News - Haberler
Cumhuriyet GençYazın sizlerle
Cumhuriyet Genç Yazın sizlerle figure > Cumhuriyet'in gençler için, gençlerle beraber hazırladığı "Cumhuriyet Genç Yazın" okurlarımızla buluÅŸtu. TÃœRKÄ°YE’DE GENÇLÄ°K VE GELECEKARTUN DAYIOÄžLUBaÅŸkent Ãœniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine MühendisliÄŸiKoronavirüs salgınının tüm dünyada etkisini devam ettirdiÄŸi günlerde ülkemizde eÄŸitimin uzaktan mı yüz yüze mi olacağı, gündemi meÅŸgul etmeye devam ediyor. Televizyonlarda örgün eÄŸitimin önemi üzerinde durulurken uzaktan yapılan eÄŸitimin öğrenciler üzerinde yapacağı olumsuz etkilerden söz ediliyor. Peki, sizce bir toplumun geleceÄŸi olan eÄŸitimin ülkemizdeki tek sorunu yüz yüze yapılamaması mıdır?ÇaÄŸdaÅŸ eÄŸitimin, çocuk yaÅŸta baÅŸlayarak insanlara gerekli bilgi ve beceriyi kazandırmanın yanında, onları bağımsız düşünme düzeyine çıkararak topluma faydalı yurttaÅŸlar yetiÅŸtirmeyi hedeflediÄŸini söylersek yanılmış olmayız. Ancak Türkiye’de uzun yıllar sonra gelinen noktada eÄŸitimin, gençleri bilimsel bilgiyle donatarak, onların edindikleri bilginin analizini ve sentezini yapmasıyla düşünme gücünü artırmasını hedeflediÄŸini söylemek oldukça zor. Durum böyle olunca Türk eÄŸitim devriminin temel önceliÄŸi olan, gençlere bilim ile yaratıcılık kazandırarak onları topluma faydalı bireyler haline getirme düşüncesinden uzun yıllar sonucunda tamamen uzaklaşıldığını söyleyebiliriz.EzberciliÄŸin kölesi haline getirilmiÅŸ eÄŸitim sistemimiz, testlere indirgenmiÅŸ, doÄŸruluÄŸu tartışılır müfredat programlarının içindeki bilgilerin belirli bir süre içinde yanıtlanmasından ibarettir. Böylece gençler, küçük yaÅŸlarda stres, baskı ve akranlarıyla bireysel bir yarışın içine itilmekte. Bu yarışın içinde bencilleÅŸen kuÅŸakların toplumun deÄŸil kendisinin çıkarları için yaÅŸaması hedeflenmektedir.Türkiye’nin koÅŸullarından ortaya çıkan Köy Enstitülerinin aydınlanmacı, bağımsızlıkçı, ulusal düşünce yapısıyla üreten nesil yaratma çabalarının çok geride kaldığı açık bir ÅŸekilde görülmektedir. Åžoven ve iÅŸbirlikçi politikalar sonucunda eÄŸitim laiklikten tamamen saptırılmış, düşünmeyen, üretmeyen, kindar ve dindar nesiller yetiÅŸtirmeyi hedefleyen bir hale getirilmiÅŸtir. Bu durum üzücü olmanın yanında, bir toplumun geleceÄŸini temelden etkilediÄŸinden Cumhuriyet devrimine karşı yapılan ihanetin izlerini taşımaktadır. Bu çabalar bilinçlidir ve amaç, düşünen, irdeleyen, sorgulayan, eleÅŸtiren ve böylece üreten gençliÄŸin yetiÅŸtirilmemesidir.Ezberci ve gerici yöntemlerÄ°lköğretim ve ortaöğretimdeki çözülmeler, özerkliÄŸini kaybetmiÅŸ üniversitelerin de bilimsellikten uzaklaÅŸmasına, ezberci ve gerici yöntemlerin akademide egemen olmasına sebep olmuÅŸtur. Ãœniversitelerde siyaset, özgür düşünce, eleÅŸtiri yasaklanmış, ancak yandaÅŸ olmak serbest, hatta çoÄŸu durumda zorunlu hale getirilmiÅŸtir. Peki, Türkiye’de eÄŸitim bilinen ellerle yok edilirken bu eÄŸitimin birinci tarafı olan gençler bu sistemden payını nasıl almaktadır?Yüz binlerce üniversiteli iÅŸsizin bulunduÄŸu, dört gençten birinin iÅŸsiz olduÄŸu, verimsiz üniversite tarlasına dönen ülkemizde birçok üniversite mezunu mesleÄŸiyle alakasız iÅŸlerde asgari ücret karşılığında çalışma zorunluluÄŸuyla karşı karşıyadır. Ãœlkeyi yönetenlerin bu konuya bakışı bellidir, her konuda olduÄŸu gibi bilimsellikten uzaktır. Üç çocuk, o da yetmez beÅŸ çocuk nidaları atarlar. Ama geleceklerini garanti edemedikleri milyonlarca gence nitelikli eÄŸitimi nasıl verebileceklerini, Türkiye ÅŸartlarında ailelerin kendi çocuklarının doÄŸru geliÅŸimi için yeterli bütçeyi ayırıp ayırmayacağını hiç düşünmezler ya da düşünmek iÅŸlerine gelmez. Düşünün ki burada söz konusu olan toplumda hak ettiÄŸi yere gelemeyen, çaÄŸdaÅŸ, bilimsel, laik bir eÄŸitim alamayan, dünya gerçeklerinden kopuk, tek mücadelesi hayata tutunmaya çalışmak olan Türkiye’nin geleceÄŸi milyonlardır. Bu durum gelecek için çok korkutucudur.KuÅŸakları anlama, onları tanımlama isteklilerinin, kuÅŸakları bekleyen gerçek gelecek için de kafa yormaları gerekmekte. Çünkü bu temel sorunlar çözülmediÄŸi takdirde hangi kuÅŸağın ne istediÄŸinin ve nasıl düşündüğünün bir anlamı kalmayacak.Çözüm, kendi hırsları ve çıkarları için deÄŸil, ülke ve insan onuru için çalışan, sosyal devlet anlayışını gerçek anlamıyla uygulayacak genç kadroların bir an önce öne çıkarak çaÄŸdaÅŸ bir geleceÄŸin temellerini atabilmesindedir.OYUNAlptekin Dayı Türk-Alman Ãœniversitesi Hukuk Fakültesibizsaatler kurarakbükemediÄŸimiz eli öptükmor kisveleribilemediÄŸimize örttükbizseveriz yolumuzu uzatmayıbelli deÄŸil mi o destandan:“zirvesi vaat edilen tepelerieritmeyi seçtik.â€yenilerini ürettikfabrikat tepeleriÅŸimdi merd-i kıptî gibimerdivenler dikerizfark etmedenher an, yirmi dört saat ve 29 Åžubatyalanlar söylerizdürbünden gördüğümüzünkokusunu almakcümlesini duyduÄŸumuzunhuyunu anlamakköpeklerle konuÅŸmakÅŸiirler okumakformüller yazmakyöntemimizdirpastiÅŸ ÅŸiarlar uÄŸruna!doÄŸrudan uzakdaha da uzaÄŸa!ANADOLU EFELERİÖ. TALUY KOÇMUÄžLA SITKI KOÇMAN ÃœNÄ°VERSÄ°TESÄ° SOSYAL BÄ°LÄ°MLER FAKÃœLTESİÇakır gözlüdür efeleri Anadolu’nunEge’nin mavisi Akdeniz’in tuzlu kokusu duyulurGümüş pullu balıklar oynaşırGeniÅŸ kanatlı vahÅŸi martılar uçarAnadolu toprağı gibidir elleri ayaklarıBozkır çakıllarının sert sesiVe kayın aÄŸaçlarının saÄŸlamlığı duyumsanır dokundukçaBereketli ve üretkendirVe kömür madenleri kadar derin…Yeryüzünde poyraz gibidir Anadolu EfeleriKaradeniz’in koyu yeÅŸil hırçınlığınaVe Marmara’nın sessiz gürültüsüne sahiptirKâh sıcak eser yürek gibiKâh buza keser ansızın…Anadolu’nun kendidir Anadolu Efeleri….Gövdeleri saÄŸlamVe yüzleri kararlı…KALBÄ°N İKÄ° YÃœZÃœKazım ÖzatakVan Yüzüncü Yıl Ãœniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Bölümü YakınçaÄŸ Anabilim Dalı Yüksek LisansGereksiz savaÅŸlara olmadık uçurumlara sürüklüyordu beni, düşündükçe hayalimde gezindikçe Songül’le yaÅŸadığım bu aÅŸk macerası ve dünyadan kopuk yaşıyordum, dalıp gidiyordum sebepsizce. Bazen ruhum sanki bedenimden çıkıp gidiyordu baÅŸka âlemlere, farklı dünyalara kaptırıyordum kendimi. Bir yanım hırçın dalgalar gibiydi, bir yanımsa durgun deniz gibiydi ve hafif hafif vuruyordu derin mi derin sahilime yaÅŸadıklarım.Songül’e olan hislerim, duygularım hep bana kalbimin iki yüzünü yaÅŸattı. Karışıktı iÅŸte hayatım gibi yaÅŸadıklarım da dilimden, gönlümden dökülenler de kalemime yansıyanlar da karmakarışık bir puzzle gibiydi. Çözülmeliydi, düzelmeliydi, yola koyulmalıydı bendeki her ÅŸey. Bu satırları, hikâyemi yazarken bazen hüzünlü, kederli ve kalbi kırıktım, bazen de mutlu huzurlu yaşıyor gibiydim. Ama kalemimden kâğıda dökülenler hep olmasını istediklerim ve olmamasını arzu ettiklerimden çok hayalini kurduÄŸum ve o tasarladığım dünyayı yaÅŸamak için yaşıyordum kendimde.Gece benimle yürüyordu, önce hissettiklerimi yazdım, ÅŸiirler de arkadaÅŸlık etti, gecenin sessizliÄŸini bozan yaprak hışırtıları ise sözcükleri fısıldıyordu kulaklarıma adeta. Hiç saate bakmadım kaç diye, başımı gömmüştüm bilgisayara tuÅŸların sesi bölüyordu bazen halimi. Bazen de tamamen kaptırıyordum kendimi yazılanlara, içimden akıp gelenlere ve uzun bir süre doÄŸrulmayınca sırtımın aÄŸrısından fark ediyordum, anlıyordum biraz ara diye. Sele kapılmış, ona teslim olmuÅŸ bir dere kadar karışıktım, buÄŸuluydum, kirliydim. İçimde neler sürükleniyordu bir ben bilirim, bir de kalemim. Bunu yazınca daha iyi anladığımı itiraf etmeliyim. Zordu her ÅŸeyi tekrar yaÅŸamakGözümü kapatmıştım etrafa. Kim ne der, ne anlar; yargılanır mıyım, beraat mı edilirim bu yaÅŸadıklarımdan yazdıklarımdan dolayı bilmiyorum, umurumda olduÄŸunu da sanmıyorum. Hiç çekinmedim. Bir kâtip gibi her ÅŸeye ÅŸahit kalbimin hem savcılığına hem da hâkimliÄŸine kulak verdim. Yazmak zorundaydım, yargısız infaz edemezdim ki gönlümü, cezasını kesip ömür boyu yaÅŸantımın demir parmaklıkları arasına tıkayayım onu. Her ÅŸeyi bilmeye hakkı var hayatın, belki içimdeki sızıyı tam anlayamaz ama hükmü o verecek en sonunda. Yolumu o çizecek, kalk haydi yeni bir dünyaya ulaşıp merhaba demelisin diye biletimi baÅŸka hayatlara kesecektir. KeÅŸke hep güzel ÅŸeyleri dileyip yazdığım, hissettiÄŸim duygularım hatta yaÅŸadıklarım gerçek olsaydı da hayata hiç eksi bir sıfır baÅŸlamasaydım. Zordu her ÅŸeyi tekrar yaÅŸamak, ama ne yalan söyleyeyim, yazarak rahatladım da biraz iÅŸte.YAÅžAM VE ÖLÃœMAZAD KIZILKAYA İzmir Katip Çelebi Ãœniversitesi Mühendislik FakültesiYaÅŸamımızdaki en önemli ÅŸey aslında ölüm… Kimsenin o anın gelmesini istemediÄŸi, sanki yokmuşçasına yaÅŸadığı kaçınılmaz gerçek...Kimisi bir dava uÄŸruna düşüyor topraÄŸa, kimisi bir küçük bisiklet hayali için. Kimisi ölümü kurtuluÅŸ sanıp ardında kalanların üzülmemesini istiyor, kimisi de serinlemek için girdiÄŸi suda gözlerini yumuyor dünyaya…Ne kadar farklı nedenler ama hepsinin ortak dokunduÄŸu yaÅŸamlar var. Ölen hissetmiyor geriye ne bıraktığını, peki yaÅŸayandan ne götürüyorlar giderken? Ölenler, yaÅŸayanlardan götürdüklerini nerede saklıyor?Ä°nsanoÄŸluna verilmiÅŸ en güzel hediye gerçekten unutmak. Zaman geçtikçe topraÄŸa gömülenler unutuluyor kim olursa olsun. Ä°sterse bir lider, isterse bir kimsesiz, zaman içinde yok oluyor. O kiÅŸiler sadece sevdiklerinin aklında canlanıveriyor bir gece ansızın...YaÅŸam bu, kaybettiklerinle yapmak istediklerin geliyor gözünün önüne. Daha çok aÄŸlıyorsun, neler yapardın diye düşünüyorsun sevdiÄŸinle, sonra bu acıyla uyuyakalıyorsun veya yaÅŸam seni baÅŸka ÅŸeylere itiyor. Bu döngü içinde yaÅŸamın devam ediyor. Belki de bu yüzden hayatta kalanlarla vakit geçirmeyi bu kadar istiyor insan, olur ya bir gün onlar da giderse diye. Gerçi gitmek için ölmeye gerek yok, bazen hayattayken de gidiyor sevdiklerin. Aslında bu daha acı. Kiminle, nerede, mutlu mu? Onlarca soru var aklında cevabını bilmediÄŸin. Bu da seni uçuruma sürüklüyor. Ölüler öyle mi? En azından toprak olduÄŸu yeri biliyorsun, bir gün onları görmeye gidip içini dökeceksin. Çünkü biliyorsun ki onlar o sırları kimseye anlatmaz. O yüzden en güvenilir dostlar toprağın altında çürüyor ama bir gün yaÅŸadığımız saatler bitecek ve orada buluÅŸacağız bir daha ayrılmamak üzere...KARANTÄ°NA GÃœNLERÄ°Â Elif Kaynak Gümüşgöze Ortaokulu 8. sınıfKaç saat oldu günleri saymayı bırakalıKaç sefer oldu tarihi takvimden silmeye çalışmaktan bıkalı...Ne zaman gelecek bugünlerin son sayfası Demir attı mı bizi güzel günlere taşıyacak geminin kaptanı Kim biliyor ki ölümden daha iyi can sıkıntısı Şiire sığınmaktan baÅŸka çare kalmadı.KeÅŸkeler uçuÅŸuyor havada İnsanlar ÅŸimdi anlıyor yaÅŸamanın tek çaresi doÄŸada.Bakalım son “keÅŸkeyi†kim diyecekHer gün doÄŸmaya devam eden güneÅŸ, yarın neler getirecek? cumhuriyet.com.tr‘Asgari’beklenti yüksek
‘Asgari’ beklenti yüksek figure > Bir yandan ekonomik kriz diÄŸer yandan salgının yarattığı gelir kayıpları nedeniyle zam beklentisinin yükseldiÄŸi yeni asgari ücret için Türk-Ä°ÅŸ istediÄŸi rakamın iÅŸaretini verdi. AraÅŸtırmasında bekâr bir çalışanın aylık yaÅŸam maliyetini 3 bin 74 TL olarak hesaplayan Türk-İş’in, asgari ücret talebinin de bu olması bekleniyor. Bu rakam 750 liralık zam anlamına geliyor. Gelecek yılın asgari ücreti aralık ayında yapılacak 4 toplantıda belirleniyor. Tarafların bir araya geleceÄŸi ilk toplantı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda 4 Aralık’ta yapılacak. Daha sonra yapılacak iki toplantının adresi ise Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-Ä°ÅŸ) ve iÅŸverenlerin temsilcisi olan Türkiye Ä°ÅŸveren Sendikaları Konfederasyonu (TÄ°SK) olacak. Bakanlıkta yapılacak son toplantı ile de yeni asgari ücret açıklanacak. Son toplantının aralık ayının son haftasında düzenlenmesi bekleniyor. Asgari ücreti belirleyen 15 üyeden oluÅŸan komisyonda 5 iÅŸveren, 5 işçi, 5 de kamu temsilcisi bulunuyor. Komisyonda işçileri Türk-Ä°ÅŸ temsil ediyor. Türk-Ä°ÅŸ heyetinin baÅŸkanlığını Genel EÄŸitim Sekreteri, TEKSÄ°F BaÅŸkanı Nazmi Irgat yapacak. Türk-Ä°ÅŸ, talep edeceÄŸi rakam konusunda ÅŸimdilik bir deÄŸerlendirmede bulunmuyor. Ancak Türk-Ä°ÅŸ heyetinin temel aldığı rakamın ipuçları, konfederasyonun yaptığı açlık-yoksulluk sınırı araÅŸtırmasında. Bu araÅŸtırmanın içerisinde bekâr bir çalışanın aylık yaÅŸam maliyeti de yer alıyor. Son araÅŸtırmaya göre bekâr bir çalışanın aylık yaÅŸam maliyeti tutarı 3 bin 74 lira olarak açıklandı. Türk-İş’in bunun altında bir rakam talep etmesi kendisi ile de çeliÅŸeceÄŸi için beklenmiyor. Halen asgari ücret 2 bin 324 lira. Mevcut asgari ücret ile Türk-İş’in hesapladığı rakam arasında 750 lira fark bulunuyor. BaÅŸka bir ifadeyle Türk-İş’in rakamına ulaşılabilmesi için hükümetin asgari ücrete yüzde 30’un üzerinde zam yapması gerekiyor. GEÇEN YIL YÃœZDE 15 ARTMIÅžTI2019 yılında 2 bin 20 lira olan asgari ücret geçen yılın sonundaki görüşmelerde yüzde 15.03 artırılarak 2 bin 324 liraya çıkarılmış, 304 lira artış yapılmıştı. Hükümet, artışta “İşçiyi enflasyona ezdirmedik†tezini savunduÄŸu için genellikle enflasyon hedeflemesini dikkate alıyor. Hükümetin “Orta Vadeli Programıâ€nda enflasyon beklentisi bu yıl için yüzde 10.5, gelecek yıl için ise yüzde 8. Bu rakamların tutması da beklenmiyor. Merkez Bankası da son enflasyon raporunda bu yıl için beklentiyi yüzde 12.1’e, gelecek yıl için de yüzde 9.4’e yükseltmiÅŸti. Hükümet eÄŸer Merkez Bankası’nın bu yıl için hedeflediÄŸi enflasyona göre artış yaparsa asgari ücret sadece 281.2 lira zamlanacak. OVP’deki bu yılın enflasyon hedefine göre artış olursa asgari ücret 244 lira, OVP’deki 2021 hedefine göre artış olursa da asgari ücret sadece 186 lira zamlanmış olacak. Bu rakamları işçi tarafının kabul etmesi ise mümkün deÄŸil. Bu nedenle asgari ücret rakamının bu yıl da yine işçinin muhalefetine raÄŸmen iÅŸveren ve hükümetin anlaÅŸması ile açıklanması bekleniyor. Mustafa ÇakırEyÅŸiir, Nobel misin, deÄŸil misin?
Ey ÅŸiir, Nobel misin, deÄŸil misin? figure > Edebiyat dünyamıza bu yıl ÅŸiire giden ‘Nobel Edebiyat Ödülü’nü sorduk. Bu yılki Nobel Edebiyat Ödülü açıklandığında tüm dünyada hem çok tartışıldı hem de yeterince tartışılamadı diyebiliriz. Åžiire, kadına gitmiÅŸ olması tartışma konusu olabilirken yine ÅŸiire ve ABD’li ÅŸair Louise Glück’e verilmiÅŸ olması hakkında konuÅŸulmasına pek olanak tanımadı. Åžiir, roman kadar kolay alımlanıp malzeme saÄŸlamıyor hem de desteklenmiyor, Glück ise baÅŸka dillere pek çevrilmemiÅŸ bir ÅŸair çünkü. Türkçeye ise Güven Turan tarafından yıllar önce bir seçki kitap ile kazandırıldı, onun da ödül açıklandığında baskısı yoktu. Ä°ngilizce bilen okurlar dışında pek bilinmeyen bir ÅŸair Glück sonuç olarak. Yine de baÅŸta ÅŸiir çevremiz olmak üzere edebiyat atmosferimizde rüzgârlar esmedi deÄŸil. Biz de baÅŸta ÅŸairler olmak üzere edebiyata hizmet veren isimlerimize soralım istedik:- Bu yıl Nobel Edebiyat Ödülü ÅŸiire, kadına, itirafçı ÅŸiirle de baÄŸları olan lirik bir ÅŸaire, Louise Glück’e verildi. Romanın, anlatımcı ÅŸiirin albenisi, Margaret Atwood gibi güçlü imzaların bilinirliÄŸi bir yana bırakılarak. Ne dersiniz, ezber mi bozuldu ya da ÅŸiire yaklaşımda yeni bir tasarım mı önerildi? Ya da hiçbiri?"DYLAN Ä°LE EZBER BOZULDU"/Archive/2020/11/27/234610806-alev-bulut-kulturmaxrnk.jpg- Alev Bulut (Çevirmen, Ä°stanbul Ãœniversitesi Öğretim Görevlisi): Ezber Bob Dylan ile bozulmuÅŸtu bir ölçüde, bir ÅŸair-ÅŸarkı sözü yazarına verilecekse Leonard Cohen olurdu diye hayıflanmıştım, eÅŸik geçildi, ifade türleri ve biçemlerinde özgürce dolaÅŸabiliyor artık ödül. Åžiire yaklaşımda yeni tasarım da iÅŸin hediyesi sanki."Ä°NANAMADIM"/Archive/2020/11/27/234627556-arife-kalender-kulturmaxrnk.jpg- Arife Kalender (Åžair): Haberi sosyal medya ile öğrendim, inanamadım. “Bu yıl Nobel Edebiyat Ödülü Louise Glück’e verildiâ€. Bir ÅŸair kadına... Hayal gibi görünse de dünyanın tersine dönmeye baÅŸladığını; cinsiyetçi, dinci, ırkçı eÄŸilimlerin son bulacağını düşünerek bir an umutlandım. Bu elbette sonuçta bir ödül ama yüzyıllardır zorlanan bir deÄŸiÅŸimin de sonucuydu. Kadın erkek eÅŸitliÄŸi, daha ötesi emeÄŸin ve niteliÄŸin cinsiyetsiz ödüllendirilmesi... Bence bu durum “kadınâ€Ä± gereÄŸinden çok yüceltme ve kayırma deÄŸil, sanatın önyargısız deÄŸerlendirilmesidir. "SÖZÃœN GÃœCÃœ..."/Archive/2020/11/27/234700400-elif-akkaya-kulturmaxrnk.jpg Elif Akkaya (Tekin Yayınevi Genel Yayın Koordinatörü): Yazarın/ÅŸairin anlattıklarının bize bir duygu aktarması, dokunması, sözün gücüne baÄŸlıdır. Åžiir ise sözün en güçlü halidir. Romanda, öyküde olduÄŸu gibi her ÅŸeyi en ince ayrıntısına kadar anlatmaz ÅŸiir. Birazını da okuyan anlayacaktır, okurun ferasetine güvenilerek yazılmıştır. Bu yüzden de çok güçlü olmak durumundadır. ZorluÄŸu ve güzelliÄŸi de buradadır... Nobel edebiyat ödüllerinin son birkaç yılda ÅŸairlere (biri ÅŸarkı sözü de olsa) verilmesi, insanlığın sözün gücüne hâlâ güvendiÄŸini gösteriyor. Sözün, hem de damıtılmış sözün yani ÅŸiirin öne çıkarılması olarak deÄŸerlendiriyorum bu durumu. "YENÄ° BÄ°R ÇAÄž"/Archive/2020/11/27/234716525-gulseli-inal-kulturmaxrnk.jpg- Gülseli Ä°nal (Åžair): “Şiir ve Åžair Kadınâ€: Bu tanım kapitalist/ataerkil düzenin kabul edebileceÄŸi bir olgu hiç olmadı, bu yüzden erkek egemenler ÅŸair kadınlarla hep savaÅŸtılar, aÅŸağıladılar, dışladılar. Ancak ÅŸimdi kapitalizmin dayanaklarından ataerkil düzen yıkılıyor, kapitalizm çöküyor, erkek egemenler tükendikleri, savundukları deÄŸerler tükendiÄŸi için kadınları öldürüyor. Ve yeni bir çaÄŸ geldi, geliyor. Adaletin, eÅŸitliÄŸin, paylaşımın, erotizmin yaÅŸanacağı bir çaÄŸ. Nobel Edebiyat Ödülü toplumların nabzına göre ödül verir. Siyasi bir edebiyat ödülüdür. Dünyanın gizli efendilerinin ÅŸaÅŸalı ödülü Nobel ve komitesi, 21. yüzyılın yaklaÅŸan yüksek deÄŸerlerini, diÅŸi deÄŸerlerin yükseliÅŸini fark ettikleri için bu yıl ödül, Amerikalı bir kadın ÅŸaire verildi. Yoksa Louise Glück ÅŸiirlerine hayran oldukları için deÄŸil. "HİÇBÄ°RÄ°"/Archive/2020/11/27/234731243-guven-turan-kulturmaxrnk.jpg- Güven Turan (Åžair, çevirmen): Sorunuza “hiçbiri†diye yanıt vermek geçiyor içimden. DoÄŸru, son yıllarda Nobel edebiyat tartışmaları çok arttı ve edebiyat baÄŸlamının dışına da taÅŸtı. Bunda elbette Nobel seçici kurulunun aldığı kararların “bu seçimler edebiyat dışı†kuÅŸkusunu uyandırmasının payı vardı... Gene de örneÄŸin Glück’ün ödül alışı bence iyi ÅŸairler içinde bir iyi ÅŸaire verilen doÄŸru bir ödüldür; tıpkı birkaç sene önce Ä°ngiliz romancı Ishigura’nın alışı da bence hiç de fena olmayan bir seçimdi. "KADINLAR MERCEK ALTINDA"/Archive/2020/11/27/234753806-ilknur-ozdemir-kulturmaxrnk.jpg- Ä°lknur Özdemir (SÄ°A Kitap Genel Yayın Yönetmeni): Louise Glück’ün bazı ÅŸiirlerini orijinal dilinden okumuÅŸ ve çok beÄŸenmiÅŸtim. Onun gibi etkileyici yazan baÅŸka ÅŸair yok mu? Var tabii, ama bence özelliÄŸi anlaşılır, yalın, lirik yazması, duyguların derinliÄŸine inebilmesi. Her sene Nobel-toto oynanır ve hiçbir zaman tutmaz. Bana kalırsa ÅŸiire yaklaşımda yeni bir tasarımdan çok farklılık arıyorlar. Son sekiz yılın dördünde ödülü kadınlar almış. Daha eskiye gittiÄŸimizde kadınların sayısı epeyce az. Buna bakarak kadın edebiyatçıları daha fazla mercek altına aldıkları düşünülebilir."ŞİİR KAZANACAK"/Archive/2020/11/27/234821524-levent-karatas-kulturmaxrnk.jpg- Levent KarataÅŸ (Åžair): 2020 ve nihayet Nobel’i ÅŸiir aldı. Daha önce de almıştı. Åžair Louise Glück’ün ödülü almasına annem almış kadar sevindim. Fakat ÅŸiirin dünyada dolaÅŸacağı ya da dünyalının gündemi olacağı, entelektüel okurun onu baÅŸucu yapacağı konusunda hiçbir fikre sahip deÄŸilim. Nobel Akademisi’nin ve geliÅŸik bir monarÅŸinin ÅŸiire ödül vermesi önemli deÄŸildir demiyorum. Evrenin katı gerçekliÄŸiyle denilebilir ki evet: Åžiir direnirse kazanacak!"EN ÖZELLERÄ°NDEN"/Archive/2020/11/27/234837258-nihat-ozdal-kulturmaxrnk.jpg- Nihat Özdal (Åžair): Glück, yeni baÅŸlangıçların sürekli devam ettiÄŸi bir ÅŸiiri yazıyor, baÅŸlangıçlara tekrar dönen bir ÅŸiir: “mutluyduk bir zamanlar, anılarımız yoktuâ€, “tekrar dönme eÄŸilimine saplananâ€, “tekrar kalkmaya davrananâ€, “yeniden baÅŸlatabilirdik yolculuÄŸu†diyen, yaÅŸayan en özel ÅŸairlerinden. Nurduran Duman‘Masumlar’,‘Yaralı’ve‘Yabancı’ydı
‘Masumlar’, ‘Yaralı’ ve ‘Yabancı’ydı figure > 10. kez düzenlenen Suç ve Ceza Festivali’nin ödülleri ‘Yara’ ve ‘Yabancı’ya gitti, Çekya’nın Oscar adayı ‘Şarlatan’ ve ‘Almanca Dersi’ ise festivalde öne çıkan filmlerdi. Herkese ve her zaman adalet gerçeÄŸini hatırlatmak amacı ile her yıl bir baÅŸka baÅŸlık altında yapılan festival, bu yıl “Ben Masumum†teması altında ilk kez çevrimiçi düzenlendi./Archive/2020/11/28/000454327-suc3-kulturmaxrnk.jpgSeçki içerisinde yer alan filmlerden kendimize göre yaptığımız listeye girenler aynıydı ama birinci farklıydı. Ä°ranlı yönetmen Nader Saeivar’ın “Yabancı†filmi, Altın Terazi Uzun Metraj Film En Ä°yi Film Ödülü’nü kazandı. Ä°ranlı yönetmen, Türkçe konuÅŸmaya çalışarak teÅŸekkürlerini sundu. Her zaman güvendiÄŸim, dünyada deÄŸerler ve toprak kavramlarını algılayış biçimleri ile hâlâ üniversite öğrencisi olan gençlerimizin oluÅŸturduÄŸu öğrenci jürisi, Byambasuren Davaa’nın yönetmenliÄŸini yaptığı “Dünyanın Damarları†filmine, Altın Terazi Uzun Metraj Film Yarışması Ödülü verdi.Kısa metrajda ise çevrimiçi baÄŸlantıda -bu filmi yaraları bir türlü kapanmayanlara ve “Cumartesi Anneleriâ€ne- hediye eden Onur Güler’in yönetmenliÄŸini yaptığı “Yara†filmi, Altın Terazi Kısa Metraj Film Yarışması En Ä°yi Film Ödülü’nü kazandı.Kısa film Altın Terazi Jüri Özel Ödülü, Mustafa Kemal Altıner’in yönetmenliÄŸini yaptığı “İnsiyak†filmine gitti. Belgesel olarak dikkatimi çeken filmlerden biri, iki sanatçı kadının çektiÄŸi, “Barış ve Güven†için yola çıkan ve Türkiye’de ölümüyle sonuçlanan 2020 yapımı “Barış Gelini: Pippa Bacca†hazindi. Onlar “BaÅŸkalarına güvenirseniz sadece iyi ÅŸeyler alırsınız. Bu yolculuk bunu kanıtlamak için bir performanstır†diye öngörüyorlardı.‘ŞARLATAN’ VE ‘ALMANCA DERSÄ°!’Gelelim dikkatimizi çeken iki filme: Çekya’nın bu yılki Oscar temsilcisi olan ve festivalin onur ödülü sahibi Polonyalı yönetmen Agnieszka Holland imzalı, Polonya sinemasının derinliÄŸini tarihsel süreçte sentezi ile sunan “Şarlatanâ€, ilginç bir filmdi. Ve “Ben Masumum†baÅŸlığı altında hem onu doÄŸrulayan hem niteliksel derinlikte ve tarihin Nazi döneminde bir mikro çalışma ile adeta bir ailenin travmatik gerçekliÄŸini sere serpe gün yüzüne sunabilen, sinematografik açıdan da olaÄŸanüstü bir film olan yönetmenliÄŸini Christian Schwochow’un yaptığı (2019) “Almanca Dersiâ€.Ä°kinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Almanya. Kuzey Almanya’da küçük bir köyde büyüyen, sonra tutuklu gençlerin evinde yaÅŸamak zorunda kalan Siggi Jepsen’a öğretmen, “Görev Sevinci†üzerine bir makale yazmasını ister. Yazamaz. Yazması aslında filmin baÅŸlamasıdır. Film onun yazmaları ile ÅŸekillenir. Küçük bir köyde hem yetkili hem kendisini tamamen görevine adayan bir polis memuru babası Jens Ole Jepsen’e iliÅŸkin anılarını yazar. SavaÅŸ sırasında babası, çocukluk arkadaşı ekspresyonist sanatçı Max Ludwig Nansen’e, Ulusal Sosyalistler tarafından zorla getirilen resim yasağını uygulamak zorunda kalır. Henüz 11 yaşındaki Siggi’den ispiyonculuk yapmasını isteyen ama aynı zamanda sevdiÄŸi insan olan sanatçı Nansen yardım isteyince iÅŸler karışır. Ä°ki yetiÅŸkin arasındaki olaylardan “Uyum mu yoksa direnç mi†sorusu, Siggi için belirleyici ve yaÅŸamsal bir mesele halini alır. Ve böylelikle sanat ve ölüm arasında, yer yer dispozofobiye (kompulsif biriktirme hastalığına) doÄŸru ölü fareler, iskeletler ve de askerlerden çalınmış tablolar aynı kefede yer alacaktır. cumhuriyet.com.trProf. Dr. HalukÖzener: 7.2’den fazla enerji birikti
Prof. Dr. Haluk Özener: 7.2’den fazla enerji birikti figure > TBMM Genel Kurulu’nda, depreme karşı alınabilecek önlemlerin ve depremlerin zararlarının en aza indirilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırma komisyonuna ilgili kurumlar bilgi verdi. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Özener sunumunda, “Küçük depremlerin büyük depremlerin enerjisini aldığı†yönündeki yorumların teoride doğru ancak pratikte mümkün olmadığını söyledi. “Bu coğrafyada 7 ile 7.9 arasında ortalama her altı buçuk yılda bir deprem meydana geliyor†diyen Özener, Türkiye’deki 7 büyüklüğündeki son depremin 2011’de Van’da olduğunu vurguladı. Özener, “İstatistiğin üzerindeyiz. Felaket senaryosu olarak çizmiyorum ama şu anda dokuzuncu senedeyiz†diye konuştu.KAP NE ZAMAN DOLACAK?Depremin büyüklüğünden çok depreme ne kadar hazırlıklı olunduğunun önemini vurgulayan Özener, yılda 300 bin ya da 500 bin konut dönüştürme hedefleri açıklandığını anımsatarak “Süper hedefler ama bu hedeflerin peşinde koşup bunları gerçekleştirmemiz lazım. Yılda 500 bin bile olsa on beş sene gerekiyor tüm Türkiye için. İnşallah deprem bizi o kadar bekler†dedi. Marmara’da olması beklenen depreme ilişkin ise Özener, “7’nin üzerinde deprem zaten olacak. Bugün, yaptığımız hesaplamalarla 7.2’nin üzerinde enerji birikmiş durumda. Ne kadar su aktığını biliyoruz ama kabın ne zaman dolacağını bilmiyoruz†dedi. Sefa Uyar14 köye içme suyu sağlanan barajın yanıbaşında altın sondajına başlandı:‘Yeter artık, bir durun!’
14 köye içme suyu saÄŸlanan barajın yanı başında altın sondajına baÅŸlandı: ‘Yeter artık, bir durun!’ figure > TÃœMAD Madencilik AÅž Ayvacık’ın 14 köyüne su saÄŸlayan kanyakların üstünde altın madeni sondajına baÅŸladı. TÃœMAD Madencilik AŞ’nin altın madeni sondajına baÅŸladığı alanın çok yakınında Ayvacık’ın içme suyunu saÄŸlayan Ayvacık Barajı ve Akçin Göleti bulunuyor. Akçin Göleti’nden de çok sayıda köyün tarım alanı sulanıyor. Sondaja tepki gösteren Ekoloji BirliÄŸi EÅŸsözcüsü Süheyla DoÄŸan, “Covid pandemisinin nedeni zaten ormansızlaÅŸma ve yaban hayatına müdahale. Bizi daha ne kadar ormansızlaÅŸtıracaksınız? Daha kaç pandemiye sebep olacaksınız? Kuraklık var, susuzluk var, iklim krizi var! Siz bilmiyor musunuz? Size ne var ki, krizlerin yükünü yoksul halk çekiyor ne de olsa. Yeter artık, durun!.. Bir durun!†dedi.Ekoloji BirliÄŸi EÅŸsözcüsü Süheyla DoÄŸan, TÃœMAD Madencilik AŞ’nin Çanakkale Ayvacık’ın yanı sıra Lapseki ve Burhaniye-Ä°vrindi’de de altın madeni sondajı çalışması yaptığını söyledi. DoÄŸan, “Tokat-Erbaa’da Verusa, TaÅŸova’da UÄŸur Barlık, Niksar’da Eczacıbaşı, Amasya’da Koza Madencilik, Pozitif AÅž ve daha yüzlerce ÅŸirkete ruhsat veren bakanlık, bir dön bak yaptığına. Ne yaylalar kalıyor ne meralar ne ormanlar ne su kaynakları. Memleketin yüzde 70’i maden alanı oldu sayenizde†dedi. HİÇ MÄ° Ä°NSAF YOK!DoÄŸan özetle şöyle konuÅŸtu: “Hiç mi insafınız yok! Bu ne para hırsı, bu ne doymazlık, bu ne açgözlülük? Bu firmalara ruhsat veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı! Sana sesleniyorum: Pandemi koÅŸullarında 766 maden alanını ihale ettiniz, her gün yeni alanları ihaleye çıkarıyorsunuz. Her gün yeni ruhsatlar veriyorsunuz! Ayıp artık. Hiç mi vicdanınız yok? Ey Çevre ve Åžehircilik Bakanı! Sana da sesleniyorum: Pandemi koÅŸullarında ÇED süreçleri baÅŸlatıyorsunuz. Halkın katılımı toplantıları yapıyorsunuz. O kadar itiraz dilekçesi verdiÄŸimiz halde Cengiz Holding’e halkın katılımı toplantısı yaptırmaya kalktınız ve ortalık birbirine girdi! O ortamda acaba kaç kiÅŸi Covid kaptı!â€Â Cemil CiÄŸerimDeprem siyasi rekabet alanıdeÄŸil
Deprem siyasi rekabet alanı değil figure > CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’u ziyaret etti. Yaklaşık 45 dakika süren görüşmenin ana gündemini deprem konusu oluşturdu. Torun görüşmede, Kurum’a CHP’nin depremle ilgili kanun teklifleri ile İstanbul ve İzmir Büyükşehir belediyelerinin deprem konusunda hazırladığı çalışma raporlarını iletti.Torun, görüşmeyle ilgili yaptığı açıklamada, “Bilindiği üzere, ülkemizin yüzde 66’sı, 1. ve 2. derece deprem kuşağında yer almaktadır. Türkiye deprem tehdidi altındaki bir ülkedir, siyaset kurumu bu gerçekle bir an önce yüzleşmeli, gereken adımları ciddiyetle atmalı. Deprem bir siyasi rekabet alanı değildir. Şehirlerimizi deprem riskine karşı hazırlamak siyaset kurumunun kaçamayacağı bir sorumluluktur. Bu konuda, yerel yönetimlerle merkezi hükümetin işbirliği bir tercih değil hayati bir zorunluluktur†dedi.DÜZENLEME İHTİYACI VARDepreme hazırlığın Türkiye’nin birinci önceliği olması gerektiğini ifade eden Torun, “Tüm yerel yönetimlerimizle birlikte üzerimize düşeni yapmaya hazırız. İktidar adım atmadan, belediyelerin yapacakları sınırlıdır. Depreme hazırlık sürecinin etkili bir şekilde yürütülmesi için öncelikli olarak çözüm odaklı yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır†diye konuştu. Bakan Kurum’la depreme hazırlık konusunda atılması gereken adımlara ilişkin görüş ve önerileri paylaştıklarını belirten Torun, “CHP olarak görüşümüz şudur: Hiçbir proje, insanımızın canını korumaktan daha önemli değildir†diye konuştu. Mahmut LıcalıDoğa harikasıIstrancalar’da maden ocağıskandalı: Madene sınır yok
Doğa harikası Istrancalar’da maden ocağı skandalı: Madene sınır yok figure > Trakya’nın doğa harikası Istranca Ormanları’nın bir taşocağı işletmesinin izinsiz biçimde yurttaşın tarlasına girerek kazı yaptığı ve büyük çukurlar açtığı ortaya çıktı. Şarap üreticisi Mustafa Çamlıca’nın, bağ yapmak için aldığı 5 dönüm tarla vasfındaki arazi kil ve kömür ocağı işletmesi tarafından talan edildi. Tarlasını geri getirmenin mümkün olmadığını anlatan Çamlıca, bu araziyi bölgedeki kil için aldığını ve bu kil sayesinde bağ üzümlerinin çok değerli olduğunu söyledi. Çamlıca, işletme hakkında suç duyurusunda bulundu. Bu ocakların denetiminin çok zayıf olduğunu belirten Çamlıca’nın avukatı İlhan Durmuş da “Araziler talan edildikten sonra bize tek alternatif tazminat davası açmak kalıyor. Müvekillim yüksek tazminat değil, sadece tarla istiyor. Bağ ekmek istiyorsunuz. Bu da hakkınız†dedi.BÖLGEDEKİ KİL ÇOK DEĞERLİTozaklı Köyü Kil ve Kömür Ocağı işletmesi, Çamlıca’dan habersiz Lüleburgaz, Pınarhisar Tozaklı köyündeki 5 dönüm tarlasına bırakması gereken 20 metre mesafeyi de bırakmayarak girdi ve kazı yaptı. Arazide derin çukurlar açtı. İlgili yerlere işletmeyi şikâyet eden ve işletme hakkında suç duyurusunda bulunan Çamlıca, tarlasının kömür ocağının içine kaydığını belirterek “Bölgede en değerli maden kil. Çok değerli. Biz de bu araziyi bağ yapmak için bu nedenle seçtik. En iyi üzümler ve şaraplar bu kil sayesinde üretiliyor. Siz bu kili madende mi kullanacaksınız, yoksa o kili bağda mı kullanacaksınız? Burayı kazdığınız anda bu kil yok oluyor†dedi./Archive/2020/11/28/002637658-maden-1-max-rnk-arka.jpegRUHSATLAR İPTAL EDİLSİNArazisinin bir daha geri gelmesinin mümkün olmadığına dikkat çeken Çamlıca, “Bununla ilgili yasal süreç işleyecek. 5 dönüm feda olsun ama bunun sonucunda Istranca’da artık bütün işletmelerin ruhsatlarının iptal edilmesi lazım. Burada yok edilen taşın, kilin, kirecin tekrar geri getirilmesi mümkün değil. Oradaki doğanın tekrar geri getirilmesine imkân yok. Biz bağcılık yapıyoruz ve bu bağcılıktan katma değerli şarap üretiyoruz ve bunu yaparken ne buradaki taşı, ne kireci ne de kili yok ediyoruz. Buradaki kili, taşı yok eden işletmeler ‘kamu yararı’ kabul ediliyor. Bir de orman ve faunuya yok etme kararı veriliyor. Orada hayatlar yok oluyor ve geri gelmiyor†diye konuştu.Çamlıca’nın avukatı İlhan Durmuş da kil ocağının 20 metre derinlikte kazı yaptığına dikkat çekerek “Kömür ocağının izinli ve ruhsatlı arazisi ile bizim araziler arasında 20 metre yaklaşma mesafesi koyması gerekiyor. Bu mesafeyi aşmışlar ve bizim parsellere girmişler. Bununla kalmayarak 20, 30 metrelik bir çukur var ve tarla oraya göçmüş. Şu an can tehlikesi var. Çiftçi de traktör de sokamazsınız. İlgili yerlere başvurduk. Kömür ocağını işleten kişi de oraya geldi. Onlar olaya para ve anlaşma meselesi olarak görüyorlar ve bu tarım arazisini ‘bize satın, buradan maden çıkartalım’ diyorlar. Buranın bir alınış amacı var. Bağ ekilmek için alınmış bir tarım arazisi burası. Şu an oraya bağ ekmek de mümkün değil, bir anda her şey kömür ocağına yıkılabilir†diye konuştu.ÇİFTÇİLER KURTULAMIYORDenetim sorunu olduğuna dikkat çeken avukat Durmuş özetle şu ifadeleri kullandı: “Çiftçi kendi haklarını tam olarak kullanamıyor. Araziler talan edildikten sonra bizim tek alternatifimiz tazminat davası açmak kalıyor. Müvekillim yüksek tazminat değil, sadece tarla istiyor. Bağ ekmek istiyor. Üzüm ve şarap üretmek istiyor. Bu da hakkı. Bu bölgeler tamamen tarım olarak düşünülmüş zaten. Biz çiftçi olarak kendimizi madencilerden kurtaramıyoruz. Sanayinin atıklarından kurturamıyor köylü kendisini. Bütün dereler fabrika ve foseltik atıklarıyla doldu. Bağ üreticisinden ve çiftçiden mucize bekleniyor. İyi üretim bekleniyor. Geçmişten beri gelen bir süreç var. Kömür ocağı ruhsatı aldıktan sonra bunu hep genişletmiş. Zaten karşımızdaki kişi, tazminat vermek istiyor. Biz onun istediklerinin engelleyemiyoruz. Onu oraya sokmayarak onu maden sahasının dışına çıkarmayarak başta idare engelleyebilir.†Hazal OcakNASA, Güneşyüzeyinde Dünya’dan büyük 'güneşlekeleri' görüntüledi
Türkçe Haberler En Son Başlıklar NASA, Güneş yüzeyinde Dünya’dan büyük 'güneş lekeleri' görüntüledi figure > ABD Uzay ve Havacılık Ajansı (NASA), Soho 25 uydusuyla Güneş’in yüzeyindeki dev güneş lekesini görüntüledi. /Archive/2020/11/27/172250093-nasa-gunes-yuzeyinde-dunyadan-buyuk-gunes-lekeleri-goruntuledi_1.jpgGüneş'in Dünya'ya bakan tarafında, en büyüğü Dünya’dan birkaç kat büyüklükte bir grup güneş lekesini görüntülendi. Güneş lekesinin, Güneşin fotosfer katmanında oluşan görece soğuk manyetik anomalilerden oluştuğu belirtildi. Görece soğukluğun, yani parlaklığın sebebinin ise manyetik alanın, fotosferdeki ışınım miktarını azaltmasından kaynaklandığı ifade edildi. DHABilim KuruluÜyesi koronavirüsün ençok görüldüğüalanlarıaçıkladı
Bilim Kurulu Üyesi koronavirüsün en çok görüldüğü alanları açıkladı figure > Bilim Kurulu üyesi Tevfik Özlü, son zamanlarda artmaya devam eden koronavirüs vakalarında son durumu değerlendirdi. Bulaştırma hızını artıran kafeler ve restoranları kapattıklarını söyleyen Özlü, asıl tehlikenin ev içi ziyaretler olduğunu açıkladı. Sağlık Bakanlığı Korona virüs Bilim Kurulu üyesi Tevfik Özlü, CNN Türk’te katıldığı program sonrası koronavirüs salgını tedbirleri kapsamında yeni alınan önlemleri ve son durumu değerlendirdi.Alınan tedbirlerinin sonuçlarını ancak önümüzdeki hafta sonu anlayabiliriz diyen Prof. Dr. Özlü, bu sonuçlar sonrası salgın seyrine göre yeni kararlar alınabileceğini belirtti.KAMUSAL ALANLARI KONTROL EDEBİLİYORUZ AMA...Kamusal alanları kontrol edebildiklerini ifade eden Özlü, “Şu anda restoran ve kafelerde paket servise geçilmiş gibi görünüyor. 20 yaş altı ve 65 yaş üstü sokağa çıkmıyor. Haftasonu yasağı da etkili gibi görünüyor†ifadelerini kullandı."EV İÇİ TOPLANMALAR TEDBİRİN GÜCÜNÜ AZALTIR"Denetleyemediğimiz alanlar da var diyen Özlü, “ Evlerde kendi içinde toplanmaları bilmiyoruz. Yani restoranda ve kafede bir araya gelemeyenlerin evlerde toplanması, birlikte film seyretmesi, maç izlemesi ve sohbet etmesi bu tedbirlerin gücünü azaltacaktır. Vatandaşlar bu konuda bilinçli davranırsa, tedbirlerden sonuç alırız.†dedi. cumhuriyet.com.tr"Çılgın projem" sözlerini hatırlatanÖzkoç: Erdoğanİmamoğlu'ndanözür dilemelidir
"Çılgın projem" sözlerini hatırlatan Özkoç: Erdoğan İmamoğlu'ndan özür dilemelidir figure > CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kanal İstanbul için 'benim çılgın projem' sözlerini anımsatarak, "Daha önce devlet projesi demişti. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu, 'bu bir devlet projesi değil' deyince kendine soruşturma açıldı. Kimin projesiymiş? Recep Tayyip Erdoğan'ın çılgın projesiymiş. Recep Tayyip Erdoğan, derhal Ekrem İmamoğlu'ndan özür dilemelidir" diyerek çağrı yaptı. Özkoç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kanal İstanbul'a ilişkin 'Benim çılgın projemdir, yakında ihaleye çıkacağız' sözlerine tepki gösterdi. Özkoç, projeye ilişkin Erdoğan'ın daha önce 'devlet projesi' dediğini belirterek, "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu, 'bu bir devlet projesi değil' deyince kendine soruşturma açıldı. Şimdi kendisi ithaf etti. Kimin projesiymiş? Recep Tayyip Erdoğan'ın çılgın projesiymiş" dedi. "İMAMOĞLU'NA VE MİLLETE ÖZÜR BORCU VAR"Erdoğan'ın İBB Başkanı İmamoğlu'ndan özür dilemesi gerektiğini vurgulayan Özkoç, "Kendisine ve millete bir özür borcu vardır. Çünkü biz onun söylediği yalanları artık takip edemiyoruz" dedi. cumhuriyet.com.tr