Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajans? - Haberler

Wednesday, 01.08.2025, 05:31 PM (GMT)

News - Haberler

Ekremİmamoğlu'nun ifadesinin detaylarıortayaçıktı

Ekrem İmamoğlu'nun ifadesinin detayları ortaya çıktı figure > Gazeteci Barış Yarkadaş, TV 100'de Ahu Özyurt'un sunduğu Sağlı - Sollu programında hakkında Kanal İstanbul nedeniyle inceleme başlatılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun bugün İçişleri Bakanlığı'na verdiği yazılı ifadeyi açıkladı. Ekrem İmamoğlu'nun İçişleri Bakanlığı'na verdiği ifadenin detayları ortaya çıktıGazeteci Barış Yarkadaş, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun bugün İçişleri Bakanlığı'na verdiği yazılı ifadeyi açıkladı.Barış Yarkadaş'ın "Kanal İstanbul bir devlet değil, hükümet politikasıdır. Devletin değil AKP'nin politikasıdır" diyen İmamoğlu'nun yazılı ifadesini anlattığı konuşması şöyle:"Ekrem İmamoğlu'nun yasal süreye göre ifadesi vermesi için süre yarın doluyor. Ancak Ekrem İmamoğlu bugün İçişleri Bakanlığı müfettişlerine yazılı ifadesini gönderdi. Ekrem İmamoğlu yazılı savunmasında 5993 sayısı Belediye Kanunu'nun kendisine verdiği yetkileri hatırlatıyor. "5993 sayısı kanunun 38. maddesinin A bendine göre benim görevim belediye halkının huzur, esenlik, sağlık ve mutluluğu için önlem almaktır" diyor.Ekrem İmamoğlu'nun yazılı ifadesinin detayları şöyle:EKREM İMAMOĞLU: "YÖNETMELİĞE GÖRE AFİŞ ASABİLİRİM""Aynı kanunun 14. maddesinde belediye kültür ve tabiat varlıkları ile tarihi dokunun önem taşıyan mekanlarını ve işlevlerini korur" diyor. Yani diyor ki "Ben Kanal İstanbul'un bu kentin tabiat varlıklarını bozacağına inanıyorum. Aynı zamanda görevim gereği de bunlara karşı yurttaşı uyarıyorum. Benim üst geçide, alt geçide, değişik yerlere afiş asma yetkim var. Bu afiş asma yetkim de 5216 sayısı kanunla bana verilmiştir. Ve bu kanun uyarınca da bir yönetmelik çıkarılmıştır. Bu yönetmeliğe göre de adı geçen yerlere afiş asabilirim" diyor. Bu idare açısından.Ekrem İmamoğlu savunmasına şöyle başlıyor:  "Kanan İstanbul bir devlet değil, hükümet politikasıdır. Devletin değil AKP'nin politikasıdır""KANAL İSTANBUL PROJESİNE DAVA DA AÇTIM!""Ben 20 Aralık 2019 tarihinde İBB Başkanı olarak Kanal İstanbul protokolünden çekildim. Belediye olarak bundan çekildik. İdare olarak siz bugüne kadar buna itiraz etmediniz. Bu protokolü bozmamızı mahkemeye götürmediniz! Herhangi bir itirazınız olmadığı için de bu kesinleşmiştir.Bu protokolden çekilmekle kalmadım. Aynı zamanda Kanal İstanbul projesinin durdurulması için gittim dava da açtım.""HALKI BİLGİLENDİRME GÖREVİMİ YERİNE GETİRDİM""Hukuk devleti ilkelerinden biri de belirliliktir. İdarenin tek yanlı işlem yapma üstünlüğüne karşı Anayasamız bireylere bilgi edinme, dinlenilme ve savunma hakkı vermiştir. Ben de bu doğrultuda Kanal İstanbul'un çevreye, doğaya, kente zarar vereceğini... Sadece İstanbul'u değil, bütün Türkiye'yi etkileyeceğini düşündüğüm için. Halkı bilgilendirme görevimi yerine getirdim. Benim bu bilgilendirme görevim Anayasa ile güvence altına alınmıştır.""Biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak bir anket düzenledik. Bu ankete 606 bin 317 kişi katıldı. Ankete katılanların yüzde 64.2'si bu projeye karşı çıktı. O yüzden bu ortaya konulan projenin bir devlet projesi değil, hükümet projesi olduğuna inanıyorum. Devlet politikası örneğin; Başka bir ülkenin içişlerine karışmamaktır. Biz milli güvenliğe aykırı bir tutum içine girersek. Bu devletin egemenlik yetkisine halel getirir. Ama Kanal İstanbul bu kapsamda değil. Zaten bu proje AKP'nin 2023  seçim vaatlerinin arasındadır, çılgın proje olarak tanımlanmıştır. Hükümetin bir partinin seçim vaadidir. O yüzden bu soruşturmanın doğru olmadığını ve üzerime atfedilen suçları işlemedim." cumhuriyet.com.tr

Trump'ın seçimlerle ilgili açtığıüçdava reddedildi

Trump'ın seçimlerle ilgili açtığı üç dava reddedildi figure > ABD'de 3 Kasım'da gerçekleştirilen başkanlık seçiminin ardından hile yapıldığı iddialarıyla çeşitli eyaletlerde başvuruda bulunan Başkan Donald Trump'ın dava talepleri reddedildi. Küçük bir oy farkıyla Demokrat aday Joe Biden'ın kazandığı Georgia eyaletindeki yeniden sayım da sonuçlandı. Buna göre eyalette oy sayımında bir hata olmadığı ve kazananın Biden olduğu kesinleşti. Georgia eyaletinde seçimlerden sorumlu üst düzey yetkili Brad Raffensperger, perşembe akşamı yaptığı açıklamada eyalette oyların yeniden sayımının tamamlandığını ve kazananın Joe Biden olduğunu açıkladı.Eyalette iki aday arasında sadece 14 bin oy farkı vardı. Bu oy farkı yüzde 5'in altında olunca eyalette yeniden sayıma gidilmişti. Eyalette Biden'ın kazandığı ve 16 delegeyi kazandığı cuma günü resmen bildirilecek.Bu sırada bazı eyaletlerde oy kullanımı ve sayımı sırasında hile yapıldığını savunan Cumhuriyetçilerin adayı Başkan Trump'ın açtığı davalar da reddediliyor.İddialarıyla ilgili kanıt sunamayan Trump'ın Georgia'da, Trump'ın atadığı hakim Steven Grimberg, postayla gönderilen oyların sayılmaması talebini reddetti:"BU TALEBİN YERİNE GETİRİLMESİ İÇİN BİR YANLIŞLIK YA DA KANUN MADDESİ YOK."Joe Biden'ın kazandığı seçim sonuçlarını kabul etmeyen Trump, Beyaz Saray'da bir dönem daha kalabilmek için stratejisini, Biden'ın kazandığı bazı eyaletlerde mahkemeye giderek postayla gönderilen oyların geçersiz sayılmasını talep etme üzerine kurdu. Postayla gönderilen oyların büyük çoğunluğundan Biden çıkmıştı.Ancak daha önce Michigan ve Georgia'da açtığı farklı davalar da reddedilmişti.Pennsylvania'da da postayla gönderilen oylar arasında 2 bin 200 tanesinde usulsüzlük olduğu iddiasıyla dava açan Trump'a, olumsuz yanıt geldi.Bu eyalette de küçük bir oy farkıyla kazanan Biden'ın, 20 delegeyi aldığında seçimi kazandığı kesinleşmişti.Pennsylvania'daki hakim, "başvuru yapılan oylar ve zarflarla ilgili herhangi bir usulsüzlük, hata ya da hileye rastlanmadığını" açıkladı. Oy farkının az olduğu eyaletlerden birinde daha, Arizona'da da Trump'ın avukatları oyların yeniden sayılmasını talep etti. Hakim talebi reddetti. Reddin gerekçesi ise ilerleyen günlerde açıklanacak.Cumhuriyetçi Parti'nin Arizona ofisinden yapılan açıklamada ise eyalet kanunlarının ihlâl edildiği iddia edildi ve reddin sebebinin hukuki açıklaması talep edildi.Seçimi kazanan Joe Biden ise, Trump'ın sonuçları kabul etmemesini bir kez daha eleştirerek "Bu tavrı ülke olarak kim olduğumza dair korkunç bir mesaj veriyor. İnanılmaz bir sorumsuzluk gösteriyor" dedi. BBC Türkçe

Öğrencilerin yarısından fazlasıdersleri ebeveynlerin telefonundan sadece izliyor

Öğrencilerin yarısından fazlası dersleri ebeveynlerin telefonundan sadece izliyor figure > Salgının tırmanışa geçmesi ile birlikte en az bir buçuk ay yüz yüze eğitim olmayacak. Dağıtılacağı açıklanan 500 bin tablet bilgisayarın yalnızca 60 bini öğrencilere ulaştırılırken en az 4 milyon öğrencinin uzaktan eğitime erişim olanağı yok. Covid-19 salgınının artışa geçmesi ile birlikte uzaktan eğitim tartışmaları yeniden başladı. EBA’ya 11 milyon öğrencinin eriştiğini ancak bu öğrencilerin yüzde 64’ün ailelerinin cep telefonları ile dersleri sadece izleyebildiğini söyleyen Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “Uzaktan eğitime erişebilen öğrenciler de nitelikli bir erişim imkânına sahip değil” ifadelerini kullandı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıklamasında, öğrencilere tablet dağıtımına ilişkin açıklamaları dikkat çekti. Kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, özel sektör kuruluşları ve sivil inisiyatifler aracılığıyla gönderilen 60 bin tablet bilgisayarın öncelikli ihtiyaç sahibi öğrencilere ulaştırıldığını, 30 bin tabletin daha 10 gün içinde öğrencilere ulaştırılacağını kaydeden Selçuk, “Dağıtımını gerçekleştireceğimiz 500 bin tablet bilgisayarın tedarik süreci tamamlanmakta olup yıl sonuna kadar öğrencilerimize teslim etmiş olacağız” dedi.8 AY GEÇTİ, HÂLÂ SORUNLUEğitim-Sen Genel Başkanı Aydoğan, MEB’in 21 Eylül-13 Kasım tarihleri arasında EBA’yı 11 milyon 408 bin 915 öğrencinin kullandığına ilişkin verileri anımsattı. Okulların salgın nedeniyle kapanmasının üzerinden 8 ay geçmesine karşın en az 4 milyon öğrencinin uzaktan eğitime erişim imkânı olmadığını vurgulayan Aydoğan, “Uzaktan eğitime erişebilen öğrencilerin ise yüzde 64’ü, EBA’ya ebeveynlerinin cep telefonu ile ulaşmaya çalışıyor. Veriler, uzaktan eğitime erişebilen öğrencilerin de nitelikli bir erişim imkânına sahip olmadığını kanıtlıyor” dedi. Selçuk’un tablet dağıtımına ilişkin açıklamasına dikkat çeken Aydoğan, “Öğrencilerin aylardır uzaktan eğitime erişim sorunu devam ederken bu sorunun hâlâ çözülmemiş olması kabul edilemez. Bu, izahı olmayan bir durum” ifadelerini kullandı. Aydoğan, uzaktan eğitimde devamlılığın sağlanması için ebeveyn desteğinin şart olduğunu söyleyerek “Uzaktan eğitim sırasında ebeveynlerden birine mutlaka ücretli izin hakkı verilmeli. Yoksul ailelerin çocukları ve dezavantajlı tüm kesimlere düzenli eğitim desteği verilmeli. İhtiyacı olan tüm öğrencilerin uzaktan eğitime erişimi için gerekli cihazlar ve internet erişimi ücretsiz olarak acilen sağlanmalı” çağrısında bulundu. Sefa Uyar

Çalışan anne ve babalarçocuklarınınereye bırakacak?

Çalışan anne ve babalar çocuklarını nereye bırakacak? figure > Okulöncesi kurumlar ile kreşleri de “uzaktan eğitim” kapsamına alan hükümet, çalışan anne ve babaların çocuklarını nereye bırakacaklarını hiç düşünmedi. Geçinebilmek ve işini kaybetmemek isteyen emekçiler çözüm bekliyor. Hükümet, tüm okul öncesi kurumlar ile kreşleri de “uzaktan eğitim” kapsamına aldı, ancak çalışan anne ve babaların çocuklarını nereye ve kime bırakacakları hiç düşünülmedi. Kreş ve anaokulları kapatıldı ancak kamudaki tüm kurumlar çalışmaya devam ediyor. İşyerine gitmemek işveren için sözleşmenin “haklı feshini” doğuruyor. Yani işçi tazminatsız olarak işten atılıyor. Şu anda birçok aile küçük çocuklarını bakacak kimse olmadığı için işyerlerine götürmek zorunda kalıyor.YILLIK SÖZLEŞMEAyrıca 20 yaşından küçüklere de sokağa çıkma kısıtlaması getirildi. Yani bakacak kimsesi olmayan aileler çocuklarını işyerlerine de götüremeyecek. Evlere çocuklar için bakıcı bulunması olasılıklar arasında. Ancak özel anaokulu ve kreşler ile yıllık sözleşme yapılıyor. Aileler bu sözleşmeden cayma hakkını kullandıklarında ek maliyet çıkıyor. Sözleşme devam ettiğinde ise kreş ve anaokulları kapalı oldukları süre içerisinde ücretin yüzde 50’sini almaya devam ediyor. Hem kreş ve anaokuluna ücret ödemek hem de ayrıca bakıcıya ödeme yapmak zaten zar zor geçinebilen emekçiyi daha da zorlayacak. Bir diğer olasılık anne-babaların aile büyüklerinden yardım istemesi. Ancak bu da büyük risk yaratıyor. Anne ve baba çalıştıkları için dışarıdan virüsü eve taşıyıp yaşlılara bulaştırmaları olasılığı var. Ayrıca birçok anne ve baba, memleketinden uzakta yaşıyor. Bu nedenle de küçük çocuğu olan çalışan anne ve babalardan birisine izin verilmesi gerekiyor. Kamuda bunun olabileceği ancak özel sektörde çok zor olduğuna da dikkat çekiliyor. Özel kreş ve anaokullarının sorunun çözümü için CİMER yoluyla Cumhurbaşkanlığı’na başvuracakları öğrenildi. Mustafa Çakır

Bakan Koca, PCR testindeki yüksekücreti yalanladıama faturalar ortada

Bakan Koca, PCR testindeki yüksek ücreti yalanladı ama faturalar ortada figure > Sağlık Bakanı Koca, kurucusu olduğu hastanenin de aralarında bulunduğu özel hastanelerde, PCR testinin bakanlık genelgesinde belirlenen 250 TL’den daha fazlaya yapıldığı iddialarını yalanladı. Ancak yurttaşların hastanelerden aldığı faturalar Koca’yı desteklemiyor. Koronavirüs salgını nedeniyle özel hastanelerde PCR testini Sağlık Bakanlığı’nın genelgesinde belirlenen 250 TL’den daha fazla para vererek yaptıran vatandaşlar ücret iadesi için şikâyette bulunuyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ise bu durumu “yalan” diyerek reddetti. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda önceki gün görüşülen Sağlık Bakanlığı bütçesinde PCR testi tartışması yaşandı. Bulut’un “Geçen hafta sizin kurucusu olduğunuz hastane de dahil olmak üzere 350 ile 550 lira arasında fiyat verildi” demesi üzerine Sağlık Bakanı Koca “Yalan söylüyorsun” dedi. /Archive/2020/11/20/005033754-fatura.pngBulut’un “Aradık, kaydı var. 350 liradan 250 liraya düştüğü anda daha önce 350 lira verenlerin parasını iade edecek mi etmeyecek mi bu hastaneler?” sorusuna Koca yine “Yalan söylüyorsun” karşılığını verdi.İADE TALEBİCHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, “Ortada PCR testi yaptıran vatandaş var; ellerinde faturaları var; elimizde ses kaydı var. Bakan Koca, eksikleri düzeltmek, vatandaşın yanında olmak yerine inkârı seçti” diye konuştu. Cumhuriyet’in konuyla ilgili haberi ve CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un soru önergesinin ardından ücretler genelgede belirlenen 250 TL’ye düşürüldü. Bunun üzerine çok sayıda vatandaş kendilerinden alınan fazla ücretin iadesiyle ilgili şikâyet sürecini de başlattı. Bulut, genelgeye karşın PCR testi tavan fiyatını 250 TL’nin üzerinde belirleyen özel hastanelerin haksız kazanç sağladığına işaret ederek, “Vatandaşlar, cebinden çıkan fazla parayı geri almak için özel hastanelere başvurduğunda, hastaneler kapı duvar. Koca da özel hastanelerle aynı tavrı sergiliyor” değerlendirmesinde bulundu. Mahmut Lıcalı

Mafya babasının tehdit dolu mektubunun muhatabıbaşkasıolmasın...

Mafya babasının tehdit dolu mektubunun muhatabı başkası olmasın... figure > Bahçeli, “Dava arkadaşım” diye sahiplendi Çakıcı’yı. Neyin davası bu? Cinayet, tehdit, haraç, siyasetçilerle kirli ilişkiler davaysa, bu “devlette mafya düzeni davası” olur ancak. Kılıçdaroğlu’na tehdit mektubunun muhatabı başka birisi olmasın sakın... “Yeni dönemde” kendilerine ihtiyaç kalmayacağını anlayan birilerinin tedirginliği mi yoksa!.. Asıl mesleği, bedeli mukabilinde tetikçilik ve komisyon karşılığı onun bunun malına çökmek olan bir mafya babası, ülkenin ana muhalefet partisi liderini tehdit etme cüretinde bulunuyor ama muhalif medya hariç yazılı ve görsel medyada “tıss” yok. Ülkeyi yönettiğini zanneden iktidar temsilcileri, olay yokmuş gibi üç gün bekledi. Nihayet dün, o da sorular üzerine AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, Çakıcı hakkında soruşturma açıldığını bildirdi. Aman efendim lütfetmişler... Galiba ilk üç günkü sessiz tavırlarının arkasında şöyle bir mantık yatıyordu: “Ne olmuş yani ana muhalefet lideri mektupla tehdit edilmişse... Aynı malum şahıs Cumhurbaşkanı’nı da şimdi “dava arkadaşım” diye kendisine sahip çıkan küçük ortağı da geçmişte tehdit etmiş, ağza alınmayacak sözler sarf etmişti. Biz ne yaptık? Büyüklük bizde kalsın deyip affettik... İyi de herkesin mezhebi kendileri kadar geniş olmayabilir. Sonuçta, kendisini hukukun ve devletin üzerinde gören bir mafyöz tip, önüne gelene ayar veriyor ama herkes pısıp sessizliğe gömülüyor. Basınımız ayrı bir âlem. Bu boyalı saçlı mafya babası ile botokslu mafya çırağının birbirleri hakkında tehditlerini haber yapmaya değer gören medyamız üç günden beri dut yemiş bülbüle döndü. Millet İttifakı’nı oluşturan ortaklarda da tepki gecikti. Niye? Eski defterlerin açılmasından mı korkuluyor?.. Yoksa Alaattin Çakıcı, bir hayalet mi? Böyle bir tehdit mektubu sadece CHP’ye ve muhalif medyaya görünen, diğerlerine görünmeyen bir hayali vesika mı? Ama hayali olmadığını daha önce kendisine tehditler savurmuş ve sövüp saymış Çakıcı’ya “Dava arkadaşım” diyen Bahçeli’nin açıklamalarından anlıyoruz.NEYİN DAVASI?Bahçeli, tehdit mektupları üzerine “Çakıcı benim dava arkadaşım” diye sehiplendi kendisini. Sahi neyin davası bu? Kamu bankalarının satışına komisyon karşılığı aracılık etmek, para sahiplerinden haraç almak, tefecilerle iş tutmak, Özal ailesinin ricası üzerine kendilerine yakın bir müteahhidin verdiği rüşvetin tahsili için banka müdürünü vurdurtmak, mahkemede bankacıdan paranın tahsili için kocası ve babasının devreye girmesini “Semra Özal”ın istediğini açıklayan eski karısını öldürtmek ve bunu da “namus meselesi” kisvesine sokmak, televizyon ve gazete satışlarına aracılık etmek, Ege Metal gibi birçok şirkete silah zoruyla çökmek, MİT’e kimin başkan, kimin daire başkanı olacağını tayin etmeye kalkışmak ve bu nedenle başbakan dövdürtmek, eski başbakanlardan birinin eşiyle para karşılığı televizyon ve banka satışı için iş tutup sonra anlaşamayınca televizyon yayınından başbakana ve eşine küfretmek gibi bir davaysa, bunun adı “Devlette mafya düzenini hâkim kılma davası” olur ancak. Zaten devlette mafya düzenin hâkim olduğu bilinen bir vakıa.ÇEKİCİ NİYE BU KADAR ‘ÇEKİCİ’?Bu tanımlama bize ait değil. Gaflarıyla ünlü eski başbakanlarımızdan Tansu Çiller, yayın sırasında kendisinden söz ederken, “Alaattin Çekici” demişti bir keresinde. Hukuk düzenine inananlar için hiçbir zaman çekici olmasa da sağ siyasilerin, özellikle de akçalı işleri kovalamasında hep çekici bir isim oldu Alaattin Çakıcı. Özal ailesi, Çiller ailesi başta olmak üzere birçok bakan ve milletvekili ile garip ilişkileri oldu. Devletin derin yapıları ile de tabii... O derin yapıların pohpohlayıp eline silah verdikleri bu kişileri daha sonra hangi işler için kullandıkları Susurluk skandalından sonra ortaya saçılmıştı. “Ulusal kahraman” pozlarındaki bu kişilerin kendilerini kullanan ağababaları ile hangi kirli işlerle bulaştıkları, kimlerin paralarına birlikte çöktükleri zaten biliniyordu da sonradan ortaya çıkanlar malumun ilanı oldu. Şimdi de Devlet Behçeli için çekici oldu bu kişi. Devlete sadakat yeminleri eden Çakıcı’nın son olayda hangi devlete sadakati olduğu da ortaya çıktı böylece. Devletine sadakat duyguları besleyen kişi ülkesinde anayasal hukuk düzeninin yerleşmesini arzular, mafya düzeninin değil. Yalnız, Çakıcı’nın dili biraz sorunlu. Daha önce Erdoğan’ı tehdit ederken, “Sen Bahçeli’nin koltuk altının kılı olamazsın” diyen Çakıcı bu kez de Kılıçdaroğlu’na, “Koç yumurtalarının teki” olamazsın deyivermiş. Nereden görmüş Bahçeli’nin o mahrem bölgelerini ki?..TEHDİT YOKSA ERDOĞAN’A MI?Son günlerde Ankara’da olupbitenlerin satır aralarını okumaya meraklı meslektaşlarımız belki bu olay hakkında da bir şeyler yazar diye bekledik ama galiba olmayacak. Çünkü Bakan Albayrak’ın istifası olayındaki gibi beklemede. Saray’dan gelecek işaret fişeğini gördüklerinde belki bizi aydınlatacaklar. O zaman iş başa düştü. İstanbul gazetecisi olarak biraz da biz okumaya çalışalım bu satır aralarını. Çakıcı aniden niye Kılıçdaroğlu’na tehdit ve hakaratler içeren bir mektup yazdı? Neticede Kılıçdaroğlu, Bahçeli’yi ilk kez eleştirmiyor. Son eleştirilerinden daha ağırlarını yaptı geçmişte. O zaman yazılmayan mektup şimdi niye yazıldı? Mektubun muhatabı başka birisi olmasın sakın... Son günlerde hukuk reformu, demokrasiyi yeniden tesis etme iddiaları ve arkasından parlementer sisteme dönüş sinyalleri nedeniyle kendilerine artık ihtiyaç kalmayacağını anlayan birilerinin tedirginliği nedeniyle mi o mektup gönderildi yoksa? Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali... Tam da hukuk düzeninin yeniden hâkim kılınacağı şovlarının sürdüğü bugünlerde “alın size hukuk düzeni” diye mafya babasının tehditlerine sahip çıktı. Saray’ın şu aşamada yutkunmaktan başka bir şey gelmiyor elinden.CHP VE TEHDİTCHP tarihini azıcık bilen bilir. Tehditle bu partinin ne yöneticileri ne üyeleri ne de seçmeni hizaya getirilebilir. Tehdit eden kişiler CHP’lilerin künyesini merak ediyorsa çok eskiye değil, sadece 70’li yıllara baksın yeter. Tehdit eden şahsın tosuncuk arkadaşları tarafından iki milletvekili, 10’un üzerinde belediye başkanı, 10 gençlik kolları başkanı, beş il başkanı, 15 belediye başkanı ve meclis üyesi ve yüzü aşkın ilçe yöneticisi katledildi. Teke tekte karşılarına çıkmaya yüreği yetmeyenler arkadan ya da birden çok kişiyle çarpraz ateşe alarak katlettiler hepsini. CHP’yi tehditle susturmak beyhude bir çaba... Tarih öyle söylüyor... Miyase İlknur

CHP’li Salıcı,Çakıcı’nın tehdidi karşısında iktidarın tepkisizliğine dikkatçekti

CHP’li Salıcı, Çakıcı’nın tehdidi karşısında iktidarın tepkisizliğine dikkat çekti figure > CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı'nın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu art arda tehdit etmesini, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Alaattin Çakıcı'ya destek çıkmasını ve iktidarın tepkisizliğini değerlendirdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı tarafından art arda tehdit edilmesi üzerine parti hukuki süreci başlattı. Parti kaynakları Çakıcı’nın açık bir şekilde tehditte bulunmasından önce Kılıçdaroğlu hakkında MHP milletvekillerinin şikâyeti üzerine hazırlanan 11 sayfadan oluşan bir fezlekenin de TBMM’ye geldiğine işaret ederek parti tabanının provoke edilmek istendiğine dikkat çekiyor. Örgütten sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, Çakıcı’nın Kılıçdaroğlu’na yaptığı tehdidi ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamasını değerlendirdi. Salıcı, şunları dile getirdi: “Bir kere bizim muhatabımız iktidar partisidir. AK Parti’ye bir eleştiri yöneltiyorsunuz; cevabı MHP’den alıyorsunuz. Şimdi mafya babaları ve mafya bozuntuları devreye girdi. Bir kere şu çok açık: Biz bir mafya bozuntusunu muhatap almayız. Biz, bir siyasi partiyiz.” Salıcı; mafya bozuntusunun ana muhalefet partisinin liderini şiddet içerecek şekilde tehdit etmesini yaratan iklimi oluşturanın iktidar olduğunu belirterek “Türkiye’yi yönetenler içinde bulunduğumuz bu durumdan sorumludur” diye konuştu. İktidarın Türkiye’yi günlük hayatta şiddetin olduğu bir noktaya çekmek istediğini kaydeden Salıcı, “Biz soğukkanlılığımızı koruyoruz. Biz Türkiye’nin böyle bir kaosa girmesini istemiyoruz” diye konuştu. İktidar sözcüleriyle bu konuda bir temas kurulmadığını kaydeden Salıcı, bunun için temas kurmaya ihtiyaç olmadığını, savcıların resen harekete geçmesi gerektiğini kaydetti. İktidarın aleni bir tehdide karşın sessiz kaldığına işaret eden Salıcı, “Üzerinden kaç saat geçti hâlâ çıt yok. Saray’dan, herhangi bir bakandan, milletvekilinden tepki yok. Bu, onaylıyorlar anlamına mı geliyor? Bu suskunluk ne anlama geliyor” diye konuştu. İktidarın tepki göstermemesinin iki anlama gelebileceğine dikkat çeken Salıcı, şunları dile getirdi: “İki nokta var: İktidar ya hukuk devletinden yana duramıyor ve siyasi manevra peşinde ya da bu durumu onaylıyorlar. Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklama bir facia. Bir mafya bozuntusunu dava arkadaşı olarak ilan etti. Bunu namuslu, memleketini seven milliyetçi, ülkücü camianın takdirine sunmak lazım.”‘İTTİFAKIN ORTAĞI OLDU’CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek de yaptığı açıklamada “Çakıcı’nın muhatabı Bahçeli’dir, Erdoğan’dır, Soylu’dur. İnfaz düzenlemesi adı altında özel af çıkardılar ve işte bu kişilerde artık herhalde Cumhur İttifakı’nın, koalisyonun bir diğer ortağı haline geldi. Hukuk devletinden uzaklaştıkça mafya düzenine yaklaşırsınız. Burada önemli olan Türkiye’yi yönetenlerin ne söyleyeceği. Erdoğan’ın da ne diyeceği, nasıl bir tavır alacağı çok önemli. Onlar yapamazlar, başaramazlar ama hiç kimse merak etmesin biz bu mafya düzenini bitireceğiz” dedi. Mahmut Lıcalı

CHP’li Adıgüzel:Şehir hastanelerinin malzemeleri kamudan temin ediliyor

CHP’li Adıgüzel: Şehir hastanelerinin malzemeleri kamudan temin ediliyor figure > Yap-işlet-devret modeliyle anahtar teslim yapılması gereken şehir hastanelerine Devlet Malzeme Ofisi’nden malzeme verildiği ileri sürüldü. CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel, bakanlık emriyle motorlu hasta karyolası, pansuman arabası, EKG, solunum cihazı gibi malzemelerin şehir hastanelerine aktarıldığını belirtti. Yap-işlet-devret modeli ile yapılan ve maliyeti nedeniyle eleştirilen şehir hastanelerinin yüklenici tarafından anahtar teslim olarak bitirilmesi gerekiyor. Ancak bunun yapılmadığı, bir süredir şehir hastanelerinin kendi donanımlarını, tıbbi teçhizatlarını kamu kaynakları ile Sağlık Bakanlığı’ndan temin ettiği ya da diğer hastanelerden şehir hastanelerine malzeme transferi yapıldığı öne sürüldü. İddiaları Meclis Plan bütçe komisyonunda da gündeme getiren CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel, gazetemize yaptığı açıklamada, “Bu şehir hastanelerinin kendi donanımlarını, tıbbi teçhizatlarını yüklenici firmanın karşılaması gerektiği halde, kamu kaynakları ile Sağlık Bakanlığı’ndan temin de bulunduğu ya da diğer hastanelerden bu şehir hastanelerine malzeme transferi yapıldığı konusunda bir süredir yoğun bildirimler alıyorduk. Bize ulaşan bazı evraklarda, farklı kamu hastanelerine Devlet Malzeme Ofisi (DMO) üzerinden kamu kaynakları ile Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneler Birliği emri ile hastane malzemeleri, motorlu hasta karyolası, pansuman arabası, EKG, solunum cihazı, oturma grubu gibi malzemeler alındığı görülüyor. Sonuçta yüklenicinin yapması gereken bir harcamayı kamu yapıyor” dedi./Archive/2020/11/20/022811619-sehir-hastaneleri-belgesi.jpgHÜLLE MALZEMEBu malzemelerin kamu hastanelerinde kabul tutanağı yapılıp buralara hiç uğramadan doğruca şehir hastanesine gönderilme talimatı verildiğinin görüldüğünü öne süren Adıgüzel, şöyle devam etti: “Bu donanım ve cihazlar 2006 tarihli Taşınır Mal Yönetmeliğine dayandırılarak ve g eçici tahsis belgesi düzenlenerek, adına malzeme alımı yapılan hastanelere değil, Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’ne teslim ediliyor. Yani yüklenici firma hem devletten her yıl şehir hastanesi kira bedeli ve hizmet sunumu ile ilgili dünyanın parasını alacak, hem de malzeme ihtiyacını kamu kaynaklarıyla karşılayacak. Bunlarla ilgili çok sayıda evraktan bir tanesini Gülhane Ankara Hastanesi’ne alınan malzemenin kabul teslim işleminin yapılıp geçici tahsis ile Bilkent Şehir Hastanesi’ne gönderilme emrine daire evrakı Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Sağlık Baka’nın önüne koydum. Bu hastaneler anahtar teslim olmayacak mıydı?” Sibel Bahçetepe

Harcamalar karanlıkta kaldı

Harcamalar karanlıkta kaldı figure > TBMM’nin, şeffaf olmadığı gerekçesiyle eleştiri konusu olan Kamu İhale Yasası’nın 21/b maddesi kapsamında 10 yılda 6 ihale yaptığı ortaya çıktı. Bu ihaleler bütün isteklilerin teklif verebildiği “açık ihale usulü” yerine “pazarlık usulü” ile gerçekleştiriliyor. Doğal afet gibi öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine başvurulması gerekiyor ancak çoğunlukla bu kurala da uyulmuyor. Hangi firmalara, hangi iş karşılığı, kaç TL verildiği soruları yanıtsız kaldı. CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “TBMM ve bağlı kuruluşlarında 1 Ocak 2003’ten beri Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesi kapsamında kaç ihale verilmiştir? Bu ihaleler hangi firmalara, hangi iş karşılığında, kaç TL’ye verilmiştir?” sorularını yöneltti. Kamu İhale Yasası’na göre, idarelerce mal veya hizmet alımları ile yapım işleri ihalelerinde, “açık ihale usulü, belli istekliler arasında ihale usulü ve pazarlık usulü” uygulanıyor, “doğrudan temin” yoluna da gidilebiliyor. Yasanın 21. maddesi “pazarlık usulü” ihalelerin hangi hallerde yapılabileceğini düzenliyor. Bu maddenin “b” bendine göre, şu hallerde de pazarlık usulü ihale yapılabiliyor: “Doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani veya yapım tekniği açısından özellik arz eden veya yapı veya can ve mal güvenliğinin sağlanması açısından ivedilikle yapılması gerekliliği idarece belirlenen hallerde veyahut idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması.” Kamu kurumları “olağanüstü durumlarda” başvurulması gereken bu ihale yoluna sıklıkla başvuruyor. TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, mali evrakların 10 yıl süre ile saklandıklarını belirtti. 2010’dan sonraki mali evrakların incelendiğini belirten Bilgiç, Kamu İhale Yasası’nın 21/b maddesi kapsamında TBMM ve bağlı kuruluşlarınca 6 ihale yapıldığını bildirdi. Bilgiç, hangi firmalara, kaç TL verildiği sorularını ise yanıtsız bıraktı. Mustafa Çakır

CHPİstanbul Milletvekili Mahmut Tanal:‘Vekilin görevi kamunun yararı’

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal: ‘Vekilin görevi kamunun yararı’ figure > CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, TBMM’de yönetici olarak görev yapan bir kişinin emekli olmasının ardından yerine sınavsız olarak oğlunu atadığını belirtti. CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, TBMM’de yönetici olarak görev yapan bir kişinin emekli olmasının ardından yerine sınavsız olarak oğlunun atandığı iddialarını gündeme getirerek TBMM Başkanlığı’na konuyla ilgili soru önergesi verdi. Tanal önergesinde, TBMM Genel Sekreterliği bünyesinde kaç kişinin çalıştığı, 2018-2019 yıllarında TBMM Genel Sekreterliği bünyesinde müşavir olarak istihdam edilirken herhangi bir nedenle görevinden ayrılanların olup olmadığını sorularını yöneltti. TBMM Başkanlığı söz konusu önergeyi mevzuat kapsamında özel hayatın gizliliğini ihlal edeceği gerekçesiyle yanıt vermedi. Tanal bunun üzerine Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na başvurdu. Kurulda yapılan değerlendirmede TBMM lehine karar çıkarken bir üye ise karşı oy verdi. Karşı oy yazısında başvuru sahibinin milletvekili olduğuna dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi: “Milletvekili görev yaptığı dönemlerde temsil ettiği vatandaşlara karşı açık ve şeffaf olmalıdır. 4982 sayılı yasa gereğince kurum ve kuruluşlar, ellerinde bulunan belgeleri demokratik yönetim anlayışıyla, eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkeleri doğrultusunda, kanunda yer alan istisnalar dışında, bilgi edinme hakkının kullanılmasına sunmak zorundadırlar. Başvuru sahibinin itirazının tümünün kabulü gerekirken taleplerinin özel hayatın gizliliği ve tavsiye mütalaa olarak değerlendirilmek suretiyle reddi yönünde oluşan Sayın çoğunluğa katılmıyorum.” Mahmut Lıcalı

Muhabirimiz Hazal Ocak’a kentödülü

Muhabirimiz Hazal Ocak’a kent ödülü figure > Muhabirimiz Hazal Ocak, TMMOB'un düzenlediği “kent planlama” basın ödüllerinde ödüle layık görüldü. TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Merkezi tarafından her yıl 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu kapsamında verilen “kent planlama” basın ödülleri dün açıklandı. Muhabirimiz Hazal Ocak da ödüle layık görüldü. Ödül açıklamasında “yaptıkları haber veya yayınlarla kentsel sorunları ve kamusal alanlara dair müdahaleleri gündemleştirmeleri, kent kültürüne ve kentlilik bilincine yaptıkları katkıların yanı sıra, Şehir ve Bölge Planlama bilimi ile mesleğin bilimsel ve teknik görüşlerine duyarlılık gösterdikleri düşünülen basın kuruluşlarına ve/veya basın mensuplarına verilmektedir” denildi. Diğer ödül alan basın mensupları ise şöyle:- Ahmet Kanbal (Mezopotamya Ajansı) - Ayrancım Gazetesi - Hayrullah Yıldız (a3haber.com) - İsmail Arı (Birgün Gazetesi) - Melis Oğuz (Medyascope Tv) - Mustafa Yılmaz (egeligazete.com) - Osman Güdü (KRT Tv) - Selahattin Özcan (Son Nokta Gazetesi) - TV A ( Adana) - Yeni Adana Gazetesi. cumhuriyet.com.tr

Fındıklıhalkı,Çağlayan Deresi’nden suçeken balıkçiftliğine direniyor

Fındıklı halkı, Çağlayan Deresi’nden su çeken balık çiftliğine direniyor figure > Rize’nin Fındıklı ilçesinde bölge sakinleri suları için mücadele ediyor. Fındıklı halkı, bugüne kadar Çağlayan Deresi’nde hiçbir hidroelektrik santralına (HES) geçit vermemişler.  Bölge sakinleri bugün balık çiftliğinin derenin suyuna el koyduğunu belirterek “Suyuma dokunma” diyor. Bölge sakini Mete Hacaloğlu, “Dere tüm insanlığın malıdır” ifadelerini kullandı. Çok sayıda bölge sakini, balık çiftliğinin sahibi Kuzuoğlu Grup şirketlerine karşı dava açtı. Bir yurttaş dava dilekçesinde rızaları dışında arazilerine iş makinesi sokularak metrelerce derin kuyular açıldığını, hendekler kazıldığını ve bu hendeklere devasa borular döşendiğini anlattı. Yurttaş, arazilerinin doğal yapısının bozulduğunu, ağaçların kesildiğini ve tahrip edildiğini belirterek mala zarar verme suçunun işlendiğini söyledi. Açılan davanın dosyasına şirketin itirazı da girdi.‘YIKIM KARARI VAR’Yurttaş itiraza verdiği cevapta ise şirketin, kiraladığı arazinin balık çiftliği faaliyetine uygun olmadığı halde kiralandığı, akabinde balık çiftliği inşa edildiği ve tesisin faaliyete geçebilmesi için boru hattıyla tesise tonlarca su taşımak istediği belirtildi. Mahkeme heyeti, geçen pazartesi günü bölgede keşif yaptı. Bölge sakinleri keşif sırasında “Çağlayan Deresi ağlayan deresi olmasın” yazılı pankart açtı. Gazetemize konuşan Rize Fındıklılı Mete Hacaloğlu da bu derenin köy için son derece önemli olduğunu belirterek “15 yıl önce başlayan HES furyasının zararlarını gören Fındıklı halkı mücadele etti ve dereye HES yaptırmadı. Çağlayan Deresi üzerinde, derenin suyu kullanılarak beton havuzlarda alabalık yetiştiriciliğinin endüstriyel boyutlarda yapılması temel sıkıntımız. Daha önceden küçük çaplı havuzlar oluyordu. Vadi ve dere kapasitesini aşmıyordu. 3-4 yıl önce devralındı. Daha büyük havuzlar yapıldı, daha çok su ihtiyacı oldu. Bu çiftlik için dere yatağına keyfiyata dayalı derenin suyunu alabilecek bir düzenek yapıldı. Buna ilişkin Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yıkım kararı çıkarıldı fakat 8 aydır uygulaması yapılmadı. Kontrol edip de ‘Neden yıkılmadı’ diyen de olmadı’’ dedi.‘BAZEN KOMPLE KURUYABİLİYOR’Çağlayan Deresi’nin geniş bir yatağı olduğunu vurgulayan Hacaloğlu, “Suyun alınması nedeniyle kontrol de olmadığı için kimi zamanlar dere yatağı komple kuruyabiliyor. Buraya has, endemik bir balık türümüz var: Deniz alası. Bu dere kuruyunca ya da dere yatağında yapılan herhangi bir müdahale, su alma düzenekleri gibi, bu canlının hayatını etkiliyor’’ diye konuştu. Hacaloğlu, çiftliğin büyümesiyle atık sorununun da oluştuğuna değinerek özellikle havuzların temizlendiği zamanlar dereye boşaltım yapıldığını anlattı. Hacaloğlu özetle “Yanına yaklaşamadığımız, kokusundan duramadığımız zamanlar oldu. Dere, insanlığın malıdır, ticari kaygılarla yaklaşılan bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil’’ ifadelerini kullandı. Taleplerini de sıralayan Hacaloğlu, öncelikle o boruların sökülmesi gerektiğine dikkat çekerek atıkların ileri düzeyde bir arıtma sisteminden geçmesi gerektiğini anlattı. Hacaloğlu, son olarak dereden suyun takibinin yapılabildiği bir usulle alınması gerektiğini söyledi. Hazal Ocak




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter