Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Wednesday, 04.02.2025, 06:22 AM (GMT)

News - Haberler

Apple'dan, 6G girişimi: Yeni mühendisler arıyor

Apple'dan, 6G girişimi: Yeni mühendisler arıyor ABD merkezli teknoloji üreticisi Apple, kendi 6G teknolojisini hayata geçirmek için yeni mühendisler arıyor. San Diego ve Silikon Vadisi'ndeki pozisyonlar için verilen iş ilanları, şirketin 6G konusunda vites artırdığını gösteriyor. Kaliforniya, Cupertino merkezli teknoloji devi Apple, geleceğin iPhone'larında yer alacak teknolojiler için hız kesmeden çalışmaya devam ediyor. Bu kapsamda son olarak 6G teknolojisine yoğunlaşan şirket, 6G'yi hayata geçirebilmek için yeni mühendisler arıyor.ABD'li üretici, 5G teknolojisine ilk kez birkaç ay önce piyasaya sürülen 2020 model iPhone 12 serisinde yer vermişti. Bu anlamda Android rakiplerinin bir hayli gerisinde kalan şirket, görünüşe göre 6G teknolojisinde hızlı davranmak istiyor.Bloomberg tarafından yayınlanan bir rapora göre Apple, 6G'yi geliştirmek için Silikon Vadisi ve San Diego'da çalışacak mühendisler arıyor. Söz konusu iş ilanında, "Gelecekteki Apple ürünleri üzerinde derin bir etkisi olacak yeni nesil kablosuz teknolojiyi üretmek için benzersiz ve ödüllendirici bir fırsata sahip olacaksınız. Bu görevde, önümüzdeki on yıl içinde ezber bozan yeni nesil radyo erişim teknolojileri yaratmaktan sorumlu, son teknoloji bir araştırma grubunun merkezinde olacaksınız" ifadelerine yer verildi.   Apple, Qualcomm'a olan bağımlılığını daha da azaltmak için kendi 5G modemlerini kendi bünyesinde geliştirmeye başlamıştı. Bu yolda şirketin 5G teknolojisinden 100 kat daha hızlı olacağı söylenen 6G geliştirmelerine başlaması, üçüncü taraf şirketlere olan bağlılığı en aza indirme planının bir sonraki aşaması olarak görülüyor.Kaynak: Webtekno.com cumhuriyet.com.tr

Saatlerde kuartzın kullanılıyor olmasının sebebi nedir?

Saatlerde kuartzın kullanılıyor olmasının sebebi nedir? Kuartz, kum ve oksijenden oluşan doğal bir mineral. Beyaza yakın, temiz bir görüntüsü olan bu mineralin saatlerde kullanıldığını sıkça duyarız. Peki, bunun sebebi nedir? Seramik ve kuartz kristalleri gibi bazı materyaller, mekanik aksamlarda kullanıldıklarında elektrik üretme gücüne sahipler. Basınçsal elektrik denilen bir yöntemle voltajı mekanik gerilime çevirebiliyorlar. Tabii bunun tam tersi de mümkün. Kuartz kristalleri, tam bir kesinlikle frekans standardını koruyabilir. Bu da, saatin hareketlerini kontrol ederken hiç yanılmadığı, hassas bir ölçümle, zamanı her zaman doğru gösterebildiği anlamına geliyor. Kuartz sadece saatlerde değil, radyolar, mikroişlemciler ve daha birçok teknolojik uygulama alanlarında tercih edilen bir mineral. Ama elektronik aletlerde kullanılan kuartz, genelde laboratuarda üretilmiş olup aslının frekansı değiştirilmiş olan sentetik bir kopyasından ibaret.Kaynak: popsci.com cumhuriyet.com.tr

CHP’li Emir: Pandemiyle vekâleten mücadele

CHP’li Emir: Pandemiyle vekâleten mücadele Salgınla mücadele eden Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nde salgınla ilgili 6 daire başkanlığından 5’i vekâletle yönetiliyor. Bunlar arasında Aşı Dairesi de bulunuyor. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nde salgınla ilgili 6 daire başkanlığından 5’inin vekâletle yönetildiğini belirterek “Pandemiye karşı en önemli silah aşı. Aşı Dairesi ve birçok birim vekâleten yönetiliyor” dedi.Sağlık Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye yazılı soru önergesi veren Emir, “Aşı İle Önlenebilir Hastalıklar Daire Başkanlığı’na Tütün ve Madde Bağımlılığı ile Mücadele Dairesi Başkanı, Tüberküloz Dairesi Başkanlığı’na da Zoonotik ve Vektörel Hastalıklar Daire Başkanı vekâlet etmektedir. Atama yapılmayan Mikrobiyoloji Referans ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkanı’nın yerine Tüketici Güvenliği ve Halk Sağlığı Laboratuvar Daire Başkanı bakmakta. Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi Başkanlığı görevi de Genel Müdür Yardımcısı Muhammet Çömçe tarafından yürütülmekte. Sağlık Tehditleri Erken Uyarı ve Cevap Dairesi Başkanlığı da vekâleten yönetiliyor” dedi. Erdem Sevgi

