News - Haberler
İzmir, ITB Berlin Fuarı’nda tanıtıldı
İzmir, ITB Berlin Fuarı’nda tanıtıldı İzmir dünyanın önde gelen turizm etkinliklerinden ITB Berlin Fuarı’na katıldı. Pandemi önlemleri nedeniyle bu yıl dijital ortamda düzenlenen fuarda İzmir’in farklı kurumları, Visit İzmir çatısı altında bir araya gelerek şehri tanıttı. İzmir pandemi önlemleri nedeniyle bu yıl 9-12 Mart tarihleri arasında ilk kez dijital ortamda yapılan ITB Berlin Fuar’ına katıldı. Her yıl mart ayında turizm sektörü temsilcilerini bir araya getiren fuar, geçtiğimiz yıl koronavirüs salgını nedeniyle iptal edilmişti.ITB 2021 için İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Vakfı, İzmir Ticaret Odası, TÜRSAB, İZFAŞ, Swissotel Büyük Efes İzmir ve Mövenpick Hotel İzmir, İzmir Palas Otel bir araya gelerek ortak bir tanıtım stratejisi belirledi. İzmir’in farklı kurumları şehrin yeni tanıtım yüzü Visit İzmir platformu altında yer alarak şehri ortak bir dilde tanıttı./Archive/2021/3/14/111651429-1.jpgITB Berlin Fuar’ı bu yıl 120'den fazla ülkeden 3 bin 200 katılımcıyı ağırladı. “Seyahat Endüstrisi için Dijital Buluşma” sloganı ile düzenlenen fuarda katılımcılar arasında ağırlıklı olarak turizm kuruluşları ve dernekleri, seyahat teknolojisi sağlayıcıları, tur operatörleri, otel endüstrisi ve destinasyon yönetimi şirketleri yer aldı.ITB 2021’de katılımcılar, fuar yönetiminin sunduğu internet platformu üzerinden tanıtımlarını yaptı. Fuarda sektör çalışanları dört gün boyunca dünyanın farklı noktalarında düzenlenen panelleri, etkinlikleri, tanıtımları ve bilgilendirme faaliyetlerini internet üzerinden takip etti.İzmir’e dair tüm güncel bilgilerin yer aldığı bir şehir rehberi olarak tasarlanan Visit İzmir’in ise deneme sürümü yayınlandı. Visit İzmir’de şehirdeki yenilikler, görülecek yerler, konaklama ve etkinliklere dair detaylı bilgiler güncel haritalar üzerinden gösteriliyor. Visit İzmir yakında herkesin kullanımına sunulacak. cumhuriyet.com.trİstanbul'un en kalabalık mahallesi, 3 ilin nüfusunu geride bıraktı
İstanbul'un en kalabalık mahallesi, 3 ilin nüfusunu geride bıraktı İstanbul'un en kalabalık mahallesi Beylikdüzü'ndeki Adnan Kahveci Mahallesi, 101 bin 668 kişiyle 3 ilin nüfusunu geride bıraktı. AA muhabirinin Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden derlediği bilgiye göre, Türkiye'nin nüfusu, 2020'de 83 milyon 614 bin 362 kişiye ulaştı.Nüfusun yüzde 18,49'unun ikamet ettiği İstanbul, 15 milyon 462 bin 452 kişiyle Türkiye'nin en kalabalık şehri olmayı sürdürdü.Kentte 365 bin 564 kişinin bulunduğu Beylikdüzü ilçesine bağlı Adnan Kahveci Mahallesi, 101 bin 668'e ulaşan nüfusuyla şehrin en kalabalık mahallesi olma özelliğini taşıyor.Adnan Kahveci Mahallesi, 81 bin 910 nüfuslu Bayburt'u, 83 bin 443 nüfusa sahip Tunceli'yi ve 96 bin 161 nüfuslu Ardahan'ı geride bıraktı.Bu mahallede oturan insan sayısı, İstanbul'un 16 bin 33 nüfusa sahip Adalar, 37 bin 904 kişinin yaşadığı Şile ve 74 bin 975 nüfuslu Çatalca ilçelerinden daha kalabalık.EN KÜÇÜK 7 MAHALLEDEN 9 BİN 243 KAT DAHA BÜYÜKAdnan Kahveci Mahallesi ayrıca, 11'er nüfusla Türkiye'nin en küçük Ankara Çankaya'ya bağlı Namık Kemal, Kızılcahamam'daki Göl, Erzurum İspir'deki Aktaş, Kırklareli Lüleburgaz'a bağlı Sarımsaklı, Malatya Yeşilyurt'taki Işıklı, Manisa Salihli'ye bağlı Akçaköy ve Sakarya Kocaali'deki Beyler mahallelerinden yaklaşık 9 bin 243 kat daha kalabalık.EN KALABALIK 10 MAHALLEDEN 6'SI İSTANBUL'DAİstatistiklere göre, Türkiye'nin en kalabalık 10 mahallesi sıralamasında ise İstanbul'dan 6 mahalle yer alıyor.En kalabalık mahalleler ve nüfus sayıları şöyle:"Diyarbakır Bağlar'a bağlı Bağcılar Mahallesi 134 bin 812, Beylikdüzü Adnan Kahveci Mahallesi 101 bin 668, İstanbul Küçükçekmece Atakent Mahallesi 99 bin 858, İstanbul Başakşehir Kayabaşı Mahallesi 99 bin 201, Diyarbakır Kayapınar'daki Fırat Mahallesi 88 bin 189, İstanbul Maltepe Zümrütevler Mahallesi 86 bin 315, İstanbul Bahçelievler Zafer Mahallesi 84 bin 668, Kayseri Talas'a bağlı Mevlana Mahallesi 83 bin 598, Ankara Altındağ'daki Karapürçek Mahallesi 81 bin 657 ve İstanbul Küçükçekmece Halkalı Merkez Mahallesi 78 bin 869.""BURADA MUHTARLIK YAPMAKTAN BÜYÜK KEYİF ALIYORUM"Adnan Kahveci Mahallesi Muhtarı Seyhan Topaloğlu, AA muhabirine, 2 dönemdir görev yaptığı mahallenin ismini, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın danışmanlığını da yapan eski bakanlardan Adnan Kahveci'den aldığını söyledi.Yüzölçümü küçük olmasına rağmen çok sayıda site bulunduğu için mahallenin nüfusunun kalabalık olduğunu dile getiren Topaloğlu, "Bize ulaşamayan vatandaşlarımızın yanına kadar gidiyoruz. Hangi hizmete ihtiyaçları varsa onu götürmeye çalışıyoruz, tüm taleplerine karşılık vermek için elimizden geleni yapıyoruz. Bu güzel ve büyük mahallede muhtarlık yapmaktan büyük keyif alıyor, onur ve mutluluk duyuyorum." ifadelerini kullandı."BURAYA TAŞINAN MEMNUN KALIYOR, YAKINLARINI DA ÇAĞIRIYOR"Seyhan Topaloğlu, mahallede kalabalık ve güzel bir aile olduklarını belirterek, şunları kaydetti:"Beylikdüzü zaten çok güzel bir ilçe ama mahallemiz başka bir güzel. 101 bin 668 kişi yaşıyor, daha da artacaktır. Çünkü boş olan çok yerimiz var. Adnan Kahveci'deki şansımız, sitelerimizin altında otoparklarımız çok. O yüzden burada çok güzel bir alanda yaşıyoruz."Topaloğlu, 2014'te muhtar olduğu zaman mahalleyi 49 bin civarında nüfusla devraldığını söyleyerek, "Gelen herkes memnun kalıyor ve burada yaşaması için yakınlarını da çağırıyor. Sarıyer, Etiler, Nişantaşı ve Bebek gibi yerlerden buraya taşınanlar var" diye konuştu. AACHP Niğde MilletvekiliÖmer Fethi Gürer sosyologlar için kanun teklifi sundu
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer sosyologlar için kanun teklifi sundu CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, üniversitelerin sosyoloji bölümlerinin yılda 9 bine yakın mezun vermesine karşın, 2015 yılından bu yana kamu kurumlarına sosyolog atanmamasıyla oluşan mağduriyetin giderilmesi amacıyla bir kanun teklifi hazırladı. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında” hazırladığı Kanun Teklifini, TBMM Başkanlığına sundu. Gürer, sosyolojinin önemine değindiği kanun teklifinde sosyologların da gelişen dünya düzeninde çok önemli çalışmalar yaptığına dikkat çekti. HER YIL 9 BİN SOSYOLOG MEZUN OLUYOR Türkiye'de örgün ve açıköğretim öğrenimi olarak bulunan sosyoloji bölümünden her yıl ortalama 9 bin öğrencinin mezun olduğuna işaret eden Ömer Fethi Gürer, “2020 yılında yapılan Yükseköğretim Kurumlan Sınavında (YKS) açılan kontenjan sayısı 8.101 iken bölüme yerleşen öğrenci sayısı ise 7.752 kişidir. Sosyoloji bölümleri için kontenjan sayısı Vakıf üniversitelerinde 864, Devlet üniversitelerinde 5.596, açıköğretim fakültelerinde İse 1.641 olarak belirlenmiştir” dedi.SEMBOLİK ATAMALAR Açılan kontenjan sayılarına ve bölüm mezunlarının istihdam oranlarına bakıldığında arada ciddi farklar oluştuğunu belirten Gürer, “Ne yazık ki istihdam kısmında 2014 yılından bu yana merkezi atımlarda sembolik kontenjan rakamları açılırken, 2015 yılından bu yana 'Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına Dair Esaslardaki Ekli-4 CetveP'e göre yapılan alımlarda sosyologlar istihdam edilmemiştir. İstihdam alanında bir cazibe yaratılmasının bu bilim alanının gelişim kaydetmesine de olanak sağlayacağı göz önünde bulundurulmalıdır” şeklinde konuştu. SOSYOLOGLARA İHTİYAÇ VAR Uzmanlık alanları oldukça geniş ve kapsamlı olansosyologlara birçok iş kolunda ihtiyaç duyulabilmesine karşın günümüz koşullarında, özellikle kamu sektörü başta olmak üzere istihdam alanlarının oldukça daraltıldığına vurgu yapan CHP Milletvekili Gürer "Bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarının istihdam edildiği her kurumda sosyologların istihdamı, verimlilik artışı ve problemlerin çözümü açısından oldukça önemlidir” diye konuştu. YÖNETMELİK REVİZE EDİLMELİ CHP Niğde Milletvekili Gürer, Kanun Teklifinde şu ifadelere yer verdi: “Yönetmelikte unvan tanımlarının yer almaması sözleşmeli pozisyonunda çalıştırılmak üzere kadro tahsis edilen alımlarda sosyologların yer alamamasına neden olmaktadır. Bazı projelerde sözleşmeli olarak sosyolog istihdamı sağlanmasına karşın bağımsız bir unvan olarak cetvelde yer almamaktadır. Bu sebeple yönetmelik revize edilerek sosyolog unvanının ilgili yönetmeliğe eklenmesi sosyologların istihdam konusunda yaşadıkları sorunun bir nebze olsun azaltacaktır.” cumhuriyet.com.trVaka sayıları15 bini geçti, gözler yarın yapılacak kabine toplantısında
Vaka sayıları 15 bini geçti, gözler yarın yapılacak kabine toplantısında AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 1 Mart'ta yapılan kabine toplantısı sonrası açıkladığı normelleşme sürecinin ardından vaka sayılarında dikkat çekici artış meydana geldi. Yarın yapılacak kabine toplantısında, artan vaka sayılarıyla birlikte kısıtlamaların yeniden gelip gelmeyeceği ve yeni önlemlerin neler olacağı belli olacak. 1 Mart'ta yapılan kabine toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yeni normalleşme planını açıklamış, kararların ardından yurttaşların yaşadığı kafa karışıklığı sosyal medyanın gündemine oturmuştu. Kontrollü normalleşme sürecine geçilmesinin ardından artan vaka sayılarıyla birlikte kısıtlamaların yeniden gelip gelmeyeceği yarın yapılacak Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nde masaya yatıralacak. RİSK HARİTASI GÜNCELLENECEKYarın yapılacak toplantıda risk haritası güncellenecek. İllerdeki vaka artışı değerlendirilecek. Olası yeni tedbirler gözden geçirilecek. Sokak kısıtlamaları, restoran ve kafelerin durumuyla, yüz yüze eğitimle ilgili kararlar illerin durumuna göre güncellenecek. Riskin arttığı illerde kısıtlamalar da artacak. Aşı çalışmaları ve yerli aşı süreci de görüşülecek.Açıklanan ilk haritayla 81 il düşük, orta, yüksek ve çok yüksek riskli olarak 4 renk grubuna ayrılmıştı.14 il düşük, 28 il orta, 22 il yüksek,17 il de çok yüksek risk grubundaydı. Ama aradan geçen sürede vaka sayıları arttı.Haritanın açıklandığı 1 Mart'ta 9 bin 891 olan günlük vaka sayısı, 15 bin sınırını da aştı.Vaka sayısının 15 bini geçmesiyle risk durumu gözden geçirilecek. Risk haritası güncellenecek. Vaka sayısı ve riski artan illerde yeni kısıtlamalar gündeme gelecek.TEDBİRLER ARTIRILACAK MI?Kabine toplantısında, vaka sayıları, hastane ve yoğun bakım kapasiteleri ve aşılama oranlarına bakılarak illerin risk durumu değerlendirilecek.Yeni haritada durumu değişen illerde yeni kısıtlamalar da gündeme gelecek. cumhuriyet.com.trCristiano Ronaldo'nun Madrid aşkı!
Cristiano Ronaldo'nun Madrid aşkı! Juventuslu Cristiano Ronaldo’nun Real Madrid’e dönmek istediği belirtildi. Juventus’un Şampiyonlar Ligi’nden elenmesiyle birlikte takımdan ayrılmak istediği iddia edilen Cristiano Ronaldo’nun Real Madrid’e dönmek istediği belirtildi.Hafta içinde Şampiyonlar Ligi’nde Porto’yu mağlup etmesine rağmen elenen Juventus’da Cristiano Ronaldo’nun takımdaki geleceği belirsizliğini koruyor. İspanyol gazetesi AS’ta yer alan haberde Portekizli yıldızın birkaç aydır Madrid ekibiyle temas halinde olduğu ve takıma dönmek istediği ifade edildi. 2018’de Madrid’den ayrılarak Juventus’a katılan Ronaldo için İtalyan ekibinin 25 milyon avroluk bir teklifi kabul edebileceği kaydedildi. Torino ekibinin yıldız futbolcunun 30 milyon avroluk maaşından kurtulmak istediği ifade edilirken Ronaldo’nun sözleşmesi gelecek sezon sona eriyor.ZIDANE YORUM YAPMADILa Liga’da bugün Elche’yi ağırlayacak Real Madrid’de Zinedine Zidane maç öncesi yapılan basın toplantısında Ronaldo ile ilgili sorulara şu yanıtı verdi, “Cristiano Ronaldo’nun Real Madrid için ne anlama geldiğini ve ona duyduğumuz sevgiyi biliyorsunuz. Burada oynarken başardığı şeyler muhteşemdi. Ancak şu anda Juventus’un oyuncusu ve iyi durumda. Konuşulanlar hakkında herhangi bir şey söyleyemem. Sadece onun bir Juventus oyuncusu olduğunu söyleyebilirim ve buna saygı duymalıyız.” cumhuriyet.com.trRusya: El Nusra terörörgütü, gerilimi azaltma bölgesinde 17 kez ateşaçtı
Rusya: El Nusra terör örgütü, gerilimi azaltma bölgesinde 17 kez ateş açtı Rusya'nın Suriye'deki Tarafları Uzlaştırma Merkezi Başkan Yardımcısı Aleksandr Karpov, ‘İdlib’deki gerilimi azaltma bölgesinde El Nusra Cephesi adlı terör örgütünün bulunduğu mevzilerden ateş açıldığını’ duyurdu. Basın toplantısında gazetecilere açıklamalarda bulunan Karpov, “İdlib’deki gerilimi azaltma bölgesinde El Nusra Cephesi adlı terör örgütünün bulunduğu mevzilerden İdlib’de 7, Lazkiye’de 4, Halep’te 3, Hama’da 3 olmak üzere 17 kez (Suriye’nin verdiği bilgiye göre 15 kez) ateş açıldığı tespit edildi” dedi.Sputnik’in aktardığına göre, Rus yetkili, “Askeri hava birlikleri Metras Havalimanı’ndan Bir-Kantari'ye gidiş ve dönüş rotalarında hava devriyeleri gerçekleştirdi” ifadelerini kullandı.Karpov ayrıca Rus askeri polis birliklerinin Halep’te devriye nöbetlerine devam ettiğini, Haseke ve Rakka’da da devriye düzenlediğini vurguladı.Fotoğraf: Arşiv/AFP cumhuriyet.com.tr"İstifa yasağınıderhal kaldırın"
"İstifa yasağını derhal kaldırın" DEVA Partisi Sağlık Politikaları Başkanı Aysun Hatipoğlu, kamudaki sağlık çalışanlarına getirilen istifa yasağının derhal kaldırılması gerektiğini belirtti. DEVA Partisi Sağlık Politikaları Başkanı Aysun Hatipoğlu, kamudaki sağlık çalışanlarına getirilen istifa yasağının derhal kaldırılması gerektiğini belirtti. DEVA Partisi Sağlık Politikaları Başkanı Hatipoğlu, 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi: “Vakaların tespiti, aşılama ve sosyal kısıtlamalar konusunda strateji ve planlamadaki pek çok zafiyete rağmen, Türkiye salgın ile mücadeleyi sağlık ordumuzun kendi hayatlarını riske atmak pahasına gösterdiği olağanüstü çaba sayesinde yönetiyor.SAĞLIK ÇALIŞANLARINA MİNNETTARIZSağlık çalışanlarımızın mesleki bilgisini, tecrübesini ve mücadele gücünü Covid-19 salgını ile bir kez daha hatırladık. Onların sayesinde kendimizi ve sevdiklerimizi güvende hissediyoruz. Bunun için her bir sağlık çalışanına minnettarız. Ancak bu mücadelenin ağır bir bedeli bulunuyor. Bilimsel çalışmalar, sağlık çalışanlarının Covid-19 ile toplumun diğer kesimlerinden 14 kat daha fazla enfekte olduğunu, hastalandığını, sakat kaldığını, hatta vefat ettiğini göstermektedir.Resmi kayıtlara göre pandemi ile mücadelede bugüne kadar 385 sağlıkçı hayatını kaybetti; on binlercesi virüse yakalandı ve her biri aylarca ailelerinden uzak kaldı. Virüsten korunmak için hepimiz evlerimize kapanmışken, onlar hastane ortamında, filyasyon çalışmalarında, aile sağlık merkezlerinde, eczanelerde ve diğer sağlık ünitelerinde çok ciddi risk altında mücadeleyi ön saflarda sürdürüyorlar.Bu nedenle, salgının ilk başladığı günlerden itibaren, Covid-19’un bir meslek hastalığı olduğunu söyledik. Tüm sağlık çalışanlarını eşit şekilde kapsayan, Sağlık Bakanlığı’nın HSYS kayıtlarını illiyet bağı olarak kabul eden ve böylece sağlıkçılara ispat yükü yüklemeyen somut bir yasal düzenlemeye ivedilikle ihtiyaç vardır. /Archive/2021/3/14/110445363-9ff65a3c-9c87-458e-9d1d-f7f8efa37753-w.jpegSAĞLIKTA ŞİDDET ÖNLENEMEMİŞTİR3 Mart 2021 tarihinde yayımlanan bir genelgeyle kamudaki sağlık çalışanlarının istifa taleplerinin 'her ne sebeple olursa olsun kabul edilmeyeceği' ifade edilmiştir. Bu yasak derhal kaldırılmalıdır.Sağlık birimlerindeki aşırı yığılma ve olumsuz fiziki koşulların yarattığı gerginlik sağlıkta şiddeti de beraberinde getirmektedir. Sağlıkta şiddeti önlemeye ilişkin yasanın Nisan 2020’de çıkmış olmasına rağmen, 2020 yılının son altı ayında kamuoyuna yansıyan 117 şiddet olayı meydana geldiği; 231 sağlık çalışanının şiddete maruz kaldığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, ilgili yasanın sağlık ve yardımcı sağlık ile sınırlı kalmayıp, tüm sağlık çalışanlarını kapsaması ve müeyyidelerin etkin bir şekilde uygulanması çok önemlidir.TÜRKİYE’DE DOKTOR BAŞINA 498 KİŞİ DÜŞÜYOR, OECD ÜLKELERİNDE İSE 102 Covid-19 pandemisinin ötesinde, sağlık çalışanlarımız yıllardır mesleklerini zaten çok zor koşullarda icra etmektedirler. Bugün Türkiye’de bir doktor başına düşen kişi sayısı 498,2 iken OECD ülkelerinde bu sayı 341,3dür. Ayrıca, hemşire başına düşen nüfus Türkiye’de 431,2 iken OECD ortalaması 102’dir.Sağlık çalışanlarımızın omuzundaki ağır yükün ve stresin farkındayız. Kişi başına düşen sağlıkçı sayısının OECD ortalamasına getirilmesinden başlayarak bir dizi adım atılması, sağlık çalışanlarının ağırlaşan ekonomik koşullarda insanca yaşayacakları gelir düzeyine kavuşmaları ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerekmektedir.SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZ SAĞLIKLI DEĞİL2021 Birleşmiş Milletler tarafından 'Sağlık Çalışanları Yılı' olarak ilan edildi. Evrensel tanımı ile sağlık, 'Kişinin ruhen, bedenen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içerisinde bulunması'dır. COVID-19 nedeni ile özveriyle çalışan ve zor günlerden geçen sağlık çalışanlarımızın buna çok ihtiyacı var. Sağlık çalışanlarımızın sağlıklı olabilmesi için hükümeti gerekli düzenlemeleri yapmaya ve tüm kesimleri toplumsal duyarlılığı tesis etmeye davet ediyoruz.Tüm sağlık emekçilerinin liyakatli ücretlendirme ve özlük haklarıyla, iş-yaşam dengesini gözeten çalışma koşullarında refah içinde yaşayabildikleri, tıp ve eczacılık biliminin gerektirdiği mesleki gelişim imkânlarından faydalanabildikleri, böylece mesleklerini huzurla icra ettikleri bir Türkiye hayal ediyoruz." ANKAGalatasarayçift forvete devam mı?
Galatasaray çift forvete devam mı? Ankaragücü ile Sivasspor karşısındaki puan kayıplarının ardından Belhanda'nın gönderilişinin şokunu yaşayan Galatasaray, deplasmandaki Hes Kablo Kayserispor galibiyetiyle kriz ortamından çıkmayı başardı. MKE Ankaragücü ile Demir Grup Sivasspor karşısındaki puan kayıplarının ardından Belhanda'nın gönderilişinin şokunu yaşayan Galatasaray, deplasmandaki Hes Kablo Kayserispor galibiyetiyle kriz ortamından çıkmayı başardı. Belhanda'nın ayrılığı sonrası açıklamaları merak edilen teknik direktör Fatih Terim, "Konu kapanmıştır, bir kaos, kriz, problem yaratmasına izin vermeyiz" sözleriyle sarı-kırmızılı camianın sadece şampiyonluk hedefine odaklandığını ortaya koydu. GOLÜN ADI FALCAO Yaşadığı uzun süreli sakatlığın ardından Sivasspor maçıyla ilk 11'e giren ve 2 gol atan Falcao, Kayserispor ağlarını da boş geçmedi. Son 2 maçta 3 kez fileleri havalandıran Kolombiyalı forvet, kalan haftalarda Galatasaray'ın en önemli hücum silahlarından biri olacağını ispatladı. ÇİFT FORVETE DEVAM Fatih Terim'in, Kayserispor karşısında bu sezon ilk kez uyguladığı çift forvet sistemini devam ettireceği öğrenildi. Mostafa Mohamed-Falcao ikilisinin uyumu ve çalışkan görüntüsü, Terim'i gelecek adına ümitlendirdi. Tecrübeli hocanın, hafta içindeki taktik antrenmanlarda bek oyuncularından daha fazla orta yapmalarını isteyeceği öğrenildi. Ocak ayı transfer döneminde takıma katılan Onyekuru, yedek kalıp sonradan oyuna girdiği Kayserispor mücadelesinde attığı 2 golle hem moral buldu hem de 6 maçlık suskunluğunu bozdu. Bu sezon 5'inci kez ağları sarsan Nijeryalı futbolcu, bu gollerin 4'ünü deplasmanda kaydetti. DHADünyanın en iyi gökkuşaklarının sırrı
Dünyanın en iyi gökkuşaklarının sırrı Gökkuşakları, doğadaki en büyüleyici optik olaylardan bazıları. Hawaii ise inanılmaz miktarda gökkuşağına ev sahipliği yapıyor. Manoa – Hawaii Üniversitesi’nde çalışan bir atmosfer bilimci, yayımladığı yeni bir çalışmada en harika gökkuşaklarının neden Hawaii’de olduğunu gösteriyor. İşe gökkuşaklarının kültürel önemini vurgulayarak başlayan araştırmacı, sonrasında gökkuşaklarının bilimini inceliyor ve Hawaii’yi gökkuşağı cenneti haline getiren özel şartların bileşimini araştırıyor.Hawaii Üniversitesi Manoa Okyanus ve Dünya Bilimi ile Teknolojisi Fakültesi’nde profesör olan Steven Businger, şu şekilde açıkladı:"Gökkuşaklarının kültürel önemi, çeşitli özellikleri tanımlamak üzere pek çok kelime ile deyişin bulunduğu Hawaii dilinde kendine yer buluyor. Başka gökkuşaklarının yanı sıra Dünya’yı saran gökkuşakları (uakoko), kalıcı gökkuşağı ışınları (kahili), zor görülen gökkuşakları (punakea) ve Ay kuşaklarını (anuenue kau po) tanımlayan kelimeler var. Hawaii mitolojisinde gökkuşağı, dünya çapındaki pek çok kültürde olduğu gibi Dünya ile Cennet arasında bir dönüşümü ve güzergâhı simgeliyor."HAWAII NEDEN DÜNYANIN GÖKKUŞAĞI BAŞKENTİ?Yağmurdan sonra oluşan gökkuşakları için elbette yağmur ve güneş ışığı gerekiyor. Düz bir zeminde gökkuşağının görülmesi için; Güneş’in, ufkun yaklaşık 40 derece civarı içerisinde olması gerekiyor. Güneş sabahleyin daha yüksek açılara çıktıkça, gökkuşağının yüksekliği azalıyor ve sonrasında kayboluyor. Bu kalıp, Güneş öğleden sonra aşağı indikçe tersine dönüyor ve yağmurdan sonra oluşan gökkuşakları doğuda yükselirken, en uzun gökkuşakları ise gün batımından hemen önce ortaya çıkıyor.Hawaii’nin konumu, tropik altı Pasifik’te bulunuyor. Bu sebeple genel hava durumu kalıbında alize rüzgarları baskınlık gösterirken, sağanak yağmurlar sık yaşanıyor ve bu yağmurlar arasında gökyüzü açık oluyor.Businger, gökkuşaklarının adalar boyunca yaygın şekilde görülmesinde dört ilave etmenin daha olduğunu belirterek, "Sıcak deniz yüzeyi, geceleyin atmosferi alttan ısıtıyor ve uzaya giden ışınım, bulutların üstünü soğutuyor. Sabahleyin daha derin sağanak yağmurlar meydana getiren bu durum, kahvaltı vaktinde gökkuşakları oluşturuyor" ifadelerini kullandı./Archive/2021/3/14/110400801-maui-833631920.jpgHawaii Takımadaları içinde bulunan ikinci büyük ada Maui Adası / PixabayHawaii’nin dağlarında sık sık gökkuşakları meydana getiren bir diğer önemli etmen de, alize rüzgarlarının yukarı doğru itilip bulutların oluşmasına ve yağmur yağmasına sebep oluyor. Hawaii, dağlar olmasaydı çöl olurdu çünkü yılda 43 cm’lik yetersiz bir yağış düşüyor.Gökkuşaklarının gündüz vakti görülmesini sağlayan bir diğer etmen ise, ada çapındaki sirkülasyonlara yön veren ısınma. Hafif rüzgar dönemlerinde, Oahu ve Kauai üzerindeki sırt kretlerinde öğleden sonra sağanak yağmurlar meydana geliyor ve bu durum, güneş batarken bereketli gökkuşaklarıyla sonuçlanıyor.Hawaii Adaları’nın uzak olması yüzünden kirletici, kıtasal toz ve polen bulunmayan hava, sıra dışı şekilde açık ve temiz. Bu da, tam renk tayfına sahip çok sayıda parlak gökkuşağının oluşmasına katkıda bulunan dördüncü etmen.Kaynak: Popular Science Türkiye cumhuriyet.com.trKöylüler maden ocağına karşıayaklandı
Köylüler maden ocağına karşı ayaklandı Kartal Dağı’nda kurulması planlanan maden ocağına karşı çıkmak için kurulan "Kartal Dağı Koruma Platformu" Küçükkale Köyü’nde bir araya geldi. Bölgede yaşayan yurttaşlar, Kartal Dağı’nda doğaya zarar verecek hiçbir faaliyeti izin verilmemesi gerektiğini dile getirdi. Geçen günlerde özel bir şirket tarafından Tire’nin akciğerleri niteliğindeki Kartal Dağı’nda maden ocağı tesisi kurulması için ÇED süreci başlatılmışttı. Haber Tire başta olmak üzere bölgede tepkiyle karşılanmıştı. Bitki çeşitliliği, doğal güzellikleri ve sayılamayacak birçok yönüyle Karadeniz ormanlarını aratmayan Kartal Dağı için kurulan platform ilk toplantısını bugün Kartal Dağı eteklerindeki Küçükkale Köyü’nde yaptı. CHP Tire İlçe Başkanlığı, Tire Çevre Koruma ve Yeşillendirme Derneği, Sivil Toplum Kuruluşları, CHP Belediye Meclis üyeleri ve çok sayıda bölge halkının katıldığı toplantıda Kartal Dağı’nda yapılması planlanan madencilik faaliyetleriyle ilgili bilgilendirme yapıldı. Bölgede yaşayan yurttaşlar, Kartal Dağı’nda doğaya zarar verecek hiçbir faaliyeti izin verilmemesi gerektiğini dile getirdi./Archive/2021/3/14/105718649-unknown.jpgŞENOYAR: ‘KÖYLÜMÜZÜN YANINDAYIZ’Toplantıda ilk konuşmayı CHP Tire İlçe Başkanı Hakan Şenoyar yaptı. Köy halkının yanında olduklarını söyleyen Şenoyar, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:“Bugün siyaset yapmak için burada değiliz.Ancak bundan bir kaç ay önce bu dağa çift şeritli yol açıldığını ve bir çok ağacın katledildiğini gören köylüler, ağaç katliamına ve bu bölgede dolamid madeni adı altında maden arama ve çıkartma sahası olacağını duyarak isyan etmişlerdi.Bu Direniş sonrasında AKP İlçe Başkanı, yanına bir orman işçisini alıp birlikte bu bölgeye gelip böyle bir Maden çıkartmanın söz konusu olmadığını, bu yolun sadece yangın söndürme kullanılan arazöz geçmesi için yapıldığını belirtmiş, hatta muhtarlara ve köylüye karşı bir açıklama yapmıştı.Ancak daha sonradan edindiğimiz belgelerle AKP ilçe başkanı ve yanındaki Orman işçisinin köylüye yaptığı açıklamanın gerçeği yansıtmadığı tam tersi bu bölgede 99.46 hektar ruhsat, 25.7 hektarda ÇED alanı olduğunu gördük.Zaten yapılan yol bir değil en az beş arazözün geçeceği genişlikte olduğunu da belirtmek isterim.Hatta bir ara uzun zamandır yapımı yılan hikayesine dönen Belevi-Tire ulaşım yolunun bu istikamete kaydığını bile düşündük."Sözlerine devam eden Şenoyar şunları belirtti:"Keşke bugün Tire'deki tüm siyasiler ve seçilmişler olarak burada olabilseydik ve bu yanlış karara hep birlikte dur diyebilseydik. Bakınız biz bugün muhteşem bir şekilde dağlarımızı süsleyen bitki örtümüzü, ağaçlarımızı, yeraltı sularımızı, Köylümüzün alın teri ile kazandığı ve kazanacağı helal lokmayı korumak için köylülerimizin yanındayız. Burada Tire’nin oksijen deposu olan ormanlık bir alandan bahsediyoruz. Bir doğa güzelliklerinden bahsediyoruz, ekmekten, aştan, hayattan bahsediyoruz, Bal arısından, börtüden, böcekten, nefesten bahsediyoruz. Köylünün güzelliği, kentlinin heyecanından bahsediyoruz, İnsanlıktan, hayattan bahsediyoruz.Maalesef Tire’de bu bölge haricinde ormanlık başka bir arazimiz kalmadı. Bu bölgenin özellikleri saymakla bitmez. Bu bölgede 15 çeşit endemik bitki yetişiyor. Sadece bu bitkilere bile verilecek olan zarar kabul edilemez. Doğal yaşamın besin zincirinin kırılmasına, ekolojik dengenin bozulmasına, köylümüzün ürettiği ürünlerde ciddi tahribat yaparak üretilememesine ve köylüyü aç bırakacak, böyle güzel bir coğrafyanın yok olmasını sağlayacak, buradaki talanın bir an önce durdurulmasını, bölge halkının müsaadesi olmadan böyle bir faaliyetin yapılmamasını talep ediyoruz. Bu hayatı korumayı talep ediyoruz." cumhuriyet.com.trAf Yasası’ndaçatlak
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Af Yasası’nda çatlak Bir grup MSP’li, Meclis’te muhalefetle birlikte hareket edince 141’inci ve 142’nci maddeler af kapsamı dışında kaldı. Yazı dizinin ikinci sayısına buradan ulaşabilirsiniz.12 MART’IN RÖVANŞIAskerler, eski Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler’in cumhurbaşkanı olmasını istiyorlardı. Ancak AP ve CHP, bu girişimi engelledi. Ekim 1973 seçimleriyle demokratik sürece geçildi. 12 Mart, sol kesime ilk darbeyi vurdu fakat tümüyle tasfiye edemedi. Bu keskin darbe, 12 Eylül’e nasip olacaktı... 12 Mart reijmi, Nihat Erim hükümetlerinden sonra Ferit Melen hükümetleriyle devam etti. Bu arada Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşıyordu. Askerler, yani 12 Mart cuntası, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Faruk Gürler’in cumhurbaşkanı olmasını istiyordu.Faruk Gürler, 5 Mart 1973’te cumhurbaşkanı adayı olmak üzere görevinden ayrıldı, mevcut Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından kontenjan senatörlüğüne atandı. Bu arada ordu, bir sıkıyönetim bildirisiyle 13 Mart 1973’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimini etkileyecek her türlü yayını yasakladı.AP ve CHP ise Gürler’in Cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıkıyordu. Faruk Gürler, parlamentodaki oylamalarda gereken oyu alamayınca adaylıktan çekildi. 6 Nisan 1973’te AP ve CHP’nin ortak adayı olan Kontenjan Senatörü Fahri Korutürk, yeni cumhurbaşkanı seçildi. Emekli Oramiral Fahri Korutürk, eski bir askerdi ancak parlamentonun kendi iradesiyle seçilmişti. Bu seçim, bir şekilde 12 Mart rejiminden rövanş anlamı taşıyordu. 26 Eylül 1973’te ülkedeki sıkıyönetim kaldırıldı. Ağustos ayında Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur’un da emekliye ayrılmasıyla 12 Mart muhtırasını imzalayan komutanların sonuncusu da ordudan ayrılmış oluyordu. Türkiye, 14 Ekim 1973 genel seçimleriyle de demokratik sürece geçiyordu. /Archive/2021/3/14/040536103-549543536.jpegAF YASASI’NDA ÇATLAKEkim 1973 seçimleri sonucunda CHP birinci parti oldu. Ecevit’in Başbakanlığı’nda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milli Selamet Partisi (MSP) koalisyonu kuruldu. MSP lideri Necmettin Erbakan’ın “Milli Görüşü” savunan İslamcı bir kimliği vardı.Hükümet programında düşünce suçları için bir af öngörülüyordu. İster siyasi ister adli suçlar için olsun, af her zaman mahkûmlar açısından ciddiye alınan bir kavram, bir umuttu. TCK’nin komünizm propagandası ve örgütlenmesiyle ilgili 141’inci ve 142’nci maddeleri için 12 yıllık bir af düşünülüyordu. İslamcı, şeriatçı bir düzen kurmak isteyenlerle ilgili 163’üncü madde de MSP’nin talebi ile af kapsamına alınıyordu.1974 baharında Meclis’te af görüşmeleri başlamıştı. Cezaevinde afla ilgili haberler, gazetelerde çok dikkatli okunuyor, radyodan çok dikkatli bir biçimde dinleniyordu. Zaman zaman MSP kanadından af konusunda bazı “çatlak” sesler çıksa da hükümet programı esastı.Artık Meclis’te genel görüşmeler bitmiş, maddelere geçilmişti. O akşam saat 21.00’de haberleri hep birlikte dinledik. “Anayasanın tedbir ve tağyirine” diye başlayan TCK’nin ünlü 146. maddesinin 3. fıkrası için öngörülen 12 yıllık af maddesi CHP ve MSP oylarıyla geçmişti.Artık rahat rahat uyuyabilirdik. Siyasi amaçla adam kaçırma, banka soygunu gibi suçlara yönelik 146. madde Meclis’ten geçtiğine göre düşünce suçlarını içeren 141 ve 142 ile ilgili af maddesi hayli hayli geçerdi. Koğuşlara girdik ve özgürlük hayalleriyle uyumaya başladık.SESSİZLİK...Ertesi sabah erkenden kalktık. 07.30 haberleri için radyo hoparlörlerinin yanına koştuk. Evet, yanlış duymamıştık, bir grup MSP’li Demirel’in AP’si ve diğer muhafazakâr milletvekilleriyle birlikte hareket edip 141 ve 142’ye ilişkin af maddelerini reddetmişlerdi. Herkeste büyük bir “şok”. Cezaevi bir anda sessizliğe büründü.O gün ailelerimizin, yakınlarımızın ziyaret günüydü. Annem Münevver Ertin, daha cezaevinin kapısından içeriye girmeden gür sesiyle penceredeki parmaklıklardan bakan bizlere, “Merak etmeyin aslanlarım, ben sizi ölünceye kadar beklerim” diye moral vermeye çalışıyordu. İki oğlu hapiste olan annem, o günlerde büyük bir direnç göstermişti.ÖZGÜRLÜĞE KOŞTUKBizler de daha sonra moralman toparlanmaya başladık. Anayasa Mahkemesi vardı, CHP, anayasadaki eşitlik maddesine aykırılık açısından ilgili maddeler için iptal davası açabilirdi. Dahası bizler siyasi tutukluyduk, 12 yıllık cezayı göze almıştık, doğrusu af da onurumuza dokunuyordu. Bu gibi düşüncelerle kendimizi teselli etmeye çalışıyorduk.CHP, Af Yasası’nın 141’inci ve 142’nci maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Kısa bir süre sonra Anayasa Mahkemesi, olumlu bir karar verdi. TCK’nin 141’inci ve 142’nci maddelerinden yargılananlar da af kapsamına alındı.Takvimler 12 Temmuz 1974’ü gösteriyordu. Artık özgürlüğe kavuşmamıza saatler vardı. Tahliye işlemleri yapıldı. O gece saat 24.00’te hapishanenin kapıları açıldı. Arkadaşım Yücel Top’la birlikte 2.5 yıllık bir hapis hayatından sonra cezaevinden çıkar çıkmaz sokaklarda koşmaya başladık. Bu özgürlüğe doğru bir koşuydu...DARBELERİN KISA ANALİZİTürkiye’deki askeri darbelerin kökenine baktığımızda; yeni bir “sermaye birikim modeli”ni yaratma amacı görülür. 27 Mayıs 1960 dahil, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbelerinde böyle bir birikim modeli için harekete geçilmiştir.27 Mayıs’ta “ithal ikameci” bir sermaye birikim modelinin oluşturulması için işçi sınıfına sendikal haklar tanınmış, çalışanların satın alma gücü artırılarak dünyanın o günkü koşullarına uygun yeni bir sermaye birikim süreci başlatılmıştır. İthal ikameci denilen modelle yerli sanayi sermayesine montaj olanağı sağlanmıştır.12 Mart’ta ise mevcut ekonomik model tıkanmaya başlamış, 1970’te yüksek bir devalüasyon yapılmış, egemen sınıflar arasında “çatlak” oluşmuş, zamanın Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Tağmaç’ın deyişiyle “sosyal gelişme, ekonomik gelişmeyi aşmış”, çalışanların hakları sınırlandırarak “muhtıra” denilen “yarım bir darbe” yapılmıştır.12 Mart müdahalesinde ayni “ithal ikameci” model içinde kalınmakla birlikte tekelci sanayi burjuvazisi lehine birtakım önemli düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.12 Eylül’de ise 12 Mart’taki “yarım darbe” tamamlanmış, “ihracata dönük sanayileşme” adı altında ücretlerin baskılanıp ülke kaynaklarının dışa açıldığı yeni bir sermaye birikim modeli yaratılmaya çalışılmıştır. Böyle bir modelin oluşması için de sosyal ve sendikal haklar tamamen kısıtlanmıştır. Sol kesim de büyük bir darbe yemiştir.Özellikle 12 Mart ve 12 Eylül askeri müdahalelerinde emperyalist güçlerin etkisi dikkat çekicidir. 12 Eylül askeri darbesinde ABD’nin büyük bir rolü olmuştur. Darbenin hemen ardından CIA’nın Türkiye istasyon şefinin ABD Başkanı Carter’ı bilgilendirirken “bizim çocuklar başardı” sözleri bu durumun önemli bir kanıtı olarak değerlendirilebilir.12 Mart döneminin AP’li Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in “CIA, altımızı oydu” şeklindeki sözleri de başka bir kanıttır.12 Mart müdahalesinin diğer önemli bir amacı da ülkede TİP’le birlikte sol, sosyalist, devrimci akımların toplumsal bir etkinlik kazanmasını ve bu çerçevede orduda da yaygınlaşmasını önlemektir.12 Mart sürecinde devrimci hareketin önde gelen kadroları ezilmeye çalışılmışsa da solun tümüyle tasfiyesinden söz edilemez. Bu süreçte en kalıcı olan durum, silahlı kuvvetler içerisindeki sol, sosyalist unsurların temizlenmesi olmuştur. SİYASAL İSLAMIN ETKİNLİĞİ1971 ve 1980 darbelerinde ordu içindeki solcu, sosyalist, sol Kemalist kadrolar tasfiye edilirken askeri bürokrasideki sağ Kemalist kesime dokunulmamış, bu kesimin de bu tür tasfiyelere pek itirazı olmamıştır.Ancak AKP döneminde Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ağırlıklı olarak ordudaki liberal, sağ Kemalist kesim de tasfiyeye uğramıştır. Fethullahçı ve siyasal İslamcı kadrolar, ordu içinde etkinlik kazanmaya başlamıştır. Bu dönemde sivil bürokrasi de büyük ölçüde gericileşmiştir.15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimi de 10-11 yıl birlikte hareket eden iki İslamcı fraksiyonun, yani AKP ile FETÖ’nün daha sonra devlete egemen olma ve çıkar kavgasına girişmesiyle vuku bulmuştur. 15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye’deki geçmiş darbelerin oluşum süreci dikkate alındığında mevcut sermaye birikim modelinin tıkanması, emperyalist güçlerin etkisi, emek mücadelesinin güçlenmesi ve parlamenter sistemin çözümsüzlüğü gibi faktörleri içermediği için FETÖ’nün devleti ele geçirmek amacıyla başvurduğu bir askeri kalkışma olarak değerlendirilebilir.Siyasal İslamcı hareketin 12 Eylül 1980 darbesiyle herhangi bir sorunu olmamıştır. Hatta askeri cuntanın hazırladığı 1982 Anayasası’yla zorunlu din eğitiminin kabul edilmesi, bu kesimin önünü açmıştır. AKP de 28 Şubat (1997) olayını gayet iyi kullanıp siyasal İslamcı hareketin toplumda önemli bir etkinlik kazanmasını sağlamıştır.SOLA DÜŞEN GÖREVSol kesime gelince; 12 Mart sürecine 1973 seçimleriyle bir cevap verilmişse de dağınık ve parçalı konumu nedeniyle etkin bir tavır gösterilememiştir. 12 Eylül sürecine de işçilerin 1989 bahar eylemleri ve ardından gelen seçimlerle bir yanıt verilmeye çalışılsa da iktidar ortağı olan sosyal demokratların sermaye programını uygulaması nedeniyle gereken etkinlik sağlanamamıştır.Günümüzdeki “tek adam yönetimine”, AKP ve MHP “koalisyonuna” karşı toplumda güçlü bir direnç olmasına rağmen CHP’nin kendi sağına dönük manevraları, halkı ikna edecek bir alternatifin ortaya konmaması, sol kesimde önemli bir sorun olarak durmaktadır.Sosyalist kesimin 2010 referandumunda olduğu gibi (ÖDP, TKP, EMEP ve Halk Evleri’nin birlikteliği) güçlü bir odak oluşturması, kamucu, halkçı, emeğe dönük bir program ortaya koyması, aydınlanmayı ve laikliği tavizsiz bir şekilde savunması gerekli gözükmektedir. Böyle bir tavır, CHP ve diğer muhalif kesimleri de etkileyerek demokratik bir cephenin oluşumuna katkı sağlayabilir... "MESELE TESLİM OLMAMAKTA"Atilla Özsever’in 12 Mart anılarını da içeren “Mesele Teslim Olmamakta” isimli kitabı Ayrıntı yayınlarından çıktı. Kitapta, gazetemiz yazarı Dr. Erdal Atabek’in de bir önsüzü bulunuyor: Asker kökenli bir 68’li olan Atilla Özsever, bu kitabında ordu içindeki devrimci örgütlenmelerden, 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi’ndeki rolünden, Mahir Çayanlar’ın cezaevinden kaçışına yardımcı oluşundan söz ediyor. Yılmaz Güney’le hapishane arkadaşlığı da bu çerçevede anlatılıyor. Kitapta, Özsever’in daha sonraki gazetecilik ve akademisyenlik dönemine ilişkin anıları da yer alıyor. Atilla Özsever