Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajans? - Haberler

Friday, 01.10.2025, 10:18 AM (GMT)

News - Haberler

Bülent Arınç'tan Erdoğan'ın sözlerinin ardından 'istifa' açıklaması

Bülent Arınç'tan Erdoğan'ın sözlerinin ardından 'istifa' açıklaması figure > Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Üyesi Bülent Arınç, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisiyle ilgili açıklamalarına yanıt verdi. Arınç, ''Ben duygusal bir insanım. Dünkü konuşma beni çok rencide etti. Sayın Cumhurbaşkanı çok ağır bir konuşma yaptı'' ifadelerini kullandı. Arınç, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala'nın tutukluluğu hakkında, ''Belki şunu konuşmuşlardır diyerek, bu iddianameleri okuyarak isyan etmiştim. Çocuk bile yazmaz demiştim, cübbeyi bile giyesim gelmişti.. Kavala’nın tutuklu kalmasına hayret ediyorum, Demirtaş’ın da tahliyesi olabilir'' ifadelerini kullandı.Erdoğan, “Son günlerde bizimle asla ilgisi olmayan kimi bireysel açıklamalar ile reform gündemimize yaptığımız vurgular bahane edilerek yeni bir fitne ateşi yakılmaya çalışıldığını görüyoruz. Velev ki geçmişte birlikte çalışmış olsak bile, hiç kimsenin şahsi ifadeleri cumhurbaşkanı ile hükümetimiz ile partimiz ile ilişkili hale getirilemez" dedi.Erdoğan'ın bu çıkışının ardından istifa edeceği iddia edilen Bülent Arınç, Posta gazetesi yazarı Murat Çelik'e açıklamalarda bulundu.Arınç, şu ifadeleri kullandı: - Ben duygusal bir insanım. Dünkü konuşma beni çok rencide etti. Sayın Cumhurbaşkanı çok ağır bir konuşma yaptı.- İstifa ettiğim yönünde bazı söylentiler çıkmış ama şu an için bu doğru değil.2.) Bülent Arınç:- Ben başkaları gibi Twitter’dan, Instagram’dan istifa etmem.- Oluşan durumla ilgili, Sn. Cumhurbaşkanı ile bizzat görüşmeyi bekliyorum.3.) Bülent Arınç:- Sn. Cumhurbaşkanı bugün İstanbul’daymış. Programı yoğun. Dolayısıyla bugün görüşemedim. Sanırım yarın Ankara’da olacak ve görüşebiliriz diye düşünüyorum.- Kendisiyle görüştükten sonra gereken neyse onu yapacağım.4.) Bülent Arınç:- Gelişen şartlar altında o konuşmayı yapmaya neden ihtiyaç duyduğunu kendisinden dinlemek isterim.- Kendisinden dinledikten sonra, "O konuşmanın muhatabı bendim. Bu durumda buyurun istifa mektubumu” diyebilirim.5.) Bülent Arınç:- Benim üzerimden hem Sayın Cumhurbaşkanımız’ın hem de Yüksek İstişare Kurulu’nun (YİK) yıpratılmasına izin vermem. Bana yakışmaz.6.) Bülent Arınç:- Daha önce de bazı açıklamalarım üzerine “Bunları söyleyen birinin YİK’te ne işi var” türünden yorumlar yapanlar oldu. Oysa benim yapacak daha çok işim var.- Ama öyle bir noktaya gelir ki bazen, orada kalmaktansa gitmek daha yerinde olur.7.) Bülent Arınç'a sordum:- Görünen o ki, Cumhurbaşkanı görüşmeniz istifanızla sonuçlanacak. Peki sadece Cumhurbaşkanlığı YİK üyeliğinden mi ayrılacaksınız, yoksa AK Parti'den de istifanız söz konusu mu?Arınç:- Elbette sadece YİK’ten. Partiden neden istifa edeyim? cumhuriyet.com.tr

Türkiye'nin ilk görme engelli müzik profesörüÖnder Kütahyalıyaşamınıyitirdi

Türkiye'nin ilk görme engelli müzik profesörü Önder Kütahyalı yaşamını yitirdi figure > Türkiye'nin ilk görme engelli Profesörü Önder Kütahyalı yaşamını yitirdi. İzmir Devlet Konservatuarı’nda müzik ve keman dersleri veren Kütahyalı, aynı zamanda konservatuvara girmeyi hak kazanan üç görme engelli öğrenciden birisiydi. Türkiye'nin ilk görme engelli Profesörü Önder Kütahyalı yaşamını yitirdi. İzmir Devlet Konservatuarı’nda müzik ve keman dersleri veren Kütahyalı, aynı zamanda konservatuvara girmeyi hak kazanan üç görme engelli öğrenciden birisiydi. Uzun zamandır hastanede KOAH tedavisi gören Prof. Dr. Önder Kütahyalı bu sabah yaşamını yitirdi. Kütahyalı'nın öğrencilerinden Numan Pekdemir, "Onu İzmir Devlet Konservatuvarı’nda tanıdım. Önder hocadan müzik tarihi, keman ve form derslerini aldık. Öğrencileri tarafından çok sevilen biriydi. Ben mezun olduktan sonra da birlikteydik. Gözümüzde filozof gibiydi. Görme engeli olmasına rağmen kendisini çok geliştirmişti. Provalardan önce partisini ezberler sahneye öyle çıkardı. Kendisi şu anki İzmir Senfoni ve Operasının temeli olan İzmir Filarmoni Orkestrasının kurucularındır” diye konuştu.ÖNDER KÜTAHYALI KİMDİR?Önder Kütahyalı, 16 Mayıs 1936’da Tire’de doğdu. Bebekliğinde geçirdiği hastalık nedeniyle görme duyusunu yitirdi. 1952 yılında Ankara Devlet Konservatuarı’nı kazandı. 1958 yılında ‘Keman Asistanı’ olarak İzmir Devlet Konservatuarında Form Bilgisi, Opera ve Bale Tarihi, Çalgı Bilgisi ve Tarihi dersleri verdi. Önder Kütahyalı 1987'de Doçent, 1999’daysa Profesör unvanını aldı. Beş yıl Profesör olarak çalıştıktan sonra Nisan 2004’te Dokuz Eylül Üniversitesi'nden emekli oldu. Kütahyalı, 2003 yılından bu yana “Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı Derneği’nin” kurucu üyesi ide. Cumhuriyet gazetesinde müzik eleştirileriyle ilgili köşe yazarlığı da yapan Kütahyalı, evli ve 2 çocuk babası. ANKA

Türk Ezcacılar Birliği: Aşılar ve tüm ilaçlar, her koşulda herkes içinücretsiz sağlanmalı

Türk Ezcacılar Birliği: Aşılar ve tüm ilaçlar, her koşulda herkes için ücretsiz sağlanmalı figure > Türk Eczacılar Birliği'nden yapılan açıklamada, aşı çalışmalarında gelinen noktanın umut verici olduğu belirtilerek, "bilimsel işbirliğinin önemi anlaşılmalı ve herkesin aşıya erişim hakkı patente kurban edilmemelidir" denildi. Dünya çapında ekonomik, sosyal ve sağlık alanında krizlere sebep olan koronavirüs salgınında gözlerin çevrildiği aşı çalışmalarıyla ilgili Türk Eczacıları Birliği'nden açıklama yapıldı.Açıklamada, aşı çalışmalarında gelinen noktanın umut verici olduğu belirtilerek, "bilimsel işbirliğinin önemi anlaşılmalı ve herkesin aşıya erişim hakkı patente kurban edilmemelidir" ifadeleri kullanıldı.GELİŞTİRİLMEKTE OLAN 100'DEN FAZLA COVID-19 AŞISI ADAYI VARDünya Sağlık Örgütü’ne göre şu anda geliştirilmekte olan 100'den fazla Covid-19 aşısı adayının bulunduğu ve bunların bir kısmının insan deneme aşamasında olduğu belirtilen açıklamada şu bilgilere yer verildi:"Geçtiğimiz günlerde, ara değerlendirmeler sonucu bir firmanın geliştirdiği Covid-19 aşısının beklenen etki değerine ulaştığı bildirildi. Bunun yanı sıra Covid-19 aşısı için çalışmalarını sürdüren farklı ülkelerden de umut vadeden haberler gelmeye devam ediyor. Ancak aşının ne zaman ve nasıl bir planlama dâhilinde yaygınlaştırılacağı henüz belirsizliğini koruyor.Aşı çalışmalarında gelinen nokta umut verici olmakla birlikte; ülkelerin aşıya erişim sıralamasının nasıl belirleneceği, gelişmekte olan ya da yoksul ülkelerin aşıya nasıl ulaşacağı gibi pek çok soruyu da beraberinde getirdi. Cevapları muallak olan bu soruların ise gelecekte pek çok kaosa ve eşitsizliğe neden olabileceğinden endişe ediyoruz. Bunun önüne geçmek adına bilimsel işbirliğinin önemi anlaşılmalı ve herkesin aşıya erişim hakkı patente kurban edilmemelidir."'ÖNCELİKLİ ÜLKE' KAVRAMLARI RAFA KALDIRILMALIPandeminin tek başına bir ülke ya da birkaç ülke ile kontrol altına alınamayacağının ortada olduğuna dikkat çekilen açıklamada "Türk Eczacıları Birliği olarak “öncelikli ülke” kavramlarının rafa kaldırılarak uluslararası işbirliği ve ortak çabaya dayalı küresel çözümlerde buluşulması gerektiğini savunuyoruz. Bu sebeple aşının sağlık çalışanlarını önceliklendirecek, avantajsız gruplar ve yoksul bölgeler geride bırakılmayacak şekilde dağılımı çağrısında bulunuyoruz." denildi.HER KOŞULDA HERKESE ÜCRETSİZ AŞIAçıklamada, "aşıya erişimin temel bir sağlık hakkı olduğuna ve herkes aşıya erişene kadar kimsenin güvende olmayacağı gerçeğine" dikkat çekilerek şu talepler sıralandı:- Tüm ülkeler ve vatandaşlara yetecek sayıda ve hızda aşı üretimi için gerekli altyapılar uluslararası kuruluşlarca desteklenerek oluşturulmalıdır.- Firmalar Covid salgını sırasında tüm patent ve fikri mülkiyet haklarından feragat etmelidir.- Aşı fiyatları insan sağlığı önünde engel olmamalıdır. Aşılar ve Covid’de kullanılan tüm ilaçlar her koşulda, herkes için kamu tarafından ücretsiz bir şekilde sağlanmalıdır.- Aşı ülkelerin ekonomik durumlarına göre fiyatlandırılmalı, üreticiler tarafından yoksul ülkelere ücretsiz olarak sağlanmalıdır.- Üretilen tüm aşıların uluslararası dağıtımı Dünya Sağlık Örgütü tarafından planlandığı gibi yapılmalı ve ülkelerin aşı dağıtımı planları da DSÖ tarafından denetlenmelidir.- Tüm ülkelerde aşı kamu sağlık otoritesi tarafından, belirli bir planlama dahilinde ve denetlenerek dağıtılmalıdır.- Adil bir aşı tahsis mekanizması kurgulanmalı, öncelikli risk grupları tüm dünyada eşzamanlı olarak aşıya erişebilmelidir." cumhuriyet.com.tr

İmamoğlu'ndan iktidara 'deprem'çağrısı:İstanbul’da biriöksürdümütüm Türkiye’nin başıağrır

İmamoğlu'ndan iktidara 'deprem' çağrısı: İstanbul’da biri öksürdü mü tüm Türkiye’nin başı ağrır figure > İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, depremin siyaset üstü bir mesele olarak görülmesi ve tıpkı pandemide olduğu gibi 'topyekun' mücadele edilmesi gerektiğini belirterek, “Bakın; İstanbul’da biri öksürdü mü tüm Türkiye’nin başı ağrır. O bakımdan bir an önce bu süreci harekete geçirmeliyiz. Gerekli önlemler alınmadığı taktirde konuyla ilgili bütün kurumlar, sektörler de dahil hep birlikte enkaz altında kalırız. Gelin bu işi, bu bedeli ödemeden, bu süreci yaşamadan halledelim” dedi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 'Avcılar Kentsel Dönüşüm Bölgesi'nde incelemelerde bulundu. Reşitpaşa Caddesi üzerindeki bölgeyi gezen ve Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli ile İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Tayfun Kahraman’dan çalışmalarla ilgili bilgi alan İmamoğlu, daha sonra kentsel dönüşüm ve deprem konulu toplantı için Barış Manço Kültür Merkezi’ne geçti. İmamoğlu, İstanbul depreminin, kentin birinci sıra konusu ve sorunu olduğunu vurguladı. Depreminin binlerce insanın yaşamını tehdit ettiğini belirten İmamoğlu, “Bu konuyu çözmediğimiz taktirde, her daim kapıda bekleyen düşman gibi bizi tehdit edecek bir konudur. Bu kadar elzemdir. Bu konuyu bir mecranın, bir grubun, bir kurumun, bir partinin konusu yapmak kadar cahilce bir tavır ve davranış olamaz. Başından beri, bu meseleye bir seferberlik duygusuyla asılmamız gerektiğini ifade ediyorum. Hala da oradayız” dedi./Archive/2020/11/23/174833886-f2676641-da75-4c8f-a1d1-f7d27b05f5db-w.jpgİMAMOĞLU, BAKAN KURUM İLE GÖRÜŞMESİNİ AKTARDIGeçen cuma günü ulaşmaya çalıştığı Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un, Avcılar’a gelirken kendisini yolda aradığını aktaran İmamoğlu, “Tesadüf oldu; buraya gelmeden, arabada beni aradı, dönüş yaptı. Burada bir toplantıya gireceğimi söyledim. Kendileri de Fikirtepe’de bir toplantıda olacağını söyledi. Kendisine hem Deprem Konseyi konusunda hem Fikirtepe konusunda yaşanılan sorunların çözümüyle ilgili somut, net, kararlı bir şeklimizin, şematik yapımızın oluştuğunu ifade ettim. ‘Uygun gördükleri zaman diliminde, nerede olduğunun önemi yok; ister İstanbul’a geldiğinizde, ister Ankara’ya çağırırsınız, ekibimizle geliriz, bunu size aktarırız. Bence, hızlı yol almalıyız’ diye ifade ettim. Sayın Kurum da bana, bunu hemen planlayacağını ve hızlı bir şekilde buluşacağımızı dile getirdi. Bu da beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim” diye konuştu.‘İSTANBULDA DÖNÜŞÜMÜN BEDELİ 500 MİLYAR LİRANIN ÜSTÜNDE’Kentsel dönüşüm sürecini, Avcılar ve Silivri’de başlattıklarını hatırlatan İmamoğlu, çalışmalardan çıkan sonuçların bir bölümünü paylaştı:“Birincisi; manzarayı gördük. Yüzde 10 diye düşündüğümüz riskli yapı oranının, yapılan çalışmalarda, neredeyse yüzde 40’lara ulaştığını gördük. İstanbul’da dönüşümün ya da binaların yenilenmesiyle ilgili maliyeti, yaklaşık 500 milyar liraya yakın bir bütçe olarak tarifledi Tayfun Bey. Arkadaşlarımız sürece elbette bilimsel, teknik bakıyorlar ama benim de biraz piyasa tarifiyle bilgim ve oradaki maliyet unsurlarının değişkenliğiyle ilgili tahminlerim var ise, -ki var; hayatım öyle geçti- ben, bu rakamın çok daha yukarısında olduğunu ifade edebilirim. İşte Avcılar’da da 20 yılda yapılanı gördünüz. Bu, bir belediye meselesi değil. Şimdi biz, bu başarılı süreci ana bir gövdeyle, ana bir sistemle tanımladığımız takdirde başka paydaşları da sürecin içine kattığımız takdirde, güvence unsurlarını oluşturduğumuz takdirde, tam bir seferberliğe dönüştüğü anda göreceksiniz Avcılar’da bu ivme, 2-3 katına ulaşacak. Ki buna ihtiyacımız var. Kesinlikle kaybedecek bir vaktimiz yok.”‘16 MİLYON KAHRAMANA İHTİYACIMIZ VAR’Tanımladıkları sistemin içinde herkesin bulunduğunu kaydeden İmamoğlu, şöyle konuştu:“Avcılar’da bir adım atıldı, sürecin önü açıldı. Geçmiş dönemlerden beri verilen mücadeleyi biliyoruz. Hep birlikte bu süreci destekledik. Günün sonunda bir plan süreci, burada süreci kıpırdattı. Ama Avcılar’ın başka yerlerinde, başka konular var, sorunlar var. Plan sorunu var, ruhsatsızlık var... Ben istiyorum ki bir belediyede, Avcılar’da olur, A partisi, bir başka ilçe olur, hiç umurumda değil; bu konu siyasetin üzerinde konuşulsun. Karar verilsin. Hepimiz kahraman olalım.  16 milyon kahramana ihtiyacımız var. Nasıl? Şimdi şu süreçte, basit şematik yapıda bile vatandaşı ikna etmezseniz olma imkanı var mı? Yok. Belediye, bu işe tümüyle inanmak zorunda mı? Evet. Piyasa bu işe inanmak zorunda mı? Müteahhit, inşaat sektörü? Evet. Finans kuruluşları bu işe inanmak zorunda mı? Evet. Burada basit bir Avcılar modelini, İstanbul’un bütününe yaydığımızda, başka avantajlar çıkaramaz mıyız? İnanılmaz avantajlar çıkarırız. Bütün sektörlerin içine katıldığı bir modelle, müthiş bir yol haritası çizmiş oluruz.”/Archive/2020/11/23/174820215-02429568-43f9-4026-81a2-0f520a549ac6-w.jpg‘GEÇMİŞTE SİYASİ POLEMİK HALİNE GETİRİLDİ’Kentsel dönüşüm konusunun geçmişte siyasi polemik haline getirildiğini vurgulayan İmamoğlu, şunları söyledi:“Ne yapıldı? Bazı noktalarda öyle bir hale geldi ki pazarlığa döndü iş. Bir dairenin yerine, iki daire, üç daire, beş daire… Böyle dönüşemez İstanbul. Böyle İstanbul olmaz. ‘Yüz binlerce konut ürettik.’ Başakşehir’de yaptığınız toplu konutlar veya Sancaktepe’de yaptınız, Pendik’te, Bakırköy’de yaptınız. Bu yaptığınız toplu konutlar, kentsel dönüşüm için yapılan binalar değildir. Kentsel dönüşüm demek; Avcılar’da, içinde yaşamakta tereddüt eden 5-6 katlı binayı, gerekiyorsa yine 6 kat olarak, gerekiyorsa toleranslarla dönüştürmek demektir. Başka türlü olmaz. Ne yapacağız? İstanbul’u bir anda 30 milyonluk bir kent mi yapacağız? Her vatandaş bunu bilecek ve hissedecek. O bakımdan süreç çok net. Hiç lafı uzatmaya gerek yok.”‘İSTANBUL'DA BİRİ ÖKSÜRDÜ MÜ TÜRKİYE'NİN BAŞI AĞRIR’Depremle mücadelenin, aynen pandemiyle mücadelede olduğu gibi 'topyekun' verilmesi gerektiğine dikkat çeken İmamoğlu, konuyla ilgili İBB Meclisi’ne sundukları 4 önerinin detaylarını katılımcılarla paylaştı. Depremin, can kayıplarının yanında yüz milyarlarca dolarlık bir ekonomik bedeli olacağını aktaran İmamoğlu, “Bunun altından kalkmamız çok güç. Gerçekten bir bağımsızlık sorunundur. Bakın; insan kaybımızın sayısını veremiyorum. Yüz milyarlarca dolarlık ekonomik kayıp, bütün Türkiye’yi sarsar. Bakın; İstanbul’da biri öksürdü mü tüm Türkiye’nin başı ağrır. Böyle bir süreçtir İstanbul’daki etki. O bakımdan, böyle bir ortamda, deprem sürecine çok ciddi anlamda sarılmalıyız; böyle bir tramvayı bu şehre yaşatmamalıyız. Bir an önce bu süreci harekete geçirmeliyiz. Tabiri caizse, depremi siyasi gündemden çıkartıp, ‘Bu iş, bizim milli meselemizdir’ deyip, onun dışındaki konuları yine siyasi ortamlarda devam etmeliyiz” diye konuştu‘ÖNLEM ALMAZSAK, HEPİMİZ ENKAZ ALTINDA KALIRIZ’Gerekli önlemler alınmadığı taktirde konuyla ilgili bütün kurumların ve sektörlerin enkaz altında kalacağı uyarısında bulunan İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:“Gelin bu işi, bu bedeli ödemeden, bu süreci yaşamadan halledelim diyorum. Bu önek çalışmayı yapıp, harekete geçirdiği ve bizimle paylaştığı, bizi motive ettiği için, aynı zamanda bizimde katkılarımızla daha da büyümesini arzu ettiğimiz için bütün ekip arkadaşlarıma bu teşekkür ediyorum.  Bu ciddi anlamda bir yüzleşmedir. Vatandaşlarımıza da sesleniyorum: Lütfen bu işle yüzleşin. Bir bebeğimizin, bir çocuğumuzun tırnağı kanasa, içimizi nasıl cız edeceğini hepimiz biliyoruz.  Allah, can kaybından, yuvalarımızın yıkımından korusun.  Avcılar Belediye’mize bu güzel motivasyonundan dolayı teşekkür ediyorum. Yolunda yoldaşız. Hep beraber mücadele edeceğiz. Hep beraber bu sıkıntıyı bertaraf edeceğiz.”/Archive/2020/11/23/174728090-c34eecc4-41c6-4f6d-9bf6-85d1adf08152-w.jpgHANÇERLİ: RİSKLİ KONUT 48 BİNİN 4 KATIAvcılar Belediye Başkanı Ahmet Hançerli de çok çalıştıklarını, çok yol kat ettiklerini ancak yapılacak daha çok iş olduğunu söyledi. Hançerli, şunları dile getirdi:"Bu sorunun altından ne tek başına Avcılar Belediyesi ne İstanbul Büyükşehir Belediyesi ne de tek başına devletimiz kalkabilir. Sorun, oldukça ciddi. Çalışmalar yapıldıkça ortaya çıkıyor ki; 48 bin riskli bina az gözüküyor. İstanbul için, bunun 4 katı risk var. Yıllardır unutulmuş, hatırlanmamış ve deprem olduktan sonra hatırlanan deprem sorunu, deprem üzerinden geçtikten sonda unutulmuş geçmiş. Biz, unutmamaya söz verdik. Biz, aradan geçen süre içerisinde de unutmadığımızı gösterdik. Kararlıyız ve bu kararlılığımız neticesinde bir güven oluştu. Bu güvenle de Avcılar halkı, kendi binalarını dönüştürmek için, kentsel dönüşüme girmek için adım attılar ve çokça yol kat ettik.”Avcılar'da 5 bin konutun kentsel dönüşüm sürecine girdiğini belirten Hançerli, “Yaklaşık 65 bin konut daha yenilemek, kentsel dönüşüme sokmak gibi bir zorunluluğumuz, görevimiz var. Bu süreci de İstanbul Büyükşehir Belediye’mizin vereceği katkıyla çok daha hızlı, çok daha etkin yapacağımız biliyoruz. ‘Gerçek sorunlara, gerçek çözümler üreteceğiz’ demiştik. İşte deprem, gerçek bir sorun ve inşallah bu sorunu, sizlerle birlikte, bakanlığımızla birlikte, hükümetle birlikte el ele verip çözeceğiz” dedi. cumhuriyet.com.tr

Üniversite lojmanlarında yangın: Kedi ve kuşöldü

Üniversite lojmanlarında yangın: Kedi ve kuş öldü figure > Elazığ'da, Fırat Üniversitesi'ndeki lojmanlarda 5 katlı binanın 4'üncü katındaki dairede prize takılan elektrik süpürgesinin kısa devre yapmasıyla çıkan yangın, itfaiye ekiplerince söndürüldü. Dumandan etkilenen 6 kişi hastaneye kaldırılırken, 1 kedi ve kuş öldü. Yangın, akşam saatlerinde Fırat Üniversitesi'ndeki lojmanlarda bulunan 5 katlı binanın 4'üncü katındaki dairede çıktı. İddiaya göre prize takılan elektrik süpürgesinin kısa devre yapması üzerine mutfakta başlayan yangın, kısa sürede evin tamamına sıçradı. Daireden yükselen alevi ve dumanı gören çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine itfaiye, sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekiplerince yangını söndürmek için çalışma başlatıldı. Çalışmalar sırasında dumandan etkilendiği belirlenen 6 kişi, binadan çıkarılarak sağlık ekiplerine teslim edildi. Yaralılar, ilk müdahalenin ardından hastaneye kaldırılarak tedaviye alındı. Yangın, itfaiye ekiplerinin çalışmasıyla kısa sürede söndürüldü. Bir kedi ve bir kuşun öldüğü yangında daire, kullanılamaz hale geldi./Archive/2020/11/23/173911532-yanginda-6-kisi-dumandan-etkilendi-kedi-ve-kus-oldu_1.jpg/Archive%5C2020%5C11%5C23%5C173912642-yanginda-6-kisi-dumandan-etkilendi-kedi-ve-kus-oldu_3.jpg/Archive%5C2020%5C11%5C23%5C173913064-yanginda-6-kisi-dumandan-etkilendi-kedi-ve-kus-oldu_4.jpg DHA

Suudi Arabistan Dışişleri: Netanyahu’nun‘gizli’görüşmesini yalanladı

Suudi Arabistan Dışişleri: Netanyahu’nun ‘gizli’ görüşmesini yalanladı figure > Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Al Suud, basında yer alan ve Suudi, İsrail ve ABD yetkililerinin bir araya geldiği iddialarına yer veren haberlere ilişkin, "Böyle bir toplantı meydana gelmedi. Sadece ABD ve Suudi yetkililer toplantıda hazırdı" dedi. Faysal bin Ferhan Al Suud, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Neom kentinde bir araya geldiği haberlerini yalanladı.Suud, Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, "Basında, Veliaht Prens ile İsrailli yetkililerinin, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun resmi ziyareti sırasında bir araya geldiği iddiaları dolaşıyor" ifadelerini kullandı.'BÖYLE BİR TOPLANTI MEYDANA GELMEDİ'Dışişleri Bakanı Suud, "Böyle bir toplantı meydana gelmedi. Sadece ABD ve Suudi yetkililer toplantıda hazırdı" dedi.İsrail medyası, Netanyahu'nun dün gizlice Suudi Arabistan'a giderek Selman ile görüştüğünü bildirmişti.Haberlerde, Netanyahu'nun dün akşam İsrail istihbarat servisi Mossad’ın Başkanı Yossi Cohen birlikte Suudi Arabistan'ın Neom kentine gittiğine yer verilmişti.İsrail basınında daha önce çıkan haberlerde, Suudi Arabistan'ın da aralarında bulunduğu bazı ülkelerin ABD'de 3 Kasım'da yapılan başkanlık seçiminden sonra Tel Aviv ile ilişkileri normalleştirmek için görüşmelere başlayacağı iddia edilmişti AA

İki bakandan 'reform' mesajı:İşdünyasının görüşlerini de alıp adımlarımızıhızla atacağız

İki bakandan 'reform' mesajı: İş dünyasının görüşlerini de alıp adımlarımızı hızla atacağız figure > Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile bir araya geldiklerini belirterek, "Önümüzdeki günlerde iş dünyasının görüşlerini de alıp adımlarımızı hızla atacağız" dedi. Bakan Elvan, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile bir araya geldiklerini duyurdu.Toplantıdan çekilen fotoğrafı da paylaşan Bakan Elvan, "Adalet Bakanımız Sayın Abdulhamit Gül ile bir araya geldik. İş dünyası ve STK’lar ile yapacağımız toplantılar öncesi bir değerlendirme yaptık. Önümüzdeki günlerde iş dünyasının görüşlerini de alıp adımlarımızı hızla atacağız" ifadelerini kullandı./Archive%5C2020%5C11%5C23%5C171919716-bakan-elvan-adimlarimizi-hizla-atacagiz_2.jpg DHA

İYİParti’de“Abdülhamit”tepkisi

İYİ Parti’de “Abdülhamit” tepkisi figure > İYİ Parti İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun katıldığı Tv programında “Abdülhamit neyse Atatürk odur..” sözlerine İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray tepki gösterdi. Çıray, “Tarihimizi inkâr etmiyoruz… Ancak ‘Abdülhamit neyse Atatürk odur..’ sözünü ben kabul etmiyorum” dedi. İYİ Parti İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu FOX Tv’de İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat programının konuğu oldu. Küçükkaya’nın sorularını yanıtlayan Ağıralioğlu, Küçükkaya’nın Atatürk’le ilgili bir sorusuna “Abdülhamit neyse Atatürk odur..” yanıtını verdi.Ağıralioğlu’nun sözlerine İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray sosyal medya hesabı Twitter üzerinden tepki gösterdi. Çıray, şu ifadeleri kullandı:“Tarihimizi inkâr etmiyoruz… Ancak “Abdülhamit neyse Atatürk odur..” sözünü ben kabul etmiyorum.” /Archive/2020/11/23/171518920-screenshot7.jpgSİNAN MEYDAN DA TEPKİ GÖSTERDİTartışmaya Tarihçi Sinan Meydan da katıldı. Sosyal medyadan Aytun Çıray’a yanıt veren Meydan, şunları kaydetti:“Atatürk bir bağımsızlık savaşı verip vatan kurtardı,ülke kurdu,Abdülhamit hangi bağımsızlık savaşını verip neyi kurtardı?Abdülhamitlerin batırdığı ülkeyi, Atatürk  kurtardı. Abdülhamit istibdanına karşı “Vatan ve Hürriyet Cemiyetini” kuran Atatürk’ü, Abdülhamit’le eşitlemek çirkin.” /Archive/2020/11/23/171556045-screenshot8.jpgBARIŞ YARKADAŞ: KABUL EDİLEMEZCHP eski milletvekili Barış Yarkadaş da Ağıralioğlu’nun sözlerine tepki göstererek, “İYİ PARTİ'nin eski Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu'nun Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Abdülhamit'i aynı kefeye koyması kabul edilemez. Siyaset "Herkesten oy alma" kaygısıyla yapılırsa ne rota kalır, ne de pusula... Umarım bu yanlış bir daha tekrarlanmaz” ifadelerini kullandı./Archive/2020/11/23/171431217-screenshot6.jpg cumhuriyet.com.tr

"Berat Albayrak'ın istifasıaile içi mesele"

"Berat Albayrak'ın istifası aile içi mesele" figure > MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat, Berat Albayrak'ın istifasının ekonomik gidişattan dolayı değil, aile içi meseleden kaynaklandığını iddia etti. Halk TV'de Ayşenur Arslan'ın Medya Mahallesi programına konuk olan MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın damadı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın istifasını değerlendirdi.Medyaya yansıyan kulislerin yüzde 90'ının gerçeği yansıtmadığını öne süren Kulat, "Bu tamamen aile içi bir mesele, çok net. Tahmin değil. Bu aile içi bir mesele, ekonomi ile falan alakası yok, çok net söyleyeyim" diye konuştu./Archive/2020/11/23/170151475-screenshot3.jpg"BAHÇELİ ALBAYRAK'I SEVER"Bahçeli'nin Berat Albayrak'ı çok sevdiğini belirten Kulat, "Şu an Devlet Bahçeli'nin kabinede en sevdiği bakan sayın Süleyman Soylu'dur diğeri de Berat Albayrak'dır. Bunu çok net ifade edebilirim. Kendilerinin daha önce yaptığı açıklamalara dayanarak bunu söylüyorum. Berat Albayrak'dan MHP'nin bir şikayeti bildiğim kadarıyla hiç olmadı" ifadelerini kullandı.  cumhuriyet.com.tr

FerdiÖzbeğen'in 'Bir Başkadır' dizisinde kullanılan konser görüntülerinin hikâyesi

Ferdi Özbeğen'in 'Bir Başkadır' dizisinde kullanılan konser görüntülerinin hikâyesi figure > Ferdi Özbeğen'in şarkıları, "Bir Başkadır" dizisiyle birlikte yeniden keşfedildi. İşte, Özbeğen'in ağzından dizide kullanılan konser görüntülerinin hikâyesi. /Archive/2020/11/23/171511920-fo.jpgNetflix’te yayımlanan "Bir Başkadır" dizisinde bölümlerin kapanışında piyanist Ferdi Özbeğen’in 1983 yılında Şan Tiyatrosu’nda verdiği konserin görüntülerine yer verildi.Özbeğen 40 kişilik orkestrasıyla Şan Tiyatrosu’nda sahne alıyor.Gazeteci Ali Rıza Türker’in sanatçının vefatından kısa bir süre önce Ferdi Özbeğen’in hayatını anlatan bir kitap çalışma hazırladı. Kitap, Özbeğen’in ağzından yazıldı.Aykırı’da yer alan habere göre, "Şöhret Dediğin" isimli kitapta Ferdi Özbeğen, Şan Tiyatrosu'nda verdiği konserlerin hikâyesini şöyle anlatıyor:"O zamanlar İstanbul’da konser verecek güzel ve büyük salonlar vardı. Başta Atatürk Kültür Merkezi ve Şan Tiyatrosu. Bir devlet kurumu değildi, ama Şan Tiyatrosu anormal ilgi görüyordu. Rahmetli Egemen Bostancı’nın girişimiyle müzikaller ve benzer prodüksiyonlar heyecan verici kalabalıklar yaratıyordu. Şan Tiyatrosu böylelikle şanlı bir Kültür Merkezi olmuştu.EĞLENDİRİCİ PİYANİSTLER KÜÇÜMSENİYORDUMüzikallerin ağır bastığı bu ortamda Şan Tiyatrosu’nda konser vermek için çok istekliydim. Ama yaptığım müzik türü konsere uygunsuzluğunu çıkarıyordu karşıma. Örneğin dönemin entelektüelleri 'eğlendirici piyanistleri' küçümsüyordu. Ortada kalan eğlendirici piyanistler adına bu komplekse kapılmalı mıydım bilemiyorum.Bunları düşünürken Marmaris Martı Otel’deydim. Yazları bir-iki ay gidip kalıyordum orada. Sahibi Halit Narin’de bana ıskonto yapıyordu. İstanbul’un ne kadar kalburüstü kodamanı varsa Martı’ya gelirlerdi.1980-1983 arası yıllar, İstanbullular daha güneyi keşfetmemişlerdi. Martı Otel'in yıldızı parlıyordu. İlginin bir başka sebebi de Marmaris Festivali'ydi.'FERDİ HERHALDE AKLINI OYNATTI'Şan Tiyatrosu'nun işletmecisi Egemen Bostancı, yardımcısı Mustafa Oğuz ve ekibin diğer çalışanları, Marmaris Festivali'ni yaparken Martı Otel'de kalıyorlardı. Bir sabah kahvaltı ortamında Egemen Bostancı'ya konser planımı açıkladım. Şan Tiyatrosu'nda seri konserler vermek istiyordum. Amacım sıradan değil senfonik bir orkestrayla sahneye çıkmaktı. Hatta devlet senfoni orkestrası müzisyenlerinden yararlanmaktı. Düşüncelerimi aktardıktan sonra bir sessizlik oldu. Bu sessizlik ve Egemen'in yüzündeki ifade sanki bir an evvel oradan gitmemi emrediyordu. Sorasında kulağıma gelenler ilginçti.'Ferdi herhalde aklını oynattı' demişler.Yaz bitti, kış sezonu başlayacak. Rana Cabbar ben dayımın oğludur ve çok değerli bir tiyatro sanatçısı Sait Hop Sait adlı bir müzikalin yönetimini vermiş ona Egemen. Fakat sıkıntılar var, kadro kurulamıyor, provalar aksıyor ve koca Şan bir türlü açılamıyor.Bunları almış bir düşünce. Karalan bağlamışlar. Şimdilerde menajerlik yapan Lisa Tüna bu karamsar tabloyu dağıtmak için benim teklifimi hatırlatmış Egemen Bostancı’ya. Olur mu, olmaz mı tartışmaları yaparken bana telefon açtılar. Benim de bu Sait Hop Sait projesinden haberim yok, bir anda kanımın donduğunu hissettim. Büyük bir şaşkınlık içindeyim.'Osman’la bir konuşayım sizi arayacağım,' dedim. Kendimi rüyadaymış gibi hissederken Osman’ı aradım ve 'merak etme, hallederiz' dedi. Osman İşmen, hemen kırk kişilik bir orkestra kurmanın hazırlıklarına başladı. Altyapı enstrümanlarının yanında yirmi bir adet keman ekledi. Telefon trafiğiyle ilişkiler kuruldu.Ve provalar başladı. Tereyağından kıl çeker gibi her şey yolundaydı.Konserlerin başlama tarihini tespit ettik, ilanlar hazırlanmaya başlandı. Ama işe güvenleri yoktu. Bu nedenle önemsemez bir davranış içindeydiler. Ben de hayatım da hiç yapmadığım bir işe kalkışmıştım.İçim titriyordu. Bir alamete binmiştik, nereye gittiğimizi bilmiyorduk.Masrafları kısarken 'dekor mekor yapamayız' dediler.Ben de 'Yapmayın siyah bir perde çekin' dedim.Siyah perdenin sonra sahnede sabit olduğunu öğrendim. Orkestranın düzenli oturması için setler gerekiyordu. Kuliste oda sıkıntısı yaşandı, müzisyenler üst üste neyse Osman’ın takibiyle taşınmalar ve yeni elemanlar, sahne kurulmuştu. Piyanoyu çalıştığım lokalden getirmiştim, kuyruklu muhteşem bir piyanoydu ve akordu kendim yaptırmıştım.Provaların sonuna doğru benden kaç para istediğimi sordular.'PARA İSTEMİYORUM, SADECE ORKESTRANIN PARASINI VERİN'Ben de 'Para mara istemiyorum sadece orkestranın parasını verin' dedim. O günkü parayla müzisyen başına ikişer, üçer bin lira bir ücret düşüyordu.Mozart, Beethoven çalan müzisyenler Ferdi Özbeğen’e eşlik edeceklerdi, bana güvenmiyorlardı.Ama profesyonel duygular içinde bunu pek kafama takmadım, önümüzdeki provalarda ne yapacağımı biliyordum. Gala cuma gecesi yapılacaktı. Pazartesi aletler kuruldu ve alt yapı enstrümanlar geldi.Piyano, bas gitar, davul ve perküsyon gibi aletleri duyduk önce. Sonraki üç gün yaylılar başta olmak üzere orkestranın tamamıyla provaları bitirdik. Ben provalar boyunca sıradan bir şarkıcı edasıyla, şarkıları mırıldandım. Şarkılarda esas sesimi onlara duyulmamıştım.Bu bir taktikti... Nasıl bir taktikse. Bunun adı biraz uyanıklıktır.Nitekim Osman İşmen’e demişler ki;'Yahu nedir bu, bu sesle mi okuyacak?' Osman da demiş ki;'Merak etmeyin daha iyi okuyacaktır, ben onu tanırım.'Osman benim yaptığım hilenin farkındaydı. Buradaki gizem şudur: Bir sanatçı olarak provalarda bütün gücünüzü gösterirseniz, konser sırasında aynı gücü sergileyemezseniz orkestra size doğru çalmaz. İşte, bu nedenle provalarda kendimi sakladım. Tabii uzun yıllar birlikte çalıştığın orkestrayla bunu yapmana gerek yoktur. Yılları aşan müzikal ortaklık önemli bir ambiyans sağlamıştır.Orkestrayla uyum önemli olduğu kadar sahnenin görselliği ve programın akışı da çok önemliydi Allah’tan benim bu konuda da gördüklerime dayalı bildiklerim vardı. Her yıl Paris’e giderdim. Paris’in dünyaca ünlü Olympia sahnesinde Jilber Bequed Serge Regiani gibi dünyaca ünlü usta yorumcuların konserlerini izlemiştim. Onların formatın aynısını Şan Tiyatrosu’nda uyguladım.Perde açılmadan önce salonun ışıkları sönüyor ve orkestra ilk parçasını enstrümantal olarak icra ediyordu. Şarkı bitip perde açıldığında seyirciler orkestrayı alkışlıyordu. Sonrasında salonun ve sahnenin ışıkları kısılıyor ve ben Olympia’dan aldığım alıntılarla ufak bir spot ve takip ışığıyla sahneye çıkıyordum. İlk şarkıyı sabit bir mikrofonla söylerken ellerimi kullanma imkânı buluyordum.Sahaya 2-0 galip çıkmıştık. Sanatçının sanatçıdan etkilenmesinin mutlu bir sonucuydu. Orkestranın sesinden başka hiçbir şey duymuyor ve görmüyordum. Seyirci tarafında sadece karartılar oturuyordu. Salonda hiçbir ses yoktu. İçime bir kurt düştü.'Beğenmediler herhalde' dedim. Protestoyla karşılaşabilirdim.Yenilikti yaptığım, bir sınavdı. Türkiye’de ilk defa yapılıyordu.KEMANCILAR ARŞELERİYLE SEHPALARINA VURUYORDUAllah’tan bu ilk adımı müzikseverler bağırlarına bastı. İlk parça bittikten sonra alkışlar bir gök gürültüsü haline dönüşmüştü. Bu moralle birinci şarkı, ikinci şarkı derken ilk bölümü selametle bitirdik. Orkestraya da alışmıştım. Şarkı bitimlerinde kemancılar arşeleriyle sehpalarına vuruyorlardı. Bu onların alkışları demekti. 'Tamam, orkestrayı tavladık' dedim içimden.Alkışlar beni çok mutlu etmişti, ama salon dolu değildi. İlk konserime beş yüz kişi gelmişti. Yeterli değildi benim için. Bu salonun yansıydı salonu doldurmamız gerekiyordu. Konserin ilk günü kulise Hürriyet gazetesi muhabirlerinden Hami Alkaner gelmişti. Konseri dinlemişti. Kendisinden destek istedim. Benim bu girişimim o güne kadar hiçbir gazete de haber geçmemişti. Hami Abi, kuliste bir resim çekti ve ertesi günkü Hürriyet’in arka sayfasında büyük bir haber ve küçük bir resim olarak yayınlandı. Cumartesi günü geldi o gün matine suare yapıyoruz... Matine bin iki yüz kişi oldu. Suare ise üç yüz sandalye ilavesiyle bin beş yüz sayısına ulaştı.HERKES ŞAN KONSERLERİNİ KONUŞUYORKonserlerim sonraki haftada devam etti ve on iki defa sahne aldım, Şan Tiyatrosu’nda. Büyük bir sükse yaratmıştım. Konserlerdeki başarım yazılı basında sonra sayfa sayfa yer aldı.On üçüncü gün oldu, Egemen Bostancı büyük bir keyif içinde konserlere devam etme niyetini söyledi.Ben de kabul etmedim. Çünkü bu başarıyı tadında bırakmak istiyordum. Seneye aynı sayıda bir kez daha yapmanın yararlı olacağı inancındaydım. Zaten para pul almıyordum. Rahmetli Egemen’in bütün ısrarlarına karşı çıktım. Süksemi bir yıl sonraya taşımak en akılcı yoldu. Ben de bunu yapmıştım.KONSERLERİME GELEMEYEN HAYRAMLARIM İÇİN 1 LİRA YAPMIŞTIM1982 yılında yaptığım Şan konserleri, lokal çalışmalarımda beni dinlemeye gelemeyen hayranlarımla buluşmama sebep olmuştu. Ben bu konserlerden para almazken bilet fiyatlarının bir lira, on lira gibi fiyatlarla satılmasını istemiştim (bugünün 1 lirası gibi). Böylelikle dar gelirli memur da gelebiliyordu onların müdürü de.İkinci konserler serisini yirmi bir gece yaptık. Bu seriye inanılmaz talepler geldi. Millet izdiham halinde camlar çerçeveler kırılıyordu. Bu yüzden Şan Tiyatrosu’nun gişesinin yerini iki kez değiştirmek zorunda kaldılar. Bana gelen çiçekler giriş kapısından caddeye kadar taşıyordu.Ekim ajanda kış başında yaptığımız konserler çok başarılı geçti diye Mayıs ayında da tekrarlamaya karar verdik.Bir yıl içinde iki kez konserler dizisi yapmak ne kadar doğru olacaktı?Bu kaygıyı içimde taşırken, İstanbul’da tahminen on konserlik bir diziyi gerçekleştirdik. O yıl Mayıs ayında çok ciddi sıcaklar yaşanıyor, klima falan hak getire bu sebepten son konserlerim başarısız geçmişti. Ama üç bölüm halinde yaptığım Şan Konserleri meslek hayatımın en gurur verici olayıdır.Bana maddi olarak katkısı olmamıştı, ama önemi yoktu. Son konserlerde orkestraya kırk tane smokin ceket yaptırdım. Mavi gömlek ve papyonları da ilave ederek müzisyenleri giydirmiştim, ama aslında kendimi ödüllendirdim." cumhuriyet.com.tr

Heyelan nedeniyle ibadete kapatılan cami 5 kez soyuldu

Heyelan nedeniyle ibadete kapatılan cami 5 kez soyuldu figure > Aydın'ın Kuşadası ilçesinde 6 yıl önce meydana gelen toprak kayması nedeniyle ibadete kapatılan Mustafa Adalıoğlu Cami hırsızların hedefi haline geldi. Aradan geçen sürede 5 kez hırsız giren camiden halı, klima, kamera ve imam için alınan cübbe ile değerli tüm eşyalar çalındı. Kuşadası'nın Kadınlar Denizi Mahallesi'ndeki Mustafa Adalıoğlu Cami, 14 Kasım 2014 yılında bölgede yaşanan heyelan sonrası güvenlik gerekçesiyle ibadete kapatıldı. Camide, aradan geçen 6 yıl içerisinde 5 kez hırsızlık olayı yaşandı. Hırsızlar farklı zamanlarda girdikleri camiden halı, klima, güvenlik kamerası, avize, imam cübbesi ve şadırvan musluklarını çaldı. Caminin seramiklerine zarar veren hırsızlar, almadıkları eşyaları ise kırdı."SADECE 10 GÜN İBADET EDEBİLDİK"Camide 13 yıldır gönüllü olarak çalışan 87 yaşındaki Çelik Anmaç, "Bu camide yapıldığı 2007 yılından sonra sadece 10 gün ibadet etmek nasip oldu. Caminin halılarını cebimizden 35 bin lira harcayıp kendimiz yaptırdık. Burada 2 tane klima vardı, hırsızlar tarafından çalındı. Caminin bir an önce yeniden ibadete açılmasını istiyoruz" dedi.Kuşadası'na Manisa'dan ticaret yapmak için günübirlik geldiğini ifade eden Mustafa Yargül ise "Camiyi görünce öğle namazını kılmak için içeriye girdim. Ancak görevli bana caminin kapalı olduğunu söyledi. Buraya en yakın başka cami 2 kilometre mesafedeymiş. Öğle namazını kılamayacak olduğum için çok üzüldüm. Buranın bir an önce ibadete açılması gerekli" diye konuştu./Archive%5C2020%5C11%5C23%5C170447630-heyelan-nedeniyle-ibadete-kapatilan-cami-5-kez-soyuldu-_8.jpg/Archive%5C2020%5C11%5C23%5C170447880-heyelan-nedeniyle-ibadete-kapatilan-cami-5-kez-soyuldu-_9.jpg/Archive%5C2020%5C11%5C23%5C170448177-heyelan-nedeniyle-ibadete-kapatilan-cami-5-kez-soyuldu-_10.jpg DHA

Kayıpüniversiteöğrencisi Gülistan Doku'yu barajda aramaçalışmalarısona erdi

Kayıp üniversite öğrencisi Gülistan Doku'yu barajda arama çalışmaları sona erdi figure > Kayıp üniversite öğrencisi Gülistan Doku'yu barajda arama çalışmaları sona erdi. Tunceli'de 5 Ocak'ta kaybolan üniversite öğrencisi Gülistan Doku'yu Uzunçayır Baraj Gölü'nde arama çalışmalarının sona erdirildiği bildirildi.Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2. sınıf öğrencisi olan Doku'nun bulunması için 15 Ekim'de Tunceli Valiliği'nin talimatıyla yeniden başlatılan arama faaliyetleri günlerce sürdürüldü.Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinesinde gerçekleşen çalışmalar kapsamında ekipler 17 kilometre uzunluğa ve yaklaşık 30 metre derinliğe sahip baraj gölünde aramalar gerçekleştirdi.Özellikle Sarı Saltuk Viyadüğü civarında aramalarını yoğunlaştıran ekipler, çalışmalar kapsamında 3 su altı robotu ve bir taramalı sonar cihazı kullandı.Baraj gölünde, kıyıya yakın alanlarda ve baraj kapaklarının bulunduğu bölümlerde su altı ve üstünde arama yapan ekiplerin, çalışmalardan netice alamaması üzerine kayıp genç kızı söz konusu barajda arama faaliyetlerinin sonlandırıldığı öğrenildi.Tunceli'de üniversitede okuyan kızları Gülistan Doku'dan 5 Ocak'tan itibaren haber alamayan ailesi, memleketleri Diyarbakır'dan Tunceli'ye gelerek 6 Ocak'ta emniyete kayıp başvurusunda bulunmuştu.Genç kızın arkadaşlarıyla görüşen ve cep telefonu sinyallerini izleyen ekipler arama çalışması başlatmıştı. Baraj gölünde arama yapan ekiplerce 187 gün su altı ve üstünde sürdürülen çalışmalardan sonuç alınamaması üzerine çalışmalara son verilmişti.Ailenin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüşmesinin ardından Uzunçayır Baraj Gölü'nün kısmen boşaltılmasına karar verilerek, su altı arama çalışmalarına 6 Ağustos'ta 17 ekiple yeniden başlanmış ve 13 gün süren yoğun çalışmalardan da sonuç alınamaması üzerine aramalar 18 Ağustos'ta tamamlanmıştı.Gülistan Doku'yu arama çalışmaları, 15 Ekim'de ise yeniden başlatılmıştı. AA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter