Aşı üretimi hız kazanırken zengin ülkeler aşının yüzde 80’ini kaptı
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, yüzde 90 başarılı olduğu açıklanan BioNTech şirketi ile Pfizer’in geliştirdiği koronavirüs aşısının Türkiye’deki çalışmalarına ilişkin “1. aşılamalar bitti. 3 hafta bekliyoruz. 2. aşılamaları yapacağız. Şu ana kadar önemli bir yan etki yok†dedi. Öte yandan, aşının dünya genelindeki denemelerinde 43 bin 538 gönüllüden 94’ünün korona hastası olduğu, ara analizde aşının koronavirüse karşı yüzde 90 oranında koruyuculuğu bulunduğu tespit edildi. Aşının tek dozu için ise 19.50 dolar fiyat belirlendiği öğrenildi. Aşının ne kadar süre bağışıklık sağladığını kimsenin bilemeyeceğini söyleyen Ünal, aşının temini konusunun faz çalışmalarından bağımsız bir konu olduğunu, Sağlık Bakanlığı’nın konuyu değerlendireceğini belirtti.SAĞLIKÇILAR ÖNCELİKLİ OLURAşı için ABD Sağlık Bakanlığı’na bağlı Food and Drug Administration’a (FDA) kasım sonunda başvurulacağını belirten Ünal, “Amerika’daki FDA, sadece Amerika için bu aşıyı onaylayacak. Satın alacak ülkelerin sağlık kuruluşları, kendi değerlendirmelerini yapacak. FDA dünyada da bilinen bir kuruluş. Kasım sonu, Aralık ortaları gibi bir sonuç belirlenecek. Aşıyla ilgili tüm dosyalar teslim edilecek, bağımsız bir ekip bunu inceleyecek ve aşının uygulanıp uygulanmayacağına karar verecek†dedi. Ünal, aşılanma konusunda kimin öncelikli olması gerektiğine ilişkin, “Sağlık personeli genellikle en önde olacaktır. Ondan sonra hastalık en çok kime zarar veriyor ona bakılır. Bir salgın durumunda ülke güvenliği gibi duruma da bakılır. Bütün bunları sağlık otoriteleri inceleyecek. Ona göre her ülke bir karar verecek†diye konuştu.FİYAT 39 DOLARAşı için şimdilik belirlenen fiyat 19.50 dolar. İki doz şeklinde verilen aşı için 39 dolar ödenmesi gerekiyor. Aşının grip aşılarında olduğu gibi her yıl uygulanabileceği de belirtiliyor. Aşının -80 derecede saklanma zorunluluğu nedeniyle Asya, Afrika gibi sıcak ülkelerde dağıtım ve saklama konusunda zorluk yaratabileceği uyarısı yapılıyor.KANSERE NİYET KORONAYA KISMETProf. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci’nin kurucusu olduğu BioNTech şirketi, aşının geliştirilmesinden önce, kanser aşıları için özgün yöntemler üzerinde araştırmalar yapmaya başladı. Çift, kanser aşılarının geliştirilmesinde ilk kez “sentetik messenger RNA†tekniğini temel alan yeni bir teknoloji geliştirmeyi başardı. Bu aşı tekniğine göre yapılan koronavirüs aşı çalışmalarında, insan denemeleri nisan ayında başladı. mRNA aşısı klinik çalışmalarına kasım ayı başına kadar 43 bin 538 gönüllü katıldı. Aşının faz 3 çalışmalarında, gönüllü bireylerin bir bölümüne dolu aşı, bir bölümüne boş aşı yapıldı. Gönüllüler, bu iki aşı seçeneğinden hangisini aldıklarından habersiz olarak çalışmaya katıldı. Çalışmanın ara analizinde, 43 bin 538 gönüllü bireyden 94’ünün korona hastası olduğu görüldü. Ara analizde mRNA aşısının koronavirüse karşı yüzde 90 oranında koruyucu olduğu tespit edildi. Aşıya bağlı yan etki ise gözlemlenmedi. Aşı yapılan bireyler 2 yıl süreyle takip edilecekler.
Sarp SaÄŸkal
Zengin ülkeler aşının yüzde 80’ini kaptı
Birleşik Krallık merkezli Global Justice Now isimli kampanya ekibinin analizine göre aşının yüzde 80’inden fazlası şimdiden zengin ülkelere satıldı. Analiz, dünya nüfusunun yalnızca yüzde 14’ünü oluşturan zengin ülkelerin 1 milyardan fazla dozu satın aldığını gösterdi. Avrupa Birliği 300, ABD ise 600 milyon dozluk aşıyı garantiye alırken Birleşik Krallık da 40 milyon dozluk ön sipariş verdi. Aşıyı geliştiren şirket 2021 sonuna kadar 1.3 milyar doz aşı üreteceklerini açıklamıştı. Global Justice Now’ın yöneticisi Nick Dearden, “İlaç sisteminin ne denli eşitsiz olduğuna dair daha net bir örnek göremezsiniz. Bazıları milyarlarca pound kazanırken diğerleri tedaviye gücü yetmediği veya satın alacakları bir ilaç kalmadığı için ölüyor. Bu değişmeli†dedi.
cumhuriyet.com.tr
Kars Belediyesi Eşbaşkanı Ayhan Bilgen cezaevinden sorularımızı cevapladı
Muhalefet içinde bazı isimler partilerinin iÅŸleyiÅŸine karşı ciddi eleÅŸtiriler getiriyor. Bu isimlerden biri Ayhan Bilgen... HDP ile ilgili eleÅŸtirilerinin zamanlaması üzerinde çok konuÅŸuldu. Bilgen bu konuda şöyle diyor: “Zamanlama benim tercihim deÄŸil. Daha önce de bu tür tartışmaları hem parti kurullarında ilgililere ilettim hem de kamuoyu önünde yapmaya çalıştım. Şüphesiz bunların farklı niyet ve beklentilerle araçsallaÅŸtırılması benim irademin dışında ve tutukluluk koÅŸullarından kaynaklı saÄŸlıksız iletiÅŸim ortamından kaynaklıdır. Siyaset, netice üzerinden tartışılır. Sonuç olarak ortada bir tıkanma var. Bu düğümü çözmek ve iÅŸi akışına bırakan pozisyondan bir an önce çıkmak gerekiyor. HDP, inatçı ve kararlı bir duruÅŸ sergiliyor ama bu sorunu çözmeye yetmiyor. Elbette bu durumun tek sorumlusu HDP deÄŸil. HDP’den beklentinin yüksek olması yadırganmamalı, aksine fırsata çevirmenin yolları aranmalıdır. HDP üzerinden tüm muhalefeti dizayn etme kozu elde olduÄŸu müddetçe hassas günler hiç bitmeyecektir. Zamanlama hatasını geç kalma olarak beyan ediyorsanız bunu anlar ve üzerime düşen sorumluluÄŸu kabul ederim.â€Â “Kendimi daha doÄŸrudan ve saÄŸlıklı ifade edebileceÄŸim koÅŸullarda tartışmak isterdim†diyen Bilgen’in cezaevinden yaptığı açıklamalar arasında iki bölüm öne çıkıyor. Bunlardan biri “HDP tersine TürkiyelileÅŸme yaşıyor†sözleri... Bu konuyu biraz daha detaylı anlatmasını istiyorum: “TürkiyelileÅŸmeyle ilgili beklenti Kürtler dışında toplumun farklı kesimleriyle de buluÅŸarak siyasi talepleri ortaklaÅŸtıracak bir siyaset yapma formülünün geliÅŸtirilmesiydi. Bu konuda sembolik düzeyde de olsa alınan mesafe önemli. HDP temsili demokrasiyi deÄŸil, radikal demokrasiyi referans alan bir parti olduÄŸu için farklı kesimleri siyasi süreçlere taşıma konusunu sadece temsil sorunu olarak ele alamaz. Dindar siyasetçiler ya da Alevi siyasetçilerin temsil edilmesinden öte muhafazakâr kesimler ya da Alevi toplumunun en az Kürt toplumu kadar aktif özne olarak sürecin parçası olması hedeflenmeli. Siyasette ‘marifet iltifata tabidir’.â€TERSÄ°NE TÃœRKÄ°YELÄ°LEÅžME“Toplumsal sahiplenme geniÅŸledikçe TürkiyelileÅŸme konusunda mesafe alınacağını, bu konuda ilerleme oldukça toplumsal katılım için cesaretin büyüyeceÄŸini†ifade eden Bilgen, “Tersine TürkiyelileÅŸme dediÄŸim ‘temsili demokrasinin krizlerini’ kendi bünyesine taşımaktır. Toplumun siyasete katılımının önündeki engelleri, alışkanlıkları HDP’ye de taşıyacak yaklaşımlara kapı aralamak. Bu elbette bilinçli bir tercih deÄŸil ama bir virüsün bulaÅŸması gibidir. Genç kuÅŸak muhafazakâr aile çocuklarının psikolojisini nasıl eski saÄŸcı siyasetçi profili tatmin etmiyorsa, Alevi gençler de Aleviler adına siyaset yapılmasının ötesinde bir katılım iradesini yansıtıyorlar. Özetle toplumsal dinamikler adına eski yöntemlerle siyaset yapılması, farklı kimlik ve geçmiÅŸe sahip kiÅŸilerin vitrinde yan yana gözükmesinin ötesinde bir yatay demokrasi hareketinin inÅŸa edilmesi gerekiyor. Bunu saÄŸlayacak cesur adımlar toplumcu siyaset ahlakıyla atılmazsa, duraÄŸanlaÅŸma içe kapanmayı ve ardından da kolay kriminalleÅŸmeyi beraberinde getirir†diyor.KANDÄ°L VE Ä°MRALIBilgen’in eleÅŸtirilerinde önce çıkan bir diÄŸer cümle; “Hem müdahaleden ÅŸikâyet edip hem Kandil ve Ä°mralı için pozisyon belirlemeye kalkmak, kendi pozisyonunun gereÄŸini yapamamakla ilgili bir handikaptır.†Bilgen’e, “HDP’nin, Kandil ve Ä°mralı için pozisyon belirlediÄŸini mi düşünüyorsunuz†diye sordum. Ä°ÅŸte Bilgen’in cevabı: “ÇaÄŸrı yapan bir siyaset tarzıyla hamle yapan bir siyaset tarzı farklıdır. Dili, muhatabı, araçları, yoÄŸunlaÅŸması farklı olur. Çatışma yaÅŸayan ülkelerde sorunun parçası gibi görülen bir adres olmaktan çıkıp çözümü bezen taraflara raÄŸmen yönetmek daha fazlasını göze almayı gerektirir. Barışı ve demokrasiyi isteyen deÄŸil, inÅŸa eden bir sürecin yönetimi baÅŸka bir çaba ve iradeyi gerektirir. HDP, aydınların metin imzalayıp çaÄŸrı yapmasının ötesinde bir muhatap olma imkânına sahiptir.â€DERDÄ°NÄ° ANLATAMAMA SORUNUBilgen’e göre, Türkiye metropollerinde yaÅŸayan Kürt nüfus, Diyarbakır, Van, Mardin gibi ÅŸehirlerde her ÅŸart altında HDP’ye oy veren sayının çok üzerinde. Önerisi ise ÅŸu: “Siyasi partiler geniÅŸleme stratejisi ile deÄŸiÅŸim ve büyüme yol haritalarını birlikte ele alabilmeli. Elbette her deÄŸiÅŸim süreci sancılı olur. Ama hiçbir sancı bugünkü acıdan daha büyük deÄŸildir. GeniÅŸlemenin önündeki engel diÄŸer partilerden farklı olarak HDP’de geleneksel taban deÄŸildir. Bu önemli bir imkândır. Annelerin acısını bitirecek adımlardan anaların rahatsız olması düşünülebilir mi? Hâlâ bölünmeyi isteyen bir parti muamelesi görmek bence kendi derdini anlatamama sorunudur. Siyasette algı ile olgunun farklı olması durumunda bunu ‘düzeltmeyi’ baÅŸarmak tam da özne olmayı baÅŸarmaktır.â€
İpek Özbey
Özel gündemli toplanan CHP MYK’de, partinin güçlü-zayıf yanları, risk ve fırsatlar tartışıldı
CHP’de, önümüzdeki döneme ilişkin olarak atacağı siyasi adımları belirlemek üzere yapılan analizle partinin güçlü ve zayıf yönleri tartışıldı. CHP’nin herkesle konuşabilen ittifak kapasitesi, partinin güçlü yönü olarak değerlendirilirken, seçmenle iletişim eksikliği partinin zayıf bir yönü, ittifakı dağıtmaya yönelik hamleler ise partinin önündeki risk olarak ele alındı. CHP’nin 18 Ekim ve 7 Kasım 2020 tarihlerinde düzenlenen özel gündemli Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantılarında partinin analizi yapıldı. SWOT analizi (GZFT analizi) yöntemiyle CHP’nin zayıf-güçlü yanları, önündeki riskler ve fırsatlara ilişkin değerlendirmeler masaya yatırılarak maddeler halinde tartışıldı. Partinin gelecek dönemde yapacağı siyasi söylem ve faaliyetlere yön vermek üzere çalışma başlattı.İTTİFAKIN DAĞILMA RİSKİYapılan analizde CHP’nin herkesle konuşabilen ittifak kapasitesine sahip olması partinin güçlü yanları arasında değerlendirildi. Genel Başkanın; dürüst, sakin, kararlı, farklı fikirlere açık, herkesle konuşabilen ve mantığı hırsının önünde olan birisi olması da güçler yanlar arasında yer aldı. Güçlü yanlar arasında CHP’nin yerel seçim başarısıyla iktidarın değişebilir algısının oluşması, yerel iktidardaki örnek uygulamalar ile etkin, tanınır yerel aktörlerin bulunması güçlü yanı olarak öne çıktı. Analizde; partinin önündeki fırsatlar ise yerel iktidar alanı, 100. yıl motivasyonu, toplumdaki erken seçim ve artan eşitlik talebi olarak sıralandı. Fırsatlar arasında muhtemel Cumhurbaşkanı adayının CHP’den çıkacağı algısı da yer aldı. Kriz yönetiminde ani refleks gösterecek kurumsal kapasite eksikliği, profesyonel siyasi iletişim eksikliği, dil belirleme, öne çıkarılması gereken unsurların anlatılamaması ve sorunları dile getirilen kesimlere doğru iletişim ile erişimde sıkıntılarda zayıf yönler olarak belirlendi. Ayrıca karar organlarının çalışmadığı, çok ürün ve metin üretilmesi de zayıf yanlar olarak işaretlendi. Dış politikada iktidarın milliyetçilik tarifine karşın CHP’nin alternatif bakışının kurulamadığı da kaydedildi. Partinin önündeki riskler arasında; Millet İttifakı’nı dağıtmaya yönelik hamleler, İYİ Parti’nin dağılması ya da ittifaklar arası hareketi ile HDP’nin dağılması ya da iktidarın HDP’yi kriminalize etme siyasetini derinleştirmesi olarak dile getirildi. CHP’den olası siyasi kopmaların da risk oluşturacağı ifade edildi.
Mahmut Lıcalı
CHP heyeti farklı kesimlerle görüştü
CHP’nin Ekonomi Masası, Doğu Akdeniz mesaisine dün Mersin’den başladı. Öztrak’ın başkanlık yaptığı heyet, odalar, borsalar ve dernek temsilcileriyle bir araya geldi. Burada değerlendirmelerde bulunan Öztrak, Türkiye’de devlet krizi ve ekonomik krizin iç içe geçtiğini belirterek 2017 yılında olağanüstü şartlarda yapılan bir referandumla rejimin değiştiğini anlattı. Öztrak, “Hukukun üstünlüğü kalktı. En çarpıcı örneğini dokunulmazlığı olan bir milletvekilinin yargılanmasında gördük. Yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi’ne ben seni tanımıyorum, dedi. İşte devlet krizi bu†dedi. CHP’nin, krizden çıkış yolunu dört sacayağı üzerine oturttuğunu ifade eden Öztrak bunları hukuk devleti ve demokrasi, üreten ülke, güçlü sosyal devlet ve sürdürülebilirlik olarak özetledi.
Abidin YaÄŸmur
Çevreciler Alamos Gold’u Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne şikâyet etti
Çevreciler ve bölge sakinleri Türkiye’nin doÄŸa harikası Kaz DaÄŸları’nda büyük tahribata neden olan Alamos Gold ÅŸirket yetkilileri hakkında savaÅŸ suçları, insanlığa karşı iÅŸlenen suçlar ve saldırı suçları gibi suçlara bakan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne suç duyurusunda bulundu. Şirketin madencilik faaliyetiyle kasten iklim krizine neden olduÄŸu belirtilen dilekçede ÅŸirketin madencilik faaliyetlerinin koronavirüs salgınına neden olan ekosistem deÄŸiÅŸikliÄŸine ve kirliliÄŸine yol açtığı anlatıldı. Dilekçede, “Kasten iklim deÄŸiÅŸikliÄŸine yol açarak gezegende yaÅŸayan 7 milyar insanın toplu yok olmasına neden olacak sürece katkı koyan failler aleyhinde ‘insanlığa karşı suç’ iÅŸlemeleri nedeniyle soruÅŸturma ve dava açılmasına, neticeten cezalandırılmalarına karar verilmesini talep ederiz†denildi. Şirket yönetim kurulu üyelerinin faaliyetlerine yer verilen dilekçede “yerel ekosistemleri bozdukları gibi, büyük ekosistem olan gezegenin ekolojik dengesini bozucu faaliyetleriyle insanlık tarihinin karşılaÅŸtığı en bulaşıcı ve tehlikeli salgın hastalık olan Covid-19 salgınının oluÅŸmasına ve salgının artmasına katkıda bulunarak insanlığa karşı suç iÅŸlemiÅŸlerdir†denildi. Dilekçede iklim krizinin ve madencilik faaliyetlerinin koronavirüs mutasyonlarına ve koronavirüs salgınına neden olduÄŸunu gösteren bilimsel çalışmalar olduÄŸu anlatılarak “ticari kazanç saÄŸlamak uÄŸruna madencilik faaliyetlerini sürdürmenin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmayı gerektiren insanlığa karşı suç oluÅŸturduÄŸu†vurgulandı.GELECEĞİ BALTALIYORBilimsel makalelere de yer verilen dilekçede önümüzdeki 20 yılda iklim krizinin, yeni bölgelerde yeni hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan en önemli sorun olacağına deÄŸinildi ve madencilik faaliyetlerinin gelecekteki yeni salgınların önünü açacağı ifade edildi. “Madencilik gibi yıkıcı, yok edici tesisler için ormanların katledilmesi ülkemizin, çocuklarımızın ve insanlığın geleceÄŸini baltalamakla eÅŸdeÄŸerdir†denilen dilekçede özetle ÅŸu sözler kaydedildi: “Alamos Gold, ÇED raporunda 45 bin 650 aÄŸaç kesileceÄŸi taahhüt edilmesine raÄŸmen 347 bin 815 aÄŸaç keserek ekokırım gerçekleÅŸtirmiÅŸtir. Her aÄŸacın yılda ortalama 150 kilo karbondioksit yok ettiÄŸi bilimsel gerçeÄŸinden yola çıkarak, Alamos Gold, yılda 52 milyon 172 bin 250 kilo fazladan karbondioksit salımına neden olmuÅŸ, iklim deÄŸiÅŸikliÄŸini hızlandırmış ve insanlığa karşı suç iÅŸlemiÅŸtir.â€
Hazal Ocak
Fatsa’da Altıntepe Madencilik Şirketi çalışma süresi dolmasına rağmen faaliyetlerine devam ediyor
Ordu Fatsa’da siyanürle altın ayrıştırma işletmeciliği yapan Altıntepe Maden şirketinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED İzin ve Denetleme Genel Müdürlüğü’nden aldığı Geçici Faaliyet Belgesi izni 9 Ekim’de sona erdi. Ordu Çevre Derneği (ORÇEV), şirketin çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) dosyasından elde ettiği belge hakkında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na süre dolmasına rağmen denetleme yapılıp yapılmadığını, yasal yaptırım uygulayıp uygulanmadığını sordu. Dernek Başkanı Ertuğrul Gazi Gönül, “Şu an şirketin hiçbir çalışma yapmaması gerekir. Şirketin çalıştığını biliyoruz. Çalışmasına izin verenler de denetim yapmayanlar da suç işlemeye devam etmekteler. Her zaman dediğimiz gibi, fiili mücadele şart. Yasal yollardan hesap soracağız†dedi. Ekoloji Birliği Eşsözcüsü Coşkun Özbucak da “Şirketler kâğıt üzerindeki yükümlülüklerini bile yerine getirmiyorlar. Keyfiyet devam ediyor. Bunları Kazdağı’ndan Artvin’e kadar her tarafta görüyoruz. Bugün Fatsa’daki siyanürle altın ayrıştırması yapan şirketin keyfiyetine karşı da hukuksal ve fiili mücadeleyi büyütmek zorundayız†diye konuştu.
Cemil CiÄŸerim
Tokat ve Amasya'da sinayürle altın aranmasına izin verildi. Çevre sakinleri karara tepkili
Kelkit Havzası, Boğalı ve Sakarat yaylaları Tokat ve Amasya illerinin, Erbaa ve Taşova ilçelerinin ve çevresindeki onlarca köyün can damarında siyanürle altın arama izninin verilmesine tepkiler çığ gibi büyüyor. Yeşil Erbaa Çevre Platformu’nda bir araya gelen bölge halkı, siyanür ile altın çıkarılmasıyla Kelkit Havzası, Boğalı ve Sakarat yaylalarının ölüm fermanının verildiğine, bölgede çevresel bir felaketin yaşanacağına dikkat çekti. Yeşil Erbaa Çevre Platformu Başkanı ve sözcüsü Dr. Saffet Akkaya, Fındıcak Ahbaz Derneği’nde bilgilendirme toplantısı yaptı. CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz konuyu TBMM gündemine taşıyarak verdiği soru önergesinde yaşanacak çevre felaketi ile ilgili soruların yanıtlanmasını istedi. Sondajla altın araması yapılan Boğalı ve Sakarat yaylaları tescilli mera alanlarına sahip ve bölgedeki içme suyu kaynaklarının doğuş noktası. Erbaa Ovası ise 21 Temmuz 2017 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla “Büyük Ova†ilan edildi.
Mehmet MenekÅŸe
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Çernobil faciasıyla uçak kazasını bir tuttu
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda milletvekillerinin sorularını yanıtlarken, nükleer santralları savundu. Paris’in 50 kilometre yanında üzüm baÄŸları olduÄŸunu belirten Dönmez, “Bir sıkıntı yok. Bugün Fransa elektriÄŸinin yüzde 70’ini oradan üretiyor†dedi. Bunun üzerine HDP’li Garo Paylan, “Çernobil†anımsatması yaptı. Dönmez, “Tarihte geçmiÅŸ bir iki kazadan dolayı bunu yapacaksak uçaÄŸa binmemeniz lazım Garo Bey†yanıtını verdi. Paylan’ın “Yapmayın...†demesi üzerine Dönmez, şöyle devam etti: “Yani Çernobil var ama dünyada 2 veya 3 tane böyle ciddi kaza var ama eskilerin deyimiyle hani ‘demirden korkan trene binmez’. Burada ilgili kurallara uyduktan sonra... Tabii ki kaza, bela olsun istemiyoruz. Çernobil zaten birinci nesil santral, ÅŸu anda üzerinde çalıştığımız santrallar 3, 4 ‘plus’. 3 ‘plus’ santrallardan bahsediyoruz...â€â€˜Ä°NSANLIÄžI ETKÄ°LER’Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu BaÅŸkanı OÄŸuz Türkyılmaz, uçak kazası ile Çernobil faciasının bir tutulamayacağını vurguladı. Türkyılmaz, şöyle devam etti: “Bir nükleer santral kazası tüm insanlığı etkiler. Çernobil’de nükleer emisyon içeren bulutlar Türkiye dahil birçok ülkede çok sayıda insanın kanser olmasına neden oldu. Nükleer santral kazası bir tüpgaz kazası, tren kazası, uçak kazası deÄŸildir. Bütün toplumları, milyonlarca insanı etkileyecek bir risk†dedi. ‘RÄ°SKÄ° KÜÇÜMSÃœYOR’Çevre Mühendisleri Odası BaÅŸkanı Ahmet Dursun Kahraman da dünyada açıklanmış ilk nükleer kazanın 1979’da Three Miles Island’da gerçekleÅŸtiÄŸini, ikinci kazanın Çernobil, üçüncüsünün ise 2011’de FukuÅŸima olduÄŸunu söyledi. Uzmanların bu üç kazanın da “öngörülebilir olmadığı†konusunda anlaÅŸtıklarına iÅŸaret eden Kahraman, “Bakan yaÅŸanmış deneyimler ve uzmanların uyarılarına raÄŸmen riski küçümsemektedir. Bu büyük riskin sonuçları ise bir hayli uzun süreli ve ağırdır.†1986’daki Çernobil faciası yaklaşık 200 bin kiÅŸinin doÄŸrudan ya da dolaylı olarak ölümüne neden oldu. Facianın etkileri nedeniyle yüz binlerce çocuk engelli olarak dünyaya geldi.
Mustafa Çakır
Erdoğan Ergenekon davasına ilişkin, ‘Davanın savcısıyım demedim’ demişti
Ä°zmir’in AliaÄŸa ilçesinde, Åžakran Ceza Ä°nfaz Kurumları kampusunda infaz ve koruma memuru olarak görev yapan Ali YaÅŸar hakkında, 2018 yılında sosyal medya hesabı Twitter üzerinden yaptığı, “Bunun hesabını o dönem o alçak kumpasların savcısıyım, hâkimiyim diyenler verecek. FETÖ ile kol kola girip ülkeyi soyup soÄŸana çevirenler, ülkedeki liyakat ve ehliyet sistemini çökertenler verecek†paylaşımı nedeniyle ‘cumhurbaÅŸkanına hakaret’ten hakkında adli ve idari soruÅŸturma açıldı. Adli soruÅŸturmada, savcı “KovuÅŸturmaya yer olmadığına dair karar’ verirken, Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu tarafından yürütülen idari soruÅŸturmada “cumhurbaÅŸkanına hakaret†suçunun iÅŸlendiÄŸi sabit görülerek “devlet memurluÄŸundan çıkarma†cezası ile cezalandırılması gerektiÄŸine karar verildi. Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun gerekçeli kararında, YaÅŸar’ın sosyal medya üzerinden paylaşımlarının hepsinin ayrı ayrı deÄŸerlendirildiÄŸi belirtilerek şöyle denildi: “İnfaz ve koruma memuru Ali YaÅŸar’ın bir paylaşımı hariç yapmış olduÄŸu tüm paylaşımların düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduÄŸu, ağır eleÅŸtiri sınırlarını aÅŸmadığı ÅŸeklinde deÄŸerlendirilmiÅŸtir. Ancak; ‘Ergenekon kumpası çöktü...’ ÅŸeklindeki paylaşıma Ali YaÅŸar’ın ‘Bunun hesabını o dönem o alçak kumpasların savcısıyım, hâkimiyim diyenler verecek. FETÖ ile kol kola girip ülkeyi soyup soÄŸana çevirenler, ülkedeki liyakat ve ehliyet sistemini çökertenler verecek’ ÅŸeklindeki paylaşımı ile CumhurbaÅŸkanı’nın muhatap alındığı, somut fiilde matufiyet koÅŸulunun da oluÅŸtuÄŸu tartışmasızdır. Anılan paylaşımla FETÖ silahlı terör örgütü ile baÄŸlantı kurulup CumhurbaÅŸkanı’nın haksız menfaat temin eden, deyim yerindeyse hırsızlık yapan kiÅŸi olarak somut madde isnadı suretiyle yaftalanması baÅŸlı başına eleÅŸtiri sınırlarının aşıldığını ortaya koymuÅŸtur. YaÅŸar, ‘cumhurbaÅŸkanına hakaret’ suçunu iÅŸlediÄŸine dair hakkında bir dava açılmadığını, buna raÄŸmen idari soruÅŸturmayla meslekten ihraç edildiÄŸini belirterek ÅŸunları söyledi: “Yazılı savunmamda, paylaşımımla CumhurbaÅŸkanı’nı deÄŸil, FETÖ’cü hâkim ve savcılardan bahsettiÄŸimi söyledim. Paylaşımlarımda CumhurbaÅŸkanı’nın ÅŸahsına yönelik bir ifadem de bulunmamaktadır. Buna raÄŸmen beni, sözlü savunma bile almadan ‘cumhurbaÅŸkanına hakaret suçu iÅŸledin’ diyerek ihraç ettiler. CumhurbaÅŸkanı’nın kendisi bile ‘Ben bu davanın savcısıyım’ sözünü söylemediÄŸini belirtirken, Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun bu cezayı vermesi o sözü CumhurbaÅŸkanı’nın söylediÄŸini onayladığı anlamına geliyor.â€CUMHURBAÅžKANI’NA HAKARETTEN GÖZALTIEski SaÄŸlık Bakanı ve DoÄŸru Parti Genel BaÅŸkanı Rifat SerdaroÄŸlu, CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan’a hakaret suçundan EsenboÄŸa Havalimanı’nda gözaltına alındı. DoÄŸru Parti Genel BaÅŸkanı, eski bakan SerdaroÄŸlu hakkında “cumhurbaÅŸkanına hakaret†iddiası ile soruÅŸturma açıldı. ÇeÅŸme 1. Asliye Ceza Mahkemesi de SerdaroÄŸlu’nun ifadesinin alınması için mevcutlu olarak en yakın savcılığa sevk edilmesi kararı aldı. Ä°zmir’deki programını tamamlayarak dün saat 12.00’de uçakla Ankara’ya dönen SerdaroÄŸlu, EsenboÄŸa Havalimanı’nda uçak körüğünden çıktıktan sonra polis tarafından karşılandı. Bir polis memuru konuyu bildirdi ve “Üzerini arayacağız, seni savcılığa götüreceÄŸiz†dedi. Bunun üzerine SerdaroÄŸlu, “Ben bu ülkede bakanlık yaptım, parti siyasi parti genel baÅŸkanıyım. Ãœzerimi arayamazsınız. Bana da sen diye hitap edemezsin, benim senin yaşında oÄŸlum var†dedi. EsenboÄŸa Koruma Müdürlüğü’nden gelen rütbeli personel duruma el koydu. SerdaroÄŸlu’nun üzeri aranmadı ve ÇeÅŸme Asliye Ceza Mahkemesi kararı uyarınca Çubuk Cumhuriyet Savcılığında ifadesinin ardından serbest kaldı.Ä°KTÄ°DARI ELEÅžTÄ°RDÄ° TUTUKLANDISokak röportajı sırasında ekonominin gidiÅŸatını ve iktidarı eleÅŸtiren Ä°smail DemirbaÅŸ hakkında önce ev hapsi kararı verildi, sonra da tutuklanarak cezaevine gönderildi. Antalya’da sokak röportajı sırasında yaptığı konuÅŸmada iktidarı eleÅŸtiren 49 yaşındaki Ä°smail Demirbaş’ın evi 24 Ekim’de basıldı. Gözaltına alınan Ä°smail DemirbaÅŸ, adli kontrol ÅŸartıyla bırakıldıktan sonra yaptığı açıklamada “Ülkemin geldiÄŸi duruma üzülüyorum. Ben bildiklerimi söylemeye devam edeceÄŸim†dedi. Gazete Duvar’ın haberine göre, DemirbaÅŸ ikinci kez konuÅŸtuÄŸu bir sokak röportajında yine iktidarı eleÅŸtirince bir kez daha gözaltına alındı. DemirbaÅŸ hakkında bu kez ev hapsi kararı verildi. DemirbaÅŸ ev hapsi kararına itiraz etmek için bir gün sonra adliyeye gitti. Burada dilekçe veren DemirbaÅŸ hakkında tutuklama kararı verildi. DemirbaÅŸ için CMK’den atanan avukat, Demirbaş’ın “CumhurbaÅŸkanına hakaretten†tutuklandığını söyledi. DemirbaÅŸ Antalya E Tipi Cezaevi’ne gönderildi. Babasının düşünceleri nedeniyle tutuklanmasına tepki gösteren Melih DemirbaÅŸ, “Babam kötü bir ÅŸey yapmadı. Düşüncelerini ifade ettiÄŸi için birçok ÅŸey yaÅŸadı. Kendisi suç iÅŸlemedi. Maalesef yaÅŸadığımız bu ülkede insanlar kendi düşüncelerini ifade ettikleri için tutuklanıyorlar. Bir an önce babamın serbest bırakılmasını istiyorum†dedi.
Ece PiroÄŸlu
1973, 27 Mayıs kazanımlarını geri püskürtmede her yol geçerli, haksız-hukuksuz davalar yılı
Gazetemizde öne çıkmış davalardan örneklerle estirilen yıldırma, sindirme, dehÅŸet ortamına dair ancak fikir verebiliriz. Trajikomik, kitlelere bu kadar ağır bedeller ödetilerek yaratılan havanın sonrasında, 1973 yılı sonrası delil yetersizliÄŸi üzerinden bu davaların düşürülmek zorunda kalınması. Olan olmuÅŸ yaÅŸamın her alanına dönük 27 Mayıs Anayasası, yasaları ile gelmiÅŸ toplumsal kazanımlardan önemli geri dönüşler saÄŸlanmıştır.Kültür Sarayı’nı yakmak, Marmara yolcu gemisi ile Eminönü araba vapurunu batırmak suçlarından açılan Sabotaj davası sanıklarına dönük en ağır iÅŸkencelerle alınmış ifadeler sonrası 17 kiÅŸinin idamı, diÄŸer sanıklar için ağır hapis isteminden sonra sahte senaryoya dayalı olduÄŸu gerçeÄŸi ortaya çıktı. Yılın sonunda savcı tüm sanıkların beraatını istemek durumunda kaldı./Archive/2020/11/13/034042575-sukran1.png6 MART’TA Ä°DAMLAR Ä°STENDÄ°Kültür Sarayı’nı yakmak, Marmara yolcu gemisi ile Eminönü araba vapurunu batırmakla suçlanan 22 kiÅŸinin yargılandığı dava 5 Mart günü baÅŸladı. Ä°stanbul 2 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nde açılan davada, savcı 17 kiÅŸi için idam, 5 kiÅŸi için de 5-15 yıl arasında ağır hapis istemiÅŸti. 89 sayfalık iddianamede kundaklama ve sabotajlar için gerekli 400 bin lirayı Osman Koper ve Ergun Saraç’ın MBK üyesi Ä°rfan Solmazer’den aldıkları ileri sürüldü. Ä°ddianamede, sabotaj eylemleriyle devlet hazinesine 163 milyon 307 bin lira zarar verildiÄŸi, gizli bir örgütten 1 milyon 165 bin lira aldıkları belirtildi. Yöneticileri suçlanan sendikanın da kapatılması istendi. Dava sürecinde sorguları yapılan sanıklar, ilk sorgularında alınmış ifadelerin baskı altında verildiÄŸini belirterek suçlamaları peÅŸ peÅŸe reddetmiÅŸlerdir. ArkadaÅŸlarını suçlayan tanıklar ise tüm sıkıyönetim komutanlıklarının ellerinde olduÄŸu tehdidi ile, baskı altında söz konusu ifadeleri vermeye zorlandıklarını söylemiÅŸlerdir. Kontrgerilla’da iÅŸkence gördükleri yolunda ifade veren sanıklar ise ifadelerinden sonra salondan çıkarılmışlardır. Olayın üzerine söz alan baÅŸka sanık, çoraplarını çıkararak hâlâ sökülmüş tırnaklarının gelmediÄŸini göstermiÅŸ, o da mahkeme baÅŸkanı tarafında salondan çıkarılmıştır.14 KASIM’DA SAVCI TÃœM SANIKLARIN TAHLÄ°YESÄ°NÄ° Ä°STEDÄ°Tüm sanıkların ifadelerinin alınması, tanıkların dinlenmesi oturumlarından sonra, 14 Kasım 1973 günü yapılan duruÅŸmada savcı tüm sanıkların beraatını, tahliyelerini istemiÅŸtir. Çok sayıda askeri hâkim ve savcının da izlediÄŸi duruÅŸmada, sanıkların bir kısmının aldıkları ifadesini verdikleri külliyetli miktardaki paranın da bulunamadığının altını çizmiÅŸtir. DuruÅŸma bir kısmı için hemen verilen tahliyenin yanında diÄŸer sanık ve avukatlarının savunmaları için 27 Kasım tarihine ertelenmiÅŸtir./Archive/2020/11/13/034044184-sukran2.pngKÃœLTÃœR SARAYI DOSYASISabotaj davasının düşmesi sonrası, 20 Åžubat 1974 ve 21 Åžubat 1974 tarihlerinde gazetenin 5. sayfasında “Kültür Sarayı Dosyası†baÅŸlığı ile yayımlanan iki günlük diziyi sizinle paylaÅŸmalıyım. 24 yılda 47 milyon liraya yapılan Ä°stanbul Kültür Sarayı, 27 Kasım 1970’te yanmıştır. Suçlusu bulunamayan devlete 75 milyon liraya mal olan yangının unutulmuÅŸ sigorta, elektrik tesisatı, ısınmadan.. yandığı hâlâ bilinmemektedir. Binayı kullanmış olan bütün kültür alanları etkinliklerinin yöneticileri de açılan davalar sonunda beraat etmiÅŸlerdir. Sabotajcılar da beraat edince suçun sorumluluÄŸu boÅŸlukta, bilinmez kalmıştır. Raporlar, yangın söndürmeye dönük sistemin de çalıştırılamadığını ortaya koymuÅŸtur. Taksim su deposunun da vanasının arızalandığı ortaya çıkmıştır./Archive/2020/11/13/034042200-sukran3.pngDosyamızın ikinci gününde ise yangının sorumluluÄŸunu üstlenen olmamasına karşın, binayı paylaÅŸma yarışının sürdüğü gerçeÄŸinin altı çiziliyor. Ortada bir sigorta çıkmazı da var. Atatürk Kültür Merkezi’nin sahipliÄŸi tartışılıyor. Merkezin kullanılması hakkının verildiÄŸi kültür kurumları, sanat etkinlikleri belli ama sahipliÄŸinin tartışmaları sürüyor. Ä°nÅŸaat yıllar boyu sürüyor, tamamlanamıyor. Bir daha bir daha yeniden yapılması gündeme geliyor. O günler için geçerli geliÅŸmeler, inanılır gibi deÄŸil ama bu günlere aynen taşınmış görünüyor. Atatürk Kültür Merkezi inÅŸaatı, sahipliÄŸi tartışmalarına nokta konulamıyor../Archive/2020/11/13/034043137-sukran4.png256 SANIKLI THKP DAVASI BAÅžLIYORAralarında Yusuf Küpeli ve Yılmaz Güney’in de bulunduÄŸu 256 sanıklı THKP davası, Selimiye’de özel olarak hazırlanan salonda 16 Nisan 1973 tarihinde baÅŸlıyor. Türkiye Halk KurtuluÅŸ Partisi ve Cephesi adlı gizli örgüt sanıklarının ilk günkü oturumda ancak 123’ünün kimlik tespitleri yapılabiliyor. DuruÅŸma ilk günün fotoÄŸrafı ile 17 Nisan günlü gazetemizin birinci sayfasında yayımlanıyor. Yılmaz Güney’in karesini görüp, çok sayıda yerli ve yabancı gazeteci izleyici notunu da görünce, daha önce Cumhuriyet okurları ile paylaÅŸtığımız 12 Mart’ın ilk operasyonlar döneminden kimi anıları anımsatmak gereÄŸini duyuyorum. Turhan Selçuk’un 12 Mart’ın ilk ünlü pazarı, sokaÄŸa çıkma yasağı üzerinden yapılmış büyük operasyonlar ve iÅŸkencelerin geçmiÅŸinden kimi satır aralarını paylaÅŸmak gerekiyor.. Turhan Selçuk’un bir gözünün kaybı ile akciÄŸerlerindeki zar yapışması, kaburga kırıklarına mal olan 1. Åžube’deki iÅŸkence günleri, kendi el yazısı ile tanıklık notlarına dönüşümüzde, aynı ortamda iÅŸkence gören Yılmaz Güney ile Ruhi Su’yu unutmak olanaksız.. Davaya düşünce özgürlüğü, insan hakları ekseninde dünya basınının ilgisini de açıklıyor.DURUÅžMALAR Ä°LERLEDÄ°KÇE AÄžIR Ä°ÅžKENCE, KONTRGERÄ°LLA Ä°FADELERÄ° ARTIYORYılmaz Güney 5 Temmuz günü Cumhuriyet’te yayımlanan ifadesinde, açık ya da gizli bir örgüte üye olmadığını söylüyor. Sorgulamalarında yapılmış suçlarla uzaktan yakından iliÅŸkisi olmadığını, dava kapsamındaki birkaç öğrenci liderini önceden tanımanın ötesinde bir bağın kurulamayacağını vurguluyor, 11 Temmuz tarihli Cumhuriyet’te Çayan’ları ihbar ettiÄŸini söyleyen Kızıldere muhtarının ifadesi var. ErtuÄŸrul Kürkçü, muhtarın ifadesi üzerinden sorulan soruyu yanıtlarken, silahla tehdit ettikleri iddiasının doÄŸru olmadığını söylüyor. 17 Temmuz tarihli oturumların 18 Temmuz tarihinde yayımlanan haberinde, Hava TeÄŸmeni Mehmet Alkaya her tür iÅŸkenceye uÄŸradığı ifadesini verir. Bir kez MÄ°T’te, 3 defa savcılıkta toplam 4 defa ifade verdiÄŸini, üç ay hücrede kaldığını anlatıyor. Avukat tutmasına izin verilmediÄŸini, 6-31 Mart tarihleri arasında MÄ°T’te elektrikten falakaya, her türden küfre, arkadaÅŸlarının iÅŸkencelerine tanıklık ettirilmeye kadar ağır maddi ve manevi iÅŸkenci gördüğünü ifade ediyor. Emekli Yüzbaşı Ä°zzet AydoÄŸdu, ne sivil ne de askeri merkezlerde ifadesinin alındığını söylüyor. “Gözlerim baÄŸlı, ellerim ve ayaklarım sicimli bilmediÄŸim bir yerde sorgulandım†dedikten sonra, sabah evinden alınıp götürenlerden “kontrgerilla†sözünü duyduÄŸunu vurguluyor. Orada yaÅŸadıklarından sonra, hazırlık soruÅŸturmasında yer alan ifadeleri imzaladığının altını çiziyor. Bu koÅŸullarda verdiÄŸi ilk ifadelerini kabul etmiyor.HATÄ°CE ALANKUŞ’UN ÖLÃœMÃœ ÃœZERÄ°NE 258 SANIKLI DAVADA OLAY ÇIKIYOR25 Temmuz tarihli Cumhuriyet’in haberinde Hatice Alankuş’un ölüm haberi üzerine olay çıktığı duyuruluyor. 24 Temmuz tarihli duruÅŸmada, bir gün önce bağırsak düğümlenmesinden hastaneye kaldırılan mimar Hatice Alankuş’un ölüm haberinin yayılması üzerine çıkan olaylara yer veriliyor. Sanık Ãœlkü Ahmet söz alarak can güvenliÄŸinin kalmadığını, geçmiÅŸ olayların geliÅŸmesi üzerinden ayrıntılarıyla açıklıyor. Salon gazetecilere kapatılıyor. Savcı ve sanıklar arasında sert tartışmalar yaÅŸanıyor. Salona jandarma alınıyor. Mahkeme duruÅŸmalara 30 Temmuz’a kadar ara verilmesi kararını alıyor.ASKERÄ° YARGITAY, Ä°SMAÄ°L BEŞİKÇİ’NÄ°N CEZASINI ONAYLADINokta konulamayan, yıllar içinde yenisi gelen yargılamaların örneÄŸi olarak, 7 Mart 1973 günü verilmiÅŸ, 8 Mart günlü gazetemizin birinci sayfasından yayımlanmış bir Ä°smail BeÅŸikçi mahkûmiyetine daha yer vermek istedik. Haberin içeriÄŸi Askeri Yargıtay’ın Ä°smail BeÅŸikçi’nin 8 yıl 4 aylık cezasını onaylıyor. Haberi verilen davaya göre BeÅŸikçi Erzurum Ãœniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’ndeki dersinde, sosyoloji konusunun dışına çıkarak, öğrencilerine Marksist-Leninist ideolojiyi benimsetmeye çalışmış. Mahkeme temyiz isteklerini reddederek 141-142 173. madde suçlarını iÅŸlemiÅŸ, cezası onaylanmış.TÖB-DER GENEL BAÅžKANI ILE 11 ARKADAÅžI BERAAT EDÄ°YOR15 Nisan 1973 günü yayımlanan Cumhuriyet’in haberinde yer verildiÄŸi üzere, TÖB-DER Genel BaÅŸkanı Ali Bozkurt, sekreter Nural Gürsal ve 10 arkadaÅŸları hakkında açılmış davada, baÅŸkanın aksine oy vermesine karşın, Ankara Sıkıyönetim 1 No’lu mahkemede beraat kararı veriliyor. 22 Eylül tarihli sayfamızda yer alan haberde ise, TÖB-DER’in ilerici ve Atatürkçü öğretmenlerin tasfiye edilmesine iliÅŸkin haber yayımlanıyor. Öğretmen okullarından yursever, Atatürkçü öğretmenler tasfiye edilerek öğretmenlerin halkı uyandırma görevini yapmalarının engellendiÄŸinin altı çiziliyor. Son yıllarda gittikçe artan öğretmen kıyımlarından örnekler veriliyor. Danıştay ve mahkeme karararının gereÄŸinin yerine getirilmediÄŸinin altı çiziliyor. 10 Kasım tarihli Cumhuriyet’in haberinde ise, TÖBDER’in BaÅŸbakan Talu’ya baÅŸvurarak öğretmenlere yapılan saldırıların önlenmesini istediÄŸinin açıklaması yapılıyor. YaÅŸanan somut olaylardan örnekler sunuluyor. Yeri gelmiÅŸken, oldubitti anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi ile TÖS’ün kapatılması sonrası, 12 Mart yönetimi döneminin içinde yaygın bir biçimde TÖB-DER yönetimleri ve kadrolarının faaliyetlerinin hedef tahtasına alındığı, çok sayıda yargılama, iÅŸkence örneklerinin, ülkenin her yerinde yaÅŸandığını dava dosyaları da içlerinde olmak üzere gündeme taşımak gerekiyor./Archive/2020/11/13/034044528-sukran5.pngLÄ°SELÄ°LERÄ°N YARGILANMASISöz öğretmen ve öğrencilerin yetiÅŸtirilmesine karşı baskılardan açılmışken 5 Haziran 1973 tarihli Cumhuriyet’te yayımlanmış haber ve kupürünü geçmemek gerekiyor. Lise öğrecileri ile öğretmenlerinin birlikte yargılandıkları davanın fotoÄŸraflı haber kupüründen görüleceÄŸi üzere öğrenci ve öğretmenleri için 5-20 yıllık hapis cezaları isteniyor. Bolu lisesi ve dengi okullara iliÅŸkin açılmış davanın haberinde, “Dev-Lisâ€in kurulmuÅŸ olması suç sayılıyor. Yargılama askeri mahkemede yapılıyor.CAN YÃœCEL VE ARKADAÅžLARI HÃœCREDEN ÇIKIYORCumhuriyet’in 17 Eylül tarihli birinci sayfasında yer alan haberi okurla paylaÅŸmamak olmaz. Adana Cezaevi’nin siyasi hükümlüler kısmında, olayın yaÅŸanma tarihine göre 19 gün önce yaÅŸanan olayda mahkûmlar arasında çıkan kavga sonrası verilen disiplin cezası ile Can Yücel de hücreye kapatılma cezası alıyor. Haberin yayımlanmasından bir gün önce de arkadaÅŸlarıyla birlikte hücreden çıkarılması, gazetemizde yayımlanan haberin konusu oluyor. Can Yücel ve 17 arkadaşı, 17 kiÅŸinin bulunduÄŸu daha iyi bir hücreye alınıyorlar. Kendilerinin daha rahat orkuyup yazabilmeleri olanağının saÄŸlanması için çare arandığı bile vurgulanıyor. Ä°lhan Selçuk durur mu? 30 kasım 1973 tarihli köşesinde, Can Yücel’den bu tarihten sonra gelen iki ÅŸiir eÅŸliÄŸinde “Şaka-Maka†baÅŸlıklı köşesinde okurları ile paylaşıyor.. “Can Yücel’den bir mektup aldım. İçinden iki ÅŸiir çıktı.. ‘Şaka-maka deÄŸil,/ Yüz bin mahkûmla bir milyon işçi/Af diye, iÅŸ diye, inim inim/Dışarı çıkmayı beklerken hacet kapılarında,/Åžu bizim devleti yönetenler/Bir kabine bile kuramıyorlar kırk gündür!’ Can, Adana Cezaevi’nde döktürüyor. Yazar ile cezanın hali budur: İçeride tek durmaz, dışarda tek durmaz; konuÅŸur da konuÅŸur; sussana be adam!... Can Yücel’in! Adana’dan gönderdiÄŸi ikinci ÅŸiirin adı: HAPÄ°SHANECÄ°LÄ°K. “Tam bir yıl oldu bugün, bu ÅŸerefli uÄŸraÅŸa baÅŸlıyalı./Åžu ana kadarki sicilim, eh oldukça baÅŸarılı./Ama bu, benim kiÅŸisel yeteneÄŸimden çok,/ Toplumca hapse düşkünlüğümüzden olmalı†Şiirin altındaki tarih 25 Kasım 1973 Yıllardan beri çalkalanan toplumda aydınları hapse atmakla hiçbir davanın çözülemeyeceÄŸini 14 Ekim seçimlerinde algıladık. Tutuculuk ve gericilik yollarında her zorlama, kafasını ister istemez duvarlara çarpacaktır... Kural budur...
Şükran Soner
Yunus Nadi Ödülleri, gazetemizde düzenlenen törenle sahiplerini buldu
Yunus Nadi Ödülleri’nde Öykü dalında 143, Roman dalında 99, Åžiir dalında 112, Sosyal Bilimler AraÅŸtırması dalında 23, Karikatür dalında 67, FotoÄŸraf dalında 21 olmak üzere toplam 465 yapıt deÄŸerlendirildi. 6 dalda 8 isime ödül verildi.ROMAN ÖMER F. OYALHep anlamlı kitaplarRoman dalında ödülün “Gemide Yer Yok†(Yapı Kredi Yayınları) adlı kitabı ile Ömer F. Oyal’a verilmesine karar verildi. Oyal, ödülünü Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya’nın elinden aldı. Oyal, “Yunus Nadi Ödülleri benim hep takip ettiÄŸim bir ödül serisi. Her verilen ödülde de aslında anlamlı buluyorum okuduÄŸum kitapları. O yüzden bu ödülü kazanmak benim için çok onur verici oldu. Bir de bu kitabımla almak benim için çok onur verici oldu. Herhalde, edebi anlamda en çok beÄŸendiÄŸim kitabım bu. Hem sade hem yoÄŸun olduÄŸu için, bir arada zor bir kitap. O yüzden ‘Gemide Yer Yok’ ile almak benim için çok gurur verici oldu†dedi.FOTOÄžRAF ZEHRA ÇÖPLÃœKadınların baÅŸarısı...FotoÄŸraf dalındaki ödülün sahibi Zehra Çöplü oldu. Çöplü’ye ödülünü Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Ãœyesi Turan KarakaÅŸ verdi. Çöplü, “6 dalda verilen 8 ödülün yarısının kadınlara verilmesi beni mutlu etti. Kadına yönelik fiziksel-psikolojik-cinsel ÅŸiddet, kadın cinayetleri, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ile ilgili olaylarla üzücü bir ÅŸekilde yüzleÅŸiyoruz... Bu olumsuz süreci yaÅŸarken, kadının baÅŸarısının takdir edildiÄŸi, ödüllendirildiÄŸi, ortaya koyduÄŸu eserinin deÄŸerli bulunduÄŸu bu platformdaki 4 kadından birisi olmak gurur verici... Bu deÄŸerli ödülü, Türkiye’nin ilk kadın fotoÄŸrafçıları Naciye Suman, Semiha Es, Maryam Åžahinyan, Yıldız Moran ve daha birçok deÄŸerli kadını saygıyla anarak alıyorum.â€ÅžÄ°Ä°R GONCA ÖZMENÄ°nsan yoldaÅŸ bir tür...Yunus Nadi Ödülleri’nde “Şiir†dalında ödülü “Bile Ä°steye†(Kırmızı Kedi) adlı yapıtı ile Gonca Özmen kazandı. Ödülünü Cumhuriyet Vakfı Genel Sekreteri Işık Kansu’nun elinden alan Özmen, “Evrensel ve toplumsal bir büyük travmayı deneyimlediÄŸimiz, basından televizyona muhalif medyanın, aydınların, akademisyenlerin, sanatçıların, hak savunucularının susturulmaya çalışıldığı bir karanlık, bir virüslü dönemde, 75 yıldır inat ve kararlılıkla sürdürülen, bilimden sanata ve ÅŸiire farklı disiplinleri kapsayan bu deÄŸerli ödülün bana verilmesi gönendirici. Yunus Nadi Ödülleri’ni, ÅŸiirin sesinin daha geniÅŸ bir kitleye duyurulmasındaki etkisi açısından da önemsiyorum. Gittikçe yalnızlaÅŸan, bencilleÅŸen, doÄŸadan kopan, duyarsızlaÅŸan, acımasızlaÅŸan insanlarla dolu bu kör, bu sağır dünyada ÅŸiir, yaÅŸamı ve insanı savunmanın biricik yolu. Zorlu bir dil uÄŸraşı olan ÅŸiir, bir itiraz, bir diklenme biçimi. Her türlü baskıya, otoriteye baÅŸkaldırı ÅŸiir - insana direnç, insana umut veren. Ä°nsanı biçimleyen, insanı güzelleyen, insana bir baÅŸka göz ekleyen bir olanak. Ä°nsana yoldaÅŸ bir tür. O nedenle okuyarak, yazarak ve paylaÅŸarak bir güzel yarın düşünü birlikte büyütmekten mutluyum. Bu ödülü, ‘Bile Ä°steye’ için söz düşüren, onu okuyup çoÄŸaltan, onu büyüten, paylaÅŸan, kendinin kılan kıymetli okurlarıyla paylaÅŸmaktan sevinç duyuyorum. Daha da çoÄŸaldığımı hissediyorum†dedi.SOSYAL BÄ°LÄ°MLER ARAÅžTIRMASI ÅžADUMAN HALICIKalemini namus olarak görenlere...Sosyal Bilimler AraÅŸtırması dalında ödülün sahibi ise “Yüzellilik Gazeteciler†adlı araÅŸtırma dosyasıyla Prof. Dr. Åžaduman Halıcı oldu. Halıcı’ya ödülünü Cumhuriyet Vakfı BaÅŸkanı Alev CoÅŸkun verdi. Alev CoÅŸkun ödülü sunarken, “Yunus Nadi Ödülleri’nin 75. yıldönümü. Bu yıl da ‘Sosyal Bilimler AraÅŸtırması’ ödülünü vermekten büyük mutluluk duyuyoruz†diye konuÅŸtu. Åžaduman Halıcı ise ödül konuÅŸmasında ÅŸu ifadeleri kullandı: “Bu araÅŸtırmamda birçok gazeteciyle kâğıtlar üzerinden tanışma fırsatı buldum. Onlar içerisinde kalemini vatanı, milleti için kullannan da vardı; bunlardan biri Yunus Nadi’ydi. Bazıları da emperyalistler için oynattı. Ben emperyalistler için kalemini oynatanları yazmayı tercih ettim. Çünkü onları tanırsak geleceÄŸimizin karanlığını aydınlatabileceÄŸimizi düşündüm. Yunus Nadi’nin gazetesinden böyle bir ödülü almak da benim için büyük bir onur oldu. Kalemini namusu olarak gören bütün fikir emekçilerine sonsuz saygı duyuyorum.â€ÅžÄ°Ä°R MEHTAP MERALHayatımızda yeÅŸerecekÅžiir kategorisinde “İncirin İçindeki Arı†(Mona Kitap) yapıtı ile ödül kazanan Mehtap Meral’e ödülünü gazetemiz Kültür Servisi Åžefi Yazgülü AldoÄŸan verdi. Aynı zamanda müzisyen de olan ÅŸair Meral, ödülün ardından “Türkiye’nin en köklü ödüllerinden birini almış olmanın mutluluÄŸu içindeyim. Cumhuriyet gazetesine ve bu ödül de katkısı bulunan herkese teÅŸekkür ederek baÅŸlamak isterim sözlerime. Åžiirin hayatımızın bu kadar dışına itildiÄŸi bir dönemde böyle kıymetli bir ödülün ‘İncirin İçindeki Arı’yı daha çok insana ulaÅŸtıracağına inanıyorum. Pandemiden dolayı maalesef gerçekleÅŸemeyen ödül töreni yapılmış olsaydı ÅŸu cümleleri söylemek isterdim: Bu ödülü ince ÅŸeyleri anlayacak vakti olanlar, kırılsa da suçsuzluÄŸuna dokundurmayanlar, dünyanın bütün kırılganları, ötekileri, uyumsuzları adına alıyorum. Åžiir bir çiçekle konuÅŸabilenlerin duyarlığıyla hayatımızda yeÅŸerecek†diye konuÅŸtu.ÖYKÃœ KADRÄ° ÖZTOPÇUKıymetli eserler bıraktıÖykü dalında ödülü “Kimsenin BilmediÄŸi Ä°nsanlar†(Can Yayınları) adlı kitabıyla Kadri Öztopçu kazandı. 1 Mart’ta yaÅŸamını yitiren Öztopçu’nun adına ödülü eÅŸi Perran Öztopçu, Cumhuriyet Vakfı Genel Saymanı Hüseyin Yıldız’ın elinden aldı. Perran Öztopçu, “Kadri’nin bu ödülü almasını çok isterdik. Kadri, çok az konuÅŸan bir insandı. Kısa ve öz yazmayı seven bir insandı. Edebiyat dünyasına kıymetli eserler bıraktığına inanıyorum. Çok duygusal bir günümdeyim. Hem mutlu hem üzgünüm†diye konuÅŸtu.ÖYKÃœ MURAT ÇELÄ°KEnkazdan ödüle...Öykü ödülünü Eve Dönmeyen Hayvan†(Everest Yayınları) adlı kitabıyla kazanan Murat Çelik’e ödülünü Işık Kansu verdi. Çelik, ödül konuÅŸmasında, “Bu ödülü Kadri Öztopçu’yla birlikte almayı isterdim†diyerek şöyle devam etti: “Çok mutluyum. Takdir edilmek çok güzel bir duygu. Jüriye teÅŸekkür ediyorum, yayınevime hem emekleri hem de bu kitabı basma cesareti gösterdikleri için teÅŸekkür ediyorum. Aslında bugün (dün) ilginç bir tarih: 12 Kasım. Düzce Depremi’nde enkazdaydık. 21 yıl sonra bugün bu tarihte ödül alıyorum.â€KARÄ°KATÃœR ÖNDER ÖNERBAYToplumun ortak yarasıKarikatür dalındaki ödül Önder Önerbay’ın yapıtına verildi. Önerbay ödülünü Şükran Soner’in elinden aldı. Önerbay ödül konuÅŸmasında, “Yunus Nadi Ödülleri, Türkiye’nin en prestijli ödüllerinden biri. Bu ödülün tek bir kazananı var. Birincisi ya da üçüncüsü yok. Bu beni daha da mutlu ediyor. Prestijli bir ödüle sahip oldum. Bu sayede karikatür adına da bir ÅŸeyler yaptığımı düşünüyorum. Karikatürün konusu “Kadın†idi. Sadece bizim toplumumuzun deÄŸil, tüm toplumların ortak yarası kadına ÅŸiddet. O kanayan yaraya parmak basmak istedim. Tercüman olmak istedim. Elimden geleni yapmaya çalıştım†dedi.
Orhun Atmış