‘ABD, Türkiye sınırına yeni birüs kuruyor’iddiasınıuzmanlara sorduk

‘ABD, Türkiye sınırına yeni bir üs kuruyor’ iddiasını uzmanlara sorduk ABD öncülüğündeki IŞİD’le mücadele koalisyonunun, Suriye-Türkiye-Irak sınır üçgenindeki üs planı, “Türkiye’ye mesaj” olarak yorumlandı. Bölgede IŞİD olmadığını belirten emekli Tuğgeneral Er, üssü YPG’ye kalkan olarak değerlendirdi. Emekli büyükelçi Özülker, “Sorunlar yumağına yenisi ekleniyor” dedi. Londra merkezli Asharq al-Awsat gazetesi, bu hafta içinde yayımladığı ve muhaliflere yakın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne dayandırdığı haberde ABD öncülüğündeki IŞİD’le mücadele koalisyonunun, Suriye’nin Haseke iline bağlı Ayn Divar bölgesine büyük bir askeri üs kurmayı planladığını ve koalisyona ait 50 TIR’la Irak’tan Suriye’ye bu bölgeye askeri sevkıyat yapıldığını yazdı. Ayn Divar bölgesi, Suriye’nin en kuzeydoğusunda Türkiye ve Irak sınırlarının da kesiştiği bölgede, Şırnak’ın Cizre ilçesine birkaç yüz metre uzaklıkta bulunuyor. Ayn Divar civarında Rus askerlerinin de bulunduğu biliniyor.ALİ ER: PROVOKATİF BİR ADIMCumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan emekli Tuğgeneral Ali Er, “Buraya kurulması planlanan üs bir sınır güvenlik üssü mü, eğitim üssü mü, istihbarat üssü mü bilemiyoruz. Fakat art arda olanları gördükçe bu son adımı ABD’nin, Türkiye’ye yönelik bir provokatif adımı olarak değerlendirebiliriz. Sanki ABD, etki odaklı harekât yaklaşımıyla Türkiye’yi köşeye sıkıştırma odaklı hareket ediyor” dedi. Bölgedeki üs planlamasının arkasında ABD’nin Suriye’deki kuvvetlerinden sorumlu Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) olduğunu belirten Er, “Biden yönetiminin göreve başlar başlamaz Ortadoğu’da bu ölçüde taktik seviyede adımlar atmaya dönük kararlar aldığını düşünmüyorum. Bu, Trump döneminde alınıp bugüne kadar belki askıda tutulan kararın bu geçiş sürecinde oldubittiye getirilmesi gibi duruyor. Çünkü bu kararın alınması için şu an bir askeri gerekçe göremiyorum, bu adım siyasi bir adımdır. Bu kararın arkasında politikacılardan çok CENTCOM ve Pentagon’un olduğunu düşünüyorum, çünkü bu normal bir şey değil” diye konuştu.Ayn Divar bölgesine kurulacak üssün IŞİD’le mücadele gibi bir gerekçesinin olamayacağını, bölgede IŞİD varlığı bulunmadığını da söyleyen Er, “Bu bölge, Irak-Suriye bağlantısını sağlayan yola çok yakın bir bölgedir. Buraya kurulacak bir üs, ABD’nin Türkiye’ye ‘Bu bölgede YPG’ye yönelik bir şeyler yapmayı planlıyorsan bunu yapma’ mesajı olur. Dolayısıyla böyle bir üs askeri olmaktan çok siyasi bir mesaj içerir. Türkiye sınırının dibine kalıcı bir üs kurulmasının askeri tek amacı, Türkiye’yi bu bölgede yapılabilecek olası bir harekâttan caydırmak olabilir” değerlendirmesini yaptı.ABD’nin bu adımlarının NATO müttefikliği hukuku uyarınca da “kabul edilebilir” olmadığını, NATO anlaşmasının, müttefiklerin “işbirliği ve eşgüdüm” içinde hareket etmesini öngördüğünü anlatan Er, “ABD, Ortadoğu’da NATO şapkasıyla değil, ABD’nin müstakil emperyalist yaşam alanı gözüyle hareket ediyor. ABD, YPG’yi Rusya’nın Suriye’de Esad’la almış olduğu durum üstünlüğünü dengelemek için bir araç olarak kullanıyor, bunu kendileri söylüyorlar. Ancak bu durum, Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit oluşturmaktadır. Burada çıkarlar çatışıyor. ABD’nin PKK/YPG terör örgütüne yönelik tutumunu Türkiye’nin kabul etmesi mümkün değil. Şu anda bu adımları boksörlerin maçta birbirlerini yoklama yumrukları gibi görüyorum. Biden’ın iç politikadaki stratejik adımlarını planladıktan sonra sıra Ortadoğu’ya gelince Türkiye’yle de tüm bu meseleler müzakere edilecektir” dedi.