Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Saturday, 03.15.2025, 09:43 AM (GMT)

News - Haberler

Avustralya Açıköncesi koronavirüse yakalananların sayısı9'a yükseldi

Avustralya Açık öncesi koronavirüse yakalananların sayısı 9'a yükseldi Grand Slam'in ilk ayağı Avustralya Açık öncesi koronavirüse yakalananların sayısı 9'a yükseldi Teniste sezonun ilk grand slam turnuvası Avustralya Açık öncesi yeni tip koronavirüs (Kovid-19) yakalanan sayısı 9'a yükseldi./Archive/2021/1/24/130224640-tns.jpgTurnuvanın düzenleneceği Victoria eyaletinin sağlık departmanından yapılan açıklamada, oyuncu, takımlar ve organizasyon yetkililerinin 9'unda koronavirüs test sonucunun pozitif olduğu ifade edildi.Söz konusu kişilerin sıkı denetimli karantina süreçlerinin devam ettiği, bir kişinin turnuvaya dahil olmayacağını belirtmesi nedeniyle diğerlerinden ayrılarak ayrı bir yerde karantinaya alındığı da kaydedildi.Avustralya basınında yer alan haberlere göre, turnuvada mücadele edecek 4 oyuncunun yeni tip koronavirüse yakalanması nedeniyle sıkı denetimli karantina süreci devam ediyor.Melbourne'e gelen kafiledeki 3 uçakta yeni tip koronavirüs vakalarına rastlanması nedeniyle bu araçlarda yer alan 72 tenisçi, sıkı denetimli karantinaya alınmıştı. Söz konusu oyuncuların, otel odasından çıkmasına veya antrenman yapmasına izin verilmiyor. Kalan tenisçilerin ise otel sınırları içinde günde 5 saat boyunca bireysel antrenmanlarına izin veriliyor. AA

Traktörühaczedilençiftçi: Evde yakacak odunum bile yok

Traktörü haczedilen çiftçi: Evde yakacak odunum bile yok Üniversiteyi bitirmelerine rağmen beş kardeş de iş bulamayınca Çanakkaleli Yılmaz ailesi, ‘genç çiftçi’ projesinden alınan kredilerle arıcılığa ve çiftçiliğe başladı. Ancak yüksek faiz nedeniyle borç ödenemeyince ailenin evi, tarlaları ve traktörü Ziraat Bankası tarafından haczedildi. Üniversiteyi bitirmelerine rağmen beş kardeş de iş bulamayınca Çanakkaleli Yılmaz ailesi, ‘genç çiftçi’ projesinden alınan kredilerle arıcılığa ve çiftçiliğe başladı. Ancak yüksek faiz nedeniyle borç ödenemeyince ailenin evi, tarlaları ve traktörü Ziraat Bankası tarafından haczedildi. Baba Nazif Yılmaz (72), “Tarlada elmalarım kaldı. Şeftalilerim çürüdü. Ürünler, satılmayınca hiçbir şey yapamadık. Evde kömürüm bile yok. Odunum bile yok" derken gözyaşlarını tutamadı. Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım istedi.Çanakkale Bayramiç Külcüler köyünde yaşayan Yılmaz ailesinin 5 çocuğu da üniversite mezunu. Çocuklarından Şener Yılmaz 2016 yılında ‘Genç Çiftçi’ projesinden 29 bin 350 lira destek alarak arıcılığa başladı. Orman Muhafaza Memurluğu'ndan emekli baba Nazif Yılmaz da kredi çekerek traktör aldı.Borçlarını 2019’a kadar düzenli ödeyen aile, elmalarını don vurunca borç taksitlerini ödeyemedi. Faiz nedeniyle katlanan borç 75 bin liraya yükseldi. Haciz uygulanınca borç daha da arttı.Bir ay önce geçirdiği kaza nedeniyle kalça kemiğini kıran 72 yaşındaki baba Nazif Yılmaz yaşadıkları sıkıntıları şöyle anlattı:ELMALARIM TARLADA KALDI, ŞEFTALİLERİM ÇÜRÜDÜ: Çocuklarıma Ziraat Bankası’ndan taksitle traktör aldım. Bir oğlum kredi almış, 30 bin lira gibi bir borcumuz oldu. Korona yüzünden borcumuzu ödeyemedik.  Beş on tavuğum vardı, sattım yol parası yaptım ve Ziraat Bankası’na gittim. Müdüre derdimi anlattım ama ‘Olmaz, parayı ödeyeceksiniz’ dedi.  Borçlu olan oğlum Şener Yılmaz gitti, geldi. Bir türlü çare bulamadılar. ‘10 bin lira getireceksin 50 bin lira da avukata vereceksin ki biz sana yapılandırma yapacağız’ dediler. Ancak bir çare bulunmadı.EVDE YAKACAK KÖMÜRÜM ODUNUM YOK: Tarlada elmalarım kaldı. Şeftalilerim çürüdü. Ürünler, satılmayınca hiçbir şey yapamadık. Evde kömürüm, odunum bile yok. Ama biz borcumuzu ödemeyeceğiz demiyoruz, çalışalım ve ödeyelim diyoruz. İki tane evlenecek oğlum, bir tane düğünü yapılacak kızım var. Bir çare bulunmadı, düştüm ve sağ kalçamı kırdım.  Sol kolum yerinden kalkmıyor. Bankaya, ’Emekli maaşımdan kesinti yapın, borcum ödensin, tarlalarım satılmasın’ dedim kabul edilmedi.  Ailenin 40 yaşındaki oğlu Taner Yılmaz da sıkıntılarını şöyle dile getirdi:“Traktörümüz bir yıldır icralık dün de haczedildi. 2015 yılında 5 yıl vade ile traktör aldık. Nisan 2019’da elmalarımızı don vurdu.  Mahsul az oldu ve zora girdik. 2019’da bu devam etti. Traktörümüz hacizli olduğu için aracı kullanmamız yasaklandı, o nedenle elmalar 4 aydır kasayla tarlada kaldı. Zaten aracı elmanın kilosunu bizden 1,25 liradan alıyor. Bu fiyat maliyetini bile karşılamıyor ki.”“DAĞIN BAŞINDA HAYVANLARIMIZ KALDI”Traktörü hayvanlarına su taşımak için de kullandıklarını da söyleyen Şennur Yılmaz ise,  “CİMER’e (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) yazıyoruz ‘Ziraat Bankası yapılandırma yapsın’ diyoruz, yapılmıyor. Bugün traktörümüzü aldılar gittiler. Dağın başında arılarımız, tavuklarımız, koyunlarımız var. Traktörle kuyudan su getirip yeme- içme ihtiyaçlarını karşılıyorduk. Banka bize, ‘traktörü alıp gideceğiz’ dedi ve götürdü” diyerek yaşadığı duruma sitem etti.“5 ÇOCUĞUM DA ÜNİVERSİTE MEZUNU VE İŞSİZ”Anne Emriye Yılmaz, “2019’da borcumuzu ödeyemedik.  Ardından pandemi geldi. 65 yaş üstü olduğumuz için pazara çıkamadık. Hiçbir şey yapamadık. 5 çocuğum var hepsi üniversite mezunu ve işsiz" ifadelerini kullandı. ANKA

Sebzeçorbalarıbağışıklığıgüçlendirip, kilo kontrolüsağlıyor

Sebze çorbaları bağışıklığı güçlendirip, kilo kontrolü sağlıyor Havaların soğuması ve koronavirüs salgını nedeniyle bağışık sistemini güçlendirmek isteyenlere, sebze çorbası öneriliyor. Uzman Diyetisyen Ceren Batmaz Sarı, bağışıklığı güçlendirmenin yanı sıra kilo kontrolü için de çorbanın faydalı olduğunu söyledi. Koronavirüs salgınıyla birlikte bağışıklığı destekleyecek besinlerin tüketilmesinin öneminin ortaya çıktığı bu günlerde çorba tüketimi arttı. Böyle olunca da bağışıklığı güçlendirici sebze çorbalarının tercih edilmesi önerildi.BU DÖNEMDE TÜKETİLEBİLİRKışın çorba tüketiminin faydalarını anlatan Uzman Diyetisyen Ceren Batmaz Sarı, "Özellikle soğuk kış aylarında tüketilmesi daha kolay ve bir o kadar besleyiciler. Ayrıca kilo kontrolüne de yardımcı oluyor. Evde kaldığımız bugünlerde bireylerde kilo artışları görüyoruz çünkü" dedi. Bağışıklığın güçlendirilmesi için sebze ağırlıklı çorbalara ağırlık verilmesini öneren Sarı, "Pancar, ıspanaklı, brokoliyle yapılmış ve havuç gibi sebzelerle zenginleştiğimiz çorbalar, bu dönemde tüketilebilir. Çorbalarımızın besleyici özelliğini arttırabilmek için içerisine bulgur ve yarma gibi tam tahılları ekleyebiliriz. Baharatlarla zenginleştirebiliriz. Özellikle tavsiye ettiğimiz antiviral ve antiseptik özelliğe sahip zencefil, zerdeçal ve sarımsak kullanabiliriz. Mutlaka bu ürünleri çorbalarımızda kullanalım" diye konuştu./Archive%5C2021%5C1%5C24%5C121249414-sebze-corbalari-bagisikligi-guclendirip-kilo-kontrolu-sagliyor-_4.jpgMALZEMELER VE YAPILIŞIMalzemeler; 1 baş pancar, yarım su bardağı doğranmış ıspanak, yarım dilim bal kabağı, 1 küçük boy soğan, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 çay bardağı süt, 2 diş sarımsak, 1 çay kaşığı zerdeçal, yarım çay kaşığı karabiber, 1 çay kaşığı tuz ve 3 su bardağı su.Hazırlanışı; Pancar ve bal kabağının kabuklarını soyup iri iri doğrayın. Suyu bir tencereye koyup, kaynatın ardından pişmesi uzun zaman alacak olan pancar ve bal kabağını ekleyin. Pancar ve balkabağı yumuşayınca iyi yıkanmış ıspanak, doğranmış soğan ve sarımsakları ekleyin, pişirmeye devam edin. Zerdeçal, karabiber ve tuzu ekleyip karıştırın. Tüm sebzeler piştikten sonra blenderdan geçirin.Kısık ateşte pişirirken zeytinyağı ve sütü de ilave edip, karıştırın. 2-3 dakika pişirdikten sonra çorbanız hazır./Archive%5C2021%5C1%5C24%5C121248632-sebze-corbalari-bagisikligi-guclendirip-kilo-kontrolu-sagliyor-_2.jpg DHA

Ençok arananlar listesindeydi: 'Çinli El Chapo' Amsterdam'da yakalandı

En çok arananlar listesindeydi: 'Çinli El Chapo' Amsterdam'da yakalandı Dünyanın en çok arananlar listesinin başında olan ve Çinli "El Chapo" olarak da bilinen Tse Chi Lop, Hollanda'daki Schiphol Havalimanı'nda polisler tarafından yakalandı. Meksikalı uyuşturucu baronu "El Chapo" lakapı Joaquin Guzman ve Pablo Escobar'la kıyaslanan ve yılda 519 milyar TL getirisi bulunan Asya-Pasifik arasındaki yasadışı uyuşturucu satışı ağını yönetmekle suçlanan Çinli Tse Chi Lop, Hollanda'da yakayı ele verdi.AKTARMA YAPARKEN YAKALANDIDünyanın en çok arananlar listesinin başında olan ve Çinli "El Chapo, Avusturya Federal Polisi'nin operasyonuyla, Tayvan'dan Çin'e giden uçak seferinde Hollanda'nın başkenti Amsterdam'daki Schiphol Havalimanı'nda aktarma sırasında yakalandı.ÇAY PAKETLERİNDE UYUŞTURUCULop'un Avusturya’ya giren uyuşturucuların yüzde 70'inden sorumlu olduğu tahmin edilirken, şebeke için çalışanların uyuşturucuları çay paketlerine gizleyerek ülkeye soktuğu ifade edildi.  /Archive%5C2021%5C1%5C24%5C120130373-dunyanin-en-cok-arananlar-listesindeki-cinli-el-chapo-amsterdamda-yakalandi_2.jpgBirleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi, uyuşturucu şebekesinin yıllık gelirinin 2018'de 8 milyar dolar (yaklaşık 59,5 milyar TL) olarak belirlendiğini, ancak bu rakamın 17.7 milyar dolara (yaklaşık 131,2 milyar TL) kadar çıkabileceğini açıkladı.  DHA

Covid-19'u yenenler ençok eklem ağrıları, halsizlik ve yorgunluktan yakınıyor

Covid-19'u yenenler en çok eklem ağrıları, halsizlik ve yorgunluktan yakınıyor Eskişehir Şehir Hastanesi bünyesinde 7 Aralık 2020'de hizmete giren "Covid-19 Sonrası İzlem Merkezi"nin tedavi sürecinin ardından takip ettiği hastaların çoğunun eklem ağrıları, halsizlik ve yorgunluktan şikayetçi olduğu bildirildi. Hastaları merkeze telefonla davet ettiklerini belirten Başhekim Uzm. Dr. Yaşar Bildirici, "Merkezimize bugüne kadar yaklaşık 850 hastamızı davet ettik. Bir ay içinde 500'e yakın hastayı merkezimizde takip edip bilgilerini formlara işleyerek ileriye dönük yapılabileceklere yönelik planlama hazırladık." dedi.Bildirici, izlem merkezinin çalışmaları kapsamında hastaların yaklaşık 2 yıl belli periyotlarda takip edileceğini dile getirdi."SOLUNUM GÜÇLÜĞÜ PROBLEMİNE RASTLIYORUZ"Davet ettikleri hastaların yüzde 10'unun yoğun bakımda tedavi görerek taburcu edilenlerden oluştuğunu aktaran Bildirici, sözlerini şöyle sürdürdü:"Merkezde takip ettiğimiz hastaların geneli, yaygın olarak gezici eklem ağrıları, halsizlik ve yorgunluk semptomunu tarif ediyor. Serviste yatan ancak yoğun bakıma girmemiş hastalarımızın yüzde 20'sinde, yoğun bakımda tedavi görmüş hastalarımızın yüzde 10'unda solunum güçlüğü problemine rastlıyoruz. Uyku bozuklukları, dalgınlık, unutkanlık gibi nörolojik semptomlara da rastlıyoruz. Hastalarımızın yüzde 90'ından fazlası merkezimizden çok memnun."EV EGZERSİZİ PROGRAMLARI DA HAZIRLANIYORMerkezle entegre çalışan Kardiyopulmoner Rehabilitasyon Ünitesinde görevli Fizik Tedavi Uzmanı Dr. Fulya Bakılan ise Covid-19 rahatsızlığı geçiren hastalarda nefes darlığının arttığını, yürüme ve efor kapasitelerinin azaldığını gözlemlediklerini vurguladı.İzlem merkezinde egzersiz bakımından sakınca görülmeyen hastaları kardiyopulmoner rehabilitasyona aldıklarını bildiren Bakılan, şunları kaydetti:"Hastaların efor, yürüyüş ve yürüme kapasitelerini artırıp halsizlik ve yorgunluk düzeylerini azaltmayı amaçlıyoruz. Ünite içindeki çeşitli cihazlardan faydalanıyoruz. Yaptığımız bazı testleri geçen hastalarımıza rehabilitasyon uyguluyoruz. Bu sürede bazı değerleri de kontrol ediyoruz. Uzman arkadaşlarımız ev egzersizi programı da hazırlıyor." bilgisini paylaştı.Hastalığı atlatan ve takip sürecinde olan Dilek Gündar ise 2 ay önce Covid-19 rahatsızlığı geçirdiğini, bazı şikayetlerinin devam etmesi nedeniyle izlem merkezine geldiğini anlattı. AA

Herkes doğduğu kentte yaşasaydıTürkiye'nin en kalabalık iliŞanlıurfa olacaktı

Herkes doğduğu kentte yaşasaydı Türkiye'nin en kalabalık ili Şanlıurfa olacaktı Türkiye'de insanlar doğduğu kentte yaşasaydı, 2 milyon 839 bin 823 kişi ile Şanlıurfa en kalabalık kent olurken, Konya 2 milyon 603 bin 448 kişi ile ikinci, İstanbul ise 2 milyon 558 bin 75 kişi ile üçüncü olacaktı. /Archive/2021/1/24/125828813-thumbsbc7c84355dbb35630057e7d1e51ccc6632.jpgİstanbul'da sadece kütükleri bu ilde olanlar yaşasaydı nüfusu 2 milyon 558 bin 75 olacaktı Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt sistemine göre, Türkiye'de yaşayanlar eğer doğdukları kentte kalmış olsaydı ülkenin demografisi bugünkünden çok daha farklı olacaktı.TÜİK verilerine göre, 2 milyon 839 bin 823 nüfusu ile Şanlıurfa ülkenin en kalabalık kenti olurken, onu 2 milyon 603 bin 448 kişi ile Konya, 2 milyon 558 bin 75 nüfusu ile İstanbul izleyecekti.Diyarbakır 2 milyon 294 bin 58 kişi ile dördüncü kalabalık şehir olurken, Ankara 2 milyon 16 bin 454 kişi ile beşinci, İzmir 1 milyon 976 bin 581 nüfusla altıncı kalabalık kent durumunda bulunacaktı.1 milyon 976 bin 178 kişi ile yedinci sırada Samsun, 1 milyon 950 bin 281 kişiyle sekizinci sırada Sivas bulunurken, 1 milyon 893 bin 946 nüfusla Erzurum dokuzuncu şehir, Bursa ise 1 milyon 826 bin 285 kişi ile onuncu sırada olacaktı.'KADİM KENTLER SON 60 YILDA ÇOK FAZLA GÖÇ VERDİ'Anadolu'nun kadim kentlerinin son 60 yılda çok fazla göç verdiğini söyleyen İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hacı Duran, bu göçlerin daha çok Türkiye'nin sanayileşmiş, turizm bakımından gelişmiş ve eğitim kalitesinin yüksek olduğu bölgelere doğru gerçekleştiğini söyledi.Osmanlı dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkenin en önemli kentlerinin Erzurum, Şanlıurfa, Diyarbakır, Kastamonu, Sivas, Kayseri ve Konya olduğunu dile getiren Prof. Dr. Duran, “Ancak 1960'lardan bu yana batı kentlerine yapılan yatırımlar ile eğitim ve turizm politikaları bu kadim şehirleri cazip olmaktan çıkardı” dedi.Daha çok sanayileşmenin, istihdamın, turizmin ve eğitimin olduğu bölgelere doğru yoğun bir göç dalgasının yaşandığını kaydeden Prof. Dr. Duran, şöyle devam etti:“1960'lardan 1990'lara kadar Türkiye'deki göstergelere baktığımız zaman Anadolu kentlerinde şiddetin, cinayetlerin ve kan davalarının fazla olduğunu görüyoruz. Bu durum göçün gerçekleşmesine neden oluyor. Osmanlı Devleti döneminde Türkiye'de insanlar istediği yere göç edemezlerdi. Bütün kentlerin kendilerine özgü göçmen kabul etme ya da etmeme politikaları vardı. Cumhuriyet hükümetleri dönemiyle birlikte özgür politikalar insanların istedikleri yere göç edebilmesini sağladı.” 'BÜYÜKŞEHİRLER DAHA FAZLA YOĞUNLUK KALDIRACAK DURUMDA DEĞİL'Günümüzde İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi büyükşehirlerin yaşanan yoğunluğu daha fazla kaldıracak durumda olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Hacı Duran, şu şekilde konuştu:"Günümüz teknolojileri, çok kolay ve cazip yatırım imkanları da sunmaktadır. Şu anki teknolojilerle insanlar bulundukları her yerde eğitim alabilir, üretim yapabilir ve çok etkili bir şekilde dünya piyasalarına açılabilir. Anadolu'nun klasik manadaki büyük kentlerine geri dönüşü sağlamak için eğitim, turizm, sosyal tesis ve istihdam alanında yatırım politikalarının geliştirilmesi gerekiyor. Göç alan bölgelerimize baktığımız zaman buraların sahil bölgelerinde yer aldıkları ve uluslararası pazarlara açık yerler oldukları görülüyor. Göçü teşvik eden faktörler yatırım, turizm, eğitim ve istihdam ile dinlenme ve sosyal tesislerin varlığına bağlıdır. Çünkü insanlar bulundukları bölgelerde iş bulamıyor. Çağdaş toplumlarda insanların çoğunluğu mutlaka ücretli bir işte çalışmak istiyor. Yasalara göre uzmanlık gerektiren beceriler edilmeleri gerekiyor. Bunların hepsini gerçekleştirebilmek için de eğitim almak gerekiyor. Bu durumda, eğitim olanaklarının daha fazla olduğu büyük kentlere göçü artırıyor. Önemli bilim kuruluşlarının hemen hemen hepsi İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde yer alıyor. Anadolu'daki bilim kuruluşları bu manada zayıf kalıyor. Bu yetersizlikten dolayı Anadolu’daki bilim insanları da büyük kentlere göç ediyor."'İSTANBUL HERKES İÇİN BİR HAYAL KAPISI'İstanbul Şanlıurfa Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı Ali Rıza Küçükler ise İstanbul’da yaklaşık 350 bin Şanlıurfalının olduğu kaydetti.İnsanların bir yere göç ettikten sonra orayı vatan olarak benimsediğini ve geri dönüşün çok fazla olmadığını aktaran Küçükler, “İnsanlar bulundukları yerde bir yaşam biçimi benimsiyor. Sosyal çevresi oluyor. İnsanlar aile düzenini kurduktan sonra kişinin bireysel karar vermesi çok zor oluyor. Çocuklar okuyor, arkadaşları oluyor. İstanbul’da iş imkanı var. İş insanları da burada, iş arayanlarda burada, büyük markalar kendilerini İstanbul’a gelmek zorunda hissediyor. Buradan piyasaya daha kolay ulaşacağını biliyor. İstanbul herkes gibi Şanlıurfalılar için de bir hayal kapısı” dedi.46 yıldır İstanbul’da yaşayan kebap ustası Osman Saraçoğlu da "Şu anda memlekete dönmek istemem çünkü çocuklarım istemiyor ama insan memleket özlemi de çekiyor. Esas Urfalıların hepsi İstanbul’da Şanlıurfa’da kimse kalmadı" diye konuştu. 45 yıl önce ailesiyle birlikte Şanlıurfa’daki iş imkanlarının kısıtlı olması ve kuraklıktan dolayı İstanbul’a geldiklerini dile getiren Ahmet Aksan ise "İstanbul’da yedek parça işleri yaptım. Şu an Şanlıurfa’ya gidelim desek memlekette kimse kalmadı. Belki bir 10 yıl sonra memlekete gitmeyi düşünebiliriz. Çocuklarım ve arkadaşlarım hep İstanbul’da, 70-80 yaşlarına gelince gidip orada ölmek isterim" ifadelerini kullandı. DHA

At yarışında dünyanın en iyileri, 26 Ocak'ta belli olacak

At yarışında dünyanın en iyileri, 26 Ocak'ta belli olacak Uluslararası At Yarışı Otoriteleri Federasyonu (IFHA) tarafından çevrim içi gerçekleştirilecek etkinlik, at yarışı dünyasının en prestijli yüzlerini bir araya getirecek. At yarışı sporunun prestijli organizasyonlarından 2020 Longines Dünya Yarış Atı Ödülleri, 26 Ocak Salı günü sahiplerini bulacak.Uluslararası At Yarışı Otoriteleri Federasyonu (IFHA) tarafından çevrim içi gerçekleştirilecek etkinlik, at yarışı dünyasının en prestijli yüzlerini bir araya getirecek.Bu yıl 8'incisi düzenlenecek törende, 2020 sezonunun en iyi yarış atı, at yarışı ve bu yıl ilk kez olmak üzere en iyi jokeyi kategorilerinde ödüller dağıtılacak.İngiltere'nin Newmarket bölgesindeki Ulusal At Yarışları Müzesi'nde düzenlenecek etkinlik, 26 Ocak Salı günü TSİ 17.00'de çevrim içi olarak gerçekleştirilecek. Tören, aralarında Longines ve IFHA'nın sosyal medya hesaplarının da olduğu dijital platformlarda yayımlanacak.Organizasyon hakkında değerlendirmelerde bulunan Longines Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Matthieu Baumgartner, "At yarışının en iyilerini bir kez daha ödüllendirmekten mutluluk duyuyoruz. İlk kez dijital ortamda yaptığımız etkinliğimizde bizi desteklemek isteyenleri '#LonginesDünyaYarışAtıÖdülleri' hashtag'ini kullanarak bizimle iletişime geçmeye ve mesajlarını paylaşmaya davet ediyoruz." ifadelerini kullandı.IFHA Başkanı Louis Romanet ise "Umarım herkes bu etkinlikte sunacağımız sahne arkası görüntüleri beğenir. Ödüle layık görülenlerin başarılarını interaktif bir ortamda kutlayabilmek için sabırsızlanıyoruz." değerlendirmesinde bulundu. AA

Otostop yapan erkekçocuğuna istismarda bulunan kamyonşoförütutuklandı

Otostop yapan erkek çocuğuna istismarda bulunan kamyon şoförü tutuklandı Burdur'da otostop yapan 14 yaşındaki erkek çocuğunu kamyonuna alarak, cinsel istismarda bulunan kamyon şoförü O.K. (48), tutuklandı. Denizli'den İzmir'e gitmek için otostop yapan K.S. adlı erkek çocuğunu gören kamyon şoförü O.K., "Burdur tarafına gidiyorum oradan otobüse biner İzmir'e gidersin" diyerek, kamyonuna aldı. İddiaya göre yolda çocuğa cinsel içerikli filmler izlettiği belirtilen kamyon şoförü O.K., çocuğa cinsel istismarda da bulundu. Burdur'da kamyondan inen çocuk durumu polise bildirdi. Çocuk İzlem Merkezi'nde (ÇİM) psikolog eşliğinde ifadesi alınan K.S. daha sonra ailesine teslim edildi. Çocuğun neden otostop ile İzmir'e gitmeye çalıştığı ise açıklanmadı.Burdur Emniyet Müdürlüğü ekipleri yaptıkları çalışma ile cinsel istismar şüphelisi kamyon şoförü O.K.'yi yakaladı. O.K. çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak Burdur E Tipi Kapalı Cezaevi'ne konuldu. DHA

Bilim KuruluÜyesi Prof.Ünal: Mutant virüs nedeniyle bir daha aşıyapılmasızorunlu hale gelebilir

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Ünal: Mutant virüs nedeniyle bir daha aşı yapılması zorunlu hale gelebilir Türkiye’deki aşı çalışmasını yürüten Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, "Güney Afrika’da görülen mutant virüsün bazı aşıların etkisinden kaçabilme ihtimali olduğuna dönük güçlü veriler var. Bu da bazı aşıların güncellenip bir daha aşı yapılmasının zorunlu hale geleceğini gösteriyor" dedi. /Archive/2021/1/24/115247645-2021-01-23t194349z1063841370rc2vdl9quvayrtrmadp3health-coronavirus-usa-new-york.jpgYeni tip koronavirüse (Covid-19) karşı 81 ile dağıtılarak 14 Ocak'ta yapılmaya başlanan CoronaVac aşısının ilk dozu, 1 milyon 200 binden fazla kişiye uygulandı.Türkiye’deki aşı çalışmasını yürüten Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, Güney Afrika’da görülen mutant virüsün kendilerini de endişelendirdiğini söyledi.Ünal, “Güney Afrika’da görülen mutant koronavirüsün, bazı aşıların etkisinden kaçabilme ihtimali olduğuna dönük güçlü veriler var. Bu da bazı aşıların güncellenip bir daha aşı yapılmasının zorunlu hale geleceğini gösteriyor. Çünkü virüse karşı 1/80’de etkili olabilirken, bu yeni virüsü ancak 1/8’de durdurabiliyor" açıklamasını yaptı. HaberTürk gazetesi yazarı Muharrem Sarıkaya'ya konuşan Ünal, mutan virüse karşı güncellenmiş bir aşıya neden ihtiyaç duyulabileceğini şu sözlerle anlattı:"Bir virüse karşı etkisini ölçmek için virüs sürünümü alınır ve laboratuvardaki hücre kültüründe şuşu üretilir, aşıdan da bir o kadar kültür alır ve ona uygulanır. Sonra onu yarı oranında sulandırarak, yani ½, ¼, 1/8, 1/16 ... 1/32 oranda sulandırarak devam eder. Görür ki bir seviyeye kadar etkili oluyor. Aynı testi bu kez yeni mutant virüse karşı uygular. Bu da yapılmış. Daha önceki 1/80 oranına kadar virüsü bloke ederken, bu yeni mutant virüse karşı 1/8 oranında bloke ediyor; yani 10 kat az. Yeni virüs şuşu korumadan kaçıp, bir başka yoldan hücreye girebildiğine dönük iddiayı ortaya koyuyor. Direncin eskisine göre 10 kat az etkili olduğunu sergiliyor. Güncellenmiş aşıya ihtiyacı ortaya çıkarıyor...” Dünya Sağlık Örgütü’nün de 8 kat düşüş olması halinde uygulanan aşının kaldırılıp, yerine yenisinin konulmasını şart koştuğuna vurgu yapan Ünal, Güney Afrika mutandının tam 10 kat düşüş sağladığını anımsattı.Ünal, bunun Türkiye’de kullanılmakta olan inaktif Sinovac aşı için de geçerli olup olmadığını sorusuna ise, "İnaktif aşılar açısından şu aşamada bir olumsuzluk görünmüyor, ama takip ediyoruz" yanıtını verdi. cumhuriyet.com.tr

Koronavirüs hastasıhırsız soygundan sonra yaşamınıyitirdi

Koronavirüs hastası hırsız soygundan sonra yaşamını yitirdi Başakşehir ve Beykoz’da, koronavirüs hastası olmasına rağmen hırsızlık yapan şüphelilerden biri olaydan sonra hayatını kaybetti. Diğer 3 şüpheli ise yakalandı. /Archive/2021/1/24/112836174-olay-yeri.jpg17 Temmuz 2020 tarihinde Başakşehir ve Beykoz'da üç ayrı evin soyulması üzerine, polis ekipleri çalışma başlattı. Güvenlik kameralarından yola çıkan ekipler, ilk önce şüphelilerin eşkalini sonrasında kimliklerini tespit etti. 18 Ocak’ta ikamet ettikleri adreste kıskıvrak yakalanan Kemal K.(24)'nın 47, Emre D.(22)'nin 8, Ahmet M.(22)'nin ise 5 suç kaydı olduğu öğrenildi.İddiaya göre şüphelilerden İsmail Ç.(25) koronavirüse yakalandı. İsmail Ç., polis ekiplerinin onu yakalamak için çalışma başlattığı sırada koronavirüs nedeniyle hayatını kaybettiği öğrenildi. (DHA)

Karantinadan bir yıl sonra Vuhan: Hayat normale döndü

Karantinadan bir yıl sonra Vuhan: Hayat normale döndü Dünyada ilk koronavirüs vakasının tespit edildiği Çin'in Vuhan kentinin karantinaya alınışının üzerinden tam bir yıl geçti. 11 milyon nüfuslu, endüstri ve ulaşım merkezi konumundaki kentte virüs, 76 gün boyunca hayatı felç etmişti. Karantinanın kaldırıldığı 8 Nisan itibarıyla hızlı bir normalleşmenin yaşandığı Vuhan'da bir yıl sonra karantinanın izleri neredeyse tamamen silinmiş durumda. Kentte, ulaşım araçlarının, parkların ve barların dolu olduğu gözleniyor.Dünyanın geri kalanına da hızla yayılan bu virüse bağlı nedenlerle şimdiye kadar dünya çapında yaklaşık 2 milyon kişi hayatını kaybetti. Birçok ülke virüsün mutasyona uğramış haliyle mücadeleye devam ederken, aşılama programlarında da aşı üretim kapasitesinde yaşanan sıkıntılar nedeniyle gecikmeler yaşanıyor.SALGIN KONTROL ALTINDAÇin sokağa çıkma yasakları ve kısıtlamaları, zorla karantina, kitlesel testler ve seyahat kısıtlamaları gibi sıkı tedbirlerle koronavirüs ile mücadele ederek, yaz aylarından bu yana salgını büyük ölçüde kontrol altına almayı başardı. DW Türkçe servisinde yer alan habere göre, ülkede güncel verilere göre tespit edilen yeni vaka sayısı 206 olarak açıklandı. Salgının başından bu yana görülen toplam vaka sayısı ise 88 bin 900'ü aştı. Çin'deki koronavirüs kaynaklı vefatların çoğu Hubey eyaletinde yer alan Vuhan'da kaydedildi. Çin'de bugüne kadar 4 bin 635 kişi virüs kaynaklı nedenlerle hayatını kaybetti. Çin takvimine göre önümüzdeki ay yeni yılı kutlamaya hazırlanan ülkede yetkililer, vaka sayısında olası bir artışın önüne geçmek için vatandaşlara seyahat etmekten ve toplanmaktan mümkün olduğunca kaçınmalarını tavsiye ediyor. Çoğu uzaktan eğitime geçmiş olan okulların bir hafta erken tatile girmesi kararı alınırken, birçok bölgede kapalı mekanlarda ve ulaşım araçlarında maske takma zorunluluğu da devam ediyor. Vaka takibi için akıllı telefon uygulamaları yaygın biçimde kullanılıyor.HONG KONG'DA YENİ DALGA ENDİŞESİÇin'in özel idari bölgesi statüsündeki Hong Kong'da ise binlerce kişi olası bir "yeni dalganın" önüne geçmek için karantinaya alındı. Dünyanın en yoğun nüfusa sahip bölgelerinden biri olan Hong Kong'da geçen iki ay içinde 4 bin 300'den fazla yeni vaka kayıtlara geçmişti. Bu rakam bölgenin toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ına tekabül ediyor.Yetkililer, işçilerin yoğunlukta olduğu Yau Tsim Mong'da 16 binadan oluşan bir bölgenin, burada ikamet edenlerin tamamı test edilene kadar karantinada kalacağını açıkladı. cumhuriyet.com.tr

Sesleniş

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Sesleniş Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken, bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık. Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken, bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.Vurulduk ey halkım unutma bizi!..Yoksulluğun bükemediği bileklerimize, çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık, kışlık katlarımız, arabamız olurdu. Yüreğimiz işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep.Öldürüldük ey halkım unutma bizi!..Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı, bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.Hücrelere atıldık ey halkım unutma bizi!..Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat Yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde, öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezartaşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu.Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi!..Kanserdik. Ölüm her gün bir sinsi yılan gibi, dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da otuz iki yaşında, bırakıp gittik bu dünyayı ecelsiz.Öldürüldük ey halkım, unutma bizi!..Giresun’daki yoksul köylüler. Sizin için öldük. Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu’daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul’daki, Ankara’daki işçiler, sizin için öldük. Adana’da paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler sizin için öldük.Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım unutma bizi!..Bağımsızlık, Mustafa Kemal’den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle, başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. “Amerikan üsleri kaldırılsın” dedik, sokak ortasında sorgusuz-sualsiz vurdular.Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi!..Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk: Komünist dediler. “Ülkemiz bağımsız değil” dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı’nda, emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı, daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi.Bir kez anlamak istemediler bizi...Vurulduk ey halkım, unutma bizi!..Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki, korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik, boynumuzu uzattık yağlı kementlere.Asıldık ey halkım, unutma bizi!..Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde, öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.Korkmadan öldük ey halkım unutma bizi!..Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi.Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi...Cumhuriyet, 25 Ağustos 1975 GÖZLEM / UĞUR MUMCU




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter