Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Saturday, 03.15.2025, 02:49 PM (GMT)

News - Haberler

ABD'de aşırısağçok daha fazlaşiddete başvuracak

ABD'de aşırı sağ çok daha fazla şiddete başvuracak ABD’de kurumsal sağ ile aşırı sağ arasındaki “işbirliği” değişen biçimler alarak sürecek. Bakmayın şimdi Cumhuriyetçi Parti’den kimilerinin Capitol Baskını’nı kınamış olmalarına. Ülkedeki kargaşadan antifaşist sol örgüt Antifa’yı suçlarken, şiddetin, kontrol ettiklerini sandığı aşır sağdan gelmesinin sersemliğini yaşıyorlar şu an. Önümüzdeki dönemde ABD aşırı sağı çok daha fazla şiddete başvuracak. Joe Biden yönetiminde daha çok tanık olunacak buna. Çünkü neo-liberal politikaların olumsuz sonuçları, halihazırdaki salgının yarattığı kırılganlık aşırı sağcıların propaganda yeteneklerini geliştirmelerine yarıyor. Sahte bir neo-liberalizm eleştirisi, ahlak sosuna bandırılmış zemin üzerinde yükseliyor. Yaklaşık bir milyondan fazla insanın resmi olarak işsiz olduğu, gayri resmi olarak bu rakamın milyonları bulduğu ABD’de aşırı sağ, sola yönelik sermaye kaynaklı “endişeleri” de kullanarak kurumsal sağa karşı alternatif hale geliyor. Bu ortamı yaratan kurumsal sağın ortağı olmasına rağmen, onun yarattığı sefaletten, istikrarsızlıktan besleniyor.Tüm bunlara karşın ABD’de aşırı sağ tehlikenin yarattığı tehditler kötü birçok örneğe rağmen ciddiye alınmıyor. Çünkü beyaz üstünlüğünün hâkim ideoloji olması aşırı sağın gücünü gizliyor.‘DARBE UYARISI’ABD’nin başta Jacobin olmak üzere sosyalist yayın organlarında darbe teşebbüslerine ilişkin haberler yer almıştı. Derginin editörü David Sirota bu uyarılarının dikkate alınmadığından yakınıyor haklı olarak. “Sanki Amerika’da böyle şeyler asla olmazmış gibi alaycı yaklaşıldı yazdıklarımıza” diyen Sirota, Capitol Baskını’ndan sonra artık kimsenin alay etmediğine de dikkat çekiyor. Sirota önemli bir Amerikalı sosyalist. Okuma şansını bulamadığım, on yıl önce yazdığı The Uprising (Başkaldırı) adlı kitabında yazdıklarının gerçekleştiğini belirtiyor. O da birçok gözlemci gibi Trump’ın kışkırtıcılığına dikkat çekerek “Baskın bu kışkırtmanın sonucuydu” diyor. Söylediği bir şey daha var: “Trump gitse de bu olaylar sürecek”. Sirota “Aşırı sağın ve özellikle birçok Trump destekçisinin demokrasiye düşman olduğunu uzun zamandır biliyoruz. Monmouth Üniversitesi’nden 2019’da yapılan anket verileri, Trump’ın en güçlü taraftarlarının yaklaşık üçte birinin otoriter eğilimlere destek verdiğini ortaya koyuyor” da diyor. Trump’ın sağcı şiddeti az göstermek için hazırlanan bir istihbarat raporunda “beyaz üstünlüğünü savunanların daha az tehlikeli” gösterilmesi konusunda baskı yaptığı da belirtiliyor. Bunu ortaya atan bir FBI yetkilisi. Politico dergisi de FBI yetkililerinin aşırı sağ tehditle mücadeleden Trump ilgilenmediği için vazgeçtiklerini yazmıştı. Trump bunun yerine göçmenlere, solculara, çevrecilere karşı “politikalar” geliştirdi. Polisin baskını bastırmama tutumu Trump’ın polis teşkilatında da taraftarlarının olduğu gerçeğini gözler önüne serdi. Yakın tarihlerde yapılan barışçıl gösterileri çok sert bastıran polisin “taraf” olduğunu anımsatacak örnekler arasında küreselleşme karşıtlarına aldığı tutumlar başta geliyor. 1999 Seattle çatışmaları örneğin. Plastik mermilerin, gaz bombalarının havada uçuştuğu bir polis baskını söz konusu olmuştu. 2011’de Zuccotti Park’taki Occupy Wall Street kampına düzenlenen baskındaki polis vahşetini de anımsamalıyız. 2016’da, polis ile Ulusal Muhafızlar’ın protestocuları dağıtmak için ses bombası, tazyikli su, otomatik tüfekler kullandığı da akıllardadır. Nihayet geçen yıl yaşanan George Floyd’un polis eliyle öldürülmesine yönelik protestolarda polisin (diz çöküp siyah toplumdan özür dileyen az sayıdaki meslektaşları hariç) nasıl vahşi bir tutum aldığı biliniyor. Oysa Capitol Baskını’nda polislerden birinin saldırganların lideri konumunda olan kişiye “lütfen, lütfen çıkın” diye yalvardığına tanık olundu. Zaman zaman başını gösteren, ancak marijinal olduğu sanılan ya da öyle görülmesi istenen aşırı sağ Trump marifetiyle artık iyice görünür oldu. Bundan sonrası bu görünürlüğün avantajıyla şiddet olaylarına daha sık başvuracak oluşu kimse için sürpriz olmayacak. Mustafa K Erdemol

Mahkeme Gökçe hakkında yapılan yalan haberleri basınözgürlüğüve eleştiri saydı

Mahkeme Gökçe hakkında yapılan yalan haberleri basın özgürlüğü ve eleştiri saydı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe hakkında “darbeci askerlerle ilişkili olduğu” iddiasıyla yapılan yalan haberin “basın özgürlüğü ve eleştiri” sınırları içinde kaldığına karar verdi. Gökçe’nin avukatı Burak Güner, “Asılsız haberlerle müvekkilimin toplum tarafından vatan haini olarak görülmesi ve terör örgütü üyesi olarak linç edilmesi amaçlanmıştır” diyerek kararı Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini açıkladı. Kararı Cumhuriyet’e değerlendiren İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, yargının siyasi karar verdiğini belirterek, “Terörle ilişkilendirmek ise içinde bulunduğumuz iklimin muhalif görünenler için en sık başvurduğu acımasız yollardan biri. Canımız yanarak dile getirsek de ‘yandaş basın’ ne yazık ki gerçekliğe dayanan bir tanım. Hukuksuzluklar ve siyasi kararlar en önemli sorunumuz. Bağımsız basının haberlerine verilen cezayla, yandaş basının haberlerine verilen cezalar karşılaştırıldığında durumun vahameti daha iyi anlaşılır. Böyle bir haber muhalif gazetede çıksaydı ve suçlanan kişi devlet katında muteber bir kişi olsaydı cezalar ardı ardına gelirdi” ifadelerini kullandı.‘YANDAŞLIĞIN ÖRNEĞİKararı eleştiren avukat Celal Ülgen ise durumu, “Bilindiği gibi mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkim teminatı olmadığı için bizde yargıçlar nabza göre şerbet vermeyi tercih ediyorlar. Burada da Gökçe'ye karşı bir eleştiri olmayıp bir iftira yer almaktadır. Bu nedenle istinaf mahkemesi eminim tersi konumda olduğunda daha farklı bir karar verecektir. Adalet kişinin iktidara yakınlığı ve uzaklığı üzerine terazisini konuşlandırmaktadır. İlk mahkeme kararı doğrudur. İstinaf kararı ise yandaşlığın somut bir örneği. İstinaf gerekçesini yazarken de nasıl ve ne için bir karar verdiğini unutmuş görülmektedir. Konu eleştiri değil asılsız haberdir. Asılsız haber eleştiri içinde değerlendirilmez. İşte son günlerde hukukumuzun hâli pür melali budur” sözleriyle değerlendirdi.‘KUMPAS KURULDU’Eski CHP milletvekili ve hukukçu Haluk Pekşen, yaşanan durumun benzerlerini Ergenekon ve Balyoz kumpas davalarında da gördüklerini vurgulayarak, “İktidara hizmet etmeyen, onların suyuna gitmeyen kamu görevlileri hakkında aynı yöntemlerle kumpaslar kuruldu ve o uygulamaları yapanlar şu an ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyor. Karşımızdaki durum basın özgürlüğü değildir, açıkça bir kamu görevlisinin bazı yaftamalarla, iftiralarla görevini yapamaz hale getirilmesi amaçlanmıştır. Verilen karar ceza hukuku açısından son derece yanlıştır. Sorumlular, Yargıtay içtihatlarına göre mutlaka ceza almalıdır” dedi.NE OLMUŞTUSabah gazetesi, 2016’da, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe’nin 2015’te Hava Kuvvetleri'nin kuruluşunun 104. yıldönümü nedeniyle Çiğli 2. Ana Jet Üssü'nde yapılan kutlama töreni öncesinde çekilen fotoğrafını, “Çankayalı Gökçe FETÖ’cülerle Beraber” şekilde servis etmiş, Gökçe’nin şikâyetiyle konu yargıya taşınmıştı. Mahkeme, Sabah muhabirini “basın yoluyla asılsız haber yaparak hakaret ve iftira suçlarını işlediğine” hükmederek 1 yıl 15 gün hapis cezasına çarptırmış, ayrıca Gökçe’ye 7 bin 500 TL manevi ve 304 TL maddi tazminat ödenmesine karar vermişti. Sabah’ın istinaf başvurusu üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, yerel mahkemenin kararını bozarak yalan haberin “basın özgürlüğü ve eleştiri” sınırlarında olduğuna hükmetmişti. Tazminat kararını kaldıran mahkeme yargılamanın tüm giderleri olayın mağduru Buğra Gökçe’nin üzerine bıraktı. Muhammed Özmen

Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü, okullarda seçmeli din derslerini dahaçoköğrencinin tercih etmesi için adeta seferberlik başlattı

Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü, okullarda seçmeli din derslerini daha çok öğrencinin tercih etmesi için adeta seferberlik başlattı Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü, müftülük ve MÜ İslami İlimler Fakültesi, okullarda seçmeli din derslerini daha çok öğrencinin tercih etmesi için adeta seferberlik başlattı. Üç kurumun toplantısında din öğretmenlerinin cuma vaazlarında konuşma yapması kararı alındı. Eğitim Sen; özgür, bilimsel eğitim yerine tek tip öğrenci dayatmasına tepkili. Ortaokul ve liselerde seçmeli ders kayıtları sürüyor. Mersin’de ortaokul ve liselerde seçmeli din derslerini daha çok öğrencinin tercih etmesi için adeta seferberlik başlatıldı. Bu kapsamda Mersin Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erdal Baykan’ın girişimiyle il genelindeki tüm din kültürü dersi öğretmenleriyle imam hatip okulları öğretmen ve müdürlerine yönelik zoom üzerinden bir toplantı düzenlendi. Toplantıya Milli Eğitim Müdürü Adem Koca ile Mersin Müftüsü Şaban Kondi’nin yanı sıra ilçe müftüleri ve İmam Hatip Platformu temsilcileri de katıldı. Prof. Dr. Baykan toplantıda “Müftülüklerden gelen vaizler yapılan konuşmalarla derslerin önemini anlatır” dedi. Mut’tan bir okul müdürü de “Din kültürü öğretmenleri camilere gelip cemaate seslensinler ve seçmeli din dersleri için aileleri ikna etsinler” önerisinde bulundu. Mersin Müftüsü Kondi de bu öneriye katıldığını belirterek, din kültürü öğretmenlerinin, cuma vaazında cemaate seslenmek için ilçe müftülükleriyle irtibata geçmelerini istedi.EĞİTİM-SEN’DEN TEPKİEğitim-Sen Mersin Şubesi toplantıyla ilgili “Öğrencinin ilgi, beceri, istekleri göz ardı edilerek tek tip insan, tek tip inanç dayatmasının somutlaşmış bir göstergesi olan bu toplantı bireyin özgür iradesinin önüne geçme çabasıdır. Bu dayatma kabul edilemez ve Eğitim Sen olarak kabul etmeyeceğiz” açıklaması yaptı. Abidin Yağmur

MEB ile protokolleri durdurulan vakıf, MEB kurumunda diplomat adaylarınıeğitecek

MEB ile protokolleri durdurulan vakıf, MEB kurumunda diplomat adaylarını eğitecek Okullardaki faaliyetleri tartışma konusu olan Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), diplomasiye de el attı. Yönetiminde Bilal Erdoğan’ın da bulunduğu vakfa bağlı Genç Diplomat Akademisi, “diplomasi alanında çalışmayı hedefleyen gençlere” diplomat eğitimi vereceğini açıkladı. Eğitim Kuzey Makedonya’da başlayacak. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi olduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), “gelecekte diplomasi alanında çalışmayı hedefleyen gençlere” diplomat eğitimi vereceğini açıkladı. Kuzey Makedonya’da gerçekleştirilecek eğitimin ödülü ise “Türkiye’de staj imkânı” olarak duyuruldu. Eğitimin, Kuzey Makedonya’daki Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Türkiye Maarif Vakfı okulunun kampusunda düzenleneceğinin belirtilmesi dikkat çekti. Bilal Erdoğan’ın YİK üyesi olduğu TÜGVA bünyesinde faaliyet gösteren Genç Diplomat Akademisi, “gelecekte siyaset ve diplomasi alanında çalışmayı hedefleyen gençlere” yönelik programlar düzenliyor. Programa katılan ve eğitim alanlar, programın sonunda Ankara’da bakanlık ve kurumları ziyaret ediyor. Katılımcılara bu kapsamda sertifika da verilirken programın “imkân ve ödülleri” arasında ise “yurtışında ve yurtiçinde yetkili kurumlarda staj olanağı” yer alıyor. TÜGVA, bu kapsamda, Kuzey Makedonya’da faaliyet gösteren Türk Gençlik Kulubü (TGK) ile birlikte Kuzey Makedonya’daki gençlere diplomasi eğitimi vereceklerini duyurdu. “Kuzey Makedonya genç diplomat adaylarını bekliyor” başlığı ile yapılan duyuruda, programın yalnızca Kuzey Makedonya’da yaşayanlar için olduğu kaydedildi.TÜRKİYE’DE STAJ VURGUSU“Alanlarında uzman, profesör, akademisyen, büyükelçi ve bürokratların, iş hayatında karşılaşılabilecek durumlara dair kişisel deneyim ve tecrübelerini paylaşmalarının amaçlandığı” aktarılan programın 6-13 Mart tarihleri arasında gerçekleştirileceği belirtildi. Duyurunun “ders programı” ve “ödüller” başlıklarında, programa katılanlara “Türkiye’de staj imkânı” sunulacağının vurgulanması dikkat çekti. “Ders programı” başlığı altında “katılanların hem sertifika sahibi olacağı hem de Türkiye’de staj imkânına sahip olacağı” belirtilirken, ödüller başlığında ise “Program sonunda dereceye giren ilk 3 kişiye, ödül olarak Türkiye’de staj imkânı sunulacaktır” denildi.MEB’E BAĞLI KAMPUSTA OLACAKProgramın Kuzey Makedonya’da Kalkandelen Maarif Okulları kampusunda gerçekleştirileceğinin belirtilmesi de dikkat çekti. Söz konusu okul, yurtdışında FETÖ okullarını devralan ve açtığı okullar ile o ülkenin müfredatı kapsamında eğitim veren MEB’e bağlı faaliyet gösteren Türkiye Maarif Vakfı’na ait.DIŞİŞLERİ BAĞLANTISIÖte yandan, TÜGVA’nın “Genç Diplomat Akademisi”nin, Dışişleri Bakanlığı’na bağlı “Diplomasi Akademisi” ile benzerliği de dikkat çekiyor. Akademi tarafından ilk kez düzenlenen eğitimde, katılımcılar, Dışişleri Bakanlığı, SETA ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı gibi yerleri ziyaret etmiş, Saray’da Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan tarafından karşılanmış ve sertifikaları yine Doğan tarafından verilmişti. Akademinin daha sonraki eğitimlerinde de devlet kurumlarına ziyaretler devam etmişti. Akademinin 2018’deki eğitiminde programı tamamlayanlara ise sertifikalarını Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Prof. Dr. Mesut Özcan sunmuştu. Sefa Uyar

CHP’li Coşkunoğlu’ndan Erdoğan-Hariri görüşmesine tepki

CHP’li Coşkunoğlu’ndan Erdoğan-Hariri görüşmesine tepki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da Saad Hariri’yle yaptığı görüşme, Türk Telekom’un satış sürecini ve Türk Telekom’u alan Hariri ailesinin sahibi olduğu şirketin milyarlarca dolar batık kredi Türkiye’yi terk etmesini yeniden gündeme getirdi. Türk Telekom’un satış sürecini yakından takip eden eski CHP milletvekili Osman Coşkunoğlu, Erdoğan-Hariri görüşmesiyle ilgili “Cumhurbaşkanı, Telekom’u alıp borcunu ödemeden bırakıp giden Hariri’den hak sormak yerine onunla görüşmeyi tercih etti” değerlendirmesini yaptı. Erdoğan-Hariri görüşmesiyle yeniden gündeme gelen Türk Telekom’un satışı sürecinde “vurgun” olarak nitelendirilen gelişmeler yaşanmıştı. Suudi bağlantılı Lübnanlı Hariri ailesine ait Oger Telekom, 2005’te Türk Telekom’u satın almış, devlete olan borcunu aldığı kredilerle kapatan şirket, 10 yıl üst üste kâr etmesine karşın Türk bankalarından aldığı kredileri ödememiş, 2018 yılında 13 yılın ardından milyarlarca dolar batık kredi bırakarak Türkiye’yi terk etmişti. Türk Telekom’daki Oger Telekom’a ait hisseler, batık kredilerin sahibi üç Türk bankasının kurduğu şirkete devredilmişti. O dönem Oger şirketinin başında Saad Hariri bulunurken Türk Telekom’un satışının ardından yönetim kurulu başkanlığını Saad Hariri’nin amcası Muhammed Hariri yürütmüştü.‘İŞLERİNE GELEN ALICIYDI’Türk Telekom’un satış sürecini yakından takip eden eski CHP milletvekili Osman Coşkunoğlu, konuyla ilgili Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada “AKP, 2002’de iktidara geldiğinde Türk Hava Yolları’nı (THY) ve Türk Telekom’u özelleştireceğini söylemişti. Türk Telekom’u sattılar ama THY’yi özelleştirmediler. Ben bu soruyu o dönem Meclis’te defalarca sordum, tutanaklarda var. O dönem ‘Neden Türk Telekom’u satabildiniz de THY’yi özelleştiremediniz? Çünkü işinize gelen bir alıcı bulamadınız’ dedim, buna çıkıp da cevap veremediler. THY satılmadı, fakat sivil havacılık gelişti, THY de büyüdü. Ama Türk Telekom’da böyle bir şey olmadı. ‘THY’yi işinize gelen bir alıcı bulamadığınız için satmadınız’ demiştim. Bu da şu demektir; Hariri işlerine gelen bir alıcıydı” dedi.‘HUKUKİ SÜREÇ İŞLETİLMEDİ’Hariri ailesine ait Oger Telekom şirketinin Türk Telekom’un satış sürecinde aldığı kredileri ödememesi hakkında hukuki süreç işletilmediğine dikkat çeken Coşkunoğlu, “Hariri, Telekom’u aldı, sonra kredileri ödeyemiyorum deyip bırakıp gitti. Bu aslında hukuki bir müeyyidesi olması gerekirdi, hukuki sürecin işletilmesini gerektirirdi, bu yapılmadı” diye konuştu. Hüseyin Hayatsever

Türkiye’ye giren yabancısermaye 10 milyar doların altında kaldı

Türkiye’ye giren yabancı sermaye 10 milyar doların altında kaldı Uluslararası danışmanlık şirketi Kearney, küresel doğrudan sermayenin Türkiye’ye gelmesi için enflasyonla mücadeleye, finansal ve fiyat istikrarına dikkat çekti. Kearney’nin, yeni küresel doğrudan yabancı sermaye yatırımları raporuna göre 2020’de Covid-19 salgınının etkisiyle bu tür yatırımlar yüzde 33 düşüşle 1 trilyon 3 milyar dolara indi. Türkiye’ye giren doğrudan yabancı sermaye tutarı da 2020 yılında 10 milyar doların altında kaldı. Ayrıca Türkiye, “Yabancı Sermaye Yatırımı Güven Endeksi” listesinde daha önce 22. sıradayken geçen yıl ilk 25’te yer alamadı. Buna karşın şirketin uzmanları, yabancıların geçen yıl Türkiye’deki satın almalarda aktif rol oynadığına dikkat çekerek 2021 yılı için umutlu konuşuyor.LOJİSTİK VE ÜRETİMBilgi veren Kearney Türkiye Direktörü Onur Okutur, Türkiye’nin öne çıkan avantajlarının lojistik hub görevi görmesi ve güçlü imalat sanayii altyapısı olduğunu söyledi. Ancak yine rapora göre bu avantajın kullanılması için yeni ekonomi yönetiminin de hedeflediği enflasyonla mücadele programının kararlılıkla sürdürülmesi ve finansal istikrarın sağlanması büyük önem taşıyor. Fiyat istikrarı ve ekonomik güven ortamının sağlanması da bu yatırımları olumlu etkileyecek. Çünkü yüksek ve volatil enflasyon, maliyetlerle ilgili yarattığı belirsizlik nedeniyle yatırımları olumsuz etkileyen faktörler arasında yer alıyor.2021’DE DEĞİŞMEZÖte yandan Kearney uzmanları, küresel anlamda 2021’de mevcut durumda önemli bir iyileşme olmayacağını, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının 1 trilyon dolarda kalacağını öngördü. Raporda, yabancı sermaye yatırımlarının 2022 yılında yeniden artışa geçeceği ve 1 trilyon 170 milyar dolara ulaşacağı tahminine yer verildi. cumhuriyet.com.tr

Pandemi dönemiönemi bir kez daha ortayaçıkan tarım sektöründen kopuşhızlandı

Pandemi dönemi önemi bir kez daha ortaya çıkan tarım sektöründen kopuş hızlandı 2019’da Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 83 bin iken, 2020 Ağustos itibarıyla 1 milyon 803 bine gerilemişti. Üreticinin tarımsal desteklerden yararlanabilmesi için ÇKS’ye üye olması gerekiyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) SGK ile İŞKUR’un Ekim 2020 verilerini değerlendirerek oluşturduğu “İstihdam İzleme Bülteni”, tarımdan kopuşun hızlandığını ortaya koyduBuna göre:- Ülke genelindeki çiftçi sayısı Ekim 2020’de Ekim 2019’a göre yüzde 8.6 azaldı. - Bunun 1 yılda 54 bin çiftçinin tarımdan kopması anlamına geldiği belirtildi. - Söz konusu azalış aylık bazda ise (Eylül 2020’ye göre) 5 bin kişi oldu. - TEPAV’a göre 1 yılda çiftçi sayısı Eskişehir ve Kocaeli dışındaki tüm illerde azaldı. - Çiftçi sayısı en fazla azalan il Manisa oldu. Manisa’yı Konya, Şanlıurfa, Mersin ve Samsun takip etti. - Oransal olarak en hızlı azalış ise yüzde 21.8 ile Şırnak’ta gerçekleşti. Şırnak’ı Van, Bitlis, Erzurum ve Trabzon izledi. - Öte yandan “İstihdam İzleme Bülteni”ndeki diğer verilere göre Ekim 2020’de Ekim 2019’a göre 4/a sigortalı çalışan sayısı yüzde 5.9 (860 bin) artarak 15 milyon 371 bine ulaştı. - Sigortalı çalışanların ortalama günlük kazançları son bir yılda 22.63 TL artarken aynı dönemde günlük kazancı azalan tek sektör 20.08 TL ile havayolu taşımacılığı sektörü oldu. cumhuriyet.com.tr

Sanayiüretimi Kasım 2020’de yüzde 11 yükseldi

Sanayi üretimi Kasım 2020’de yüzde 11 yükseldi Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) dün açıkladığı “Sanayi Üretim Endeksi, Kasım 2020” raporu, genel olarak yeni yıl öncesi stok üretimin hareketlendiği aylardan olan kasımda sanayi üretiminin bir kez daha canlandığını ortaya koydu. Kasım 2020’de 2019’un aynı ayına kıyasla sanayi üretimi endeksi yüzde 11 artışla 131.5 puana çıktı. Bu kapsamda madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 4.6 artışla 128.3, imalat sanayii sektörü endeksi yüzde 11.6 artışla 132.6, elektrik, gaz, buhar ile iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 7.5 artışla 117.4 puana yükseldi.11 AYDA YÜZDE 1.1İmalat sanayiindeki artışta, elektronik-bilgisayar, mobilya, makine ve plastik sektörleri başı çekti. Ayrıca yapılan hesaplamaya göre sanayi üretiminde, 2020’nin ilk 11 ayında 2019’un aynı dönemine kıyasla yüzde 1.13 artış oldu. Bu kapsamda imalat sanayii üretimi yüzde 1.36 artarken madencilik ve taşocakçılığı sektöründe yüzde 1.74, elektrik, gaz, buhar ile iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektöründe yüzde 0.02 düşüş yaşandı. cumhuriyet.com.tr

6 kızçocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla 82 yıl 6 ayla cezalandırılan müdürün cezasıbozuldu

6 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla 82 yıl 6 ayla cezalandırılan müdürün cezası bozuldu İzmir’in Menderes ilçesinde, 2014 yılında görev yaptığı ilkokulda yaşları 6 ile 11 arasında değişen 6 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla 82 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan okul müdürü Adil Ş’nin (70) cezasını Yargıtay bozdu. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesi’nin verdiği kararı inceleyen Yargıtay 14.Ceza Dairesi, yaptığı incelemede, sanık Adil Ş., hakkında “çocuğun nitelikli cinsel istismarı”, “çocuğun cinsel istismarı ve müstehcenlik”, “sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı” suçlarından mahkûmiyetine dair İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen kararın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verdi. Daire kararda, mahkeme kararlarının açık ve gerekçeli olmasının zorunlu olduğunu, deliler ile sonuçlar arasında bağ kurularak ulaşılan kanaatin kararlarda belirtilmesi gerektiğini vurguladı. Oybirliğiyle alınan kararla dosya İzmir 8. Ağrı Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Adil Ş’nin avukatı Atilla Ertekin Yargıtay’ın kararı sonrası yeni yargılanma yapılacağını ve müvekkilinin tutuksuz yargılanması için talepte bulunacaklarını belirtti. Mehmet İnmez

OKUYAY Platformu’nun iki yıldır yaptığıçalışmanın gösterdiği gerçek, okuma kültürüarttıama…

OKUYAY Platformu’nun iki yıldır yaptığı çalışmanın gösterdiği gerçek, okuma kültürü arttı ama… Yıllardır büyüklerin korkulu rüyası, “Çocuklar artık kitap okumuyor” inancı ne kadar gerçek? Tartışılan, ancak yanıtı tam olarak bilinmeyen konulardan biri olan Türkiye’de okuma kültürünün durumunu Türkiye Yayıncılar Birliği öncülüğünde hayata geçirilen OKUYAY Platformu açıklığa kavuşturdu. 24 aylık çalışmanın ortaya koyduğu gerçek, son 10 yılda okuma kültüründe yüzde otuzluk bir artış olduğunu gösteriyor. OKUYAY Platformu’nun basın toplantısında konuşan Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, bu artışa karşın çocukların okuduğunu anlama konusunda 79 ülke arasında 40. sırada olduklarına da dikkat çekti. Kocatürk, okuma kültürünün yaygınlaştırılması için devletin desteğinin gerektiğini ve “tüm paydaşların katılımıyla bir seferberlik yapılmasının elzem olduğunu” dile getirdi. Kocatürk, “Ancak bir seferberlik sonucu sağlıklı ve rekabetçi nesiller yetiştirebileceğini düşünüyoruz” dedi.Avrupa Birliği’nden alınan hibe ile hayata geçirildiği belirtilen projeyi Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Koordinatörü ve OKUYAY Platformu Proje Koordinatörü Ebru Şenol özetledi. Ebru Şenol, “24 aylık süre içerisinde 134 STK, sivil inisiyatif ve kamu kurumu temsilcisiyle temasta bulunduk. Sosyal medyada da 10 milyon kişiye ulaştık. YouTube’da yayımlanan 41 videomuz var. Oldukça etkin bir iletişim çalışması yapmaya çalıştık” diye konuştu.OKUYAY Platformu’nun sonuç toplantısı, Türkiye Yayıncılar Birliği’nin YouTube sayfasından (https://www.youtube.com/ watch?v=vnAQyLPazMM&t=1693s) izlenebiliyor. Orhun Atmış

Hemöksüz hem yetim hemöğretmen hem sanatçı

Hem öksüz hem yetim hem öğretmen hem sanatçı Safiye Ayla, 1968 yılında hazırladığı vasiyetinde, mal varlığını Türk Eğitim Vakfına bağışladı. Vâkıf sanatçıyı TEV de her yıl saygıyla anıyor. O kadar gam, keder sonrası ÇİLE BÜLBÜLÜM ÇİLEMİYOR ARTIK! Çünkü o, Atatürk’ten hatıra, Türk halkının gönlünde hâlâ özel bir yeri var. Onun hikâyesi filmlere konu olabilecek değerde, niteliği ise şimdiki gibi kof değil. Savaş yıllarının çocuğu ama Cumhuriyetin doğumuna tanıklık eden bir sanatçı olarak bilinen Safiye Ayla’nın aslında öğretmen olduğunu kaç kişi bilir? Dr. Tuncay Özverim, bize Corinne Hanım’dan sonra bir başka güzel anı veriyor. Annesi ile aynı okulda, aynı sıralarda okumuş, arkadaşı olmuş Safiye Ayla’yı vefatının 23. yıldönümünde onun anlattıklarıyla anıyoruz. Safiye Ayla’nın babası, Hicazizade Hafız Abdullah Bey, annesi Suudi Arabistan’dan gelip küçük yaşta Osmanlı sarayına girmiş, Seyyide Hanım olan küçük Safiye önce babasını ve henüz 3 yaşında iken annesini kaybetmiş. Bir süre Kâğıthane’deki Çağlayan Darüleytamı’na bırakılır, ilkokulu burada bitirir. I. dönem Bursa milletvekilliği yapan Şeyh Servet Efendi tarafından evlat edinildikten sonra ise Bursa Muallim Mektebi’ne kaydolur. Fakat okul hayatı Bursa, Adana ve Konya’da farklı okullarda devam eder. Tuncay Özverim’in annesi Kazime Hanım ile yolları ilk kez Konya İlköğretmen Okulu’nda kesişir. Cumhuriyetin ilk kadın öğretmenlerini Tuncay Bey şöyle anlatıyor: Ne mutlu bana ki ben de Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden birinin oğluyum. Safiye Hanımefendi, o yıllarda annemin hem sınıf hem en yakın arkadaşı. Ve bize yıllarca çirkinliği yüzünden kendisinin perde arkasından dinlediği anlatılan, Atatürk’le ilgili akla hayale getirilemeyecek çok yakıştırma yapıldı. Bana, sizi etkileyen en önemli kadın sesi hangisi deseler şüphesiz Safiye Ayla derim. Dokunaklı kelimesi az kalır. Onun sesi, insanın içine işler. Anne tarafından Suudi Arabistanlı ve zengin bir aileden gelme. Dahası o zamanlar zengin aile kavramı olmadığından, paylaşmak ve kaynaşmak daha kolay. Samimiyet, arkadaşlık asıl zenginlik. Annem kendisiyle hemen hemen her konuda arkadaşlık yapmış. Zaman zaman dönüp anılarıma baktığımda iyi ki bu insanları tanıdım ve yaşamı algılayışlarına şahitlik ettim, diyorum. O zamanlara ait ve Safiye Hanımefendi’yi bağlayan en büyük ayrıcalık olabilecek gerçek, öğretmenin bazen derse ara verip “Safiye, haydi sen bize bir şeyler söyle!” kısmı. Annemle dostlukları uzun süreli ama onun hayranları sadece öğrenci ve öğretmen ile sınırlı kalmıyor. Malum asıl başöğretmen, kendisinin en büyük hayranı. Bundan farklı olarak diğer anı da üniversite yıllarımda kendisinin açık hava tiyatrosundaki konser biletlerini satmış ve harçlığımı çıkarmış olmam. Sonra da kumaş alıp takım elbiselerimi diktirebildim, Safiye Ayla’nın biletleri bir hafta önceden satışa çıkmıştı. Telefon açtı ve “Tuncay Bey, nasıl gidiyor satışlar” diye sordu. Tabii hem satışlar iyi hem aramasından dolayı bir başka mutlu olarak ifade kısmında güçlük çekiyorum. Dolayısı ile güzel hatırladığım zamanlar. Yıllar sonra Almanya’da yaşadığım süreçte, kendisini Atatürkçü Düşünce Derneği balomuza davet ettik. Artık şarkı söylemiyordu, yaşlanmıştı ve durumunu şu şekilde ifade etmişti: “Çile bülbülüm, çilemiyor artık!” Ama öyle bahsedildiği gibi çirkin bir hanım değildi, hatta son dönemlerinde bile bir kadın anatomisi olarak fiziği gayet iyiydi. Ayrıca biz çocukken Cihangir’de kendisini gören hanımefendilerin konuşmalarından bildiğim kadarı ile de öyle.ÖLMEYEN SESİlk plağını 1930’da Columbia Plak Şirketi adına doldurdu. Yesari Asım Bey’in “Bekledim de gelmedin” ile “Sevda Yaratan Gözlerin” şarkılarını seslendirdikten sonra şöhret kapıları açılmıştı. Darüttalim-i Musiki Heyeti’nin bir konserinde sahneye çıkan sanatçı, siyah önlükle sahneye çıkmasına maarif müfettişlerinin tepkisi nedeniyle bir süre sonra öğretmenlikten ayrıldı ve gazinolarda çalışmaya başladı. Hafız Ahmet, Saadettin Kaynak, Selahattin Pınar ve Udi Nevres Bey’in müzik bilgilerinden yararlandı. 1931 yılında Küçükçiftlik Parkı ve Mulen Ruj Gazinosu’nda sahneye çıkan Safiye Ayla, assolistliğe yükseldi. İlk kez İstanbul Vali Yardımcısı Nuri Bey’in 1932 yılında evinde düzenlenen davette, bir ilk de Atatürk’ün huzurunda şarkı icra edecek olmasıydı. İlk kez söyledi ve kendisinin en beğendiği ses oldu. Mustafa Kemal Paşa adına düzenlenen konserde Sadettin Kaynak’ın Türk Kurtuluş Savaşı’nı konu alan “Yanık Ömer” adlı bestesini seslendirmiş ve konser sonunda Mustafa Kemal, “bu şarkının Batı müziği tarzında çoksesli düzenlemesinin güzel olacağını” ifade etmişti. Atatürk’ün ölümünden sonra onun vasiyetini yerine getirmek için girişimlerde bulunan Safiye Ayla, Muammer Sun’a orkestrasyonunu hazırlatıp Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde çoksesli bant kaydını gerçekleştirdi. Tüm sanat hayatı boyunca ilk olarak İstanbul Radyosu olmak üzere sayısız konser, beş yüzden fazla plak kaydetti. Hepsi satış rekorları kırdı ve yurtdışında tanınan bir sanatçı oldu. İstanbul Belediye Konservatuarı İcra Heyeti görevinde bulunduğu sırada tanıştığı besteci Şerif Muhittin Targan ile 1950 tarihinde evlendikten sonra gazinolarda sahne almadı, yalnızca 1951-1974 arası ayda bir kez Saray Sineması konserlerinde dinleyicileri ile hasret giderdi. Eşini 1967 yılında kaybetti ve en son konserini Atatürk’ün anısına Türk Kültürüne Hizmet Vakfı yararına 1987 tarihinde AKM’de gerçekleştirdi. Güzel bir diksiyon, eserlerde ölçüye uyum, aynı kararda düzgün ve coşkun özelliği ile çekici formda okuyan Safiye Ayla’nın sesindeki pürüzsüzlük, en tiz perdelerde bile kaybolmazdı. Türk sanat musikisinin en seçkin eserleri kadar Rumeli türkülerini de içine alan geniş repertuvarıyla çok seveni vardı. “Seninle doğan güldür bu gönül” ve “Aşk yaprağına konarak koza öresim gelir” adlı iki de bestesi bulunan Safiye Ayla, 1942’de Rey Kardeşler’in “Alabanda” revüsünde Kraliçe Mimoza rolünü canlandırarak oyunculuk da yapmıştı. 1968 yılında hazırladığı vasiyetinde, mal varlığını Türk Eğitim Vakfı’na bağışlayan sanatçıyı TEV de her yıl saygıyla anıyor. Emel Seçen

CHP Genel Başkan YardımcısıOnursal Adıgüzel’den mobil güvenlik sunumu

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel’den mobil güvenlik sunumu CHP Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel’den mobil güvenlik sunumunda, "Uygulamanın adı değil, kaynak kod önemli. Türkiye’deki KVKK, çağa ayak uyduramıyor. Yasa, Avrupa kriterlerine göre düzenlenmeli. Uygulamalarda güvenlik öngörülemez." konularına değindi. 8 ŞUBAT’TA YÜRÜRLÜĞE GİRECEKGizlilik ilkesi koşullarında güncellemeye giden WhatsApp, 8 Şubat’tan itibaren aralarında Türkiye’nin de yer aldığı kimi ülkelerde kullanıcı verilerini Facebook’la paylaşacağını açıkladı. Buna göre WhatsApp kullanıcılarının iletişim verileri, cep telefonu bilgileri, IP adresleri ve iletişim kurma biçimleri konusundaki bilgilerin Facebook şirketler grubuyla paylaşılmasına onay vermesi gerekiyor. Aksi halde uygulama kullanılamayacak. PAYLAŞILACAK BİLGİLERWhatsApp’ın Facebook ile paylaştığı veriler arasında telefon numarası, WhatsApp’ın ne kadar süre ve ne kadar sıklıkla kullanıldığı, diğer kullanıcılarla nasıl bir etkileşim içinde olunduğu, cihazınızla ilgili bilgiler, IP adresi, işletme sistemi, tarayıcı verisi, bataryanın sağlığı, uygulamanın versiyonu, mobil ağ, dil ve zaman dilimi yer alıyor. WhatsApp’a en başta verilen izne göre ödeme verileri ve konum bilgisi de Facebook ile paylaşılacak veriler arasında yer alabilir. İHLAL KARARLARI VAR2014’te Facebook’un, WhatsApp’ı satın almasının ardından kişisel verilerle ilgili bir dizi değişiklik yapıldı. Ardından WhatsApp’ın uçtan uca şifreleme sistemini inşa eden yazılım ekibi, Zuckerberg ile kişisel verilerin korunması konusunda “Aynı düşünmüyoruz” diyerek WhatsApp’tan ayrıldı. 2017 yılında Fransa Veri Koruma Kurumu, WhatsApp’ın Fransa yasalarına göre ticari amaçla veri toplamasının yasal zemini olmadığına, elindeki bilgileri Facebook ile paylaşmadan önce kullanıcıların rızasını almadığına ve bu nedenle kuralları ihlal ettiğine karar vermişti. İngiltere’de de 2018 yılında yetkili makamlar veri koruma yasalarının ihlal edildiğine karar vermişti. GÜVENİLİRLİK ÖNGÖRÜLEMEZCumhurbaşkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı’nın bilgi paylaşımlarını BİP üzerinden yapma kararı aldıkları duyuruldu. Ancak BİP’in ne kadar güvenilir olduğu da tartışılması gereken ayrı bir konu. Uygulamaya yönelik birçok şikâyetin yer aldığı da görülüyor. “WhatsApp mı? Telegram mı? Signal mi? BİP mi?” sorusuna yanıt vermek ise şu anda zor. Telegram’ın bir başka şirkete satılması durumunda, bu verileri nasıl kullanacağı öngörülemez. Bazı uzmanlar da özellikle Telegram’da grup konuşmalarında şifreleme olmamasını büyük bir güvenlik açığı olarak değerlendiriyor. KVKK, ÇAĞA AYAK UYDURAMIYORTürkiye’de her şeyden önce Kişisel Verileri Koruma Kurulu’ndaki (KVKK) eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. WhatsApp, bu yeni kullanıcı sözleşmesini Avrupa ülkelerindeki kullanıcılara göndermiyor. Bunun sebebi de Avrupa ülkelerinde kapsamlı bir Kişisel Verileri Koruma Kanunu olması. YASA, ACİLEN GDPR DÜZEYİNE GETİRİLMELİ11. Kalkınma Planı’nda yer aldığı gibi Kişisel Verilerin Korunması Kanunu acilen Avrupa Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) düzeyine getirilmeli ve vatandaşların kişisel verilerinin özel şirketler tarafından kullanımı kısıtlanmalı. İnternet ve güvenlik bir arada zor kullanılan kavramlardır. Bugün güvenli olan uygulamaların, yarın güvenli olmaya devam edeceğinin bir garantisi yok.Signal de WhatsApp’ta olduğu gibi aramalar uçtan uca şifreli. Telegram’da ise uçtan uca şifreleme yalnızca gizli sohbetlerde mevcut. WhatsApp, Signal’in uçtan uca şifreleme protokolünü kullanıyor. WhatsApp ve Telegram’da “metadata” şifrelenmezken Signal’de şifreleniyor.MESAJLAR SIZDIYeni gizlilik politikasıyla tartışmalara yol açan WhatsApp’ın teknik bir hata nedeniyle pek çok kullanıcısının özel verilerini Google’a sızdırdığı da ortaya çıktı. Söz konusu hata yüzünden kullanıcıların WhatsApp’ta oluşturduğu gruplar Google arama sonuçlarında yer aldı. Bu arama sonuçlarında WhatsApp gruplarına katılma link’leri de bulunuyor. Böylece sonuçları gören kişiler gruplara erişebilir hale geldi. Google üzerinden WhatsApp gruplarına giren kişiler, gruplardaki kullanıcıların telefon numaralarına ve fotoğraflarına da erişme imkânına sahip oldu. WhatsApp, sorunun çözüldüğünü açıklasa da şimdiye kadar WhatsApp gruplarının Google arama sonuçlarında ne kadar süreyle kaldığı bilinmiyor. Gadgets360’ın paylaştığı bilgiye göre söz konusu hata, bugüne dek 1700’ü aşkın grubu etkiledi ve 7 bini aşkın profil bilgisi Google arama sonuçlarına sızdı.HER İZNİ VERMEYİNYeni gizlilik politikası nedeniyle tartışılan WhatsApp ve diğer mesajlaşma uygulamalarını değerlendiren Bilgisayar Mühendisleri Odası (BMO), “Özgür yazılımları tercih edin” önerisinde bulundu. BMO, verilerin korunması için şunları önerdi: “Aygıtlarınıza kurduğunuz uygulamaların erişmek istediği bilgileri ve izinleri mutlaka kontrol edin, vermek istemediğiniz bilgileri ve izinleri edinmek isteyen uygulamaları kurmaktan kaçının. Veri aktarımı sağlayan anlık ileti uygulamaları ve sosyal medya uygulamalarında, gerekli ya da zorunlu olmadıkça kritik kişisel bilgilerinizi paylaşmaktan kaçının. Özgür yazılımları tercih edin. Gereksinim duyacağınız birçok uygulamanın özgür yazılım olan bir alternatifini bulabilirsiniz. Özgür yazılımlar, herkesin katılabildiği saydam bir geliştirme süreciyle kaynak kodları tüm insanların erişimine açık olarak geliştirilir, sahipleri ise kişi ya da şirketler değil, tüm insanlıktır.” Mahmut Lıcalı




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter