News - Haberler
Ukrayna, 5 BayraktarÄ°HA alacak
Ukrayna, 5 Bayraktar Ä°HA alacak figure > Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay BaÅŸkanı Ruslan Homçak, 2021 yılında Türkiye’den 5 adet Ä°HA daha satın alacaklarını duyurdu. Genelkurmay BaÅŸkanı Homçak askeri tatbikattan sonra açıklamalarda bulundu. Homçak, 2021 yılında 5 adet daha Bayraktar insansız hava aracı (Ä°HA) alacaklarını bildirdi.Ukrayna ve Türkiye arasında 2019 yılında yapılan 69 milyon dolarlık anlaÅŸma kapsamında Ukrayna ordusu, 6 Bayraktar TB2 ve Roketsan üretimi 200 MAM-L tipi roket almıştı. Bunların yanı sıra 2 de Ä°HA kontrol merkezi Ukrayna ordusunun bünyesine dahil edilmiÅŸti.Yaz aylarında Türkiye’nin Ukrayna Büyükelçisi YaÄŸmur Ahmet Güldere yaptığı açıklamada, iki ülkenin ortak bir ÅŸekilde Ukrayna’da Ä°HA üretimini düşündüklerini belirtmiÅŸti. Ekim ayında ise Ukrayna Devlet BaÅŸkanı Vladimir Zelenskiy, Türkiye ile birçok askeri ve ağır sanayi alanlarında anlaÅŸmalar imzalamıştı.LÄ°BYA, SURÄ°YE VE KARABAĞ’DA BÃœYÃœK BAÅžARIUkrayna basınında çıkan haberlerde, Türkiye yapımı Ä°HA’ların Libya’da, Suriye’de ve Karabağ’da ciddi ÅŸekilde olayların seyrini deÄŸiÅŸtirdiÄŸi ve Rusya’ya ait Pantsir-S1 tipi hava savunma sistemlerini de imha ettiÄŸi altı çizilen detaylar arasında yer aldı.(Bekir Keskin /Ä°HA) Ä°HA“Bir bireyin,‘HerÅŸeyi biliyorum’edasına,Ä°stanbul hiçbir zaman fırsat tanımasınâ€
“Bir bireyin, ‘Her ÅŸeyi biliyorum’ edasına, Ä°stanbul hiçbir zaman fırsat tanımasın†figure > Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediye (Ä°BB) BaÅŸkanı Ekrem Ä°mamoÄŸlu, Arel Ãœniversitesi’nde konuÅŸtu. “Bir bireyin, ‘Her ÅŸeyi biliyorum’ edasına, Ä°stanbul hiçbir zaman fırsat tanımasın†sözleri dikkat çeken Ä°mamoÄŸlu, dün gerçekleÅŸtirilen ve Ä°stanbul’da “yeni taksicilik†döneminin ele alındığı UKOME toplantısının canlı yayınlanmasına itiraz edilmesine de tepki gösterdi. Ä°BB BaÅŸkanı Ekrem Ä°mamoÄŸlu, dün gerçekleÅŸtirilen ve Ä°stanbul’da “yeni taksicilik†döneminin ele alındığı UKOME toplantısının canlı yayınlanmasına itiraz eden TCDD 1. Bölge Müdürü Necmettin Acer’in talebini reddetmiÅŸti.Arel Ãœniversitesi’nin ev sahipliÄŸinde düzenlenen, “1.Örgütlerin Yönetimi Uluslararası Kongresiâ€nin açılış konuÅŸmasını yapan Ä°mamoÄŸlu, itiraza tepkisini, “Tümüyle kamuyu ilgilendiren, tümüyle kamunun önünde olması gereken, doÄŸruyu, yanlışı herkesin analiz etmesi gereken bir ortamın, ÅŸeffaf bir biçimde yayınlanmasını saÄŸlıyoruz uzun bir süreçtir. Bunu engelleme adına, Türkiye’nin önemli bir kamu kurumunun, önemli bir yöneticisi, önerge veriyor.Hayatı bu kadar ilgilendiren bir meselenin, vatandaşın önünde tartışılması kadar, iletiÅŸimin böylesi güçlü olduÄŸu bir ortamda bu ÅŸekilde yapılmasına karşı gelmek, aslında bugünün örgütlenme modelinde bence olmaması gereken bir birey tavrı. O tarz bireylerin, üst düzey yönetici haline gelmiÅŸ olması da kamu adına talihsizliktir†sözleriyle gösterdi.Ä°BB BaÅŸkanı Ekrem Ä°mamoÄŸlu, dün gerçekleÅŸtirilen ve Ä°stanbul’da “yeni taksicilik†döneminin ele alındığı UKOME toplantısının canlı yayınlanmasına itiraz edilmesine tepki gösterdi.Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediye (Ä°BB) BaÅŸkanı Ekrem Ä°mamoÄŸlu, Arel Ãœniversitesi’nin ev sahipliÄŸinde düzenlenen, “1.Örgütlerin Yönetimi Uluslararası Kongresiâ€nin açılış konuÅŸmasını yaptı.Ä°nsanlığın; örgütlenebilme, bir arada çalışabilme macerasının binlerce yıldır var olan bir süreç olduÄŸunu belirten Ä°mamoÄŸlu, “Bugüne geldiÄŸimizde; görev dağılımı yaparak, paylaÅŸarak, kaynakları etkili kullanarak süreci yönetebilme kabiliyetine eriÅŸmek, medeniyet tarihimizin en önemli görünmez baÅŸarı odağı diyebilirim. Çünkü, insanların örgütlü olmadığı taktirde, baÅŸarı elde edebilmesi mümkün deÄŸil. Bu baÅŸarıya ulaÅŸabilmek için bazı ilkelerin oluÅŸturulması ÅŸart†dedi.“İYÄ° LÄ°DERLÄ°K Ä°NSAN KAYNAÄžINI EN ETKÄ°N KULLANMAKTAN GEÇERâ€â€œKendi alanımda; yeni nesil siyaset ya da yeni nesil yerel yönetim terimini uzun yıllardır kullanıyorum†diyen Ä°mamoÄŸlu, “Çünkü, bu yüzyılda yeni nesli anlamak ve ona dönük bir alt yapıyla süreci hazırlamak ÅŸarttır, diye düşünüyorum. Buna; yeni nesil liderlik, yeni nesil örgütlenme modeli ve içine, bugünün çocuklarının, gençlerinin yarınlara doÄŸru giderken ne beklediklerini ne arzuladıklarını keÅŸfederek, analiz ederek metotlar belirlenmesi ÅŸarttır, diye düşünüyorum†şeklinde konuÅŸtu.Farklı yapılarda örgütsel yöneticilik deneyimlerinin olduÄŸunu belirten Ä°mamoÄŸlu, iyi bir liderliÄŸin insan kaynağını en etkin biçimde kullanmaktan geçtiÄŸini ifade etti. Örgütlenmeyle ilgili ana