News - Haberler
Anayasa Mahkemesiüyeliğine YargıtayÜyesiİrfan Fidan seçildi
Anayasa Mahkemesi üyeliğine Yargıtay Üyesi İrfan Fidan seçildi Anayasa Mahkemesi üyeliğine Yargıtay Büyük Genel Kurulunca gösterilen üç aday arasından Yargıtay Üyesi İrfan Fidan seçildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Anayasa Mahkemesine üye seçilmesine ilişkin karar Resmi Gazete'de yayımlandı.Buna göre, Fidan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 146 ve 147'nci maddeleri ile Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 6, 7 ve 10'uncu maddeleri gereğince Yargıtay Büyük Genel Kurulunca gösterilen üç aday arasından seçildi.Daha önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevinde bulunan Fidan, Hakimler ve Savcılar (HSK) Genel Kurulunca 27 Kasım 2020'de Yargıtay üyeliğine seçilmişti.İRFAN FİDAN KİMDİR?Aslen Ordu Fatsalı olduğu bilinen İrfan Fidan hakkında çok fazla kişisel bilgi bulunmuyor.1999 yılının Ağustos ayında Akkışla Cumhuriyet Savcısı olarak başladığı meslek hayatına sırasıyla; Aşkale, Çaycuma, Dörtyol, Şişli ve İstanbul Cumhuriyet Savcısı olarak devam etti.Fidan 2015 yılı Şubat ayında İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili; 26.07.2016 tarihinde de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atandı. AAŞehir hastanelerine 4 yıldaödenen parayla 63 devlet hastanesi yapılabilirdi: Kapitülasyonlar gibi
Şehir hastanelerine 4 yılda ödenen parayla 63 devlet hastanesi yapılabilirdi: Kapitülasyonlar gibi Cumhurbaşkanlığı 2021 Yılı Yatırım Programı yayımlandı. Programda Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yapılan 13 şehir hastanesinin yalnızca kira bedelleri için 2017-2021 yılları arasında 21 milyar 794 milyon Türk Lirası ayrıldığı ortaya çıktı. Konuyu değerlendiren CHP Balıkesir Milletvekili Op. Dr. Fikret Şahin, “4 yılda KÖİ modeliyle yapılan 13 şehir hastanesinin sadece kira bedelleri için 21 milyar liradan fazla bir ödenek ayrılmıştır. 2021 yılı programında Balıkesir’e yapılması planlanan 400 yataklı Balıkesir Devlet Hastanesi’nin yatak başı maliyetinin 695 bin TL olduğu göz önünde bulundurulduğunda, 4 yılda 13 şehir hastanesinin sadece kira ödemelerine ayrılan parayla 500 yataklı en az 63 devlet hastanesi yapabilirdik. Böylece elimizde tam 31 bin 358 hastane yatağı olurdu” dedi. Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yapılan 13 şehir hastanesinin ise yalnızca 17 bin 509 yatak kapasitesine sahip olduğunu anımsatan CHP’li Şahin, “Eğer Sağlık Bakanlığı, 21 milyar TL’yi devlet hastanesi yapımında harcasaydı, hem elimizde daha fazla yatak olacaktı hem de Covid-19 pandemisiyle çok daha etkin bir şekilde mücadele etmiş olacaktık” ifadelerini kullandı.MECLİS’TE BEKLİYOR2019’un ağustos ayında Meclis’te verdiği kanun teklifini anımsatan Şahin, “İlk yapılması gereken, sözleşmelerin derhal Türk Lirası üzerinden yeniden düzenlenmesidir. Ardından bu hastaneler kamulaştırılmalıdır” dedi. Sibel BahçetepeFETÖbağlantılarınıCumhuriyet’e açıklayan gazi, ifadeyeçağrıldı: Yegin’e soruşturma
FETÖ bağlantılarını Cumhuriyet’e açıklayan gazi, ifadeye çağrıldı: Yegin’e soruşturma Nebati, Kışla ve Erbaş’a yönelik “FETÖ’cü” dediği iddiasıyla ifadeye çağrılan Yegin, “Belgeler ortada. Geçmişte bu tür faaliyetlerde bulunanlar bugün bunun dile getirilmesinden neden bu kadar rahatsız” dedi. Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Nurettin Nebati, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İsrafil Kışla ile Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı eleştiren 15 Temmuz Hakkaniyet Ocakları Genel Başkanı Ufuk Yegin ifadeye çağırıldı. Yegin’in, Cumhuriyet’in, Nebati’nin özel kalem müdürünün eşinin vakıfta görevlendirilmesini duyurduğu gün ifadeye çağrılması dikkat çekti. 15 Temmuz Hakkaniyet Ocakları Genel Başkanı Yegin, 12 Kasım 2020’de, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından toplanan paraların yönetildiği Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı’nın önünde düzenlenen eylemde, vakfın mütevelli heyeti üyeleri arasında yer alan Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı ve eski AKP milletvekili Nebati, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve eski AKP milletvekili Kışla ile Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ı eleştirmişti. Nebati’nin, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen ile fotoğrafının olduğunu; Kışla’nın, FETÖ bağlantısı nedeniyle KHK ile kapatılan Güvenilir Gıdalar Vakfı’nın mütevelli heyetinde yer aldığını ve Erbaş’ın ise FETÖ’ye yakınlığı ile bilinen Kültürlerarası Diyalog Platformu’nun yönetim kurulu üyesi olduğunu belirten Yegin, “Eğer bu vakıf 15 Temmuz öncesi kurulsaydı, bazı üyeleri sebebiyle KHK ile kapatılırdı” ifadelerini kullanmıştı. Yegin hakkında bu konuşmasının ardından soruşturma başlatıldığı ortaya çıktı. Bu kapsamda, Yegin, savcılığa ifade vermeye çağrıldı. Yegin’in, gazetemizin, Nebati’nin özel kaleminin eşinin söz konusu vakıfta görevlendirilmesine yönelik haberin yayımlandığı gün ifade vermeye çağrılması dikkat çekti. Yegin, Nebati’nin FETÖ elebaşı Gülen ile fotoğrafını anımsatarak görevlendirmeye tepki göstermişti. ‘TEMİZLİK YAPILMALI’Cumhuriyet’e konuşan Yegin; Nebati, Kışla ve Erbaş’a yönelik “FETÖ’cü” dediği iddiasıyla ifadeye çağrıldığını söyledi. Konuşmasında bahsettiği fotoğraf ve üyeliklere ilişkin belgeleri savcılığa sunduğunu belirten Yegin, “Kimseye sen FETÖ’cüsün demedim. Belgeler ortada. Geçmişte bu tür faaliyetlerde bulunanların bugün bunun dile getirilmesinden neden bu kadar rahatsız olduklarını anlamakta zorlanıyorum” dedi. Kamu kurumlarında “yukarıdan aşağıya doğru yeniden FETÖ temizliği yapılması gerektiğini” vurgulayan Yegin, “FETÖ cemaat iken bankasına para yatıranlardan çok sayıda kişi ihraç edildi fakat yan yana fotoğraf çektirenlerin, sivil toplum kuruluşlarında bulunanların bugün devletin çeşitli makamlarında bulunmalarına anlam veremiyorum ve yadırgıyorum. Fotoğraf çektirmek, kurumlarında görev almak suç değil de bunları söylemek mi suç” sorusunu yöneltti. Söz konustu vakıftaki görevlendirmeye ilişkin gazetemizin haberinin yayımlandığı gün ifadeye çağrıldığını anımsatan Yegin, “Bunu da manidar buldum” diye konuştu. Sefa UyarABD yeniden konumlanıyor
ABD yeniden konumlanıyor ABD’nin köklü düşünce kuruluşlarından RAND Corporation, ABD için yeni dönemde diplomasiyi ön plana çıkaran ve bölgesel güçler arasında denge kurmayı amaçlayan daha itidalli bir dış politika öneren bir rapor yayımladı. Emekli tuğgeneral Nejat Eslen, “RAND’ın bu strateji önerisi, Biden’ın başkanlığı teslim almasının ardından yaptığı konuşmayla birlikte değerlendirilmeli. Şartlar, ABD’nin dünyadaki rolünü yeniden tanımlamaya zorluyor” dedi.RAND Corporation, önceki gün “ABD’nin dünyaya yaklaşımını yeniden düşünmek - Dizginlemeyi Uygulamak” başlıklı bir rapor yayımladı. Raporda Washington için dış politika alanında “realist bir dizginleme stratejisi” önerildi. Bu stratejiyle ABD’nin ulusal çıkarı “dar” anlamda tanımlanıyor ve dünyanın çeşitli yerlerindeki askeri varlığının azaltılması, diplomasiyi daha ön plana çıkarması, diğer büyük güçlerle daha çok işbirliği yaparak askeri güç kullanma ihtiyacının azaltılması tavsiyesinde bulunuluyor.EN BÜYÜK TEHDİT: ÇİNRaporda, “büyük dizginleme stratejisi” uygulanması durumunda ABD’nin daha küçük bir orduya ihtiyaç duyacağı, özellikle ülke dışında güç bulundurma ihtiyacının azalacağı ve sadece ABD’nin yaşamsal çıkarlarının gerektirmesi durumunda askeri güç kullanacağı belirtildi. İran ve Rusya’ya yönelik işbirliğini öne çıkaran bir yaklaşım tavsiyesinde bulunulan raporda ABD için en büyük potansiyel tehdit Çin olarak tanımlanıyor. ABD’nin Avrupa’da askeri varlığını azaltmasıyla Avrupa’nın önde gelen ülkelerinin askeri güçlerini artıracağı, bu yolla bölgede güç dengesinin oluşacağı belirtilirken ABD’nin Ortadoğu’daki askeri varlığını azaltmasıyla İran’a karşı Türkiye, İsrail ve Suudi Arabistan tarafından dengenin sağlanmasının beklenebileceği kaydedildi. Ayrıca Avrupa ve Ortadoğu’da kısa vadede bölgesinde ekonomik ve askeri olarak egemen bir güç haline gelecek ve bu yolla ABD çıkarlarına tehdit oluşturacak bir ülke bulunmadığı tespiti de yapıldı. Rusya ve İran’ın bugünkünden daha güçlü hale gelmesi durumunda bölgedeki diğer ülkelerin bu ülkelerin bölgeyi domine etmesine direneceği savunuldu.‘BİDEN İÇİN YOL GÖSTERİCİ’RAND Corporation raporunu Cumhuriyet’e değerlendiren emekli tuğgeneral Nejat Eslen, raporun yeni başkan Jeo Biden döneminde ABD’nin izleyeceği dış politika açısından yol gösterici nitelikte olduğunu belirtti. Eslen, “RAND’ın ABD’de Pentagon için de raporlar hazırladığını biliyoruz. Bu rapor da Biden’ın başkanlığı üstlenmesinin hemen ardından yayımlandı. Ben, Biden yönetiminin bu raporda önerilen doğrultuda bir dış politika izleyeceğini düşünüyorum. Çünkü şartlar ABD’yi buna mecbur bırakıyor. O nedenle bu, çok önemli bir rapordur” diye konuştu.ABD’nin yeni dönemde raporda önerilen stratejiyi uygulaması durumunda bu stratejinin Türkiye’yi de etkileyeceğini belirten Eslen, “Rapordan da anlaşılacağı gibi ABD’nin en büyük jeopolitik rakibi Çin’e karşı nasıl bir strateji uygulayacağı belirsiz, bunu zaman içinde göreceğiz. Bu stratejinin mutlaka dünyaya ve Türkiye’ye de etkisi olacak. ABD içe kapanarak küresel iddiasından vazgeçebilir. ABD’nin içe kapanmasıyla Çin, Rusya daha fazla hareket serbestisi elde edebilir, daha fazla jeopolitik inisiyatifler kullanabilirler. Bölgesel liderlikler olacaksa Türkiye, Karadeniz’de Rusya’ya karşı, ya da Ortadoğu’da İran’a karşı dengeleyici unsur olarak rol üstlenebilir. Türkiye’de akademisyenlerin ve devlet içinde görevli bürokratların bu strateji belgesini çok iyi incelemesi gerekiyor. Buradan Türkiye’yle ilgili sonuçlar çıkarılabilir” ifadelerini kullandı. Hüseyin Hayatseverİhaleler hep AKP’lilere
İhaleler hep AKP’lilere Gaziantep AKP il kadın kolları yönetim kurulu üyesi Zehra Mart’ın sahibi olduğu şirket Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nden 1.5 milyon liralık ihale aldı. Gaziantep AKP il kadın kolları yönetim kurulu üyesi Zehra Mart’ın sahibi olduğu şirketin, AKP’li Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nden birçok ihale aldığı ortaya çıktı. Mart’ın aldığı ihalelerin toplamı 1.5 milyon lirayı buldu. CHP Şahinbey Belediye Meclis üyesi Uğur Kalkan, “AKP Gaziantep il yöneticilerinin, yönetici olduktan sonraki ihale başarıları göz kamaştırmaya devam ediyor” dedi. AKP Gaziantep İl Başkanı Mehmet Eyüp Özkeçeci’nin şirketi, AKP Gaziantep İl Yönetim Kurulu üyesi Ali Uncuoğlu’nun ortak olduğu şirket ile AKP İl Gençlik Kolları Başkanı Abdullah Korkmaz’ın ortak olduğu şirket de devlet kurumlarından ihaleleri toplamıştı. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin 2018 - 2020 arasında arasında yaptığı 7 ihaleden aynı şirketin çıkması dikkat çekti. 7 ihalenin içeriği iftar yemeği organizasyonu, organizasyon hizmeti, kuru gıda, temizlik ve mutfak malzemeleri alımı, ramazan çadırında yemek hazırlama gibi konuları kapsıyor. İhaleleri alan Zerafet Yemek Organizasyon Taşımacılık Temizlik Gıda Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi’nin sahibi, kayıtlara göre AKP il kadın kolları yönetim kurulu üyesi Mart. Şirket 2018 yılında kurulmuş. Belediyeyle şirket arasında imzalanan ihale sözleşme bedelleri ise 500 bin 500 lira ila 63 bin 150 lira arasında değişiyor. İhalelerin toplamı 1 milyon 622 bin 525 lira.‘İHALE PEŞİNDELER’Cumhuriyet’e konuşan CHP Şahinbey Belediye Meclis üyesi Uğur Kalkan, “AKP Gaziantep Kadın Kolları yöneticisi Zehra Mart’ın firması Zerafet Yemek Organizasyon şirketi Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarına göre 3 Ocak 2018’de kuruluyor. İlk ihalesini de 4 ay sonra 416 bin lira ile kazanıyor. Tesadüf o ki 10 kişi doküman satın alıyor, 5 teklif var ama geçerli teklif sayısı sadece 1. Toplamda 7 ihale ve 1.6 milyon liranın üzerinde ihale tutarı var. İhaleler arasında açık ihale de var, AKP’li Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin gözbebeği 21/B maddesine göre ihalelerde. Biz kimseye ‘iş yapmasın, ihaleye girmesin’ demiyoruz. Bizim karşı olduğumuz nokta, AKP’de yönetici olup ihale peşinde koşulması. AKP Gaziantep İl Başkanı’na ve diğer yöneticilere yaptığımız çağrıyı Zehra Hanım’a da yapıyoruz. İhale peşinde koşulması ve AKP’de yönetici olunması kendileri için mutluluk olabilir ama etik olan ya siyasetin ya da ihalenin seçilmesidir” dedi. Hazal OcakMeclis’e yeni binalar yapılacak
Meclis’e yeni binalar yapılacak Eski binalar kullanışlı olmadığı gerekçesiyle yıkılarak milletvekilleri için yeni bina yapılan TBMM’de inşaat işleri iki yıl daha sürecek. TBMM, 2021 Yatırım Programı’na göre personel otoparkı üzerine 6 bin 900 metrekare büyüklüğünde hizmet binası yapılacak. Binanın inşaatı gelecek yıl tamamlanacak. Toplam proje tutarı 30 milyon TL olacak. Bu yıl 10 milyon TL yatırım yapılacak. Bunun dışında bakım, onarım, makine, teçhizat ve araçlar için bu yıl 99.2 milyon TL harcama yapılacak. Bilgi sistemleri için de toplam 8.2 milyon TL harcama gerçekleştirilecek. TBMM içinde mevcut kütüphane vardı. Ancak yatırım programında 4 bin metrekare büyüklüğünde TBMM Kütüphane Binası için de kaynak ayrıldı. İki yılda tamamlanacak binanın maliyeti 21.3 milyon TL olacak. Bu yıl kütüphane binası için 11 milyon TL harcama yapılacak. Bu arada TBMM’ye 5 bin 742 metrekare büyüklüğünde kreş binası yapımı da bu yıl tamamlanacak. Kreş binasının toplam maliyeti de 27 milyon TL olacak. Bütçe Yasası’na göre TBMM’nin bu yılki toplam bütçesi ise 1.8 milyar TL. Mustafa ÇakırEkmek dağıtımısürecek
Ekmek dağıtımı sürecek Tarım ve Orman Bakanlığı’nın önceki gün yayımladığı “Ekmek Genelgesi” İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) mobil araçlarla Halk Ekmek dağıtımını “engellemeye yönelik olduğu” şeklinde yorumlandı. Bakanlık, dün genelgenin İBB’nin ekmek dağıtımına yönelik olmadığını açıkladı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Yazılan yazı, başka türlü bir uygulama olarak sahaya yansısaydı bile biz, ekmek satışımıza devam edecektik. Hazırlığımız o yöndeydi” dedi. Tarım ve Orman Bakanlığı genelgesini Cumhuriyet’e değerlendiren Halk Ekmek Yönetim Kurulu Başkan Vekili Özgen Nama, “Geri adım attılar. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi de geri adım atmalılar. Yoksula veremedikleri ekmeğe engel olmasınlar” dedi. Kâr amacı güden bir kurum olmadıklarını belirten Nama, “Bakanlığın genelgesi İstanbullu hemşerilerimizi tedirgin ederken bizleri de huzursuz etti. Bakanlık geri adımı atmasaydı da çalışmalarımıza devam edecektik. Gerekirse ellerimizle o hanelere ekmeği iletiriz. Bizim derdimiz yoksulun evine ekmek götürmesi ve sosyal belediyecilik yapmak. Kendilerinin veremediğini başkasının vermesini istemiyorlar” dedi. ‘HAREKETE DÖNÜŞTÜ’İBB Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Yavuz Saltık da bu zamana kadar yaklaşık 450 bin ekmeğin ihtiyaç sahibine dağıtıldığını, bundan kimsenin rahatsız olmaması gerektiğini söyledi. Saltık, “Halk Ekmek Dayanışması”na yurttaşların yoğun ilgi gösterdiğini belirterek “Sorumluluk sahibi bir vatandaşımızın, bir mobil halk ekmek büfesinden tüm ekmekleri satın alarak ihtiyaç sahiplerine dağıtmak üzere harekete geçmesi, İstanbul’da doğal bir dayanışma hareketi başlattı. Süreç çok heyecanlandıran bir harekete dönüştü. İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza halk ekmek ulaştırmak isteyen İstanbullular Alo 153’ü arayarak bilgi alıyor ve ardından Halk Ekmek ile iletişime geçiyorlar. Dayanışma kapsamında mobil araçlardan 200 bin, online olarak 250 bine yakın ekmek ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza dağıtılmak üzere hayırseverlerce satın alındı” dedi. İBB Başkanı İmamoğlu, “Kararın ilk intibaı hepimizi çok üzmüştür. Tarım Bakanlığı’nın bu süreci ifade etmediğini açıklaması, sorunu şimdilik çözmüştür. Ama ekmek davası, yoksullukla mücadele konusunda hiçbir engel tanımayacağımızı da tüm İstanbul halkına duyuralım” ifadelerini kullandı. ‘ÖYLE BİR GENELGEMİZ YOK’ Tarım ve Orman Bakanlığı, belediyelere ait araçlarla ve belediyelerin kendi büfelerinde ekmek satışını yasaklayan bir genelgesinin olmadığını bildirdi. Bakanlık, bildirimin, “ekmek, ekmek çeşitleri ve ekşi hamur ekmeklerinin tekniğine uygun, hijyenik şekilde üretim, muhafaza, taşıma ve pazarlanmasına yönelik özelliklerin belirlenmesi” amacıyla yayımlandığını açıkladı. İlayda KayaRakıda 175 lira isyanı: Herkes kaybediyor
Rakıda 175 lira isyanı: Herkes kaybediyor Mey Diageo Genel Müdürü Levent Kömür, 175 liraya satılan 70’lik rakının 130 lirasının vergilerden oluştuğuna dikkat çekerek, “Benim isyanım adaletsiz vergi sistemine. Herkes kaybediyor. Benim isyanım buna” dedi. Mey Diageo Genel Müdürü Levent Kömür, alkollü içkiler üzerindeki yüksek vergilere isyan etti. Kömür, ocak ayı başında alkollü içkide Özel Tüketim Vergisi’nin (ÖTV) yüzde 17.07 arttığını ve 70’lik rakının 160 TL’den 175 liraya yükseldiğini anımsattı. 70’lik rakının 130 lirasının vergilerden oluştuğuna dikkat çeken Kömür, “Benim isyanım adaletsiz vergi sistemine. Herkes kaybediyor” dedi. Levent Kömür çevirimiçi düzenlediği toplantıda şu tespitlere yer verdi:- Ocak ayında 70’lik rakıya zam gelmeden önceki fiyatı 160 liraydı. Bu ürüne yaklaşık 20 TL kadar ÖTV zammı geldi. Ürünün fiyatı 45 TL enflasyonu yüzde 10 alsanız 5 lira da oradan gelir, toplam fiyat 185 TL’ye çıkardı. Ama biz 175 liraya satıyoruz. Bu fedakârlığı bir kere yapabiliriz. Ben ürünü 45 liraya da 175 liraya da satsam aynı kârı yapıyorum. Etil alkolden daha yeni 150’ye yakın yurttaşımızı kaybetmişiz. En azından biz 10 lirayı almayarak destek olalım dedik. Ama 6 ay sonra yine vergi artacak o zaman rakamlar bambaşka olacak. Olaya tüketicinin açısından bakmak gerekiyor.7 OYUNCUDAN 6’SI MUTSUZ- Her yıl yaklaşık 12-13 milyon litre hazır alkolden üretim yapılıyor. Çiftçi para kaybediyor. İşçi üretim kaybından dolayı işini kaybetme aşamasında. Tüketici ya gücü yetmiyor almaya ya da gidip başka yollara sapıyor hayatını kaybediyor. Devlet 2.5-3 milyar TL’ye yakın vergi kaybediyor. Bu vergi siteminden mutlu olan tek yer etil alkol ithalatçıları. Eğer bir sistemin içinde 7 oyuncu 6’sı mutsuz 1’i mutluysa bir adaletsizlik vardır. Bu vergi sistemi ithalatın artmasına insanların hayatını kaybetmesine sebep oluyor. Bunun değişmesi lazım. ÖTV’DE BU KADAR ARTIŞ BEKLEMİYORDUM- Ben ocak ayında gerçekten hiç ÖTV’nin bu kadar artacağını beklemiyordum. Çok büyük sürpriz oldu. Çok da üzüldüm. Rakının zamlardan sonraki ilk fiyatını ben görüyorum, önerilen fiyatı ben imzalıyorum. - Rakının ihracatta kilo başı ihracat değeri 8 dolar. Çimento 0.2 dolar. Rakı çok değerli bir ihraç kalemi. Sıfır ithal girdiyle üretiyor. Otomotiv sektöründe ihracat birim değeri 6 dolar. Ama yüzde 70’i ithal girdi. Rakıda 45 milyon dolarlık ihracatımız var. Şili’nin yıllık şarap ihracatı 2 milyar dolar. İhracatla gündeme gelmemiz lazım.ÇİFTÇİ YILDA 250 MİLYON TL KAYBEDİYOR- 12-13 milyon litrelik hazır alkol kullanımı çiftçinin her yıl 250 milyon daha az para kazanması demek. En başta çiftçi kaybediyor. Devletin yaklaşık 2.5-3 milyar liralık vergi kaybı var. TÜKETİM DEĞİL ÜRETİM DÜŞÜYOR- Rakı tüketimi azalmıyor, üretimi azalıyor. Tüketimin 12-13 milyon litresi hazır alkolden üretiliyor. Tüketici buna rakı diyorsa rakıdır. 2019 rakamına bakarsak rakı üretimi 28 milyon litre civarında. Son 3-4 yıldır tüketim ise 40 milyon litre civarında.- Dünyada alkollü içkiye vergi uygulayan tek ülke biz değiliz. Litre başına vergi miktarı parasal olarak en yüksek ülke İsveç. Finlandiya ikinci, İrlanda üçüncü Türkiye dördüncü sırada yer alıyor. Kişi başı gelire baktığımızda en yüksek vergi Türkiye’de. - Kişi başı içki tüketimine baktığımızda en yüksek ülkeler Litvanya, Çek Cumhuriyeti, Almanya, İrlanda. En düşük ülkeler de İtalya, İspanya ve Türkiye. Kişi başına tüketimin düşük olduğu ülkelerde vergi de düşük. Kişi başına tüketimin yüksek olduğu ülkelerde vergi yüksek. Burada tek istisna var Türkiye. Kişi başı tüketim düşük vergi yüksek.- Biz vergi adaletsizliğini sadece sözle değil yazılı da söylüyoruz yetkililere. Maliye Bakanlığında üst düzey herkesle görüşüyoruz dinliyorlar da. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan göreve geldikten 1 ay sonra bize randevu verdi. Gerçekten dertlerimizi dinledi. Yetkililerden aksiyon bekliyoruz.RAKININ ÖTV’Sİ 8 KAT ARTTI- 2010 yılını baz aldığımızda yeniden değerlenme oranı 2.82 kat, TÜFE 3 kat, ÜFE 3.5 kat, gıda enflasyonu 3.5 kat, motorlu taşıtlar vergisi 4.3 kat, rakının ÖTV’si 8 kat, biranın ÖTV’si 7 kat artmış, şarabın ÖTV'si 6 kat arttı. - Alkollü içkiye zam geldikçe enflasyonu da körüklüyor. Devlet sigaradan 4 lira topluyor içkiden 1 lira. Enflasyon sepetindeki yerine baktığımızda sigaranın oranı yüzde 5.7. Alkollü içkinin ağırlığı yüzde 0.3. İçkinin enflasyonda bir sinyal etkisi yarattığına inanıyorum.- Ortak meseleler için rakı, şarap, bira üreticileri bir araya geliyoruz. Bir araştırma bir çalıştay yapılmasını gerektiğine inanıyoruz. Sektörün bir olup meramı neyse anlatabiliyor olması lazım. Bu konuda önemli adımlar attık. Şehriban KıraçZam talep eden Baldur işçileri, yüz kızartıcısuçtan atıldı. Grev 30. gününde: Tazminatsız kovulmaçığgibi
Zam talep eden Baldur işçileri, yüz kızartıcı suçtan atıldı. Grev 30. gününde: Tazminatsız kovulma çığ gibi Kocaeli’nde, Mercedes ve İsuzu gibi firmaların makas tedarikçisi olan İspanyol sermayeli Baldur Süspansiyon fabrikasında, sendikaya üye oldukları için “yüz kızartıcı suçtan” işten atılan 21 işçinin grevi, bugün 30. gününe girdi. Kod29 olarak adlandırılan yüz kızartıcı suçlar, işten çıkarma yasağının kapsamı dışında. Söz konusu fabrikada asgari ücrete çalışan ve hiçbir sosyal hakkı olmayan toplam 114 çalışandan 80’i, Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye oldu. Aralık ayından bu yana toplam 21 işçi Kod29’dan işten atıldı. Grev kararı alınmadan önceki hak edişler dahi hâlâ ödenmedi. Kod29’dan atıldıklarından, tazminat hakkını almak için bile 3 yıllık bir dava süreci gerekiyor.Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şube Başkanı Necmettin Aydın, “Şu an Türkiye’de korkunç bir şekilde tazminatsız işten çıkış var. İşveren, İş Kanunu’nun 17. maddesine göre işten atarsa suç işlemiş oluyor ama 25. maddeye göre yani Kod29’a göre çıkarırsa suç teşkil etmiyor. Bu da yüz kızartıcı suçu içeren ağır bir madde. Şu an tüm fabrikalardaki işçiler bu şekilde kovuluyor” dedi.‘ATILANLAR GERİ ALINSIN’Oysa, Baldur’daki işçilerin tek istekleri, artan hayat pahalılığı karşısında zam alabilmek, sosyal haklar kazanmak ve yemekhane ile giyinme odalarının şartlarının iyileştirilmesi...Aydın, bu sürece nasıl gelindiğini şöyle anlattı: “4 yıldır Baldur’da yaptığımız sendikalaşma çalışmalarına işveren hep itiraz etti. Uzun davalar sonucunda mahkeme lehimize karar verdi. İşvereni toplu sözleşmeye çağırdık. Ancak işveren hiçbir talebe karşılık vermedi. Daha sonra arabulucuyla bir araya geldik. Orada da anlaşmaya varılamadı. “Sadece asgari ücret veririz, onun dışında enflasyon artışı neyse onu veririz” denildi. Grev kararı aldık. İşveren bu kez de grev oylaması istedi. İşçilerin çoğunluğu da “greve evet” dedi. 25 Aralık’tan bu yana grevdeyiz.”Aydın, “Talebimiz, atılan işçilerin bir an önce işe alınması; işverenin toplusözleşmeyi imzalaması. Yüzde 20 zam, ikramiye ve olmayan bayram-doğum-ölüm parası istiyoruz. Yüksek bulunursa pazarlık yaparız” dedi. Gamze BalKadıköy'de Kalamışalarmı
Kadıköy'de Kalamış alarmı Hükümetin 2011’den beri özelleştirmeye çalıştığı Kalamış Yat Limanı’nda karşı çıkanların elinde bir tek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı kaldı. Ancak bu, özelleştirmeye mani değil. Kadıköy Belediyesi ve sivil toplum kuruluşları alarmda. Hükümet 19 yılda kamuya ait Türk Telekom’dan Seka’ya, Tekel’den Erdemir’e satılmadık değerli fabrika, şirket, arazi bırakmadı. Vitrinde birkaç liman, birkaç şeker fabrikası, çoğunlukla gayrimenkul kaldı. İşte bu varlıkların en değerlilerinden biri Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı. Koç Grubu’nun turizm şirketi Setur’un 1998’den beri işlettiği liman, 2011’de özelleştirme kapsamına alındı. Ardından marina kapasitesi ve alanını genişleten yeni bir imar planı hazırlandı. Yeni plana göre 115 bin 821 metrekarelik dolgu alanı ve 319 bin 306 metrekarelik iki yat limanı olmak üzere toplam 435 bin 128 metrekare yüzölçümlü alan özelleştirecekti. Yapılaşmaya açılacak alan daha sonra 2018’de plan tadilatı ile 478 bin 507 metrekareye çıkarıldı. Böylece yat limanına otopark haricinde 15 bin metrekareye turizm tesis alanı ve 2 otel inşaatı eklendi. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 2013’te planı onayladı. 2014’te ilk ihale yapıldı ve Koç Grubu 664 milyon dolar teklif verdi. Kadıköy Belediyesi’nde dönemin Başkanı Aykurt Nuhoğlu ve sivil toplum örgütlerinin itirazı işte o tarihte başladı. Belediyeye göre yeni plan yapı, nüfus ve trafik yoğunluğunu artıracak, kıyı silueti bozulacaktı. Belediyenin dava açması üzerine Koç Grubu ihaleden çekildi. Mimarlar Odası, Kadıköy Kent Konseyi gibi sivil toplum örgütlerinin de açtığı davalar sürerken Özelleştirme İdaresi plan tadilatı yaparak 2017’de tekrar ihaleyi gündeme getirdi. 27 Nisan 2018’de yeni ihale günü verildi ancak yeterli talip çıkmadığı için geri çekildi. Özelleştirme süreci davaların sonucundan sonraya bırakıldı.AYM’YE BAŞVURACAKLARİşte dört gün önce Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun oyçokluğuyla özelleştirmenin iptali için açılan davaları hükme bağlayan kararı, yeni bir sürecin başlangıcı demek. Danıştay bu kararla çevre etki değerleme (ÇED) raporu bile olmayan planlarda hukuka aykırılık bulmadığını bildirdi.Online haber sitesi Diken’de yer alan haberde üç üyenin karşı oy verdiği belirtiliyor. Haberde Kadıköy Kent Konseyi Başkanı mimar Saltuk Yüceer’in de 33 kişinin açtığı “hemşeri davasına” dayanarak karara karşı bireysel olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağı bilgisi yer alıyor. Kabataş Yat Limanı projesi Kadıköylülerin hep takibindeydi. Kadıköylüler şimdi de yeni sürece hazırlanıyor.PROJE YENİLENMEZSE EYLEMLERİMİZ SÜRERYeni durumu Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı’na sordum. Odabaşı, 8’e yakın davanın hepsinin reddedildiğini ve hukuki sürecin sonuna gelindiğini söylüyor. Bundan sonrası için ise şöyle konuşuyor:- Artık salgınla birlikte yeni bir döneme girdik. Büyük alışveriş merkezleri anlamını yitirdi. Popülaritesi kalmadı. Kapalı mekanlar bundan sonra tercih edilmeyecek.- Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı artık Anadolu bölgesinin tek limanı değil. Kartal, Tuzla, Pendik açıldı. Yalova’da yapılıyor. Ataköy doldurularak büyütüldü. Yani ihtiyaç kalmadı. Projede iki büyük otel yer alıyor. Bölgenin bu otellere de ihtiyacı yok. - Proje değişir ve bu yoğunluktan vazgeçilirse, alacak işletmeciye Kadıköy Belediyesi olarak her türlü katkı vermeye hazırız. Bodrum’da olduğu gibi çekeklerde konserler organize ederiz. - Kadıköylüler Kalamış konusunda hassas. Eğer inatla bu proje uygulanmaya kalkarsa Kadıköy’ü hatırlatırız kamuoyuna. cumhuriyet.com.trBir efsanenin hikâyesi: Pink Floyd
Bir efsanenin hikâyesi: Pink Floyd Pink Floyd yalnızca bir müzik grubu değil, bir yaşam biçimi ve felsefeydi. Sadece müzikte çığır açmadı, baskıya ve dayatmalara direnç gösterenlerin kalbinde, hayallerinde, isyanlarında ve itirazlarında yepyeni ufuklar açtı. Hafızalardan silinmeyen parçaları ve unutulmaz sahne şovlarıyla müzik tarihine adını yazdıran efsane grup Pink Floyd’un yolculuğu, “Pink Floyd - Kilidi Açamazsan Kır Kapıyı” başlığıyla kitap oldu. Fatma Berber ve Sümeyra Teltik tarafından kaleme alınan kitap, Destek Yayınları biyografi serisinden okuyucuyla buluştu.Kitapta yaptıkları müzikle felsefeye dönüşen Pink Floyd’un müzik yolculuğu on bölümde anlatılıyor. Bölümlerin başında ve sonunda grubun şarkı sözleri ve grup üyelerinin söyledikleri yer alıyor. Kitapta Pink Floyd’un hikâyesi, 2 Temmuz 2005’te Hyde Park’ta verdikleri konserle başlıyor.Pink Floyd, o akşam Hyde Park’ta 3. dünya ülkelerindeki açlık ve fakirliğe karşı Live 8 konserleri kapsamında sahne alan isimlerden biriydi ama hayranları için o gecenin farklı bir anlamı vardı. Yirmi dört yıl önce gruptan ayrılan Roger Waters, grubun diğer üyeleriyle ilk kez bir araya gelecekti. Bu konser bir milat olabilir, grup tekrar bir araya gelebilirdi. 140 TV ve 200 radyo kanalından canlı yayımlanan konser, ülkemizde de büyük yankı uyandırmıştı.SAVAŞ İSTEMEYEN GENÇLERİN AKIMIKitabın Hyde Park’ta başlayan birinci bölümü, grubun o gece sahneden selam gönderdiği Pink Floyd’un isim babası Syd Barrett’in inzivaya çekildiği evinde sona eriyor. Okuyucu ikinci bölümden itibaren kendini 1950’li yılların sonunda Cambridge’de buluyor, böylece grup üyelerinin hikâyelerine henüz kolej yıllarından itibaren tanıklık edilebiliyor.Kitabın üçüncü bölümünde, İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD ve Avrupa’da yaygınlaşan toplumsal hareketliliğin sanat akımlarına yön vermesine değinilmiş. Grubun sancılı kuruluş süreci, soykırımlara itiraz edip sevgi ve barış talep eden yeni neslin itiraz sesleri ve bu itirazlarla şekillenen müzik akımları üzerinden anlatılmış.Kitabın ilerleyen bölümlerinde pek çok Pink Floyd hayranı tarafından grubun beyni kabul edilen Syd Barrett’in gruptan çıkarılmasıyla değişen dinamikler, bugün bile dinlenmeye devam eden albümlerin oluşum süreçleri, albüm kapaklarının ve albümdeki parçaların anlattıkları, grubun Roger Waters ile yollarını ayırması üzerinde durulmuş.Okuyucu, kitabın sonunda Hyde Park’ta gerçekleşen o muhteşem buluşmaya bir kez daha dönüyor. O geceye şahitlik edenler, çeyrek yüzyıl sonra grubu ilk ve son kez sahnede birlikte görmüş oluyor. 2008’de grubun klavyecisi Rick Wright’ın yaşamını yitirmesi, bu umutları sonsuza dek yok etti ama “Bu efsane topluluk insanlık yaşadıkça var olacak.” Sümeyra Gümrah