News - Haberler
Burhan Kuzu yalnız değil miydi?
Burhan Kuzu yalnız deÄŸil miydi? Türkiye, Avrupa'nın Meksikası... Bir yılda tüm AB ülkelerinde yakalanan uyuÅŸturucunun üç katından fazlası Türkiye’de ele geçiriliyor. Gazeteci Timur Soykan, yeni kitabı 'Baronlar Savaşı'nda “Narcos Türkiye’ diye bahsettiÄŸi, yeraltı dünyasının en karanlık noktasında Türkiye merkezli baronların altı yıldır süren kanlı savaşını anlatıyor. Cumhuriyet gazetesi olarak ortaya çıkardığımız ZindaÅŸti olayı kitabın merkezde... Soykan'a göre, "ZindaÅŸti hakkındaki tüm suçlamalar bir dosyada birleÅŸtirilirken Avukat Kudbedin Kaya cinayeti ayrı tutuluyor. Israrla bu suçlama ZindaÅŸti’ye yöneltilmiyor. Bu suçlama yapılsa ZindaÅŸti tahliye edilemezdi. Burhan Kuzu hayatını kaybetmese belki bu konuda daha detaylı bilgiler verecekti. Tüm bunlar ZindaÅŸti’nin bırakılmasında Burhan Kuzu’nun yalnız olmadığı, çok daha büyük bir organizasyonun olduÄŸu şüphesini doÄŸuruyor."/Archive/2020/11/11/022625498--1205311876.jpeg- Timur, kitabında “Narcos Türkiye’ diye bahsettiÄŸin, yeraltı dünyasının en karanlık noktasında Türkiye merkezli baronların altı yıldır süren kanlı savaşını anlatıyorsun. Cumhuriyet gazetesi olarak bizim üzerinde çok durduÄŸumuz ZindaÅŸti olayı merkezde... Önce ÅŸunu sorayım: Sana göre, tüm bu yaÅŸananlar, “2. Susurluk Skandalıâ€... Neden böyle düşünüyorsun?Susurluk kazasında ölen mafya mensubu, polis ÅŸefi ve yaralanan milletvekili, devlet-mafya-siyaset üçgenini ortaya koymuÅŸtu. 2014’te Yunanistan’da 2.1 ton uyuÅŸturucunun yakalanmasından sonra baÅŸlayan baronlar savaşı da çok önemli bilgilerin resmi evraka girmesini saÄŸladı. UyuÅŸturucu baronu olduÄŸu iddia edilen kiÅŸiler, profesyonel tetikçilerin iÅŸlediÄŸi çok sayıda faili meçhul cinayet, kirli polisler, rüşvet aldığı iddia edilen yargı mensupları ve Saray’a kadar uzanan siyasi baÄŸlantılar var. Eskiden yeraltı dünyasının güçlü isimleri rüşvetler veya diÄŸer baÄŸlantılarıyla haklarında açılan soruÅŸturmaları engelliyordu. Artık birbirleri aleyhinde soruÅŸturmalar açtıracak ve bunlara yön verecek güce sahipler. Kitap bu gerçeÄŸi olayları inceleyerek, belgelerle ortaya koyuyor. - Yeraltı dünyasında gerçeÄŸe ulaÅŸmak kolay olmasa gerek, nasıl bir çalışma yürüttün, nerelerde zorlandın?‘Yeraltı dünyası’ isminin hakkını veren kurallar, gizemler ve sırlarla dolu. UyuÅŸturucu ticareti ise bu dünyanın en karanlık noktası. Çünkü çok çok büyük paralar dönüyor ve bu nedenle katı bir sisteme sahipler. Ketum olmak bu dünyanın en temel kurallarından ve orada yaÅŸananları öğrenmek çok güç, hatta imkansız. Baronlar savaşının baÅŸlaması ve bunun yargı konusu olması sayesinde, binlerce sayfa belgeye ulaÅŸabildim. Taraflar çatıştığı için birbirleri hakkında belgeler topluyor ve bunları dava süreçlerinde kullanıyorlar. Kitaptaki iddialar tamamen resmi belgelere dayanıyor. - Nasıl bir para dönüyor bu iÅŸte? ÖrneÄŸin Türkiye’de uyuÅŸturucu pazarının büyüklüğü ne?UyuÅŸturucu konusunda Türkiye, Avrupa’nın Meksikası. Afganistan’da üretilen uyuÅŸturucunun Avrupa’ya ulaÅŸmasındaki en önemli durak Türkiye oluyor. Bir yılda tüm AB ülkelerinde yakalanan uyuÅŸturucunun üç katından fazlası Türkiye’de ele geçiriliyor. Avrupa Polis TeÅŸkilatı’na göre; bu ticaretin Türkiye ayağında her yıl beÅŸ milyar dolar kalıyor. Çok daha fazla olduÄŸu da iddia ediliyor. - Devletle/devletlerle baÄŸlantıları nasıl kuruyorlar?Genellikle rüşvetle bu baÄŸlantı kuruluyor. Milyonlarca dolarlık rüşvet iddiaları hep var. Devlet içindeki makamını kullanarak çok fazla paraya sahip bu kiÅŸilerden nemalanmak isteyenlere de sık rastlanılıyor. Mazisi onlarca yıl önceye giden devlet içinde baÄŸlantılar da oluyor. Tabii devletlerin sistemli ÅŸekilde bu büyük paradan pay aldığına dair iddialar dikkate alınmalı. Ama bunun belgesi ya da bilgisine ulaÅŸmak mümkün deÄŸil. - Tarih 27 Nisan 2014... BirleÅŸik Arap Emirlikleri Åžarika Limanı’ndan 62 metre uzunluÄŸunda bir akaryakıt tankeri kalkıyor... Ne taşıyor, nereye taşıyor?Geminin adı Noor 1. Pakistan açıklarında bu gemiye 2.1 ton eroin yükleniyor. Aslında Türkiye merkezli uyuÅŸturucu baronları genellikle Afganistan-Ä°ran-Türkiye ve Balkan ülkeleri karayolu güzergâhını kullanıyor. Noor 1 ile farklı bir güzergâh deneniyor ve Yunanistan’a ulaşıyor. Amaç; uyuÅŸturucunun Hollanda ve Belçika’ya taşınması. Ama Haziran 2014’te baskınlarla Atina’da eroin yakalanıyor. - Bu olayda kimlerin adı geçiyor?Amerika’nın uyuÅŸturucu ile mücadele birimi DEA’in raporuna göre; bu uyuÅŸturucuda Orhan ÃœnÄŸan ve Naji Sharifi ZindaÅŸti’nin payı var. Orhan ÃœnÄŸan, ZindaÅŸti’nin DEA ajanı olduÄŸunu ve bu nedenle isminin bu rapora konulduÄŸunu öne sürüyor. Emniyete gönderilen ihbarlarda ise bu isimlerin yanı sıra uyuÅŸturucuda Ä°ran asıllı Çetin Koç, Ä°ranlı Esfandiar Rigi’nin de payı olduÄŸu iddia ediliyordu. ZindaÅŸti ve Esfandiar Rigi’nin Türkiye’de onlarca yıldır ‘uyuÅŸturucu baronu’ denildiÄŸinde ilk akla gelen isim olan Urfi Çetinkaya’ya ait eroini taşıdığına yönelik ihbar da var. ZindaÅŸti de uyuÅŸturucu ile ilgisi olmadığını söylüyor. - KiÅŸiler üzerinden gitmeye baÅŸlayalım. ZindaÅŸti’nin ilginç bir portresi var... Hayat öyküsünde idamlar var mesela. Kısaca anlatır mısın?Gerçekten ilginç bir hayat hikâyesi. ZindaÅŸti, Ä°ran’ın Türkiye sınırındaki Urmiye kentinde 1974 yılında doÄŸuyor. Kalabalık bir Kürt aÅŸiretin mensubu. Henüz 2 yaşındayken dedesi, babası, amcaları Ä°ran’da idam ediliyor. Kürt kimliklerinden dolayı idam edildikleri öne sürülüyor. 1994 yılında çocukluk arkadaÅŸları Hacı Parviz (Türk vatandaşı olduktan sonra Çetin Koç adını alıyor) ve Esfandiar Rigi ile uyuÅŸturucu kaçakçılığı suçlamasıyla yakalanıyorlar ve idam cezasına çarptırılıyorlar. Tahran’daki cezaevinden birlikte kaçıyorlar. - Türkiye’ye nasıl giriyor?1980 yılında traktör kazasında ölen ama ölümü resmi makamlara bildirilmeyen Kamal Sharifi Seydani isimli akrabasının kimliÄŸi ile Türkiye’ye giriyor. Uzun yıllar Türkiye’de bu isimle faaliyet gösteriyor. DiÄŸer iki arkadaşı da sahte kimlik kullanıyor. Hacı Parviz (Çetin Koç) ile Ä°stanbul’a yerleÅŸiyorlar. Esfandiar Rigi ise uyuÅŸturucu ticaretinde kilit noktalardan olan Pakistan’a yöneliyor. - Orhan ÃœnÄŸan kim? Ona neden ‘hayalet’ diyorlar?Orhan ÃœnÄŸan uzun yıllar çok gizemli bir isim. Erzurum Ä°spir, 1973 doÄŸumlu. Henüz 20’li yaÅŸlarının başında Avrupa’da çalınan otomobillerin Türkiye’de ve Gürcistan’da satıldığı bir suç örgütünün lideri olduÄŸu iddia ediliyor. Farklı suçlardan tutuklanıyor. Ä°ddiaya göre; Urfi Çetinkaya ile cezaevinde tanıştıktan sonra uyuÅŸturucu kaçakçılığına baÅŸlıyor ve büyük bir güce dönüşüyor. 2011’de Bolu’da yakalanan eroin ile ilgili suçlanıyor ama yakalanmıyor. Hollanda ve Belçika’da yaşıyor. Bu sırada Hollanda polisinin takibi altında. Ancak hepsi farklı ülke vatandaÅŸları adına düzenlenmiÅŸ 5 ayrı kimlik kullanıyor. Bu nedenle Hollanda polisi gerçek kimliÄŸini bir türlü tespit edemiyor ve ona ‘Hayalet’ lakabını takıyor. Hatta Hollanda polisi, kullandığı bir bardağı Türkiye’ye gönderip DNA analizi yaptırtarak gerçek kimliÄŸini öğreniyor. Halen Orhan ÃœnÄŸan’ın adını internette aradığınızda sadece net olmayan bir vesikalık fotoÄŸraf çıkıyor. - Peki ‘savaş’ nasıl baÅŸlıyor? Noor 1 ile eroinin Yunanistan’a ulaÅŸtırılmasını organize eden Esfandiar Rigi, operasyondan kurtulup Ä°stanbul’a geliyor ve ondan bir daha haber alınamıyor. Orhan ÃœnÄŸan, ZindaÅŸti tarafından öldürüldüğünü ve cesedinin demir baÄŸlanarak Marmara Denizi’ne atıldığını iddia ediyor. Bundan üç ay sonra ZindaÅŸti’nin otomobili Büyükçekmece’de iki tetikçi tarafından pusuya düşürülüyor. Hedef ZindaÅŸti ancak lüks cipte 19 yaşındaki kızı ve ÅŸoförü var. Ä°kisi de ölüyor. ZindaÅŸti, 2.1 ton eroini kendisinin ihbar ettiÄŸini düşünen Orhan ÃœnÄŸan ve Çetin Koç’un saldırıyı yaptırdığını iddia ediyor. Bu olaydan üç ay sonra ise Orhan ÃœnÄŸan’ın adamı olduÄŸu öne sürülen iki kiÅŸi, Küçükçekmece’deki balık lokantasında öldürüldü. Aylar sonra bu iki kiÅŸinin ZindaÅŸti’nin kızı ve ÅŸoförünü öldürdüğüne ve azmettiricilerin Orhan ÃœnÄŸan ile kardeÅŸi Ä°lhan ÃœnÄŸan olduÄŸuna dair iddianame hazırlandı. Belçika’da yakalanıp Türkiye’ye iade edilen Orhan ÃœnÄŸan bu davada 4 yıl tutuklu yargılandıktan sonra geçen yıl beraat etti. Cinayetler ise faili meçhul kaldı.- Ancak bu sırada cinayetler devam ediyor…Evet ZindaÅŸti’nin suçladığı Çetin Koç 4 Mayıs 2016’da Dubai’de yüksek güvenlikli gökdelende öldürüldü. Onu öldürenler Kanadalı iki tetikçiydi. Bu tetikçilerden biri Çetin Koç cinayetinden beÅŸ gün sonra Kanada’da öldürüldü. Bir ay sonra ise diÄŸer tetikçinin cesedi yanmış aracın içinde bulundu. Orhan ÃœnÄŸan’ın avukatı Kudbedin Kaya, 1 Kasım 2017’de Ä°stanbul YeÅŸilköy’deki balıkçıda kafasından üç kurÅŸunla vuruldu. 29 Nisan 2017’de Gem TV’nin sahibi Ä°ranlı Saeed Karimian ile ortağının öldürülmesinde ZindaÅŸti suçlanıyor. 7 Nisan 2019’da ise Ä°stanbul BaÄŸdat Caddesi’nde Orhan ÃœnÄŸan’ın kardeÅŸi Ä°lhan ÃœnÄŸan öldürüldü. ZindaÅŸti’nin 14 Kasım 2019’da Ä°stanbul ÅžiÅŸli’de Ä°ranlı muhalif Masoud Molavi Vardanjani’nin öldürülmesi olayının azmettiricisi olduÄŸu da iddia ediliyor. ZindaÅŸti bu suçlamaların tamamının Orhan ÃœnÄŸan’dan rüşvet alan polislerin kumpası olduÄŸunu savunuyor. Orhan ÃœnÄŸan da ZindaÅŸti’den rüşvet alanların kendisine kumpas dava açtığını söylüyor. - Orhan ÃœnÄŸan baÅŸkalarını da suçluyor, kim onlar? Dört yıl tutuklu yargılanırken Bakırköy Adliyesi’ndeki mahkeme hakkında üç kez tahliye kararı verdi ve üst mahkeme tahliye kararlarını kaldırdı. Bu sırada ZindaÅŸti de bir baÅŸka operasyon sonucu tutuklanmıştı. ZindaÅŸti skandal bir kararla altı ay sonra tahliye edildi. Orhan ÃœnÄŸan, ZindaÅŸti’nin tahliyesini saÄŸlayan Burhan Kuzu’nun kendisinin tutuklu kalması için de hakimlere baskı yaptığını iddia etti. - Kuzu’nun bir çetenin üyesi olduÄŸunu söylüyor, nasıl bir çeteden bahsediyor?Burhan Kuzu’nun yalnız olmadığını, yargıda örgütlenmiÅŸ bir çetenin mensubu olduÄŸunu söyledi. Hatta bu çeteyi FETÖ’ye benzetiyordu. BildiÄŸim kadarıyla ilk kez Orhan ÃœnÄŸan bir duruÅŸmada ‘İstanbul Grubu’ adını söylüyor. Daha sonra Ä°stanbul Grubu’nun Pelikan yapılanmasının yargı ayağı olduÄŸu gündeme geldi. Ãœstelik yüksek yargıdaki kulis haberlerinden bu öğrenildi. - Dikkat çekici bir bölüm daha: Büyükçekmece Pusu Davası’nda iddiaya göre; Orhan ÃœnÄŸan duruÅŸmada Bakırköy Adliyesi’ndeki Ä°stanbul Grubu mensuplarını sayıyor. Detay verir misin? Orhan ÃœnÄŸan, kardeÅŸi Ä°lhan ÃœnÄŸan öldürüldükten sonra çıktığı ilk duruÅŸmada SEGBÄ°S ile kayıt yapılmasını istiyor ve çok öfkeli konuÅŸuyor. Kendisini hapiste tutanların kardeÅŸinin ölümünden sorumlu olduÄŸunu söylüyor. Ä°ddiaya göre; bu duruÅŸmada Bakırköy Adliyesi’ndeki eski Adalet Komisyonu BaÅŸkanı’nın avukatlarına söylediklerini aktarıyor. Bakırköy Adliyesi’ni yöneten yargı mensuplarının Ä°stanbul Grubu’nun mensubu olduÄŸunu, kendisinin tutuklu kalması için rüşvet aldıklarını iddia ediyor. Ve isimler sıralıyor. Hatta HSK’daki bazı isimlerin de milyonlarca euro rüşvet aldığını söylüyor. DuruÅŸma savcısına çok ağır sözler söylüyor. Ancak bu duruÅŸma ‘Ses sistemi arızalandı’ denilerek kayda geçilmiyor. Orhan ÃœnÄŸan bilirkiÅŸi raporuyla kaydın silindiÄŸini kanıtladıklarını iddia ediyor ve ses kaydının kendi elinde olduÄŸunu açıklıyor. Bu kayıt gerçekten silindiyse bu iddiaların yok edilmek istendiÄŸi sonucu çıkar ve büyük şüphe oluÅŸur. Bu çok büyük bir skandaldır. Mutlaka bunun araÅŸtırılması gerekiyor.- ZindaÅŸti’nin skandal tahliyesine gelelim. Burhan Kuzu bu olayda yalnız mıydı? Bu, kitapta yanıtını aradığım önemli sorulardan biri. Burhan Kuzu, arayarak hakimlere baskı yapıyor. Bunu sadece ZindaÅŸti’yi serbest bırakan hakim Cevdet Özcan deÄŸil, tahliye kararına itiraz eden savcı, tahliye kararını kaldıran hakim de anlatıyor. Ancak ZindaÅŸti’nin tahliyesinde pek çok baÅŸka şüphe var. ZindaÅŸti’yi tahliye eden hâkim, tahliye kararı vereceÄŸini savcıya söylemesine karşın tutukluluk inceleme dosyasının önüne geldiÄŸini savunuyor. ‘Yani bırakacağımı bilerek bana dosyayı verdiler’ diyor. /Archive/2020/11/11/022626077-kitap.png- Savcının bir iddiası var...Evet. HSK müfettiÅŸine tanık olarak ifade veren savcı, çok ilginç bir olaydan bahsediyor. ZindaÅŸti’nin adamlarının, Ä°stanbul’da yaÅŸayan eski Ä°ran Maliye Bakanı’nın oÄŸlunun yüklü servetini yaÄŸmalamaya çalıştıklarını anlatıyor. Bu olayda gözaltına alınan kiÅŸileri Hakim Cevdet Özcan’ın şüpheli ÅŸekilde serbest bıraktığını söylüyor. ZindaÅŸti’nin tutuklama kararında da gariplikler var ve bunlar tahliyenin yolunu açıyor. Fezlekede çok sayıda suçlama olmasına karşın ZindaÅŸti, Çetin Koç’un Dubai’de öldürülmesi, Gem TV’nin sahibi Ä°ranlı Saeed Karimian ile ortağının öldürülmesi ve suç örgütü kurmaktan tutuklanıyor. Fezlekedeki diÄŸer suçlamalar tutuklama kararında yok. - Neden ZindaÅŸti hakkındaki bütün suçlamalar aynı dosyada toplanırken Kudbedin Kaya cinayeti suçlaması ayrılıyor?Bu nokta çok önemli: ZindaÅŸti tutuklandığı sırada Orhan ÃœnÄŸan’ın avukatı Kudbedin Kaya’nın öldürülmesinde bir numaralı şüpheli. Polis bu soruÅŸturma kapsamında ZindaÅŸti’ye uzandığı iddia edilen deliller bulmuÅŸ. Hatta ZindaÅŸti hapisteyken Avukat Kudbedin Kaya cinayetinde onunla baÄŸlantılı olduÄŸu iddia edilen isimler tutuklanmıştı. ZindaÅŸti hakkındaki tüm suçlamalar bir dosyada birleÅŸtirilirken Avukat Kudbedin Kaya cinayeti ayrı tutuluyor. Israrla bu suçlama ZindaÅŸti’ye yöneltilmiyor. Soru bile sorulmuyor. Bu suçlama yapılsa ZindaÅŸti tahliye edilemezdi. Ayrıca ZindaÅŸti’yi bırakan hakim 3.5 milyon dolar rüşvet almakla suçlanıyor. Burhan Kuzu da kendisinin suçlanarak bazı gerçeklerin gizlendiÄŸine dair imalarda bulundu. Hayatını kaybetmese belki bu konuda daha detaylı bilgiler verecekti. Tüm bunlar ZindaÅŸti’nin bırakılmasında Burhan Kuzu’nun yalnız olmadığı, çok daha büyük bir organizasyonun olduÄŸu şüphesini doÄŸuruyor. - Kitabın kilit noktalarından biri.. ‘İlhan ÃœnÄŸan Öldürüldü’ baÅŸlıklı bölüm... Hakkında yakalama kararı var, peki o ne yapıyor?Ä°lhan ÃœnÄŸan, Büyükçekmece Pususu Davası’nda iki cinayeti azmettirmek suçlamasıyla, iki ağırlaÅŸtırılmış müebbet istemiyle yargılanıyor. Yani hakkında yakalama kararı var. Çok sayıda baÅŸka suçtan da aranıyor. Buna karşın yıllarca Ä°stanbul’da çok rahat bir ÅŸekilde yaşıyor. BaÄŸdat Caddesi’nde vakit geçiriyor. Hatta uçakla yurt dışında tatillere gidiyor. Sahte kimlik ve pasaportlar kullanıyor. Ä°fadelerde bir iddia var: Yeri tespit ediliyor. Sabah baskın yapılacak ama akÅŸam kaldığı yerin çevresinde bekleyen polis ekipleri çekiliyor ve kaçıyor.- Ä°lhan ÃœnÄŸan’a çalışan polisler mi var? Kim olduklarını biliyor muyuz?Evet, bildiklerimiz var. Ä°lhan ÃœnÄŸan öldürüldükten sonra cep telefonu açılıyor ve orada iki polis ile Whatsapp yazışmaları tespit ediliyor. Bunlar çok vahim yazışmalar. Ä°lhan ÃœnÄŸan’ın ZindaÅŸti’nin avukatı Ä°lker DaÄŸlı’yı öldürtmek için hazırlık yaptığı iddia ediliyor. Telefonda ‘Ankara’ diye kayıtlı emekli polisin, bu cinayet için emniyetin kapalı veri sistemlerinden aldığı cep telefonu sinyal, adres ve plaka bilgilerini Ä°lhan ÃœnÄŸan’a verdiÄŸi öne sürülüyor. Ancak emekli olan bu polisin bu kapalı sistemlere nasıl ulaÅŸtığı, ona bu bilgileri kimlerin verdiÄŸini bilmiyoruz. Ayrıca iki polisin Ä°lhan ÃœnÄŸan’dan para istediÄŸi yazışmalar da var. Temasta olduÄŸu polislerden biri de ZindaÅŸti hakkında yapılan soruÅŸturmada görev almış. Bu iki polis ZindaÅŸti hakkındaki iddianamede sanık. Ä°ddianamede ZindaÅŸti’den rüşvet aldığı iddia edilen üç polis de suçlanıyor. Bunlar da Orhan ÃœnÄŸan hakkındaki soruÅŸturmayı yürüten polisler. Özetle Orhan ÃœnÄŸan’ın da ZindaÅŸti’nin de bu polisler aracılığıyla birbirleri hakkında soruÅŸturmalar yaptırdıkları öne sürülüyor. Böylesi derin bir kirlilik söz konusu. - Ä°lhan ÃœnÄŸan cinayeti bağıra bağıra geldi diyorsun. Hangi bilgiye dayanıyor bu iddian?Kitaptaki tüm iddialar gibi bunun da belgeleri var. Ä°ddiaya göre; Ä°lhan ÃœnÄŸan, ZindaÅŸti’nin avukatı Ä°lker DaÄŸlı’yı öldürtmek için adamı Tolga Hakan Ceyhan’dan tetikçi bulmasını, organizasyonu yapmasını istiyor. Ancak Tolga Hakan Ceyhan cinayet için keÅŸiflere, toplantılara katılırken hedefteki Ä°lker DaÄŸlı’ya sürekli bilgi veriyor. Ä°lker DaÄŸlı da Ä°stanbul Cumhuriyet Savcılığı’ndaki Örgütlü Suçlar Bürosu’na beÅŸ ayrı suç duyurusunda bulunuyor. Cinayetten üç gün önce Tolga Hakan Ceyhan’ı adliyeye getirterek savcıya ifade verdiriyor. Burada Ä°lhan ÃœnÄŸan’ın sürekli gittiÄŸi, toplantı yaptıkları kafeyi bile söylüyor. Buna karşın hakkında çok sayıda arama kararı olan Ä°lhan ÃœnÄŸan ısrarla yakalanmıyor. Ve bu ifadelerde defalarca adı geçen kafenin önünde Ä°lhan ÃœnÄŸan öldürülüyor. Tolga Hakan Ceyhan da tetikçi ile birlikte kaçıyor. Åžu an bu cinayet ile ilgili olarak Ä°lker DaÄŸlı ve Tolga Hakan Ceyhan aranıyor. Bu tam anlamıyla resmi evraka girmiÅŸ ve devletin gözleri önünde iÅŸlenmiÅŸ çok karanlık bir cinayet. - Cinayetin azmettiricisi olarak aranan avukat Ä°lker DaÄŸlı da sorularını cevaplamış. Ä°ddiaları reddediyor, ne diyor?Kendisinin cinayet gibi amacı olsa defalarca suç duyurusunda bulunmayacağını söylüyor. Tolga Hakan Ceyhan’ın kendisinden habersiz Ä°lhan ÃœnÄŸan’ı öldürttüğünü öne sürüyor. Kendisine yönelik suçlamanın Orhan ÃœnÄŸan’dan rüşvet alan polislerin kumpası olduÄŸunu savunuyor. Orhan ÃœnÄŸan ise Ä°lker DaÄŸlı’nın kardeÅŸine yönelik tüm suç duyurularının iftira ve cinayet planının parçası olduÄŸunu anlatıyor. KardeÅŸinin yakalanmayıp öldürülmesine zemin hazırlandığını iddia ediyor.- Okurken, mafya filmlerindeki o dumanlı odada toplanmış karanlık adamlar ve dünyayı zehirlemeleri gözümün önünde canlandı. Sen bu kitap için araÅŸtırma yaparken ve yazarken ne düşündün?Evet insanın aklına filmler, romanlar geliyor. Hatta dediÄŸin gibi toplantılar bile yapılıyor. Baronlar bir araya geliyor ve buna ‘masa kurmak’ ya da ‘cemaati toplamak’ diyorlar. AraÅŸtırdıkça ve bilgilere ulaÅŸtıkça ÅŸunu düşündüm: Tüm bunları senaryo ya da bir kurgu roman olarak okusam ‘Yazar çok abartmış’ derdim. Oysa hepsi gerçek. Polisiye bir merakla da araÅŸtırdığımı söylemeliyim. Yeraltı dünyasında gerçeÄŸe ulaÅŸmak hiç kolay deÄŸil. Bir cinayet iÅŸlendiÄŸinde tek neden ve tek düşman yok. Çok olasılık var. Ayrıca bu olayları soruÅŸturanlara da güvenemiyoruz. Bu nedenle kitapta suçlamaların iddia olduÄŸunu sıklıkla vurguladım ve yanıt haklarına önem verdim. - Bu kiÅŸiler nasıl bir hayat sürüyor? Saklanarak mı, ulu orta mı? GösteriÅŸli mi? Ya aileleri?Öncelikle baronların savaşı çok sık rastlanan bir durum deÄŸil. Hatta çoÄŸu zaman uyuÅŸturucu ticareti yazılı olmayan kurallar çerçevesinde savaÅŸ çıkmadan sürüyor. Bir sevkiyatta çok sayıda ortak olabiliyor. Bir sorun olduÄŸunda masa kuruluyor ve oraya ‘akil adamlar’ dedikleri kiÅŸiler de katılıyor. Bu kiÅŸiler kimin haklı kimin haksız olduÄŸuna karar veriyor. Ona göre ödemeler yapılıyor. Bu sistemle savaÅŸ çıkması engelleniyor. Böylece büyük malikânelerde, gösteriÅŸli hayatlarına devam edebiliyorlar. Servetlerini sergilemekten hiç çekinmediklerine dair kitapta çok örnek var. Genellikle çocuklarının bu iÅŸi devam ettirmesine izin vermiyorlar. Türkiye’de yeraltı dünyasında aileler hedef alınmıyor. Bu hepsi için çok önemli bir güvence. Ä°pek ÖzbeyPeÅŸpeÅŸe iki Merkez BankasıbaÅŸkanının görevden alınması, kurumsal yapılarınçökmekte olduÄŸunu gösterir
Peş peşe iki Merkez Bankası başkanının görevden alınması, kurumsal yapıların çökmekte olduğunu gösterir Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi ve Sol Parti Başkanlar Kurulu üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ve Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın var olan yapının içerisinde, bir farklılık yaratacaklarını sanmıyorum†dedi. Kozanoğlu, Türkiye’nin 1 yıl içerisinde yenilemesi gereken 181.3 milyar dolar dış borcu olduğuna, ülkenin ciddi bir ödemeler dengesi krizi yaşama tehlikesi bulunduğuna işaret etti. Türkiye’nin bugün en can yakıcı sorununun işsizlik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ile ekonomideki gelişmeleri konuştuk.- Önce gece yarısı atamasıyla Merkez Bankası başkanı değişti, peşinden Bakan Berat Albayrak’ın istifası geldi. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?Öncelikle Merkez Bankası başkanlarının süreleri dolmadan görevden alınmaları veya istifa etmeleri çok istisnai bir durumdur. Ancak bir yolsuzluk, usulsüzlük söz konusu olduğunda gündeme gelebilir. Bir ülkede peş peşe iki başkanın, Murat Çetinkaya ve Murat Uysal’ın görevden alınmaları kurumsal yapıların çökmekte olduğunun alameti sayılabilir. Ben aslında Merkez Bankası’nın (TCMB) bağımsızlığını savunmuyorum. Çünkü bu bağımsızlığın toplumun üretim, istihdam, geçim kaygılarından uzaklaşmış, finansal piyasaların taleplerine göre davranmaya kurgulanmış, neoliberalizmin ana direklerinden biri olduğunu düşünüyorum. Ne var ki bir yasal değişiklik yapılana kadar TCMB bağımsızlığına sonuna kadar sahip çıkmak gereğine de inanıyorum. Kaldı ki TCMB’de temel kararlar Para Politikası Kurulu (PPK) tarafından verilir. Başkan 7 üyeden sadece birisidir. Beğenilmeyen faiz kararlarıyla tüm faturanın başkanlara çıkarılması da ayrı bir çarpıklıktır.- Peki, Bakan Albayrak’ın istifası?Hazine ve Maliye Bakanı’nın istifasını sosyal medyadan duyurması da bütün teamüllere aykırıdır. İstifa tek yönlü bir müessese olmasına karşın, makam sahibi istifayı bizzat kendi üstüne, burada Cumhurbaşkanı’na sunmalıydı. Bunu aradaki akrabalık bağının bunu gerektirmesini bir yana bırakarak tamamen yerleşik kamu yönetimi adabına dayandırıyorum. Aslında normalde ayrı olması gereken iki fonksiyonu Hazine ve Maliye bünyesinde toplayan bir bakanlıkta görev yapmak, üstelik de makro dengeleri son derece bozuk bir ekonomiyi tüm dünyanın pandemi sürecinden geçtiği bir dönemde yönetmek gerçekten çok meşakkatli bir görev olmalı. Ancak Berat Albayrak sürekli sağladığı müthiş başarılardan bahsettiği, tüm dünyanın bizi kıskandığı iddiasını diline doladığı, yaşanan sorunları halkla paylaşmadığı için toplumun güvenini tamamen kaybettiği için tartışmaların hedefine oturmuştu.SİSTEM ARTIK İŞLEMİYOR- Kişileri değiştirmekle ekonomiyi düzlüğe çıkarmak mümkün mü? Türkiye ekonomisi için iş işten geçti mi?Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, Türkiye’nin demokratik birikimine, kurumsal yapıların gelişmişliğine, ekonominin geldiği düzeye hiç de uygun olmayan bir model olduğu kısa zamanda anlaşıldı. Bu sistemde insanlar her konuda cumhurbaşkanının ağzına bakmak zorunda kalıyor, geri kalan tüm figürler bir siluet olmaktan öteye gidemiyor. Bunun belki de en açık örneği Strateji ve Bütçe Başkanlığı gibi kâğıt üzerinde en önemli, kalkınma planını, yıllık programı, bütçeyi, orta vadeli programı hazırlamakla görevli bir kurumun başında kimin bulunduğunu kamuoyu önceki gün fark etti. Üstelik bu kişi Maliye Bakanlığı görevinden ismi bilinen Naci Ağbal’dı. Erdoğan’ın rezervlerdeki erimeyi Ağbal’ın brifingiyle öğrendiğini görüyoruz ki bunlar hep sistemin işlemediğinin alametleri. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilen Lütfi Elvan ve Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal, bürokrasiden gelen, biraz daha oturaklı bir profil veren kimseler. Ancak bu yapının içerisinde, bir taraftan neoliberal bir yandan kayırmacı sistem sürerken AKP milletvekili olarak da kamu yönetimindeki bu bozulmada vebali bulunan kimselerin bir farklılık yaratacaklarını sanmıyorum.İSTİFA, MÜJDE ETKİSİ YARATTI- Piyasanın Bakan Albayrak’ın istifasına ilk tepkisi döviz satışı oldu. Piyasa yaşananları nasıl algılıyor, piyasanın ana beklentisi ne?Genelde ekonomiden sorumlu bakanın istifası, üstelik yerine kimin geleceği belli değilse piyasaların olumsuz reaksiyonuyla karşılaşır. Berat Albayrak’ın aşırı yıpranmışlığı aksine müjde etkisi yarattı. Aynı gün ABD Başkanlığı’nı Biden’ın net bir biçimde kazandığının anlaşılması, aşı çalışmalarında mesafe alındığına dair olumlu haberler de üzerine eklenince lira bir günde yüzde 5’in üzerinde değer kazandı. Bir para, değer kaybetmeye başlayıp serbest düşüşe geçince artık her yeni girenin bile yüzü gülmeye, dövizden her çıkan pişman olmaya başlar. 22 Ekim PPK kararında beklenen faiz artışının gelmemesiyle dolar kurunun 7.90 liradan 6 Kasım günü 8.50’nin üzerine çıktığını gözlemledik. Anlaşılan 9 Kasım’da olumlu algının güçlenmesiyle piyasalar bunu bir düzelme için fırsat bildi.TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR- Peki, bu krizden çıkış görüyor musunuz, ne yapılmalı?Türkiye’nin 1 yıl içerisinde yenilemesi gereken 181.3 milyar dış borcu bulunuyor. Ülkenin ciddi bir ödemeler dengesi krizi yaşama tehlikesi var. Çünkü cari açık sürekli artıyor, bu borçların çevrilmesindeki güçlük ile birleşince tehlike canları çalıyor. Yılsonunda cari açığın 30 milyar doları aşması bekleniyor. Asıl tehlike şu: Özel sektör 2018 ilkbaharından beri “delevaraging†denilen borçlarını azaltma telaşında. Son 2 yılda özel sektörün dış borçları 62.3 milyar dolar azalmış. Reel sektör şirketleri dış borçları yanında yurtiçi bankalara olan döviz yükümlülüklerini de aşağı çekme gayretinde. 2017 sonunda net pozisyonları 162.2 milyar dolara gerilemiş. Bu riskin azaltılması açısından olumlu. Gelgelelim şirketler kesimi borçlarını ödemek için döviz talep edince bu kurları yükselten bir etki yaratıyor. Daha da önemlisi, reel sektör nakit akışlarını dış borçların tasfiyesine tahsis edince yeni yatırım yapmıyor, istihdam yaratmıyor, ekonomi bu cendereden bir türlü çıkamıyor.- Sizce şu anda Türkiye’nin en can yakıcı sorunları nelerdir?Türkiye’nin bugün en can yakıcı sorununun işsizlik olduğunu düşünüyorum. AKP ekonomi yönetimleri hiçbir zaman işsizlik oranlarını aşağı çekemediği gibi, başta gençlerin, kadınların üretim sürecinin dışında kalmalarına yönelik önlemler de geliştirememişti. Ancak bu kez durum daha da vahim. Çünkü nüfus hızla artarken çalışma isteği beyan eden nüfus giderek azalıyor. Yurttaşlar işsizlik sorununu katmerli yaşıyor, kamu istihdamının tamamen dışına düşüyorlar. Bugün çalışma yaşındaki kişilerin kabataslak ancak yarısı çalışma isteği beyan ediyor. İşsizleri çıkarınca her 100 kişiden 43-44’ünün istihdam edilebildiği bir ekonomiyle dünya ile rekabet edebilmek imkânsız. 3 kişiden ancak 1’inin fiilen işbaşı yaptığı bir tabloyla karşılaşıyoruz. Bu, ekonomik bir sorun olduğu kadar sosyal ve psikolojik boyutları da bulunan derin bir yaradır.AÇLIK GÖRÜNTÜLERİ YAYGINLAŞACAK- Bundan sonraki süreçte yurttaşı nasıl günler bekliyor?Döviz kurlarındaki artış enflasyona ivme kazandırıyor. Talep düşük olduğu için bu 2018’deki gibi anında fiyatlara yansımıyor. Ancak zaman içine yayılarak enflasyonu artırıyor, yurttaşın satın alma gücünü geriletiyor. Merkez Bankası’na göre kur artışlarının fiyatlara yüzde 20 geçirgenlik etkisi var. Pandemi, özellikle ağırlama ve perakende sektörünü çok olumsuz etkiliyor. Küçük esnaf, sokak satıcıları, kayıt dışı çalışanlar salgından en fazla etkilenen kesimler. En son açıklanan verilerle “Sosyal Koruma Kalkanı†çerçevesinde 39.2 milyar lira dağıtılmıştı. Bu GSYH’nin 1’inin altında çok sınırlı bir destek. 6.3 milyon aileye sadece 1 defalık 1000 TL ödemeyle yetinilmişti. Önümüzdeki aylarda zorlama kredilerin geri ödemeleri de kapıya dayanınca büyük sıkıntılar yaşanacak. Ne yazık ki göründüğü kadarıyla Türkiye’yi yoksulluk, hatta açlık görüntülerinin yaygınlaştığı zor bir kış bekliyor. Şehriban Kıraçİstifa eden Berat Albayrak’ın yerine, Lütfi Elvan Hazine ve Maliye Bakanıoldu
Ä°stifa eden Berat Albayrak’ın yerine, Lütfi Elvan Hazine ve Maliye Bakanı oldu Murat Uysal’ın görevden alınarak yerine Naci AÄŸbal’ın Merkez Bankası BaÅŸkanı olarak atanması, ardından istifa eden Berat Albayrak’ın yerine, uzun bir sessizlikten sonra Lütfi Elvan’ın Hazine ve Maliye Bakanı yapılması mali piyasaları ilk aÅŸamada olumlu etkiledi. Önceki gün “ekonomide yeni politika†umudunu satın alan piyasalarda TL güçlenirken, dolar 8.02 liraya kadar çekildi, Borsa Ä°stanbul (BÄ°ST) ise hızlı yükseldi. Dünkü görüntü ise “açıklamaları bekleyeyim, icraata bakalım†safhasına geçildiÄŸini gösteriyor.TÖREN YAPILMADIAlbayrak’ın saÄŸlık sorunlarını ileri sürmesi nedeniyle, dün devir teslim töreni olmadan yeni görevine baÅŸlayan Hazine ve Maliye Bakanı Elvan ise piyasalara verdiÄŸi ilk mesajında ÅŸunlara dikkati çekti: “Öncelikli olarak ele aldığımız enflasyonla mücadele sürecini, maliye politikaları ve diÄŸer tüm araçlarımızla kararlı bir ÅŸekilde destekleyeceÄŸiz. Piyasa dostu bir dönüşüm programına odaklanacağız. Önemli olan kurumların güçlendirilmesi, kuralların etkili bir biçimde iÅŸletilmesidir.â€Â Yeni Merkez Bankası BaÅŸkanı AÄŸbal da, ilk açıklamasında 19 Kasım’daki Para Politikası Kurulu’na atıfla “Temel amacımız fiyat istikrarını saÄŸlamak ve sürdürmektir†vurgusu yapmıştı. Ancak CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan’ın dün katıldığı bir toplantıdaki “Türkiye’yi faiz, kur, enflasyon prangası ile modern kapitülasyonlara mahkûm etmek isteyenlere karşı ÅŸimdi de tarihi bir mücadele veriyoruz†sözleri, ekonomiye bakışla ilgili tartışmaların devam edeceÄŸini gösteriyor. Bu tür geliÅŸmeler altında dün, dolar kuru 8.0836-8.3771 lira, Avro kuru 9.5643-9.8436 lira arasında dalgalı hareket etti. Türkiye’nin 5 yıllık kredi iflas takası primi (CDS) dün 465-478 baz puan bandına çekildi.ELVAN, DPT KÖKENLÄ°Elvan göreve baÅŸlamasının ardından dün, gazetecilerin “Sürpriz oldu mu?†sorusuna ise “Sürpriz oldu†yanıtını verdi. 1962 Karaman Ermenek doÄŸumlu olan Elvan, Ä°TÃœ Maden Fakültesi’nde lisans, Leeds Ãœniversitesi ve Delaware Ãœniversitesi’nde yüksek lisans eÄŸitimleri aldı. DPT kökenli olan Elvan, siyasete atıldıktan sonra 64. Hükümet’te BaÅŸbakan Yardımcısı ve 65. Hükümet’te Kalkınma Bakanı olarak görev aldı. Elvan, en son TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu BaÅŸkanlığı görevini yürütüyordu. cumhuriyet.com.trÄ°stihdam azalırken, geniÅŸtanımlıiÅŸsiz sayısı9.6 milyon kiÅŸiye ulaÅŸtı
İstihdam azalırken, geniş tanımlı işsiz sayısı 9.6 milyon kişiye ulaştı TÜİK’in “İşgücü İstatistikleri, Ağustos 2020†araştırmasına göre, dar tanımlı işsiz sayısı ağustosta geçen yılın aynı dönemine göre 456 bin kişi azalarak 4 milyon 194 bin kişi, işsizlik oranı da 0.8 puanlık azalışla yüzde 13.2 oldu. Oysa DİSK Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) aynı verileri temel alarak yaptığı hesaba göre geniş tanımlı işsiz sayısı 2 milyon 272 bin kişi artarak 9 milyon 577 bin kişiye yükseldi.‘ÜMİTSİZ’ ÇIĞ GİBİİşsizlik oranı da yüzde 20.6’dan yüzde 26.7’ye çıktı. DİSK-AR’ın Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) yöntemiyle hesapladığı Covid-19 etkisiyle revize edilmiş geniş tanımlı işsiz sayısı da 10 milyon 513 bin oldu. Oran ise yüzde 29.3. Ayrıca TÜİK’e göre tarım dışı işsizlik oranı 1 puanlık azalışla yüzde 15.7, gençlerdeki işsizlik oranı da 1.6 puan azalışla yüzde 26.1 oldu. Yine TÜİK’e göre, ağustosta istihdam sayısı 975 bin azalarak 27 milyon 554 bin kişi, istihdam oranı da 2.4 puanlık azalışla yüzde 43.9’a indi. İşgücü sayısı da 1 milyon 431 bin azalarak 31 milyon 749 bin kişi, işgücüne katılma oranı 3.3 puanlık azalışla yüzde 50.6 oldu. Ayrıca işgücüne dahil olmayanların sayısı 28 milyon 411 binden 30 milyon 981 bin kişiye çıkarken iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar 2 milyon 248 binden 4 milyon 83 bin kişiye, bu kapsamda iş bulma ümidi olmayanların sayısı 613 binden 1 milyon 331 bine yükseldi. TÜİK’in açıklamasına göre yılın üçüncü çeyreğinde toplam kamu istihdamı 2019’un aynı dönemine kıyasla yüzde 3.6 artarak 4 milyon 779 bin kişi oldu. Öte yandan DİSK-AR’a göre, ücretsiz izin ve kısa çalışma nedeniyle Ağustos 2019’da 45.5 saat olan işbaşındakilerin haftalık ortalama çalışma süresi, Ağustos 2020’de 44.3’e geriledi.2.1 MİLYON ÇALIŞAN 39 LİRAYA MAHKÛMİŞKUR’un ekim ayı işsizlik sigortası bültenine göre, nisan-ekim döneminde 2 milyon 111 bin 852 kişi nakdi ücret desteği aldı. Toplam 5.7 milyar TL ödeme yapıldı. Şartlar nedeniyle ücretsiz izne çıkarılan bu kişilere günlük 39.24 lira destek veriliyor. Ayrıca ekim itibarıyla 927 bin 621 çalışan için kısa çalışma ödeneği verildi. İlk 10 ayda bu tür ödeme 21.8 milyar TL oldu. İşsizlik sigortası ödemesi alan kişi sayısı da ekim itibarıyla 255 bin 424 kişi. İlk 10 aylık ödeme 5.7 milyar TL. Ayrıca ilk 9 ayda işsizlik ödeneği almak için başvuran işsiz sayısı, salgın nedeniyle 17 Nisan’da başlayan işten çıkarma yasağına rağmen 1 milyon 222 bine ulaştı. Bu kişilerden 421 bin 651’i de ödenek almaya hak kazandı. Önceki aya göre başvuru 83 bin 190 kişi arttı. cumhuriyet.com.tr‘Esnekçalışma’da geri adım
‘Esnek çalışma’da geri adım 25 yaş altı ve 50 yaş üstü için öngörülen “esnek çalışma†düzenlemesinin, Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’ın AKP ve MHP grup başkanvekilleri ile görüşmesinin ardından torba tekliften çıkarılmasına karar verildi. AKP Grup Başkanvekili Mehmet Muş, “Esnek çalışmayla ilgili 33 ve 37’nci maddeleri tekliften çekiyoruz†dedi. Atalay, TBMM’de AKP Grup Başkanvekili Mehmet Muş ile MHP Grup başkanvekilleri Erkan Akçay ve Muhammet Levent Bülbül’ü ziyaret etti. “15 gündür bu konunun doğru olmadığını, işçinin aleyhine olduğunu anlatmaya çalışıyoruz†diyen Atalay, “Esnek çalışma, 25 yaş altı 50 yaş üstü meselesi, işçinin aleyhine; örgütsüz, kuralsız çalıştıran işverenlerin lehine bir düzenleme. 10 gün burada çalış, ikinci on gün git, başkası gelsin; kıdem tazminatı yok, işçi mi değil mi belli değil†diye konuştu. Sorunun çözülüp çözülmediğine ilişkin soruyu yanıtlayan Atalay, “Sorun çözüldü gibi gözüküyor, bir görelim. Meclis’te grubu olan tüm siyasi partilere teşekkür ediyorum, bunun yanlış olduğunu ifade ettiler. Umudum, çözüm üretecekleri yönünde... Kamuoyuna açıkladıkları zaman biz de memnun olacağız†dedi.‘UCUZ EMEK ÜLKESİ’ VURGUSUCHP Meclis Grubu’nun hazırladığı ekonomi raporunda ‘ucuz emek’ uyarısı yapıldı. Raporda, “Son zamanlarda TL’nin değer kaybına kılıf bulabilmek için sıkça kullanılan ‘rekabetçi kur’ söylemi de aslında, Türkiye’nin ucuz emek ülkesi haline getirilerek, yaşanan krizin faturasının ücretle çalışan emekçilerin üzerine yıkılmak istenmesinin bir göstergesidir. Zira, hammadde ve diğer girdilerin fiyatlarının döviz kuruna bağlı olduğu bir ülkenin, dünyaya daha ucuza mal satabilmesinin tek yolu emeği ucuzlatmaktır†denildi. Raporda, şöyle denildi: “İktidar, Türkiye ekonomisinin cari işlemler açığı, yüksek dış borçluluk ve güven kaybı gibi nedenlerle dış dengede yaşadığı darboğazı, ucuz emek ihraç ederek aşmayı hesaplamaktadır.†cumhuriyet.com.trAtatürk sevgisi katlanarak büyüyor
Atatürk sevgisi katlanarak büyüyor Tiyatro oyuncusu, seslendirme sanatçısı Arda Aydın’ın bir buçuk sene önce sahnelemeye baÅŸladığı “İlelebet... Bir Atatürk Hikâyesi†oyununun yarattığı etki, bu süre zarfında sınırları aÅŸtı. YoÄŸun ilgi gören oyun için Arda Aydın ve Biraderler Yapım ekibi, Almanya ve Kanada’da turne yaptı. Türkiye’de ise birçok ÅŸehirde perde açtı. Pandemi araya girmese turneler ABD ve Ä°ngiltere’de devam edecekti... Geçen yıl nisan ayında söyleÅŸi yaptığımız Aydın, oyunun hedefini “Atatürk’ün insani yönünü ortaya koymak†olarak açıklıyordu. Bugün konuÅŸtuÄŸumuz sanatçı, bu hedefinden fazlasına da ulaÅŸtıklarını ÅŸu sözlerle anlattı: “Oyunun ilgiyle karşılanacağını biliyordum ve fakat bu kadar kulaktan kulaÄŸa yayılabileceÄŸine, Atatürk olgusuna, düşüncesine, fikrine bu kadar merak olabileceÄŸine pek ihtimal vermiyordum. Tam tersi oldu. Fazlasıyla merak edildi, ilgi gösterildi ve oyunun adı Amerika kıtasına kadar ulaÅŸtı.†Peki, seyircinin bu ilgisi ülkenin içinde bulunduÄŸu ÅŸartlara, gündeme baÄŸlı olarak mı geliÅŸti? Geri dönüşlerde buna göre bir deÄŸiÅŸiklik oluyor mu? Aydın, bu tür deÄŸiÅŸimleri kendisinin de beklediÄŸini ama öyle bir ÅŸey olmadığını belirtti. Sanatçı, “Ülke gündemi Atatürk’e olan ilgiyi sadece artırıyor. Bundan kastım, olumsuz bir ÅŸey olduÄŸu zaman Atatürk’e ve onun deÄŸerlerine sığınmak, sarılmak elbette alışageldiÄŸimiz bir durum, fakat olumlu ÅŸeyler olduÄŸu zaman da bu ilgi yine artıyor, yani her iki ÅŸekilde de ilgi çoÄŸalarak, katlanarak büyüyor†diye konuÅŸtu.FARKLI BAÅžLANGIÇ...Türkiye’de Atatürk’e dair yapılmış tek kiÅŸilik en büyük prodüksiyon olan oyun, “Atatürk günümüzde yaÅŸasaydı derdini nasıl anlatırdı†sorusundan hareketle yazıldı. Oyunda, 1924- 1933 yılları arasında yapılan devrimler, deÄŸiÅŸim ve dönüşümlerin yaÅŸandığı dokuz yıllık dönem ele alınıyor. Bu tarih aralığından öncesi ve sonrası çok fazla kaleme alınmış ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin, ülkenin, en saÄŸlam temellerinin atıldığı, devrim yıllarına ait yaÅŸanmış ve anlatılmamış hikâyeler var. Arda Aydın, tek kiÅŸilik performansında oyunu her seferinde deÄŸiÅŸik bir baÅŸlangıçla oynadığını dile getirdi. Aydın, “Oyunun akışı içindeki bazı sahneleri daha dramatize ettim zaman içinde, bazı sahneleri anlatmaktan ve oynamaktan vazgeçip onun yerine günümüze daha çok vurgu yapan, zaten metnin ilk yazılmış halinde bulunan bazı sahnelerden eklemeler yaptım†dedi.‘BUNUN TARÄ°FÄ° YOK’“İlelebet... Bir Atatürk Hikâyesiâ€, Atatürk’ün ölüm yıldönümünde dün Kadıköy Halk EÄŸitim Merkezi’nde yine kapalı giÅŸe sahnelendi. Arda Aydın’ın 10 Kasım’la ilgili de bir mesajı var: “Oyunun içinde Atatürk’ün kendi aÄŸzından söylediÄŸi çok güzel bir laf var: ‘Beni sevmek deÄŸil asla söylemek istediÄŸim; beni anlamak, unutmamak.’ Evet, onu sevmek zorunda deÄŸiliz ama kendi adıma bire bir tanışmadığım, hiç karşılaÅŸmadığım, karşılıklı tek kelime konuÅŸmadığım bir insana duyduÄŸum sevginin tarifini yapmakta zorlanıyorum. Türk insanının belki de ortak paydada buluÅŸtuÄŸu yegâne his Atatürk sevgisi. 10 Kasım’a dair söyleyebileceÄŸim ÅŸey de saat 9’u 5 geçe bir durup düşünmek gerektiÄŸi.â€â€˜PANDEMÄ°YLE DÄ°JÄ°TALE YÖNELDÄ°K’Pandemi sürecinden en çok etkilenen sektörler arasında, zaten öncesinde de sıkıntılar yaÅŸayan özel tiyatrolar geliyor. Biraderler Yapım’ın bu süreçten nasıl etkilendiÄŸini sorduÄŸumuz Aydın, şöyle konuÅŸtu: “Elbette sahneye dair yaptığımız iÅŸler dolayısıyla çok etkilendik. Çocuk Genç Sanat Tiyatro (ÇGST) adı altında bir birimimiz var, bu birimde çocuk oyuncular ve sanatçıları atölye programlarıyla yetiÅŸtirmeye ve geliÅŸtirmeye çalışıyoruz, bu da çok etkilendi. Aslında burada herkesin kendi derdine düştüğü bir durum var, yani özel tiyatroların sahneye çıkamamak, oyun oynayamamak, salonu olanların salon giderlerini karşılayamamak gibi dertleri mevcut. Fakat bizim en çok etkilendiÄŸimiz zaman, çocukların atölyelere devam edemediÄŸi zamandı. Bir yandan da ÇGST birimi bir sosyal giriÅŸim, yani herhangi bir gelir beklentisi olmayan, bir maddi kazanç elde etmeyen bir oluÅŸum. Hiçbir kazancı olmamasına raÄŸmen en çok takıldığım nokta bu oldu. Onun dışında tabii ki bu geçen zamanda ‘İlelebet… Bir Atatürk Hikâyesi’ ve ‘Biraderler Cabaret’ oyunlarımızı dijital platformlar için Ä°zmir ve Antalya gibi yerlerde oynadık. Sürecin başından itibaren dijitale çok sıkı bir çalışmayla evrildiÄŸimiz için bu tür dijital platformlara video içerikler hazırladık. Yeni eÄŸlenceli ve kaliteli içerikler bunlar ve ÅŸu anda birçok platformda halihazırda yenileri de çekilmek üzere yayımlanmaya devam ediyor.†Orhun AtmışSanatısanatçılar yönetemeyecek
Sanatı sanatçılar yönetemeyecek Kültür Bakanlığı, kurumlara gönderdiği bir yazıyla Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürlüğü’nün ve Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürlüğü’nün atama, tayin, görev değişikliği, görevlendirme yetkilerini elinden aldı. Sanatçıların tepkileri üzerine bakanlıkta konuyla ilgili tartışmalar yaşandığı belirtilirken bakanlık yetkililerinden yetki alınmasının “sehven†yapıldığı ve kısa süre içerisinde kurumların özerkliğini koruyacak şekildi durumun düzeltileceği öğrenildi. Kültür Bakanlığı’nca DT ve DOB genel müdürlüklerine gönderilen yazıya göre iki kurumun elinden atama, tayin, görev değişikliği, görevlendirme gibi yetkileri alınarak bakanlığa devredildi. Ancak DT, 5441 sayılı yasa kapsamında, DOB ise 1309 sayılı yasa kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı tüzelkişiliği olan özerk kurumlardı. Sanatçılarla yapılan sözleşmelerden kurum içinde gerçekleştirilen atamalara kadar pek çok konuda sorumluluk genel müdürlüklerdeydi. Bakanlığın gönderdiği yazıyla, kurumların yasalarla özerk olarak belirlenen tüzelkişiliği tanınmayarak yetkileri elinden alınmış oldu. Bakanlığın üst düzey yetkililerinden edinilen bilgiye göre söz konusu durum bakanlık içinde de tartışmaya neden oldu. Yapılan yetki devrinin “sehven†yapıldığını belirten yetkililer, sivil toplum kuruluşlarının etkisiyle konunun bakanlıkta yeniden gündeme geldiğini ve DT ile DOB’den konuyla ilgili görüş alındığını belirtti. Yapılan bu hata karşısında yeni bir düzenleme yapılacağı ve bu düzenlemede de DT ve DOB’nin özerkliğinin korunacağı öğrenildi.DETİS’TEN DÜZENLEMEYE TEPKİÖte yandan Devlet Tiyatroları Sanatçıları Derneği’nden (DETİS) yapılan yazılı açıklamada, söz konusu düzenlemeye tepki gösterildi. Yazıda, “Zaten bir süre önce DT’nin kritik önem taşıyan bazı makamlarına bakanlıkça çeşitli kurumlardan kişiler atanmıştır. Bunlardan bazıları personel daire başkanı, idari mali işler genel müdür yardımcısı, hukuk müşavirliği ve tüm hukuk bürosudur. Yapılan yetkisizleştirme ve etkisizleştirme hamlesi ile DT ve DOB genel müdürlükleri fiilen ortadan kaldırılmıştır†ifadelerine yer verildi. Sanatın özerkliğine dokunulamayacağı kaydedilen açıklamada, “ ‘Sanat kurumlarını sanatçıların yönetmesine gerek yoktur’ cümlesi, cahil ve çarpık bir zihnin ürünüdür. Telafisi mümkün olmayan bir gaflet, dalalet ve hıyanettir! İvedilikle bu yanlıştan dönülmesini ümit ediyoruz†çağrısı yapıldı. Sarp SağkalÖzel ve devlet okullarıöğrencileri arasındaki makas açılıyor
Özel ve devlet okulları öğrencileri arasındaki makas açılıyor Özel okullar, canlı dersler, yüz yüze eğitim ve telafi programlarıyla öğrencilerine daha verimli eğitim ortamı sunarken, devlet okullarında okuyan öğrenciler o kadar şanslı değil. Teknolojik açıdan gerekli olanaklara sahip çocuklar bile çeşitli nedenlerle öğrenim kaybına uğruyor. Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nce il milli eğitim müdürlüklerine gönderilen yazıyla özel okullara 7. ve 11. sınıfları için de destekleme kursları açma izni verildi. Yazıda, “Okulların bazı sınıflarında yüz yüze eğitim faaliyeti başlatılmış olup, yüz yüze eğitim faaliyetine başlayamayan özel okulların 7. ve 11. sınıflarında okuyan öğrenciler de kurumların kurucuları ve öğrenci velilerinin istemeleri halinde destekleme ve yetiştirme kursları ile takviye kurslarına başlayabileceklerdir†denildi. Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “Bu yazı ile özel okullar fiili olarak 2 sınıfta daha yüz yüze eğitime başlamış olacak. MEB tüm öğrencilerin eğitim hakkından sorumludur, eğitimde eşitsizlik yaratacak adımlar atamaz, kararlar alamaz†dedi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın salgının başından bugüne tek bir öğrencinin bile eşitsizlik yaşamaması için gereken önlemleri alması gerektiğine dikkat çeken Aydoğan şunları söyledi: “Milyonlarca öğrencimiz hâlâ uzaktan eğitime erişemiyor. Erişebilen öğrencilerimizin yüzde 60’ından fazlası ise cep telefonu ile uzaktan eğitime ulaşmaya çalışıyor. Yüz yüze eğitim seyreltilmiş ve aşamalı olarak gerçekleştiği için tüm öğrencilerimiz için ulaşabildikleri ders saati sayısı azaltıldı, müfredat seyreltilmedi, öğrenciler tüm kazanımlardan sorumlu ve sınavlar gerçekleşmeye başladı. MEB, özel okullarda eğitime erişim sorunu yaşamayan bir öğrenci ile eğitime erişimi olmayan veya yalnızca EBA TV’den ulaşabilen öğrencileri seçmeye, elemeye, rekabete dayalı sınavlara zorluyor. Alınan her karar, yaşama geçirilmeyen önlemler ise kamu okulları açısından eşitsizliği, yaşanılan sorunları her geçen gün daha da derinleştiriyor.’’DERSLER GEÇ SAATTEEğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, özel okulların Milli Eğitim Bakanlığı’nın atamadığı adımları gerçekleştirdiğini belirterek “Öğrencilerini yüz yüze eğitime çağırdılar, canlı derslere başladılar, öğrencileri arasında uzaktan eğitime erişemeyen öğrenci olmadı. Halen yüz yüze eğitime başlatılamayan ara sınıflar ortada dururken özel okulların tüm sınıflar düzeyinde başlaması, bilgisi eksik kalanlar için telafi eğitimleri vermesiyle öğrenciler arasındaki makas daha da açıldı’’ dedi. Yıldırım, salgın dönemindeki eğitim sürecinde özel ve devlet okulları arasındaki farkları şöyle sıraladı: “Tüm öğretmenler EBA ve EBA dışındaki platformlardan canlı ders anlatımını sürdürüyor ama bu öğretim yöntemi derslerin anlaşılmasında ve kazanım haline dönüşmesinde yeterli değil. Ev ortamları uygun olmayabiliyor.- Özel okullarda zaman daha iyi kullanılıyor. Konular ve dersler üs üste bindirilmeyerek zaman verimli kullanılıyor. - Özel okullardaki çocukların anne babaları dışardan eğitim desteği alabiliyor. Eve özel öğretmen çağırılıyor, çocuklar kursa yollanıyor. - EBA’da 8.30’dan 20.30’a kadar ders var. Akşam geç saatlerdeki dersler verimliliği engelliyor. - Devlet okullarındaki sınıflar daha kalabalık, bire bir ilişki daha zor kurulabiliyor.GERİ KALDILAR...Çocuğu bir devlet ilkokulunun ikinci sınıfında öğrenim gören bir veli, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: ‘’21 Eylül’de okulların açılmasıyla çocuklarımız uzaktan eğitim almaya başladı. İlk haftalarda online eğitimde sıkıntı yaşamış olsak da öğretmenimizin yardımlarıyla haftada 5 gün 30 ders canlı ders yaptık. Pandemide okulların kapanmasıyla devlet okulunda okuyan çocuklar ilk defa öğretmenleriyle aktif ders yapamaya başladı. Bu düzene alıştık, her şey yolunda derken 12 Ekim’de yüz yüze eğitim başladı. Biz yaklaşık 1 aydır devletin bize göndermeme imkânı sunulduğu halde sadece çarşamba günler canlı ders alabiliyoruz. İlk 2 hafta hiçbir çocuğumuz yüz yüze eğitime katılmadı. Ailelerimizde kronik rahatsızlığı olanlar var ve sınıf mevcudu kadar imza toplayıp okul yönetimine teslim ettik. Fakat bakanlıktan yazı gelmediği için hâlâ çocuklarımız online eğitim almıyorlar. Öğretmenimiz sınıfa 2 veya 3 çocuğa ders anlatıyor. Çocuklarımız derslerden geri kalıyor.’’ Figen AtalayIrak'tan Samsun'a yolcu taşıyan otobüsŞanlıurfa’da devrildi: 32 yaralı
Irak'tan Samsun'a yolcu taşıyan otobüs Şanlıurfa’da devrildi: 32 yaralı Kaza, saat 04.30 sıralarında Şanlıurfa-Viranşehir karayolunun 60’ıncı kilometresinde meydana geldi. Irak’tan Samsun'a yolcu taşıyan Talha Hasan yönetimindeki 36 164 plakalı yolcu otobüs Dağyanı mevkisinde kontrolden çıktı. Sürücü Hasan'ın direksiyon hakimiyetini kaybettiği otobüs, şarampole yuvarlandı. Takla atarak yuvarlanan otobüsü gören diğer sürücüler, 112 Acil çağrı Merkezine ihbarda bulundu.Kaza ihbarının ardından olay yerine çok sayıda ambulans, sağlık, jandarma, polis, UMKE ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Can pazarının yaşandığı kazada aralarında kadınların da bulunduğu 32 kişi yaralandı. Devrilen otobüsün altında kalan yaralıların çıkarılması için UMKE, itfaiye ve jandarma ekipleri büyük çaba harcadı.Sağlık ekipleri yaralılara ilk müdahaleyi olay yerinde yaparken, UMKE ve jandarma ekipleri Arapça konuşarak yardımcı oldu. İlk müdahaleleri yapılan yaralılar daha sonra ambulanslarla kent merkezindeki hastanelere kaldırdı. Jandarma ve polis ekipleri, bölgede geniş güvenlik önlemleri alırken, kurtarma çalışmaları nedeniyle, karayolu kısa süreliğine trafiğe kapatıldı. Kaza ile ilgili soruşturma sürdürülüyor. DHAABD Başkanlık Seçimleri: Trump Beyaz Saray'dan ayrılmayıreddederse ne olur?
ABD'de seçim sonuçlarının netleşmesi ve Demokrat Parti adayı Joe Biden'ın kazanmasının ardından yaklaşık dört gün geçti. Ancak Başkan Donald Trump, bugüne kadarki geleneklerin aksine henüz rakibini arayarak yenilgiyi kabul etmiş değil. Trump, Beyaz Saray'dan ayrılmayı reddederse ne olur?Habere Gitmek için TıklayınApple kendiürettiği M1çipiyleçalışan ilk Mac bilgisayarlarıtanıttı
Apple kendi ürettiği M1 çipleriyle çalışan ilk Mac bilgisayarları tanıttı. Apple M1 işlemcilerin pil ömrü, hızlı uyanma ve iOS uygulamalarını çalıştırma gibi avantajlara sahip olduğunu söylüyor.Habere Gitmek için Tıklayın