‘KARŞI ÇIKILMALIYDI’Er, bu hafta yapılan NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda, NATO’nun Irak’taki varlığını artırma kararı aldığına dikkat çekerek “NATO’nun Irak’taki gücünü artırma kararı aldığı ve bu karara Türkiye’nin karşı çıkmadığı bir konjonktürde ABD sınıra da üs koyar, YPG’yi de destekler. Türkiye’nin PKK ile mücadelesi sürerken Irak’taki NATO güçlerinin 4-5 bine çıkmasına karşı çıkması gerekirdi. Türkiye, maalesef stratejik bir oyun planı kurmadan müstakil olaylara müstakil cevaplar vererek dar bir alana sıkıştırılıyor” ifadelerini kullandı.ÖZÜLKER: RUSLAR DA KURACAKEmekli Büyükelçi Uluç Özülker konuyla ilgili Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede Ayn Divar bölgesinde hem ABD’nin hem de Rusya’nın üs kurma planlarının olduğu yönündeki haberlere dikkat çekerek “Rusların da ABD ile anlaştığı ve o bölgede Rusların da üs kurmaya hazırlandığı yönünde haberler geliyor. Sadece ABD değil, Rusların da o bölgeye yönelik adımlar planladığı yönünde teyide muhtaç bilgiler var” dedi.Türkiye ile ABD arasında Suriye’de YPG’ye verilen destek, S-400 ve F-35’ler meselesi, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’in iadesi, Doğu Akdeniz’de Yunanistan’a artan destek, Halkbank davası gibi maddeleri olan “sorunlar yumağı” bulunduğunu belirten Özülker, “Türkiye ile ABD arasında bütün bu sorunlar varken oraya bir üs kurulması, tüm bu sorunlar yumağına bir yenisinin eklenmesi olacak. Orada bir üs kurmanın ne anlamı olduğu, nasıl bir işe yarayacağı da belli değildir. Bu adım, ABD’nin, Türkiye’nin hassasiyetlerini anlama noktasında olmadığını gösteriyor” diye konuştu.Özülker, Türkiye-ABD ve Türkiye-AB arasında sorunların çözümü için çeşitli seviyelerde görüşmelerin süreceğini belirterek “Türkiye’ye karşı mart ayında yapılacak toplantıda AB’nin yeni açılımlarda bulunabileceğine dair bazı işaretler var. ABD tarafında henüz böyle bir işaret göremiyoruz. Fakat sorunların aşılması için çözüm arayışları olacaktır. Türkiye’nin geri adım atamayacağı birçok mesele var, fakat bazı sorunların çözümü için arayışlar da mevcut. Akar’ın ‘Girit formülü’nü ortaya atması da bu kapsamda düşünülebilir. Sorunların çözümü için ABD’nin de belli noktalarda geri adım atması gerekiyor. Fakat bu tabloda bu üs ne işe yarayacak, ne anlamı var soruları ortada durmaktadır” ifadelerini kullandı.SURİYE’DEKİ ABD ÜSLERİABD’nin Suriye’de terör örgütü PKK’nin Suriye kolu YPG’nin de içinde yer aldığı SDG kontrolündeki Rakka, Deyrizor ve Haseke illerinde birçok askeri nokta ve üssü bulunuyor. Türkiye’nin Tel Abyad ve Resulayn bölgesinde YPG hedeflerine yönelik Ekim 2019’da düzenlediği Barış Pınarı Harekâtı esnasında ABD, bir kısmı Türkiye sınırına yakın noktada bulunan 16 üs ve askeri noktasından çekilmiş, harekâtın ardından bu üslerin bir kısmına geri dönmüştü. Halen Suriye’de çoğunluğu Deyrizor’daki petrol sahalarına yakın bölgede olmak üzere 11 ayrı noktada sayıları 600 civarında olduğu tahmin edilen ABD askerleri bulunuyor. Kurulması durumunda Ayn Divar bölgesindeki üs, Türkiye sınırına en yakın konumdaki üs olacak.RUSYA: S-400’DE ARA YOKRus devlet silah ihracat şirketi Rosoboronexport’un Başkanı Aleksandr Miheyev, “S-400 sevkıyatına ilişkin görüşmelere ara verilmesi gibi bir durum yok” açıklamasını yaptı. Sputnik’in haberine göre, Rusya Federal Askeri ve Teknik İşbirliği Servisi (FSVTS) Başkanı Dmitriy Şugayev, Türkiye’ye ek S-400 sevkiyatı konusundaki görüşmelerde ileri bir safhada olduklarını ancak henüz anlaşma imzalamadıklarını belirtmişti. Hüseyin Hayatsever

Katar ile Türkiye arasında yapılan anlaşmanın ayrıntılarıhâlâaçıklanmadı

Katar ile Türkiye arasında yapılan anlaşmanın ayrıntıları hâlâ açıklanmadı Katar sermayesi tarafından Türkiye’ye yapılan ve tartışma yaratan yatırımların ardından Türkiye’nin yüzünü Katar’a döndüğü ortaya çıktı. 26 Kasım’da Ankara’da 2014 yılında tesis edilen “Yüksek Stratejik Komite (YSK) mekanizması”nın altıncı görüşmesi yapılmış Borsa İstanbul’un yüzde 10’unun, İstinyePark ve Antalya Liman İşletmeleri’nin Katar’a devredilmesi gibi 10 farklı anlaşmanın imzalandığı belirtilmişti.CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, TBMM Başkanlığı’na verdiği önerge ile anlaşmaların içeriğine dair ayrıntıları sordu. Ticaret Bakanlığı tarafından “Söz konusu mutabakat zaptı kapsamında, iki ülke serbest bölgelerinin tanıtımı amacıyla birlikte etkinlikler düzenlenmesi ve tanıtım faaliyetleri gerçekleştirilmesi planlandığı” ifade edilen yanıtta bu sayede iki ülke ve ülke firmalarının ticari faaliyetlerinin geliştirilmesinin amaçlandığı anlatıldı. Yanıtta “Katarlı firmaların ülkemizdeki serbest bölgelere yapacağı muhtemel yatırımlar, ülkemize yabancı sermaye girişinin artışını sağlayacaktır” denildi.BAKANLIĞA DA SORDUYanıtta deklarasyon ile de iki ülkenin kurumları, teşebbüsleri ve ekonomik operatörleri arasında doğrudan temasların geliştirilmesine yönelik işbirliği sağlanmasının hedeflendiği kaydedildi. Bakanlık anlaşmanın ayrıntıları içinse alanın özelleştirme kapsamında bir alan olması nedeniyle bilgilerin Hazine ve Maliye Bakanlığı’na sorulmasını istedi. Karaca ilgili bakanlığa da soru önergesi verdi.KARACA: GÖRMEZDEN GELDİLERGazetemize konuşan Karaca “Kamuoyunda daha önce bilinenler dışında hiçbir ciddi ve ayrıntılı talebimize yanıt vermiyorlar. Verilen yanıtlara baktığımızda da bundan sonraki sosyal, ekonomik ve toplumsal her türlü işbirliğini Katar’la yapacağız gibi bir sonuç çıkıyor. İşbirliği, ortaklıklar kurulacak. Kurullar oluşturulacak. Bu kurullara kimlerin ve hangi kritere göre görevlendirileceğine ilişkin sorularıma hiç yanıt vermediler. Görmezden geldiler” dedi. Hazal Ocak

TTB’nin raporuna göre randevu sistemi aşılamayıgeciktiriyor

TTB’nin raporuna göre randevu sistemi aşılamayı geciktiriyor Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) salgının 11. ayı raporunda, randevu sisteminin aşılamayı yavaşlattığı belirtildi. Neden olarak da 60 yaş üstü yurttaşların internet kullanamaması, telefonların meşgul olması, teknik aksaklıklar ve coğrafi koşullar gösterildi. Rapora göre acil en az 110 milyon dozluk aşı gerekiyor. Türk Tabipleri Birliği’nin 11. ay değerlendirme raporunda, “randevu sisteminin aşılamayı hem yavaşlattığı hem de geciktirdiği” vurgulandı. Türkiye’nin toplum bağışıklığı için 110 milyon dozluk aşı gereksiniminin karşılanması gerektiği vurgulanan raporda, “Aşıla” adlı mobil uygulamada da yaşanan teknik sorunlar nedeniyle bu sistemin “bazen aşıların yapılamamasına neden olduğu” kaydedildi.- Toplumun önemli bir kısmı kamu hastanelerinden randevu alamadığı ve bulaş korkusuyla gitmek istemediği için aile sağlığı merkezlerine rağbet etmekte. Aylık rutin 170 aşılaması olan ASM’lerde personel eksikliğinin giderilmediği birimlerde rutin hizmetlere ek Covid-19 aşılamasının yapılması olanaksız. - İklim koşullarının zorlu olduğu Hakkâri gibi illerde ve merkezlere uzak ASM’lerde aşıya ulaşım daha zor oldu. - Randevu sistemi, aşılamayı hem yavaşlattı hem geciktirdi. Aşı randevusunu telefondan almak isteyen hastaların hat meşguliyeti ile karşılaşması, MHRS’nin bazı bölgelerde işlevli olmaması, 60 yaş üstünün internet kullanımında zorlanması gibi sorunlar nedeniyle aile hekimlerinin özel telefonlarından randevuya zorlandığı belirtildi. cumhuriyet.com.tr

CHP’liİbrahim Kaboğlu,‘yeni anayasa’tartışmalarınıCumhuriyet’e değerlendirdi

CHP’li İbrahim Kaboğlu, ‘yeni anayasa’ tartışmalarını Cumhuriyet’e değerlendirdi 15 Temmuz sonrası “eşi benzeri olmayan tek kişi yönetimine geçildiğini” belirten Kaboğlu, “12 Eylül darbesi ile 15 Temmuz girişimi arasında, ‘toplum mühendisliği’ hedefindeki paralellik dikkat çekmektedir” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, 15 Temmuz sonrası yapılan anayasa değişikliğiyle hesap verebilirlik, yargı bağımsızlığı ve erkler ayrılığından uzak; çoğulcu siyasal rejimler dışında, eşi benzeri olmayan tek kişi yönetimine geçildiğini belirtti. Kaboğlu, “Demokratik hukuk devleti, ‘15 Temmuz Anayasası’ndan dönüşle inşa edilebilir” dedi.CHP’li Kaboğlu, yeni anayasa tartışmalarıyla ilgili Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede, darbeler, darbe girişimleri, muhtıralar ve müdahalelerin, Türkiye Cumhuriyeti anayasal düzeninin kesintisiz sürdürülmesine ve demokratik siyasal yaşamın kökleşmesine büyük zararlar verdiğini anlattı. Kaboğlu, “Bu darbeler içinde özellikle 12 Eylül darbesi ile 15 Temmuz başarısız darbe girişimi arasında, aktörleri bakımından değil, sonuçları bakımından ‘toplum mühendisliği’ hedefindeki paralellik dikkat çekmektedir. Her ikisi de ara dönemde yaptıkları hukuki düzenlemeler ve kurumsal müdahaleler yoluyla meşru olmayan yol ve yöntemlerle otoriter ve totaliter bir siyasal yönetim kurmayı hedeflemiştir” dedi.‘KAZANIMLAR YADSINDI’12 Eylül ve 15 Temmuz arasında nitelik farkı bulunduğu gibi gelişmelerin de farklı olduğunu vurgulayan Kaboğlu, “1987- 2004 yılları arasında TBMM’de uzlaşma yoluyla yapılan değişikliklerle 1982 Anayasası’nda vesayet kurumları ve iktidar tasfiye edildi, sınırlandırıldı. Hak ve özgürlüklerin güvence ölçütleri pekiştirildi. İnsan haklarında Avrupa hukukuna belirgin bir açılım sağlandı ve anayasal hak ve özgürlükler bütünü için insan hakları uluslararası hukuku kapısı açıldı” ifadelerini kullandı.DİN İSTİSMARI UYARISI2017 Anayasa değişikliğinde bütün demokratik siyasal karar düzeneklerinin tasfiye edilerek devlet ve hükümet yetkilerinin tek kişiye verildiğine dikkat çeken Kaboğlu, şöyle konuştu: “15 Temmuz sonrası OHAL ortam ve koşullarında çıkarılan 6771 sayılı kanun ile 16 Nisan 2017 halkoyuna sunulan anayasa değişikliğiyle geçilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, demokrasinin asgari standartlarını yansıtmamakta ve Türkiye Cumhuriyeti için sürdürülemez bir nitelik taşımaktadır. Kısaca, 12 Eylül darbe anayasası, 1987-2004 iyileştirmeleri sonucu ‘demokratikleştirilmeye’ elverişli bir zemine kaydırıldığı halde, 15 Temmuz sonrası anayasa değişikliği ise demokratikleşme hedefini tersine çevirdiği gibi ne restore ne de rehabilite edilebilir bir metin ortaya çıkardı. Şu halde öncelikle tartışılması gereken, 140 yıllık kazanımları yadsıyan 15 Temmuz Anayasası ve arkasındaki ittifaktır.” Kaboğlu, demokratik anayasal geleceğin hedeflerin doğru belirlenmesi ile inşa edilebileceğini belirterek “Aksi halde; mezhepler, şeyhler, cemaatler eşliğinde din istismarcılarının güdümünde 2023’e sürüklenmeye rıza gösterilmiş olur. OHAL ortamında yapılan ve OHAL ruhunu taşıyan 15 Temmuz Anayasası’nın arkasındaki demokratik hukuk devletinini ortadan kaldıran dayatmacı ve çatışmacı irade karşısında, anayasanın toplumsal uzlaşı metni olduğunu ve demokratik, laik, sosyal, hukuk devletini inşa iradesi, gelecek kuşaklara karşı yerine getirilmesi gereken bir görev olarak açıkça ortaya konulmalıdır” değerlendirmesini yaptı. Erdem Sevgi