kriterlerinin liyakat, verimlilik ve ÅŸeffaflık olduÄŸunu vurgulayan Ä°mamoÄŸlu, dün gerçekleÅŸtirilen UKOME toplantısına gönderme yaptı. Åžeffaflığın, her kurumda için her sorunun çözümünde “ilaç†olduÄŸuna inandığının altını çizen Ä°mamoÄŸlu, ÅŸunları söyledi:UKOME’DE CANLI YAYIN ÅžEFFAFLIK Ä°LKESÄ° GEREĞİ“Şeffaflık, katılımcılığı ve demokratik bir yönetim anlayışını da teÅŸvik ediyor. Bunun, kendi örgütlenme modelim içerisinde ciddi anlamda faydasını görüyorum. Karar aÅŸamasında birçok konuyu Ä°stanbullunun önüne taşıdığımızı ve bunun bazen, bilinçli ya da bilinçsiz, kamu yöneticileri tarafından da garipsendiÄŸini, reddedilmeye çalışıldığını da görüyorum üzülerek.Bunlardan en yakını; dün, Ä°stanbul’da bir UKOME toplantısı yapıyoruz. Tümüyle kamuyu ilgilendiren, tümüyle kamunun önünde olması gereken, doÄŸruyu, yanlışı herkesin analiz etmesi gereken bir ortamın, ÅŸeffaf bir biçimde yayınlanmasını saÄŸlıyoruz uzun bir süreçtir. Bunu engelleme adına, Türkiye’nin önemli bir kamu kurumunun, önemli bir yöneticisi, önerge veriyor: ‘Bu engellensin.’ Niye? ‘Biz, kamu görevlisiyiz, memuruz…’ E niye geldiniz buraya ve neyi konuÅŸuyorsunuz? ‘İstanbul’un ulaşım koordinasyonuyla ilgili alınacak kararları.’ Her birisi Ä°stanbul halkını ilgilendiriyor mu? ‘Evet.’O zaman, hayatı bu kadar ilgilendiren bir meselenin, vatandaşın önünde tartışılması kadar, iletiÅŸimin böylesi güçlü olduÄŸu bir ortamda bu ÅŸekilde yapılmasına karşı gelmek, aslında bugünün örgütlenme modelinde bence olmaması gereken bir birey tavrı. O tarz bireylerin, üst düzey yönetici haline gelmiÅŸ olması da kamu adına talihsizliktir diye altını çizmek isterim.â€â€œBÄ°R BÄ°REYÄ°N, ‘HER ÅžEYÄ° BÄ°LÄ°YORUM’ EDASINA Ä°STANBUL HİÇBÄ°R ZAMAN FIRSAT TANIMASINâ€Kamu kurumlarının tek odağının, özel sektör kuruluÅŸları gibi, “kar odaklı†bir yönetim biçimi geliÅŸtiremeyeceÄŸine dikkat çeken Ä°mamoÄŸlu, göreve geldikleri andan itibaren Ä°stanbul’a, ÅŸeffaf anlamda bütüncül bir örgütlenme yapısı olarak baktıklarını vurguladı. Bu örgütlenme modeli içinde, ana unsurları sürecin içine katmayı hedeflediklerinin altını çizen Ä°mamoÄŸlu, amaçlarını, “Bir bireyin, ‘Her ÅŸeyi biliyorum’ edasına, Ä°stanbul hiçbir zaman fırsat tanımasın†sözleriyle özetledi.Ä°stanbul’un kültür, sanat, ticaret, yaÅŸam, mücadele gibi kavramlarla tanımlanabileceÄŸini belirten Ä°mamoÄŸlu, “Bir insanın tek başına bütün bunlarda uzman haline gelmiÅŸ olması mümkün mü? DeÄŸil. Bu mucizevi bir durum.Mümkün mü? DeÄŸil. Tak aksine; iyi bir örgütlenme modeliyle, iyi bir liderlik, yeni nesil bir liderlik, özgür alanlar, fikrini söyleyebilen yöneticiler, hatta fikrini söyleyemeyen, konuÅŸmayan yöneticin oturmadığı ortak akıl masaları… Tam aksine; ortak akıl masasına kendisini emanet etmiÅŸ bir lider ve bunu halkıyla buluÅŸturma konusunda moderatör görevini iyi yapan bir lider, güçlü bir örgütlenme modelini var eder, diye düşünüyorum. Bizim de ÅŸu anda, gerçekten Ä°stanbul’da var etmek istediÄŸimiz, yürütmek istediÄŸimiz örgütlenme modeli bu. ANKABu toprağın kadınları...
Bu toprağın kadınları... figure > Zine’nin öykülerinin hepsi kadın, hepsi hayat. Bazısı çok yakın bazısı uzak coÄŸrafyalardan. Kimi başında yazması, kimi sırtında astragan’ı, kiminin elinde ihanetin kırmızı ÅŸalı, kiminin kitabı ama hepsi kendi adının sahibi. YaÅŸar Seyman’ın Zine’si, bir balad, bir ÅŸarkı, bir mektup. Hem bir yazar kurgusu, hem bir siyasetçinin insan algısı ve bir aktivistin coÅŸkulu sesi var. Hüzünlü ama umutlu ve sevda dolu. ÇİĞDEM ÃœLKER/Archive/2020/11/27/130837336-ic.jpgFarsça ve Arapçanın ortak sözcüğüdür Zine; Anadolu’ya göçüp bu toprağın kadınlarına ad olurken, kâh ziynet (zinet) kavramındaki mücevher anlamını taşır, kâh zinde kavramındaki hayat anlamını. Her dilin son ünsüzü olan “Zâ€yi dille diÅŸ arasından sonsuzca çıkarabilmemiz ise hem hayat’a hem mücevhere yakışmış ve elbette kadın adı olmaya en uygun sözcük olmuÅŸtur.Zine’nin öykülerini ilgiyle okudum. Hepsi kadın, hepsi hayat. Bazısı çok yakın bazısı uzak coÄŸrafyalardan. Kimi başında yazması, kimi sırtında astragan’ı, kiminin elinde ihanetin kırmızı ÅŸalı, kiminin kitabı ama hepsi kendi adının sahibi.HAKSIZLIÄžA ÇIÄžLIK!Seyman kalemini üçlü bir sacayağının harlı ateÅŸinde ısıtan bir yazar. Sacayağının biri sendikacılığı, biri siyasetçiliÄŸi, üçüncüsü ise kadın hakları aktivistliÄŸine adanmış yılları. Bu üçü de baÅŸkasına ses, haksızlığa çığlık, haksıza engel olan alanlar.YaÅŸar Seyman hepsi zorlu bu mücadele meydanlarından geçerken belli ki kalemini hep cebinde taşımış. Ä°nce uçlu, renkli mürekkepli, insan sevgisiyle coÅŸan, dost