News - Haberler
Şifresini unutanların hesaplarında milyarlarca dolarlık Bitcoin var
Şifresini unutanların hesaplarında milyarlarca dolarlık Bitcoin var Popüler kripto paranın son dönemdeki yükselişiyle birlikte kripto para hesaplarının kayıp şifrelerinin kurtarılmasına yönelik talep de arttı. Kayıp dijital anahtarların bulunmasına yardım eden Wallet Recovery Services, kurtarma talebinin bir önceki ayın üç katı yoğunlukta olduğunu belirtti /Archive/2021/1/13/122648350-bitcoin-kapak.jpgSADECE İKİ ŞİFRE TAHMİN HAKKI KALDISan Francisco'da yaşayan Alman bilgisayar programcısı Stefan Thomas'ın, bu hafta itibariyle kabaca 220 milyon dolar eden servetine erişebilmesi için sadece iki şifre tahmin hakkı kaldı.SADECE 10 TAHMİN HAKKI VAR Thomas'ın şifresi, 7,002 adet Bitcoin taşıyan bir dijital cüzdanın özel anahtarını barındıran küçük bir taşınabilir belleği açmasını sağlayacak. Ancak sorun şu ki Thomas yıllar önce şifreyi yazdığı kağıt parçasını kaybetti. Şifreyi açmak için toplam 10 tahmin hakkı bulunuyor, sonrasında belleğin içeriği ilelebet kilitlenecek. Sekiz deneme yapan Thomas, henüz doğru şifreyi bulamadı."Yatağa uzanıp düşünüyorum. Sonra yeni bir stratejiyle bilgisayara gidiyorum ve işe yaramıyor. Yeniden umutsuzluğa kapılıyorum." diyor Thomas.Bu arada Bitcoin'in fiyatı sert düşmesine karşın hala sadece bir ay öncesine göre yüzde 50 artıda. Sekiz aylık yükselişinde aşırı volatil olan popüler kripto para, dünya ekonomisi pandemi etkisiyle kasıp kavrulurken birçok kişiyi kısa sürede oldukça zengin etti.New York Times'ın haberine göre kripto paranın sıra dışı doğasından dolayı Thomas gibi birçok kişi anahtarlarını unuttukları için Bitcoin servetlerine erişemez durumda.Kripto para veri şirketi Chainalysis'e göre mevcut 18.5 milyon Bitcoin'in yaklaşık yüzde 20'si kayıp cüzdanlarda gibi görünüyor. Bunların piyasa değeri yaklaşık 140 milyar dolar. kayıp dijital anahtarların bulunmasına yardım eden Wallet Recovery Services günde 70 cüzdan kurtarma talebi geldiğini belirtiyor. Wallet Recovery Services'e göre kurtarma talebi bir önceki ayın üç katı yoğunlukta.Şifrelerine erişemeyen Bitcoin sahiplerinin birçoğu on yıl önceki ilk günlerinden bu yana tutuyor ancak hiçbiri değerleneceğini düşünmemiş.Los Angeles'ta yaşayan girişimci Brad Yasar, teknolojinin ilk günlerinde madencilik ile binlerce Bitcoin çıkarmış ve tamamı bilgisayarlarında duruyor. Değerinin yüz milyonlarca dolar olmasına rağmen şifrelerini yıllar önce kaybetmiş ve Bitcoin'lerin bulunduğu sabit diskleri vakumlu poşetlere koyup saklamış. cumhuriyet.com.trE-posta gönderilen kadına, 'casus yazılım' ileşantaj
E-posta gönderilen kadına, 'casus yazılım' ile şantaj Sivas'ta, isimsiz bir e-postadaki linke tıklayan R.A., telefonuna yüklenen casus yazılım üzerinden özel görüntülerini ele geçiren şüpheliler tarafından şantaj yapıldı. Şüphelilerin 20 bin TL vermezse görüntülerini ailesi ve yakınlarına dağıtmakla tehdit etmesi üzerine R.A. polise gitti. Polis ekiplerince düzenlenen operasyonla 4 şüpheli Gaziantep'te yakalandı. Kent merkezinde oturan R.A., telefonuna gelen ve kimin gönderdiği belli olmayan isimsiz e-postayı açtı. Bir süre sonra mobil bankacılık hizmetini kullanamadığını fark eden kadın, bilmediği bir telefon numarasından, kendi telefonundaki özel görüntüleri gönderildi. Şüpheliler, R.A.'yı özel görüntülerini yakınları ve başkaları ile paylaşmak ile tehdit ederek. 20 bin TL istedi. Polise başvuran R.A., durumu anlatarak şikayetçi oldu. İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri soruşturma başlattı. Ekiplerin yaptığı çalışma ile kadına şantaj yapan şüphelilerin H.U., M.A., H.B. ve S.K. olduğu belirlendi.Şüphelilerin Gaziantep'te olduklarının tespit edilmesi üzerine iki ilin polis ekiplerinin ortak çalışmasıyla operasyon yapıldı. Gözaltına alınan şüphelilerin adreslerinde yapılan aramalarda zararlı yazılım yüklemede kullanılan çok sayıda dijital materyal, suç işlemek amacıyla kurdukları değerlendirilen matbaada geçersiz ibareli çok sayıda dolar, 200 TL'lik 4 bin 591 banknot halinde 918 bin 200 TL sahte para, tefecilik işlerinde kullanıldığı belirlenen POS makineleri ve şirket kaşeleri ile çok sayıda sahte belge ve ruhsatsız tabanca ele geçirdi.Şüphelilerin geliştirdikleri yazılımlar aracılığı ile özellikle kadınların telefonlarına e-posta ile casus yazılım yükleyerek özel görüntüler ve bilgilere ulaştıktan sonra tehdit ve şantaj yolu ile para istedikleri belirlendi. Sivas'a getirilerek sorguya alınan şüpheliler, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilecek. DHASüper Lig’in en değerli kalecisi Trabzonspor’da
Süper Lig’in en değerli kalecisi Trabzonspor’da Trabzonspor, Süper Lig’in en değerli kalecisine sahip. Bordo-mavili takımın 1 numarası Uğurcan Çakır, 14 milyon 500 Bin Avro’luk değeriyle Lig’in en pahalı oyuncusu olma unvanını da elinde bulunduruyor. Son 11 yıldır kalesini yerli isimlere emanet eden Trabzonspor, Süper Lig’in en değerli kalecisine sahip. Bordo-mavili takımın 1 numarası Uğurcan Çakır, 14 milyon 500 Bin Avro’luk değeriyle Lig’in en pahalı oyuncusu olma unvanını da elinde bulunduruyor.Trabzonspor, Süper Lig’de son 11 yıldır kalesini yerli kalecilere emanet ederken, söz konusu süre içerisinde kadrosunda yabancı kaleci bulundurmadı. Bordo-mavililer kalesini en son koruyan isim ise Tony Silva oldu. Senegalli kaleci en son Trabzonspor’un 22 Kasım 2009’da Kasımpaşa ile oynadığı ve 3-1 kaybettiği maçta Karadeniz ekibinin kalesini koruyan son yabancı kaleci oldu. Söz konusu dönemden sonra Trabzonspor’un kalesine yabancı bir isim geçmezken, Tolga Zengin ve Onur Recep Kıvrak isimleriyle uzun süre kalesinde istikrarı yakalayarak bu bölgede sorun yaşamadı. Kaleci Onur’un adından eldivenleri devralan Uğurcan Çakır ise Süper Lig’in en değerli oyuncusu oldu. Trabzonspor takım kaptanı olan ve kalede önemli bir istikrar yakalayan Uğurcan Çakır, Avrupa takımlarının ise takibinde bulunuyor.SÜPER LİG’İN EN DEĞERLİ KALECİLERİTrabzonspor’un kadrosunda bulunan Uğurcan Çakır, Erce Kardeşler, Arda Akbulut ve Muhammet Taha Tepe’nin transfermarkt verilerine göre toplamda 15 milyon 450 bin Avro değeri bulunuyor. Söz konusu rakamlarla birlikte bordo-mavili takımın kalesi Süper Lig’in en değerli kalesi olma unvanını elinde bulundurdu. Uğurcan Çakır’ın 14 milyon 500 bin Avro, Erce Kardeşler 500 bin Avro, Arda Akbulut’un 250 bin Avro ve Muhammet Taha Tepe’nin ise 200 bin Avro değeri bulunuyor./Archive/2021/1/13/121731960-super-ligin-en-degerli-kalecisi-trabzonsporda_1.jpgKaradeniz ekibini ise Fenerbahçe kalesi takip ediyor. Sarı-lacivertlilerin 1 numarası Altay Bayındır 11 milyon Avro, Harun Tekin 300 bin Avro ve Oytun Özdoğan’ın ise 50 bin Avro’luk değeriyle toplamda 11 milyon 350 bin Avro değere sahip. Başakşehir’in milli kalecisi Mert Günok’a 4 milyon 400 bir Avro’luk piyasa değeri belirlenirken, Muhammed Şengezer 500 bin Avro, Volkan Babacan 300 bin Avro, Ahmet Kıvanç ise 50 bin Avro’luk piyasa değerine sahip. Başakşehir’in file bekçilerinin toplam değeri 5 milyon 250 bin Avro. Başakşehir’i takip eden ekip ise Galatasaray oldu. Sakatlığı nedeniyle uzun süredir forma giyemeyen Muslera’ya 3 milyon 500 bin Avro, Okan Kocuk’a 900 bin Avro, Fatih Öztürk’e ise 400 bin Avro değer biçildi. Sarı-kırmızılı eldivenlerin toplam değeri 4 milyon 800 bin Avro olarak hesaplandı. Ligin zirvesinde yer alan Beşiktaş’ın 3 kalecisinin piyasa değeri ise 2 milyon 150 bin olarak hesaplandı. Ersin Destanoğlu’na 1 milyon 300 bin Avro, Utku Yuvakuran’a 800 bin ve Emre Bilgin’e de 50 bin değer biçildi.S İHAİkisi FETÖ, biri yolsuzlukşüphelisiüçgeneralin emekliye sevk edildiği ileri sürüldü
Türkçe Haberler En Son Başlıklar İkisi FETÖ, biri yolsuzluk şüphelisi üç generalin emekliye sevk edildiği ileri sürüldü YAŞ’ta KKK İstihbarat Başkanlığı’na getirilen ancak hakkındaki FETÖ iddiası nedeniyle göreve başlatılmayan Tuğgeneral Atasoy’un emeklilik dilekçesi verip itirafçı olduğu ileri sürüldü. FETÖ iddiasıyla bir tümgeneral, yolsuzluk suçlamasıyla da bir tuğgeneral TSK’den uzaklaştırıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) görevli 3 generalin emekliye sevk edildiği iddia edildi. OdaTV’nin haberine göre; son Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) kararıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’na getirilen Tuğgeneral Serdar Atasoy’un hakkında FETÖ iddiası olduğu, yeni görevine hiç başlatılmadığı, kısa bir süre önce de emeklilik dilekçesini vermesinin istendiği bildirildi. Atasoy’un emeklilik dilekçesini verip, izne ayrılmasının ardından itirafçı olduğu öne sürüldü. Diğer isim, 5 yıldır Hava Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı görevini yürüten Tümgeneral Kutlay Demir. 15 Temmuz’dan sonra önce tuğgeneral, ardından tümgeneral yapılan Demir’in de hakkındaki FETÖ iddiasıyla emekli edildiği belirtildi. Emekliye ayrılmasına karar verilen üçüncü isim ise Tuğgeneral Rasim Yalınbaş. 2018’de tuğgeneralliğe terfi ettirilen ve Hava Lojistik Kurmay Başkanlığı’na atanan Yalınbaş’ın ise FETÖ’cülük değil, yolsuzluk suçlamalarından dolayı TSK’den uzaklaştırıldığı kaydedildi. cumhuriyet.com.trAtina ile istikşafi görüşmeler 25 Ocak'taİstanbul'da yapılacak
Atina ile istikşafi görüşmeler 25 Ocak'ta İstanbul'da yapılacak Türkiye ve Yunanistan, 2002- 2016 yılları arasında 60 tur boyunca sürdürdükten sonra ara verdikleri ön görüşmelere (istikşafi görüşmeler) 5 yıl aradan sonra yeniden başlıyor. 25 Ocak’ta İstanbul’da yapılacak olan ön görüşmelerin 61. turunda iki ülkenin dışişleri bakanlığı yetkilileri, ilk olarak müzakerelere hangi noktadan devam edileceğini belirlemeye çalışacak. Yunan tarafının sadece deniz yetki alanlarının belirlenmesi konusuyla sınırlı tutmakta ısrarcı olduğu, Türk tarafının ise Doğu Ege adalarının statüsü ve egemenliği belirsiz adaların durumu gibi iki ülke arasındaki sorunlu diğer başlıkların da ele alınmasını istediği toplantıların kısa vadede bir sonuç üretmesi beklenmiyor. Ön görüşmelerin 61. turunda Türk heyetine Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal, Yunan heyetine ise ön görüşmelerin önceki turlarına da başkanlık eden eski Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olan Büyükelçi Pavlos Apostolidis’in başkanlık edeceği öğrenildi. Ege’deki sorunların ele alındığı görüşmelerin 60. turunun yapıldığı 2016’dan bu yana iki ülke arasındaki sorunlara Doğu Akdeniz meselesi de eklendi. Bu süreçte Türkiye, Libya Ulusal Uzlaşı Hükümeti ile 2019 sonunda, Yunanistan ise geçen yıl ağustos ayında Mısır ile birbiriyle örtüşen bir bölgede deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması imzaladı. Türkiye’nin 14 yıl boyunca süren öngörüşmelerin Ege odaklı olduğu ve özellikle Meis’in deniz yetki alanı meselesinin Akdeniz’i ilgilendiren bir konu olduğu yönünde izlediği tutuma karşın öngörüşmelerin deniz yetki alanlarına odaklanması dolayısıyla bu konunun da görüşmelerde gündeme gelmesi bekleniyor. Atina’nın ön görüşmelerde sadece deniz yetki alanı meselesinin görüşülebileceği yönünde ısrarının olduğu biliniyor. Türkiye ise Doğu Ege adalarının Yunanistan tarafından ihlal edilen gayriaskeri statüsü ile aidiyeti belirsiz adalar meselesinin de görüşmelerde ele alınması gerektiği görüşünü savunuyor. 25 Ocak’ta yapılacak öngörüşmelerde iki ülkenin son 5 yılda değişen pozisyonları ışığında gelinen nokta ve müzakerelere nereden devam edileceği ele alınacak.14 YILDA ÇÖZÜM BULUNAMADITürkiye ile Yunanistan arasında o dönemki dışişleri bakanları İsmail Cem ile Yorgo Papandreu’nun öncülüğünde ilişkilerde yaşanan yumuşama döneminde temelleri atılan öngörüşmeler, 2002’de iki ülke dışişleri heyetleri arasında başlatılmıştı. Görüşmelerde iki ülke arasında Ege’de yaşanan sorunların niteliğinin keşfedilmesi ve bunlara çözüm üretilmesi amaçlanmıştı. Mart 2002’de başlayan görüşmeler, iki ülkenin ilişkilerine paralel olarak dalgalı bir seyirde devam etti. İlk üç yılda 30’dan fazla görüşme yapılırken 2005-2010 arasında sadece 10 tur yapıldı ve 2010’da 40. tur tamamlandı. 2010-2011 arasında 12 tur daha görüşme yapılırken 2012-2016 arasında 8 tur daha yapılabildi ve 60. görüşme 1 Mart 2016 tarihinde gerçekleştirildi. Ankara, İstanbul, İzmir, Atina, ve Selanik’in de aralarında bulunduğu kentlerde süren görüşmelerde ağırlıklı olarak Ege Denizi’ndeki karasuları, kıta sahanlığı, hava sahası, uçuş bilgi, arama kurtarma, Navtex (Seyrüsefer bildirimi) bölgeleri gibi iki ülke arasındaki çok boyutlu sorunlar ele alındı. Hüseyin HayatseverKongre binasının baskınıaşırısağın sonucu değil, zirvedekiörneğidir
Kongre binasının baskını aşırı sağın sonucu değil, zirvedeki örneğidir ABD Kongre binasına (Capitol) Donald Trump destekçilerinin baskını anlık gelişmiş bir öfkenin sonucu değildi. Bu, uzun zamandan beri örnekleri görülmüş sağ radikalleşmenin son, ancak zirvedeki örneği olarak değerlendirilmeli. Çünkü ABD aşırı sağı, dolaylı desteğini hep gördüğü “kurumsal sağ” ile ilk kez (Trump aracılığıyla) bu kadar açık işbirliği içinde gerçekleştirdi baskını. Tabii, sonuçlarını Trump’ın da kestiremediği, sağcı Başkan’ın “kendi kurduğu tuzağa” düştüğü bir gelişme olduğu da reddedilemez bunun.NEDEN BU KADAR KOLAY OLDU?Baskını bu kadar kolaylaştıran unsurlar arasında bilinçli bir görmezden gelme de vardı. Buna kuşku yok. Capitol’ü koruyan polis gücünün 460 milyon dolarlık bir bütçesi, 2 bin 300 de personeli var. Bu güvenlik güçleri ordusu, isyancıların binaya girmesini engelleyemedi. Belki de niyetleri yoktu, çünkü önceden uyarılmalarına rağmen harekete geçmemelerinin başka bir açıklaması bulunmuyor. Washington Belediye Başkanı Muriel Bowser’ın, Capitol’e Ulusal Muhafız takviyesi gönderme talebinin de başlangıçta Savunma Bakanlığı tarafından reddedilmesi sıradan bir bürokratik terslik değil. Bakanlıktaki ilgili bölüm bir süre önce tasfiye edilmiş, yerine sadık Trumpçılar atanmıştı. Baskın sonrası bastırma faaliyeti için Ulusal Muhafızlar’ın çok geç harekete geçmesi herhalde rastlantı sayılamaz. Capitol Baskını “cesur” bir girişimdi kuşkusuz ancak aşırı sağ böyle bir baskın için ihtiyaç duyduğu cesareti çok da uzun olmayan bir geçmişteki eylemlerinden aldı elbette. Aşırı sağcı bir beyaz ayrılıkçının 1995’te gerçekleştirdiği Oklahama bombalamaları ya da 2016’da Malheur Ulusal Yaban Hayatı Sığınağı’nın silahlı sağcı gruplarca işgali Amerikan aşırı sağının radikalleşmesinde dönüm noktalarıydı.TRUMP ETKİSİ...Trump, ülkenin aşırı sağının nasıl motive edici bir figürü oldu acaba? Belli bir düşünce sistematiğine dayalı felsefi bir görüşü olmayan, son derece sığ biri olarak nasıl bu kadar etkili olabildi? “Başkan çünkü, tabii etkili olur” denebilir ama bu, gerçeğin küçük bir parçasını oluşturuyor. Trump, siyasete atılmadan önce, yok “çırak” programında, yok Simpons çizgi filminde, magazin medyasında, kimi Holywood filmlerinde yıllarca kendini gösteren, tanınmışlığın deyim yerindeyse dibini çıkarmış bir figür. Bu bizim için önemsiz görünebilir ama Trump’ın bu pek de zekâ gerektirmeyen ünlü olma hali, toplumun tüm kesimlerine, diğer Cumhuriyetçi figürlerden daha fazla nüfuz etmesine yaradı. Cumhuriyetçi Parti içerisinde ırkçı görüşlerini örtülü bir felsefi temele dayandıran hiçbir lider Trump kadar aşırı sağ içinde “”tanınamadı”. Bu tanınmışlığının ne kadar “motive edici” olduğu Capitol Baskını’yla herhalde görülmüş oldu. Şaman kıyafetleri içinde görüp dalgamızı geçtiğimiz o zatın mensubu olduğu Qanon grubunun Trump’ı “işleri mucizevi” bir biçimde düzeltecek bir figür olarak kabul etmesinin gerekçeleri de bize gülünç gelebilir ama ırkçı/sağcı düşüncelerini toplumun yozlaşması karşıtlığı üzerine kuran, pedofiliye karşı olmak gibi, kamusal bir yararı, yerli yersiz öne çıkaran bu grup ülkedeki “ahlaki inşa”yı “beyaz, anglosakson, protestan” olan, bu kimliğini açıkça, başkalarını ötelemek için sürekli vurgulamaktan çekinmeyen Trump’la yapabileceğine inanıyor. Trump, bu gruplarla dolaylı ilişkisi olan ABD “kurumsal sağı”nın kendisini hiç saklama ihtiyacı duymayan “beyaz üstünlüğünü savunan” yegâne figürü. Yani ilk kez, Cumhuriyetçilerin temsil ettiği kurumsal sağ, sokaktaki aşırı sağla Trump sayesinde, dolaysız olarak buluştu. Bu asla yabana atılacak bir durum değil. ABD’nin Cumhuriyetçi Parti başta olmak üzere irili ufaklı sağcı partileri güç kazanmak için aşırı sağın sokak şiddetini bir fırsat olarak kullandı. Yani dolaylı destek verdikten sonra onların yarattığı kargaşayı sözümona dizginleyen, “düzen sağlayıcı” kurumlar olarak rol üstlendi. Zaman zaman aşırı sağı kınar gibi yapmaları “siyaseten” alınmış bir tutumdur. Mustafa K ErdemolAşılama başlıyor ama belirsizlikler sürüyor. Uzmanlar kaos uyarısıyapıyor
Aşılama başlıyor ama belirsizlikler sürüyor. Uzmanlar kaos uyarısı yapıyor Salgına karşı aşılama çeşitli ülkelerde başladı. Türkiye’de ise belirsizlik sürüyor. Çin aşısı üzerindeki incelemenin bugün tamamlanması bekleniyor. Aşının Brezilya’daki Faz-3 denemelerindeki koruma oranının yüzde 50.38 olduğu açıklandı. Uzmanlar, pek çok sorunun cevapsız olduğuna dikkat çekti. Bakanlık aşı takibinin yapılacağı “Aşıla” adlı uygulamayı tanıttı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk koronavirüs aşılarının perşembe ya da cuma günü vurulmaya başlanacağını söyledi, ancak hekimler, koronavirüs aşılarıyla ilgili açıklamaların ve hazırlıkların net olmadığını belirtiyor. Uzmanlar, “Vatandaş ‘aşı yapılmaya başlandı’ denildiği zaman ‘bana da aşı yapın’ diye gidecektir. Bu da ciddi anlamda kaosa yol açacaktır. Yurttaşlar, kendilerine ulaşan bildirimden sonra aşı için sağlık kuruluşlarına gitsin” dedi. Türk Tabipleri Birliği İkinci Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, pandeminin başlangıcından itibaren Sağlık Bakanlığı’nın bilgiler konusunda şeffaf olmadığını, bu durumun aşılama konusunda da devam ettiğini belirterek “ ‘Vatandaş nerede aşı olacak, aşı merkezleri hazırlandı mı, aşıların dağıtımı tamamlandı mı, günlük ne kadar aşı yapılacak, aşı yapılacakların listesi hazırlandı mı, öncelikle kimlere yapılacak?’ Bu gibi soruların hiçbirinin henüz yanıtı yok. Çin’den 3 milyon doz aşı geldi. Alman BioNTech aşılarının ne zaman geleceği, kaç doz geleceği belli değil” dedi.BİLGİ GELMEDEN GİTMEYİNAile hekimleriyle görüştüklerini, onlara da ulaşan net bir bilgi olmadığını söyleyen Ökten, “Bir liste gönderilmemiş, hangi vatandaşın ne zaman aşılanacağı konusunda bilgi gitmemiş. Bu, kaosa yol açabilir. Vatandaş aşı yapılmaya başlandığı zaman hastanelere, aile sağlığı merkezlerine ‘bana da aşı yapın’ diye gidecektir. Kaos ve kargaşa nedeniyle hekimlere, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları da yaşanabilir. Sadece aile sağlığı merkezleri ve hastaneler yetmez. İngiltere ve Almanya’da olduğu gibi aşı merkezleri kurulmalıydı. Aşılama, sağlık merkezleri dışında yapılmalı. Çünkü oraya bir sürü hasta gidiyor. Aşılanmak için hasta olmayanlar da buralara gidecek. Bu ortam sağlıklı olmaz” diye konuştu.TEK FİRMAYA BAĞLI KALDIKBirçok ülkenin aşılamaya başladığını söyleyen Ökten, şöyle devam etti: “Biz henüz başlayamadık. Bundaki en büyük etken, tek bir firmaya bağlı kalmamızdır. Baştan birden fazla firmayla çalışma yapılsaydı bu durumla karşılaşılmazdı. Sağlık Bakanlığı’nın 1.2 milyon personeli var, buna özelleri de kattığınız zaman bu sayı 1.5 milyona ulaşıyor. İki dozdan hesapladığınız zaman 3 milyon doz yalnızca sağlık çalışanlarına yeter. Koruyuculuğun sağlanması için nüfusun en az yüzde 60’ının aşılanması lazım.”ARA VERİLER AÇIKLANIYORÇin aşısı Sinovac’ın etkinliği ile ilgili Brezilya’nın yüzde 78, Endonezya’nın yüzde 65, Türkiye’nin ise yüzde 91 oranlarını açıkladığını belirten Ökten, “Çalışmalar henüz bitmedi. Ara değerlendirme yapıldığı için veri az. Bu nedenle böyle yüksek bir rakam çıktı. Çalışma genişledikçe bizde bu oran düşebilir, o zaman daha gerçekçi rakamlar ortaya çıkabilir” dedi.SÜREKLİ TEDARİK ÖNEMLİEnfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ise aşılarda tedarikin sürekliliğinin sağlanmasının önemli olduğunu belirterek “Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı sisteme göre bir sıralama belirlendi. İnsanlar aynı grip aşısında olduğu gibi bakacak, listede adı varsa gidip belirtilen yerde aşı olacaklar. Gecikmeden çok bundan sonra aşılamanın hangi hızla yapılacağı ve tedarikinin sürekli sağlanması önemli” ifadelerini kullandı.GRİP AŞISI GİBİGazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol “Üniversitemizde aşı odaları hazırlıyoruz. Bize bilgi akışı geliyor, insanlar geldiği zaman nasıl bilgisayar sistemlerine giriş yapılacak diye. Ne zaman aşı gelecek, ne zaman başlayacak bilmiyorum. Grip aşıları gibi planlama yapılmış duruyor” dedi.BAKANLIKTAN YENİ UYGULAMA: AŞILACOVID-19 aşı kayıtları, Sağlık Bakanlığı’nın geliştirdiği “aşıla” mobil uygulaması üzerinden yapılacak. Mobil telefonlara indirilerek kullanılabilecek uygulama ile önce kayıt sonra aşı yapılacak. Hekimler ve sağlık personeli, kolay ve hızlı bir şekilde vatandaşların aşılanma sürecini takip edebilecek.SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?Çinli Sinovac firmasınca üretilen ve 30 Aralık 2020’de Türkiye’ye getirilen CoronaVac aşısının, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu laboratuvarlarındaki analizinin bugün bitmesi bekleniyor. Testlerin olumlu sonuçlanması halinde aşıya “Acil Kullanım Onayı” verilecek. Aşılar, Sağlık Bakanlığı’na ait özel araçlarla illere dağıtılacak ve aşılama başlayacak. Süreç, adım adım şöyle işleyecek:- İlk aşamada sağlık çalışanları, 65 yaş üstündekiler, yaşlı ve engellilerle koruma evlerinde kalanlar gibi toplu ve kalabalık yerlerde yaşayan yetişkinler aşılanacak.- İkinci aşamada aşı, toplumun işleyişi için gerekli sektörlerde ve yüksek riskli ortamlarda bulunan, kritik işlerde çalışan kişiler ile 50 yaş ve üzeri en az bir kronik hastalığı bulunanlara uygulanacak. - Üçüncü aşamada, 50 yaş altı en az bir kronik hastalığı bulunanlar, genç yetişkinler, ilk iki grupta yer almayan sektör ve mesleklerde çalışanlar aşı olacak. Dördüncü ve son aşamada ise ilk üç grubun dışında kalan tüm bireyler aşılanacak. - Yurttaşlar, öncelik gruplarına göre kendilerine ulaşan bildirimden sonra Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden aile hekimlerinden, uygun kamu hastanesi ya da özel hastaneden randevu alarak aşılarını yaptırabilecek. - Vatandaşlar, Covid-19 risk sıralarını e-Nabız sitesinden görebilecek. - Aşılar 28 gün ara ile 2 doz olarak uygulanacak. - Tüm hastanelerin bünyesinde “Aşı Uygulama Odası” oluşturuldu, aşılar buralarda yapılacak. Sibel BahçetepeSalgında enön safta mücadele veren sağlıkçıların deneyimleri kitaplaştırıldı
Salgında en ön safta mücadele veren sağlıkçıların deneyimleri kitaplaştırıldı Covid-19 kliniklerinde çalışan hekimler ve hemşirelerin, pandemi sırasında yaşadıkları ve bu süreçteki çok yönlü deneyimleri “Ateş ve İhanet” adlı kitapta toplandı. Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Ergur’un derlediği kitap, hem zorlu bir mücadelede yaşananları bütün çıplaklığıyla ortaya koyma girişimi hem sağlık çalışanlarına bir saygı ifadesi olarak hazırlandı. Raskolnikov Kitap’tan çıkan kitapta yer alan iki araştırmadan, hekim ve hemşirelerle düzenlenen ilk araştırmanın ekibinde göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Göksel Altınışık Ergur, sosyoloji bölümü mezunu ve öğrencileri Cansu Çobanoğlu, Şadiye Nuhoğlu, Nurdila Eryıldız, Merve Şengül yer alırken hekim istifalarını ve emekliliklerini inceleyen ikinci araştırma için bu ekibe Dr. Nazlı Çetin ve Dr. Pınar Bostan katıldı. Kitaba ilişkin açıklama yapan Prof. Ali Ergur, kitabın içerdiği iki araştırmanın bulgularının “Pandeminin hem bir katalizör hem bireyleri keskin tercihler yapmak zorunda bırakması nedeniyle turnusol kâğıdı işlevi gördüğünü” söyledi. Ergur, şunları söyledi: “Mücadeleye katılan sağlık çalışanları arasında, zor bir savaş veriyor olmaktan kaynaklanan bir bütünleşme, dayanışma, ötekine gösterilen özen gözlemlenmiştir. Bu anlamda bir organizma gibi örgütlenen Covid kliniği çalışanları, aynı zamanda özel hayatlarından büyük oranda feragat etmişlerdir. İstifa eden hekimler, bu ağır maddi ve manevi yükün altında ezilip gücü tükenenler olmuştur. Pandeminin sağlık çalışanları üzerindeki önemli sonuçlarından biri, aile bireylerine, özellikle çocuklarına uzak durma zorunluluğudur. Bazen ayrı mekânlarda (oda, ev, semt, şehir) kalmak zorunda olan sağlık çalışanı ebeveyn ve çocukları, sarsıcı psikolojik deneyimler yaşamışlardır. Psikolojik sorunlar yaşayan ve destek almak zorunda kalan birçok kişi olduğu görülmüştür. Covid mücadelesi, toplumun her kesiminde yaptığı gibi, tıp alanında da keskin ayrışmalara, yeni bilgi ve pratiklerin, yeni normların oluşmasına neden olmuştur.” Sibel BahçetepeTÜGVAİl Başkanı, AKP’li siyasetçilerin nasıl rüşvet aldığınıanlattı
TÜGVA İl Başkanı, AKP’li siyasetçilerin nasıl rüşvet aldığını anlattı Hakkâri ve ilçelerinde, AKP’li yöneticilerin yapılan atamalardan rüşvet aldığı ve ihalelerde yolsuzluk yapıldığına ilişkin sosyal medyada 2 ayrı ses kaydı ortaya çıktı. Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Hakkari İl Başkanı ve Yüksekova İmam Hatip Lisesi Müdürü Mustafa Can’a ait olduğu iddia edilen ses kaydında, AKP Hakkâri İl Başkanı Emrullah Gür ve iş insanı N.S’nin de aralarında bulunduğu bazı kişileri ihalelerde ve atamalarda nasıl rüşvet alındığını anlatılıyor.Can’ın konuşmasının ortaya çıkması sonrası AKP İl Başkanı Emrullah Gür, ses kayıtlarını yayan kimi sosyal medya kullanıcıları ve ses kaydında konuşan kişiler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. 16 Aralık 2020 tarihli suç duyurusunda, ses kaydını paylaşan sosyal medya kullanıcılarının, “hakaret”, “iftira” ve “hedef gösterme” suçlamalarıyla cezalandırılması talep edildi. Mustafa Can ise ses kayıtlarının montaj olduğunu öne sürdü. cumhuriyet.com.trBoğaziçiÜniversitesiöğrencilerineİTÜ, AnkaraÜniversitesi ve 9 Eylül’den destek
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine İTÜ, Ankara Üniversitesi ve 9 Eylül’den destek Ankara Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Melih Bulu’nun atanması ile protestolara başlayan Boğaziçi öğrencilerine destek için eylem düzenledi. Üniversitelerin bilimsel üretimin merkezi olduğunu, akademik özerkliğini ve demokratik yapısını korumak zorunda olduğunu savunan İTÜ’lü öğrenciler, açıklamanın ardından forum düzenlediİSTANBULAKP’li Prof. Dr. Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasına ilişkin Boğaziçili ve İstanbul Teknik Üniversiteli (İTÜ) öğrencilerin çağrısıyla dün İTÜ Rektörlüğü binası önünde bir araya gelen öğrenciler protesto eylemi düzenledi. İTÜ’lü öğrenciler adına yapılan basın açıklamasında Boğaziçili öğrencilerle birlikte dayanışmanın büyütüleceği belirtildi. Açıklamada “Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan Melih Bulu, doğrudan iktidarın içinden gelen, uzun yıllar AKP’de çalışma yürütmüş, milletvekili adayı olmuş, hatta AKP Sarıyer İlçe Teşkilatı’nın kurucularındandır. Bu örnek, AKP’nin üniversitelere rektör olarak bağımsız kişileri değil, kendi siyasi yapısını temsil eden kişileri atadığının açık bir kanıtı niteliğindedir. Bu durumun sadece Boğaziçi Üniversitesi ile sınırlı olmadığının İTÜ öğrencileri olarak farkındayız. Bize bu gerçeği tekrar hatırlatan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin mücadelesini sahipleniyoruz” denildi.ANKARAAnkara Üniversitesi (AÜ) öğrencileri, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Melih Bulu’nun atanması ile eyleme başlayan Boğaziçi öğrencilerine destek için eylem düzenledi. Öğrencilerin, üniversitenin Tandoğan kampüsü önünde yapılacağını duyurduğu eylem öncesi kampüs polis ablukasına alındı. Polis, bazı öğrencilerin GBT’sini kontrol ederken, eyleme izin verilmeyeceğini belirtti. Öğrenciler, bunun üzerine eylemi rektörlük önünde gerçekleştirdi. “Kayyım rektörlere karşı yaşasın üniversite dayanışması” sloganı ile düzenlenen basın açıklamasında, “Boğaziçi öğrencilerinin talepleri bizim taleplerimizdir. Necdet de Verşan da, Melih de gidecek. Yaşasın öğrenci dayanışması” denildi. Öğrenciler, eylem boyunca “Mesele Boğaziçi değil sen hâlâ anlamadın mı?”, “Melih, Verşan, Necdet; yıkacağız elbet” ve “Kayyım istifa” pankartları taşıdı. ODTÜ Rektörü Verşan Kök, rektör seçimlerinde ikinci olmasına karşın atanması, AÜ rektörü Necdet Ünüvar ise eski AKP milletvekili olması nedeniyle öğrenciler tarafından tepki çekmişti.İZMİRHasanağa Parkı’nda dün düzenlenen eylemde konuşan Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencileri, Boğaziçili öğrencilerin direnişinin yanında olduklarını belirterek “Ferman sarayın, üniversiteler bizimdir” pankartı açtı. İzmirli öğrenciler adına yapılan açıklamada, Ege Üniversitesi Rektörü Necdet Budak’ın da AKP geçmişi olduğu hatırlatılarak “Bizi bir araya getiren, demokratik, katılımcı, eşitlikçi, özerk ve özgür üniversite isteğimizdir. Öğrencileri birbirlerinden başka kimse anlayamaz, hele atanmış rektörler hiç anlayamaz. Bizler, ‘intihalsiz, torpilsiz’ olarak görevini gerçekleştiren hocalarımızla kendi sorunlarımızı çözeceğiz” denildi. cumhuriyet.com.trİki katliamın patlayıcılarınıtemin eden teröristin adıdava dosyasında yok
İki katliamın patlayıcılarını temin eden teröristin adı dava dosyasında yok İçişleri Bakanlığı, 10 Alman vatandaşın hayatını kaybettiği Sultanahmet ve 33 kişinin hayatını kaybettiği Suruç katliamının patlayıcılarını temin eden IŞİD terör örgütü üyesi şüpheli Azzo Halaf Süleyman’ın Urfa’da yakalandığını açıkladı. Artıgerçek’e konuşan Suruş katliamı avukatı Sezin Uçar yakalandığı açıklanan ismin daha dava dosyasında adının geçmediğini belirterek, “Patlayıcıları temin ettiğine kadar bilinen bir isim neden kamuoyundan gizli tutuldu ve yargılanması yapılmadı? Peki bu kadar bilinen bir isim şimdiye kadar neden yakalanmadı?” dedi.‘MAHKEME ISRARLA REDDETTİ!’Suruç katliamı dosyasında sadece 3 kişinin adının geçtiğinin altını çizen Uçar, katliamın faillerinin araştırılma taleplerinin ısrarla reddedildiğini anımsatarak, “Madem bu isim patlayıcıları temin eden kişiydi ve bu kadar bilinen bir isimdi neden hakkında soruşturma yapılması engellendi. Neden kamuoyundan gizli tutuldu ve biz bu ismi ilk kez duyuyoruz? Bu katliamı sadece 3 kiş yapmadı. Mahkeme ısrarla yargılamayı genişletmek istemedi. Fakat bugün hiç bir dosyada adı geçmeyen birini ‘yakaladık’ diyorlar anlamış değiliz” ifadelerini kullandı. cumhuriyet.com.tr