‘Yeni sistemde’doğalgaz faturası2 kat, dağıtım bedelı3.4 kat arttı

‘Yeni sistemde’ doğalgaz faturası 2 kat, dağıtım bedelı 3.4 kat arttı Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde doğalgaz faturaları 2 kat arttı. CHP’li Ahmet Akın’ın çalışmasına göre 300 metreküp doğalgaz bedeli, 2014’te 303 lirayken 2021’de 540 TL oldu. Sistem kullanım bedeli 18 liradan 65 liraya çıktı. Akın, “Tek adam sisteminin başladığı 2014’ten bugüne kadar yurttaş ısınmak için kombiyi açmaya korkar hale geldi” dedi. CHP Enerji ve Altyapıdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, 2014 yılından bugüne dek inşa edilen tek adam parti devleti rejiminde “müjde verilmesine” karşın doğalgaz faturasının neredeyse 2 kat; sistem kullanım bedelinin ise 3.5 kat arttığını kaydetti. Akın, “Yurttaş kara kışta kombiyi açmaya korkuyor. Tek adam cepleri yaktı” diye konuştu.CHP’li Akın, “yurttaşı çarpan” elektrik faturasının ardından “cepleri yakan doğalgaz” faturalarıyla ilgili çalışma hazırladı. Akın’ın hazırladığı çalışma, Karadeniz’de bulunan doğalgaz rezerviyle ilgili müjdenin faturalara yansımadığını; aksine faturaların vatandaşın cebini yaktığını gösterdi.Akın’ın çalışmasında şu bilgiler yer aldı: “Erdoğan’ın ilk kez cumhurbaşkanı seçildiği 10 Ağustos 2014’ten bu yana doğalgaz faturaları yaklaşık 1.8 kat arttı. Ocak 2014’te 100 lira olan doğalgaz faturası, tüketim miktarı değişmeden Şubat 2021’de 176 liraya yükseldi. 10 metreküp tüketim üzerinden yapılan hesaplamaya göre kış ayında tüketilen 300 metreküp doğalgaz bedeli, Ocak 2014’te 303 lirayken Şubat 2021’de fatura 540 TL’ye yükseldi.”BROŞÜR DAĞITILACAKAkın’ın çalışması ayrıca broşür haline de getirildi. Doğalgaz faturasındaki artışın ayrıntılı şekilde anlatıldığı broşürün “Tek Adam AŞ Doğalgaz Faturası” başlığıyla tüm Türkiye’nin dört bir yanında parti örgütü aracılığıyla yurttaşlara dağıtılması planlanıyor. Broşürde, “Verilen indirim sözü neden her ay otomatiğe bağlanan doğalgaz zamlarına dönüştü?”, “Yandaşa kıyak, yabancıya muafiyet çıkıyor, neden doğalgaza indirim yapılmıyor” soruları yer alıyor. Erdem Sevgi

CHP’nin Bitlis’te yaptığıgenişçaplıanket bölge gerçeğini ortaya koydu

CHP’nin Bitlis’te yaptığı geniş çaplı anket bölge gerçeğini ortaya koydu CHP Bitlis İl Başkanlığı tarafından kent genelinde yaptırılan ankete göre yurttaşların 91.2’si işsizlikten yakındı. CHP Bitlis İl Başkanlığı, kent genelinde yurttaşların siyasi nabzını ve sorunlarını ölçmek için bir araştırma yaptırdı. Anadolu Araştırma Şirketi tarafından 2 bin kişi ile yüz yüze yapılan ankette yurttaşlara “Bitlis’in en önemli sorunu nedir” diye soruldu.Yurttaşlar, en önemli sorunun işsizlik olduğunu belirtirken onu yüzde 3.5 ekonomik sorunlar ve terör takip etti. “Hükümetin Bitlis için yeteri kadar icraat yaptığını düşünüyor musunuz” sorusuna katılımcıların yüzde 72.5’i hayır yanıtı verirken, yüzde 15.9’luk bir kesim ise memnun olduğunu dile getirdi. AKP’nin ilk seçimlerde oylarını artırıp artırmayacağının sorulması üzerine ankete katılan yurttaşların yüzde 61.3’ü düşeceğini, yüzde 10.3’ü ise artıracağını söyledi. CHP’nin oyunu artıracağını düşünenlerin oranı ise yüzde 73.2’i oldu.“Bugün milletvekilliği seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz” yönündeki soruya yurttaşların yüzde 39.5’i HDP yanıtı verirken, yüzde 35.3’lük kesim ise AKP yanıtı verdi. CHP ise bir önceki seçimlerde kentte yüzde 2.7 olan oy oranını yüzde 7.8’e çıkarıyor. Ankete katılanların yüzde 5’i DEVA Partisi, yüzde 4.9’u ise İYİ Parti’ye oy vereceğini söylüyor.SARAY YERİNE YATIRIMAnket sonuçlarını Cumhuriyet’e değerlendiren CHP Bitlis İl Başkanı Veysi Uyanık, işsizlik ve ekonomik sorunların sadece Bitlis’in değil, bölgenin temel sorunu olduğunu belirtti. “Cumhurbaşkanı, Ahlat’ta yaptırdığı kışlık saray yerine bölgede istihdamı artıracak ve işsizliğe çözüm sağlayacak bir işkolu üzerinde yatırım yapsaydı durum bu kadar vahim olmayacaktı” diyen Uyanık, “Araştırmada da görüldüğü üzere yurttaşlar bölgeye hiçbir yatırım yapılmamasından ve hizmet getirilmemesinden şikâyetçi.19 senedir bunların Bitlis’te istihdam yaratacak hiçbir girişimleri olmadı” diye konuştu. Uyanık, CHP’ye ilginin arttığını söyleyerek ilk seçimlerde bir milletvekilliğinin yanı sıra il ve dört ilçe belediyesini almayı hedeflediklerini söyledi. Leyla Kılıç

CHP’nin yeni sloganı: Kendine güven!

CHP’nin yeni sloganı: Kendine güven! Cumhuriyet Halk Partisi'nin kullanacağı yeni sloganı belli oldu. CHP 'Kendine güven!' sloganını kullanacak. CHP, sosyal medya hesaplarındaki görsel kimliğini yeniledi. CHP’nin Mart 2014 seçimlerinde kullanmaya başladığı, “mavi zemin üzerinde lacivert renkli CHP yazısı” içeren logo sosyal medya hesaplarından kaldırılarak, “kırmızı zemin üzerinde beyaz altı ok” bulunan standart CHP logosu profillerdeki yerini aldı. Partinin Twitter ve Facebook sayfalarındaki kapak görseli de yenilendi. CHP’nin yeni kapak görselinde Türk bayrağı önünde Atatürk fotoğrafı yer alıyor. Gökyüzü zeminin üzerinde ise “Kendine güven!” sloganı ve CHP’nin altı ok logosu bulunuyor. Erdem Sevgi

CHP’li Yavuzyılmaz, kurumu zarara uğratanlar hakkındaşikâyetçi oldu

CHP’li Yavuzyılmaz, kurumu zarara uğratanlar hakkında şikâyetçi oldu CHP’li Yavuzyılmaz, PTT’nin “evrak tarama işi”ndeki milyonluk usulsüzlük için suç duyurusunda bulundu. Yavuzyılmaz, PTT’nin kendi yapacağı iş için iki firmaya 200 milyon lira aktardığını anımsattı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı Posta ve Telgraf Teşkilatı’nda (PTT) ile iştiraki PTT Bilgi Teknolojileri AŞ’nin “evrak tarama işi”ndeki milyonluk vurgun yargıya taşındı. TBMM KİT Komisyonu üyesi ve CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz konuyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak PTT’nin “Evrak Tarama İşi” için yapılan harcamalarda kurum zararı oluşmasına neden olan kişiler tespit edilerek haklarında soruşturma başlatılmasını istedi.CHP’li Deniz Yavuzyılmaz, PTT Bilgi Teknolojileri AŞ’nin 2018 yılında hayata geçirdiği, “dijital, arşiv, dönüşüm ve kâğıtsız ofis projesi”nde skandallar zincirini tespit etmişti.Süreç Sayıştay’ın denetim raporuna da yansıdı. Buna göre PTT, 2018 yılında dijital dönüşüm için iştirak şirketi ile sözleşme imzalamış ve 5 yıl boyunca yıllık 300 milyon adet evrakın işleme alınacağını taahhüt etmişti. Şirket ise işi ikiye bölmüş. PTT’yle sözleşmeyi imzaladıktan bir hafta sonra bir şirketle, yaklaşık bir ay sonra ise ikinci şirketle sözleşme yaparak işi devretmişti. İki sözleşme kapsamında da şirketlere 5 yıl boyunca asgari 400 milyon adet olmak üzere toplam 2 milyar adet evrakın işleme alınacağını taahhüt edilmişti. Sayıştay raporunda, PTT’nin 300 milyon adet evrakın işleme alınacağını iştirak şirketine taahhüt etmesine rağmen iştirak şirketin alt yüklenicilere 400 milyon adet evrakı işleme alacağını taaahüt ettiğine dikkat çekmişti. Raporda, PTT ile iştiraki arasında imzalanan sözleşmede PTT’den kaynaklı bir fesih durumunda 3 milyon dolar ödeme yükümlülüğü bulunurken iştirak şirketinin alt yüklenicilere tazminat tutarını 6 milyon dolar belirlediğine işaret edilmişti. Sayıştay proje sürecine ilişkin PTT’den olayla ilgili inceleme ve soruşturma başlatmasını istedi.‘İŞ YARATILIP YANDAŞA VERİLDİ’Sorumluların tespit edilmesi ve cezalandırılması istemiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunan CHP’li Deniz Yavuzyılmaz özetle şöyle konuştu: “Sayıştay raporuna göre PTT’nin 2019 yılı zararı 1 milyar 218 milyon TL’dir. Kurumun zararın ve ‘Evrak Tarama İşi’ bütçesinin boyutu birlikte değerlendirildiğinde, PTT’nin kasasının boşaltıldığı açıkça anlaşılmaktadır. PTT’nin satış, özelleştirme ve devir yapılmasının önü açılmaktadır. PTT’deki ‘Evrak Tarama İşi’ soygunuyla ilgili, iki alt yükleniciyle imzalanan sözleşmelerin, Sayıştay raporuna göre 5 yıl boyunca yıllık 100 milyon evrak tarama işi yapacak firmayla 121.800.00 TL+ KDV’lik sözleşme imzalandığı belirtilmiştir. Diğer firmanın ise 5 yıl boyunca yıllık 300 milyon evrak tarama işi sözleşmesi imzaladığı dikkate alındığında, bu firmanın da sözleşme tutarı yaklaşık 365.400.000 TL+ KDV’dir. Toplam tutarı 487.200.000 TL +KDV’dir. Sözleşmeler fesih edilene kadar ki sürede bu iki firmaya yaklaşık 200 milyon TL ödeme yapıldığı tahmin edilmektedir. Sözleşme feshi nedeniyle iki firma toplam 6 milyon dolar tazminat talep etmektedir. PTT bu işi kendi imkânlarıyla yapabilecekken hayali bir iş yaratılarak yandaş şirketlere verdi. PTT’nin kasasına adeta hortum bağladılar.’’ Hazal Ocak

Sendikalar, toplu işsözleşmelerini engelleyen işkolu barajının kalkmasınıistiyor

Sendikalar, toplu iş sözleşmelerini engelleyen işkolu barajının kalkmasını istiyor Hükümet, işkolu barajının altında kalan, ancak işyeri yetkisi olması nedeniyle sözleşme yapabilen sendikalar için süre uzatımı yapmayınca binlerce işçi sözleşmesiz kaldı. Örgütlenme ve toplusözleşme hakkı, Türkiye’de emekçilerin temel sorunlarından biri olmayı sürdürüyor. İşverenlerin artan engelleme çabalarının yanı sıra, mevzuattaki zorluklar da bu süreci olumsuz etkiliyor. Bunların başında da yüzde 1’lik işkolu barajı geliyor. Bu sorun bugünlerde daha da can yakıcı hale geldi. Çünkü AKP iktidarı yüzde 1 işkolu barajının altında kalan, ancak işyeri yetkisi (yüzde 50+1) olması nedeniyle daha önce toplu iş sözleşmesi imzalayabilen sendikalar için bu konuda yeni süre uzatımı yapmayınca binlerce işçi sözleşmesiz kaldı.2013’TE DEĞİŞTİRİLDİMevzuat değişikliği ile 2013’te sendika üyelikleri için SGK kayıtları dikkate alınmaya başlandı ve işkolu barajı yüzde 1 olarak belirlendi. Bu nedenle daha önce işkolu barajının üstünde olan ve toplusözleşme imzalayabilen bazı sendikalar, yeni üyelik verileriyle barajın altına düştü. Bunun üzerine bu sendikalarla ilgili 2009 istatistikleri dikkate alınarak yeniden toplusözleşme imzayabilmelerine olanak sağlandı. Her yıl yasal düzenlemelerle bu süre uzatıldı.Ancak hükümet 2020’de bu süreyi uzatmadı. İşkolu yetkisi alamayan bu sendikalar, işyerinde çoğunlukta olsa da toplusözleşme imzalayamadı. Bu durumda Türk-İş, Hakİş ve DİSK’e bağlı birçok sendika bulunuyor.MUHALİF SENDİKALARBu sendikalar sözleşme masasına oturamayınca, işkolu barajı üzerindeki başka sendikalar o işyerinde örgütlenmek için girişimde bulundu. Bu kez de sendikalar karşıya karşıya geldi. Halen birçok işyerinde örgütlü bulunan sendika ile örgütlenmek için girişimde bulunan sendika arasında gerginlik yaşanıyor.Bu sorunu yaşayan sendikalardan biri de Türk-İş’e bağlı Deriteks. Deriteks Genel Başkanı Musa Servi, yasa çıkarken deri işkolunda 60-70 bin işçi olduğunu, daha sonra işkolunun tekstil, dokuma ve giyimle birleştirildiğini, bu nedene işçi sayısının da 1 milyona çıktığını hatırlattı. Bu nedenle yüzde 1 barajını aşabilmek için daha çok işçiyi üye yapmak gerektiğini söyleyen Servi, “Bu durumdan etkilenen sendikalar çoğunlukla muhalif sendikalar oldukları ve eylem yaptıkları için bir adım atılmıyor. Örgütlü toplum istenmiyor” dedi.“Sıfır baraj” istediklerini vurgulayan Servi, işçinin hangi sendikada örgütlenmek istiyorsa o sendikada örgütlenmesi gerektiğini belirtti. Servi, şöyle devam etti:ILO NORMLARI GEREKLİ“Maalesef bazı sendikalar da bireysel hareket ediyor. Sendikalı olan, mağdur olan işçilere yardım etmesi gerekirken, şirketlerin ‘CEO’larıyla görüşerek ‘benim olsun, başka sendika olmasın’ anlayışıyla işyerinde üye kaydırmak için çabalıyor. Oysa sendikaların hep birlikte barajların sıfırlanması için uğraşması gerek. ILO normlarına göre barajlar kaldırılarak işçiler nerede örgütlenmek istiyorlarsa orada örgütlenmeleri sağlanmalı.”Servi, halen 5 bin üyeleri adına sözleşme yapamadıklarını, yeni örgütlendikleri ve çoğunluğu sağladıkları işyerlerinde de yine yüzde 1 barajının altında oldukları için yetki alamadıklarını söyledi. Servi, “İşyerlerinde yüzde 51 çoğunluğu sağlıyoruz. Ancak işkolu barajını aşamadığımız için sözleşme imzalayamıyoruz. Baraj getirilmesinin nedeni, tabanda hareket olsun istenilmiyor. Sendikalar da başka sendikaların örgütlü oldukları yerler yerine örgütsüz işyerlerinde örgütlenmek için çaba harcamalı” dedi. Mustafa Çakır




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter