News - Haberler
ABD BaşkanıBiden dışpolitikada nasıl birçizgi izleyecek?
ABD Başkanı Biden dış politikada nasıl bir çizgi izleyecek? ABD'nin 46. başkanı seçilen Joe Biden'ın ocak ayında başkanlık koltuğuna oturmasıyla ABD'nin Avrupa ülkeleriyle ilişkilerinde yeni bir dönemin başlaması bekleniyor. Donald Trump'ın başkanlık döneminde Atlantik'in doğu yakasına karşı izlediği politikaların Biden'la değişmesi ve özellikle ticaret, güvenlik, çevre gibi konularda Avrupa açısından daha olumlu bir döneme girilmesi öngörülüyor.ABD'de Trump dönemi, özellikle Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile ciddi ticari ve siyasi gerilimlere sahne oldu. Trump'ın göreve geldikten sonra izlediği korumacı ticaret politikaları, ilave gümrük vergileri koyması, İran nükleer anlaşmasından ve Paris İklim Anlaşması'ndan çekilmesi, Avrupa ülkelerini daha fazla savunma harcaması yapmaya zorlaması ve üslubundaki katılık bu ülkeyi AB için öngörülemez müttefike dönüştürdü.SÖYLEM SORUNUAB ile ABD arasında ekonomik ve politik ilişkilerde uzun süredir çeşitli uzlaşmazlıklar yaşanmasına rağmen Trump'ın söylemlerinin Avrupa’da kaba ve sert bulunması süreci daha zor bir hale getirdi.Transatlantik ilişkilerin dibe vurduğu bu dönemde özellikle AB ve üye ülkelerin büyük çoğunluğunun ABD'ye olan güveni zedelendi.Trump'ın seçilmeden önce Brüksel'i "Cehennem çukuru" olarak nitelendirmesi ve görevdeyken AB'yi ABD karşıtı ve özellikle ticari "hasım" olarak nitelendirmesi Avrupa'yı daha da rahatsız etti.Trump döneminde Avrupa'da artan ABD karşıtlığının Biden başkanlığında olumlu bir diyalog ortamında yapıcı ilişkilerle toparlanması öngörülüyor.TİCARİ KONULARAB ve ABD arasında uzun yıllar müzakere edilen ve uzlaşılması beklenen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşması müzakereleri, korumacı ekonomi politikalarını savunan Trump'ın başkan seçilmesiyle rafa kaldırılmıştı.AB ile ABD arasında ticari gerilimlerde tansiyon, Trump'ın 2018 yılında ulusal güvenlik gerekçesiyle devreye aldığı ithal çelik ve alüminyuma ilave gümrük vergileri uygulama kararı ile yükselmişti. ABD'ye karşı ticari misilleme yapan AB, yüzlerce farklı ABD ürününe gümrük vergisi uygulamaya başlamıştı.AB'nin misilleme kararının ardından Trump, Avrupa'yı en hassas sektörlerinden biri olan otomotiv ile tehdit etmişti. O dönemdeki AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve Trump arasında ticari gerginliği azaltmak için 2018'de gerçekleştirilen görüşmeden gümrük vergilerini ve tarife dışı kısıtlamaları azaltmaya yönelik çalışma kararı çıkmasına rağmen somut ilerleme sağlanamamıştı.Brüksel'de Biden döneminde ticari görüşmelerin tehdit ve misillemeler yerine daha olumlu ve yapıcı bir atmosferde gerçekleşmesi beklentisi bulunuyor.DIŞ TİCARET SORUNUTrump, seçildiği günden bu yana AB'nin ülkesine karşı verdiği dış ticaret fazlasının ABD ekonomisine zarar verdiğini söylüyordu.Özellikle 2019 yılında AB’nin ABD’ye ihracatının 384 milyar avro, ABD’den ithalatının ise 232 milyar avro seviyesinde olması Trump'ın dikkatini çekmişti.AB'nin söz konusu dönemde ABD ile ticaretinde 152 milyar avro fazla vermesi ile Trump, ekonomik ilişkileri yeniden şekillendirmek ve bu konuda çeşitli tedbirler almanın sinyalini verdi.ABD’de Biden başkanlığında Avrupa ile dış ticaret açığının bir ekonomik zarar olduğu söyleminin yumuşaması beklenirken, karşılıklı ticarette hızlı bir değişim öngörülmüyor.HAVACILIK DESTEKLEMELERİHavacılık alanında sağlanan desteklemeler Avrupa ile ABD arasında uzun yıllardır uzlaşılamayan bir başlığı ortaya koyuyor.Trump döneminde ABD'nin havacılık alanında Airbus'a sağlanan yasa dışı desteklemelerden ötürü AB ürünlerine yıllık 7,5 milyar dolarlık ilave gümrük vergileri uygulamasına onay veren Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kararı gerginlikleri bir üst seviyeye çıkarmıştı.Kararla eş zamanlı biçimde AB tarafı "ABD'nin DTÖ'nün izin verdiği gümrük vergilerinin uygulanması halinde buna misilleme yapılacağını" açıklamasına rağmen Trump yönetimi geri adım atmadı.DTÖ ara buluculuk makamı, ekim ayında da AB'nin, Boeing'e sağlanan yasa dışı desteklemelerden ötürü ABD ürünlerine de yıllık yaklaşık 4 milyar dolarlık ilave gümrük vergisi uygulamasına onay verdi.Havacılık konusu 16 yılı aşkın süredir uzlaşı sağlanmayan bir mesele olarak ortada duruyor. Bu alanda taraflar arasında hızla bir çözüm sağlanması beklenmiyor.KUZEY AKIM-2 SORUNUTrump döneminde ABD Senatosu tarafından kabul edilen Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası ile Rusya'dan Almanya'ya gaz aktarımını öngören Kuzey Akım-2 projesine katılan şirketler için ekonomik ve finansal yaptırımların uygulanacak olması, bir başka gerginlik alanını ortaya çıkardı.Söz konusu yaptırım tehdidi özellikle Almanya'yı rahatsız etti. Almanya’nın bu projeden vazgeçmesi ve Biden döneminde ABD ile hareket etmesi öngörülmüyor.AB ülkelerinin Trump döneminde özellikle ABD‘nin teknoloji ve dijital alanlarda faaliyet gösteren şirketlerine ilave vergi uygulamaya yönelik adımları da taraflar arasındaki gerginliği artırmıştı.Biden döneminde de benzer tartışmaların devam etmesi ancak kullanılan dilin yumuşayacağı tahmin ediliyor.AB ve ABD arasında ticari ilişkiler Trump döneminde her an ticaret savaşı başlaması riskiyle gergin bir süreç yaşadı.Biden döneminde özellikle ticari ilişkilerin hızlı biçimde iyileşmesinden ziyade olumlu bazı adımların atılabileceği bekleniyor. AB ve ABD’nin ticaret anlaşması müzakerelerine yeniden başlaması, tarafların vergi ve havacılık alanında uzlaşmazlıkları gidermek üzere birlikte çalışma imkanının artacağı bir güven ortamının kurulması öngörülüyor.İRAN NÜKLEER ANLAŞMASIAB'nin imzalanmasında büyük emek harcadığı ve Birliğin önde gelen ülkelerinin taraf olduğu İran nükleer anlaşması, Trump'ın tek taraflı çekilme kararının ardından kadük kalmıştı.Brüksel, İran'ın nükleer silahlara sahip olmasını engelleyen bu anlaşmayı sürdürmek için diplomatik anlamda gayret sarf etse de somut başarı sağlayamadı.ABD'nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesini eleştiren ve sürekli olarak anlaşmaya bağlılığını yineleyen AB ülkeleri, büyük hevesle İran ile ticarete devam edebilmek için özel bir mekanizma kurduğunu duyurmuştu.İran ile "ticari faaliyetlere özel araç desteği" anlamına gelen ve İngiltere, Fransa ve Almanya'nın öncülüğünde kurulan INSTEX, özellikle büyük uluslararası firmaların ABD yaptırımları korkusundan dolayı beklenen görevi yapamadı.Biden döneminde ABD'nin İran ile diplomatik kanalları açmasının transatlantik ilişkileri de ilerletmesi bekleniyor.İKLİM ANLAŞMASIParis'te, Aralık 2015'te yapılan 21. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı'nda (COP21) onaylanan İklim Anlaşması, Nisan 2016'da 190'dan fazla ülke tarafından imzalanmıştı.Brüksel, iklim değişikliği politikalarına odaklanarak dünyada bu konuda öncü olmayı hedefliyordu.Trump'ın ilk kez 2017'de duyurduğu Paris İklim Anlaşması'ndan çekilme kararı birkaç gün önce resmi olarak yürürlüğe girdi. Böylece ABD, anlaşmadan resmi olarak çekilen ilk ülke oldu.Biden'ın Paris İklim Anlaşması'na yeniden katılması beklentisi Avrupa tarafından olumlu bir iyi niyet göstergesi olarak algılanıyor ve ilişkilerin seyrinin pozitif bir gündeme dönmesine yardımcı olacağı düşünülüyor.NATOBiden'ın başkanlık koltuğuna oturmasından sonra Avrupa ile ABD arasındaki ilişkilerde masaya gelecek konular arasında ilk sıralarda "güvenlik" bulunuyor.Biden'ın "transatlantik ittifakına güçlü inancının" yeni Amerikan yönetiminin NATO politikalarında etkili olması bekleniyor. Bu da ABD’nin NATO kapsamında Avrupa’ya daha fazla "yatırım" olabileceği anlamı taşıyor.Donald Trump'ın NATO müttefiklerinden bazılarını "ihmalkar" olmakla suçlaması, NATO'yu "modası geçmiş" bir ittifak olarak nitelendirmesi ve üstü örtülü şekilde ABD'yi NATO'dan çekebileceğine yönelik sözlerinden sonra birçok müttefikin tedirginliği de Biden ile azalmış olacak.Ancak ABD'nin başta Almanya olmak üzere Avrupalı müttefiklerinden NATO içindeki harcama paylarını artırması talebinin devam etmesi bekleniyor. Trump yönetiminin Almanya'daki ABD askerlerinden 12 binini çekme kararının da Biden tarafından tekrar gözden geçirilebileceği değerlendiriliyor.RUSYA VE ÇİNBiden döneminde Avrupa'nın tehdit olarak gördüğü Rusya ile ABD ilişkilerinin ise daha gergin seyredeceği yorumu yapılıyor.Daha önce Kırım’ın ilhakı nedeniyle 2014'te, ABD seçimlerine müdahale gerekçesiyle 2016'da ve İngiltere'de bir casusun kimyasal maddeyle zehirlenmesi nedeniyle 2018'de Rusya’ya uygulanan yaptırımların devam etmesi, hatta gerginliğin durumuna bağlı olarak bunlara yenilerinin eklenebileceği ifade ediliyor.ABD Kongresindeki Rusya'ya karşı daha "etkili" olunması isteğinin de Biden yönetiminin Rusya politikalarını şekillendirmede rol oynaması bekleniyor.Ancak özellikle nükleer silahlar başta olmak üzere silahlanma yarışında frene basmak için yeni ABD yönetiminin Rusya ile aynı düzleme gelebileceği olasılıklar arasında. Örneğin şubatta süresi dolacak Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşmasının (START) uzatılması veya buna zaman kalmazsa benzer bir anlaşmanın yapılması Biden yönetiminde gündeme gelebilir. Bu tür silahların önemli kısmının Avrupa ülkelerinde konuşlu olması, ABD-Rusya ilişkilerinin Avrupa’da yakından takip edilmesinin nedenlerinden birini oluşturuyor.Rusya'ya karşı caydırıcılığı artırmak için ABD’nin Avrupa'daki varlığını takviye etmesi de ihtimal dahilinde.ÇİNABD yönetiminin Barack Obama döneminden beri Çin’in yükselişini stratejik olarak asli meydan okuma olarak görme politikasının da Biden tarafından devam ettirilmesi ve bunun Avrupa’ya yansımasının olması bekleniyor.Daha önce Trump yönetimi de Çin’in yükselişini en önemli tehdit olarak görüyordu. Ancak bu kez Biden yönetiminin Çin’e karşı Avrupa ile daha fazla iş birliği yapabileceği değerlendiriliyor. AAAvrupaülkelerinde köpek sahipliği oranıbelli oldu: 'Türkiye’nin yüzde 6’sıköpek sahibi'
Avrupa ülkelerinde köpek sahipliği oranı belli oldu: 'Türkiye’nin yüzde 6’sı köpek sahibi' /Archive/2020/11/9/114807019-animal-18398081920.jpgAjans Press’in, FEDIAF verilerinden elde ettiği bilgilere göre, Avrupa ülkelerinde köpek sahipliği oranı belli oldu. Böylelikle Türkiye’nin yüzde 6’sının köpeği olduğu saptanırken son sıralarda yer aldığı kaydedildi.En çok köpek sahipliği yapan ülke ise yüzde 46 ile Romanya olurken, Romanya’nın kedi sahipliğinde de ilk sırada yer aldığı saptandı.En fazla köpek sahipliği yapan diğer 5 ülke de sırasıyla; yüzde 41 ile Çekya, yüzde 38 ile Polonya, yüzde 37 ile Litvanya, yüzde 36 ile Portekiz oldu.Medya takip kurumu Ajans Press, sokak hayvanları ile alakalı basına yansıyan haber adetlerini inceledi. Ajans Press’in basın arşivinden derlediği bilgilere göre geçen yıl sokak hayvanları ile alakalı basına 11 bin 937 haber yansıdığı tespit edildi.Bu yıl ise medyada 11 bin 591 haber yansımasının olduğu görüldü. Bu yıl çıkan haber sayısı da 21 bin 289 olarak kaydedildi. Sokak hayvanlarına kötü muamele, kanunların caydırıcı olmaması ve bunun üzerine yapılan tartışmalar ise medyada en çok haber olan başlıklar arasında yer edindi. DHAÇin’de fabrikada patlama
Çin’de fabrikada patlama Çin’in Zhejiang eyaletine bağlı Quzhou kentinde kimyasal madde üretilen fabrikada şiddetli patlama meydana geldi. Olay yerine ambulans ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Patlama sonrası bölgeden yoğun duman ve alevler yükseldi. İtfaiyenin söndürme çalışmaları devam ederken, patlamanın nedeni henüz bilinmiyor. İHA'Berat Albayrak'ın durumuöğleden sonra netleşecek'
'Berat Albayrak'ın durumu öğleden sonra netleşecek' Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın dün akşam açıkladığı sürpriz istifası ile eşzamanlı olarak Twitter hesabını da silmesi dikkat çekti. Bu gelişme üzerine Albayrak'ın sosyal medya hesaplarının bilgisayar korsanları tarafından "hacklenmiş" olabileceği ihtimali gündeme geldi.Ancak saatler boyunca istifaya ilişkin hiçbir resmi yalanlama yapılmadı ve Albayrak'ın Instagram'da yaptığı istifa duyurusunun gerçek olduğu görüşü ağır bastı.Konuya ilişkin Habertürk'te yayınlanan Para Gündem programında değerlendirmelerde bulunan SuperHaber programcısı Metehan Demir, istifa kararının kesin olduğunu vurguladı.İşte Demir'in çarpıcı açıklamalarından öne çıkanlar;''TEPKİSİNİ AÇIKÇA ORTAYA KOYDU''''Dün akşam gerçekten çok büyük dalgalanmalar yaşandı. Zaman zaman sosyal medya hesaplarının hacklenmesi oluyor. Vatandaşlar, ''Bu da öyle mi?'' gibi düşünerek bekleyiş sürecine girdi. Twitter adresinde de sıkıntı oldu.Ama Instagram açıklamasına bakıldığında satır aralarına çok köşeli, kinayeli, sitemkar ifadeler var.Şimdi mesela; ''Yaklaşık 5 yıldır sürdürdüğüm görevime sağlık sorunları nedeniyle devam edememe kararı aldım'' ifadelerinin ardından ''Sağlık sorunu yoktu'' sorgulaması başladı.Sonrasında birkaç cümle var. Sitemkarlığını çok üst seviyede... Tepkisini açıkça ortaya koyduğu net.''Aileme zaman ayırıcağım'' dedikten sonra sayın Cumhurbaşkanı'na atıfları var. Fakat şu bölümü çok kritik; ''5 yıllık süre boyunca yakın arkadaşlarıma teşekkürler nokta'' diyor. ''Çokça hakkım geçmiştir, haklarını helal etsinler'', ''At izi it izine karıştı, vatandaşlardan rabbim razı olsun'' ifadesi aslında kendisinin tepkisini de ortaya koyuyor.''NACİ AĞBAL SONRASI BU TİP BİR İSTİFA BEKLENİYORDU''Zamanlama açısından bakıldığında Naci Ağbal'ın Merkez Bankası Başkanlığına atanması sonrasında, ikili arasında gerginlik olduğu iddia edildiği için bu tip bir istifanın gelmesi de beklenen bir gelişme olarak konuşuluyordu.Geçmişte Sayın Ağbal'ın da daha keskin bir göreve getirileceği konuşulmuştu ama böyle bir tercihte bulunulmadı. Albayrak görevine devam etti. Onun sonrasında bu iddialar hep konuşuldu. İçeride çok güçlü bir ekibi var Albayrak'ın. Ağbal'ın da var başka gruplar da var. Bu gruplar arasında bir çekişme olduğu çok sık konuşuldu.Merkez Bankası Başkanı'nın Erdoğan tarafından atandığı çok net. Albayrak'a rağmen...''AĞBAL'IN AÇIKLAMASI ÇOK ANLAMLI''Ağbal'ın ''Ben geldim'' anlamında erken saatlerde açıklama yapması da zamanlama açısından çok önemli.Şimdi, ''Maliye Bakanı kim olur kim olmaz'' tartışmaları var. Bir sürü isimden bahsediliyor. Mehmet Şimşek, Ersin Özince deniyor. Birçok isim var.Ancak şurası bir gerçek ki, Ağbal'ın ataması üzerinden gelecek ismi düşünmemiz gerekiyor. Beraber çalışabileceği, rakip olmayacağı, Ağbal'ın da gölgesinde olmayacağı bir tablo oluşması gerekiyor.Ağbal, Albayrak'ın gölgesi altındaydı. Şimdi rahat çalışacağı bir ortam sağlanacaktır. Tablo çok karışık. Soylu'nun istifa sürecinde 2 saat içinde süreç bitmişti. İçeride ikna çlaışmalarının tablonun ne şekilde devam ettirileceğini görüşülüyor olabilir.''İSTİFA HABERİ KESİN...''İstifa kesin. Çünkü siyasetin içinde önemli isimler kalmasını da istiyor. AK Parti içinde siyasetin merkezinde olduğunu bildiğimiz isimlerin gitmemesi yönündeki açıklamalarına baktığımızda istifanın kesin olduğunu görüyoruz.Artık bu saatten sonra çok uzadığı için, Ağbal'ın sabah yaptığı açıklama belirleyici. Bu açıklama istifanın geri dönmeyeceği şeklinde değerlendirilebilir.Normal bir açıklama ama kritik saatlerde yapması çok anlamlı...''İSTİFA KARARI ÖĞLEDEN SONRA NETLEŞECEK''Az önce bir mesaj geldi, Berat Albayrak'ın durumunun öğleden sonra netleşeceğini öğrendim.'' cumhuriyet.com.trDoğanlar Apartmanıgörevlisi Mustafa Turbaş,çıkan cesetleri tek tek teşhişederek yakınlarına bildiriyor
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Doğanlar Apartmanı görevlisi Mustafa Turbaş, çıkan cesetleri tek tek teşhiş ederek yakınlarına bildiriyor Deprem anında yıkılan binanın dışında olan ve o anları saniye saniye yaşayan Turbaş, binadan ilk olarak eşi ve çocuğunu kurtardı. Ardından da enkaz altında kalan yaralıların çıkarılmasına yardımcı oldu. Yıkılan apartmanda 8 yıldır çalışan Mustafa Turbaş, en büyük acı ve travmayı cesetlerin teşhisi sırasında yaşadı. AFAD ve polis, enkazdan ölü olarak çıkarılan kişilerin teşhisi için Turbaş’da yardım istedi. 42 dairede yaşayan herkesi tanıyan Turbaş, beton yığınları arasından çıkarılan 14 kişiyi ambulansta tek tek teşhis etti. En büyük acıyı ise ölenlerin yakınlarına verdiği zaman yaşadı. Cesetleri teşhis ederken yaşadığı o anları Cumhuriyet’e anlatan Mustafa Turbaş, “Bina gözümün önünde yıkıldı. O anları unutmak zor. Ambulansa konulan cesetleri ağlayarak teşhiş ettim. 14 kişinin hepsi ile hatıralarım vardı. Kamil bey, Eda hanım ve eşi Ateş bey’i teşhis ederken çok etkilendim. Ben ve eşim onlara daha çok yakındık ve aile dostumuzdu. O haberleri yakınlarına söylemek hiç kolay değildi†dedi. Mehmet İnmezFatsa Belediyesi işlettiği kafeyi 10 yıllığına bedelsiz olarakİlim Yayma Cemiyeti’ne verdi
Fatsa Belediyesi işlettiği kafeyi 10 yıllığına bedelsiz olarak İlim Yayma Cemiyeti’ne verdi Belediye meclis toplantısında Elekçi Kafe’nin İlim Yayma Cemiyeti’ne verilme yetkisi 11 oya karşılık 15 oyla alındı. Karara tepki gösteren CHP Fatsa İlçe Başkanı Murat İnanlı, tahsis işleminin yangından mal kaçırırcasına yapıldığını söyledi. İnanlı, “Meclis gündemi akşam 21.30’da iletildi meclis üyelerine. Nasıl bir istişare kültürü bu? Yangından mal kaçırırcasına. Açıklayın bir hafta önceden. Kamuoyu tartışsın. Vatandaşa soralım. Öyle alalım kararları. Kimin malını kime veriyorsunuz? 10 yıllığına bedelsiz. Bu şehirde kamu için faydalı işler yapan bir sürü başka kurum ve kuruluş var. Kızılay var, Sosyal Hizmetler Müdürlüğü var, Gençlik ve Spor Müdürlüğü var, Atatürkçü Düşünce Derneği var, var da var. Ülkemizi, vatanımızı, topraklarımızı, özgürlüğümüzü borçlu olduğumuz şehit ve gazilerimize ait dernekler var. Bir kez daha yinelemekte fayda var. Fatsa Belediyesi’ndeki ekonomik sıkıntılar ortadayken, belediyenin yaratabileceği her kuruş gelir kalemine ihtiyacı vardır. Söz konusu yer kolaylıkla gelir yaratılabilecek bir yerdir ve Fatsa Belediyesi’nde kalmalıdır†dedi. Cemil CiğerimSaray’ın TCMB başkanınıdeğiştirmesi istifa getirdi. Albayrak, istifasınısosyal medyadan duyurdu
Saray’ın TCMB baÅŸkanını deÄŸiÅŸtirmesi istifa getirdi. Albayrak, istifasını sosyal medyadan duyurdu Döviz kurlarındaki hızlı artış ile birlikte Merkez Bankası (MB) BaÅŸkanı Murat Uysal’ın önceki gün görevden alınması gözleri olası kabine deÄŸiÅŸikliÄŸine çevirirken, dün akÅŸam saatlerinde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, sosyal medya hesabından “istifa ettiÄŸini†duyurdu. Albayrak’ın istifasını Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın da doÄŸruladığı belirtilirken, “Albayrak’ın hesabının hack’lendiÄŸi de†ileri sürüldü. Ancak CumhurbaÅŸkanlığı Sarayı ve AKP çevrelerinde, döviz kurundaki artışla birlikte CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan’ın, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın hazırladığı ekonomi programlarını yeniden deÄŸerlendirdiÄŸi belirtilirken, “piyasalara güven vermek†amacıyla Bakan Berat Albayrak’ı görevden almayı planladığı ve kabinede “geniÅŸ çaplı bir revizyona gidileceÄŸi†de belirtilmiÅŸti. Kulislerde Albayrak’ın “muhalefete koz vermemek adına CumhurbaÅŸkanı yardımcılığı görevine getirilebileceÄŸi†de konuÅŸuluyor. Kulislerde, ErdoÄŸan’ın yaz başından bu yana kabineyi deÄŸiÅŸtirebileceÄŸi konuÅŸuluyordu. Saray’da, Ä°zmir’deki deprem felaketinin “ErdoÄŸan’ın kararını yine bir süreliÄŸine ertelemesinde etken olduÄŸu†dillendirilirken, kabine deÄŸiÅŸikliÄŸinin iÅŸaret fiÅŸeÄŸinin, önceki gün MB BaÅŸkanı Uysal’ın görevden alınmasıyla atıldığına dikkat çekiliyor. Salgının istenilen seviyede kontrol altına alınamaması ve döviz kurlarındaki önlenemeyen artış ile birlikte ErdoÄŸan’ın “Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca hazırlanan ekonomi paketlerini masaya yatırdığı†dillendiriliyor. ErdoÄŸan’ın kabinede de “yeni bir düzenlemeye gidilmesine ihtiyaç duyduÄŸu†konuÅŸuluyor. Buna göre muhalefetin hedefinde olan Albayrak’ın görevden alınacağı ancak “muhalefete koz vermemek adına yeni kabinede bir üst göreve getirilmek istendiÄŸi†dillendiriliyordu.AÄžBAL GELDÄ°, O GÄ°TTÄ°Ancak dün akÅŸam saatlerinde Albayrak, sosyal medya hesabından “istifa ettiÄŸini†duyurdu. Albayrak’ın hesabından, “Yaklaşık 5 yıldır sürdürdüğüm bakanlık görevime saÄŸlık sorunlarım nedeniyle devam etmeme kararı aldım ve zamanımı bana desteÄŸini hiçbir zaman esirgemeyen annem, babam, eÅŸim ve çocuklarıma ayıracağım. Yeni gelen arkadaÅŸlarımız CumhurbaÅŸkanımızın liderliÄŸinde büyük ve güçlü Türkiye hedefine her zamankinden daha kararlı ve emin adımlarla devam edecektir†açıklaması yapıldı. Gazetemiz yazarı Erdal SaÄŸlam, Albayrak’ın, Merkez Bankası BaÅŸkanlığı’na kendisinden habersiz Naci AÄŸbal’ın atanması üzerine istifa kararı aldığını aktardı. SaÄŸlam, “Haberi yokmuÅŸ. Berat Bey ve CumhurbaÅŸkanı arasında gergin konuÅŸma geçmiÅŸ. Fakat ErdoÄŸan’ın bu istifayı kabul etmeyeceÄŸini düşünüyorum. Bence Albayrak da böyle düşünüyor†dedi. Albayrak’ın bu açıklamasının ardından telefonlarını kapattığı kaydedildi. Albayrak’ın “sosyal medya hesabının ele geçirildiÄŸi†iddia edilirken daha sonra ise AKP kanadı “istifayı doÄŸruladı†ancak resmi bir açıklama yapılmadı. Bazı AKP’li isimler istifanın kabul edilmemesi çaÄŸrısında bulundu.CUMHURBAÅžKANI YARDIMCISI MI OLACAK?CumhurbaÅŸkanlığı Sarayı’nda ve AKP içinde, Albayrak’ın “CumhurbaÅŸkanlığı Yardımcılığı’na getirileceÄŸi, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na ise Naci AÄŸbal gibi ekonomi ile ilgili çalışmaları bulunan bir ismin atanabileceÄŸi, böylece piyasalara güven telkin edileceÄŸi†de dile getiriliyor. Böylece, gerek uluslararası kredi derecelendirme kuruluÅŸlarının Türkiye notunun yükselebileceÄŸi, gerekse iç piyasalardaki taÅŸların yeniden yerine oturtulabileceÄŸi deÄŸerlendiriliyor.SOYLU DA GÃœNDEMDEOlası kabine deÄŸiÅŸikliÄŸinin geniÅŸ çaplı gerçekleÅŸtirileceÄŸi ve İçiÅŸleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da görevden alınacağı kaydediliyor. Salgın tedbirleri konusunda mart ve nisan ayında, Bakan Soylu ile SaÄŸlık Bakanı Fahrettin Koca arasında “anlaÅŸmazlık yaÅŸandığı†belirtilmiÅŸ ve Soylu istifa etmiÅŸti. Ancak CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, Soylu’nun istifasını geri çevirmiÅŸti. Ancak kulislerde ErdoÄŸan’ın “Soylu’nun bu davranışını bir kenara not ettiÄŸi†konuÅŸuluyor. Öte yandan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin de görevden alınabileceÄŸi ileri sürülüyor.CHP’DEN ERKEN SEÇİM ÇIKIÅžIAlbayrak’ın istifa paylaşımının ardından CHP’den ilk açıklama Genel BaÅŸkan Yardımcısı Gökçe Gökçen’den geldi. Gökçen, “Bu panayırdan sıkıldık. Bir an önce erken seçim†dedi. CHP Sözcüsü Faik Öztrak ise “Saatlerdir Hazine ve Maliye Bakanı istifa etti mi belli deÄŸil. Aile kavgası ekonomiyi batırıyor. Milletimiz tek adam rejiminin kaprislerini çekmek zorunda deÄŸil†ifadelerini kullandı.KABÄ°NENÄ°N EN ÇOK ELEÅžTÄ°RÄ°LEN BAKANLARINDANDIBerat Albayrak’ın iki yıllık Hazine ve Maliye Bakanlığı sürecinde alım gücü erirken, zamlar hız kesmedi. Son bir yılda döviz kurları yüzde 50’nin üzerinde arttı. Asgari ücretlinin maaşı yıl başından bu yana ortalama 100 dolar eridi. Albayrak, 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’den milletvekili seçilmiÅŸti. 1 Kasım genel seçimleri sonrasında Ahmet DavutoÄŸlu baÅŸbakanlığında kurulan 64. hükümette Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na getirildi. Binali Yıldırım tarafından kurulan 65. hükümette bu görevine devam etti. 2017’de yapılan referandumda kabul edilen CumhurbaÅŸkanlığı Hükümet Sistemi sonrasında, 2018 genel seçimlerinin ardından kurulan 66. hükümette Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine atandı.- Görev süresi boyunca sıkça eleÅŸtirilen Albayrak’ın, Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanmasının finans çevrelerini tedirgin ettiÄŸi ve bir siyasinin elinde çok fazla güç toplanmasına yönelik endiÅŸeleri artırdığı yönünde yorumlar yapılıyordu. - ÖrneÄŸin 27 Ekim’de yapılan, yabancı yatırımcılarla bir araya gelinen bir toplantıda, yatırımcıyı rahatlatacak açıklamalar yapması beklenirken, Albayrak zaten güven duymadığı için Türkiye’den kaçan yabancı yatırımcıya “Türkiye’nin ne kadar avantajlı bir ülke olduÄŸu†gibi içi boÅŸ söylemlerde bulunmuÅŸtu. Uluslararası yatırımcı ve sektör temsilcilerine yaptığı sunumların hiçbir zaman ikna edici bulunmadığına iliÅŸkin eleÅŸtiriler basında sıkça yer aldı. - Albayrak, döviz kurundaki dalgalanmaya iliÅŸkin geçen sene “Kurun yükselmesini daha çok beklersiniz†tarzındaki söylemini, bu yıl “Kura bakmıyorum, benim için hiç önemli deÄŸil†söylemine bırakmıştı. - Albayrak, son aylarda TL’deki tarihi deÄŸer kaybına ve bunun yol açtığı fahiÅŸ zamlara yönelik “Dolarla mı maaÅŸ alıyorsunuzâ€, “Kur benim için önemli deÄŸil, hiç oraya bakmıyorum†demesi tepki çekmiÅŸti. Kurdaki mevcut seviyenin “rekabetçi kur†olduÄŸunu ileri sürüyordu. - Güven endeksindeki ufak bir kıpırdanmada Albayrak’ın söylemleri ÅŸu ÅŸekilde oluyordu: “Son gelen veriler ekonomimizin büyüme patikasına girmesini destekleyecek ÅŸekilde rotasında ilerlediÄŸini gösteriyor.â€Â - Albayrak’ın, Kanal Ä°stanbul güzergâhında, yaklaşık 13 dönüm arazi satın aldığı, bu satın almanın projenin duyurulduÄŸu 2011 yılından bir yıl sonra gerçekleÅŸtiÄŸi yönünde bir haber gazetemizde yayımlanmıştı. ‘Damat Ä°ÅŸi Biliyor’ baÅŸlığıyla yayımlanan haberimizde, ÅŸu anda tarla olarak görünen arazinin Çevre ve Åžehircilik Bakanlığı tarafından Kanal Ä°stanbul için yapılan planda “konut alanı†sınırları içinde kaldığı belirtilmiÅŸti. Selda GüneysuÄ°liÅŸkilerde lider etkisi sona erdi
Ä°liÅŸkilerde lider etkisi sona erdi ABD’de baÅŸkanlık seçimlerinde sonuçların netleÅŸmesinin ardından Joe Biden döneminde TürkAmerikan iliÅŸkilerinin nasıl ÅŸekilleneceÄŸi tartışılıyor. Eski DışiÅŸleri Bakanı Şükrü Sina Gürel, Trump döneminde olduÄŸu gibi ABD ile iliÅŸkileri liderler düzeyinde sürdürmenin mümkün olmayacağına dikkat çekerek “Türkiye’nin bu dönemde hem ABD ile kurumsal düzeyde iliÅŸki yürütmek hem de bölgesel iliÅŸkilere daha fazla ağırlık vermek ve gerçekçi deÄŸerlendirmeler yapmak zorunda kalacağını düşünüyorum†dedi. Emekli büyükelçi Uluç Özülker ise “Biden’ın, Türkiye’nin jeostratejik önemi ve Türkiye’nin Avrasya boyutunda ilerlemesinden endiÅŸe duyarak Türkiye ile daha dengeli bir politika kurup kurmayacağını zaman gösterecek†diye konuÅŸtu.ÅžAHISLAR ÃœZERÄ°NDEN Ä°LÄ°ÅžKÄ° MÃœMKÃœN DEĞİLEski DışiÅŸleri Bakanı Şükrü Sina Gürel, Biden döneminde ABD’nin Türkiye’ye yönelik tutumunda temelden bir deÄŸiÅŸiklik olmayacağını belirterek “ABD, OrtadoÄŸu, Suriye, DoÄŸu Akdeniz ve Karadeniz’de Türkiye’ye karşı ne yapmaya çalışıyorsa bunları sürdürecektir†dedi. Son dönemde TürkAmerikan iliÅŸkilerinin ABD BaÅŸkanı Donald Trump ile CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan arasındaki kiÅŸisel iliÅŸki üzerinden yürütüldüğüne dikkat çeken Gürel, şöyle devam etti: “Trump, mektubunda, ‘GeçmiÅŸte senin sorunlarının bazılarını çözmek için epey çabaladım’ diyor. Demek ki bazı meseleler kapatılmış, bazıları açılmamış. Dolayısıyla yeni dönemde bu meselelerin yeniden açılması ihtimali var. ABD, Trump’ın iradesiyle Türkiye’yi yönetenlere her istediÄŸini yaptırdı, harekâtları durdurdu, Brunson serbest kaldı, Trump’ın ricasıyla gerçekleÅŸmeyen bir iÅŸ olmadı. Herhalde böyle bir dönem sona erecek. ABD yeniden kurumlar düzeyinde muhatap alınması gereken bir devlet haline geliyor. Türkiye’nin de buna ayak uydurması gerekiyor. Çünkü Türkiye’yi yönetenler de ÅŸimdiye kadar kurumları hiçe sayarak ‘şahsımın devleti’ halinde Türkiye’yi yönetmeye çalıştılar. ABD ile ÅŸahıslar üzerinden iliÅŸki sürdürülmesi pek mümkün görünmüyor.â€ATLANTÄ°K ÖTESÄ°NDEN BEKLENTÄ° YOKABD’de yeni dönemde kurumlar arası dengenin önem kazanacağını söyleyen Gürel, “Bu kapsamda Türkiye’ye yönelik de dengeli bir yaklaşım benimsenebilir. Türkiye böyle dengeli bir iliÅŸki için çabalamalı, fakat aynı zamanda bölgedeki iliÅŸkilerimizi ilerletmeye, her zamankinden çok önem vermeliyiz. Burada bölgesel iliÅŸkileri Türk dış politikasının merkezine oturtmaktan söz ediyorum. Türkiye’nin artık Atlantik ötesi iliÅŸkilerden umabileceÄŸi bir ÅŸey yoktur. Trump da Biden da olsa bunlardan umacak fazla bir ÅŸey yoktur†diye konuÅŸtu.TÃœRKÄ°YE Ä°LE DENGELÄ° POLÄ°TÄ°KA Ä°ZLEYEBÄ°LÄ°REmekli büyükelçi Uluç Özülker, Biden’ın Suriye, Yunanistan, DoÄŸu Akdeniz ve diÄŸer tüm meselelerdeki tutumuna bakıldığında Türkiye karşıtı bir konumda olduÄŸunu belirtti. Trump-ErdoÄŸan diyaloÄŸuna dikkat çeken Özülker, “Trump, Türkiye’ye çok yakın dost filan deÄŸildi ama gerektiÄŸinde liderler arasında diyalog kurulabiliyordu†dedi. “Gelenle gidenin birbirini aratmayacağını†dile getiren Özülker, Biden ile diyaloÄŸun nasıl oluÅŸabileceÄŸi konusunda ise ciddi bir soru iÅŸareti bulunduÄŸuna dikkat çekti. Türkiye’nin kendi bölgesinde önem taşıyan ve jeostratejik ağırlığı olan bir ülke olduÄŸuna dikkat çeken Özülker, şöyle devam etti:RUSYA VE ÇİN FAKTÖRÜ“Türkiye’nin Rusya’yla yakınlaÅŸması ve Çin’le iliÅŸkilerini geliÅŸtirmesi Biden için çok arzu edilecek ÅŸeyler deÄŸil. Dolayısıyla denge politikası içinde kendi ÅŸahsi görüşlerini bir noktada törpülemeye çalışarak acaba Türkiye’yi topyekûn kaybetmeden iliÅŸkileri nasıl götürebiliriz arayışına girer mi diye bir düşünce içinde olmak da mümkün. Çok temkinli konuÅŸuyorum. Biden’ın, Türkiye’nin jeostratejik önemi ve Türkiye’nin Avrasya boyutunda ilerlemesinden endiÅŸe duyarak Türkiye ile daha dengeli bir politika kurup kurmayacağını zaman gösterecek.†“Biden’ın çevresindeki isimlere bakıldığında da oradan Türkiye lehine bir ÅŸey çıkmayacağı görülüyor. Çok iyimser deÄŸilim†diyen Özülker, OrtadoÄŸu’da daha müdahaleci politikalar izleyebileceÄŸine de iÅŸaret ederek “Biden döneminde ABD’nin AB ile iÅŸbirliÄŸini artırması, NATO’yu deÄŸiÅŸik bir boyutta kullanmaya baÅŸlaması muhtemel. OrtadoÄŸu konusunda Trump’a göre daha sert politikalara yönelecektir. Ä°ran’la bir yumuÅŸama gelecektir fakat OrtadoÄŸu’ya yeniden asker göndermek de dahil çok yönlü bir deÄŸiÅŸim beklenmelidir. ABD, iÅŸi ‘Biat etmiÅŸ bir Türkiye istiyorum’ havasına sokarsa Türkiye biat etmeyecektir†dedi. Hüseyin HayatseverAtaç’tan Jeffrey yorumu: 'Gelen gideni aratabilir'
Ataç’tan Jeffrey yorumu: 'Gelen gideni aratabilir' Uluslararası Güvenlik Analisti Kaan Kutlu Ataç, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin istifasını değerlendirdi ve yerine geleceği konuşulan Joel Rayburn’u anlattı. İstifa eden Jeffrey’nin iki önemli özelliğine işaret eden Ataç, “Sahayı okuma açısından profesyonel bir ‘diplomat askerdi.’ Türkiye’nin Kuzey Suriye’yle olan ilişkisi konusundaki tutumu da önemliydi. Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un kitabına göre, ABD’li yetkililer Jeffrey’i Türkiye’ye yardımcı olan bir kişilik olarak görüyor ve bu durumdan rahatsızlık duyuyor. Kitaba göre Jeffrey, Türkiye’yi “güvenilir bir NATO ortağı tanıyor ve Kürt grupları fazla sevmiyor. Bu konuda Jeffrey’e eleştiri getiriyorlar†diye konuştu.‘KARŞIDAN BAKAN BİR İSİM...’Jeffrey’nin yerine getirileceği konuşulan yardımcısı Joel Rayburn’e de değinen Ataç, “O da asker kökenli bir isim. Suriye Özel Temsilcisi’ydi. Jeffrey’nin gitmesi Türkiye’yle ikili ilişkileri etkilemez. Fakat Türkiye’yi anlayabilecek birini bulmak konusunda sıkıntılar yaşanabilir. Rayburn’ün meslek hayatının önemli bir süreci Irak’ta geçti. Arap ve Kürt yapılarına yakındı. Türkiye’nin milli çıkarları olduğunda masanın karşısında oturuyordu. ABD dışişlerinde, ‘asker diplomat’ kimliğini taşıyan insanların Türkiye’nin çıkarlarının olduğu coğrafyada çok önemli görevlere geliyor olmasına dikkat etmek gerekiyor†diye konuştu. Sarp SağkalProf. Dr.Çarkoğlu:‘Yaşadığımız duygusal kutuplaşma’
Prof. Dr. Çarkoğlu: ‘Yaşadığımız duygusal kutuplaşma’ ABD’de çekişmeli geçen seçimlerle birlikte bir kez daha siyaset dilinin toplumdaki kutuplaşmayı derinleştirmesi tartışmaların merkezinde. Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu, siyasi farklılaşmanın nefreti besler halde olduğu, bu yeni “duygusal†kutuplaşmanın görüş farklılıklarının ötesine geçtiği görüşünde. Çarkoğlu, “Türkiye’de de ABD’ye benzer bir kutuplaşma var. Hatta bu kutuplaşma uzun zamandır ideolojik siyasa tercihi farklılıklarından çok duygusal temellerde gelişmekte. Bizde de AK Partililerin CHP’li arkadaşları, CHP’lilerin de AK Partili dostları olmadığı söylenebilir... İş dünyasında da komşuluk ilişkilerinde de partizan bir ayrımın oluşmakta olduğunu söylemek abartmak mı olur? Oturduğumuz mahalleler ve hatta siteler ve apartmanlarda partizan çeşitlilik var mı?†diyor.- ABD seçimlerini, tüm dünya bir film gibi izliyor... Kutuplaşma, ötekileştirme söyleminin boyutu, sandığa da meydanlara da yansıdı. Sizce dünyaya "demokrasi" konusunda sık sık mesajlar veren, tartışma yaratan ancak kendisi son dönemin en buhranlı siyasi dönemlerinden birini geçiren ABD’deki seçim sürecine yönelik bu tabloyu nasıl okumak gerek...Çarkoğlu - ABD'de siyaset uzun süredir artan bir şekilde kutuplaşmakta. Nispi temsilin olmadığı, bir oy fazla alanın siyaseten her şeyi kazandığı bir rekabet ortamı bu tür bir kutuplaşmaya çanak tutuyor. Ülkenin geleceğine dair siyasa tercihlerinde farklılaşma da bu “nefret†ilişkisini beslemekte. Ancak bu yeni “duygusal†kutuplaşma görüş farklılıklarının ötesine geçmiş halde. Demokrat ve Cumhuriyetçi seçmenlerin birbirleriyle açıkça bir nefret ilişkisinde olduklarını söyleyen akademik bir yazın oluşmuş durumda. Örneğin her iki parti seçmeni de karşı taraftan biriyle komşu olmak istememekte, onlara güvenmemekte, çocuklarının karşı taraftan biriyle evlenmesini istememekte. Partizan kimlik farkı nedeniyle yardımlaşma, iş ilişkileri ve hatta en temel aile kurma eğilimleri farklılaşmakta.Zaman içinde iki parti seçmeni birbirinden fiziki olarak da uzaklaştı. Yaşam alanları partizan kimlik temelinde farklılaşmakta ve bu da hem karşı partiden uzaklaşmayı getirmekte hem de kimin hangi parti destekçisi olduğunu tahmin olanağını artırmakta. Bu şekilde partizan kamplar, birbirlerine dair değerlendirmelerinde gitgide daha abartılı pozisyonlar almakta ve bu da tartışma ortamını daha germekte. Tipik bir Demokrat ya da Cumhuriyetçinin bu günlerde karşı partiden dostları olduğunu söylemek çok zor.- Peki bu kutuplaşmada medyanın rolünü nasıl yorumluyorsunuz?Gitgide geleneksel çerçeveden kopmakta olan medyanın da bu yeni kutuplaşma ortamını besleyen bir yapısı var. Yeni medya yalan yanlış her tür bilgi ve argümana erişimi kolaylaştırmakta ve partizan manipülasyona olanak sağlamakta. Başkan Trump’ın pek çok paylaşımının Twitter tarafından bloklanıp uyarı mesajları konmasının temel nedeni bu. Ancak başkan dışında da pek çok kişinin ve çevrenin yaydığı yalan ve yanlış bilgi duygusal kutuplaşmayı artırmakta. Örneğin ABD’de Fox ya da CNN kanallarını seyretmek, alınan haber ve yorumların tam anlamıyla zıtlaşması sonucunu doğururuyor. Birinde son seçimin “çalındığı†fikri işlenirken diğerinde bu seçim yolsuzluklarına dair hiçbir kanıt olmadığı görüşü hakim. Bu ortamın kısa sürede normalleşmesi mümkün değil. SORUŞTURMA AÇILABİLİR Geçmişte de benzer seçim sorunları yaşanmıştı. 2000 seçimlerinde, Florida seçimleri ancak Yüksek Mahkeme’de sonuçlanabilmiş ve Aralık ayına kadar süren bu hukuk süreci Demokrat Al Gore’un yenilgiyi kabul etmesiyle bitirilebilmişti. Son seçimin birkaç binlik farklarla kazanılmasını şaşırtıcı buluyoruz belki. Ancak 2000 yılındaki Florida seçimi, 537 oy farkla George W. Bush tarafından kazanılmıştı. Bundan önce de 1960’ta Richard Nixon, John F. Kennedy’e yine çok az farkla kaybetmişti. O zaman da özellikle Chicago’daki seçim pratiklerine itiraz etmeyi düşünen Nixon, sonuç olarak itiraz etmemiş ve yenilgiyi kabul etmişti. Bu kararın ardında Nixon’un uzun dönemde yeniden aday olabileceğini düşünmesinin yattığı söylenir. Nitekim Nixon, daha sonra 1968 seçimlerini kazanmıştır. Bu sefer de Trump’ın 2024’deki seçimleri düşünerek olası itiraz sürecini çok uzatmaması beklenir. Ancak öte yandan, Trump’ın seçimin hemen ardından hakkında açılabilecek soruşturmalardan başının çok ağrıyacağı konuşulur oldu bile. Bu soruşturmalar ve bunlar sonucunda siyasi kariyerinin bitme olasılığı Trump’ın itiraz sürecini de uzatması sonucunu doğurabilir. Kısacası, seçimlerin çok yakın sonuçlanması Amerikan tarihinde yeni değildir. Seçim sisteminin çokluk mantığı ve seçim yönetiminin eyaletlere bırakılmış olması itiraz sürecini her zaman öne çıkarmıştır. Bu seçimde, geçmişte hiç görülmemiş olan, Trump’ın yazılı olmayan centilmenlik kurallarını da tanımayarak mahkeme sürecini beklenmedik şekilde uzatma olasılığıdır.  ‘İSTANBUL SEÇİMİNİ ANIMSATTI’- Kimi yorumda ABD seçimlerinin, Türkiye’de yaşananları anımsattığına değiniliyor... Katılıyor musunuz?Türkiye’de de Amerika’ya benzer bir kutuplaşma vardır. Hatta bu kutuplaşma uzun zamandır ideolojik siyasa tercihi farklılıklarından çok, duygusal temellerde gelişmekte. Bizde de AK Partililerin CHP’li arkadaşları, CHP’lilerin de AK Partili dostları olmadığı söylenebilir. Kaç CHP’li ailenin çocukları eşlerini MHP’li ya da AK Partililer arasından seçiyor? İş dünyasında da komşuluk ilişkilerinde de partizan bir ayrımın oluşmakta olduğunu söylemek abartmak mı olur? Oturduğumuz mahalleler ve hatta siteler ve apartmanlarda partizan çeşitlilik var mı? 31 Mart İstanbul seçimleri ardından yaşadıklarımızın son Amerikan seçimlerindeki tartışmaları anımsattığı da bir gerçek. Seçimlere hile karışmış olduğu konusundaki kanaat hemen tümüyle partizan temelde şekillenmişti. CHP’liler hile olmadığına inanırken AK Partililer de tam tersi görüşteydi. Trump’ın birkaç eyaletteki yakın sonuçlar ve oy sayım sürecine itirazları da İstanbul seçimlerinden sonra AK Parti teşkilatının vermiş olduğu tepkilere benzemekte. Ancak bizde ABD’den farklı olarak gayet merkezi bir seçim yönetim mekanizması vardır. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) gibi bir kurum ABD’de yok. Sonuç olarak itirazlar her eyalette farklı bir hukuki süreç içerisinde sonuçlandırılmak durumunda. Bunun mantığını Türkiye’den bakınca anlamak zordur. Ancak hangisinin demokrasinin karşı karşıya olabileceği tehditlerin bertaraf edilmesinde daha etkili olduğu konusunda çabuk karar vermemeliyiz. ‘ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİ YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ’YSK’nin merkezi olması bir avantaj gibi görünse de tarafsızlığı sorgulanır olunca süreç Türkiye’de çok sancılı işlemiştir. Merkezi seçim idaresi ve hukuki süreç özellikle muhalefet için pek çok zaman, içinden çıkılması çok zor ve tarafgir müdahalelere açık bir seçim süreci oluşturmakta. Bu sürecin gelecekte daha iyi işleyebilmesi için Mart 2018’de bir oydaşma olmaksızın yapılan seçim kanunu değişiklikleri ve öncesinde seçimlerin yönetimini de doğrudan ilgilendiren anayasa değişikliklerinin tekrar gözden geçirilmesinde fayda var.Bu son değişikliklerle seçim yönetimi gayet merkezi olmuş ve muhalefet tarafından tarafgir olarak görünen bir yapıya bürünmüştür. Demokratik seçimlerin oyun kuralları sayılabilecek bu düzenlemelerin Meclis’te geniş bir oydaşma ile yeniden şekillendirilmesi gerekir. Aksi taktirde önümüzdeki ilk seçimde İstanbul’da yaşanana çok benzer yeni sorunlarla karşılaşılmasını beklemek gerekir. Burada seçim ortamı oluşmadan bir yeni yasa yapım süreci oluşması en doğru yol olacaktır. Oyun kuralları hakkında iktidar ve muhalefet anlaşamadığı sürece seçimlerin meşruiyeti hep sorgulanacak ya da İstanbul’da olduğu gibi süreç uzayacak ve siyasal tercihler bu zorlama süreç içinde şekillenecek, kutuplaşma hep artma eğiliminde kalacaktır. Bu ülke demokrasisini yıpratacak ve hatta seçimlerden uzaklaşma sonucunu da doğurabilecektir ki, bu belki en büyük tehlikedir. - ABD seçimlerinde kazanan kim olursa olsun gelinen süreçte tarafların böylesine kutuplaşmaya yönelmesi demokrasiyi bir çıkmaza mı sokmuştur?.. Partizan yaklaşımların azaltılması yakın gelecek için mümkün müdür?ABD ve Türkiye’de gözlenen duygusal kutuplaşma ya da partizan nefret ilişkisi kısa dönemde oluşmadığı gibi kısa dönemde de ortadan kaybolmayacaktır. Üstelik bu süreci besleyen yapıların değişmekte olduğunu da gözlemiyoruz. Bunların en başında lider kadroların siyasal söylemlerini yumuşatmaları gelir. Liderlerin birbirlerine hitaplarında kullanmakta oldukları söylemi çocuklarımıza açıklamak zorunda kalınca yüz kızartıcı terimlerle karşılaşmıyor muyuz? Bu söylemin halk arasında partizan hitaplarda ne derece yaygın olduğunu bilmiyoruz. Ancak davranış ve tutumların partizan farklılaşmaları yansıtıyor olduğunu çıkarabiliyor ya da tahmin ediyoruz. Yeni Başkan Biden, çoktan herkesin başkanı olmak istediğini söyledi. Bu, bize hatıralarda kalmış olan balkon konuşmalarını anımsattı şüphesiz. Bu olumlu tavrın Türkiye’de devam edemediğini gördük. Bir tehdit söylemi ve beka sorunsalı etrafında kutuplaştırıcı bir tonda yürütülmüş olan İstanbul kampanyasının AK Parti açısından işlememiş olduğu aşikârdır. Bu açıdan kutuplaştırıcı söyleme nasıl direnilebileceğinin örneklerini yerel seçimlerde gördük. Yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerinde de benzer bir kampanya pozisyonlaşmasına gidilebilir. Aynı sonuçları bu seçimlerde de alıp almayacağımızı göreceğiz.  ‘PRAGMATİK POLİTİKALAR SÜRER’Yeni Başkan Biden’ın dış politikasının demokrasi etrafında şekilleneceğine dair iddialarını safdilli bulanlar çok oldu. Elbette ABD’nin askeri rejimlere ve demokrasi dışı politikalara destek vermiş olduğu aşikardır. Tek başına süper güç konumundaki ABD’nin pragmatik politikalar izlemekten kaçınmayacağını yine beklemeliyiz. Ama Türkiye olarak demokrasiye verilen bu ilkesel de olsa önceliği küçümser bir tavır almamız düşündürücüdür. Bizimle olan ilişkilerinde ABD’nin her zaman demokratik prensiplerden hareket etmesini beklemek saflık değil sadece ilkeli bir duruş olabilir. Bundan çekinmek değil bunu her şekilde yüksek sesle beklemek doğru olandır. Bunun tersi eğilimlere karşı durmak da yine aynı duruşun bir uzantısı olacaktır.‘KARŞILIKLI TAVİZ GEREKİR’- Trump döneminde Türkiye-ABD ilişkileri inişli çıkışlı süreçlerdeydi. Biden’lı dönem için görüşünüz nedir?Trump, kurumları kullanma yeteneği olmayan ve ideolojik olarak da bu kurumlara karşı bir tavır benimsemiş olan bir başkandı. Kendi kişisel inisiyatifini öne çıkarıp kurumsal süreçleri ve ilişkileri ikinci plana iten bir başkanlığı oldu. Bunun nedense Türkiye’nin avantajına olduğu yönünde bir görüş Türkiye’de öne çıkıyor şu aralar. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kişisel düzeyde bir ilişki sürdürebilmiş olması sanki Türkiye’nin çıkarlarını desteklermiş gibi anlatılıyor. Oysa bunun gerçekle hemen hiç alakası yok. Rahip Brunson krizinin çözümünde Trump ile bir irtibatın olması çözümü kolaylaştıran bir etki yapmış olabilir. Ancak bu krizin tırmanması ve ekonomiyi derinden etkileyen bir düzeye erişmesi de yine Trump’ın Twitter mesajları ile olmuştur. Keza Türkiye’nin S-400 sistemini alması neticesinde F-35 projesinden çıkarılmasında bu iyi ilişkilerin etkisini görmedik. Benzer şekilde ABD’nin Güney Kıbrıs’a silah satmaya başlama kararı, Doğu Akdeniz, Suriye ve Libya sorunlarında Türkiye’nin tutumu ile ABD arasında ciddi farklılıkların devam etmesinin önüne de Trump ile olan iyi ilişkiler geçemedi. ABD başkanlarının telefonunuza çıkmamayı tercih etmeleri elbette bir sorundur. Ancak bu sorun kişisel ilişkilere indirgenerek çözülemez. Biden yerine Trump’ın özellikle AK Parti çevrelerince benimsenmesinin ana nedeni Biden’ın açık seçik Türkiye’yi bir demokrasi olarak görmeyen Demokrat Parti ileri gelenlerinden biri olmasıdır. Obama döneminde özellikle başarısız darbe girişimi ve ardından Fethullah Gülen’in iade taleplerinin geri çevrilmesi Türkiye-ABD ilişkilerini iyice zora sokmuştu. Biden’ın da Başkan Obama’nın sağ kolu olduğu düşünüldüğünde benzer politika tavırlarının devam edeceği beklentisi Türkiye’de dış politika çevrelerinde tedirginlik yaratıyor olabilir. Ancak unutmamak gerekir ki Obama’nın ardından gelen Trump döneminde de gerek Gülen’in iadesi gerekse diğer konularda hemen hiç ilerleme kaydedilmedi.Yeni Başkan Biden’ın kurumları öne çıkaran, Dünya Sağlık Örgütü, BM ve NATO gibi kurumlar üzerinden Amerikan dış politikasını geliştirmeyi öngören tutumu Türkiye için daha tahmin edilebilir ve sürekliliği sağlanabilir bir yeni dış politika duruşu olabilir. Ancak burada unutulmamalı ki özellikle dış politika karşılıklı tavizler üzerine inşa edilir. AK Parti’nin ilk dönemlerinde vurguladığı kazan-kazan oyunu yerine kazan/kaybet oyununa takılı kalırsak işimiz zora girecektir. Türkiye’nin vermesi gereken karar dış politikasını Batılı müttefikleriyle çatışmaya girmekten çekinmeyen bir diretme etrafında mı, yoksa NATO ve AB gibi uzun dönemli işbirliklerinin sürekliliği ve geliştirilmesinin ana dış politika önceliği olduğu bir çerçevede mi geliştireceğidir. Gerek Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, İsrail ve Ortadoğu geneli ile İran, gerek Rusya, Kafkaslar politikalarında Türkiye elbette kendi çıkarlarını gözetecektir. Ancak AB ilişkilerinin görece kısa soluklu sorunlar karşısında ikinci plana düşmesine göz mü yumulacaktır? Bunları yaparken ilk yolu seçmekte olduğu intibaı yerleşirse kim başkan olursa olsun ABD ile iyi geçinmek zor olacaktır. Mine EsenSağlık Bakanlığı’nın‘Sahada işe yaramaz’dediğiüründen MSB 15 bin adet aldı
Sağlık Bakanlığı’nın ‘Sahada işe yaramaz’ dediği üründen MSB 15 bin adet aldı Sağlık Bakanlığı’nın “işe yaramayacağı†ve “yan etkileri nedeniyle sahada kullanılmasının uygun olmayacağı†uyarılarına karşın Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) talebiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) kullanması için 15 bin adet alınan kanama durdurucu ürünlerin, çatışmalarda kullanılmak üzere sağlık çantasına konulduğu ortaya çıktı. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Tıbbi İlaç ve Cihaz Kurumu’nda (TİTCK) kaydı ve kalite belgesi bulunmayan kanama durdurucu söz konusu ürünün askerler üzerinde kullanılmaya başlandığını iddia etti. MSB’nin talebiyle Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) tarafından yapılan ihalede, Sağlık Bakanlığı’nın uyarılarının göz ardı edildiği ortaya çıktı. TSK tarafından sahadaki çatışmalarda kullanılmak üzere hazırlanan sağlık çantalarının içerisinde yer alan kanama durdurucu ürünün hiçbir izin ve gerekli kayıtlarının olmadığı iddia edildi. CHP’li Murat Emir, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) üzerinden başvuru yapan bir yurttaşa verilen yanıtla skandalın ortaya çıktığını kaydetti. Emir, “SSB, MSB’nin talebi üzerine kanama durdurucu ürünün bulunduğu çantadan 15 binin üzerinde alım yaptı. Bir vatandaşın ürün güvenliği ile ilgili CİMER’e yaptığı başvuruya verilen yanıtta “TÜBİTAK katkıları’, ‘klinik çalışmalar’, ‘bilimsel yayınlar’ gibi ifadeler kullanılmış ama sunulan tek belge, zaten her ürünün üretim sürecinde alması gereken TSE Kalite Yönetim Sistemi belgesi olmuş. Bugüne kadar yalnızca fare deneyleri yapılmış ürünün içerisinde etken madde olduğundan bu etken madde ile ilgili de Sağlık Bakanlığı ruhsatı gerekiyor. SSB’nin yanıtına göre ürünün bu ruhsatı da yok. Konuyu daha da araştırdığımızda ürünün barkod numarasından TİTCK’e yapılması gereken Ürün Takip Sistemi (ÜTS) kaydının da yapılmadığı bilgisine ulaştık†dedi.BAKANLIK UYARDICHP’li Emir, kanama durdurucu ürünün CE belgesinin olmadığını, TİTCK kaydı ile Sağlık Bakanlığı ruhsatının olmamasının yanı sıra ürünün üretim yerinin de belli olmadığını kaydetti. Emir, böyle bir ürüne ihtiyaç varsa TİTCK’de kayıtlı onlarca ürün bulunduğuna işaret ederek, “Kayıtlı ürünler arasından neden seçim yapmıyorsunuz da kaydı olmayan bir ürüne yöneliyorsunuz?†diye sordu. Emir; Sağlık Bakanlığı’nın görüş talebi üzerine, 6 Mart 2018 tarihli yazısında, “Ürünlerin gerek savaş yaralanmalarında klasik yöntemlere üstünlük sağlamaması, gerekse olası yan etkilerinden dolayı daha sonra uygulanacak cerrahi müdahaleyi ve tedaviyi olumsuz etkileyebilme potansiyeli nedeniyle hastane öncesinde (sahada) kullanımı uygun görülmemiştir†ifadelerinin yer aldığını aktardı. İhaleyi yapan SSB’nin CİMER’e verdiği yanıtta ürün için “Gülhane Tıp Fakültesi uzmanlarınca teyitli†ifadesini kullanıldığına dikkat çeken Emir, “Devlette ‘uzman teyidi’ diye bir belge olmaz. Üstelik Gülhane teyitli dedikleri ürün için TİTCK, 8 profesör, 6 doçentin imzasıyla hazırladığı raporda ‘Sahada işe yaramaz, almayın’ demiş. Bu skandalın arkasında kimler var, MSB açıklamalı†çağrısında bulundu. Emir, “Hiçbir kalite belgesi olmayan bir ürünü askerler üzerinde nasıl denersiniz? MSB bu ürünü hangi kriterlere göre aldı, yalnızca fareler üzerinde deneyi yapılmış ürünü askerler üzerinde nasıl kullanabiliyor? Hepimizin gözbebeği olan TSK’ye bu ihaneti yapanlar hakkında adli süreçlerin başlatılmasını talep ediyoruz†diye konuştu. Mahmut Lıcalı