ihanetiyle kırılan bir kalem. Sendikacı Seyman haksızlığı görmüş, siyasetçi Seyman çözüm aramış, kadın hakları aktivisti Seyman dünya kadınları tanımış ve yazar Seyman “Ömür Yoldaşım†diyerek baÅŸlamış Zine’nin ilk öyküsünü, ömür yoldaşı kalemine adamış. “Onlar, elinde kalemi az olanlardır ama onlar kalemi doÄŸru olana inananlardır†.Bu cümleler akla Åžair’in dizelerini getiriyor: “Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuÅŸ kadar çokturlar; korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar ve kahreden ve yaratan onlardır†DoÄŸrudur, onlardır bütün öykülerin baÅŸkiÅŸisi ve kitaba adını veren Zine’nin kız kardeÅŸleridir. Burada ve dünyanın her yerinde aynı kadınlardır. Yazgının alınlarındaki çizgisi, ellerindeki aÅŸiret simgesi kına kadar çıkmaz bir kalemle kazınmıştır.DÄ°LSÄ°Z ZÄ°NE!Bu anı-öykülerde, anlatıcı da gözümüze dimdik bakar, anlatılan kadınlar da. Bazıları hâlâ kurtlarla koÅŸar ama çoÄŸu çoktan unutmuÅŸtur koÅŸmayı. Kitaba adını veren Zine; bir dilsiz kadındır, laldır, konuÅŸamaz, aÄŸzından ses, dilinden söz çıkmaz. Adı bir ironi gibi Zine/hayat olsa da acının ve ölümün yoldaşıdır, çığlığını içine haykırır, utanır, üzülür ama direnir, hayata katılır. KonuÅŸamaz ama dinler, söyleyemez ama alfabe öğrenir. Bu yüzdendir Zine öykülerdeki kadınların ortak adıdır.Yazar bir derin hafızadır. Her sözün ve nesnenin çaÄŸrışımıyla okuru peÅŸine takar, Sim dağının ardındaki kentten gelen kadının sesiyle umutkondu semti’nde durur, Gülperçem’in dövmesinde anlam bulur, kekik satan Nine ile soluklanır. Mademki duydukları ve dinledikleri aklında bir dövme gibi kazılıdır alır kalemi, yazar.DÖVME!Dövme, aslında bir kadın süsü bir kadın imgesi, bir kadının sessizliÄŸin içinden gelip sizinle konuÅŸması deÄŸil midir. Kadının yürüyüşünün, gülüşünün, her deviniminin gözaltına alındığı coÄŸrafyalarda dövme, ne denli güçlü bir varlık iÅŸaretidir. Asla silinmeyecek bir ÅŸekli deriye kazımaktır. Var olmak, görünür olmak ihtiyacının en güçlü dışa vurumudur. Dövme, insanın tarihi kadar eski ve her yerde aynı ihtiyacın karşılığıdır.YaÅŸar Seyman dövmeyi Ugandalı sendikacı Ä°rma üzerinden anlatırken kadraja Gülperçem girer. SevdiÄŸinin adını iki göğsünün arasına kazdıran, inatçı, sevdalı Gülperçem. O, korkunç bir öfkenin kadınıdır. KimliksizliÄŸine ve yok sayılmasına duyduÄŸu öfkeyle yaÅŸar.Peki; “öfke†nedir; Seyman’ın kalemi hemen soyutlamaya, kavramı temellendirmeye giriÅŸir. “Ondaki öfkeyi sevmedim. Oysa öfkeyi severdim. Ä°nsana dinamizm kazandırdığını düşünürdüm†der. Yazar; bunu her öykü de yapacak, konunun kendindeki izdüşümünü de yazacaktır. “Şükretmek, isyan, tutunmak, dünyayı deÄŸiÅŸtirmek, gerçekleÅŸtirmek†sorguladığı ve kendindeki karşılığını aradığı kavramlardır.YAMAN BÄ°R İÇ HESAPLAÅžMASeyman dinlediÄŸi kadınların öykülerine ve kendi gerçeÄŸine aynı dikkatle bakar. Kapağında anı-öykü yazan Zine; yaman bir iç hesaplaÅŸmadır ve kendi kalbinin üstündeki dövmeyi ifÅŸa etmenin tam zamanıdır. “justitia vitrim regina (adalet erdemlerin kraliçesidir.)Edebiyatın yumuÅŸak gücü, dövme yapılırken duyulan acıyı, gözükara Gülperçem’in hışmını, yakın tarihi olaylarını sisli bir dille anlatır sonra araya edebiyat girer, acıyı unutmaya davet eder. Okulsuz, elektriksiz bir köyde, 12 yaşında evlendirilen Gülbahar’ın acısı; derdini denize döken yaÅŸlı kadının gözyaşına karışır, belki fonda “Sarı Gelin†duyulur. Hayat, edebiyata karışır, anılar okurun malı;, öyküler, edebiyat sosyolojisi için bir kanıt ve belge olur.‘YÃœZ AKI BÃœTÃœN KADINLARI PARÇALADIK!’Öykü kadınlarının çoÄŸunun zihni kıskançlıkla doludur. Yazar; “ruhları yaralı kadınlar†der onlara ve metni, eleÅŸtirel söylemle geliÅŸtirir. Ä°letiyi finalde verir. “O parçaladığınız kadın bu akÅŸam masamızda olsaydı dünyayı konuÅŸuyor olurduk. Oysa biz ne yaptık, baÅŸarılı ve ses duvarını aÅŸmış, Türkiye’nin yüz akı kadınlarından birini parçaladık. Yani yüz akı bütün kadınları parçaladık.â€Ã–yküye dönüşmüş bütün bu anılar belli ki yazarın kiÅŸisel tarihinde dönüm noktaları, farkındalık eÅŸikleridir, kendi kutup yıldızlarına selamlar gönderir. M. Luther King’ten R. Luxemburg’a, Montessori’den Beavoir’e bir portreler galerisi önümüzde açılır.YaÅŸar Seyman’ın Zine’si, bir balad, bir ÅŸarkı, bir mektup. Hüzünlü ama umutlu ve sevda dolu. CoÅŸkuyla biriktirdiÄŸi anılar, tanıdığı insanlar, tanık olduÄŸu olaylar... Orada, hem bir yazar kurgusu hem bir siyasetçinin insan algısı ve bir aktivistin coÅŸkulu sesi var. Zine’ de bir hayatı okuyoruz öykü lezzetinde.Zine / YaÅŸar Seyman / Bilgi Yayınevi / 240 s. /2020. ÇiÄŸdem ÃœlkerParçalıay tutulmasıne zaman?
Parçalı ay tutulması ne zaman? figure > Parçalı ay tutulması ne zaman, Türkiye’den görülecek mi? Bu sene üçüncü kez yaşanacak olan ay tutulması çıplak gözle izlenebilecek ancak Türkiye'den görülemeyecek. 30 Kasım 2020’deki Parçalı Ay Tutulması genel zaman ile 07.30-11.56 saatleri arasında gerçekleşecek. Tutulma Avrupa’nın kuzey batısı, Kuzey ve Güney Amerika, Avustralya, Asya, Atlantik Okyanusu’nun kuzeyi ve Pasifik Okyanusu’ndan görülebilecek.2020’nin en önemli gök olayı ise 14 Aralık 2020’deki tam Güneş tutulması olacak. Ancak bu tutulma da Türkiye’den görülemeyecek. Genel zaman ile 13.34-18.53 saatleri arasında gerçekleşecek tutulma, Güney Amerika, Antarktika, Pasifik Okyanusu, Atlantik Okyanusu’nun güneyi ve Afrika’nın güneydoğusundan izlenebilecek. Tutulmanın tam olarak görülebileceği tek kara parçası ise Güney Amerika. Güney Amerika’da da Arjantin olacak. cumhuriyet.com.trTaksim'de kadınımetrelerce takip eden sanık tahliye edildi: Uğraşmak istemiyorum,şikayetimden vazgeçiyorum
Taksim'de kadını metrelerce takip eden sanık tahliye edildi: Uğraşmak istemiyorum, şikayetimden vazgeçiyorum figure > Taksim İstiklal Caddesi’nde taciz iddiasında müşteki Ö.K.' uğramak istemiyorum diyerek şikayetinden vazgeçince dava dosyası düştü. /Archive/2020/11/27/125928514-73.jpgİstiklal Caddesi’nde Ö.K.’yı uzun süre takip ettiği anlar kameraya yansıyan ve ‘cinsel saldırı’ ile ‘cinsel taciz’ suçlarından tutuklanan zanlı hakkında karar açıklandı. 13 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan dava İstanbul 60. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada, müşteki Ö.K. SEGBİS sistemi ile hazır edildi. Sanık S. T. ise duruşmaya katılmadı.Duruşmada söz verilen Ö.K., ' ben uğraşmak istemiyorum. Şikayetimden vazgeçiyorum' dedi. Müştekinin beyanının ardından kararını açıklayan hakim, şikayetten vazgeçilmesi nedeniyle davaya ilişkin düşme kararı verilmesine hükmetti.NE OLMUŞTU?Taksim'de İstiklal Caddesi'nde Ö.K. isimli kadını takip ettiği kameralara yansıyan S.T. polis tarafından gözaltına alınmıştı.S.T. karakoldaki işlemlerinin ardından serbest bırakılmıştı. S.T. hakkında çıkan cinsel taciz haberleri üzerine işten çıkarıldığı ve linç edildiğini söyleyerek hakkında çıkan haberlere karşı savcılığa şikâyet dilekçesi vermek üzere Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na gelmişti. Adliyedeyken hakkında gözaltı kararı olduğunu öğrenen S.T. polisler tarafından bir kez daha gözaltına alınarak çıkarıldığı Nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği'nce 21 Eylül 2020'de 'Cinsel saldırı' suçlamasıyla tutuklanmıştı. Hakkında dava açılan S.T. ilk duruşmadaki savunmasında, "Olay günü Beyoğlu'na gidiyordum. Müştekiyi gördüm gözleri kötüydü ve düşecek gibi oldu. Kulağında kulaklığı vardı duymaz diye yanına oturdum. Müştekiyi karşı herhangi bir temasım olmadı. Suçsuzum, tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum" demişti. Herhangi bir kötü niyeti olmadığını da söyleyen S.T. sadece müştekinin yanında yürüdüğünü belirtmişti. cumhuriyet.com.trVakıfBank BaşantrenörüGuidetti: Gücümüz yerinde
VakıfBank Başantrenörü Guidetti: Gücümüz yerinde figure > 2021 CEV Şampiyonlar Ligi C Grubu 1. Ayak'ta oynadığı 3 maçı da kazanan VakıfBank'ta Başantrenör Giovanni Guidetti, ''Yeniden Şampiyonlar Ligi'nde oynadığımız için çok mutluyuz" dedi. 2021 CEV Şampiyonlar Ligi C Grubu 1. Ayak'ta oynadığı 3 maçı da kazanan VakıfBank'ta Başantrenör Giovanni Guidetti, ''Yeniden Şampiyonlar Ligi'nde oynadığımız için çok mutluyuz. Farklı bir formatta oynadığımız için başta düşünceliydik. Ama takım olarak bu zorlukla iyi baş ettik ve üç maçımızı da kazandık. Geçen sezonki gibi bu sezon da öz güvenli bir şekilde maçlarımıza çıkıyoruz. Takım olarak aynı motivasyonla oynuyoruz. Biz güçlü bir takımız ve maçların her anında bu gücü gösterdik. Şampiyonlar Ligi'ne iyi bir başlangıç yaptık'' dedi.CEV Şampiyonlar Ligi'ni dört kez namağlup olarak kazanan VakıfBank Kadın Voleybol Takımı, Bulgaristan'da düzenlenen 2021 CEV Şampiyonlar Ligi C Grubu 1. Ayak'ta oynadığı üç maçı da kazanarak, grup aşamasına 3'te 3'le başladı. LKS Commercecon Lodz ve ASPTT Mulhouse VB'yi 3-0'la geçen sarı-siyahlılar, son maçında VC Maritza Plovdiv'i 3-1 yendi. VakıfBank Başantrenörü Giovanni Guidetti, ''İlk olarak yeniden burada olduğumuz, yeniden Şampiyonlar Ligi'nde oynadığımız için çok mutluyuz. Farklı bir formatta oynadığımız için başta düşünceliydik. Ama takım olarak bu zorlukla iyi baş ettik ve üç maçımızı da kazandık. Geçen sezonki gibi bu sezon da öz güvenli bir şekilde maçlarımıza çıkıyoruz. Takım olarak aynı motivasyonla oynuyoruz. Biz güçlü bir takımız ve maçların her anında bu gücü gösterdik. Şampiyonlar Ligi'ne iyi bir başlangıç yaptık'' diye konuştu."GÜNDEN GÜNE YÜKSELEN GRAFİĞİMİZ VAR"VakıfBank Kaptanı Melis Gürkaynak ise, ''Geçen sezon yarı finale çıktığımız turnuva iptal edilmişti. O yüzden bu sezon farklı bir motivasyonla maçlara çıkıyoruz. Pandemi nedeniyle Şampiyonlar Ligi farklı bir formatta oynanıyor. Burada üst üste üç maç oynadık. Üç maçta da çok iyi oynadığımızı düşünüyorum. Günden güne yükselen bir grafikle maçlarımızı kazandık. Bu bizim için önemliydi. Birinci ayaktaki üç maçımızı da kazandığımız için mutluyuz. Şimdi ligde Galatasaray'a karşı çok önemli bir maça çıkacağız'' şeklinde konuştu. Maritza Plovdiv maçının en değerli oyuncusu (MVP) seçilen VakıfBank'ın Sırp pasörü Maja Ognjenovic de, ''Bu sezon herkes için tuhaf bir sezon oluyor. Tüm dünya için değişik bir yıl geçiyor. Bu yüzden her zamanki gibi normal ve alışılagelmiş bir sezon yaşamıyoruz. Takım olarak ilk maçın başından son maç bitine kadar iyi motive olduk. Türkiye Ligi'nde olduğu gibi Şampiyonlar Ligi'ne de iyi bir başlangıç yaptık. İki kulvarda da iyi bir noktadayız. Grup maçlarımızda çok iyi mücadele ettik ve üç rakibimizi de kaliteli oyunlarla yendik. Şimdi takım olarak Türkiye Ligi'ne odaklanacağız. Önümüzde Galalatasaray'la oynayacağımız önemli bir maçımız var. Aralık ayında da önemli maçlara çıkacağız. En büyük dileğim; bu sezonu başarılı ve sağlıklı bir şekilde bitirebilmek'' ifadelerini kullandı. DHAYılmaz Vural yoğun bakıma kaldırıldı
Yılmaz Vural yoğun bakıma kaldırıldı figure > Geçtiğimiz günlerde sağlık sorunları nedeniyle Kadıköy Acıbadem Hastanesi'ne kaldırılan teknik direktör Yılmaz Vural yoğun bakıma alındı. Tecrübeli teknik direktör Yılmaz Vural geçtiğimiz günlerde sağlık sorunları nedeniyle Kadıköy Acıbadem Hastanesi'ne kaldırılmıştı.Yılmaz Vural'ın yoğun bakıma alındığı öğrenildi. cumhuriyet.com.trMustafa Balbay'dan 'Salkım Söğüt'
Mustafa Balbay'dan 'Salkım Söğüt' figure > DoÄŸa ve insan arasındaki etkileÅŸimi efsanelerle kuran ve “DoÄŸa varsa hayat var†düşüncesiyle bu etkileÅŸimin sürekli olmasını arzulayan çocuk kitabı Salkım Söğüt’te; doÄŸanın dengesine dikkat çekiliyor. Efsanelere dayalı bilgi aktarımlarıyla kurgulanmış kitabın yazar ve ‘Söğüt AÄŸacı’nın öğütlerinden, oluÅŸtuÄŸu söylenebilir. Ele aldığı konular, görsel yapısı ve anlatım özellikleriyle ilk gençlik dönemine daha uygun bir kitap. En önemli özelliÄŸi bir söğüt aÄŸacı aracılığıyla doÄŸa ve çevre duyarlığına iliÅŸkin önemli bilgilerin yaÅŸantı odaklı örneklerle verilmesi. Söğüt aÄŸaçlarının mevsim deÄŸiÅŸiklerini yansıttığı 12 resim YaÄŸmur Balbay tarafından yapılmış. /Archive/2020/11/27/125357564-ic1.jpgEFSANELERÄ°N Ä°ZÄ°NDE DOÄžA Ä°LE Ä°NSAN!Birbirini çok seven kız ve delikanlı bir salkım söğüt aÄŸacının gölgesine oturup derin bir sohbete baÅŸlarlar. Öyle ki zamanı unuturlar ve gelecek hayalleri kurarlar. Ancak bir süre sonra hava bozmaya baÅŸlar ve ufuk grileÅŸir. Åžiddetli bir yaÄŸmur baÅŸlayacaktır. Söğüt aÄŸaçları o zamanlar dalları gökyüzüne doÄŸru yükseldiÄŸi için gençlere seslerini duyuramaz.Rüzgâr bir süre sonra daha da ÅŸiddetlenir yaÄŸmur yaÄŸmaya baÅŸlar. Ancak iki genç birbirlerinin gözlerine bakmaktan gelen tehlikenin farkına varmazlar. Irmağın seviyesi yükselir. Gençler öylesine aÅŸk doludurlar ki artan ÅŸiddeti hissedemezler. Tüm söğüt aÄŸaçları gençleri uyarmayı baÅŸaramazlar. Nerdeyse yerle gök birleÅŸir, sele dönüşür.Delikanlı birden kendine gelir ve söğüt aÄŸacına yaslanır. Ancak sevgilisinin sulara kapılıp gittiÄŸini görünce dayanamaz ve kendini suya bırakır. Kızı yakalar ancak sel o kadar ÅŸiddetlidir ki gençler selin içinde yine birbirini kaybeder.Söğüt aÄŸaçları bir ÅŸeyler yapamamanın acısını ve gerilimini yaÅŸarken içlerinden biri “bizim dallarımız ne iÅŸe yarar?†diye bağırır. Delikanlı sevgilisini elinden kaçırmanın kahrıyla yukarı bakar ve gökyüzünden yardım ister. Bunun üzerine tüm söğüt aÄŸaçları dallarını hızla yere eÄŸerler ve bu dallar binlerce tutamak haline gelir. Gençler bu dallara tutunurlar ve hayatta kalırlar.Söğüt aÄŸaçları canların ve aÅŸkın yaÅŸamasını saÄŸladıkları için yeni hallerini çok severler ve o günden beri tüm dallarını salkım salkım sallarlar./Archive/2020/11/27/125431626-ic2.jpgAÄžAÇLARIN TEK DÜŞMANI: BENCÄ°L Ä°NSAN!Bu efsane Mustafa Balbay’ın kaleme aldığı Salkım Söğüt isimli çocuk kitabının ana izleÄŸini oluÅŸturuyor. Ä°lk bölümde, “EÄŸer insan eli ile zarar görmezse kışın aÄŸaçlarda yüz binlerce yaprak olacak tohumcuklar vardır. AÄŸaç onların hiçbirini feda etmez†gibi “ders†niteliÄŸinde tümceler, yazarın dilinden aktarılır.Yazar bu bölümde okura doÄŸrudan hitap etmeyi ve doÄŸanın yaÅŸam döngüsünü anlatmayı tercih etmektedir. AÄŸaçların meyve veren ve vermeyen diye ayrılmasının insanların bencil yaklaşımlarının bir sonucu olduÄŸunu ve aÄŸaçların tek düşmanının duyarsız, farkındalığı düşük insanlar olduÄŸu düşüncesi de yine yazar tarafından doÄŸrudan verilmektedir.Bu tümceler aynı zamanda doÄŸa ile insan iliÅŸkisine yönelik önemli belirlemeleri de içermektedir: “Kış mevsimi aÄŸaçların o çıplak görünen dallarının içinde büyük bir hazırlığın sürdüğü dönemdir. Onlar baharı insanlardan daha sabırsız bekler. O kadar sabırsız beklerler ki kimi aÄŸaçlar ÅŸubat ayının sonundaki ilk sıcaklarda patlayıverir. Erken açan bahar çiçeklerine yaÄŸan mart karı, yaÅŸamın sürprizlerle dolu olduÄŸunu anlatır insana.â€/Archive/2020/11/27/125503188-ic3.jpgTOPLUMSAL FARKINDALIÄžIN ÖNEMÄ°Yazar, “Dalların altında durun, birkaç dalı birlikte tutup kendinize doÄŸru hafifçe çekip sallayın. YaÄŸmur banyosu nasıldı?†gibi tümcelerle çocukları yaÅŸantı ve deneyime dayalı öğrenmeye davet eder. Yazara göre dünyadaki en büyük mucize, en doÄŸal olan ÅŸeydir. Dünyada görmek istemeyen kadar kör, duymak istemeyen kadar sağır bir insan yoktur. Ona göre doÄŸa hiç alınganlık göstermez. Asıl olan üretmek, hayatın içinde olmaktır. Yazar bu tümceler ile çocuklara toplumsal farkındalığın önemini hatırlatır.Kitabın kurmacaya dayalı anlatımı 17. sayfadan baÅŸlamaktadır. Kurgu, ‘Söğüt AÄŸacı’ aÄŸacı ile Âdem ve Havva adlı çocuklar arasında geçen konuÅŸmalar ve söğüt aÄŸacının çocuklara anlattığı efsanelerle biçimlendirilmiÅŸtir. Yazar bu bölümde farklı bir anlatım biçimini kullanmış, bilgi aktarma iÅŸlevini söğüt aÄŸacına devrederek bu bölümde de sürdürmüştür./Archive/2020/11/27/125525954-ic4.jpg‘DOÄžAYA ZARAR VERENÄ°N TUTTUÄžU ALTIN OLSUN!’Yazar, küresel ısınmanın üzerinde durduÄŸu bölümlerde daha çok didaktik bir anlatımı tercih etmektedir. Söz gelimi, yeryüzünün 2 derece fazla ısınması durumunda çölleÅŸen toprakların artacağı gerçeÄŸini, insan bedeninin sıcaklığının 2 derece artmasına verdiÄŸi tepki ile somutlaÅŸtırarak aktarır.“DoÄŸaya Zarar Verenlerin TuttuÄŸu Altın Olsun†baÅŸlığı ile düşüncelerini, tuttuÄŸu altına dönüşen kralın öyküsü ile örneklendirir. Ona göre “DoÄŸa sürekli resimler yaparken hiç silgi kullanmadan kendini yeniler. Çünkü insanın doÄŸadan öğreneceÄŸi çok ÅŸey vardırâ€.Bu nedenle doÄŸayı yok eden kiÅŸilerin, bir zeytin tanesinin aynı büyüklükteki bir hazine parçasından deÄŸerli olduÄŸunu kavramaları ve fark etmeleri gerekir. Aksi durumda kaderlerinin kral ile aynı olacağı mesajı verilir.Kitapta türkülerin bu topraklar için önemi üzerinde de durulmaktadır. “Anadolu insanı sevincini, kederini, düğününü, matemini her ÅŸeyini türkülerle yaÅŸamıştır.â€/Archive/2020/11/27/125554938-ic5.jpgRESÄ°MLER YAÄžMUR BALBAY’A AÄ°TTürkülerin her biri ayrı bir efsanedir. Bir Kastamonu türküsü olan “Manda Yuva Yapmış Söğüt Dalına†türküsünün öyküsü de çocukların ‘Öğüt AÄŸacı’na dönüştürdüğü ‘Söğüt AÄŸacı’ üzerinden aktarılmaktadır. ‘Söğüt AÄŸacı’ bir bilge kiÅŸiyi temsil eder. Bilge kiÅŸi çocuklara öğüt almanın vermekten daha zor olduÄŸu, doÄŸanın insana deÄŸil, insanın doÄŸaya ait olduÄŸunu anlatır.Söğüt aÄŸaçlarının mevsim deÄŸiÅŸiklerini yansıttığı 12 resim YaÄŸmur Balbay tarafından yapılmış. Efsanelere yansıyan doÄŸa ve insan iliÅŸkisinin bir gencin hayal dünyasına ve çizgilerine yansımasının etkisini bu kadar net görmek, bu kitabı tüm gençlere tavsiye etmek için oldukça geçerli bir neden. DoÄŸa ve insan arasındaki etkileÅŸimi efsanelerle kuran ve “DoÄŸa varsa hayat var.†düşüncesiyle bu etkileÅŸimin sürekli olmasını arzulayan Salkım Söğüt’ü okumanız dileÄŸiyle...Salkım Söğüt / Mustafa Balbay / Cumhuriyet Kitapları / 80 s.Salkım Söğüt / Mustafa Balbay / Cumhuriyet Kitaplır / 80 s. / 2020. Ömer AdıgüzelGençyetenek Ege, UluslararasıMüzik Festivali'nde Türkiye'yi temsil ediyor
Genç yetenek Ege, Uluslararası Müzik Festivali'nde Türkiye'yi temsil ediyor figure > İzmirli lise öğrencisi 14 yaşındaki Ege Seçer, 2220 Uluslararası Müzik Festivali'nde "Göreceksin Kendini" adıyla bilinen "Tu Te Reconnaitras" adlı şarkıyı seslendirerek finalistler arasına girmeyi başardı. /Archive/2020/11/27/130622103-thumbsbc664b27c36cb79cd35198110f10eb7c87.jpgEge Seçerİzmirli genç yetenek Ege Seçer, tüm dünyadan 548 katılımcının yarıştığı 2220 Uluslararası Müzik Festivali'nin ilk 35 finalisti arasında yer aldı.Işılay Saygın Güzel Sanatlar Lisesi öğrencisi 14 yaşındaki Ege Seçer, davet üzerine Ukrayna Dışişleri Bakanlığı desteğiyle düzenlenen ve 14 ülkeden çocuk ve gençlerin rekabet ettiği 2220 Uluslararası Müzik Festivali'ne katıldı.Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle internet üzerinden gerçekleştirilen yarışmanın jüri elemesi sonucunda Seçer, ilk 87 finalist arasına girdi.Youtube üzerinden halk oylamasıyla devam eden yarışmanın ikinci elemesinde ise 11 ülkeden 35 süper finalist belirlendi.Hırvatistan, Arnavutluk, Kazakistan, Karadağ, Moldova, Slovenya, Ukrayna, Kazakistan, Letonya, Azerbaycan'dan genç yeteneklerle birlikte süper finale Ege Seçer de seçildi.Seçer, Türkçe "Göreceksin Kendini" adıyla bilinen "Tu Te Reconnaitras" adlı şarkıyı seslendirerek Türkiye'yi uluslararası yarışmada temsil eden genç yetenek oldu.ÖĞRETMENİNDEN TAM DESTEKEge Seçer'in öğretmeni İlhan Cinpir, yeteneği ve başarıları sayesinde "altın ses" olarak anılan öğrencisinin birçok müzikal projede başrol aldığını ifade etti.Cinpir, 6 yaşından bu yana çalıştırdığı Ege'nin çok parlak bir sese sahip olduğunu, 2220 Uluslararası Müzik Festivali finalistleri arasında da dikkat çektiğini kaydetti.Yarışmanın jüri tarafından belirlenen finalistlerinin daha sonra seyircilerce oylandığını aktaran Cinpir, "Ses konusunda bu yaş için dünya çapında düzenlenen çok yarışma yok. Ukrayna merkezli düzenlenen yarışma için bizim öğrencimize ulaşmışlar. Öğrencimizin Türkiye'yi en iyi şekilde temsil edeceğine inanıyoruz" dedi.GÜNDE 6-7 SAAT ÇALIŞIYOR/Archive/2020/11/27/130947195-new-folder-9ege1.jpgGenç yeteneğin babası Dara Seçer de kızının sanata ilgisinin küçük yaşlarda başladığını belirtti.Ailesinin desteğiyle Ege'nin kısa sürede büyük yol aldığını dile getiren Seçer, büyük organizasyonlar öncesi kızının günde 6-7 saat çalıştığını anlattı.Kızıyla gurur duyduğunu ifade eden Seçer, "Bu yarışma bizim için uluslararası anlamda bir ilk. Avrupa'daki diğer yarışmalara da katılacağız" diye konuştu.MÜZİKAL OYUNCUSU OLMAK İSTİYOREge Seçer de müziğin hayatının en önemli parçası olduğunu söyleyerek, "Türkiye'nin müzikal oyuncusu olmak istiyorum" dedi.Gelecekte de kendini hep sahnede hayal ettiğini belirten Seçer, şöyle konuştu:"Sahnede olmak, şarkı söylemek, dans etmek isterim. Bir müzikalin içinde olmayı hayal ediyorum. Jessy ve Annie müzikallerinde oynadım. Çok eğlenceliydi. Büyük operacı ve tiyatrocularla aynı sahnedeydim ve sahnede olmayı istiyorum. Bir Türk olarak ülkemi yurt dışında temsil etmeyi hedefliyorum, bunun için de müzikseverlerin desteğini bekliyorum."Ege Seçer'in performansı buradan izlenebilir. cumhuriyet.com.trDilencininüzerinde araba anahtarıile döviz ve Türk lirasıçıktı
Dilencinin üzerinde araba anahtarı ile döviz ve Türk lirası çıktı figure > Zeytinburnu'nda zabıta ekiplerince yakalanan dilencinin üzerinde bir araba anahtarı ile 125 Avro, 300 dolar ve 3 bin 345 TL bulundu. /Archive/2020/11/27/124648818-47.jpgAlınan bilgiye göre, Zeytinburnu Belediyesi Zabıta Müdürlüğüne bağlı ekipler, Gökalp Mahallesi'nde dilencilik yapan Ö.Y'yi yakalayarak Merkezefendi zabıta merkezine götürdü. Ö.Y'nin üst aramasında 125 avro, 300 dolar ve 3 bin 345 TL ile bir araba anahtarı bulundu.Kabahatler Kanunu'na göre hakkında yasal işlem yapılan Ö.Y'nin üzerinden çıkan paralar muhafaza altına alındı.Ö.Y'nin para dilendiği anlar ise kameralara yansıdı. Görüntülerde dilencinin Zeytirburnu'na bir araçla geldiği, topladığı paraları başkasına verdiği görülüyor. AAMeltem Cumbul Kafka'nınölümcül aşkıile sahnede
Meltem Cumbul Kafka'nın ölümcül aÅŸkı ile sahnede figure > Meltem Cumbul, Tiyatro Festivali için hazırladığı oyunu Ben 'Sevgili Milena'yı ilk kez geçen hafta DasDas'ta sahneledi. Oyunu izledim. Hareketin, müziÄŸin iç içe geçtiÄŸi ilginç bir çalışma olmuÅŸ. Pandemide tiyatroya giden insanlarla bir arada olmak da güzeldi... Ä°lk gençliÄŸimizde, Bomonti’de pek de salonu andırmayan bir mekânda tiyatro yapmaya çabalıyorduk. Meltem o dönem çok ünlü popüler kültürün parçası genç oyuncuydu. Radyoda yıldız olmuÅŸtu, ardından televizyon, derken uçtu gitti.  İnanmadığı iÅŸlerden sakındı kendini. Düşünmeye, anlamaya, yaratmaya zaman ayırdı. Ä°zimizi kaybetmiÅŸtik, bir süre yurtdışındaydı, dönünce oyuncuların emekçi olduÄŸunu kanıtlamayı koyuldu bir grup arkadaşıyla. Baskı günlerinde sendika baÅŸkanlığı yaptı. Akademik boyutla baktı oyunculuÄŸa ve en önemlisi bu zor süreçte ifade özgürlüğü, insan hakları, kadın konusu baÅŸta olmak üzere hep ses verdi.  /Archive/2020/11/27/124333882-mc1.jpegPopüler kültüre hızla mesafe koydun, kendini usulca inÅŸa ettin. Şöhret, para, iktidar ne demek sence? Bu bilgi kirliliÄŸi karşısında insan nasıl bulur yolu, kendini nasıl ifade eder?  Aslında bu ülkede ben nasıl meÅŸhur oldum? Sorusunu sana sormak isterim. Popüler kültür beni neden bu kadar baÄŸrına bastı? Neden bu kadar çok merak ediliyorum? Bu sorulardan anlayacağınız gibi beyefendi çalışmaktan baÅŸka bir yol bilmem ben. MesleÄŸime tutkuyla baÄŸlıyımdır ve geliÅŸimi için bilgiye önem veririm. Bilgiye de kaynağından ulaÅŸmak isterim. Müşfik Kenter, OÄŸuz Aral, Cihan Ãœnal, Zeliha Berksoy’la baÅŸlayan Tiyatro OyunculuÄŸu eÄŸitimime Royal Shakespeare Company’de devam ettim. Ardı ardınca çektiÄŸim filmlerdeki çalıştığım yönetmenler ve rol arkadaslarım doÄŸru yolda yürümemi saÄŸladı. Sanatla kendimi ifadelendirmeyi tercih ederim. /Archive/2020/11/27/124607521-mc2.jpegPek kimseler hesap etmedi ama tiyatro sanatı dönüştü, hele de bizde tam bir ifade özgürlüğü alanı oldu. Neredeyse her açıdan tıkanmışken, söz baskı altındayken, tiyatro sığınak oldu. Sen yoÄŸun emek harcadın, ÅŸimdi de salgın var. Tiyatrocular ağır bedel ödüyor ve sen inatla sahnedesin. Anlatsana neler oluyor?  Her ÅŸeyden önemlisi Can güvenliÄŸi ve Can saÄŸlığı. IÅŸ ve Işçi saÄŸlığı konusunda ülkemizde yaÅŸanan felaketler, gerekli önlemlerin alınmaması ile ilgili deneyimler bir çok iÅŸ sektöründe yaÅŸandı ve bunlar hep ‘kaza’ diye adlandırıldı. Pandemi sürecinde Tiyatrolar kapalıydı. Açıldıktan sonra da yarı kapasiteyle, oturma düzenleri, bilinçli Tiyatro yöneticileri tarafından düzenlendi. Tiyatro Festivali de aynı ÅŸekilde, eser seçimlerini dahi oyuncunun korunmasından yana kullandı. Ben “Sevgili Milena†da, Kafka rolünü seslendiren Mert Fırat ‘la yaptığımız kayıtlar için bile mesela Seslendirme stüdyoları arasından Melodika tarafımca seçimlendi, hijyenik ortam saÄŸlayabildiÄŸi, fiziki mesafe korumayı önemsediÄŸi için. Yine bizim oyunda provaya Åžirince’de yer alan Tiyatro Medresesi’ne, üç kiÅŸinin belli bir mesafede oturabileceÄŸi büyük araçla gidildi. Her gün kullanılan prova mekanı Dc Kozmos’da sahne günde iki kere temizlendi ve her gün dezenfekte edildi. Ãœstelik bu mekanlar böyle bir dönemde sponsor oldular. Bu önlemleri alamayacak yapımlar için zor bir dönem. Neredeyse bir mesleÄŸe emek veren herkes açlık sınırında yaşıyor. Süreç sanatsal açıdan da deÄŸiÅŸiyor, neler olacak bundan sonra sence?Ödenekli Tiyatrolar’a girmemiÅŸ sanatçılar çoÄŸunlukla bağımsız da çalıştıkları için parasal kaygıyla mesleklerini icra edemeyebilirler. Dayanışma önemli tabii. Tiyatro’nun dijital dünyaya adaptasyonuna da bakmak lazım: Avrupa ve Amerika’da belli baÅŸlı takip edilen en iyi tiyatroların en iyi oyunlarının iyi çekilmiÅŸ iyi rejilendirilmiÅŸ kayıtlı haliyle pandemi dönemi karşımıza çıkarılmış olması pek güzeldi mesela. Bu çekimlerin bütçeleri de oldukça fazla. Bizdeki ödenekli ya da özel tiyatrolardan böylesine profesyonel, izlenebilir yapımlar çıkmadı. Hele hele seyircinin olmadığı 360 derece sahne üzerine yapılacak olan çekimleri ekrandan seyirci olarak izlerken dokunmatik bir ÅŸekilde izleyeceÄŸiniz alanları sizin belirleyecek olmanız da ilginç olur. Hem canlı hem dijital Tiyatro düşünülebilinir.     /Archive/2020/11/27/124628224-mc3.jpegKafka ilginç bir isimdir, biz de adı bilinir de, kimse ne yazdı okumaya pek cesaret edemez. Adamı “bir sabah uyandığımda hamamböceÄŸi olarak buldum kendimi†türü cümleye indirgenir. Bu malumatfuruÅŸluk çağında, üstelik Kafka bile deÄŸil, Milena ile çıkıyorsun neden?  “Chopin Prelüdler & George Sand’dan Okumalar†eserini 2014 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Kültür Ãœnv. gösterimi için hazırladığımızda – Burak Fidan’la beraber teksti oluÅŸturmuÅŸtuk – hemen ardından Kafka & Milena MektuplaÅŸmaları üzerine çalışalım istedik. Olmadı. Istanbul Tiyatro Festivali için hazırlanan iki oyun(Göl Kıyısı/Theresa Rebeck ve E Mülteci.com/Sedef Ecer) ve Toy Tiyatrosu açılış oyunu (Blu/David Hare) araya girdi. Izmir Toy Tiyatrosu’na eÄŸitimler için her hafta gelip giderken dramaturg, yazar, yönetmen Bülent Yıldız’la MSGSÃœ Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden öğrencim, meslektaşım Gizem TataroÄŸlu vesilesiyle tanıştık ve ben Burak Fidan’dan izin alarak Bülent’e Milena’nın olmayan mektuplarını yazmak ve Kafka & Milena mektuplaÅŸmalarını bir eser haline getirmek ister mi diye sordum. Bülent çok heyecanlandı. Izmir’e ben gelip gittikçe sık sık buluÅŸmaya ve Milena & Kafka üzerine sohbet etmeye baÅŸladık. Anlaşılan uzun bir süreç, ortaya çıkan iÅŸten de belli… Ä°zleyici için de emek gerektiren çalışma, bir saniye boÅŸluk kaldırmıyor…Yaklaşık bir yıla yakın bir sürede eser tamamlandı. Bülent, Milena’yı oynamamı çok istese de yönetirken aynı zamanda oynamanın zor olacağı kanısıyla ve bir dansçı’yla çalışmak istediÄŸimden kendimi sahnede görmüyordum ta ki bu fikrimin deÄŸiÅŸmesiyle birlikte Milena’yı oyuncu olarak çalışana kadar. 48 yaşında hayatı Ravensbrück kadın toplama kampı’nda sonlanan Milena az yaÅŸayıp çok ÅŸey görmüş bir karakter. Kafka’nın dediÄŸi gibi “…Kaçırılır bu kadın, yangından, yeryüzünden, kucaÄŸa alıp kaçırılır… O da güvenle, istekle sokulur insana.†Sevilesi bir karakter olduÄŸu için Milena.   /Archive/2020/11/27/124652771-mc6.jpegÄ°nsanlığı istese de istemese de katkı veren büyük yazarların yaÅŸamına giren kadınlar merak edilir. Genelde haklarında nesnel bilgi bulunmaz. Kurmaca iyi olanak, ne fısıldıyor Milena bize?  “Üstümüze yaÄŸmur, kar yağıyormuÅŸ, sokak soÄŸukmuÅŸ ve biz sığınacak bir saçak altı arıyormuÅŸuz. Durdukça üşüyor ve ıslanıyoruz yaÄŸmurun ve karın altında ama durmaktan da vazgeçmiyoruz ikimiz de. Sen birden üstündeki ceketi çıkarıp onunla bana saçak yapıyorsun, ben sana bakıyorum “hadi gelsene†diyorum, “bu ikimizi de örter.†Sen de geliyorsun, ikimiz de o saçağın altında soÄŸuktan üşüye üşüye, hatta hasta olacağımızı bile bile duruyoruz öyle. Sonra diyorum ki kendi kendime, etrafımda Franz’dan baÅŸka sığınabileceÄŸim bir saçak göremiyorum, sen görüyor musun?â€Â  Kafka, Nazi Almanya’sından küçük bir zamanlama ÅŸansı ile kaçarak hayatta kalmayı baÅŸarıyor. KardeÅŸi o kadar ÅŸanslı olamıyor. Kimi Kafka’yı kâhin olarak görür. Bu faÅŸizm vahÅŸetini önceden, usulca söyler bize. Bunları da görecek miyiz oyunda? Dönemin perdesi aralanacak mı?  Kafka’nın kâhin olmasını deÄŸil yaÅŸananlara bakarak ileriyi görme sezgisine sahip olmasını Milena üzerinden anlatıyorum. Foucault’nun ‘Hapishanenin DoÄŸuÅŸu’ adlı kitabında belirttiÄŸi gibi; iktidarın, bireyi tahakküm altına alma ve gücünü gösterme aracı olarak bedeni nasıl kontrol ettiÄŸinden yola ç¸ıkarak, bedenin hangi ölçütlerde saÄŸlıklı, hangi ölçütlerde hasta olduÄŸunu belirleyen iktidara karşılık herkes hasta 1920’ler ve 2. Dünya Savaşına giden yıllarda... Bir yandan, bir makine olarak ele alınan bedenin, ağır çalışma koÅŸullarına göre programlanması gerekliliÄŸi, terbiyesi, güçlerinin ortaya çıkarılması, itaatkârlığı, yararlılığı,etkili ve ekonomik denetim sistemleriyle bütünleÅŸmesi amaçlanır. Milena, saat 2 ila 8 arasında tren istasyonunda valiz taşıyarak akÅŸamları çeviri yapıp, Çekce dersler vererek çok fazla çalışmakta, karşılığında çay ve ekmekle beslenebilecek kadar para kazanmaktadır. Eserin evrensel teması ‘FaÅŸist rejim altında, sistemin dışına düşen bütün ötekiler yok edilmeye mahkûmdur.’  /Archive/2020/11/27/124717739-mc4.jpegKafka ile Milena arasında, bugünlerde pek de rastlayamayacağımız aÅŸk var. Milena Kafka’nın sırdaşı, yol arkadaşı gibi. Üstelik yargıçlık yapmadığı için, dünyasını açabildiÄŸi kadın. Bu aÅŸk inandırıcı mı, sen nasıl bir çift buldun karşında, bugünden bakarsak “ruhların sevdası†diye sahici bir tarif mümkün mü?  Iki buçuk yıl mektuplaşıyorlar. Toplamda birbirleriyle beÅŸ gün geçiriyorlar ve aralarındaki baÄŸ çok kuvvetli. Kafka’nın bir mektubunda dediÄŸi gibi “Evet, seviyorum seni anlayışı kıt kız, için rahat etti mi? Koca deniz, dibindeki küçücük taşı nasıl severse, benim de sevgim öylesine yığılıyor üstüne…†Cinsel bir münasebetleri olmamasına raÄŸmen tek insan olmayı beceriyorlar. Bu aÅŸkı aÅŸk yapan, Milena’nın kocası Ernst Pollack’ı terk edemeyiÅŸi ve imkânsızlık deÄŸil aslında, Kafka’nın “Şu yeryüzünde, dünya bir yana sen bir yana Milena†düşüncesi...   Geçende çok sıkı bir Kafka kitabı yayınlandı. “Bir de böyle okuyun onu†diyor yazar. Bırak bunalımda Kafka’yı, bayağı çapkın, daldan dala konmanın yanında maceracı ve eÄŸlenceli biri çıkıyor karşımıza. Acaba Milena ve Kafka öyküsü de uydurulmuÅŸ bir söylence mi? (James Hawes’in “Hayatınızı Mahvetmeden Önce Neden KAFKA Okumalısınızâ€)Milena adının Almanca anlamı “seven†ya da “sevilen†dir. OkuduÄŸum biyografik eserler den anladığım “Milena†Kafka tarafından sevilmiÅŸ., hem de ölümcül bir aÅŸkla sevilmiÅŸ. Kafka’nın yazdığı mektuplar da aslında bunun kanıtı. Milena Jesenska’nın kendine ait olmayan her ötekileÅŸtirmeye sahip çıkmış olması beni çok etkiledi. Ravensbrück Kadın Toplama kampında 21 Ekim 1940’da gazeteci Milena Jesenska’yla tanışan Margarete Buber-Neumann’ın yazdığı ‘MÄ°LENA’ kitabında, Franz Kafka’nın bir cümlesi önsözden önce yer alır. “...O güne dek görmediÄŸim canlı bir ateÅŸ o...Oysa öyle narin, cesur ve akıllı ki! Her ÅŸeyi de o kadar kolay feda ediyor ki! Ya da belki her ÅŸeyi fedakârlığı sayesinde elde etmiÅŸ...†UydurulmuÅŸ bir söylence olmasını düşünmek için bir sebep göremiyorum.  Enver Aysever