetini, kendi el yazısı ile yazdığı notlar, söyleşilerden, düşüncelerinden ayrıntıları ile paylaşmıştık. Turhan Selçuk’un kaburgaları kırılmış, göğüs bölgesinde ömür boyu akciğer, solunum sağlık sorunlarına neden olan hastalıklara, bir gözünün görme kaybına yol açmıştı. Turhan Selçuk’un, işkencelerden sorumlu 1. Şube Müdürü’nü çizdiği karikatürleri nedeni ile yaşanmış bu ağır işkencenin, sorgu tutanaklarında imzaları olan polislerin kısa süreli tutuklanma, yargılanmalarından öte bir sonucu olamaması sürpriz değildi elbet. Dönem iktidar erkinin Başbakanı, en yetkin siyasal erkleri adına verilen sorgulama, hesap sorma sözleri kaçınılmaz boşta kalacaktı. O en büyük kalabalıkların toplandığı işkence mekezinde Turhan Selçuk ile yolları çakışanlardan, söylediği türkülerle komünizm propagandası yaptığı ileri sürülen Ruhi Su hakkında açılan davada ise beraat ancak üç yıl sonra verilecekti. 30 Mart 1974 tarihli 1. sayfamızdan Ruhi Su’ya verilen beraat kararı paylaşılacaktı. Yılmaz Güney ise açılmış davada verilen ceza süresi ile bağlantılı olarak gelen Cumhuriyet affı kapsamında, Anayasa Mahkemesi’nin 141- 142 suçlarını da kapsama alması ile bağlantılı olarak tahliye edilecekti. 21 Mayıs 1974 tarihli birinci sayfamızda yapılmış fotoğraflı röportajı paylaşıyoruz. Güney, Yalçın Doğan’a verdiği söyleşide, duruşmalar boyunca hiç tahliye istemediğini, affı beklemediğini, affın sevinç olmadığını da söylemiş, keyifsiz çocuğuna sarılmış olarak evinin yolunu tutmuştur. Bu sayfamızın özel kutusunda bir fotoğrafı daha paylaşmak istedim. Tam tarihinde yanılabilirim ama 1974 yılının Cumhuriyet ailesinin, 7 Mayıs ya da Yunus Nadi Ödülleri gecesi yemeğinden olabilir. Arka masalardan birinde Yılmaz Güney arkadaşlarıyla oturuyormuş. Masamıza gelip, Nadi Nadi ile İlhan Selçuk’un, Anadolu geleneğine uygun ellerini öpmeye çalışarak sonunda aralarına oturup bir süre sohbet etti. Turhan Selçuk’un işkence gecesini, Ruhi Su ile birlikte paylaşmıştı. Gördüğü işkenceler henüz yüzünde çok taze, İlhan Selçuk’a sanki geçmiş olsun demeye çalışmıştı.. Nadir Nadi’nin gözlerinin içine bakışını yorumlarken, inat edip Cumhuriyet’i okurlarına yeniden kazandırdığı için teşekkür ettiğini düşlemiştim.. Şükran Soner

TÜSİAD ekonominin doğru işleyebilmesi için güvene ihtiyaçolduğunu söyledi

TÜSİAD ekonominin doğru işleyebilmesi için güvene ihtiyaç olduğunu söyledi figure > TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, Türkiye ekonomisinin şeffaflaşmaya ihtiyacı olduğunu söylerek, ekonomide bugüne kadar atılan adımları "henüz yolun başı" olarak değerlendirdi. Egeli genç iş insanlarıyla buluşan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, Türkiye ekonomisinin normalleşmeye, şeffaflaşmaya ve ekonomi politikalarının sadeleşmeye olan ihtiyacının net olduğunu belirterek “Her ne kadar 1.5 ay evvel atılmaya başlanan rasyonel adımlarla ekonomide görece sakinleme işaretleri görüyor olsak da henüz yolun başında olduğumuzu hatırlatmak isterim. Önümüzdeki kısa vade de çok kritik ve bir o kadar da zorlu bir sürece işaret ediyor” dedi. Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD) online olarak düzenlediği toplantıda TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski’yi konuk etti. EGİAD Başkanı Mustafa Aslan, pandeminin çalışma yaşamına getirdiği bazı avantajlar olduğunu da belirtti. Etkinliğe ABD’den katılan Kaslowski “Hem ekonominin hem de iktisat politikalarının doğru işleyebilmesi için olmazsa olmazın güven olduğunu hatırlatmak isterim. Uzun vadeli stratejilere yöneldiğimiz, rasyonel bir yönetim benimsediğimiz, temel hak ve hürriyetler konusunda daha fazla özgürlükçü bir çizgiye geldiğimiz taktirde ülkemizin, toplumumuzun enerjisini verimli ve yapıcı bir yöne sevk edebileceğimizden eminim” şeklinde konuştu. cumhuriyet.com.tr

Asgariücretlinin heröğün için ayırabildiği para bir simide bile yetmiyor

Asgari ücretlinin her öğün için ayırabildiği para bir simide bile yetmiyor figure > Simit fiyatının ortalama 2 lira olduğu Türkiye’de, eşi çalışmayan ve iki çocuklu bir asgari ücretli emekçinin aylık 2 bin 320 liralık geliriyle bir öğün için kişi başına ayırabildiği para sadece 1.85 TL. Birleşik Metal-İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin (BİSAM) yeni “Asgari Ücret Araştırması”, 22 Aralık’taki üçüncü Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısı öncesi dikkat çekici veriler ortaya koydu. TÜİK’in “Tüketici Fiyat Endeksi Madde Fiyatları” ve “Tüketim Harcamaları” araştırmaları ve Çalışma Bakanlığı’nın “Asgari Ücret İstatistikleri”nden hesaplama yapan BİSAM’a göre, eşi çalışmayan ve iki çocuklu bir asgari ücretli kasım ayında eline geçen 2 bin 320 lirayla gıdaya günlük 22 TL ayırabiliyor. Buna göre üç öğün için kişi başına ayırabildiği tutar 5.6 TL, öğün başına tutar ise 1.85 TL’de kalıyor. Diğer detaylar şöyle:KİRAYA 464 LİRA - Türkiye genelinde ortalama kira bedeli 1113 TL’yi bulurken, asgari ücretlinin kira (gerçek ve izafi kira) için ayırabildiği tutar 464 TL. Konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlar ayırabildiği tutar ise 725 TL. - Çalıştığı işyerinin servis imkânı yoksa tek yönde bir belediye otobüs biletinin Türkiye ortalamasında 2.8 TL olduğu koşullarda, asgari ücretlinin ulaşım için ayırabildiği günlük tutar 2.31 TL. - Asgari ücretlinin çocuğunu okutması için aylık çocuk başına 10 TL ayırabilirken, kültür ve eğlence hizmetleri için ayrılabilen tutar ise aylık 6 TL. Oysa Türkiye’de sinema bileti ortalama 22 TL, tiyatro 56 TL. - Yine Asgari ücretlinin Kasım 2020’de ortalama fiyatı 3 bin 517 lira olan bir buzdolabını alması için, ev aletlerine ayırabildiği 37 lira ile 83 ay çalışması gerekiyor.Tek gelirli bir asgari ücretli ailesinin Türkiye’de en yoksul yüzde 20’lik dilim içerisinde yer aldığını hatırlatan BİSAM’ın 22 Aralık’taki pazarlık öncesi değerlendirmesi de şöyle:BÜYÜMEDEN PAY“İşçilerin talebi asgari ücretin, bir işçinin ailesi ile birlikte asgari olarak temel ihtiyaçlarını karşılayacak, işçiyi kimseye muhtaç etmeyecek bir düzeyde belirlenmesi ve sefaletin son bulmasıdır. Asgari ücretin ekonomik büyüme ve verimlilik artışından pay almaması, üretilen kaynakların belirli ellerde toplanması anlamına gelmektedir. Gelir dağılımını düzeltici bir rol oynaması beklenen asgari ücretin, açlık sınırının bile altında belirlenmesi vicdanları zedelemektedir. Asgari ücretin, temel gereksinimleri karşılayacak bir biçimde ele alınması gerekmektedir.” cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter