Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajans? - Haberler

Wednesday, 01.08.2025, 09:39 PM (GMT)

News - Haberler

Basketboldaşok ayrılık!

Basketbolda şok ayrılık! figure > Türkiye Basketbol Federasyonu, A Milli Basketbol Takımı Başantrenörü Ufuk Sarıca ile yolların ayrıldığını açıkladı. Türkiye Basketbol Federasyonu, A Milli Basketbol Takımı Başantrenörü Ufuk Sarıca ile yolların ayrıldığını açıkladı.TBF'nin açıklaması şöyle: A Erkek Milli Takım Başantrenörümüz Sayın Ufuk Sarıca ile birlikteliğimiz sona erdirilmiştir.  Ufuk Sarıca ve bu görev süresince her türlü desteği veren Pınar Karşıyaka Spor Kulübü'ne teşekkür ederiz. DHA

Avukat AytaçÜnsal’ın tedavi gördüğüeve polis baskını

Avukat Aytaç Ünsal’ın tedavi gördüğü eve polis baskını figure > Adil yargılanma talebiyle uzun bir süre ölüm orucunda kalan Avukat Aytaç Ünsal'ın tedavi gördüğü ev, sabaha karşı polisler tarafından kapısı kırılarak basıldı. Adil yargılanma talebiyle 200 günü aşkın süre ölüm orucunda kalan Avukat Aytaç Ünsal’ın Sarıyer ilçesine bağlı Küçükarmutlu Mahallesinde bulunduğu eve sabaha karşı polisler tarafından baskın yapıldı. Mahallede bulunan Cemevi ve yaşlıların kullandığı vefa evininde bulunduğu 30 farklı adrese de polislerin baskın yaptığı belirtildi.EVİN KAPILARI KIRILDIBaskınlar esnasında Aytaç’ın tedavi gördüğü evin kapıları koçbaşı ile kırılarak onlarca polis içeri girerken, ev dağıtıldı. Evde Ünsal ve refakatçisi bulunduğu öğrenilirken, burada gözaltı olmadığı belirtildi. Cemevine yapılan baskında ise içerde bulunan 5 kişinin gözaltına alındığı bilgisine ulaşılırken, gözaltı sayısının artabileceği belirtildi. /Archive/2020/11/20/131507897-screenshot1.pngKaynak: Evrensel cumhuriyet.com.tr

Ali Babacan'dan Kavala ve Demirtaşaçıklaması

Ali Babacan'dan Kavala ve Demirtaş açıklaması figure > DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi Bülent Arınç’ın Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’la ilgili açıklamalarına ilişkin, “Kaybolan yılları siz insanlara iade edemezsiniz bu kul hakkıdır. Tüm yargı sisteminin tutuksuz yargılamanın esas olacağı bir sisteme geçmesi gerekir” dedi. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, güncel ekonomik ve finansal gelişmelere dair basın toplantısı düzenledi. Babacan, Merkez Bankası’nın faiz arttırma kararı, Cumhurbaşkanlığı YİKüyesi Bülent Arınç’ın Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’la ilgili açıklamaları ve organize suç örgütü Alaattin Çakıcı’nın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdidine ilişkin konuştu.“NİÇİN ÜLKEMİZİN KREDİ NOTUNU TAM 5 KADEME AŞAĞIYA DÜŞÜRDÜNÜZ”“Parasal sıkılaştırma demek faizi artırmak demektir. Yani Merkez diyor ki faizi yükselttim enflasyon düşene kadar da yüksek tutacağım yani yüksek faiz enflasyonu düşürecek diyor merkez bankası. Sayın Erdoğan siz 2015’te dediniz ki vatanı satma yüksek faizle, yüksek enflasyonla ülkenin kaynaklarını heba etmekle olur dediniz. 2017’de enflasyonu doğuran ana sebep faiz dediniz. 2018’de faiz ne kadar düşük olursa enflasyon da o kadar düşük olur dediniz. Yine siz 2018’de Merkez’in faiz artırımının ardından o kurumun başkanını tehdit ettiniz.”“Bu sorulara cevap vermeniz gerekir: Eğer sizin teziniz doğru ise yani faiz sebep enflasyon netice ise dünkü faiz artışının enflasyonu yükselten bir sonuç vermesi gerekir. Oysa Merkez tam tersini söylüyor. Yıllardır savunduğunuz tezinizin yanlış olduğunu anlayıp Merkez Bankası’na faiz artışı için izin verdiniz mi? Yoksa Merkez size rağmen mi bu kararı aldı? Dünkü karar sizin son yıllarda savunduğunuz tezinizi çürüten bir karar peki niçin ülkenin bu hale düşmesini beklediniz? Eksi faizlerin olduğu dünyada Türkiye neden en yüksek faizi ödeyen ülke durumuna düştü. Niçin ülkemizin yapılabilir kredi notunu tam 5 kademe aşağıya düşürdünüz? Bu milletin alın teriyle yıllardır biriktirdiği döviz rezervini iki yılda ne için ve ne uğruna heba ettiniz?”"BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI ÇALIŞMALIDIR"Babacan, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da cevaplandırdı.Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç'ın "Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğuna ilişkin açıklamalarının" sorulması üzerine Babacan, şunları kaydetti:"Bir ülkenin yargı sisteminde tutuklu yargılanmanın istisna olması lazım, tutuksuz yargılanmanın esas olması lazım. Şu anda Türkiye'de tutuklu yargılanma başlı başına bir ceza sistemi haline getirilmiş durumda. Sayın Kavala'nın dosyasını arkadaşlarımız inceledi. Ortada ciddi, tutuklu yargılanmayı gerektirecek hiçbir unsur görmedi arkadaşlarımız. İlk tutuklandığı dosyadan Sayın Kavala beraat etti. 2 yıl tutuklu kaldıktan sonra ilk dosyadan beraat kararı aldı mahkeme. Serbest bırakılacağı gün yeni bir dosya ortaya çıkarılarak tutukluluğunun devam etmesini sağlayacak adımlar atıldı. Tarafsız ve bağımsız bir yargının olduğu ülkede bu tür garabeti göremezsiniz. Buradan hükümete ve yargıya çağrımız; Tutuksuz yargılanma esas, tutuklu yargılanmanın istisna olacağı uygulamayı görmek istiyoruz. Kaybolan itibarı, özgürlük günlerini siz insanlara iade edemezsiniz, bu kul hakkıdır. Bağımsız ve tarafsız yargı çalışmalıdır. İllegal yapılanmaların, suç örgütlerinin siyaset üzerinde, ülke yönetimi üzerinde etkili olduğu bir ülkeye yatırımcı gelmez. Kim gelir? Kısa vadede yüksek faizin cazibesiyle kısa vadeli sermaye gelir, bugünlerde olduğu gibi... Yüksek faizi alır çıkar gider."Ülkeye kalıcı ve uzun vadeli sermayenin gelmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, bunun da Türkiye'nin bir hukuk devleti olması ile gerçekleşeceğinin altını çizdi."BU AÇIKÇA BİR SUÇ"Babacan, Alaattin Çakıcı’nın Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdidine ilişkin ise, “İllegal yapılanmaların, suç örgütlerinin siyaset üzerinde etkili olduğu bir ülkeye sermaye gelmez. Yasal düzenlemelerimize göre açık bir suç olan tehdidi bir ana muhalefet liderine rahatça söyleyebilen ve bu söyleyen kişinin arkasında iktidar ortağının durduğu bir ülke artık bir hukuk devleti değildir. Bu açıkça bir suç. Bu kimsenin görmediği mahalle arkasında söylenen bir tehdit değil. Ama yargımız ne yapıyor biz bir adım atarsak başımıza bir iş gelir mi diye düşünüyor. İktidar ortağının bu suç örgütü liderine sahip çıkarken kullandığı ifadeler de çok önemli” diye konuştu. AA

Araştırma: Koronavirüs bağışıklığı8 aya kadar sürüyor

Araştırma: Koronavirüs bağışıklığı 8 aya kadar sürüyor figure > ABD’de yapılan araştırma, koronavirüs geçiren ve iyileşen hastaların vücutlarında 8 aya kadar virüse karşı bağışıklık olduğunu tespit etti. Araştırmaya göre, koronavirüse karşı oluşan bağışıklık, kişileri 10 yıla kadar ağır enfeksiyonlardan koruyabilecek. Son aylarda, azalan antikor seviyelerine ilişkin raporlar, koronavirüse karşı bağışıklığın birkaç ay içinde kaybolabileceği ve tekrar virüse karşı savunmasız kalınacağı endişesi yaratmıştı.ABD, La Jolla İmmünoloji Enstitüsü’nde yapılan yeni bir çalışmaya göre, koronavirüs enfeksiyonundan sekiz ay sonra, iyileşen çoğu kişide hala virüsle savaşmak için yeterli bağışıklık hücresi olduğu ortaya çıktı."AĞIR HASTALIKLARI ON YILA KADAR ÖNLER"NY Times’ın haberine göre araştırmada, koronavirüse karşı bağışıklık hücrelerinin vücutta uzun süre kalabileceği belirtildi. La Jolla İmmünoloji Enstitüsü'nde çalışmayı yöneten virolog Shane Crotty, "Bu bağışıklık hücresi miktarı, insanların ağır hastalığa yakalanmasını on yıla kadar önleyecektir" dedi.185 KİŞİ İNCELENDİCovid-19 geçirmiş 19-81 yaş arası 185 kişi ile yapılan çalışma da hastaların çoğunun hastaneye yatmayı gerektirmeyen hafif semptomları vardı. Kişilerden düzenli kan örneği alındı ve düzenli incelendi.Bu hastalarda; antikorlar, gerektiğinde daha fazla antikor üretebilen B hücreleri ve diğer enfekte hücreleri öldüren iki tür T hücresi birlikte incelendi. Araştırmanın başındaki kişilerden Dr. Crotty, “Yalnızca birine bakarsanız, gerçekten tam resmi kaçırabilirsiniz. İncelemelerde antikor miktarı zamanla azalmasına rağmen, B hücresi ve T hücresinin virüs hafızası devam ediyor” ifadelerini kullandı. Sonuç olarak antikorların enfeksiyondan altı ila sekiz ay sonra da dayanıklı olduğu tespit edildi.İLK KORONAVİRÜSÜ YENEN İKİNCİSİNDEN 17 YIL KORUNUYORAraştırmanın bir diğer önemli bulgusu da koronavirüs hastalarının vücudunda iyileştikten sonra 17 yıl daha koronavirüs ile savaşabilecek sayıda bağışık hücresi taşıması oldu. 2003 yılında Çin'deki Ciddi Akut Solunum Yolu Sendromu’nu (SARS-Cov) yenen bir hastanın, 17 yıl sonra hala koronavirüse karşı bağışıklık hücreleri taşıdığı ortaya çıktı. Sars, ilk koronavirüs olarak adlandırılıyor.Daha önce İmmünolog Marion Pepper liderliğindeki Washington Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, koronavirüs enfeksiyonunun ardından üretilen belirli bağışıklık hücrelerinin vücutta en az üç ay kaldığını göstermişti.Yeni bulgular, virüse karşı bağışıklığın kısa süreli olabileceğinden ve pandemiyi kontrol altında tutmak için aşıların tekrar tekrar uygulanması gerekebileceğinden endişelenen uzmanları rahatlatacak gibi görünüyor. cumhuriyet.com.tr

20 yaşaltıve 65 yaşüstüne 'cuma namazı' istisnası!

20 yaş altı ve 65 yaş üstüne 'cuma namazı' istisnası! figure > İçişleri Bakanlığı, 20 yaş altı ve 65 yaş üstü için getirilen sokağa çıkma saatlerine ilişkin cuma namazı düzenlemesini duyurdu. Bakanlık cuma namazına denk gelen saatlerin kısıtlamaya dahil olmadığını bildirdi. İçişleri Bakanlığı, 20 yaş altı ve 65 yaş üstü için getirilen sokağa çıkma saatlerine ilişkin cuma namazı düzenlemesini duyurduKoronavirüs salgını yeni tedbirleri ile ilgili sıkça sorulan soruları cevaplayan Bakanlık'tan "65 yaş ve üzeri ile 20 yaş altı vatandaşlarımız için belirlenen sokağa çıkma kısıtlamasının uygulaması Cuma namazları açısından nasıl olacaktır?" sorusu üzerine şu yanıt verildi:"Belirtilen yaş gruplarında yer alan vatandaşlarımızdan Cuma namazı kılmak isteyenler için İl/İlçe Umumi Hıfzıssıhha Kurullarınca 65 yaş ve üzeri büyüklerimizin sokağa çıkma saati Cuma namazı bitimine kadar uzatılabilecek, 20 yaş altındaki gençlerimizin sokağa çıkış saati ise Cuma namazına gidebilecekleri şekilde öne alınabilecektir." cumhuriyet.com.tr

Edebiyatımızın eşsiz bir yaratıcısıydı! Ataol Behramoğlu'nun yazısı...

Edebiyatımızın eşsiz bir yaratıcısıydı! Ataol Behramoğlu'nun yazısı... figure > “İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali’nin 1940 yılında yayınlanan ikinci romanı.Yine çok genç, otuz üç yaşında bir yazarın ürünü. Öyleyken, üzerinde pek çok düşünülmesi gereken önemdeki bireysel ve toplumsal sorunları konu edinmiş bir yapıt. Romanın odağındaki kahramanı Ömer’in ilginç ve karmaşık kişiliği, yanı sıra bilinç akışı, iç monologlar gibi anlatım özellikleri bakımından da Sabahattin Ali’nin dünya edebiyatıyla belki en çok ilişkilendirilmesi gereken romanı.” /Archive/2020/11/20/131647177-ic1.jpgİçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali’nin acı, talihsiz bir ölümle, dönemin siyasi polisince planlanıp uygulandığından kuşku duyulamayacak alçakça bir cinayetle sona eren 41 yıllık yaşamına sığdırdığı üç romanından ikincisidir.1907 doğumlu olduğuna göre henüz otuz yaşında, 1937’de yayınlanan ilk romanı Kuyucaklı Yusuf’u ortaokul yıllarımda okuduğumda sözcüğün tam anlamıyla çarpılmıştım. Bu romanın toplumcu-gerçekçi edebiyatımızın öncüsü, kendi türünün bir başyapıtı olduğu kuşkusuzdur.Çok sonraları okuduğum Kürk Mantolu Madonna’nın bende benzer bir etkisi olmamıştı. 1943’de yazarın üçüncü ve son romanı olarak yayınlanan bu kitabın üzerimde yarattığı hayal kırıklığına benzer duygu, sanıyorum belki deonda adının çağrıştırdığı romantik ortamı ve roman kahramanlarını bulamayışımdandı…İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali’nin 1940 yılında yayınlanan ikinci romanı.Yine çok genç, otuz üç yaşında bir yazarın ürünü. Öyleyken, üzerinde pek çok düşünülmesi gereken önemdeki bireysel ve toplumsal sorunları konu edinmiş bir yapıt. Romanın odağındaki kahramanı Ömer’in ilginç ve karmaşık kişiliği, yanı sıra bilinç akışı, iç monologlar gibi anlatım özellikleri bakımından da Sabahattin Ali’nin dünya edebiyatıyla belki en çok ilişkilendirilmesi gereken romanı./Archive/2020/11/20/131656849-ic2.jpgDÜŞÜNDÜRÜCÜ BİR AŞK HİKÂYESİEdebiyat, ya da sinema vb ürünleri üzerine yazılarda söz konusu yapıtın öyküsünün özet olarak bile anlatılmasını anlamlı bulmam. Okuyan, izleyen kişinin kendisi bunu öğrenecektir. Bu nedenle, İçimizdeki Şeytan’ın odağında, yukarıda sözünü ettiğim roman kahramanının karmaşık kişiliğine de bağlı olarak, farklı, düşündürücü bir aşk öyküsünün bulunduğunu söylemekle yetineyim.Fakat burada, ayrıntıya biraz aşağıda girmek üzere, romanın kadın (daha doğrusu genç kız) kahramanı Macide’den de söz etmem gerekir. Bütünsel, tarihsel, dönemsel, bir inceleme yapmış değilim. Fakat öyle sanıyorum ki toplumcu-gerçekçi edebiyatımızda Macide, hem yerli (ulusal) hem evrensel-insanî değerleri kişiliğinde buluşturmuş bir roman kahramanı olarak (Reşat Nuri’nin, Halide Edip’in kadın kahramanlarından da izler taşıdığı söylenebilecek) bir ilktir./Archive/2020/11/20/131706521-kapakic3.jpgFAŞİZM YANLILARINA CİDDİ ELEŞTİRİLERİçimizdeki Şeytan’ın, hem adından, hem yayınlandığı dönemde ırkçı-tutucu çevrelerin saldırısına, ağır eleştirilerine uğramasından ötürü, bütünüyle siyasal içerikli bir roman olduğunu düşünürdüm.Oysa bir bölümünde dönemin savaş taraftarı, faşizm yanlısı çevrelerine yönelik ciddi eleştiriler bulunmasına karşın, yukarıda belirttiğim gibi, konunun odağını bir aşk öyküsü, Ömer-Macide aşkı oluşturuyor…Romanda aşk üzerine özelikle Ömer’in iç monologlarında geçen düşünceler çokça yer tutuyor. Örneğin henüz ilk karşılaşmalar sonrasında aklından geçirdikleri gerçekten ilginçtir:“Ne tuhaf şey! (…) Bir çok bayıldığım kızların bir çok büyük iltifat ve müsaadeleri beni bu kızın manasını bile iyi anlayamadığım bir bakışı kadar sevindirmiyor. Evet, sadece bir bakış ve belki de biraz merhametle karışık… Fakat bunun hiç olmazsa lakayt bir bakış olmaması beni yerimden sıçratıyor. İçimde müthiş bir hafiflik ve genişlik duyuyorum. Belki de hakikaten sevmek budur.”Romanın sonlarına doğru Macide’nin Ömer’e “kurşun kalemiyle ve acele acele yazmaya başladığı” mektubunda aşkları üzerine söyledikleri ise belki daha da düşündürücüdür:“…biz, hiçbir tarafları birbirine benzemeyen, hiçbir müşterek görüşleri ve düşünceleri olmayan iki insanız… Kim bilir ne gibi sebeplerle tesadüfler bizi birleştirdi. Sen beni sevdiğini söyledin, ben buna inandım. Ben de seni seviyordum. Hem de nasıl seviyordum… Hislerimde bugün de bir değişiklik yok. Fakat niçin seviyordum, işte bunu bulamadım ve beni düşündüren, seninle olan hayatımızın devamından şüphe ettiren bu oldu.”Sadece bu iki alıntı, söz konusu olanın, sıradan, bilinen bir aşk öyküsü olmadığı konusunda sanırım yeterince düşündürücüdür…/Archive/2020/11/20/131714146-ic4-.jpgDÜRÜST ÖMER’İN ŞEYTANI!Ömer’in kişiliğinin irdelenişine de burada girmeyeceğim. Kitabı okurken bu kişilikle ilgili olarak işaretlediğim yerlerin sadece ve özetlenerek sıralanması bile sayfalar doldurur… Dürüst bir genç olduğu kuşkusuzdur. Sonuna kadar da öyle kalmaya çaba göstermesine karşın içinde sanki dürtülerine karşı koyamadığı, özellikle güçlüklerle karşılaştığında onu kötülük yapmaya yönelten bir “şeytan” vardır…Bu “şeytan” sözcüğü ilk kez (romanın yayınlanışının 80’inci yılı nedeniyle Yapı Kredi Yayınlarınca yapılan özel baskının) 47-48. sayfalarında geçiyor… Üniversiteli gençlerin, aralarında dönemin tanınmış şair ve yazarlarının da bulunduğu bir meyhane buluşmasında, Ömer cebinden çıkardığı bir edebiyat dergisinde yayınlanan “Şeytan” adlı bir şiiri heyecanla okuyor… Şiirdeki “Onun korkusu içimde / Ürkek bir dünya yaratan…” dizelerinin ardından “haykırır gibi” tekrarlıyor: “Evet, evet onun korkusu… İçimde bu ürkek dünyayı yaratan onun korkusu… Ben bu değilim… Ben başka bir şeyler olacağım… Yalnız bu korku olmasa… Hiç bir şeyi bana tam ve iyi yaptırmayacağına emin olduğum bu şeytandan korkmasam…”Toplulukta bulunan bir şair, Emin Kâmil, “başını sallayıp gözlerini sinirli sinirli kırpıştırarak” bu genç üniversite öğrencisine şöyle tepki gösteriyor:“Neden kızıyorsun? Neden şikâyet ediyorsun? İçinde şeytan dediğin o şeyin en kıymetli tarafın olmadığını nereden biliyorsun?”Yanılıyor olabilirim, fakat bu şiirde ve şair tipinde, Necip Fazıl vb., dönemin sağ eğilimli, mistik, karanlıkçı vb. edebiyat çevrelerinin hedef alınmış olduğunu düşündüm.Söz konusu “parodi” şiir ise, Nâzım Hikmet’in körlüğü öven “parodi” şiirini anımsattı…Buradan devam edecek olursam; romanın ilerdeki sayfalarında da Ömer ya da başka roman kahramanlarınca tekrar edilen “içimizdeki şeytan” kavramının bir tek Ömer’e değil, onun aralarında yer almadığı, fakat başta arkadaşı Nihat olmak üzere dönemin üniversite gençliğini etkisi altına alan ırkçı, faşist çevrelere yönelik olduğu açıktır.Nitekim, bu çevrenin önemli isimlerinden Nihal Atsız, romanın yayınlanışının ardından, kitaba ve yazarına (ve genel olarak savaş ve faşizm karşıtı çevrelere) saldırı niteliğinde İçimizdeki Şeytanlar başlıklı blr kitap yayınlamış, sonrasında da Sabahattin Ali ölümüne kadar sağcı çevrelerin başlıca saldırı hedeflerinden biri olmuştur./Archive/2020/11/20/131722177-ic5.jpgSABAHATTİN ALİ’NİN YAZARLARI...Ömer ve Macide’nin yanı sıra gerçekten bir iyilik ve dürüstlük simgesi olan Bedri öğretmen, yine iyi kalpli ve dürüst muhasebe memuru Hafız Hüsamettin (ve yaşadığı dram), dış görünüşüyle de iç dünyasıyla da ürkütücü bir kişilik olan Prof. Hikmet gibi üzerinde ayrı ayrı durulabilir. Bu sonuncusu romanda sahne aldığında, Macide’nin başına da Kuyucaklı Yusuf’un Muazzez’inin başına gelen gibi bir felâket geleceğinin önsezisiyle doğrusu içim daralmıştı… Bereket öyle olmadı…İçimizdeki Şeytan, başlıca kahramanları, olay örgüsü, bazen fazlaca uzun olmakla birlikte iç monolog ve diyaloglarda dile getirilen düşünceler, bilinç akışı vb. yenilikçi anlatım özellikleriyle bir inceleme yazısının sınırları içine sığdırılamayacak bir roman.Almanya’daki öğrencilik yıllarından arkadaşı Melahat Togar bir yazısında onun Almancayı tam öğrenmeden Almanca üzerinden Rus yazarlarını da okuduğunu belirterek yapıtlarından esinlendiği büyük dünya yazarları arasında Turgenyev, Gorki adlarını da sayıyor. Ben bu adlara, Yevgeni Onegin’iyle Puşkin’i, Oblomov’uyla Gonçarav’u da ekleyebilirim.İçimizdeki Şeytan’ın Ömer’i, egemen olamadığı, üstesinden gelemediği iradesizliğiyle, Rus edebiyatının “gereksiz aydın” diye adlandırılan tipleri Onegin’den, kahramanı olduğu romanla aynı adı taşıyan Oblomov’dan, Turgenyev’in Rudin’inden dolaylı da olsa izler taşıyor… Sabahattin Ali döneminin kibirli, bencil, eylemsiz yazar, şair vb. “aydın”ları için bir yazısında kullandığı “omurgasız” nitelemesini de belki ilk kez bu romanında kullanmaktadır…Tertemiz, dupduru Macide ise, Onegin’in Tatyana’sını anımsatıyor. Kuşkusuz bunlar tamamen öznel, kişisel yakıştırmalar da olabilir. Asıl kuşkusuz olan ise, alçakça cinayete kurban edilmeden kısa bir süre önce Ehrenburg’un Paris Düşerken’inden etkilediğini ve “Ankara” adıyla bir roman tasarlamakta olduğunu bir yerde okuduğum bu sevgili yazarımızın kişiliğinde, gelmiş, geçmiş, gelecek en büyük yazarlarımızdan birini, edebiyatımızın eşsiz bir yaratıcısını yitirmiş olduğumuzdur…İçimizdeki Şeytan / Sabahattin Ali / Yapı Kredi Yayınları / 260 s. / 2020. Ataol Behramoğlu

İçişleri Bakanlığıkoronavirüs salgınıyeni tedbirleri ile ilgili sıkça sorulan sorularıcevapladı

İçişleri Bakanlığı koronavirüs salgını yeni tedbirleri ile ilgili sıkça sorulan soruları cevapladı figure > İçişleri Bakanlığı, koronavirüs salgını yeni tedbirleri ile ilgili sıkça sorulan soruları cevapladı. İçişleri Bakanlığı tarafından açıklanan koronavirüs salgını yeni tedbirleri ile ilgili sıkça sorulan sorulara verilen cevaplar ise şöyle:Soru 1: 20 yaş altında olup da üniversitelerde yüz yüze eğitim gören öğrenciler ile profesyonel veya milli sporcu olanlar sokağa çıkma kısıtlamasından muaf mıdır?* Bazı üniversitelerde teknik eğitim veren mühendislik fakültesi/tıp fakültesi gibi bölümlerde yüz yüze eğitim devam etmektedir. Bu yaş grubundaki öğrencilere durumlarını belgelemeleri amacıyla üniversite yönetimince ders programını gösterir şekilde özel bir belge verilecek olup, bu belgenin gerektiğinde ibrazı ile 20 yaşın altındaki öğrenciler bu yaş grubu için getirilen sokağa çıkma kısıtlamasına tabi olmayacaktır. 20 yaş altı profesyonel veya milli sporcular, profesyonel veya milli sporcu olduklarını belgelemeleri kaydıyla sportif faaliyetleri (müsabaka, antrenman, bu amaçlarla seyahat vb.) kapsamında sokağa çıkma kısıtlamasına tabi olmayacaktır.Soru 2: 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımızın şehirlerarası seyahatlerinde izin belgesi gerekli midir?* 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımız 20.05.2020 tarih ve 8206 sayılı Genelgemiz çerçevesinde ancak Seyahat İzin Belgesi almaları koşuluyla şehirlerarası seyahat edebilecek olup, her türlü şehirlerarası toplu ulaşım aracına (uçak, otobüs, tren, vapur vb.) ilişkin bilet satış sürecinde Seyahat İzin Belgesi’nin alınmış olması şartı aranacaktır.Soru 3: 65 yaş ve üzerindeki sağlık çalışanları (doktor, diş hekimi, eczacı vb.), seçimle göreve gelenler (belediye başkanı, muhtar vb.), avukat, akademisyen, veteriner, serbest muhasebeci-mali müşavir gibi meslek gruplarının mensupları bu yaş grubu için getirilen sokağa çıkma kısıtlamasına tabi midir?* Genelge ile gün içerisinde 10.00 ile 13.00 saatleri arasında sokağa çıkabilecek 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımızdan iş yerleri ile illiyetlerini gösteren çalışma/SGK kaydı vb. belgeyi ibraz edenler istisna tutulduğundan yukarıda adı geçen meslekleri icra eden 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımız kısıtlamadan muaftır.Soru 4: 20 yaş altı genç ve çocuklar şehir içi veya şehirlerarası yolculuğu nasıl yapacaklar?* 20 yaş altı gençler ve çocuklarımız 30.05.2020 tarih ve 8558 sayılı Genelgemizde belirlenen çerçeve içerisinde yanlarında veli/vasisinin bulunması şartı ile herhangi bir belge aranmaksızın şehir içi ve şehirlerarası yolculuk yapabileceklerdir.Soru 5: Çocuklarını kreş ya da bakıcıya bırakmak zorunda olan ebeveynlerin çocuklar için getirilen kısıtlama saatlerinde çocuklarını getirip götürmesi mümkün müdür?* 29.05.2020 tarih ve 8483 sayılı Genelgemiz çerçevesinde sokağa çıkma kısıtlamasına tabi çocuklarımız ve gençlerimizin ihtiyaca göre bakıcıya, aile büyüklerine, kreş veya gündüz bakımevlerine gidebilmesi ve kısıtlama getirilen saat dilimleri içerisinde veli/vasilerinin nezaretinde yolculuk yapabilmesi mümkündür.Soru 6: KPSS, Kariyer Mesleklerin Giriş Sınavları, TOEFL, IELTS gibi ülke genelinde düzenlenen sınavlara girecek kişiler sokağa çıkma kısıtlamasından istisna mıdır?* Genelgemiz ile KPSS ve diğer merkezi sınavlara katılacağını belgeleyenler ile refakatçilerinin kısıtlamadan muaf oldukları belirlendiğinden bu sınavlara girecek her yaş grubundaki kişiler sokağa çıkma saat kısıtlamasına tabi olmayacaklardır.Soru 7: İnşaat sektörü hafta sonu uygulanacak sokağa çıkma kısıtlamasından muaf mıdır?* İnşaat sektörü ve çalışanları Genelgenin 5.1/ğ ve 5.2/ğ hükümleri uyarınca üretim ve imalat tesisleri ile buralarda çalışanlar için getirilen istisna hükmü kapsamında olduğundan sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutulacaktır.Soru 8: Hastanelerde (özel hastaneler dahil) bulunan yeme-içme mekanları (kantinler, kafe vb.) Genelge kapsamında yeme-içme yerleri için getirilen kısıtlamalara tabi midir?* Hastanelerde bulunan yeme-içme mekânları (kantinler, kafe vb.) Genelge kapsamında yeme-içme yerleri için getirilen kısıtlamalara (çalışma saatleri, servis yöntemi vb.) doğrudan tabi değildir. Hastanelerde bulunan yeme-içme yerlerinin çalışma usul ve esasları hastane yönetimlerinin vereceği karar doğrultusunda belirlenecektir.Soru 9: Lokanta ve restoranlara yönelik getirilen kısıtlamalara oteller ve konaklama tesislerindeki lokanta veya restoranlar tabi midir?* Oteller ve konaklama tesislerindeki lokanta veya restoranlar sadece konaklama yapan müşterilerine yönelik yemek hizmeti verebilecek olup diğer lokanta veya restoranlara yönelik getirilen kısıtlamalara tabi değildir. Ancak oteller ve konaklama tesislerindeki lokanta veya restoranlar dışarıya paket servisi yoluyla satış yapamazlar.Soru 10: Havaalanları içerisindeki lokanta ve restoranlar Genelgede getirilen kısıtlamalardan muaf mıdır?* Havaalanları içerisindeki yeme içme mekanları (lokanta, restoran, kafe vb.) sadece yolculara ve ulaştırma sektöründe çalışanlara hizmet vermek koşuluyla Genelge kapsamında yeme-içme yerleri için getirilen kısıtlamalara tabi değildir.Soru 11: Deniz turizmi amaçlı ticari faaliyet gösteren tekne ve yatlar gezi maksatlı teknelerine aldıkları müşterilerine yeme-içme amaçlı servis yapabilirler mi?* Deniz turizmi amaçlı ticari faaliyet gösteren tekne ve yatlar gezi maksatlı teknelerine aldıkları müşterilerine yeme-içme amaçlı servis yapamazlar.Soru 12: Seyahat acentalarının vermiş olduğu tur, paket tur, konaklama veya transfer hizmetlerinden yararlananlar genelgenin istisnası kapsamında mıdır?* Seyahat acentalarının vermiş olduğu tur, paket tur, konaklama veya transfer hizmetlerinden yararlanan tüketiciler “5.2/u) Şehirlerarası toplu ulaşım araçlarında (uçak, otobüs, tren, gemi vb.) görevli olanlar ile bu toplu ulaşım araçlarıyla seyahat edeceğini bilet, rezervasyon kodu vb. ibraz ederek belgeleyenler” istisnası kapsamındadır.Soru 13: Havalimanlarındaki mağazalar (giyim, hediyelik eşya, vb.) 10.00-20.00 saatleri arasında hizmet sunabilme uygulamasına tabi midir?* Havalimanlarındaki mağazalar (giyim, hediyelik eşya vb. işyerleri), Genelgenin 1’inci maddesi ile faaliyet gösterebilecekleri zaman aralığı 10.00-20.00 saatleri arası olarak belirlenen iş yerleri kapsamında değildir.Soru 14: Tekel büfeleri marketler için getirilen çalışma saati kısıtlamasına tabi midir?* Tekel büfeleri, Genelgenin 1’inci maddesi kapsamında marketler için getirilen çalışma saati kısıtlamalarına (saat 10:00-20:00 arası çalışabilme) tabidir.Soru 15: Pastaneler ile simit, börek, poğaça vb. ürünleri üreten ve satan iş yerleri saat 10.00’dan önce satış yapabilir mi?* Pastaneler ile simit, börek, poğaça vb. ürünleri üreten ve satan işyerleri sadece bu ürünlerin satışını sabah 08.00-10.00 saatleri arasında gel-al şeklinde yapabilirler.Soru 16: Azınlık cemaatlerine mensup 65 yaş ve üzeri din adamları, bu yaş grubu için getirilen sokağa çıkma kısıtlamasına tabi midir?* Azınlık cemaatlerinin 65 yaş ve üzeri din adamlarının bu yaş grupları için kısıtlama öngörülen saatlerde dini vecibeleri yerine getirmelerinde herhangi bir kısıtlama bulunmamakta olup haricen izin alınmasına gerek yoktur.Soru 17: 65 yaş ve üzeri ile 20 yaş altı vatandaşlarımız için belirlenen sokağa çıkma kısıtlamasının uygulaması Cuma namazları açısından nasıl olacaktır?* Belirtilen yaş gruplarında yer alan vatandaşlarımızdan Cuma namazı kılmak isteyenler için İl/İlçe Umumi Hıfzıssıhha Kurullarınca 65 yaş ve üzeri büyüklerimizin sokağa çıkma saati Cuma namazı bitimine kadar uzatılabilecek, 20 yaş altındaki gençlerimizin sokağa çıkış saati ise Cuma namazına gidebilecekleri şekilde öne alınabilecektir.Soru 18: Kreşlerde yüz yüze eğitim faaliyetleri devam edecek mi?* Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıklarıyla yapılan görüşmeler sonucunda çalışan anne-babaların durumu da göz önünde bulundurularak Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kreşlerle birlikte diğer kamu kurum ve kuruluşları ile özel eğitim kurumları bünyesindeki kreşlerin yüz yüze eğitim faaliyetlerine devam edebilmeleri gerektiği değerlendirilmiştir.Soru 19: Sokak hayvanlarının beslenmesi nasıl olacak?* 30.04.2020 tarih 7486 sayılı Genelgemiz kapsamında “Hayvan Besleme Grubu Üyeleri” ile sokak hayvanlarını beslemek isteyen diğer vatandaşlarımız hafta sonları uygulanacak sokağa çıkma kısıtlamasından muaf olacaktır. Önceki sokağa çıkma kısıtlamalarında olduğu gibi hayvan severlerimiz hafta sonlarında uygulanacak olan sokağa çıkma kısıtlaması sırasında sokak hayvanlarının beslenme ihtiyaçlarını giderebileceklerdir.Soru 20: Reklam ve dizi sektörünün çekimlerinin hafta sonu saat 20.00’den sonraya sarkması nedeniyle kendilerine izin verilebilir mi?* Reklam ve dizi sektörü ile çalışanları, Genelgenin 5.1/ğ ve 5.2/ğ hükümleri uyarınca üretim ve imalat tesisleri ile buralarda çalışanlar için getirilen istisna hükmü kapsamında olduğundan sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutulacaktır.Soru 21: Pazaryerleri Genelge’de marketler için getirilen çalışma saatleri kısıtlamasına tabi midir?* Pazarcı esnafımız, sebze-meyve gibi ürünlerin tedariki ve pazaryerine nakliyesi/kurulumu bağlamında çalışma saatleri sınırlamasına tabi değildir. Ancak pazaryerlerinde 10.00 ila 20.00 saatleri arasında vatandaşlarımıza satış yapılabilecek olup bu açıdan marketler için getirilen çalışma saati kısıtlamasına tabi olacaktır.Soru 22: Otel rezervasyonu bulunan kişiler sokağa çıkma kısıtlaması süresi içerisinde özel araçlarıyla seyahat edebilirler mi?* Otel rezervasyonu bulunan vatandaşlarımız konaklama rezervasyonunun başlangıç zamanı ile konaklama tesisine ulaşım süresi içerisinde rezervasyonu olduğunu belgelemek/ibraz etmek kaydıyla herhangi bir izin almaksızın özel araçlarıyla seyahat edebileceklerdir.Soru 23: Ülkemizde turizm amacıyla bulunan yabancı turistler sokağa çıkma kısıtlamasına tabi midir?* Turistik faaliyetler kapsamında geçici bir süreyle Ülkemizde bulunan yabancı turistler hafta sonları uygulanacak olan sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutulacaktır.Soru 24: Genelge kapsamında faaliyetlerine ara verilen halı sahalarda amatör spor kulüplerinin antrenmanları ile futbol akademisi çalışmaları yapılabilir mi?* Amatör liglerin ertelenmiş durumda olması nedeniyle, yeni bir karar alınıncaya kadar faaliyetleri durdurulan halı sahalarda antrenman yapılamayacağı ve futbol okulu/akademisi gibi faaliyetlerin devam edemeyeceği değerlendirilmektedir. İHA

Sherlock Holmes’un maceraları

Sherlock Holmes’un maceraları figure > Sir Arthur Conan Doyle’un kalemiyle şekillenen, dünyaca ünlü dedektif kahramanı Sherlock Holmes’un maceralarını içeren 5 kitaplık seri, The Çocuk Yayınları ile yepyeni bir tasarımla okurlarla buluştu. Başarılı illüstratör Arianna Belluci imzası taşıyan özel kapak görselleri ve siyah beyaz çizimlerle yayımlanan seri, koleksiyon meraklılarına özel tasarımıyla sadece çocukları değil, macera tutkunu yetişkinleri de okur kitlesine katıyor. /Archive/2020/11/20/130616261-ic.jpgSherlock Holmes ve Dr. Watson’ın maceraları, 5 kitaptan oluşan dünyaca ünlü seri, “Kızıl Dosya” kitabıyla başlıyor. Sherlock Holmes ve Dr. Watson’ın kendilerini onlarca yıldır süren bir ihanetin ve Hindistan’dan Londra’ya uzanan bir cinayet sarmalının içinde buldukları “Dörtlerin İmzası” kitabıyla sürükleyici bir hale dönüşüyor.Serinin 3’üncü kitabı “Mavi Yakut”ta bir kazın peşinden giden Holmes ve Watson’ın akıl almaz bir maceraya dahil oluyor. “Benekli Kordon” kitabında cinayet; serinin son kitabı “Kızıl Saçlılar Kulübü”nde ise basit bir soruşturmayla başlayan, giderek derinleşen olaylar zincirinde şaşırtıcı bir gerçek bekliyor okurları.SIR ARTHUR CONAN DOYLE: Sherlock Holmes’u tüm dünyaya tanıtan Sir Arthur Conan Doyle, 22 Mayıs 1859 yılında İskoçya’nın Edinburgh kentinde doğdu. Tıp eğitimi alan Arthur Conan Doyle, Batı Afrika sahillerinde gemi hekimliği yaptı. 1882 yılında kendi kliniğini açan Doyle, 1885 yılında doktor unvanını aldı.Doktorluk mesleğinin yanı sıra hikâyeler de yazan Doyle, ilk kısa romanı olan Kızıl Elma ile Sherlock Holmes’un maceralarını yazmaya başladı.Sherlock Holmes’un parlak zekâsı, olağanüstü gözlem yeteneği, hazır cevaplılığı, onun tüm dünya ülkeleri tarafından sevilmesine ve hikâyelerinin kuşaktan kuşağa aktarılmasına neden oldu ve Arthur Conan Doyle’yi dünyaca ünlü bir yazar haline getirdi.Arthur Conan Doyle, 7 Temmuz 1930 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Cumhuriyet Kitap Eki

Fatih Altaylı'dan Koca'ya: Muhalefete inanmıyorsa kredi kartıekstremi gösterebilirim

Fatih Altaylı'dan Koca'ya: Muhalefete inanmıyorsa kredi kartı ekstremi gösterebilirim figure > Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, koronavirüs testini 500 liraya yaptırdığını söyleyerek, özel sağlık kuruluşlarındaki fahiş test fiyatlarını yalanlayan Fahrettin Koca’ya kredi kartı ekstremi gösterebileceğini duyurdu. Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, bugünkü köşesinde koronavirüs testini 500 liraya yaptırdığını yazdı. Altaylı, "Sağlık Bakanı Koca, Covid- 19 tespiti için tavan fiyatın 250 TL olduğunu söyledikten sonra muhalefetten bazı vekiller bu testin bazı özel sağlık kuruluşlarında daha pahalıya yapıldığı iddiasını ortaya attı. Bakan Koca da bu iddiayı ortaya atanları 'yalancılıkla' suçladı" değerlendirmesinde bulundu. Altaylı yazısında, "Sayın Bakan Fahrettin Koca’ya söyleyeyim.Geçen hafta Formula 1’deki görevim nedeniyle İstanbul’daki bir özel hastanede Covid- 19 için PCR testi yaptırdım. Ödemesini de bizzat yaptım. Tam 500 TL. Yani muhalefete inanmıyorsa ben kendisine kredi kartı ekstremi gösterebilirim" ifadesini kullandı.  cumhuriyet.com.tr

Edith Wharton ile bir kimlik mücadelesi: 'Keyif Evi'

Edith Wharton ile bir kimlik mücadelesi: 'Keyif Evi' figure > Keyif Evi, iç savaş sonrasında gittikçe sanayileşen ve zenginleşen bir Amerika’da, erkek egemen bir toplumda ancak eş olarak değer taşıyabilen ve bunun karşılığında lükse ve konforlu hayata kavuşabilen bir kadının arzularını ve sıkıntılarını yansıtıyor. /Archive/2020/11/20/130336700-ic.jpgEdith Wharton'un Keyif Evi, iç savaş sonrasında gittikçe sanayileşen ve zenginleşen bir Amerika’da, erkek egemen bir toplumda ancak eş olarak değer taşıyabilen ve bunun karşılığında lükse ve konforlu hayata kavuşabilen bir kadının arzularını ve sıkıntılarını yansıtıyor.Toplumun yalnızca paraya tapan değil, aynı zamanda onu sadece kendi eğlencesi ve büyümesi için gösterişli bir şekilde kullanan bir kesimini eleştiren romanın başkarakteri güzel Lily Bart, aşkla sosyete standartları arasında bocalayacak, ayrıcalıklı bir hayattan hayatın kıyısındaki acınası yalnızlığa sürüklenecektir.Yüz yıldan fazla bir süre önce yayımlanmış Keyif Evi’nin günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyan ana teması, aslında kim olduğumuz ile toplumun bize dayattığı kimlik arasındaki mücadeleler.Keyif Evi / Edith Wharton / Çev.: İlknur Özdemir / Sia Kitap / 368 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Say Yayınları'ndan felsefe kitapları

Say Yayınları'ndan felsefe kitapları figure > Türkiye Felsefe Kurumu’nun önerisi ve UNESCO’nun kararıyla Dünya Felsefe Günü 2002 yılından bu yana kutlanıyor. Bu gün dolayısıyla yapılan etkinliklerde ismi geçen filozofların bir istatistiği yapılsaydı, Hegel kuşkusuz en üst sıralarda yer alırdı. Hem de o yılın öne çıkardığı filozof kim olursa olsun. Zira “mutlak”ın filozofu olarak Hegel neredeyse her şey hakkında konuşmuş, her şeyi kendi sistemine dâhil edip anlaşılabilir kılmak istemiştir. /Archive/2020/11/20/130143764-ic1.jpgKADİM FELSEFE AĞACININ DALLARIGeorg Wilhelm Friedrich Hegel’in felsefe tarihiyle ilişkisi de seçici değil kapsayıcıdır. O, felsefe tarihindeki tüm düşünceleri tek bir felsefe ağacını oluşturmaya hizmet eden unsurlar olarak görür. Tam da bu nedenle Hegel’in kendi felsefe sisteminde olgun halini vermeye çalıştığı bu ağacın köklerinde geçmiş, dallarında gelecek hep görülür. Gerçi felsefenin böyle tek bir ağaç meydana getirdiğine bugün pek itibar edilmez; daha çok içinde birçok ağacın olduğu, sınırları keskin olmayan bir bahçeye benzetebiliriz. Böyle bile olsa, bu bahçede dolaşırken karşılaşıp da başımızı çeviremeyeceğimiz görkemli ağaçlardan biri kuşkusuz Hegel’in diktiğidir. Tom Rockmore’un, Hegel’i hem felsefi, hem tarihsel hem biyografik yönleriyle ele aldığı, Say Yayınları tarafından yayımlanan Hegel’den Önce Hegel’den Sonra kitabı işte bu görkemi hissettiren bir yapıt.Rockmore, Hegel araştırmalarında önde gelen bir isim. Derinlemesine akademik çalışmalarıyla olduğu kadar pedagojik çalışmalarıyla da biliniyor. Hegel’den Önce Hegel’den Sonra’nın başlığı pedagojik yaklaşımını yansıtıyor: Hem Hegel’den önce Kant’la birlikte felsefe alanına giren yeni problemleri ve kavramları tanıtıyor hem de Hegel’den sonra felsefenin nasıl bir hal aldığını Marx, Nietzsche ve Kierkegaard örnekleriyle ele alıyor./Archive/2020/11/20/130151482-ic2.jpgÖNCELERİ VE SONRALARIYLA FELSEFE!Hegel insanlığın önce ve sonra diye ikiye ayrılacağı tarihsel bir eşikte felsefe yapar. Politikada, gündelik yaşamda, sanatta, bilimde ve felsefede büyük değişimlerin olduğu bir dönemdir onunki. Hegel bunlara birebir tanık olurken, ‘zamanın ruhu’ndaki bu değişimleri felsefenin kavramlarıyla anlamaya çalışır.Hegel tarih sahnesine baktığında giderek özgürleşen bir bilinç görür. İnsanların bilinçlerindeki ve dünyayı anlama biçimlerindeki değişimin mantığını araştırırken bu aynı mantığa dayanarak felsefenin en kadim problemlerinden bilgi problemini çözebileceğine de inanır. Sonuç olarak onda felsefenin disiplin içi problemleriyle insanlık tarihinin gelişimi arasında kopmaz bir ilişki olduğunu görürüz. Rockmore Hegel’in bu özelliğini mümkün olduğunca öne çıkartır.Kitapta, Hegel’in düşüncesinin kendi içindeki önceler ve sonralar da ortaya konur, eserleri tek tek ele alınır, bunları yazma sürecinde yaşamında gerçekleşen olaylara yer verilir ve böylece romansı bir hava hissedilir.Kitabın önemli özelliklerinden biri de Hegel’in hangi problemler üzerine düşündüğünü açıkça ortaya koyması, problemleri açık etmek için felsefe tarihinden başka birçok filozof ve düşünürle diyalog içinde olması, böylece okuyucusunu dışarıdan bir gözlemci olmaktan çıkarıp düşünmeye dâhil edebilmesidir.Bitirmeden önce, felsefe bahçesindeki Hegel ağacının köklerinin ve dallarının nerelere dokunabildiğini göstermek adına, Say Yayınları’ndan yakın zamanda çıkan başka birkaç kitaptan daha bahsetmek isterim./Archive/2020/11/20/130200045-ic3.jpgHEGEL, KANT, NIETZSCHE, HUSSERLMichael Ferber, Romantizm: Kısa Bir Giriş kitabında, hem sanatsal hem felsefi bir hareket olan romantizmi uzun geleneği içinde ele alır. Kant’ın felsefede yarattığı devrimin ardından önemli bir atılım yaşayan Romantizmin en önemli temsilcileriyle çağdaştır Hegel, onların düşüncelerini, eleştirerek veya benimseyerek, kendi felsefe ağacına katar.Soner Soysal, Nietzsche: Perspektivizm, Güç İstenci, Doğruluk kitabında Nietzsche’nin gölgede kalan fakat onun felsefe ağacına can suyunu veren bilgi ve doğruluk anlayışını ele alır. Nietzsche’nin Hegel’e karşı sert eleştirel tutumu bilinse de perspektif ve güç istenci fikirleri çok farklı tarzda da olsa Hegel’de vardır.Zira Hegel insan bilincinin zaman içindeki farklı şekillerini incelerken, bu bilincin içine girdiği farklı perspektifleri ortaya koyar aslında, ayrıca bu perspektiflerin oluşum mantığını açıklarken insanlar arası güç çatışmalarına özel önem verir. Kuşkusuz Hegel’de nihai ve mutlak bir perspektife yerleşme çabası onu Nietzsche’den ayırır fakat bu benzerlik kayda değerdir.Jens Zimmermann, Hermeneutik: Kısa Bir Giriş kitabında, “yorumlama su¨recini inşa eden nedir? Ve etrafımızdaki du¨nyadan nasıl bir mana tu¨retiyoruz ki bu manayla du¨nyadaki yerimizi anlama ihtimalimizi oluşturuyoruz?” gibi soruların peşine düşüyor.Hermeneutik gelenekten birçok düşünür, Hegel’in mutlak ve birleştirici bir yorum arayışını kuşkusuz eleştirmiştir, fakat felsefe tarihinde insanlığın somut deneyimini somut olarak yorumlamaya çalışması bakımından geçmişine nazaran benzersizdir.Dünyadaki ve ülkemizdeki fenomenoloji çalışmalarına büyük bir katkı olarak selâmlanan Dan Zahavi’nin, Husserl’in Fenomenolojisi isimli kitabı fenomenolojiyi kurucu babası Husserl’deki köklerinden itibaren ele alıp ondaki esas felsefi değeri ön plana çıkarmaya çalışıyor.Felsefe okurları Hegel’in en önemli eserlerinden Tinin Fenomenolojisi’ni ya okumuştur ya da duymuştur. Hegel’in fenomenolojisi, insan bilincinin deneyiminin bilimi olmak ister ve fenomenleri inceleme yöntemi Husserl’inkinden oldukça farklıdır, fakat felsefeyi fenomenlerle hesaplaşması gereken, onların anlamını çözmesi gereken bir disiplin olarak görmesi bakımından bir öncü bir sestir. Kaan Kahveci

Destek Yayınları'nın 'Felsefe Serisi'üzerine

Destek Yayınları'nın 'Felsefe Serisi' üzerine figure > Destek Yayınları’nın Epitetos ile başlayan ve şu anda yaklaşık kırk kitaba ulaşan Felsefe Serisi hakkında serinin Yayın Koordinatörü, editör ve yazar Özlem Küskü ile konuştuk.. /Archive/2020/11/20/125643532-ic1.jpgDERİNLERDE BİR YOL HARİTASI - Hazırladığınız felsefe serisi son dönemde oldukça ilgi çekiyor ve sayıca da bir hayli arttı serinin hacmi, en başından alırsak fikir nasıl çıktı ortaya? Ve tabii bu kadar büyüyüp ilgi göreceğini bekliyor muydunuz?Seriye başlama fikri Yayınevi Grup Başkanımız Yelda Cumalıoğlu’ndan çıktı. İlk kitabı Aslı Perker’in, daha önceden hiç çevrilmemiş Epiktetos metinlerinden hareketle hazırladığı özel bir Epiktetos derlemesi oldu. Devamında diğer Stoacılar ve farklı zamanlardan filozoflar geldi.İçeriğin yoğun ve uzunluk olarak da az ve öz olmasını tercih ettik. Niyetimiz felsefe gibi zor okunan bir türü her okurun seveceği bir forma sokmaktı. Tasarım olarak da içerikte de farklılaşmaya çalıştık. Bugün itibariyle Epiktetos 54, Farabi ise 65. baskıyı yaptı.FELSEFENİN İYİLEŞTİRİCİ ETKİSİ- Bu kitaplar için sözü edilen kişi ya da akımlara birer “başlangıç kitabı” diyebilir miyiz?Seride seçilen her bir filozof ve kitap felsefenin derin sularına dalmak isteyenler ve nereden başlayacaklarını bilemeyenler için bir yol haritası. Her kitap filozofun temel düşüncelerinin birer özeti, derinleşmek isteyenler için de rehberlik edecek bir kılavuz diyebiliriz.- Okurlardan nasıl dönüşler aldınız kitaplarla ilgili?Çok olumlu geri dönüşler aldık. Neredeyse tüm seriyi okuyan çok sayıda okurumuz oldu. Sadece kitap okurlarından değil alanda çalışan akademisyen ve hocaların da övgü ve paylaşımlarını görmek bizi çok mutlu etti.- Bu seri içinde yer alacak kitapları nasıl/neye göre seçiyorsunuz? Özellikle son kitaplar içinde çok özgün isimler var, bunlardan örnek verebilir misiniz?Serinin amaçlarından biri okura felsefeyi sevdirmekse diğer amacı da bugünün insanına felsefenin iyileştirici etkisini duyumsatmaktı. Stoacılarla başlamamızın nedeni de biraz buydu, önerilen fikirler bugünün sıkışmış dünyasında kendine bir çıkış kapısı arayan insanlık için hiç de yabana atılacak cinsten değildi.Freud bir konuşmasında narsisim çağının Galileo’nun dünyanın aslında güneşin etrafında döndüğünü keşfetmesiyle başladığını söyler. Kendi merkezini başka bir gezegene kaptıran insanlık olarak sanırım bu buhranı atlatamadık./Archive/2020/11/20/125653454-kapakic2.jpgPROKLUS’TAN ATATÜRK’E...Felsefe biraz da bu işe yarıyor, dünyanın bizimle başlayıp bizimle bitmediğini, kaos içinde sürdürülen bir hayatın benzerinin binlerce yıl önce de var olduğunu, yaşantıların ve sıkıntıların sürekli tekrarlandığını görmek ve hatırlamak rahatlatıcı. Serinin her bir kitabı biraz da bu çabayla seçiliyor.Son kitaplar arasında hayli ilginç isimler var. Kaan Demirdöven’in özenli çalışmasıyla hazırlanmış İstanbullu Proklus, Göktuğ Halis’in kusursuz anlatımından tıbbın babası Paracelsus, Ferhat Atik’ten hiç bilinmeyen yönleriyle Atatürk, Akademisyen Fırat İlim’den şimdiye dek hazırlanmış en zengin Bruno çalışması ve benim hazırladığım dilimizdeki en kapsamlı kaynak olan kolektif bilinçdışının kâşifi filozof, psikiyatr Carl Gustav Jung.- Destek Yayınları Felsefe Serisi’nin yeni kitapları arasında kimler olacak?Yakın zamanda çıkacaklar arasında Pitagoras, Heraklitos, Thomas Moore, Zerdüşt, Spinoza, Lacan, Empedokles, Thales gibi isimler bulunuyor. Zeynep Bilgin




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter