Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Thursday, 03.13.2025, 09:59 AM (GMT)

News - Haberler

Kadınlar parti kursa desteklerim!

Kadınlar parti kursa desteklerim! Her bölümü sadece 10 dakika süren bir dizi. Başrolünde de sadece iki kişi var: Devin Özgür Çınar ve Engin Günaydın. hayatımıza yeni giren ve konuya az çok ilgisi olan herkesin tutup tutmayacağı konusunda fikir beyan ettiği dijital eğlence platformu Gain’in en çok konuşulan işi “10 Bin Adım” ve biz de siz Cumhuriyet pazar okurları için işin yaratıcılarından Devin Özgür Çınar ile söyleştik. Devin Özgür Çınar profesyonel oyunculuk yaşamında 20 yılı geride bırakmış bir isim ama galiba ilk kez bu kadar yoğun bir şekilde spot ışıklarının altında olduğu bir dönemi yaşıyor. Fotoğraf çekmek için adımladığımız (hayır, 10 bin atamadık, o kadar da değil) Cihangir’in arka sokaklarında bile insanlar durup “A, On Bin Adım değil mi? Diziyi mi çekiyorsunuz?” diyor. geçen gün gittiği kasap da onu tanıyıp diziden söz edince şaşırmış Devin, “Bu kadar patlayacağını hiç düşünmemiştim” diyor. Uzatmayalım, kısa içeriklerle mobil aygıtlar üzerinden izleyiciyi yakalayan Gain Medya’da Engin Günaydın ile birlikte hayata geçirdikleri “10 Bin Adım” adlı dizi her bölümü 10 dakika süren taze bir iş ve şimdiden müptelaları oldu bile. Fotoğraf çekimi öncesi Zoom ile söyleştiğimiz Devin Özgür Çınar bakın neler anlattı bana./Archive/2021/1/18/181917444-0b152dcd-0fe4-44d7-bae1-9d424236360737524262.jpg"Bazı işlerde öyle oluyor, her şey pürüzsüz bir şekilde aktı gitti. Her işin kendi kaderi oluyor, bir araya gelen insanların kimyası mı tutuyor artık bilmiyorum ama güzel bir şekilde oldu bitti. Çok da sevdi herkes, biz de çok sevdik... Çekilirken de yani ben o kadar çok gülüyordum ki Engin’e..."Fotoğraflar: Kaan Sağanak"10 Bin Adım" nereden çıktı, oradan başlayalım mı? Sen de galiba bu sağlıklı yaşam yürüyüşlerini seviyorsun galiba...Evet, aslında ben bir zamandır 10 bin adım atmaya çalışıyorum, karşıda (Anadolu yakasında) otururken de yürüyordum. 10 bin adım atınca hem yoruluyorsun hem bir şey yapmış gibi hissediyorsun falan... Sonra bu hafiften bir takıntı haline geldi, bu tarafa taşınınca da her gün bir şekilde 10 bin adım atmaya çalışıyordum. Engin’e sürekli aplikasyondaki sayıyı gösteriyorum, Engin de bana kendisininkini gösteriyor, 5000 - 6000filan... Birbirimizi ezikliyoruz, işte bazen o daha çok atmış oluyor, dalgasını geçiyoruz... Sonra Engin de bana takılmaya başladı, biz böyle Nişantaşı’na doğru, Osmanbey’e doğru yürüyoruz, dönüyoruz; Şişli’ye gidiyoruz, yolun üstünde, ne bileyim, birdenbire bir perdeciye giriyoruz, döşemelik koltuk falan bakıyoruz... Orada gördüğümüz insanlar bir şekilde o gün bizim gündemimiz oluyor, ona gülüyoruz ya da onun hakkında konuşuyoruz falan derken ‘Ya böyle bir şey yapsak nasıl olur” diye konuştuk. İşte 10 dakika, 10 bin adım, güzel olur, nasıl yaparız falan... Ama bizim öyle konuştuğumuz çok şey vardır, şunu yapsak, bunu yapsak diye, sonra hiçbir şey yapmayız. Zaten pandemi oldu, Engin Foça’ya gitti. YAZDIKÇA GÜLÜYORDUMBu arada pandemide de yürümeye devam mı?Tabii, yasakların olmadığı günlerde korka korka, üç maskeyle falan yürümeye devam ediyorum bir yandan. Sonra yazın Nisan’lar da (Nisan Ceren Göçen, yapımcı) Foça’daymış, hatta ben de Foça’da annemlerle birlikte bir ev tuttum... Ben daha gitmeden Engin bu konuştuğumuz Nisan’la Faruk’a (Faruk Özerten, yapımcı) anlatmış. Engin ‘Ben sana sormadan anlattım ama Faruk o kadar yükseldi ki, inanamazsın’ dedi. Bunun üstüne bir toplantı yaptık ama ben o kadar da beklenti içinde değildim, çünkü biliyorsun 10 dakika olması zaten handikap, bir de bu memlekette bir takım şeyler seni mecburen fikirden uzaklaştırır falan... Sonra Foça’da yine bir gün oturduk, nasıl karakterler olsun diye konuştuk... Kendimizin oynayacağı fikri bile yoktu daha, işte iki yaşlı mı olsa, yaşlılar ve yürüme muhabbeti iyi bir şey olabilir, ya da karı koca mı olsa, o mu olsa bu mu olsa diye baya bir konuştuk. Engin bana bunu sen yaz dedi. Ya bunu da bana kapak ettin, ben ne yazacağım şimdi falan diye gittim. Aklımda da hep bir su muhabbeti vardı, su yüzünden kavga ediyorlar falan, gittim ben bunları eski sevgili yaptım. Yazdım, yolladım; Engin beğendi. Faruk’lar de beğendi. Ben bunun üstüne Foça’da üç bölüm yazdım, onlar da bu sırada Gain ile görüşmüşler. Gain’in de kısa içeriklere ihtiyacı var zaten ve sadece fikri duyunca bile çok beğenmişler... beni aradılar, 10 bölümü ne zaman bitireceğimi sordular, ama ben hala çok ihtimal vermiyorum. derken derken 5 bölüm yazdım, yazdıkça gülüyorum, kendi kendime eğleniyorum, Engin’i hayal ediyorum mesela yazdığım şeylerde, ona gülüyorum falan...Daha yazarken bile eğlenmen iyiye işaretmiş aslında.Galiba... Ben yedinci bölümü yazarken zaten sözleşme imzalandı. İş hızlandı, ve kasım ayında çekimler başladı, 20 günde çektik. Bazı işlerde öyle oluyor, her şey pürüzsüz bir şekilde aktı gitti. Her işin kendi kaderi oluyor, bir araya gelen insanların kimyası mı tutuyor artık bilmiyorum ama güzel bir şekilde oldu bitti. Çok da sevdi herkes, biz de çok sevdik... Çekilirken de yani ben o kadar çok gülüyordum ki Engin’e... Gerçekten, yani beni işin yazarı olduğum için kovamamış olabilirler, sana öyle söyleyeyim. Herkesi bezdirdim, ama Engin o kadar komikti ki yani, her seferinde başka bir şey yapıyor ve birine kendimi hazırlıyorum, hayvan öbürünü yapıyor... Çok sevildi işte ve ben bir yandan çok şaşkınım, bir yandan da istediğim şeyleri ‘ay olmaz‘ demeyip mücadele etmek gerekiyormuş, onu anladım. Engin ile olan arkadaşlığınız da işin güzelliğine yansımış bence.Biz tabii Engin’le bin yıllık arkadaşız. Birlikte bir şeyler yapmayı hep istedik.. Yani konservatuvardan mezun olduğumuzdan beri, yaklaşık 22 yıldır falan. Bir şekilde buna denk geldi. Güzel de oldu, çünkü bir yanıyla buradaki karakterler bize de benziyor aslında. Biraz yoldaşlar bunlar çünkü ikisi de böyle çok da hayatın içinde olamamış iki tip, genel olarak kabullenilmiş dili bir türlü konuşamayan, orada kendine bir türlü yer bulamamış, dışarıda kalmış gibi ve bir yaşa da gelmiş iki karakter... Engin’le biz o dünyayı da iyi biliyoruz yani... Engin’in dışında birisiyle mesela olmazdı bence diye düşünüyorum. Yazarken de sadece Engin’i hayal etmiştim. Bizim dostluğumuz, arkadaşlığımız, hepsinin iç içe geçtiği bir şey oldu sonuçta./Archive/2021/1/18/181933428-6478d577-f246-4057-8270-c96d0ab268f937524265.jpg"Dışarıda kaldığımızı düşünüyorum ama dışarıda kalmak istediğimizi de düşünüyorum. Herkes aynı şeyi söylüyor belki ama biz çok fazla arada kalmış bir kuşağız. Bizim gençken yoksunluğunu duyduğumuz şeyler bizi inşa etti bir anlamda. Bakıp konuştuğunda belki çok büyük yanlışlıklar olduğunu görüyorsun ama bizim daha efendi daha ezik bir kuşak olduğumuzu düşünüyorum. 10 düşünüp bir yapan bir kuşağız."BİZ HAKKIMIZI SÖKE SÖKE ALMAYA ÇALIŞTIKNeredeyse 30 yıllık bir geçmişiniz var Engin ile...Tabii, yani ben 17 yaşımda konservatuvara girdim, o da 18 yaşında 2. sınıftaydı. Sonra onlar İstanbul’a geldiler, ben de mezun olduktan sonra geldim... Sonra Engin, Binnur (Kaya), ben, üçümüzün aynı evde kaldığı bir dönem var mesela... Bize birbirimizden başka kimse o kadar güvenmedi galiba. Bir ergenliğimizi orada yaşadık bitirdik gibi aslında.  O ev de çok güzel, eğlenceli bir evdi, ama şimdi düşünüyorum yani ne tesadüf, ne kadar enteresan... Biz o zaman iş bulmaya çalışıyorduk, nerede çalışalım, ne yapalım falan, ama mesleki olarak oyunculuğa bakışımız olarak falan, hem çok birbirimize yakındık hem birbirimize bir şeyler öğrettik hem de çok umrumuzda değildi bir yandan da. Ve o güç çok güzeldi, yani dünyaya karşı üçümüz varmışız gibi.O karakterlerin bir türlü adapte olamamaları aslında bizim kuşağımızın çok yaşadığı bir durum. Neden böyle oldu sence, yani toplumsal bir değişim yaşandı ve biz dışında mı kaldık?Dışarıda kaldığımızı düşünüyorum ama dışarıda kalmak istediğimizi de düşünüyorum. Herkes aynı şeyi söylüyor belki ama biz çok fazla arada kalmış bir kuşağız. Bizim gençken yoksunluğunu duyduğumuz şeyler bizi inşa etti bir anlamda. Bakıp konuştuğunda belki çok büyük yanlışlıklar olduğunu görüyorsun ama bizim daha efendi daha ezik bir kuşak olduğumuzu düşünüyorum. 10 düşünüp bir yapan bir kuşağız. Belki de her şeyi çok fazla büyütüyoruz gözümüzde. Şimdiyse daha özgür, daha düşünmeden kendini atan bir kuşak var. Bu da onların nispeten daha önemli bir şekilde yetiştirilmiş olmasından, yani tırnak içinde söylüyorum, daha önemli, daha değerli... Oysa biz biraz kendi hakkımızı söke söke almaya çalıştık gibi bir durum var. Ama parlak bir kuşak olduğumuzu düşünüyorum yine de. Tabii bir taraftan da terapistlerle konuşacak çok mevzu var, o yoksunluklar seni ne hale getiriyor, mesele orada. KADINLARIN GÜCÜNÜN BU KADAR FARKINDA DEĞİLDİMTürkiye’de bir yandan da eğitim başta olmak üzere bizim zamanımızdan çok daha geriye düşmüş durumda. Ciddi bir muhafazakarlık pompalanıyor ve bundan da en çok kadınlar etkileniyor. Kadınların günümüzdeki durumuna nasıl bakıyorsun?Tabii ki ben de her gün kadın cinayeti görmekten, ‘İstanbul Sözleşmesi uygulansın’ diye yazmaktan çok sıkıldım. Her gün bir kadının öldürülmesini kanıksamış olmamızdan çok üzgünüm... Ben tek başına iki çocuğunu büyütmüş bir annenin kızıyım. Annem öğretmendi ve ailemizde de bütün kadınlar çalışıyor. O yüzden benim gerçeklikle ilgili gördüğüm şey, çok başka, bir anlamda çok şanslıyım diyeyim... Eskiden yine kadın cinayeti oluyordu ama şu anda dillendirilen şeyler çok korkunç geliyor bana. Yine böyle bir zihniyet vardı belki ama bugün olduğu kadar bu denli geniş bir alanları yoktu. Yani buna elbette çok sinirleniyorum ama bir yandan da ciddiye almamayı tercih ediyorum. Oturup onlarla ilgili bir tweet atmamayı tercih ediyorum ama bir kadın öldürüldüğünde çok öfkeleniyorum yine de. Geçenlerde Twitter’da kadınların bir parti kurması fikrini gördüm ve çok da mantıklı geldi bana. Çok direkt bir çözüm olabileceğini düşünüyorum bunun. Başka bir ideolojisi olan birilerinin kadın mevzusunu yeterince sahipleneceklerini düşünmüyorum açıkçası. Bu bir yan kolu olamaz başka bir hareketin. Bu arada kadınları çok cesaretli buluyorum. Çok büyük hayranlık duyduğum kadınlar var, elbette erkekler de var ama kıyasladığım zaman kadınların gücünün belki de eskiden bu kadar farkında değildim. Bu muhafazakar zihniyet köşeye sıkıştırdıkça kadınların pes etmeyişi, tam da orada ezilmeyişi, onun üzerine çıkması gibi şeyler bana çok büyük umut veriyor. O anlamda kendimi çok güvende hissediyorum, çok enteresan bir şey. Ama tabii ki bütün kadınların bundan haberi yok, o öldürülen kadınların mesela... Hala kızların okula gitmesi, ya da işte kadınların iş yerlerinde daha üst pozisyonlara yükselmesi gibi mevzuların halledilmemiş olmasına inanamıyorum elbette. Kadınlar tabii ki de çalışmalı demeyi mesela çok saçma buluyorum. Yok saymayı doğru buluyorum aslını sorarsan. Neyi anlatacaksın ki böyle konuşan birine? Delilik gibi bir şey bu. Biz aynı şeyi konuşamayız. Ben sana kadınların aslında erkeklerle eşit olması gerektiğini neden anlatayım...? Ama öldürülen kadınlar işte hep bu alttan alta yayılan zihniyetin ürünü. Yatarım çıkarım diye düşünüyor... Bana bir şey olmaz diye düşünüyor. Bu haksızlıklara da katlanamıyorum. Geçende yakılarak öldürülen kadın mesela...Dr. Aylin Sözer’den bahsediyorsun...Evet, Aylin... Böyle bir olaydan sonra yaşadığın hayata devam etmekte, o günü bitirmekte çok zorlanıyorsun. Ve basının kullandığı dil... Yani her seferinde o kadının, aslında bir sevgilisi varmış da, aslında kendinden küçükmüş de... Öyle de bir şey yokmuş aslında, ama olabilir de, size ne? Bu ta buradan başlamıyor mu Allah aşkına?  Kadınlar dediğin gibi bir parti kursa katılır mıydın?Çok hoşuma gider kurulması, valla bir bakarım. Oyuncular Sendikası kurulurken toplantılara gitmiştim ve oradaki ruh, o heyecan beni etkilemişti. O yüzden bir bakarım buna da, eğer hoşuma giderse de çok severek çalışırım, çünkü işte bir şey yapmak bence böyle bir şey. Oturup üzülmenin, öfkelenmenin bir adım sonrası bu olmalı, bir şey yapmak için harekete geçmek olmalı. Yoksa zaten o duyguyu geviş getiriyorsun mütemadiyen, senin için gündelik bir şey oluyor. /Archive/2021/1/18/181926131-b2bd770b-c70e-4234-9604-3d89f7bd272837524263.jpg"Çok büyük beklentileri, hırsları olan biri değilim. Oyunculuk benim için çok böyle kutsal bir şey olmadı. ne bileyim, işte Oscar alayım falan gibi şeylerim yok, ya da oyuncunun her rolü oynayacağı fikrine inanmam mesela. geçen gün oyuncu arkadaşımız Efe Tuncer çok güzel bir şey söyledi, “Oyunculuk hep bırakılmak istenen bir şeydir”. O kadar doğru ki."OSCAR ALAYIM FALAN GİBİ ŞEYLERİM YOKBiraz oyunculuktan söz edelim mi? Mesela nedir senin için bir rolü seçme kriterlerin?ben içinde olmak istediğim, içime sinen şeyleri yapmayı seviyorum. Çok büyük beklentileri, hırsları olan biri değilim. Oyunculuk benim için çok böyle kutsal bir şey olmadı. ne bileyim, işte Oscar alayım falan gibi şeylerim yok, ya da oyuncunun her rolü oynayacağı fikrine inanmam mesela. geçen gün oyuncu arkadaşımız Efe Tuncer çok güzel bir şey söyledi, “Oyunculuk hep bırakılmak istenen bir şeydir”. O kadar doğru ki. Ben arkama dönüp baktığımda hep bu işten uzaklaşmama ve sevmememe sebep olacak işlerden kaçmışım. Çünkü sevgini sürdürmek çok zor böyle bir ortamda. sadece kendimle ilgili değil, tüm meslekler için böyle bu. Çok da verimli toprakların olmadığı bir ülkede bu işi yapmaya çalıştığımın farkındaydım hep ve o yüzden de büyük hayallerim olmadı. Yetiniyorum galiba yaptığımla. yani illa başka bir rolde de çok acayip şeyler yapacağım demek bana çok komik geliyor. Ben yapamam öyle bir şey. Herkesin her rolü iyi oynayacağını düşünen biri değilim, bunlar hep bu işin pr’ı, gazı... Oyuncu her şeyi oynar... hayır, öyle bir şey yok, en nihayetinde malzeme sensin. Bana neden daha iddialı, neden daha güvenli değilsin falan dendi hep ama öyleydim ve iyiki de öyleydim diye düşünüyorum.Gaza gelmedin yani...Yok ya, gaza hiç gelmedim. Gelsem, geldiğim an kendimle dalga geçiyorum. Çok komik geliyor bana.Senin de ilk tanınman 90‘ların sonunda rol aldığın bir TV dizisiyle (“İkinci Bahar”) olmuştu. Ama o zamandan bu yana diziler çok ağırlaştı ve süreleri uzadı. Oyuncular elbette bu sektörün önemli parçaları ve o yüzden fikrini merak ediyorum. Özellikle telif hakları ve uzun süreler gibi meleseler çözülebilecek mi sence?Bence ancak dijital platformlarda kısa süreli diziler sevilirse ve o tarafa bir kayış olursa o zaman değişebilir. Bunların hepsinin düzelmesi için bir güç, bir irade bekleniyor. Baktığın zaman herkes şikayetçi. Yapımcıyla konuşuyorsun, şikayet ediyor... Sette de herkes şikayetçi, kimse istemiyor, ama iyi de ben de yıllardır aynı soruyu soruyorum: neden o zaman kısalmıyor? Bizim dışımızda nasıl bir güç var bunun önünde? Bunun cevabı yok bende. Ama aslında cevabı hepimizde, birlikte hareket ederek ancak bu mevzuyu çözebiliriz./Archive/2021/1/18/181938287-05361a6a-9b88-44c7-871f-d715333903cf37524264.jpg"Büyük bir çaresizlik. O çaresizlik ne kadar berbat şey... Sadece tiyatrodan para kazanan arkadaşlarım aylardır işsiz ve psikolojik olarak da, maddi olarak da çok kötü durumda. Psikolojik olarak bu derece yalnız bırakılmak çok kötü bir şey."KORKUNÇ BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZPandemide oyuncular, tiyatrocular bir hayli olumsuz etkilendi süreçten. Devletin herhangi bir desteğinin olmadığını görmek özellikle çok yıpratıcı oldu. Hatta bir ara işte bize bir video yollayın size 1000 TL yatıralım gibi bir tavırla karşılaştı sanatçılar. Sen nasıl görüyorsun, nasıl bir sınav verdik bu pandemide?Büyük bir çaresizlik. O çaresizlik ne kadar berbat şey... Sadece tiyatrodan para kazanan arkadaşlarım aylardır işsiz ve psikolojik olarak da, maddi olarak da çok kötü durumda. Psikolojik olarak bu derece yalnız bırakılmak çok kötü bir şey. Tabii ki 1000 TL verilmesi de çok komik bir şey, o zaman herkes ben kendi başımın çaresine bakayım diyor. Başka iş yapayım diyor, ama mesela garsonluk da yapamazsın her yer kapalı... Şunu anladık ki biz anca kendi kendimize yardım edebiliriz. Öyle bir güç yok çünkü bize destek olacak. Almanya’da mesela nasıl hemen 5000 Euro yattı herkesin hesabına, ama 1000 TL nedir ki? Kirasını mı ödesin, yemek mi yesin, çocuğu varsa çocuğuna mı baksın? Çok korkunç bir dönemden geçiyoruz cidden, o yalnızlık çok zor. Emrah Kolukısa

Alman Dışişleri Bakanı, MesutÖzil'i sordu!

Alman Dışişleri Bakanı, Mesut Özil'i sordu! Avrupa Birliği’nin (AB) dönem başkanlığını Portekiz'e devreden Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, çalışma ziyareti için Ankara’ya geldi Avrupa Birliği’nin (AB) dönem başkanlığını Portekiz'e devreden Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, çalışma ziyareti için Ankara’ya geldi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşen Maas, toplantının ardından yaptığı açıklamada Mesut Özil transferine de değindi.Mesut Özil’in Almanya Milli Takımı ile büyük başarılara imza attığının altını çizen Maas, şunları söyledi:“Ben biliyorum ki Türkiye’deki insanlar çok duygusal taraftarlar… Mesut Özil gerçekten Alman futbolu ve milli takımı açısından çok büyük başarılara imza attı. Şimdi Türkiye’de oynayacağı zaman başarılı olmasını arzu ediyorum. Tabi İstanbul’da mutlu olmasını ümit ediyorum. Fenerbahçe formasıyla çocukluk fotoğrafları olduğunu söyledi bana Mevlüt… Bu nedenle Mesut Özil’e en iyi dileklerimi sunmak istiyorum.”ÇAVUŞOĞLU: BENİM DE ÇOCUKLUK TAKIMIM FENERBAHÇEDışişleri Bakanı Çavuşoğlu da Mesut Özil transferi ile ilgili yaptığı açıklamada “Mesut Özil gibi dünya starının Türkiye’ye gelmesi hepimizi heyecanlandırdı. Anladık ki bir rüyası gerçekleşiyor. Ben de doğuştan Fenerbahçeliyim. Tabi şu anda Antalyasporumuz ve Alanyasporumuz var. Mesut’un da benim de çocukluk takımım Fenerbahçe… Fenerbahçe’ye geldiği için de şahsen ayrıca mutluluk duyuyorum” dedi. cumhuriyet.com.tr

Başakşehir, Kerim Frei ile yollarıayırdı

Başakşehir, Kerim Frei ile yolları ayırdı Başakşehir, 27 yaşındaki futbolcu Kerim Frei’nin sözleşmesinin karşılıklı olarak feshedildiğini açıkladı. Medipol Başakşehir, 27 yaşındaki futbolcu Kerim Frei’nin sözleşmesinin karşılıklı olarak feshedildiğini açıkladı.Turuncu-lacivertlilerin resmi internet sitesinden konuyla ilgili yapılan açıklamada, "2017 yılından bu yana turuncu-lacivertli formamızı giyen Kerim Frei’nin sözleşmesi karşılıklı olarak feshedilmiştir. Kerim Frei’ye vermiş olduğu emekler için teşekkür ediyor, kariyerinin geri kalan bölümünde başarılar diliyoruz" denildi. İHA

Boğaziçi avukatlarından suçduyurusu

Boğaziçi avukatlarından suç duyurusu Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne AKP'li Melih Bulu'nun atanmasına yönelik protesto eylemleri sırasında gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan öğrencilerin avukatları Çağlayan Adliyesi’ne gelerek, "işkence ve kötü muamele" iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin avukatları Seher Eriş ve Gökhan Soysa, müvekkillerinin gözaltı sürecinde "işkence ve kötü muameleye uğradıkları" iddiasıyla İstanbul Çağlayan Adliyesi'ne gelerek suç duyurunda bulundu. Adliye önünde basın açıklaması gerçekleştiren avukatlar ve öğrenciler arasında HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu da yer aldı.Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini temsilen konuşma yapan genç, "Kirli ayaklarıyla evlerimize girdiler, ailelerimize saldırdılar. Bakıyoruz ki polis evlere girilmeden 2 saat önce dosyayı hazırlayıp nöbetçi savcıya sunmuş. Baskıları gözaltıları şu gerçeği saklayamaz; üniversiteler üniversite bileşenlerinin söz hakkının olduğu, bilimin üretildiği, özgür ortamlardır. Gerçeği balçıkla sıvayamazsınız, üniversiteler bizimdir bizimle özgürleşecek" dedi."ÜLKENİN KAYYUM REJİMİYLE YÖNETİLMESİ İSTENİYOR"Basın açıklamasına katılan HDP Milletvekili Musa Piroğlu, "Belediyelere kayyum atayanlar, rektörleri kendileri atamak, tüm yöneticileri kendileri atamak ve kendileri dışındaki her çeşit alternarif  yapıyı bastırmak istiyorlar. Diyarbakır'a, Van'a kayyum atayanlar, Boğaziçi'ne kayyum rektör atadılar.Gerçek şu; ülkenin kayyum rejimiyle yönetilmesi isteniyor" diye konuştu.Piroğlu, "Boğaziçi'ndeki polis saldırısı bir kere daha gösterdi ki işkence ve çıplak arama bu ülkede genel uygulama haline gelmiştir" ifadesini kullandı.Adliye önünde gerçekleşen basın açıklamasını Avukat Seher Eriş okudu. Eriş, açıklamasında öğrencilerin gözaltı süreçlerinde yaşadıklarına dikkat çekerek, "Sorumlular hukuk önünde hesap verinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi. "ÖĞRENCİLER İŞKENCEYE MARUZ KALDI"Avukat Eriş'in açıklaması şu şekilde:"Kayyım uygulamasına karşı gerçekleştirilen protestolar, hem rektörlerin belirlenmesinde seçim faktörünün ortadan kaldırılmasına karşı büyük bir tepki hem de bilimsel ve akademik özerkliğe sahip çıkmanın bir göstergesi olarak önemlidir. Boğaziçi Üniversitesi önünde toplanan kitle anayasal hakları olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmış ve tamamen barışçıl bir şekilde hakkın kullanımına rağmen hukuka aykırı bir şekilde polisin saldırısına uğramış, bazı öğrenciler yaralanmış ve biber gazı sıkılması nedeniyle orada toplanan kitle nefessiz kalmıştır. Üniversite önünde gerçekleşen protesto eyleminin geniş çevrelerce sahiplenilmesinin ve ses getirmesinin hemen akşamında havuz medyası ve trollerin hedefi haline gelen öğrenciler terörize edilmiş, öğrenciler Boğaziçili olan/olmayan ayrımına tabi tutulmuş, muhalif öğrencilerin fotoğrafları kullanılarak öğrenciler hedef gösterilmiştir. Akabinde İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan gerçek dışı açıklamalarla demokratik gösteri hakkı kriminalize edilmeye çalışılmıştır. Düşman ceza hukukunu öğrencilere karşı devreye sokanlar, toplumun gözünde öğrencileri 'terörist' olmakla itham etmiştir. Gözaltına alınan öğrencilerden bir kısmına, insanlık onuruna aykırı ve işkence olarak tanımlanan çıplak arama dayatılmış, polisler öğrencileri yere yatırarak zorla pantolonlarını yırtmıştır. Bir öğrenci kafası defalarca yere vurulmak suretiyle darp edilmiş, başka bir öğrencinin omuzu ezilmiş, gözaltı esnasında ters kelepçe yapılarak öğrenciler işkenceye maruz bırakılmıştır. LGBTİ+ öğrenciler polislerin tecavüz tehditlerine maruz kalmış kimliklerinden dolayı kötü muameleyi katmerli bir şekilde yaşamıştır.Gözaltılarla, tutuklamalarla ve polis devleti pratikleriyle hukuku, haklar ve özgürlükler üzerinde bir sopa olarak kullananlara izin vermeyeceğimizi yinelemek istiyoruz. Bizler, soruşturmaya tabi tutulan ve insanlık onuruna, hukuk ve vicdana aykırı bir şekilde gözaltına alınan, şiddete maruz kalan öğrencilerin avukatları olarak, demokratik hakkını kullandığı için terörize edilen öğrencilerin yanındayız. Toplantı ve gösteri yapma hakkı, Anayasa’da da belirtildiği gibi temel bir haktır; kriminalize edilmesi, soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulması Anayasa’nın aleni bir şekilde ihlal edilmesi, hukukun rafa kaldırılmasıdır. Bizler avukatlar olarak; tüm sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduğumuzu kamuoyuna bildirerek bu anti demokratik uygulamalara karşı hukuk mücadelesini büyütecek ve sorumlular hukuk önünde hesap verinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi yineliyoruz."  ANKA

İngiltere: Aşıtedariğinde kısa süreli aksama yaşanabilir

İngiltere: Aşı tedariğinde kısa süreli aksama yaşanabilir İngiltere'de koronavirüs aşılarının dağıtımından sorumlu bakan Nadhim Zahawi, "pürüzlü" aşı üretim süreci nedeniyle aşılama hızının sınırlandığını söyledi. Dünyada koronavirüs nedeniyle en yüksek beşinci can kaybının yaşandığı ülke olan İngiltere, nüfusunun tamamını hızla aşılamaya çalışıyor. Pfizer, üretim kapasitesini artırmak için geçici olarak Avrupa'ya tedariki azaltacağını duyurmasının ardından İngiltere’den sıkıntı yaşanabileceği açıklaması geldi.Nahawi, Pfizer'in imalat sürecinde yaptığı değişiklikler ve Astrazeneca'nın aşısındaki gecikme nedeniyle aşı tedariğinde kısa süreli aksamalar yaşanabileceğine dikkat çekti.“ŞUBAT AYI ORTASINA KADAR ULAŞAMAYIZ”Zahawi, LBC radyo kanalına yaptığı açıklamada, AstraZeneca'nın her hafta 2 milyon aşı göndermesini umduklarını ancak bu sayıya şubat ortasına kadar ulaşılamayacağını söyledi.Yine de İngiltere'nin aşılama hedefine ulaşmaya doğru ilerlediğini ifade eden Zahawi, "Biraz pürüzlü ilerliyor" dedi.Şu ana kadar 3,9 milyon kişiye ilk doz, 449 bin 736 kişiye ikinci doz aşıyı yapan İngiltere, dördüncü sırada yer alıyor. Reuters

AKUT, tartışma yaratan 'enkaz pozu'yla ilgili açıklama yaptı

AKUT, tartışma yaratan 'enkaz pozu'yla ilgili açıklama yaptı Manken Itır Esen'in enkaz üzerinde verdiği pozları sosyal medya hesabından paylaşmasıyla başlayan tartışmaların ardından AKUT'tan açıklama geldi. Açıklamada, "Vakfımızın bu çalışma kapsamında, yaklaşık 40 kişilik çekim ekibinin güvenliği için tavsiyelerde bulunmaktan öte hiçbir dahli olmamıştır" denildi. /Archive/2021/1/18/175745527-itir.jpgManken Itır Esen, "Tehlikenin farkında mısın?" sloganıyla depreme farkındalık yaratmak için hayata geçirilen bir proje kapsamında enkaz üzerinde poz verdi.Çekimden bir videoyu sosyal medya hesabından paylaşan Esen, “Böyle ‘farkındalık’ olur mu?” eleştirilerinin ardından görüntülerin yer aldığı videoyu sildi.Projede adı geçen AKUT Vakfı tepkilerin ardından açıklama yaptı.“’Sesimi Duyan Var Mı?’ adını verdikleri sosyal sorumluluk projesinde, AKUT Vakfı’nın da adı geçtiği için açıklama yapma ihtiyacı hissettik” denilen açıklamada, AKUT’un çekim ekibinin güvenliğini sağlamak için tavsiyelerde bulunmak dışında projede bir dahli olmadığı ifade edildi.‘AKUT Vakfı Kurumsal İletişim’ imzasıyla yayımlanan açıklamada şu sözler yer aldı:‘HERHANGİ BİR YÖNLENDİRME YAPMADIK’“Projenin yürütücüleri, Fashion TV’nin Türkiye Yöneticisi Sn. Enis Onat ve Sanat Yönetmeni Sn. Ferhan Aral, bir süre önce vakfımıza ulaşarak moda dünyasının beklenen İstanbul depremine dikkat çekmek ve toplumsal duyarlılığı artırmak amacıyla bir proje yapmak istediğini belirtmiş; bu projeyi sağlıklı ve güvenli şekilde yönetebilmek adına, ekiplerin bina yıkıntısı çevresinde ve üzerinde çalışırken güvenliğini sağlamamız için Vakfımızdan destek istemişlerdir.Bilindiği gibi, neredeyse tamamı aktif fay hatlarının etki alanında olan ülkemizde, “deprem” hepimizin öncelikli meselesidir ve her sektör, her birey konuya ilişkin söz söyleme hakkına sahiptir. Projenin sahipleri çalışmalarını bu temada gerçekleştirmeyi tercih etmişlerdir. Vakfımızın “bina yıkıntısında çekim yapma” noktasında herhangi bir yönlendirmesi olmamıştır, zira yukarıda da değindiğimiz gibi, proje zaten bu şekilde yapılmak üzere netleştirildikten sonra Vakfımızla iletişime geçilmiştir.Projenin tepki çeken iletişim kazası ve kamera arkası görüntülerle, eksik ve yanlış bilgilerle değerlendirmesinin, projenin ve projeye verdiğimiz iyi niyetli desteğin önüne geçmesinden üzüntü duymaktayız.Yaşamını arama-kurtarma çalışmalarına vakfetmiş değerli Başkanımız Ali Nasuh Mahruki’nin de AKUT Vakfı’nın da ülkemizin en önemli sorunu olan “deprem” meselesine dair, yapılacak tüm iyi niyetli çalışmaları desteklemeye devam edeceğinin altını tekrar çizer; sağlık dolu, afetsiz bir yıl dileriz.” cumhuriyet.com.tr

100 yıl sonra bir ilk: Warner Bros, yeni logosunu tanıttı

100 yıl sonra bir ilk: Warner Bros, yeni logosunu tanıttı Warner Bros, klasik logosunu değiştirme kararı aldı. Pentagram adlı bir şirketin tasarlamış olduğu bu logo, önceki tasarıma göre son derece sade ve modern bir görünüme sahip. Sinema endüstrisinin en önemli isimlerinden Warner Bros, uzun süredir kullanmaya devam ettiği logosunu değiştirme kararı aldı. Pentagram adlı bir şirket tarafından tasarlanan yeni logo, Warner Bros’un 100'üncü yıl şerefine, 2023 yılında kullanılmaya başlanacak.Webtekno'nun aktardığına göre, şirketin logosunda değişikliğe gideceği 2019 yılında belli olmuştu ancak o zamanlar logonun sadece dış hatları gözler önüne serilmişti. Geçtiğimiz günlerde Warner Bros’un yapımcılığını üstlendiği Locked Down filminin fragmanında, yeni logo ilk defa tüm hatlarıyla ortaya çıktı./Archive/2021/1/18/173433048-warner.jpegYeni logo, bir önceki tasarımdan çok daha sade çizgilere ve renklere sahip. Bir zamanlar son derece şaşalı bir görünüme sahip olan logonun sadeleştirilmesi, birçok sinema sever tarafından beğeni topladı. cumhuriyet.com.tr

İsrail Yüksek Mahkemesi: 400 bin kişi yanlışlıkla karantinaya alındı

İsrail Yüksek Mahkemesi: 400 bin kişi yanlışlıkla karantinaya alındı İsrail Yüksek Mahkemesi’nden hâkim Isaac Amit, Şin Bet'in takibi nedeniyle karantinaya alınmaları istenen 600 bin kişinin kararı bozmak için Sağlık Bakanlığı'na başvuruda bulunduğunu ve bu kişilerin yüzde 60'nın başarılı sonuç aldığını bildirdi. İsrail Yüksek Mahkemesi, tarafından iç istihbarat servisi Şin Bet'in koronavirüs hastalarını bulmak için cep telefonlarıyla takip sistemi üzerinden yaptığı hatalı tespitler yüzünden ülkede 400 bin kişinin yanlışlıkla karantinaya alındığı sonucuna vardı.The World News sitesinin İsrail gazetesi Haaretz'den aktardığı habere göre, takibe izin veren yasa aleyhindeki bir duruşmada, hâkim Anat Baron söz konusu yasayı "acımasız" olarak nitelendirdi. Hâkim Isaac Amit ise bu yasanın Şin Bet'e, "kişilerin yalnızca tehlike açık ve mevcut olarak tanımlandığında izlenme” hakkını verdiğini söyledi.YÜZDE 60’INDA BAŞARILI SONUÇHâkim ayrıca, Şin Bet'in takibi nedeniyle karantinaya alınmaları istenen 600 bin kişinin kararı bozmak için Sağlık Bakanlığı'na başvuruda bulunduğunu ve bu kişilerin yüzde 60'nın başarılı sonuç aldığını bildirdi.Kaynak: Independent Türkçe cumhuriyet.com.tr

Eşinin ve 1,5 yaşındaki kızınınüzerine kaynar su döktü, 'kaza' dedi

Eşinin ve 1,5 yaşındaki kızının üzerine kaynar su döktü, 'kaza' dedi Konya'da sabah kahvaltı yapması için kendisini uyandıran 5 yıllık eşi Rukiye A. (23) ile 1,5 yaşındaki kızı Eylül'ü, üzerlerine sıcak su dökerek haşlayan ve adli kontrolle serbest bırakılan oto tamircisi Ali A.’nın (28), ifadesi ortaya çıktı. Ali A.'nın, "Ben kaynar suyu bilerek dökmedim kazara olmuş bir olay'' dediği öğrenildi. Cumhuriyet Başsavcılığı ve Rukiye A.'nın avukatı Ali A.'nın adli kontrolle serbest bırakılmasına itirazda bulundu. Kadına yönelik şiddet, 9 Ocak'ta merkez Karatay ilçesi Nakipoğlu Mahallesi’nde meydana geldi. 6 yıl önce evlenen Ali A. ve Rukiye A. çifti arasında bir süre sonra şiddetli geçimsizlik başladı. Rukiye A., 2019 yılının şubat ayında evi terk edip ailesinin yanına yerleşti. Yaklaşık 8 ay ayrı yaşayan çift, çocukları dünyaya geleceği için yeniden barışıp, birlikte yaşamaya başladı. Rukiye A., olay günü eşini kahvaltı yapması için uyandırmak istedi. Buna sinirlenen Ali A., ısıtıcıdaki sıcak suyu eşinin üzerine döktü. Sıcak su, bu sırada eşinin yanında olan kızları minik Eylül'ün üzerine de geldi. Komşuların çağırdığı ambulansla Konya Şehir Hastanesi’ne kaldırılan Rukiye A., ile kızı Eylül tedavi altına alındı. Cumhuriyet Başsavcılığı ve Rukiye A.'nın avukatı Ali A.'nın, adli kontrolle serbest bırakılmasına itirazda bulundu. PİŞKİN SAVUNMA: KAZARA OLDUOlayın ardından gözaltına alınan Rukiye A.,’nın kocası Ali A., çıkarıldığın nöbetçi mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ali A.’nın ifadesinde, “Ben eşime hiç şiddet göstermedim. Olay günü salonda yatıyordum. Eşim odaya geldi. 'Kalk çocuğa bak' dedi. Kahvaltı için çay demlemişti, ben de kendime çay dolduruyordum. Bu sırada bana hakaretler etmeye başladı. Çay doldurduğum sırada elime vurup bana saldırdı. Çaydanlığı havaya kaldırınca kaynar su hem benim, hem eşimin üstüne döküldü. Ben kaynar suyu bilerek dökmedim. Kazara olmuş bir olay” dediği öğrenildi.'BEN CANİ DEĞİLİM'Saldırgan Ali A. şunları söyledi:''Eşim beni çocuğuma bakmam için kaldırmıştı. Kahvaltı için kaldırmadı. 'Kalk ben rahatsızım gece geç yattım' dedi. Ben de 'Ben de geç yattım. Çocuğa sen bak. Kalktıktan sonra bakarım' dedim. Bunun üzerine 'O zaman kalk. Kahvaltıyı ben hazırlayacağım. Çocuğa da sen bakacaksın' dedi. Kahvaltıyı hazırladıktan sonra siniye odayı getirdim.  'Siz yeyin. Benim erkenden kahvaltı yapamadığını sende biliyorsun' diyerek oda da yatmak istedim. Sonra bana hakaretlerde bulundu. Hatırını kırmamak için kalktım. Kalktıktan sonra da bana ve aileme hakaret etti. Bende onun ailesine hakaret edince, benim üzerime saldırdı. Ben de o sırada çay  döküyordum. Sol tarafımda kızım vardı. Benim kolum da yanık. Kolumda ve boğazımda tırnak izleri var. Çaydanlığı havaya kaldırdıktan sonra sıcak su hem benim koluma, hem onun sırtına döküldü. ''Sıcak su döküldükten sonra dolaba gidip yoğurt getirdiğini öne süren Ali A., ''Bunun üzerine dolaba gittim. Yoğurt aldım, geldim sürdüm. Eşim bilerek bağırmaya başladı, 'Ambulans çağıracağım. Darp raporu alacağım' diyerek bağırmaya başladı. Ben eşimi kesinlikle banyoya sürüklemedim. Eşimin kesinlikte darp raporu yok. Ben kendime darp raporu aldım. Bana iftira atıyor ve medya üzerinden baskı yapıyor. Ceza almam için elinden geleni yapıyorlar. Ben 'Seni öldürür, 3-5 yıl yatar çıkarım' demişim. Kesinlikle böyle bir şey demedim. Uyuşturucu kullanıyor diye de iftira atmış. Bunun için kanıma da bakabilir, en küçük bir şey çıkarsa devlet ne derse yaparım'' diye konuştu.Kendisinin cani olmadığını ifade eden Ali A. ''Ben cani değilim. İnsan evladını yakabilir mi? Benim çocuğumun ayağına su sıçradığından haberim bile yok. Benim evim eski ve kapının kilidi de yok. Eşimin hemen komşuya gitti. Ben bilerek yapmadım. Kazara yaptım. İnsanlar kendi koluna dökebilir mi? Kasıtlı bir şey kesinlikle yoktur.'' dedi. DHA

'Fuat Avni' müebbet hapis cezasınaçarptırıldı

'Fuat Avni' müebbet hapis cezasına çarptırıldı FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında İstihbarat Daire Başkanlığı'nı ele geçirmeye çalıştıkları iddiasıyla yargılanan 17 sanık arasında yer alan 'Fuat Avni' adlı hesabın kullanıcıları eski Başbakanlık Uzmanı Mustafa Koçyiğit ile İstihbarat Daire Başkanlığı eski çalışanı Bülent Günay, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında İstihbarat Daire Başkanlığı'nı ele geçirmeye çalıştıkları iddiasıyla yargılanan 17 sanık arasında yer alan 'Fuat Avni' adlı hesabın kullanıcıları eski Başbakanlık Uzmanı Mustafa Koçyiğit ile İstihbarat Daire Başkanlığı eski çalışanı Bülent Günay, müebbet hapis cezasına çarptırıldı.AYRINTILAR GELİYOR... cumhuriyet.com.tr

Tunus’taki protestolarda en az 600 kişi gözaltına alındı

Tunus’taki protestolarda en az 600 kişi gözaltına alındı Tunus’un çeşitli kentlerinde dün gece saatlerinde çıkan protestolarda en az 600 kişinin gözaltına alındığı açıklandı. Tunus’ta korona virüs vaka sayılarındaki artışın ardından ülke genelinde 4 günlük karantina uygulaması halkı öfkelendirdi. Başkent Tunus’un Tedamun, Sidi Huseyn ve Şebbav semtlerinde, Nabil ve Silyana kentlerindeki bazı mahallelerde halk sokaklara akın etti. Eylemciler ile polis arasında çatışmalar yaşandı.Protestolarda en az 632 kişi gözaltına alındı. Tunus İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Halid Hayuni, “Güvenlik güçleri, 632 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında lastik ve çöp tenekesi yakan, yaşları 15 ila 25 arasındaki gençler de var” dedi. Eylemciler, ülkedeki yaşam şartlarının kötü ve işsizlik oranlarının yüksek olmasına rağmen alınan karantina kararını barışçıl bir şekilde protesto ettiklerini savunurken, Hayuni ise protestoların barışçıl ve protestocuların iyi niyetli olmadıklarını söyledi. “Yaşanan olaylar, Anayasanın güvence altına aldığı protesto hakkıyla çelişiyor” diyen Hayuni,, olaylarda 2 polisin yaralandığını sözlerine ekleyerek, “Protestocuların polis ve güvenlik güçlerine taşı attı, güvenlik güçleri ile eylemciler arasında arbede yaşandı ve bazı protestocular çöp konteynerlerini ateş verdi. Eylemler, barışçıl değildi“ ifadelerini kullandı.Öte yandan, Tunus Savunma Bakanlığı Sözcüsü Mohamed Zikri ise ülkenin çeşitli bölgelerine takviye kuvvetlerin gönderildiğini açıklamıştı. İHA

Almanya koronavirüs kısıtlamalarınıuzatmaya hazırlanıyor

Almanya koronavirüs kısıtlamalarını uzatmaya hazırlanıyor Almanya'da koronavirüs salgını nedeniyle yürürlükte olan kısıtlamaların daha da sertleştirilerek uzatılması gündemde. Karar için gözler Başbakan Merkel'in eyalet başbakanları ile Salı günü yapacağı toplantıda. Almanya'da koronavirüs salgınının önüne geçilebilmesi için uygulanmaya başlayan kısıtlamaların uzatılması bekleniyor. Daha önce alınan kararla 31 Ocak'a kadar geçerli olan kısıtlamaların iki hafta daha uzatılabileceği belirtiliyor. Önlemlerin de sıkılaştırılması  gündemde.Almanya Başbakanı Angela Merkel'in eyalet başbakanları ile Salı günü yapacağı toplantıda önlemler masaya yatırılacak. Bu buluşma öncesinde açıklama yapan Maliye Bakanı Olaf Scholz ile Ekonomi Bakanı Peter Altmaier,31 Ocak'a kadar sürmesi planlanan kısıtlamaların bu tarihten itibaren uzatılması ve sıkılaştırılması yönünde görüş bildirdi.Maliye Bakanı Scholz, kısıtlamaların uzatılmasının yararlı olacağını belirterek, "Bunun 14 gün daha uzayacağını varsayıyorum" dedi."KİMSE EKONOMİYİ FELÇ ETMEK İSTEMİYOR"Önlemlerin sıkılaştırılmasının da beklendiğini kaydeden Scholz, sokağa çıkma kısıtlamalarının da bu çerçevede değerlendirilebileceğini belirterek, "Bu olası bir önlem, ancak ilk sırada yer alan konu değil" dedi.Scholz pazar akşamı Bild gazetesine yaptığı açıklamada, işletmelerin personellerinin evlerinde çalışabilmeleri (Homeoffice) konusunda daha fazla sorumlu tutulması gerektiğini söyledi. Ancak Scholz, bu uygulamanın zorunlu hale getirileceğine ilişkin bir açıklama yapmadı.  Scholz, işletmelerin kapatılmaması için için önlem alınacağını belirterek, "Kimse ekonomiyi felç etmek istemiyor" diye konuştu.DW Türkçe'de yer alan habere göre, Ekonomi Bakanı Altmaier ise önlemlerin önümüzdeki birkaç hafta içinde enfeksiyon dalgasını kesin olarak kıracak şekilde düzenlenmesi gerektiğini dile getirdi.Altmaier, Düsseldorf'ta yayımlanan Rheinische Post gazetesine verdiği demeçte, "Son alınan önlemler (salgının) yavaşlamasına ve enfeksiyon sayısında son zamanlarda hafif bir düşüşe yol açtı, ancak elde edilen sonuçlar beklentilerin çok altında kalıyor" dedi.Ekonomi Bakanı, rakamların hala çok yüksek olduğunu vurgulayarak, "Virüs mutasyonları yayılmaya devam ederse dinamiklerin bir kez daha hızlanması riski var" diye konuştu. Bakan, federal ve eyalet hükümetlerinin son aylarda aldığı kararların ise yeterli tam sonuç vermediğini kaydetti.Altmaier evden çalışmadan, demiryolu ulaşımında FFP2 maskesi zorunluluğuna ve sokağa çıkma yasağına kadar bir dizi seçenek bulunduğunu belirterek, "Şimdi bir önlemi diğeriyle kıyaslamamalıyız, enfeksiyon dalgasını kesin olarak durdurmak için bu önlemlerin bir çoğunu mümkün olduğunca makul bir şekilde uygulamayız" diye konuştu.Baden-Württemberg eyaleti Kültür Bakanı Susanne Eisenmann ise önlemlerin sıkılaştırılması konusunda şüpheleri olduğunu söyledi. "Önlemlerin etkili olması için onlara bir şans verilmesi gerekiyor" diye konuşan Eisenmann, prensip olarak kapanmaların uzatılmasını düşünmenin doğru olduğunu kaydetti. Ancak bunun için "Güvenilir rakamlara" ihtiyaç olduğunu belirten Bakan Eisenmann, "Hala sayıların peşinden koşuyoruz ve Noel'den önce olduğu kadar test yapılmıyor" dedi.VAKA SAYILARINDA HAFİF DÜŞÜŞAlmanya'da salgınla mücadeleden sorumlu Robert Koch Enstitüsü (RKI) pazartesi sabahı itibarıyla son 24 saat içinde 7 bin141 kişiye daha korona virüs bulaştığını bildirdi. Bu rakam bir hafta öncesine göre yaklaşık 5 bin 400 düşüş gösteriyor. Ancak hafta sonlarında daha az test yapıldığı ve tüm sağlık dairelerinin verileri RKI'ye bildirmediği için enfeksiyon sayıları genellikle diğer günlerden daha düşük oluyor. cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter